KÖTÜLERİN İTTİFAKININ ASIL HEDEFİ
Bencil, hırslı, vicdansız ve insaniyetsiz insanlar aralarındaki kıskançlık ve rekabet nedeniyle hiçbir zaman birlikte hareket edemez, işbirliği yapamaz, bu nedenle de çeşitli hiziplere bölünürler. Bu hizipleşmenin bir sonucu olarak da birbirlerine karşı çok şiddetli düşmanlık beslerler. Allah kötülerin, yani inkarcıların, bu yönlerini bir ayetinde şöyle bildirir:
...Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir. (Haşr Suresi, 14)
Ancak kötüleri, kendi içlerindeki bu hizipleşmelerine rağmen biraraya getiren ve birlikte hareket ettiren bazı olaylar vardır. Herşeyden önce onları biraraya getiren ve ortak bir amaçta birleştiren şey, önceki bölümde bahsettiğimiz gibi şeytanın kötülerin üzerindeki etkisidir. Biraraya gelişleri ise bir çağrı, duyuru veya yazılı bir sözleşme ile olmaz. Hatta çoğu zaman kendi aralarında tek bir kelime dahi konuşmadan, tek bir kez görüşme yapmadan güçlü bir birlik oluştururlar. Birbirleriyle maddi ve manevi çıkarları nedeniyle her zaman rekabet ve çekişme içinde bulunan kişiler bile, ortak bir hedef söz konusu olduğunda tüm çekişmeleri unutur ve birleşirler. Bu hedef şeytanın kendilerine emrettiği hedeftir: İyilere, Allah'a ve ahiret gününe iman eden Müslümanlara, vicdanlı, samimi, dürüst ve haktan yana olan insanlara karşı bir güç oluşturmak ve onları çeşitli yollarla etkisiz hale getirmek ya da kendi taraflarına çekmek...Allah, "...Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar..." (En'am Suresi, 121) ayetiyle şeytanın kötülere yaptığı bu gizli çağrıyı iman edenlere bildirmiştir.
Şeytanın telkinleri ve yönlendirmesi ile oluşan bu ittifakın eylemleri ve nihai amaçları geçmişte yaşamış olan kötülerle aynıdır.
Geçmişte de günümüzde de kötülerin ittifakının en büyük hedefi, Allah'ın Kuran'da bildirdiği güzel ahlakın, fedakarlığın, samimiyetin, dürüstlüğün, vicdanın ve adaletin insanlar arasında hakim olmasını engellemektir.
Bu kişiler her ne kadar iyiliğin savunucuları olduklarını söyleseler de, aslında Kuran ahlakının yaşanması onların çıkarlarını, dünyevi hırslarını engelleyecek, yani onların "işlerine gelmeyecektir". Bu nedenle var güçleriyle dinin ve Kuran ahlakının yaygınlaşmasını ve iyi insanların sayılarının artmasını engellemek için çaba harcarlar. Aynı zamanda iyilerin de kendi saflarına geçip, doğru yoldan sapmalarını içten arzu ederler. En büyük arzuları ise iyilerin bir gün çıkıp artık hakkı savunmaktan vazgeçtiklerini, kötüler gibi bu dünya menfaatleri için çalışan, gerçeklere gözlerini kapatan, sadece eğlencesinin, yemeğinin ve diğer ihtiyaçlarının peşinde koşan insanlar olduklarını söylemeleridir. Eğer bu arzuları gerçekleşirse kötüler hemen kendi ittifaklarını dağıtırlar ve iyilerle mücadele etmekten vazgeçerler. İyi insanların kendileri gibi konuşmaya, düşünmeye ve yazmaya başlamaları, insanlara, kadınlara, çocuklara, gençlere, yaşlılara kendileri gibi davranmaları onların iyiler aleyhindeki faaliyetlerini durdurmaları için yeterlidir. Allah birçok ayetinde inkar edenlerin iman edenleri kendi taraflarına çekmek için müthiş bir istek duyduklarını bildirmektedir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:
Onlar, kendilerinin inkara sapmaları gibi sizin de inkara sapmanızı istediler. Böylelikle bir olacaktınız... (Nisa Suresi, 89)
Eğer sizi ele geçirecek olurlarsa, size düşman kesilirler, ellerini ve dillerini kötülükle size uzatırlar. Onlar sizin inkar etmenizi içten arzu etmişlerdir. (Mümtehine Suresi, 2)
Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi inkara döndürmek arzusunu duydular. Fakat, Allah'ın emri gelinceye kadar onları bırakın ve (onlara ne sözle, ne de eylemle) ilişmeyin. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Bakara Suresi, 109)
Allah bir başka ayetinde ise inkarcıların inananları dinlerinden döndürünceye kadar mücadele edeceklerini bildirmektedir:
...Ancak Allah Katında, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır). Fitne, katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, onda süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 217)
Şer ittifakının iyilere karşı birleşmedeki bir diğer hedefi de, eğer iyileri kendi saflarına çekemezlerse, bu kez de onları çeşitli yöntemlerle iyiliklerden ve hayırlı işlerden alıkoymaktır. Bunun içinse Kuran'da geçmiş kavimlerden örnekler verilmekte ve kötülerin iyilere karşı iftiralar atarak tutuklattırma, ölümle tehdit etme, öldürmeye yeltenme, suikast, katliam, sürgün, alay, küçük düşürmeye çalışma, dağıtmak için uğraşma, iftira gibi birçok yöntemi denedikleri bildirilmektedir. Bu ayetlerden bazılarında şöyle buyrulmaktadır:
Zarar vermek, inkarı (pekiştirmek), mü'minlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah'a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için mescid edinenler ve: "Biz iyilikten başka bir şey istemedik" diye yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik etmektedir. (Tevbe Suresi, 107)
Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nuh)u yalanladılar ve: "Delidir" dediler. O 'baskı altına alınıp engellenmişti.' (Kamer Suresi, 9)
Allah, ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka çıkanları dost edinmenizden sakındırır. Kim onları dost edinirse, artık onlar zalimlerin ta kendileridir. (Mümtehine Suresi, 9)
Ancak unutulmamalıdır ki Kuran'da Allah'ın dininden uzaklaşmış, Allah'ın elçilerine başkaldırmış bu insanların çabalarının boşa çıkacağı da haber verilmiştir. Ayette şöyle buyrulmaktadır:
Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok) fırkalar da. Her ümmet, kendi elçilerini (susturmak için) yakalamaya yeltendi. Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, 'batıla-dayanarak' mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık Benim cezalandırmam nasılmış? (Mümin Suresi, 5)