21 Şubat 2012

Sağır Bülbül – Solmuş Gül




Ahsenul-kasas değildi hikayemiz, bilinen kıssalardan da değildi kısa ve hazin bir hikayemiz vardı.
Bülbülüm içimdeki his bebelerine masal okuyamadım hiç çünkü, o kadar yorgun olurlardı ki bir hikaye bile dinleyemezlerdi. Ben onlar uyurken anlatırdım kısa ve hazin hikayemizi. Kısa ve zamansız kıssamız uykularından zaman çalardı bu yüzden his bebelerim bir deliksiz uyku uyumamışlardır. Hep hazin hikayemizden bir hicran bulaşırdı ağlamalarına ve kör gecede bağıra bağıra ağlarlardı… Ne de olsa sesleri duyulmuyor, kimse kulak asmıyor bir sağır bülbül, bir solmuş gül ve dikenli uzun bahçe aşinadır haykırışlarına ve ağlamalarına ama duymazlar, duymazlar… Bülbül sağırdır, sağır olmayı seçmiştir ve ötemez, ötmemektedir gülse, solmuştur bülbülsüz-şarkısız bir gün batımında… Dikenli uzun bahçeyi terketmiştir bahar ve solan gül, diğer güllerin soluşuna zemin hazırlamıştır. Çalılar sarmıştır heryeri, heryeri dikenli çalılar kaplamıştır ve yaralanmamak için kimse uğramaz bu terkedilmiş dikenli uzun bahçeye…
Bülbülüm işte bizim hikayemiz bu, kısa ve öz kıssamız iç burkan hicranımızdır bu…
Bülbülüm oysa sen sağırlığı seçmek istemezdin şakımak varken ömrünün baharında. Sen sûkutlara gömülmek istemezdin, bende solmayı hiç istememiştim bu efkarlı gün batımında… İsterdim ki, senin bir şarkınla kapatayım gözlerimi, senin bir namenle bükeyim boynumu ve yapraklarım sesini getiren rüzgarla düşsün yere… İşte böyle olsun isterdim, ecelime karışan sesin yapraklarımı okşasın isterdim. Ve de bir gonca olsun bir dalımda sana emanet edeyim isterdim… Olmadı, olmadı bülbülüm sen sağır olmayı seçtin, şakımayı bıraktın sesimi duymadığın gibi sûkutlara gömüldün zamansız tabutlarda…
Bülbülüm sen susmasaydın, sağırlığı seçmeseydin uzun bahçenin adı dikenli olmayacaktı ve bahar terketmeyecekti bahçemizi. Bense solmayacaktım ve sebeb olmayacaktım dikenli çalıların bahçemizi sarmasına sadece, narin küçük dikenlerim tırnaklarına batacaktı çok acımayacaktı canın. Bunu göze almadın bülbülüm, almadın… Bende göz yumdum çalıların sarmasına ve senin batmasını göze almadığın küçük dikenlerim çalıların altında kurudu-çürüdü…
Kimse uğramasın diye mezarım olan bahçeme, kaplayan çalıları budatmadım ama yine misafirlerim vardı, hep olacaktı… Yaralanmayı göze alan kararlı misafirler…
Fakat ben senden sonrasını anlatmadım his bebelerine bu yüzden bilmezler kimin geldiğini, kimin yaralanmayı göze aldığını. Çünkü artık gerek yok bilmelerine, zaten anlatsamda duyamazlar artık. Nedeni ne biliyor musun bülbülüm? His bebelerimi toprağa vereli tam sekseniki gün olmuş… Mezarlarına küçük kulaklar yerleştirdiğimde duyacaklarını bilsem, onlara öldükleri için çok üzülmediğimi söylerdim. Ve suçlunun ben olmadığımı bir kez daha kısa hikayemizle anlatırdım. Bülbüllerin seslerini kaybetmesi kendi ellerinde değildir diye eklerdim ama, isteseler son güçleriyle bir şarkı daha söylerlerdi derdim…
İşte kısa-öz kıssamız bülbülüm…
Sen yeni bir bahçe bulana dek, zamansız tabutunda gömüldüğün sûkutlardan çıkma, bende gelecek olan baharla yeniden açmayı ve beni duyan bir bülbüle aşık olmayı bekleyeceğim…

Sağır Bülbül – Solmuş Gül

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...