27 Şubat 2012

YENİ DÜNYA DÜZENİ, GLOBALLEŞME VE BOP

YENİ DÜNYA DÜZENİ, GLOBALLEŞME VE BOP
"Kürt Sorunu" diye karşımıza çıkarılan meselenin aslında "Şark Meselesi" olduğunu daha önce anlattık... Ama bir kere daha tekrarlıyalım : 1820'lerden itibaren Rumlar'ı, Sırplar'ı, Araplar'ı, Ermeniler'i kullanarak OSMANLI Devleti'ni parçalayıp paylaşan Emperyalist Hırıstiyan Batılı ülkeler, 1925'den beri de Kürtler'i kullanarak TÜRKİYE CUMHURİYETİ'nden doğu ve güneydoğu bölgelerini koparmak istiyorlar..
Ama şimdi bunun yeni bir adı var... ve tehlikede olan sadece TÜRKİYE değil!.. FAS'tan ENDONEZYA'ya kadar bütün Müslüman ülkeler; RUSYA FEDERASYONU'ndan ÇİN'e kadar bütün potansiyel güç sahibi büyük devletler; hatta daha önce bölünmüş, parçalanmış, sınırları emperyalist ülkeler tarafından çizilmiş, sun'i olarak yaratılmış irili ufaklı bütün dünya devletleri bölünme, parçalanma, Karadağ, Doğu Timor gibi mikropkopik ölçülere indirilme tehdidi altındadırlar!.. Bu tehdidin adı YENİ DÜNYA DÜZENİ, aracı da GLOBALLEŞME'dir!
YENİ DÜNYA DÜZENİ ve GLOBALLEŞME'yi 1991 yılında AMERİKA'nın IRAK'a saldırısından sonra duymaya başladık. Hatta bu kavramların savunucuları, durumu milletimize "sınırlar kalkıyor, dünya küçülüyor, artık herkes istediği yerde istediği gibi çalışabilecek," diye yutturmuşlardı, hatırlarsınız... Sonunda gördük ki, sınırları kalkan bizim gibi iktisâdiyatı gelişmemiş ülkeler oldu, AMERİKA ve AVRUPA ülkelerinin sınırları daha çok kapandı!
YENİ DÜNYA DÜZENİ'nin temelini, AVRUPALI zengin LORD ROTHSCHIELD ile AMERİKALI zengin DAVID ROCKEFELLER 29 Temmuz 1921 yılında atmışlar, ve CFR diye bilinen AMERİKAN DIŞ İLİŞKİLER KONSEYİ'ni kurmuşlardır...
"AVRUPALI'nın AMERİKA'da ne işi var?" diyebilirsiniz... Bu ROTHSHILD denen sülâle, AMERİKAN MERKEZ BANKASI diye bilinen FEDERAL RESERVE BANK'in hisselerinin çoğuna sahiptir. Zaten bu banka A.B.D. devletinin değil, kapitalistlerin yani banka sahiplerine âit bir kuruluştur. Yani ROTSCHILD Amerika'yı hem dışardan, hem içerden idare eder.
CFR'nin amacı ise, çeşitli masonik derneklerde toplanmış olan seçkinlerin ve zenginlerin DÜNYA EGEMENLİĞİ'dir!.. Yani milliyet, hürriyet, medeniyet bu kişiler için bir anlam taşımadığı gibi; demokrasi, insan hakları, özgürlük diye dillerinden düşürmedikleri kavramlar da, insanların tümünü köleleştirmek için birer dışı parlak, içi çürük "elma şekeri"nden ibarettir!.. CFR'nin kuruluşu 1. Dünya harbinin hemen ardındandır.
Bilindiği gibi 1. DÜNYA HARBİ, emperyalist BÜYÜK BRİTANYA İMPARATORLUĞU, FRANSA, ÇARLIK RUSYASI ile, onlar kadar sömürgeye sahip olmayan ALMANYA ve AVUSTURYA-MACARİSTAN İMPARATORLUĞU'nun menfaat çatışmasından çıkmıştı... Aslında onlar kadar emperyalist olan, ama kendi bölgesindeki ve PASİFİK'teki sömürgeleri ile yetinen AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ, bu savaşa katılmamasına rağmen; OSMANLI DEVLETİ'nin savaş sonrasındaki paylaşılmasında söz sahibi olmak istemiş ve A.B.D. Başkanı WILSON, meşhur "milletlerin kaderlerini tâyin hakkı" bildirisini yayınlayarak TÜRKİYE topraklarında ERMENİSTAN, KÜRDİSTAN, hatta PONTUS RUM DEVLETİ kurulması için destek sağlamıştır... Bu konu bütün teferruatıyla 2003 yılında Prof. Laurence Evans tarafından yayınlanan "TÜRKİYE'nin Parçalanması ve ABD Politikası 1914-1924" adlı kitapta anlatılmıştır...
Bu kitaba göre, ABD başkanı Wilson, özel delegesi Hause'a, "TÜRKİYE BÜTÜNÜYLE ORTADAN SİLİNMELİ," der!.. Hause da, "Eğer böyle bir işlem uygulanacaksa, TÜRKİYE galip devletler arasında paylaşılmamalı. Orada ırklara özel özerk yönetimler kurulmalı" tezini öne sürer. Wilson da bunu kabul eder ve meşhur ve meş'um "Wilson Prensipleri"ni açıklar!..
İşgalcilerin İzmir'de denize dökülmeleri üzerine bakanlarından Hughes İtilaf Devleteri'ne çektiği telgrafta, "ABD, İzmir hezimetinin bir daha başa gelmemesi için, İtilaf Devletleri'nin İstanbul'un TÜRKLER tarafından işgâl edilmesini önlemek için çaba harcadıklarını görmek ister," direktif gönderir!..
ABD Dışişleri Bakanlığı Yakındoğu Şubesi, Bakanlığa gönderdiği memorandumda, "Eğer TÜRKİYE cezasını çekmeyerek meydan okur, kapitülasyonları kaldırır, ve kendi gücüyle (tekrar) İstanbul'a yerleşirse, yalnız Ortadoğu değil, Avrupa barışı da tehlikeye girer," denmektedir.
ABD'nin eski İstanbul Büyükelçisi Henry Morgenthau ise, 11.1.1923 tarihinde The New York Times gazetesinde yazdığı yazıda tüm kinini kusmuş,
- "400 yıldır TÜRKLER'i Avrupa'dan kovmak için çaba harcayan Avrupalılar için Lozan, çok acı bir ders olmuştur! TÜRKLER'in Avrupa'dan kovulması şöyle dursun, Avrupalılar'ın TÜRKİYE'den kovulacakları anlaşılmaktadır. TÜRKLER'i yola getirmenin tek yolu, onlara karşı silaha başvurmaktır!"
demiştir. Morgenthau daha sonra da "eli kanlı despotla yapılan antlaşma" dediği Lozan hakkında yazılar yazmış, ve Amerikan Kongresi'ne yollamış ve Antlaşmanın reddedilmesini istemiştir. Bilindiği gibi İtilaf Devletleri ile 24 Temmuz 1923'te Lozan Antlaşması, savaşa sözde taraf olmayan ABD ile de 6 Ağustos 1923 ayrı bir "DOSTLUK ve Ticaret Antlaşması" imzalanmıştır.
Bu antlaşmanın 1. maddesi iki ülke arasında "diplomatik ilişki" kurulmasını, 2. madde de "kapitülasyonların kaldırıldığı"nı belirtiyordu... Bu Antlaşma uzun süre Amerikan Senotasu'na sunulmamış, nihayet 18 Ocak 1927'de Senato'da görüşülmüş ve REDDEDİLMİŞTİR!..
Yani, BİZ HÂLEN A.B.D. İLE SAVAŞ HALİNDEYİZ!.. Dostluk, müttefiklik, stratejik ortaklık ne kelime; DAHA BARIŞ DAHİ YAPMADIK, SAVAŞ HALİNDEYİZ!.. İŞTE BU YÜZDEN ERMENİLER'İ, KÜRTLER'İ KIŞKIRTIYORLAR!.. İŞTE BU YÜZDEN MUAVENET ZIRHLIMIZI TOPA TUTUYORLAR!.. BU YÜZDEN HELİKOPTERİMİZİ DÜŞÜRÜP EŞREF BİTLİS PAŞA'YI ŞEHİT EDİYORLAR!.. VE BU YÜZDEN ASKERLERİMİZİN BAŞINA ÇUVAL GEÇİRİP ESİR ALIYORLAR!..
A.B.D. o tarihten bu yana TÜRKİYE'yi parçalamak hedefinden asla vazgeçmemiş, bu yüzden yeni TÜRKİYE CUMHURİYETİ'ni 1926 yılına kadar tanımamıştır!.. Dikkat edilirse, Antlaşma'yı reddetmesi, "tanıma"dan sonradır, ve âdeta tanıdığını da reddetmiştir!..
İNGİLTERE ve FRANSA ise, geçmişte neredeyse tümü OSMANLI DEVLETİ'ne ait olan ARABİSTAN yarımadasını ele geçirmişler, terkederken de 10 kadar sun'i devlet kurmuşlardır!..
2. DÜNYA HARBİ, ağır barış şartlarını hazmedemeyen ve sömürgecilikte direnen ALMANYA ile, palazlanıp PASİFİK'te sömürgeler edinme hevesine kapılan JAPONYA'nın hırsı yüzünden çıkmış, milyonlarca insan ölmüş, ama neticede ESKİ SÖMÜRGECİLİK anlayışının artık süremeyeceği görülmüş, zalim BATILILAR ASYA'dan, AFRİKA'dan, PASİFİK'ten, GÜNEY AMERİKA'dan büyük ölçüde çekilmek zorunda kalmışlardır...
Küçücük HOLANDA devletinin bir zamanlar şimdiki ENDONEZYA, MALEZYA ve SİNGAPUR'un tümüne hükmettiği ve sömürdüğünü düşünebiliyor musunuz?.. Ya koskoca İZLANDA adasının, mikroskopik DANİMARKA'nın sömürgesi olmasına ne dersiniz?.. Miniminicik BELÇİKA'nın, AFRİKA'nın göbeğindeki koca KONGO'nun sahibi olmasını aklınız alıyor mu?.. İşte BATI EMPERYALİZMİ budur!..
Elbetteki BATILILAR bu kıymetli toprakların ve insan kaynaklarının ellerinden çıkmasına izin vermeyeceklerdi!.. 1947'den sonra İNGİLTERE, HİNDİSTAN'ı terkederken Müslümanlar ile Hindular arasında sürtüşmeler çıkardı, ve HİNDİSTAN, PAKİSTAN, daha sonra BENGLADEŞ tek bir ülkeden doğdu, geriye de KEŞMİR sorunu kaldı. ÇİN'den çekilirken TAYVAN, TİBET, NEPAL gibi ülkeler doğdu. AFRİKA'da cetvelle çizilmiş sınırları olan, halkları bölünmüş, birbirine düşürülmüş SUN'İ DEVLETLER oluşturuldu!..
Çekilmeyi hazmedemeyen BATILILAR, bu sefer YENİ SÖMÜRGECİLİK dönemini başlattılar. Eski sömürgeleri olan yeni devletleri başlarına getirdikleri kukla yöneticilerle, onların sağladığı imtiyazlarla yönetme yolunu seçtiler. Karşı koyan liderleri çıkardıkları iç savaşlarla sıkıntıya soktular, ihtilallerle devirdiler, LUMUMBA gibi kaçırıp işkenceyle öldürdüler!.. KORE savaşını çıkardılar!..
İşte BİLDERBERG bu amaçla, Mayıs 1954'de Yahudi asıllı CIA mensubu, 33. dereceden Mason JOSEPH RETINGER'in girişimiyle Holandalı PRENS BERNDHARD'ın başkanlığında kurulmuştur... BİLDERBERG'in amacı yoptığı toplantılarda CFR ve TRİLATERAL KOMİSYON'unun kararlarını hedef ülkelerin politikacılarına, işadamlarına ve işbirlikçi medya mensuplarına dikte etmektir... TRİLATERAL KOMİSYON ise AVRUPA, A.B.D. ve JAPONYA'nın ileri gelenlerinden oluşan ve dünya politikasına yön veren bir kuruluştur. 1970'lerde kurulmuştur.
Sömürgeciliğin önemli bir ekonomik payı olduğu 1850-1950 yılları arasında DÜNYA HAKİMİYETİ'ni elinde tutan BATI AVRUPA DEVLETLERİ, iki büyük dünya savaşında harap olunca devreye A.B.D. girdi. Bu ülkelerinin para politikasını destekleyecek ALTIN stokları tükenmişti. A.B.D. şöyle bir teklifte bulundu:
- "Siz para sisteminizi DOLAR'a endeksleyin!.. Benim ALTIN stoklarım DOLAR'ı desteklemeye yeterli!.. Bir ons ALTIN karşılığı şu anda 34 DOLAR'dır!.. İsteyen her ülkeye 34 DOLAR karşılığında 1 ons ALTIN vermeyi taahhüt ediyorum!"
İşte batmış olan HIRİSTİYAN BATI AVRUPA EKONOMİSİ ve DÜNYA PARA SİSTEMİ, bu TAAHHÜT üzerine yeniden istikrara kavuştu. Çünkü o tarihe kadar dünyada bir ALTIN STANDARDI uygulanmakta, ülkeler kâğıt paralarının değerini MERKEZ BANKALARI'ndaki ALTIN stokları ile belirlemekteydi. Her nekadar iki dünya harbi arasında bazı ülkeler ALTIN STANDARDI'ndan vazgeçmiş ise de, halkın ve devletlerin birbirlerinin parasına güvenmesi bu yolla sağlanıyordu. AMERİKA kendi parasını ALTIN ile garantileyerek yeni PARA SİSTEMİ'ni kurdu. Bu sistem, daha sonra eski sömürgelerin başına belâ olan UİLUSLARARASI PARA FONU ve DÜNYA BANKASI'nın kurulması ile desteklendi... YENİ SÖMÜRGECİLİK başlamıştı, ama tahrip edici etkisi 1970'lere kadar pek hissedilmedi.
Dünya, 1945 yılından sonra, S.S.C.B. ve denetiminde tuttuğu SOSYALİST DOĞU AVRUPA ülkeleri ile, A.B.D. ve KAPİTALİST BATI AVRUPA ülkeleri şeklinde iki kutba bölündü... KAPİTALİST ülkeler A.B.D.'nin kurduğu NATO'da toplanırken, SOSYALİST ülkeler S.S.C.B.'nin kurduğu VARŞOVA PAKTI'nda yer aldı... İkisine de katılmayanlar HİNDİSTAN, YUGOSLAVYA ve KÜBA'nın başını çektiği BAĞLANTISIZLAR BLOĞU veya ÜÇÜNCÜ DÜNYA ülkelerini oluşturdu... Yine savaştan hemen sonra kurulan BİRLEŞMİŞ MİLLETLER TEŞKİLÂTI'nda ATOM BOMBASI sahibi olan A.B.D., İNGİLTERE, FRANSA ve S.S.C.B.'nin daimi üye olduğu GÜVENLİK KONSEYİ aracılığıyla dünya siyasetine yön verilmeye başlandı... BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'e bir milyar nüfusu olan ÇİN'i temsilen ÇİN HALK CUMHURİYETİ'nin değil de, küçük bir ada olan MİLLİYETÇİ ÇİN'in (TAYVAN) alınması, bu komedinin 1975 yılına kadar sürmesi, AMERİKA ve BATI AVRUPA'nın ibret verici tutumunu ortaya koydu. ÇİN de ATOM BOMBASI'na sahip olduğu için, GÜVENLİK KONSEYİ'ndeki yerini aldı. AMERİKA'nın desteği ile gizlice ATOM BOMBASI sahibi olan İSRAİL ise, B.M.'de bulunan pek çok YAHUDİ bürokrat sayesinde âdeta GÜVENLİK KONSEYİ'nin tabii üyesi haline geldi.
Pek çok kimsenin dikkatinden kaçan bu husus, dünyaya DEMOKRASİ havarisi kesilen BİRLEŞMİŞ MİLLETLER TEŞKİLÂTI'nın bizzat kendisinin ne kadar ANTİDEMOKRATİK olduğudur!.. Çünkü bu 5 üyenin VETO hakkı vardır, ve istemedikleri kararları bütün diğer üye devletler OYBİRLİĞİ ile karar alsalar dahi geçersiz kılabilirler!.. AMERİKA, meselâ, İSRAİL hakkında alınan bütün kararları VETO etmiştir! İşte bu yüzden "İSRAİL, GÜVENLİK KONSEYİ'nin DAİMİ üyesidir," diyoruz.
Yine de önemi o tarihte yeterince farkedilmeyen olaylar cereyan etti. ARABİSTAN yarımadasında YAHUDİ İSRAİL devleti kurularak PETROL üzerinde oturan MÜSLÜMAN ARAPLAR kontrol altına alındı! SÜVEYŞ KANALI'nı millileştiren MISIR'a İNGİLİZLER saldırdı, AMERİKA desteklemeyince İNGİLTERE mağlup duruma düştü. İSRAİL sürekli savaş çıkardı ve 1967 yılında SURİYE, ÜRDÜN ve MISIR'ı yenerek SÜVEYŞ'e kadar ilerledi! A.B.D., kendisine direnen KÜBA'yı 50 yıldır abluka altında tuttu, hâlâ da tutuyor. VİYETNAM'ı önce FRANSA, sonra A.B.D. kana buladı!.. VİYETNAM, KAMBOÇYA, LAOS ve TAYLAND'a milyonlarca ton bomba atıldı, milyonlarca insan öldü.
Her şey yolunda gidiyor sanılırken, 1970 yılında A.B.D. ilk defa DIŞ TİCARET'te AÇIK verdi!.. Yani İTHAL ettiği malların bedeli, İHRAÇ ettiği malların bedelinden fazla oldu. Bunun üzerine dönemin başkanı NIXON,
- "Artık her 34 DOLAR'a bir ons ALTIN vermiyorum!.. Varsa bir itirazınız, elinizden geleni ardınıza koymayın,"
diyerek, 25 yıl önce A.B.D. taahhüdü ile kurulmuş olan DÜNYA PARA SİSTEMİ'ni yıktı!.. DOLAR sür'atle değer kaybetti, ALTIN çok değer kazandı, AVRUPA paraları sarsıldı. İlki 1967 ARAP-İSRAİL savaşında yaşanan PETROL KRİZİ'nin ikincisi geldi. Yıllardır varili 4 dolara satılan petrol 28 dolara fırladı!.. ALTIN 1980'lerde 400 dolara vurdu!.. Bugün (2007) PETROL 85-90 dolar, ALTIN ise 750-800 dolar arasındadır.
Yeniden DÜNYA HAKİMİYETİ'ni ele geçirmek, SOVYETLER BİRLİĞİ'nin liderliğini yaptığı DOĞU BLOĞU ile, onun desteklediği BAĞLANTISIZLAR hareketini çökertmek isteyen BATILILAR yeni tedbirler aldılar. 1973 yılında PROF. ZBIGNIEW BRZEZINSKI'in öncülüğünde AMERİKA, BATI AVRUPA ve JAPONYA, yani dünyanın emperyalist ülkelerini bir araya getirmek için TRİLATERAL, yani ÜÇLÜ KOMİSYON kuruldu... Tabii her ülkenin yönetici kadrolarına sızmış olan YAHUDİLER'den dolayı, İSRAİL bu üç kuruluşun da tabii ve gizli üyesi oldu!
Dedik ki, "1970'lere kadar YENİ SÖMÜRGECİLİK pek farkedilmedi, etkisi fazla olmadı."
Çünkü 1917 yılında RUSYA'da çıkan ihtilal KOMÜNİZM'i getirmiş, BATILILAR 1. Dünya Savaşı'ndaki müttefikleri RUSYA'ya saldırmalarına rağmen bunu önleyememişlerdi!.. RUSYA ve TÜRKİYE o dönemde birbirini destekleyerek bu saldırıları püskürtmüşlerdi. O dönemde BOLŞEVİKLİK (KOMÜNİZM) sadece RUSYA'ya has olduğu için AVRUPA pek üzerinde durmamıştı.
Ancak 2. Dünya Savaşı'ndan sonra RUSLAR'ın ALMANLAR'dan kurtardığı POLONYA, ÇEKOSLOVAKYA, BULGARİSTAN, MACARİSTAN, YUGOSLAVYA ve RUSLAR'ın işgal ettiği DOĞU ALMANYA, SOSYALİST birer ülke olmuştu!.. Arkasından 1948'de ÇİN'de MAO'nun liderliğinde KOMÜNİST ihtilal başarı kazanınca, İNGİLİZLER çekilmek zorunda kalmış, ASYA da "tehlike"ye girmişti!...
Bundan çok ürken emperyalist BATILILAR, kendi işçi ve çiftçi sınıflarının etkilenmesinden korkarak iktisatçı KEYNES'in "SOSYAL REFAH DEVLETİ anlayışını benimsemişler, orta ve alt gelir seviyelerindekilere bazı haklar tanımışlardı... Günde 8, haftada 40 saatlik çalışma, haftasonu izni, ücretli yıllık izin, sendikalar, sağlık hizmetleri hep bu politikanın sonucunda işçi, memur, emekli ve köylüleri rahatlatmıştı.
Bu politika, 1965'de Başbakan olan Demirel'in ağzında "MÜREFFEH TÜRKİYE" diye TÜRKİYE'ye yansıdı. Kendisi sık sık "Benim vatandaşımın karnı tok, sırtı pek olacak," derdi!..
Ne var ki, A.B.D. dış ticareti açık verince, PETROL fiyatları yükselip DOLAR düşünce, 1970'lerde durum değişti. AMERİKA'da FRIEDMAN diye sütübozuk bir iktisatçı ortaya çıktı, AMERİKA'yı bile SOSYALİST ilan etti!.. ÖZELLEŞTİRME, DAHA SERBEST PİYASA, EMEKLİ HAKLARINDA KISINTI, SENDİKALARIN ZAYIFLATILMASI, DÜŞÜK İŞÇİ ÜCRETİ, İŞÇİ ÇIKARTMA, TARIMDA DESTEKLEMENİN KALKMASI, SAĞLIK VE EĞİTİM HİZMETLERİNİN PARALI OLMASI işte bu adamın iktisadî görüşünün esasları idi, ve 80'li yıllardan itibaren bütün dünyaya reklâm edildi!
FRIEDMAN, İNGİLTERE'de THATCHER'i, TÜRKİYE'de aklı bir karış havada olan ÖZAL'ı etkiledi!.. "ORTA DİREK" diyerek iktidara gelen ÖZAL, ORTA GELİR GRUBU'nun belini kırdı, tamamen ortadan kaldırdı!.. Bazı insanlar çok zengin olurken; memur, işçi, emekli ve köylüler gittikçe fakirleşti... Bu olay dünyada da aynı mecrada seyretti. Neticede fakir ülkeler daha fakir, zengin ülkeler daha zengin oldu. Fakir insanlar daha fakirleşti, zenginlerin serveti ise inanılmaz boyutlara ulaştı.
1960'da dünya nüfusunun en zengin %20'sinin ortalama geliri, en yoksul %20'nin ortalama gelirinin 30 katı idi... 1995'de bu fark 82 kata çıkmıştır! Bugün ise 250 kat olduğu sanılıyor!..
Birleşmiş Milletler, Dünya Kalkınma Ekonomileri Enstitüsü 2000 yılı verilerine göre, 6,5 milyar olan dünya nüfusunun en üstteki %1'i, 65 milyon, yani TÜRKİYE nüfusundan daha az bir grup DÜNYA SERVETİ'nin %40'ına sahiptir!.. Toprak, altın, mücevherler, villalar, yatlar, otomobiller ve tabii paranın yarıya yakını bu kişilere aittir. Geri kalan %99 ise kalanı paylaşır. Ama bu da dengeli değildir!..
DÜNYA nüfusunun en üstteki %10'luk grup, DÜNYA SERVETİ'nin %85'ini alıp götürmüştür!.. Yani, 650 milyonluk bir kesim, ki AMERİKA ile BATI AVRUPA'nın toplam nüfusu kadar bir gruptur, bütün dünya varlığının hemen hepsini götürüyor, geri kalan %90 nüfusa sadece SERVET'in
%15'ini bırakıyorlar!
Yine Birleşmiş Milletler rakamlarına göre dünyada sadece 225 kişi, ki BILL GATES te bunların arasındadır, evet, sadece 225 kişinin DÜNYA GELİRİ'nden aldığı büyük pay, dünyada en alt gelir düzeyindeki 2,5 milyar (2.500.000.000) insanın gelirine eşittir!..
Bir başka çarpıcı husus ta şudur: 1970'lere kadar dünyada tedavülde dolaşan paranın %90'ı ÜRETİM için, ve sadece %10'u SPEKÜLÂSYON (yani çalışmadan para kazanma) için kullanılırdı... Halbuki, 1990'da bu oran tam tersine dönmüş, dünyada dolaşan paranın %90'ı SPEKÜLÂSYON, ve sadece %10'u insanların ihtiyacı ve refahı için ÜRETİM amacıyla kullanılır olmuştu!.. Şimdi (2007) durum çok daha kötüdür. Büyük iktisatçı Prof. OSMAN ALTUĞ'un çok güzel tabiri ile ÜÇ KÂĞIT (borsada hisse senedi, bankalarda hazine bonosu ve yabancı kâğıt para, yani döviz) EKONOMİSİ hüküm sürmektedir!.. TÜRKİYE EKONOMİSİ, her bakımdan ÜÇKÂĞITÇILAR'ın elindedir, ve bunun sonucu olan İŞSİZLİK ve YOKSULLUK ülkemizde de en önemli sorun haline gelmiştir... ÜRETİM olmayınca İSTİHDAM olmaz, İSTİHDAM olmayınca GEÇİM olmaz, SEFALET başlar!..
Tanınmış iktisatçı ROBERT WEST'e göre, DÜNYA EKONOMİSİ, devlet başkanları, meclisler, maliye bakanları falan tarafından değil; bir kaç yüz DEV ULUSLARARASI ŞİRKET tarafından yönetiliyor!
Yine iktisatçı DAVID C. KORTEN, dünyadaki en büyük 100 EKONOMİK GÜÇ'ün yarısının bu dev şirketlerden oluştuğunu, ayrıca en büyük 50 BANKA ve FİNANS KURULUŞU'nun dünyanın 20 trilyon dolar olan üretici sermayesinin %60'ını elde tuttuğunu belirtiyor.
Fakir ülkeler borçlandırılarak KÜRESEL SERMAYE'ye bağımlı hale getiriliyor. Sonunda bu ülkeler bankalarını, fabrikalarını, hatta topraklarını satma noktasına getiriliyor!.. Bunun, kumara alıştırılıp borçlandırılan ve sonunda tarlasını, evini, hatta karısını, kızını satmak zorunda bırakılan garibanlardan farkı yok!
Hemen ekleyelim ki, "Kürtler eziliyor," diyenlerin bilmesi gereken husus, sadece Kürtler değil, bu ALLAHSIZ, İNSAFSIZ, ZALİM, EMPERYALİST sistem sonucunda TÜRKLER de, MÜSLÜMANLAR da, ASYALI, AFRİKALI, DOĞU AVRUPALI, LATİN AMERİKALI olanlar da eziliyor!.. Hatta AMERİKA ve BATI AVRUPA'da pek çok insan da eziliyor!..
Bunların hepsi bir avuç HIRİSTİYAN BATI ülkesi zengininin DÜNYA'ya tamamen hâkim olmak için SERBEST PİYASA, ÖZELLEŞTİRME ve DÜŞÜK ÜCRET için bastırmaları; ama bir yandan da BASIN-YAYIN organlarını, yani MEDYA'yı ve satılmış GAZETECİLER'i, EKRANCILAR'ı ve yerli POLİTİKACILAR'ı ve İŞADAMLARI'nı uşak gibi kullanarak DEMOKRASİ, İNSAN HAKLARI ve ÖZGÜRLÜK kavramlarıyla insanları uyutmaları sonucu ortaya çıkmıştır.
İNSAFSIZ ve ALLAHSIZ EMPERYALİST ZENGİNLER bu politikalarını yukarda belirttiğimiz üç artniyetli, sömürgeci, köleci kuruluş aracılığı ile götürüyor... Bu üç kuruluşun amacını zenginlerin başını çeken DAVID ROCKEFELLER, 1991 yılında TRILATERAL toplantısında A.B.D.'nin TIME, WASHINTON POST, THE NEWYORK TIMES gibi önde gelen yayın organları için,
- "Bizi 40 yıldır destekledikleri için müteşekkiriz. Bu yıllar boyunca eğer halkın denetimine mâruz kalmış olsaydık, DÜNYA ile ilgili tasarılarımızı asla gerçekleştiremezdik!."
diyerek, MEDYA'nın kamuoyunu nasıl yanlış yönlendirdiğini açıklamıştı!.. Yukarıdaki gazete isimlerini değiştirip yerlerine HÜRRİYET, MİLLİYET, STAR, AKŞAM, vs. koyarsanız, bunlara bir de holding televizyon kanallarını eklerseniz, aynı oyunun TÜRKİYE'de de oynandığını görürsünüz.
DÜNYA MEDYASI'nda ASSOCIATED PRESS ve UNITED PRESS (A.B.D.), REUTERS (İngiltere), FRANCE PRESS (Fransa) adıyla bilinen haber kaynakları, masonik kuruluş CFR'nin denetimindedir. Onların izni olmadan tek kelime yazamaz, ekranlarda tek kelime edemezler. Ayrıca dünya televizyonlarında yer alan haberlerin %65'i AMERİKA kaynaklıdır. Yerli, mahalli televizyonlar dünyanın dört bir yanında cereyan eden olayları kendi muhabirlerine takip ettireceklerine, kendi devletlerinin görüşüne uygun yayın yapacaklarına, yukardaki kaynaklardan haber alıp yayınlamayı tercih ederler. Böylece bilerek veya bilmeyerek A.B.D. propogandası yaparlar!
ROCKEFELLER şöyle devam etmiş:
- "Dünya şu anda (TEK BİR) DÜNYA HÜKÛMETİ'ne doğru yürümek için daha donanımlı, daha hazır... Entellektüel bir SEÇKİN'in, ve DÜNYA BANKACILARI'nın ULUSLARÜSTÜ EGEMENLİĞİ, geçmiş asırlarda uygulanan ULUSAL ÖZDENETİM'e kıyasla, kesinlikle daha makbuldür!"
Yani "dünyayı BANKERLER ve onların seçeceği TEK bir KİŞİ yönetsin," diyor!.. İşte sadece TÜRKİYE'nin değil, bütün dünyanın, hatta emperyalist A.B. ve A.B.D.'nin yoksul halklarını bekleyen tehlike budur!
ROCKEFELLER şöyle devam ediyor:
- "TEK bir DÜNYA DEVLETİ oluşturduğumuzda, MODERN DÜNYA daha mükemmel ve dengeli olacaktır!.. Halkların kendilerini yönetme hakları, DÜNYA BANKERLERİ ve ENTELLEKTÜEL ELİT'in otoritesi altına girecektir!"
Bunu gerçekleştirebilmek için ne gerekli?.. Ülkelerin direnmemesi için küçük, minik, mikroskopik olması!... Sonra MİLLÎ DEVLET'ten vazgeçmesi!.. Halkların MİLLİYETÇİ, yani kendi milletinin hakkını savunur olmaktan vazgeçmesi!.. DİN'den, bilhassa zengin ham madde kaynaklarının üzerinde yaşayan MÜSLÜMAN ülke halklarının İSLÂM'dan uzaklaşması, böylece zulme karşı direnme sağlayan manevî gücünü kaybetmesi!..
Bakın, MİLLİYETÇİLİK, MİLLÎ DEVLET, ve KÜÇÜLME konusunda, CFR'ın kontrolunda olan Amerikan Dış Politika Araştırmaları Enstitüsü Başkanı R. STRAUSZ HUPE ne diyor:
- "MİLLİYETÇİLİK, bu yüzyılın en güçlü GERİCİ kuvvetidir!.. MİLLİYETÇİLİK, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımını engeller!.. AMERİKAN halkının misyonu, MİLLÎ DEVLETLER'i tarihe gömmek, halklarını daha KÜÇÜK BİRİMLER'de birleştirmek (aslında AYIRMAK), ve AMERİKA'nın elindeki güç ile bu YENİ DÜZEN'in sabotörlerini caydırmaktır!"
BİLDERBERG'in ilk başkanı Holanda Prensi BERNDHARD ise,
- "Tüm bu ifadeler, NİHAÎ HEDEF'i açıkça ortaya koymaktadır."
- "Bu hedefte kesin olan şey, YENİ DÜNYA DÜZENİ'nde ULUS DEVLETLER'e yer olmadığıdır!"
- "ULUS DEVLETLER, mutlaka parçalanacak, yok edilecektir!"
demektedir.
İşte bu yüzden 1993 yılına kadar sadece A.B.D. (bir de İNGİLTERE, FRANSA var) 35 ülkede 395'i büyük çapta olmak üzere yüzlerce müdahalede bulunmuş, iktidarları devirmiş, devlet başkanlarını, bakanları öldürtmüş, iç savaşlar çıkartmıştır! Son olarak işgâl ettiği IRAK'ta en az 700.000 insan ölmüştür!
TÜRKİYE, hem KAFKASYA'nın, hem BALKANLAR'ın, hem de ORTADOĞU'nun eski hâkimi ve şimdi de bir parçası olması sebebiyle, daha da büyük saldırılara hedef olmaktadır.
1961 yılında, WASHINGTON'daki NATO Karargâhı'nda görev yapmakta olan yüksek rütbeli bir TÜRK subayı, bir gün tesadüfen "Vagram"
(Çok Çok Gizli) bir belgeye rastgelir... Bu belgede "Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin yakında dağılacağı, ve ORTAASYA'da 5-6 TÜRK CUMHURİYETİ kurulacağı" belirtildikten sonra, şöyle bir ifade vardır:
- "Bu TÜRK DEVLETLERİ'nin işgâl edecekleri coğrafya, stratejik yönden çok değerlidir, ve tabii kaynaklar bakımından çok zengindir."
- "Bu devletler batıdaki TÜRKİYE CUMHURİYETİ ile birleşirse, o zaman HİTLER ALMANYASI'ndan, veya STALİN RUSYASI'ndan daha tehlikeli bir kuvvet olarak BATILILAR'ın karşısına çıkar!"
- "TÜRKİYE CUMHURİYETİ ile DOĞU TÜRKLERİ'ni birleştirmemek için elden gelen yapılmalı, TÜRKİYE ile YENİ TÜRK DEVLETLERİ arasında TAMPON DEVLETLER kurulmalı, TÜRKİYE'nin LİDER DEVLET olmasını engellemek için, siyasî ve ekonomik bütün tedbirler alınmalıdır!"
İşte 1964 yılında KIBRIS'ta başlayan TÜRK KATLİAMI, 1968 sonrasında gelişen KÜRTÇÜLÜK ve BÖLÜCÜLÜK, 1974'te yine KIBRIS'ta ENOSİS girişimi, TÜRKİYE'nin müdahalesi üzerine müttefikimiz (!) A.B.D.'nin uyguladığı AMBARGO, hariciyecilerimize ERMENİ SALDIRILARI'nın başlaması, 1984'den itibaren ERMENİLER'in geri çekilip PKK'ın köylere ve karakollara saldırması, daha sonra ERMENİLER'in KARABAĞ'a saldırıp, AZERBEYCAN'ın topraklarının beşte birini işgâl etmesi, hep bu "TÜRKİYE'nin LİDER DEVLET olmasını engelleme" faaliyetinin birer parçasıdır!..
Sadece bu kadarla da kalınmamış, AVRUPA'da TÜRKİYE'ye yakın yeni MÜSLÜMAN devletler oluşmasını önlemek amacıyla MAKEDONYA ve BOSNA-HERSEK'te yüzbinlerce MÜSLÜMAN ve TÜRK öldürülmüştür!..
DÜNYA'nın 1000 kadar "minik devletler"e bölünmesi, SOVYETLER BİRLİĞİ'nin, YUGOSLAVYA'nın ve ÇEKOSLOVAKYA'nın parçalanması ile başlamış, zengin petrol kaynaklarına sahip 1,5 milyon nüfuslu DOĞU TİMOR bölgesi ENDONEZYA'dan koparılmış, yine zengin yeraltı kaynaklarına sahip DARFUR bölgesinde isyan çıkartılıp SUDAN'dan koparılması için propogandaya başlanmıştır.
Ama esas önemli olan, emperyalist ve zalim A.B.D.'nin ORTA ASYA TÜRK DEVLETLERİ'nin komşusu AFGANİSTAN'a ve TÜRKİYE'nin komşusu IRAK'a saldırıp, BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ adı altında aşağıdaki hayalî haritayı gerçek yapmaya çalışmasıdır!.. A.B.D.'nin hem destekçisi, hem de en büyük rakibi yine onun kadar zalim ve emperyalist olan AVRUPA BİRLİĞİ'dir.
Zalim ve emperyalist BATILILAR, bu insafsız saldırılarında BALKANLAR'da YUNANLAR'ı (RUMLAR) ve SIRPLAR'ı kullandılar... KAFKASLAR'da ERMENİLER'i kullandılar... IRAK'ta da KÜRTLER'i ve YAHUDİLER'i kullanıyorlar!...
Aslında SIRPLAR oyuna geldiler, çünkü A.B.D. ve A.B. hem SIRPLAR'ın kontrolündeki YUGOSLAVYA'yı böldü, parçaladı, sonra parçaları A.B. yuttu, ve bu arada SIRPLAR'ı da iyice tepeledi!.. YAHUDİLER, yani İSRAİL ise, hep akıllı davranmış ve menfaatini peşin elde etmeden hiç bir zaman Hıristiyan BATILILAR'ı desteklememiştir. Gene öyle yaptı. IRAK'ın kuzeyinde kilit noktalara el koydukları gibi, geri kalan kısmında da IRAKLI pilotları (400'ün üstünde), bilim adamlarını (500 kadar) ajanlarına öldürterek, ve yine ajanlarıyla hem ŞİİLER'e, hem de SUNNİLER'e saldırılar düzenleyerek ARAPLAR'ı birbirine düşürüp IRAK'ı bir daha toparlanamaz hale getirmek istiyor!
RUMLAR, ERMENİLER ve KÜRTLER daima BATILILAR'ın uşağı olmuşlardır!.. HIRİSTİYAN oldukları için RUMLAR ve ERMENİLER sürekli korunurlar.
Peki, ya KÜRTLER??? KÜRTLER, MÜSLÜMAN oldukları için, bütün uşaklıklarına rağmen, şimdiye kadar hep terkedilmişler, ve hüsrana uğramışlardır!.. Şimdi de AMERİKA ve İSRAİL'in oyuncağıdırlar, IRAK'tan BATILILAR çekildikten sonra gene perişan olmaları kaçınılmazdır.
İşte biz bu yazı dizisini, TÜRKİYE'de yaşayan KÜRT asıllı vatandaşlarımızın güneydeki maceraperest ve uşak ruhlu Kürtler'e uydurmak isteyen bölücülere karşı hazırladık... TÜRKİYE CUMHURİYETİ'nin her türlü hakkına sahip ŞEREFLİ bir vatandaş olarak yaşamak yerine; A.B.D. veya A.B.'ye kanıp kendini farklı sananlara, MÜSLÜMAN KÜRTLER'in HIRİSTİYAN FRANSIZ'dan, İNGİLİZ'den, ALMAN'dan, İTALYAN'dan, AMERİKALI'dan medet umacağına; MÜSLÜMAN TÜRK kardeşine sıkı sıkıya sarılmasının ŞART olduğunu anlatmak istiyoruz. 100 yıldır kandırıldıklarını, oyuna getirildiklerini ve bu yüzden çok ızdırap çektiklerini görmelerini ve artık uyanmalarını, bir daha oyuna gelmemelerini istiyoruz!

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...