GİDİYORSUN
Vakit, kıyamete ramak kala..
Bağrıma öyle bir sur üflendi ki, daha
birinci evrede yıkıldı gönlümün gülruh sütunları..
Sen bensizliğe giderken,
ben şimdiden sensizlikte kök saldım gül yüzlüm..
Sessizliğe büründüm,
sessizliğini dinledim attığın her adımda..
Gözlerine bakmamak için yumdum
gözlerimi; ağladım, içime aktı gözyaşlarım..
Ömrümün sonuna benzeyen son
bakışlarını esirge benden,
Bana kalan, ilk günki nazarın olsun…
Elveda
demeye dönmesin dilin, yetmesin nefesin..
Birazdan geri gelecekmiş edasıyla
git,
Bana bir ömür beklemek kalsın…
Gidiyorsun işte…
Vakit bile kıyamete düştü…
Şimdi hangi vakit seni
buluşturur benimle..
Çöktü bütün hayaller, gönlüme berzah düştü…
Bir
harabenin içine atıp beni, nereye gidiyorsun böyle?
Alıştım yanında çocuk
kalmaya, şimdi nasıl büyürüm..
Düşersem kanayacak dizlerim..
Bir cümleye
döküp içimi, nice sırlar gizlerim..
Mahmur bakışlarımla yokluğuna düşüşümü
izlerim..
Sen giderken bin damla yaş düştü mendilime,
Hem sevip, hem ayrılmayı
dokudum kilime…
Sen gittin;
Hasret dağının gölgesinde kaldım,
Hasretinden Güneş
görmedi yüzüm,
Yerimde saydım..
Sen gittin;
Bırakıp gittiğin günde esirim,
Gecelerime benzedi
gündüzüm,
Müteessirim..
Ah şu gidişler yok mu; bin gelişlerin sevincini, bir gidiş tüketir.