Esir Ordu'nun generalleri
Gökçe Fırat
İlker Başbuğ'un tutuklanması kimilerini şaşırtmış olabilir ama bizi hiç şaşırtmadı. Nitekim bundan 2 yıl önce 22 Şubat 2010 tarihli başyazımızda da bu tutuklamanın olacağını yazmıştık. Yine bir başka kapağımızda Başbuğ'un resmi vardı ve üzerinde şu slogan: Susma, sustukça sıra sana gelecek! Tarih 12 Ocak 2009, yani tam üç yıl önce. Demek ki sustukça sıra geliyormuş. Amacımız hapse düşen komutanı suçlamak değil, incitmek ve yaralamak hiç değil. Ama bir muhasebe yapmak gerek.
Türk Ordusu'nun komutanları bugün hapse atılıyorsa, bunu en başta o ordunun komutanları yapmalı. Neden böyle?
Nedeni basit, çünkü kafaların esir olduğu yerde bedenler hür olamaz!
Türk Ordusu'nun komuta kademesi 1950'den bu yana süren NATO ittifakı içinde esir düşmüştü. Bunu hiç sorgulamadı. Özellikle 12 Mart ve 12 Eylül'de Ordu'yu halktan soğutan ve koparan ikifaşist cunta kuruldu ve bunun hesabı hiç verilmedi. Atatürk'ün devrimcilik mirası hiç korunmadı. 6 Ok umursanmadı. Türklüğe boşverildi. Kırmızı çizgiler korunmadı. Kısacası esaret çoktan başlamıştı. Önce beyinlerde, sonra vicdanlarda.
Lojmanlar, tatil kampları, orduevleri bu esareti ironik bir şekilde örtüyordu.
Ama gerçekten azimli ve elbette son derece kurnaz ve bir o kadar da gözü dönmüşler işbaşına gelince buna da boşverildi. Hukukun üstünlüğü teranesi ile görev savıldı. Bu ülkede hukuk ne zaman olmuştu ki sanki? Nitekim şimdi o hukukun olmadığı bir kez daha ispatlanıyor. Komutanı hapse tıkan şey adalet veya hukuk değil, iktidarın gücü. Hukuk bu ülkede sığınılacak değil kaçılacak bir liman. Boğulacaksan bile açık denizde boğul...
Şimdi komutan hapiste nerede hata yaptık diye düşünüyor muhakkak.
Hemen söyleyelim. Bu iktidara başından bu yana bu kadar müsamaha gösteren herkes hatalı. Hatadan öte suçlu. Tüm ülkeyi bir hapishaneye çeviren bu iktadarın ulaştığı bu güce karşı çıkmayan, bu gücün oluşmasına ses çıkarmayan, demokratik ilkeler adına susan herkes suçlu. Askeri de suçlu sivili de. Ve askeri sivili ile tüm halkı birer seyirciye dönüştüren bilinç...
Ya da sözde bilinç. Bizi kendi beynimizin içinde esir eden ideoloji.
Vurdumduymazlık, beklemecilik, geldikleri gibi gitsinler biz bekleyelim saflığı. Görüldüğü gibi geldikleri gibi gitmiyorlar ama artık biz hapisteyiz!
Böyle giderse dışarıda kimse kalmayacak.Demokratik ilkeler korunacak ama bu ilkeleri korumayı hayatının ilkesi yapanlar hayatlarını zindanlarda geçirecekler. Esarete alışan beyinlere her hapishane müstahaktır.
Ve hapishane göze alınmadan insan özgür olamaz. Atatürk'ü örnek almak için hâlâ çok geç değil.