21 Şubat 2012

BİR ÖNCEKİ SAYFANIN DEVAMI..7..HADİSLERKaza Ve Kader

Kaza Ve Kader
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bütün hastalıklar geçici değildir. Kuşu uğurlu veya uğursuz saymak, guguk kuşunun öldürülmüş bir kimsenin ruhunu taşıdığına ve maktulun intikamını alacağına, seefr ayının haram olduğuna, cinlerin ge­celeri insan şeklinde görünüp başkalarını korkutacağına inanmak dinimiz­de yoktur.”[210]
Hadisde geçen bazı kelimeler:
Avde: Hastalığın geçmesi.
Hadisde geçen “La adve” kelimesinden iki manâ kast edilmiştir:
a) Bütün hastalıklar geçici değildir. Yani bazı hastalıklar vardır ki, bir insandan diğerine geçmez. Bu hayvanlar içinde geçerlidir.
b) Hiç bir hastalık Allah'ın takdiri olmazsa, kendiliğinden geçmez.
Tirete: Kuşu uğurlu veya uğursuz saymak,
Hamete: Zulmen öldürülen kişinin ruhunun guguk kuşuna gireceğine ve bu kuşun yüksek yerlere konup maktulün intikamını alıncaya kadar bed­dua edeceğine inanmak.
Sefer: Bir ayın ismidir. Bu ayda savaşın yapılmasının haram olduğu­na inanılır.
Uğule: Bazı cinlerin İnsan şekline girip dere kenarlarında ve kaya­ların arkasında bekleyerek gelip geçenleri korkuttuğuna inanmak.
Sevgili peygamberimiz, bu hadisi şerifde tüm saydıklarımızın gerçek­le ilgisi olmayıp sadece birer uydurulmuş efsane olduklarını buyurmuş­lardır. [211]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah bir hadisi kutside buyuruyorlar ki: Kader yazısına ve kaderin meyvesi olan kaza hükümlerime inanmayan bir kimse, benden başka ikinci bir ilâh arasın.”[212]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bana gelen tüm musibetler, Adem peygamber çamur olup he­nüz yaratılmamışken hakkımdaki yazılmış kaderimin bir sonucudur.”[213]
Sevgili peygamberimizin huzuruna gelen Ümmü Seleme şöyle der:
“Ya Resûlullah! Her sene zehir konulan yemek yüzünden sana bir hastalık isabet ediyor.” Bunun üzerine peygamberimiz (s.a.s.) şöyle bu­yururlar:
Zehirli yemek yemekten bana hiç bir şey olmaz. Ancak Allah'ın ezeli kalemiyle yazılan olur.” Hadiscilerden birisi şöyle diyor:
“Peygambe­rimiz (s.a.s.) yediği onca zehirli yemeklerden hiç bir zaman zarar görme­di”[214]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz, Allah, kimi, doğruluk veya sapıklık içinde yaratıyorsa, onun için muvaffak kılıp, yolunu kolaylaştırır.”[215]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, nazar boncuğuna benzer bir şeyi (kendisine veya sahip olduğu şeylere) takarsa, Allah'a şerik koşmuş olur.”[216]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sedef veya nazar boncuğu gibi şeyler takan kimseyi, Hz. Al­lah korumasın işlerinde de kolaylık göstermesin.”[217]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Fazla önemseyip bir şeyin üzerine düşme. Çünkü senin için, yazılmış olan mutlaka olur. Yine senin için, yazılan rızkında muhakkak ki, seni bulur.”[218]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Siz ikiniz, hayatta bulunduğunuz müddetçe (mutlaka rızkınız verilecektir. Öyleyse) rızkınız konusunda umutsuzluğa düşmeyin. Çünkü anneler çocuklarını doğururken, elbisesiz ve kırmızı tenli olarak doğurur­lar. Sonra Hz. Allah çocuğa elbise rızkını verir ve giydirir.”[219]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Hz. Allah bir kulunun aleyhindeki hükmün infazını istediğinde kulunun aklını başından aldıktan sonra o hükmünü infaz ettirir.”[220]
10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, Hz. Allah bir kulunun aleyhinde vermiş olduğu hükmün infazına hiç bir kuvvet karşı duramaz.”[221]
“Muhakkak ki, bütün kâinatı yoktan var eden Hz. Allah'ın, yerine getirmek istediği hükmüne kim karşı çıkabilir. Karşı çıkmak ancak acizliğin bir delilidir. Oysa Hz. Allah aciz değil, her şeye gücü yetendir.”[222]
11- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her birinizin yaratılış tohumu, anasının rahminde kırk gün bekletilir. Kırk gün sonra meni tohumluğundan bir damla kana dönüştürülmesi için bir kırk gün daha geçer. Bu müddet sonunda o kan bir parça et haline getirtilir. (Böylece aradan toplam 120 gün geçer.) Bundan sonra Hz. Allah göndereceği meleğe ana rahminde bulunan yavruya şu dört cümlenin yazılmasını emreder:
a) Yapacağı iyi veya kötü işler.
b) Helâl veya haram yoldan kazanacağı rızıkları
c) Uzun veya kısa olan ömrü.
d) Doğru veya sapık bir insan olması. Böylece ana rahminde bulunan çocuğa ruh verilir.
Bu yüzden, bazı kimseler vardır ki, cennetliklerin yaptıklarını yapar. Öyle ki, onlarla cennet arasında yarım metrelik bir mesafe kalır. Fakat kalemi ezeli ile sapık bir insan olduğu yazılı ve işlediği iyiliklerinde de samimi olmadığından, hemen dönüş yapıp cehennemliklerin yaptıkları kötülükleri yaparak cehenneme girmeyi hak etmiş olur.
Yine, muhakkak (ki, bazı insanlar vardır ki, cehennemliklerin yaptıkları kötülükleri işler. Öyle ki, onlarla cehennem arasında yarım metrelik b mesafe kalır. Fakat yaptığı kötülüklerinden içten duyduğu pişmanlığında ve hakkında doğru, imanlı bir insan olacağına dair kader yazısı bulunduğundan hemen dönüş yapıp, cennetliklerin işledikleri iyilikleri yapara cennete girmeyi hak eder.”[223]
12- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Rızık, kulu ecelinden daha çabuk arayıp bulur.”[224]
13- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Cebrail bana gelerek kalbime şöyle seslendi:
“Muhakkak ki, her insan eceli gelmeden ve rızkını tamamiyle almadan ölmeyecektir. Öyleyse Allah'dan korkunuz ve rızkını aramakta acele etmeyiniz. Rızkı­nızın geç gelmesi sizi haram olan yollara saptırmasın. Sizin için, saklı bu­lunan helâl rızka, ancak Allah'ın emirlerine itaat etmekle nail olabilirsi­niz.”[225]
Yaşama müddeti bitmeden ve yeryüzünden rızkı tükenmeden hiç bir varlık ölmeyecektir. Çünkü bir kimsenin, rızkı tükenmeden ölmesi, geriye kalan rızkının başkasına verilmesi demektir ki, bu da zulümdür. Zulüm ise Allah'ın adaletine1 aykırı düşer. Yine bir kimsenin peşinden koş­tuğu malın eline geçmemesinin sebebi, Allah'ın kudret kalemiyle yazıla­rak gösterilen zamanın gelmemesindendir. O halde acele edip helâl olma­yan birçok çarelere baş urup onu elde etmeye çalışmak doğru bir hareket değildir. En iyisi acele etmeden çalışıp tayin edilen zamanı beklemektir. Çünkü acele etmek şeytandan, teenni etmek ise, Allah'tandır.[226]
14- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Uğursuzluk (kuş gibi herhangi bir şeyin getirdiği değil) ancak kader yazısının bir sonucudur.”[227]
15- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Uğursuzluğun (kuş, yıldız veya herhangi bir şeyden geldiğine inanmak) Allah'a şerik koşmaktır.”[228]
16- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah bir çocuğun dünyaya geleceği konusunda hüküm verirse, mutlaka dünyaya gelir. Meninin dışarıya akıtılması dahi buna ma­ni olamaz.”[229]
17- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, Hz. Allah'ın senin için, takdir etmediği bir rızık, seni sevenin dilemesiyle sana verilmez. Yine Hz. Allah'ın sana veril­mesini takdir ettiği rızık, seni sevmeyenin istememesi buna engel ola­maz.”[230]
Kıskançlık Ve Kindarlık
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Geçmiş ümmetlerin hastalıklarından olan haset (kıskançlık) ve kincilik size de geçti. Bu iki afet kökden kazır. Tabi ki sacı değil, dini kö­künden kazır. Benliğime hakim olan o yüce zat (Allah)'a yemin derim ki, mü­min olmayınca cennete giremez, birbirinizi sevmeyince de mümin olamaz­sınız. Dikkat ediniz!. Size uyguladığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? O da; Aranızda selamlaşmayı yaymanızda.”[729]
Bu hadisde şöhretin bir afet olduğu belirtilmektedir. Mal, makam, ilim ve takvada parmakla gösterilecek duruma gelenlerden birçokları mağ­rur olarak kendilerini ebedî bedbahtlığa maruz bıraktıkları halde, bir kısmı da Cenab-ı Allah'ın himaye ve muhafazası sayesinde değişmemiş ve ruhla­rındaki safiyeti kaybetmemişlerdir. İstisnalar kaideyi bozmaz fetvasınca, şöhret her insan için afet olma niteliğini korumaktadır.[730]
Kıyamet Günü Zararlı Çıkacak Zenginler
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, dünya malından (sadece ona önem verip) çok ka­zananların kıyamet günü nasibleri çok az olacakdır. Ancak Hz. Allah'ın kendisine verdiği hayırlı bir mal bunun dışındadır ki, onlar da bu malın içinden vacip gibi olan kısmını çıkarıp sağ sol ve arkasında bulunan fakir­lere dağıtırlar.”[252]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyada (sadece midesine önem verip) tok olanlar, yarın kı­yamet gününde muhakkak ki, aç olacaklardır.”[253]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhacirler (Mekke’den Medine’ye hicret eden sahabiler)'in fa­kirleri zenginlerinden 500 yıl önce cennete gireceklerdir”[254]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennet kapısına dikilip cennetin manzarasını seyrederken cen­nete girecek olan kişilerin çoğunluğunun fakirler olduğunu zenginlerin de orada bekletildiklerini gördüm. Ancak zenginlerden cehennemlik olanlar gelen bir emirle cehennemin içini boyluyorlardı. Bu sefer kapısında bekleyip cehennem manzarasını seyrettim. Oraya girecek olanların çoğunluğunun ise kadınlar olduğunu gördüm.”[255]
Bu hadisi şerifde peygamberimiz (s.a.s) yaşadığı andan 1400 küsur sene sonra kadınların şeytanlara canbazlık yapıp İslâmiyete büyük bir felâket olacağını haber vererek büyük bir mucize ortaya koymuştur. Bir felâket olacağını haber vererek büyük bir mucize ortaya koymuştur. Bugünkü genellikle kadın milleti, Allah'dan, dinden uzaklaşarak insanlara sırt çevirmiş, maymun misâli maskaralaşmış adeta kendisiyle oynanan bir oyuncak haline gelmiştir. Şeref, haysiyet, iffet ve namusunu kaybede­rek 'değerini düşürmüştür.[256]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kıyamet günü en sefil kimseler, sadece dünyaya önem verip malını çoğaltan zenginler olacaktır.”[257]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yalnız dünya malı için yaşayıp çoğaltan kimselerin vay haline. Ancak kazandığı helâl maldan (zekât gibi) hakkını çıkarıp muhtaç olanlara veren zenginler müstesnadır.”[258]
Helâl haram gözetmeden çok mal kazanan zenginleri muhakklal ki, çok büyük felâketler beklemekte. Çünkü kazandıkları malı helâl yoldan kazanamadıkları için, birçok kimsenin hakkına tecavüz ederek mallarını ellerinden meşru olmayan sebeblerle alır. Allah'ın ve İslâm dininin haram kıldığı kadınlı, içkili bar ve pavyon gibi yerlerde harcarlar. Bunun içindir ki, hadisi şerifdeki Veyl kelimesi, birçok acı, azap dolu felâketler anlamına gelmekte ve böyle zenginlerin başına nasıl felâketlerin geleceğini haber vermekte.[259]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'dan korkan kimseler için zenginliğin zararı olmaz. Fakat vücud sağlığı zenginlikten, içtenlikle yapılan cömertlik ise cennetten çok daha hayırlıdır.”[260]
Komşuluk Hakları
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ben iki kötü komşunun arasındayım. Biri Ebu Leheb, diğeri de Ukbe binu Ebu Muayd. Bu kötü iki komşu pisliklerini getirip kapımın önü­ne atarlardı. Hatta (etraftan topladıkları) pislikleri dahi getirip evimin önü­ne yığarlardı.”[606]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Komşu hakları şunlardır:”
a) Hastalandığında, akraba veya yabancı gözetmeksizin ziyaret et­mek,
b) Öldüğünde, (fakirse malınla, zenginse) bedeninle cenaze nama­zına katılman,
c) Muhtaç bir komşun senden borç istediğinde, ona borç olarak di­lediğin şeyi vermen,
d) Çıplak olana elbise giydirmen,
e) Başına bir musibet geldiğinde ona başsağlığı dUemen,
f) Evini onun evinden yüksek yapma ki, esen rüzgâra engel olsun.
g) Yemeğin kokusuyla onu rahatsız etme. Ancak pişirdiğin yemekten vermen, günah olan bu hükmün dışındadır.”[607]
Komşunun, hasta olan komşusunun ziyaretine giderken, sevin­dirici hediyeler götürmesi, yanindayken ölümden bahsetmesi, teselli ede­cek tatii ve güzel şeyler anlatması, yapması gereken haklardandır. Öldü­ğü zaman cenazesine gitmesi, de bir hakdır.[608]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Cebrail, komşuluk hakkında bana öylesine tavsiyelerde bulundu ki, hatta komşu komşunun varisi olacağını zannettim. Yine, Hz. Cebrail köleler hakkında bana öylesine tavsiyelerde bulundu ki, hatta kö­leye bir müddet tayin edileceğini, bu müddet sonunda azat edileceğini zannettim.”[609]
Selâm vermek, fazla lâfa tutmamak ve iğneden ipliğe hâlini in­celememek komşu haklarındandır. Ayrıca hastalandığında ziyaret, bir fe­lâkete uğradığında taziye, sevinçli günlerinde tebrik etmek ve kendi se­vincini göstermek, kusurlarını bağışlamak, kapı ve pencereden gizli hâl­lerini araştırmamak, evinin önünü daraltmamak, evine getirdiğine göz dikmemek, kusurlarını gizlemek, felâkete uğradığında yardımına koşmak, ayrıldığı zaman evini korumak, konuştuklarını dinlememek, mahrem yer­lerine bakmamak, hizmetçilerine kötü gözle bakmamak, çocuğu ile güzel konuşmak, din ve dünyasında bilmediklerini ona öğretmek de, komşu hak­larındandır.
Adamın biri, farelerin evini istilâ etmesinden şikâyet etmiş. Bir ke­di almasını tavsiye edenlere:
“Bunu yapmam; çünkü kedinin sesini duyan farelerin, evimi terkedip komşunun evine gitmesinden ve bu suretle ken­dim için sevmediğimi komşum için sevmiş olacağımdan korkarım” diye cevâb vermiştir.[610]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Köy ya da şehirde) devamlı oturan kötü komşularınızın şer­rinden Allah'a sığınınız. Oysa obadaki kötü komşunun şerrinden, günün birinde sizden ayrılıp gideceğinden kurtulabilirsiniz.”[611]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kıyamet günü ilk bakılacak dava, geçimsiz iki komşunun davası olacaktır.”[612]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'a ve kıyamet gününe gerçekten iman eden kimse, komşu­suna iyilik yapsın. Yine Allah'a ve kıyamet gününe iman eden kimse, mi­safirlerine ikramda bulunsun, dene Allah'a ve kıyamet gününe iman eden kimse, faydalı ve öz ikonuşsurr, ya da sükût etsin”[613]
Kötü Günahların Akibeti
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, Hz. Allah bir millete karşı gazaba geldiğinde, bir deprem veya kötü bir şekle sokmak gibi azablarla cezalandırmadığı tak­dirde, onları yiyecek maddelerini azaltmak, yağmuru kesmek ve en kötü­lerini başlarına amir olarak yetinip musallat etmekle cezalandırır.”[301]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Hz. Allah bir millete rahmet etmek istediğinde, o mil­let ölmeden peygamberinin ruhunu alıp geride kalan milleti için öncü kılar. (Ve O peygamber, peşinden gelecek olan milleti için hayırlı dualarda bulunup niyaz eder.)”
Yine Hz. Allah bir milletin yok olmasını istediğinde o milleti, pey­gamberleri henüz sağ iken ta'zip edip yok eder. O peygamber de bakıp kendisine yaptıkları tekzip ve isyanlarından dolayı gördüğü kötülüğün in­tikamı alındığından sevinir.”[302]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cehennemin yedi kapısı vardır. Bu kapılardan biri, ümmetime hakaret edip kılıç çekenler için olacaktır.”[303]
Cehennemin yedi kapısı vardır. Bunların en kötüsü, müslümanlara karşı gelip İslâmiyeti yok etmek, yerine başka bir rejimi getirmek için çalışan zalimler içindir.[304]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İncil’de “dünyada iken işlediğin iyilik ve kötülüklerin ne ise onun karşılığını alırsın. İşlediğin iyilik ve kötülükleri hangi ölçekle işlediysen, karşılığını da aynı ölçekle alırsın” cümlesi yazılıdır.”[305]
Hz. Allah kıyamet günü, mükâfat veya cezayı kişinin işlediği iyilik ve kötülüğüne göre verir. İyilik işleyenler mükâfat, kötülük işleyen­ler ise hiç şüphesiz azap göreceklerdir.[306]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İlâhi mühür, Arş-ı Âlânın altında asılıdır. Hz. Allah o mührü, (İslâmiyete karşı) hürmet ve saygısızlıkta bulunup çeşitli günah işleyerek kendisine karşı gelen bir kimsenin kalbi üzerine basar ve o kimse ne ya­pacağını bilemez hale gelir.”[307]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ben, evden kadir gecesinin Ramazanın hangi gecesi olduğunu tayin etmek için dışarıya çıktığımda, kavga eden iki kişiyle karşılaşmam ne yazık ki, bana kadir gecesinin hangi güne isabet ettiğini unutturdu. Fakat Kadir gecesini, Ramazanın son on gününde özellikle 27. 29. ve 25. günlerinde arayınız.”[308]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Servet, mal ve rütbe gibi şeylere karşı) kıskanmak, kişinin iyiliklerini, ateşin odunu yakıp kül etmesi gibi yok eder.”[309]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şarkı ve türkü söyleyen kadınlar ve çalgılar ortaya çıktığı, iç­ki açıkça içildiği zaman, (azab olarak) ümmetimin arasında deprem, şekil değişmeler ve (göklerden) yağmur misali taşların yağması gibi afetler baş gösterir.”[310]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kötülükler, yapmayanlar İçin de bir felâkettir. Çünkü onu yok etmeye çalışan belâ ile karşılaşır. İşleyene gıybet ederse günahkâr, rıza gösterdiği takdirde de ortağı olur.”[311]
İslâmiyetin haram kıldığı kötülükler geçici bir hastalığa benzer. Bu hastalık, milletin arasına girip yerleşmeden önüne geçmek gerekir. Yayılıp yerleştikten sonra adeta bir alışkanlık haline gelir ki, bu da yapanlar için, büyük bir felâket olduğu gibi, yapmayanlar için de bir felâkettir. Çünkü kötülük işlemeyen bir kimse, kötülük işleyenlerin önüne geçip vazgeçirmeye çalışırsa zarar, vazgeçirmeyip aleyhinde dedikodu ederse gıybet, rıza gösterirse günahına ortaklık etmiş olur. Fakat İslâm dini cihadı geldiği ve gene cihatla geri döneceği için, cihat etmek en iyisidir.[312]
10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Öylesine beş çeşit kötülük vardır ki, bunların karşılığında beş çeşit azab vardır:
a) Hz. AUalh İslâm devletine yapılan antlaşmayı bozanlara düşman­larını musallat eder.
b) Allah'ın indirdiği İslâm nizamını bırakıp başka hukukları hüküm olarak kabul edenlerin arasında fakirlik salgın halini alır.
c) Fuhuşun yaygınlaştığı bir milletin arasında ölümü gerektiren bil çok sebebler baş gösterir.
ç) Ölçek ve tartıda noksanlık yapanlar, ekin ve bitkileri azaltılarak kıtlıkla cezalandırılır.
d) Zekâtını vermeyenler için yağmur kesilir.”[313]
11- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Son zamanlarda çalgı çalındığı, türkü söyleyen kadınlar haya­sızca ortaya çıktığı ve içki içilmesi mubah sayıldığı zaman, depremler, yağmur misali taşların yağması ve şekil değiştirmeler baş gösterir.”[314]
12- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Uğursuzluğu kötü ahlâk doğurur.”[315]
13- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ümmetimin- arasında deprem ve şekil değiştirmeler, kader yazısına inanmayanlar yüzünden olacaktır.”[316]
14- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Davut peygamber şöyle buyurur:
“Ey kötülük tohumu saçan­lar! Bu dikenli ekinin hasadını sizler çekeceksiniz.”[317]
15- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir malın karada veya denizde telef olmasının nedeni, zekâ­tın verilmemesindendir.”
Bu hadisin diğer bir rivayetinde şu fazlalık vardır: “Malınızı zekâtla koruyunuz. Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz. Belâ yollarını ise dua ile kapatınız.”[318]
Zenginlerin mallarını muhafaza eden en sağlam kale ve koru­yucu en büyük neden, zekâtın verilmesidir. Zekâtı verilmeyen bir mal, ça­lınmak, yanmak gibi tehlikelere daima maruzdur. Belâ ve musibet kapıla­rının en muhkem kilidi, verilen zekâttır. Gelmekte olan felâketlerin yolu­nu kapatan en dayanıklı kapı muhakkak ki zekâttır.[319]
16- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah için birbirini seven bir kişi, birbirlerinden ancak (ikisinden) birinin işlediği günahdan ötürü ayrılabilir.”[320]
17- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Neyseniz, başınızdaki amirleriniz de öyle olacaktır.”[321]
Şüphe yok ki, Hz. Allah insanların başına hak ettiği şekilde amirler seçip getirecektir. Bunların idaresi altına girecek olanlar, eğer iyi kimseler ise, başlarındaki amirler iyi, kötü kimselerse başlarındaki amirler de kötü olacaktır.[322]
18- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zekâtını vermeyen bir millete karşı yağmur kesilir. Eğer hayvanlar olmasaydı, zekât vermeyenler için tek bir yağmur damlası dahi yağdırılmazdı.”[323]
19- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanlar, işlediği günahları hak etmedikçe helâk olmazlar.”[324]
20- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Eğer İsrailoğulları olmasaydı yemekler ekişimez, etler kokmazdı. Hz. Havva olmasaydı, onun kızları kocalarına ihânet etmezlerdi.”[325]
Yahudiler kestikleri hayvanların etlerini nehy olunmalarına rağmen ihanet ederek saklayıp karaborsacılığı icat ettiler. Bunun için Yahudilere Hz. Allah, kesilen etlerine bir müddet sonra kokmalarını ceza olarak verdi.
Hz. Havva, Adem peygamber ile birlikte kendilerine cennette yaşama yetkisi verilmiş iken, o bu yetkiyi yasak olunan meyveyi yemekle kötüye kullandı. Bu yüzden Hz. Havva’nın kızları kocalarına ihanet ederler.[326]
21- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Eğer, Allah'ın kullarından belleri kamburlaşmış olan ihtiyar­lar, süt emen çocuklar ve otlayan hayvanlar olmasaydı, (Ey insanoğlu iş­lediğiniz kötülüklerden ötürü) mutlaka azablar üzerinize dökülür ve kalır­dı.”[327]
22- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(İnsanın başına gelen) damarları titreten sıtma ve göz ağrı­larının sebebi, kişinin işlediği günahlar yüzündendir- Hz. Allah'ın insan­oğlunun işlediği günahlarından affettikleri, affetmediklerinden daha fazla olduğundan, verdiği cezalar da vermediği cezalardan daha azdır.”[328]
23- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Faizin baş gösterdiği bir millet kıtlıkla, rüşvetin baş gösterdiği bir millet ise korkuyla cezalandırılır.”[329]
Faiz büyük günahlardan biridir. Çünkü faiz, zenginlerin boynu­na azgınlık halkasını geçiren ve fakirleri de fakirlik uçurumuna iten en büyük felâketlerden biridir. Rüşvet de büyük günahlardan biridir. Hatta felâket bakımından faizden daha da kötüdür. Çünkü rüşvet, hakimi adalet­sizlik çamuruna kaydıran, haklıyı ve onun sulbünden olan herkesi hakkın­dan mahrum ettirerek haksızlık kürsüsüne oturtup haksızı ve haksız olan herkesi de haklının malına oturtup haram yemelerini sağlayan en büyük günahlardandır.[330]
24- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Kıyamet günü) sahabiyelerimden birçoğunun havuza inip su içmek istediklerinde (melekler tarafından) yakalanıp uzaklaştırıldıkları­nı görünce hemen “Ya Rab! Bunlar benim sahabiyelerimdir. Onları affeyle” diye yalvarıp yakardım. Bunun üzerine bana: (bunların 'kurtulması İçin yalvarıp yakarma. Çünkü) senden sonra İslâm dinine karşı neler yaptık­larını bilmezsin.” denilince bende öyleyse kahrolsunlar” derim.”[331]
25- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Öylesine beş büyük günah vardır ki, o günahları af ettirecek tek bir kefaret sebebi olamayacaktır.”
a) (Kâinatı yaratmakla veya 'kendine ibadet edilmekte) Allah'a ortak yapmak,
b) Hak etmediği halde insan öldürmek,
c) Temiz ve masum bir mümine iftira etmek,
d) Düşman cephesinde İslâm ordusunu bırakıp kaçmak,
e) (Hakimin- huzurunda) hakkı olmayan bir malı yeminle kendisine mal etmek.”[332]
26- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz, Allah'ın işleyenin cezasını (ahirete bırakmayıp) dünyada iken acele olarak verdiği beş türlü günah vardır:
a) (Bir kimsenin malına gasp etmek, canına kıymak, dinine hakaret­te bulunmak gibi) zulüm etmek,
b) Aldatmak,
c) Müslüman ana-babaya hakarette bulunmak,
d) Akrabalarından akrabalık bağlarını koparmak,
e) Yapılan iyiliklerin boşa gitmesi (iyilik yaptığı kişiden şükür gibi herhan­gi bir karşılık görmemek.)”[333]
27- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Fûzai kabilesinden Amr Bini Amir'in barsaklarını cehennem içinde sürüklediğini gördüm. Çünkü develeri putlara adayan ve gene de­veleri kulaklarına damga vurarak puthanelere adayan ilk kişi o olmuştur.”[334]
Hadisde geçen bazı kelimeler:
Kusbe: Bağırsak,
Seyebe: Adamak,
Essevaibe: Erkek develer ki, bunlar putlara adanan, sütünden yarar­lanılmayan ve üzerine yük vurulmayan develerdir.
Behere: Adamak.
Elbehire: Kulakları damgalı develerdir, Bunların sütleri ancak puthaneye hizmet gören kimseler verilir.
Hayvanları bu şekilde adamak veya başkalarına tazimen kesmek haramdır. Hayvan, (kurbanlık olanları) ancak tazimen Allah'a kesilir. Ondan başkasına adamak, Allah'ın emrine karşı gelmektir.[335]
28- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Altı şey haramdır:
a) Devlet adamlarına rüşvet vermek,
b) Satılan köpekten alman para,
c) Erkek hayvanın tohumunun- satılması,
ç) Zina karşılığında kadına verilen para,
d) Kan aldırmayı meslek edinmek,
e) Kahinlere para vermek,”[336]
Hadisde geçen kelimeler:
Essubtu: Haram Olan Şeyler.
Asbu: Tohum.
Fahil: Erkek Hayvan.
Elhaccum: Kan Aldırmak,
Elkahin: Gaibten Haber Veren,
Mehiri Ücret,
Beği: Zina Eden,
Kesb: Meslek Edinmek”[337]
Konu: Her Zorluktan Sonra Kolaylığın Olması
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Mümin bir kimsenin içinde bulunduğu) zorluğu, kertenkele yuvasından dahi çıkaracak bir kolaylık vardır.”[338]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Çok istiğfar eden bir kimse için, Hz. Allah her düşünce ve üzüntüsüne karşılık huzur ve rahatlık, her sıkıntısına karşılık da bir kur­tuluş yolu, zannetmediği yoldan ise rızkını verir.”[339]
Kötülük Yapanı Bağışlama
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kimseye bir din kardeşi gelerek suçsuz olduğunu iddia eder­se, gerçekçi olsun veya yalancı olsun, din kardeşimin bu iddiasını kabul etsin! Eğer kabul etmezse havuzdan içmeye gelemez.”[784]
Şeriat dilinde “sadaka-i câriye” tabir olunan hayır müessesesinin önemli faaliyetleri müteakip hadisde belirtilmektedir. Biz bu terimi, “fay­dası devamlı olan hayır” diye tercüme ettik. Şöyle ki kurulan bir köprünün, akıtılan bir suyun, açılan bir yolun veya benzeri faaliyetlerin faydası devam ettikçe bunlara sebep olan kişinin amel defteri kapanmaz. Kendisine de­vamlı olarak sevap yazılır.[785]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç şey vardır ki, bunlar üzerine yemin edebilirim: Kulun malı sadaka (hayır yapmak) dan eksilmez. Kul, kendisine yapılan haksızlığa tahammül gösterirse Cenâb-ı Allah behemehal onun şerefini artırır. Kul, dilenme (ondan bundan isteme) kapısını açarsa Cenâb-ı Allah da mutlak ona yoksulluk kapısını açar. Size bir hadis (söz) söyleyeceğim, onu hafızanızda tutunuz: Dünya ancak dört kişinindir: Allah'ın mal ve ilim verdiği kul ki malı ve ilminde Allah'dan korkar, hısım akrabasiyle ilgilenir ve Cenâb-ı Allah'ın ondaki hakkını ihmal etmez. İşte bu kimse, derecelerin e üstünündedir. Allah'ın ilim verip mal vermediği kul ki, kendisi doğru niyetlidir ve “benim de param olsaydı falanın yaptığını yapardım!” der. Bu kimse niyetine göre karşılık görecektir ve her ikisinin de sevabı eşittir. Allah'ın mal verip İlim vermediği kul ki, malında, bilgisizliği yüzünden yanlış hareket eder, malı hakkında Allah'dan korkmaz, malıyla hısım akrabasını kayırmaz ve Cenâb-ı Hakk'ın ondaki hakkını ihmal eder. İşte bu ada derecelerin en kötüsündedir. Allah'ın mal da vermediği, ilim de vermediği kul ki, bu kimse, “benim de param olsaydı bu para ile falanın yaptığı yapardım.” der. Bu kişi niyetine göre karşılık görecektir ve her ikisinin (kendisi ile niyet ettiği kişinin) tartısı birdir.”[786]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç şey vardır ki bunların mutlak surette hak olduklarını biliyorum: Kendisine karşı yapılan haksızlığı affeden kişinin, Cenâb-ı Allah ancak şerefini artırır. Varlığını artırmak isteyerek kendisine dilenme kapısını açan kişinin, Cenâb-ı Allah mutlaka yoksulluğunu artırır. Allah'ın rızasını kastederek kendisine sadaka (hayır işleri) kapısını açan kişinin Cenâb-ı Allah behemehal servetini artırır.”[787]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim güçlü iken affederse Cenâb-ı Allah da güçlük gününde affeder.”[788]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim bir kanı bağışlarsa bunun sevabı ancak cennettir.”[789]
Burada zikredilen kandan diyetin veya kısasın veya her ikisi kastedilmiş olması muhtemeldir. Zira İslâm hukukuna göre katil hakkındaki hüküm maktulün velisine bağlıdır. Maktulün velisi, kısas talep etmeyip diyet isteyebilir veya kısası da, diyeti de bağışlayabilir.[790]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölümüne sebebiyet vereni affeder işi cennete girecektir.”[791]
Ölümünden önce katilini bağışlayan kişinin cennetlik olduğu belir­tilmektedir. Ancak bu bağışlama, maktulünün velilerinin katilden kısas ta­lep etme veya diyet isteme haklarının düşürmez. Sadece âhsrete taallûk eden hakkı iskat eder.[792]
Mirasçılık
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Ölünün bıraktığı malından) hisse sahiplerine verilen hissedeni arta kalanı ölünün en yakın erkek varislerine verilir.”[261]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok iki, Hz. Allah (ölünün ardında bıraktığı malından her hak sahibine hakkının verilmesini farz kılmıştır. Öyleyse varisler için vasiyet etmek hakkı yoktur.”[262]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Anne, baba, oğul gibi yakın akrabalarını) öldürenler için miras hakkı yoktur.”[263]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Daha evvel malının bir kısmını kendisine vasiyet edeni) öldüren kimsenin vasiyet de hakkı yoktur.”[264]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ailesiyle yaptığı lânetleşme sonunda erkeğin “benden değil­dir” dediği çocuk, babasının değil ancak annesinin varisi olur.”[265]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Diğer mirasçılar kabul etmedikleri takdirde, bunlardan birine edilen vasiyet makbul değildir”[266]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kâfir akrabası olduğu müslümanın mirasçısı olamayacağı gibi, müslüman da o kâfirin mirasçısı olamaz.”[267]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölünün borcu malından, yaptığı vasiyetimden önce verilir.” (Bırakılan malda hissesi olan) varise, ölünün vasiyeti verilmez.”[268]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölünün yaptığı vasiyet nedeniyle (malının üçte birinden fazla­sını herhangi birine veya bir kısmını varislerinin bazılarına vasiyet etmek­le) mirasçıları zarara sokman en büyük günahtır.”[269]
10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hayat belirtisi olmadan ölü olarak düşen çocuğun cenaze na­mazı kılınmaz, başkasının varisi olmaz, başkası da onun varisi olamaz.”[270]
11- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dayı, varisi olmayan yeğeninin varisi olur.”[271]
Bağırmak, çağırmak gibi herhangi bir hayat belirtisi olmadan ölü ola­rak doğan çocuğun hadisde belirtildiği gibi cenaze namazı kılınmaz, yıkan­maz ve herhangi bir yere bir çaut içine serili olarak gömülür. Fakat kımıl­damak, bağırıp çağırmak gibi hayat belirtileri görülen bir çocuk tıpkı bü­yük bir insan gibi kabul edilir. Cenaze namazının kılınması, yıkanması ve mezarlığa gömülmesi, kendisinden önce ölen babasının bıraktığı malına varis olması ve anne amca, dayı gibi yakınlarının da kendisine varis ol­ması gibi.[272]
12- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Teyze (Şefkat ve merhamet bakımından) annenin yerini tu­tar.”[273]
13- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Babası ve çocukları olmayan bir kimsenin ölümü halinde, va­risleri kardeş veya amca gibi yakın akrabaları olur.”[274]

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...