10 Mart 2012

İKTİDAR KAZANINI BU KEZ STRATFOR FOKURDATIYOR

İktidar kazanını bu kez Stratfor fokurdatıyor



Gölge CIA olarak bilinen ABD’li özel istihbarat kurumu Stratfor yazışmalarının Taraf’ta yayınlanmaya başlaması iktidar ve çevresinde ciddi tepkimelere yol açıyor. Pazartesi günü Stratfor belgelerine dayandırarak yaptığı haberde Başbakan’ın iki yıl ömrü kaldığını iddia eden Taraf gazetesi, önceki gün de Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmasının Cemaat’in AKP üzerinde kurduğu baskının sonucu olduğunu iddia etmişti.

İddialar üzerine meclis grubunda yaptığı konuşmada Erdoğan Taraf gazetesine küstah demişti. Belgelerde yer alan Şık ve Şener’in Cemaat’in AKP’den 150 milletvekili almak için uyguladığı baskının sonucu tutuklandığı iddiasına ise Fethullah Gülen’den avukatları aracılığıyla yalanlama gelmişti.

Altan’dan Erdoğan’a: Oğlan Çocuğu, Zavallı, Biçare, Laubali…
Dün ise Taraf gazetesi genel yayın yönetmeni Ahmet Altan, köşesinde Başbakan Erdoğan’ı topa tuttu. Yazısında Erdoğan’ın Taraf’a yönelik üslubunu sert dille eleştiren Altan, Başbakan’ın etrafının ajanlarla dolu olduğunu ima şu sözlerle ima etti: “Kendi polisine sahip olamayan, yönettiği ülkenin ordusunun Uludere’de yaptıklarını açıklayamayan, başdanışmanlarının ilişkilerinden haberi bulunmayan, ‘yakını’ gazetelerin ‘gayrı resmî istihbarat örgütleriyle’ gizli ortaklıklarını başka gazetelerden öğrenen biçare bir başbakandan söz ediyoruz neticede.” Altan ayrıca “Bence böyle polemiklerden uzak dursun, onun altından kalkabileceği işler değil bunlar, “sen ona buna laf yetiştireceğine önce etrafına sahip ol” derler adama.” ifadeleriyle de Erdoğan’ı hizaya çekmeye çalıştı.

Altan’ın yazısında Erdoğan’a yönelik kullanılan hitaplardan bazıları şöyle: Acemi garson çırağı, adapsız, küçük oğlan çocuğu, izansız, zavallı, biçare, alaturka, laubali...

Altan’ın üslubundaki cüretkarlık, iktidara muhalif oldukları için tutuklanan ya da işinden kovulan gazetecileri akla getirdi. Başbakan’ı Altan’ın kullandığı dilin çeyreği kadar eleştirdiği için blog yazarı olan gazeteciler varlığı Altan’ın temsil ettiği gücün sınırlarını ölçmek adına da önemli bir gösterge durumunda.

Zaman Taraf’a Sınırlarını Hatırlattı
Zaman gazetesinde Bülent Korucu ise Taraf’ın iddialarına Cemaat adına cevap verdi. Yazısını Cemaat savunusu üzerine kuran Korucu, Taraf’a sınırlarını hatırlattı ve haddini aşmaması gerektiğini ima etti. Korucu Taraf’ın özgüven patlaması yaşadığını ve bağımsız olduğu kanısıyla hareket ettiğini söyleyerek, gazetenin bu ruh haliyle önüne gelen herkese saldırdığı yorumunu getirdi.  Korucu, Taraf’ın hakkındaki ‘cemaatçi’ etiketinden kurtulmak için kontraataklar yaptığını da yorumlarının temeline oturttu. Taraf’ı geçmişte ulusalcıların Cemaat’e saldırdığı yöntemleri kullanmak ve aynılaşmakla eleştiren Korucu yazısını bir dizi ‘uyarıyla’ sonlandırdı:

“Taraf, kendini güçlü kılan şeyi heder ediyor. Yer yer Türk medyasının hastalıklarının izlerini taşıyor. Bağımsız görünmek uğruna giriştiği tekellüflü işler tarafsızlığa halel getiriyor. Egonun gazıyla yaptıkları kimliğine zarar veriyor.”

Selvi: Erdoğan’ı yok etme operasyonu
AKP’nin sesi olarak bilinen ve yaptığı yorumlarla iktidarın hislerine tercüman olan Yeni Şafak gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi ise ‘The Fitne’ başlıklı yazısında ‘Erdoğan üzerinde oynanan oyunların’ merkezinin Washington, Stratfor kaynaklarının da Ergenekonculara yakın isimler olduğunu iddia etti. Bu güçlerin AKP’yi ortadan kaldırmak için geçmişte pek çok girişimde bulunduğunu ancak başarılı olamadığını söyleyen Selvi, örtülü olarak Taraf’ın bu güçlerin bugünkü uzantılarına güç verdiğini söyledi.

“Bu bir proje” diyen ve Erdoğan’ın iktidardan indirilmeye çalışıldığını iddia eden Selvi, bu çabanın 12 Haziran seçimlerinden önce başladığını 2014’e dek devam edeceğini söyleyerek önümüzdeki dönem açısından da ipuçları verdi. Selvi, ‘projenin’ iki amacının ise “Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkmasını önlemek ve Erdoğan sonrası AK Parti'yi dizayn etmek olduğunu” söyledi.

Stratfor yazışmalarında Ahmet Davutoğlu’nun Cemaat’e yakın olduğu yorumunu da açıklık getiren Selvi, amaçlananın “irade sahiplerine, Erdoğan'ın 2 yıllık ömrü kaldı onun üzerinden hesap yapmayın mesajını vermek” olduğunu söyleyerek tartışmaya yeni bir boyut getirdi. Zaman’dan Bülent Korucu da köşesinde aynı konudan bahsetmiş ve haklı olarak “Cemaatle AKP'nin en keskin ayrılışı Mavi Marmara ve İsrail'e verilen tepkide oldu deyip, hükümetin bu politikalarının en keskin savunucusunu cemaatçi ilan etmek ayrı bir çelişki.” yorumu yapmıştı.

İşaretler
Wikileaks’in elde ettiği Stratfor yazışmalarında 5 milyon maile ulaşıldığı belirtiliyor. Şu ana kadar açıklanan ise bin civarında. Bu kadarında bile ortaya saçılanlara bakarak önümüzdeki günlerde iktidar bloğunun daha çok kirli çamaşırı çıkacağı anlaşılıyor. Belgelerin yayınlanmasının ardından Türkiye’de medya üzerinden yeni bir hesaplaşma ve siyasete ayar verme zemininin meydana çıktığı gözlemleniyor. Uçuşan iddialar ve dökülen çamaşırlar iktidarı oluşturan çevrelerin kirli ilişkilerinin boyutuna işaret ediyor. Ergenekonculuk, ajanlık suçlamalarının, hakaretlerin, küfürlerin bini bir para…

Cemaat ve AKP kanadının konuya ilişkin hassasiyetleri aynı noktaya yoğunlaşmış durumda. İki kesim de iç gündemlerinin kamuoyunda bu açıklıkta tartışılmasının bir meşruiyet sorunu getireceğinin farkında. Erdoğan’ın sağlığı, Cemaat şantajları gibi bugüne dek konuşulmayan şeylerin şimdi rahatlıkla telaffuz edilebiliyor olması şüphesiz önemli.

Cemaat-AKP kavgasının temelini oluşturan, iktidarın nasıl paylaşılacağı sorusu, Stratfor yazışmalarında da yer buluyor. Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmasının iktidar paylaşımındaki hamleler arasında sayılması tutuklamaların hukuki zeminini bir kez daha ortadan kaldırıyor. Cemaat ve AKP arasındaki milletvekili pazarlığının sonucu olarak cezaevine gönderilen Şık ve Şener’in gazetecilik faaliyetleri nedeniyle tutuklanmadığını söyleyen AKP’liler de herhalde ‘haklı çıkmış’ oluyor.

Şüphesiz, elimizde bu denklemin içinde bazen birlik olan, bazen mücadele eden kesimlerin icazet aldıkları uluslararası güç merkezleriyle aralarındaki ilişkinin sıcaklığını an be an ölçecek bir termometre yok. Ancak, Abdülkadir Selvi’nin komplonun merkezini ABD olarak işaret etmesi ile Ahmet Altan’ın üslubundaki özgüvenin ilerleyen günlerde ortaya çıkacak gelişmeleri yorumlamakta fikri takip açısından önemli bir referans olacağı muhakkak…

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...