Geceler en çok bizi, birde sahipsiz kimseleri alır koynuna
Gece kadar yalnız, gece kadar sahipsiz…
Biz ezgilerimizi hebaya okumayız
Sesimiz kulağa hoş gelmese de
Bir dağda yankı bulur elbet
Derinliği varsa avazımızın
Kuşlar bile eşlik edecektir mutlak…
Gece kadar yalnız, gece kadar sahipsiz…
Biz ezgilerimizi hebaya okumayız
Sesimiz kulağa hoş gelmese de
Bir dağda yankı bulur elbet
Derinliği varsa avazımızın
Kuşlar bile eşlik edecektir mutlak…
Biz gecenin koynundayız, gece örtüyor üstümüzü
yıldızlar altında söyleriz yarım kalan marşlarımızı
mavzerlerimiz elimizden alınmış
he gülüm; artık sözümüz geçmez soysuza
şehir çoktan yutmuş sahipsiz yürekleri
ve sen; iki gözüm, firari gecem
senin koynunda yitip gitmek
sırtımızdan vurulmak hep payımıza düşer
cesedimize kardeşimiz tükür ve kılınmaz namazımız
be mırad’a çıkar adımız…
yıldızlar altında söyleriz yarım kalan marşlarımızı
mavzerlerimiz elimizden alınmış
he gülüm; artık sözümüz geçmez soysuza
şehir çoktan yutmuş sahipsiz yürekleri
ve sen; iki gözüm, firari gecem
senin koynunda yitip gitmek
sırtımızdan vurulmak hep payımıza düşer
cesedimize kardeşimiz tükür ve kılınmaz namazımız
be mırad’a çıkar adımız…
Namlular;
gece nasılda parlar bir canın üzerine doğrulunca
yırtar geceyi, kurşun sesleri
ve sığındığımız gecenin koynunda vuruluruz
"Meryem" susturur da söyletmez aşkın sırrını
alanlar koca adamlarla dolu ve ‘Allah’ için karar verirler
kim inanır ki, bir kere ölü doğmuşuz…
gece nasılda parlar bir canın üzerine doğrulunca
yırtar geceyi, kurşun sesleri
ve sığındığımız gecenin koynunda vuruluruz
"Meryem" susturur da söyletmez aşkın sırrını
alanlar koca adamlarla dolu ve ‘Allah’ için karar verirler
kim inanır ki, bir kere ölü doğmuşuz…
Siyah’a nakış işleriz, karanlığa ezgi
herede kalmıştı dünden kalanlar
tadı yok artık hiçbir şeyin
eksiklerimizle sığamıyoruz bu şehre
dağlarda bıraktık bir yanımızı
hani Cebrail kardeş, hani mamoste
hani ubeydullah, hani baran
Mir hasan namaz üzerindeyken vuruldu
ismi yasak ülkemde vuruldu ciwanlar
kimisi Bosna’da kimisi çeçenya’da
kimisi El-Halil’de, kimisi Batman’da…
bir Diyarbakir ağlar, bir de Van
anam teselli verir "dayan oğul, dayan…"
Vel hâsıl bir bir kaybettik azizleri…
herede kalmıştı dünden kalanlar
tadı yok artık hiçbir şeyin
eksiklerimizle sığamıyoruz bu şehre
dağlarda bıraktık bir yanımızı
hani Cebrail kardeş, hani mamoste
hani ubeydullah, hani baran
Mir hasan namaz üzerindeyken vuruldu
ismi yasak ülkemde vuruldu ciwanlar
kimisi Bosna’da kimisi çeçenya’da
kimisi El-Halil’de, kimisi Batman’da…
bir Diyarbakir ağlar, bir de Van
anam teselli verir "dayan oğul, dayan…"
Vel hâsıl bir bir kaybettik azizleri…
Kaybettik emanet bırakılan her şeyi
koptuk farkına varmadan tutunduğumuz yerden
kahredip başımızı önümüze eğiyoruz şimdi…
ne büyük bir yenilgi, ne büyük bir kayıp
talandır bu, yokluktur…
koptuk farkına varmadan tutunduğumuz yerden
kahredip başımızı önümüze eğiyoruz şimdi…
ne büyük bir yenilgi, ne büyük bir kayıp
talandır bu, yokluktur…
Buralara ait olamadık bir türlü
yabancıdır gördüğümüz ne varsa
beş vakit yükselen seda
saf saf durulan makam
ardında dağılıp giden yığınlar
ve biz çekiliriz kabuğumuza
içimizden biri gazeteleri okur
bir diğeri ezgi söyler
gözlerim dolar
susarım dişlerim birbirine kenetli
ve sessiz sessiz ağlarım
nerede kaldı o düğün gibi şen gecelerimiz
koynumuzda bir gelin gibi sarıldığımız
ve hiç ayırmadığımız mavzerlerimiz…
yabancıdır gördüğümüz ne varsa
beş vakit yükselen seda
saf saf durulan makam
ardında dağılıp giden yığınlar
ve biz çekiliriz kabuğumuza
içimizden biri gazeteleri okur
bir diğeri ezgi söyler
gözlerim dolar
susarım dişlerim birbirine kenetli
ve sessiz sessiz ağlarım
nerede kaldı o düğün gibi şen gecelerimiz
koynumuzda bir gelin gibi sarıldığımız
ve hiç ayırmadığımız mavzerlerimiz…
Saltanat esir almış hepimizi
tükürdüğümüz yere mağrurca oturuyoruz
utanmadan, sıkılmadan…
yenildik, yenildik ama kendimize
zaman sırtımızda ağırlaşan ağır vebal
boynumuz kıldan ince değil artık
Yezid’in saraylarından farksız evlerimiz
haram hep aynı haramdı da biz helal eyledik nefsimize
Anne sütü gibi ak anne sütü gibi helal ve pak…
helal olsaydı ipil ipil akmazdı burnumuzdan.
tükürdüğümüz yere mağrurca oturuyoruz
utanmadan, sıkılmadan…
yenildik, yenildik ama kendimize
zaman sırtımızda ağırlaşan ağır vebal
boynumuz kıldan ince değil artık
Yezid’in saraylarından farksız evlerimiz
haram hep aynı haramdı da biz helal eyledik nefsimize
Anne sütü gibi ak anne sütü gibi helal ve pak…
helal olsaydı ipil ipil akmazdı burnumuzdan.
Nereden bilebilirdik bu ayrılık kapımızı bir gün çalacak
nereden geldiği bilinmeyen baş belası bu yokluk,
rövanşı olmayan bir yenilginin mağduruyuz,
damarlarımızda dolaşır amansız sevda
birer birer infilak olur düşlerimiz
ve yüzümüze bakmaz kardeşlerimiz
küller sarsa da her yanımızı,
yüreğimiz kordur ateşi derinlerde yanar…
nereden geldiği bilinmeyen baş belası bu yokluk,
rövanşı olmayan bir yenilginin mağduruyuz,
damarlarımızda dolaşır amansız sevda
birer birer infilak olur düşlerimiz
ve yüzümüze bakmaz kardeşlerimiz
küller sarsa da her yanımızı,
yüreğimiz kordur ateşi derinlerde yanar…
Biz bahar da vuruluruz hep,
kavgamızın galibi olmayız hiçbir zaman
acılarımızla defnedilince toprağa
birkaç vefalı dost örter üstümüzü
ve bir de dua ederler, fatiha okunur adetten…
kefenimizin rengi bile farklıdır
neden beyaza sarılmıyoruz
neden hep garipler mezarlığına
yada kimsesizler kabristanına gömülürüz?
kavgamızın galibi olmayız hiçbir zaman
acılarımızla defnedilince toprağa
birkaç vefalı dost örter üstümüzü
ve bir de dua ederler, fatiha okunur adetten…
kefenimizin rengi bile farklıdır
neden beyaza sarılmıyoruz
neden hep garipler mezarlığına
yada kimsesizler kabristanına gömülürüz?
ahh! Uzağımdaki sevdam; her halimle sarıldığım yakınım
avucumda ki ateş, yüreğimde ki telaş
lal olur da dilim, korkarım o vakit eksik kalır "bütün" olan sevdamız
işte o an gözlerden dökülür inci mercan
ve vurulur zeyd, öksüz kalır karıncalar…
avucumda ki ateş, yüreğimde ki telaş
lal olur da dilim, korkarım o vakit eksik kalır "bütün" olan sevdamız
işte o an gözlerden dökülür inci mercan
ve vurulur zeyd, öksüz kalır karıncalar…