09 Şubat 2012

Mevlâna, Resmini Yaptırıyor


Mevlâna, Resmini Yaptırıyor
   Emîr Süleyman Pervâne'nın karısı Gürcü Hatun da. Mevlâna'nın ilk kadın müridleri arasında ve başta geliyordu. Bir sultan kızı olan Gürcü Hatun. Mevlâna'nın sohbetlerinde pişmiş, uyanık, kültürlü bir hanımdı.
    Emîr Pervane, vazife ile Kayseri'ye nakledildiği zaman. Gürcü Hatun da kocası ile birlikte. Kayseri'ye gitmeye mecbur kalmıştı. Gönlü. Konya'dan, hele büyük mürşidi Hz. Mevlâna'dan ayrılmak istemiyordu. Mevlâna'nın birkaç poz resmini yaptırmak ve hiç olmazsa bunlarla hasret ve iştiyakını gidermek için, sarayın ünlü ressamı Aynüddevle'yi çağırmış, Mevlâna'nın birkaç poz tasvirini çizmesi için ricada bulunmuştu. Sanatının ehli olan Aynüddevle. bir tomar kağıt ve kalem alarak Mevlâna'nın Medresesi'ne gitmiş ve huzuruna destur alarak maksadını açıklamıştı. Mevlâna gülümseyerek:
    — Yapabilirsen ne âlâ... demiş ve ayak üzere poz vermişti.
    Kaleminden emin olan Aynüddevle. resmi çizmeye başlamıştı. Biraz sonra başını kaldırıp bir Mevlâna'ya bir de resme baktı. Hayret. olmamıştı. Yaptığı resim hiç te karşısında duran Mevlâna'ya benzemiyordu. İkinci bir tabaka kağıt alarak tekrar çizmeye başladı. Başını kaldırdı. Bu sefer de Mevlâna'yı değişik bir yüzle görmüştü. Üçüncü, dördüncü tabaka kâğıtlara başlamış, her defasında Mevlâna'yı başka görmüştü. Böylece bir tomar kâğıt harcamış, yaptığı resimlerin hiçbirisi Mevlâna'ya benzememişti. Hayretler içinde, naralar atarak kalemini kırmış. Mevlâna'nın dizlerine kapanmıştı. Bunun üzerine Mevlâna "Ah, ben ne de renksiz ve belirsizim. Ben bile kendimi olduğum gibi göremem. Sırlarını ortaya koy diyorsun. Fakat, benim bulunduğum yerde bu sırları koyacak yer bile yok" diye bir gazele başlamıştı. Aynüddevle, perişan ve şaşkın huzurundan çıkmış, çizdiği resimleri Gürcü Hatun'a götürmüştü. Gürcü Hatun bu resimleri, beraberinde Kayseri'ye götürmüş, en değerli bir hatıra olarak, yıllarca sandığında saklamıştı.
    Mevlâna'nın Aynüddevle'ye:
    — Sen bizim suretimize değil, siyretimize (gidiş yolumuza) bak! dediği, o günden sonra da Aynüddevle'nin, Mevlâna'nın en sadık müridlerinden olduğu söylenir.
    Gerçekten de Mevlâna'nın Aynüddevle, Kaluyan, Bedreddin Yavaş, Şihabeddin. Alâeddin Süryânus gibi. ressam ve nakkaş, sanatçı müridleri vardı. Hattâ bunlardan Alâeddin Süryânus bir Rum genciyken Mevlâna'nın bir şefaatiyle dinini değiştirmiş, müslüman olmuştu. Şöyle ki:
    Bir gün Mevlâna, caddeden geçerken acı bir çığlıkla irkildi. Cellatlar, bir Rum gencini yaka - paça idam sehpasına sürüklüyorlardı. Mevlâna oradan geçen birisine, sürüklenen bu gencin suçunu sordu:
    — Şehrin zalim bir adamı vardı. Onu öldürmüş, şimdi cana can onu da öldürecekler.
    Bunun üzerine Mevlâna koştu, cellatlar Mevlâna'yı görünce durakladılar. Mevlâna sırtındaki cüppeyi gencin üzerine attı. Artık ona kimse el süremezdi. Durumu sultana anlattılar.Sultan:
    — Madem ki Mevlâna ona şefaat etti. Yapılacak bir şey yok. dedi. Mevlâna genci ölümden kurtarmıştı. Adını sordu, Genç:
    — Süryânus. cevabını verdi ve Mevlâna'nın ellerine kapanarak hemen müslüman oldu. Ondan sonra da Alâeddin Süryânus olmuş, Mevlâna'nın müridleri arasına katılmıştı.
Dr. Mehmet ÖNDER

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...