01 Mart 2012

SUALSİZ YARALAR,AŞK ÖLSÜN

SUALSİZ YARALAR,AŞK ÖLSÜN

Sözde kalsın çirkinliğin, sussun dilim

Aklımı alsın ıslanan yaşlarım…

İçimden delice geçen bir ok var,

Dilime söz oturmuş, gönlüme yar, kan oturmuş günceme; kan var…

Su at şehrimi, ver ateşe, sırrımı anlat sakız et ağızlarda…

Duyduklarını hatırlama, bildiğini oku sen yine…

İsyan et sen her şeye, kalır mı hakkın kimsede düşünme…

 Şahane bir acı çekiyorum.

Bir insan boyu yalnızlıkta, alaycı sokak lambalarına dert yanıyorum.

Köşe başında soluk soluğa kalmış yalnızlığı görüyorum.

Zoraki bir gülümsemeyle, çelme takıyor aklıma,

Anlatmaya çalışırken kendimi daha anlaşılmaz oluyorum…

Üstünü kapatıp, üstün körü sevgimin, veresiye vermiyorum kimseye… 

Yakın bir tarih için imzalıyorum sonumu,

Zehirleyip dilimi, sustururken gönlümü;

Geç kalmışım konuşmalara…

Anlatmaya çalışırken kendimi daha anlaşılmaz olmuşum.

Oysa ben vuslattan bahsetmiştim.

Yazdıkça susmuşum, sustukça solmuşum…

Işıltımın verdiği nazla açmaya çalışırken,

Yanmışım. Kurumuşum. Susuzmuşum…

Çiçekler ekmememişim, çiçeğim olmamış

Suladığım yaptığım kağıt kokulu gülleri saymazsak

Uçurtmam olmamış hiç,

Hiç oyuncak bir düşüm olmamış…

Kağıttan yelkensiz gemilerim dibe vurmuş… 

Aklımı kaçırıyorken elimden…

Bu gel-gitler ucube bir acı bırakmış avuçlarıma…

Ben bulup aklımı saklamışım, göz değmeyen bir dibe…

Katranlar kaynatıyorum ve şahane bir acı çekiyorum…

Kalbim kırgın, aklım virane, gözlerim ağlamaklı… Şahane ölüyorum…

Elmas parçalarıyla bezenmiş şantuk ipekten bir kefen biçiyorum kendime…

Ölüyorum. Şahane ağlıyorum….

Kalmasın yürek yürek üstünde diye, umursamaz kahkahalarla;

Bol sevinçli, atlas düşler üzerinden atlayıp atlayıp sonra kanatıyorum dizlerimi…

Ağlıyorum. 

Umuda mayaladığım aşkı pişirdiğim fırınların, denetimden geçmesine izin verilemiyor…

Mühürlenişini “hava-i acılarla” kutluyoruz… 

Papatya perilerinin bir başka masalda dirilmemeleri adına,

“Aşk oyunu”nu bitiriyoruz.

Asitli bir aşkın midede ki hasarına yeniden EYVALLAH ! deyip,

Doğru sözü silip, yalandan bozma bir hikaye ev sahipliği yapıyoruz…

Ve kimseyi ödüllendirmiyoruz yaptığı iyilikten ötürü…

Alkışlıyoruz eli kanlı yiğidi…

Her dil sürçmesine, bir yalana yakın ve bir iç tanığa gebe;

Sinsi akrep misali siyah tenli…

Ve tanımlanamaz insan ırkının, içinde ki sarayı ateşe verip, bir başka aşka çörekleniyoruz.

Her hiddeti, ana fikrinde aşk olan hikayeye salıp,

Azrail efektli bir can çekişmesini,

Film girmeden salonlara, gişe başı yapıyoruz. 

Virane bir sihir yurdunu el yordamıyla cennete çevirebilirdik,

Kimse hesabına yatırılan bir günahı işlemeye yeltenmeseydi eğer…

Aldatılmazdık, bir yalana doğru sözümüzle replik vermeseydik.

Aldatıldık aldanmadan kimselere…

Hepimiz kendi denizimizin girdabıydık, çırpındıkça batan, battıkça batan…

Bir ayrılığı peşine katıpta ardından seyrime dalan,Bir günahtı gözleri… 

Şimdi cesaretini önüme seripte, haksızlığımdan pay çıkarmasın kendine…

Düşürsün yüzümü o yine, çalsın yüzümdeki gülümsemeyi de…

Vaktin “yar ağacı”na asıpta  beni, alsın benden…

Lügatimdeki tek kelimeyi çalıp yerlere, gömsün; aşk-ı viran şehirlere…

“Seni seviyorum” diyemesin hiç kimse… Aşk ölsün! 

İçimizdeki şehvete gömülsün… A-ş-k ölsün! 

Gülay SAĞLICAK 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...