Uyan artık ey insan! Güvenme hiç yaşına,
Hüküm kesinleşince, îtirazlar boşuna.
Oyun bitmek üzere, uzatmaları dahil,
Yemin ediyorum ki; çok dakiktir Azrâil..
Hiç mi uyandırmıyor, seni bunca âfetler,
Bu şehvet yangınları, bu azgın cinayetler?
Hiç mi uyandırmıyor, boş kalan bu kucaklar,
Bu faiz depremleri, bu yıkılan ocaklar?
Hiç mi uyandırmıyor, bu mâbedler, ezanlar,
Teslim dilekçesini, secdelerde yazanlar?
Bu kâinat, bu denge, bu gökler, bu yıldızlar,
Saniyede üçyüz bin kilometrelik hızlar?
Onsekiz bin aç çocuk, can verirken bir günde;
Kaç onsekiz bin dolar, savrulur bir düğünde.
Nasıl taşır bir insan, bu nankörce utancı?
Hiç mi uyandırmıyor, seni bu kadar sancı?
Yetmiş trilyon hücre, bir insan bedeninde,
Ne kavga var, ne isyan, hiçbirinin geninde.
Kaç bin katrilyon atom, dönerken damla suda,
Sen, Kur’ân’a harb açmış, bekliyorsun pusuda.
Uyan artık ey insan! Sen bir ilâh değilsin;
O kibirli dik başın, secdelere eğilsin.
Aldanma.. Cübbelerin, parlak nakışlarına,
Alçak diktatörlerin, üstten bakışlarına.
Uyan artık ey insan! Gerçek düşmanı tanı;
Sana tuzaklar kuran, o lânetli şeytanı.
Sinsidir.. Dost görünür, seni vurur arkadan,
Binbir maskesi vardır, her boya, her markadan.
Uyan artık ey insan! Yetmez mi bunca zillet?
Kaderinde yazmıyor.. Bu kokuşma, bu illet.
Önyargılı infazlar, boğuyor vicdanını,
Bu “çağdaş” cehâletten, kurtar şu irfânını.
Sen ki; özünde şeref, fıtratında asâlet,
Ne sen sürün yerlerde, ne sürünsün adâlet.
Aç artık.. Çapaklanan, o gönül gözlerini;
Bak da gör, her zerrede kudretin izlerini.
Nankörlüğün yeri yok, gönül tahtında senin;
Allah’a şükrün için, yeterlidir bir cenin.
Bil ki, bütün melekler, senin ceddine hayran,
Sen olmasan.. Olmazdı, bu âlemler, bu devrân.
Uyan artık ey insan! Bak mesaj var Rabbinden;
Diyor ki: olmak için, o Cennetin ehlinden;
Önce mülkün sahibi, Mâlik’i bilmek gerek,
Sonra bütün putları, gönülden silmek gerek.
Uyan artık ey insan! Şakaya gelmez zaman,
Hiç kimseye verilmez, o son nefeste aman.
Bir sınav ki; önünde, seçenekler sanma çok;
Ya Kur’ân.. Ya da Hüsrân.. Üçüncüsü bil ki yok.
Ya Kur’ân.. Ya da Hüsrân.. Üçüncüsü bil ki yok.
CENGİZ NUMANOĞLU