İnsanların En Kötüsü
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanların en kötüsü, Allah'ı vasıta kıldığı halde istediği şeyi alamayan dilencilerdir.”[275]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kıyamet günü derece bakımından insanların en kötüsü dilinden ve belâsından korkulan kimselerdir.”[276]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişinin en kötü tarafları (kendisinden istenilen bir malı verirken) üzdüren cimrilik ve kalbini titreten korkaklıktır.”[277]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanların en kötüsü, dünya malı ve mülkü için çalışan iki grubun arasında (taraf tutması nedeniyle) öldürülen kişidir”[278]
Dünya malı için karşı karşıya gelip çarpışan iki kabile arasına girerek belli kişilerin menfaati uğruna ölen bir kimse insanların en kötüsü dür. Fakat İslâm uğruna, İslâm dinini müdafaa etmek, yaymak için canını bile vermekten kaçınmayan kimseler bu hükmün dışındadır. Din uğruna çarpışmak, ölmek ancak bir cihaddır.[279]
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki resimlerin bulunduğu eve rahmet melekleri girmez.”[280]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, resim ve heykelin bulunduğu eve rahmet melekleri girmez.”[281]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, köpek resimlerinin bulunduğu eve melekler girmez.”[282]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah bir hadisi kutside şöyle buyuruyor: “Yarattığım yaratıklara benzeterek resim yapmaya çalışanlardan daha zalim kimse yoktur. Böyle (yaratıcılık süsünü vererek yarattıklarımdan herhangi birinin benzerini resimle yapmaya çalışan kimsenin kuvveti varsa) bir buğday, bir arpa tanesini veya ufak bir toz zerresini yaratsın öyleyse.”[283]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Dinimizce haram sayılan) resim, bütünüyle olan resimdir. Başın koparılıp atılması halinde haram sayılmaktan çıkar.”[284]
Resimlerin haram sayılması bir takım şartlar gerektirir:
a) Ev, dükkân veya bir daireye konulan resimlerin canlılara ait olması,
b) Tapılmak veya lâyık olmadığı halde haddinden fazla sevmek, ta'zim etmek için bulundurması,
c) Şehveti tahrik niteliğini taşıması,
Vesikalık gibi günümüzde gerekli olan fotoğrafların çekilmesi bu hükmün dışında kalır. Vesikalık resimler saydıklarımızdaki hiç bir niteliği taşımadığından çekilmesi de dinimizce yasak değildir.
Haram olmasının nedeni: Sevgili peygamberimiz 1400 küsur önce günümüzdeki kötü resimlerin İslâm aleminde büyük bir rol oynayacağına rezalet, dinsizlik ve ahlâksızlığın baş müsebbibi olduğunu bunun içinde haram olduğunu kesinlikle söylemişlerdir.[285]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, canlı varlıkların resimlerini yapanlara kıyamet günü “yaptığınız resimleri diriltin” denilecek, fakat (bu teklif karşısında aciz kalıp) çeşitli cezalara çarptırılacaklar.”[286]
İyi Kimselerin Az Olması
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanlar, sayısı 100'ü bulan bir deve topluluğuna benzer ki, uzun yolculuğa dayanan bu yüz deve içinde ancak bir teki
İyiyi Emir - Kötüyü Nehy Etmek
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah'ın tek bir kişiyi senin elinle hidayete erdirmesi, senin için, üzerinde güneşin doğduğu ve battığı her, servetten hayırlıdır.)[455]
Başkasına tatlı bir dille nasihat ederek onu hidayete erdirmekte daha büyük bir sevap yoktur. Canlı olarak ateşin ortasına düşen bir kimseyi oradan kurtarmak ne kadar büyük bir sevapsa, küfür yoluna sapmış bir kimseyi de ordan kurtarmak da o kadar hatta ondan çok daha büyük bir sevaptır. Çünkü öbürünün ateşi muvakkat, diğerinin ateşi ise müebbeddir.[456]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın güzel gördüğü şeyleri emir edin, çirkin gördüğü şeyleri de yasaklayınız. Yoksa Hz. Allah en kötü olanlarınızı başınıza getirir musallat eder. İyilerinizin duaları bile kabul olunmaz.”[457]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sizden evvel dünyaya gelmiş hıristiyanların (kötü) adet ve ananelerine karış karış, dirsek dirsek (adım, adım) uyacaksınız. O kadar ki, eğer onlar kertenkele deliğine girecek olsalar, sizde (mutlaka bir hikmeti vardır düşüncesiyle) arkalarından (kertenkele yuvasına) gireceksiniz. Yine, onlardan biri yol ortasında hayasızca hanımına yanaşıp cinsi münasebette bulunursa bunda da bir hikmet vardır diyecek ve bunu da yapacaksınız.”[458]
Peygamberimiz (s.a.s)'ın bundan takriben bin dört yüz yıl kadar önce haber verdiği bu büyük tehlike, bugün İslâm dünyasında yıllardır salgın bir hastalık gibi kol gezmekte ve iman cemiyetinin ana temellerini sarsmaktadır. İslâm prensiplerini ihmal ettikleri için, geri kalan müslümanlar, kusuru kendi tembellik ve gevşekiklerinde bulup dinin öz kaynağına dönecekleri yerde, yıllardır Avrupa hiristiyanlığı ile yahudilik dünyasını maymunlar gibi taklit etmekte, onlardan öğrendikleri adet ve fikirleri İslâm dünyasına ithal ederek dinin ruhunu zedelemektedirler.[459]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İyi hurmaların çürük hurmalar arasından seçilmesi gibi, iyileriniz de seçilip ölür gider, kötüleriniz kalır geriye. Öyleyse gücünüz yetiyorsa ölüm şerbetini tadın.”[460]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişinin diliyle ikrar edip ortaya çıkardığı bir hak, (başkası tarafından) işlenirse, o hakikin sevabı, ortaya çıkaran için yazılır ve Hz. Allah onun mükâfatını tam olarak verir.”[461]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kötülükleri işleyenlerden, hem sayıca, hem de kuvvetçe daha üstün olan bir millet, bu kötülükleri önüne geçip yok etmezlerse, Hz. Allah kötülük yapanlara ve bunlara engel olmayan o millete umumi bir belâ verir.”[462]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Marif (Allah, peygamber ye dinin faydalı gördüğü şeyler)'i başkalarına emir ediniz. Münker (Allah'ın, peygamberin ve dinin kötü gördüğü şeyleri yapmak isteyenler)’i kabul olunmayacak dualara baş vurmadan önce vazgeçirmeye çalışın.”[463]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi bir yerde dine aykırı toto hareket yapıldığı zaman, kötülüğün yapıldığım yakından görüp de bundan hoşlanmayan, kimseler, onu görmemiş gibidirler. (Hiç bir mesuliyet payları yoktur.) Bunun yanında kötülük yapılırken görmemelerine rağmen bu hareketi gönülden tasvip edip hoşlanan kimseler ise, hareketin yapılışına yakından tanık olmuş gibidirler. (Günahına ortaktırlar.)[464]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dine aykırı feir hareket ya da tutum gören kimse, buna eli ile engel olmaya çalışsın. Gücü yetmezse dili ile (o hareket veya tutumun dine aykırı olduğunu herkese karşı haykırarak) engel olmaya çalışsın. Bu da elinden gelmiyorsa, o kötülüğe karşı içinden kin ve nefret beslesin. Bu sonuncu mücadele şekli ise, imanın en zayıf derecelisidir.”[465]
10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Benim ümmetimden öylesine değerli, kimseler vardır ki, sahabelerime verilen sevabın aynısını alacaklardır. Onlar, dine aykırı hareketleri ortadan kaldırmak için çalışırlar.”[466]
11- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah, İslâm dini için bir numune buyurmuştur. Doğru bir yol ve bu yolun her iki tarafında da birer set vardır. O iki sed de birçok açık kapılar vardır ve bu kapılar da perdelerle örtülüdür. Yolun ağzında bir çağrısı '“Ey insanlar! Hepiniz toplu olarak bu yola giriniz. Ve sakın bu yoldan sapmayınız” Diye insanlara seslenir". Yolun üst tarafında başka bir çağırıcı ise insanlar perde ile örtülü kapıdan girmek istediklerinde “Allah aşkı için şu kapıları açmayınız, açarsanız içeri girersiniz” diye seslenir.”
(Hadisin bu kısmına kadar geçen örnek kelimeleri peygamberimiz şöyle açıklamışdır:) Doğru yol İslâmdır. İki sed, Allah'ın İslâmiyette sınırlarını belirttiği hükümlerdir. Açık kapılar ise, Alab'ın haram kıldığı şeylerdir. Yolun ağzında bekleyen çağrıcı Allah'ın kitabı olan Kur'an-ı Kerim, yolun üst tarafında bekleyen çağrıcı da her müslümanm kalbindeki rahmet melekleridir.[467]
Hz. Allah İslâm dinini doğru bir yola benzetmiştir. Çünkü is-İâmda insanların mutluluğunu sağlayan Allah'ın emir ve yasakları yer almıştır. Aynı zamanda bu yolun her iki yanında bulunan sedlerden gaye, Allah'ın cezaları ve1 bu cezalarını men eden kanunlarıdır. Bu sedlerden içeriye doğru açılan kapılar da; adam öldürmek, zina, içki gibi Allah'ın haram kıldığı şeyler demekdir. Bu yolun yani İslâm yolunun ağzında bütün insanları bu yola çağırıp buradan dışarı çıkmamaları için seslenen bir çağırıcı vardır. Gene bu yolun üst tarafında bulunan bir başka çağrıcı daha vardır ki, bu da harama açılan kapıları açmamaları için, insanlara seslenir, O kapı açıldığı zaman ise, Allah'ın gazabı ve öfkesi açanlar üzerine olur.[468]
12- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Dine aykırı işler yapan) yarı akıllı sefillerin ellerinden tutup onlara engel olmaya çalışın.”[469]
13- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerçekten insanlar haram olan işleri yapan zalimleri gördüklerinde ellerinden tutup yaptıkları işlerinden onları vazgeçirmezlerse, Hz. Allah her iki grubu da umumi bir belâ ile cezalandırır.”[470]
14- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her biriniz, din kardeşinin aynasıdır. Öyeyse din kardeşinde bir ayıp gördüğün zaman, (ona bir ayna gibi gösterip) çıkarmaya çalışsın.”[471]
Mümin, müminin aynasıdır. Bir ayna, karşısında tutulduğu her varlığı aynen gösterdiği gibi, mümin de karşısında bulunduğu diğer bir müminin ayıplarını vaaz ve nasihat aynasıyla birlikte gösterip, ayıplarını yok etmeye çalışmalıdır. Bir mümin, bir din kardeşinin ateşte yandığını gördüğünde acıyıp onu kurtardığı gibi, cehennem ateşine girmesini gerektiren bir kötülüğünü gördüğü zaman, acıyıp temizlemeye çalışmalıdır,[472]
15- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerek yabancılarınız gerekse akrabalarınız olsun, hak ettikleri cezalarını veriniz. Bu cezayı iyi görmeyip tenkid edenlerin kötü görüşleri sizi bundan vazgeçirmesin,”[473]
16- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz wHz. Allah, gayretli (kötülüklere karşı), hiddetli ve gazapkârdır. Hz. Allah gayretli olanları sever. Şüphesiz Hz. Ömer, gayretlilerdendir.”[474]
17- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah'ın birini sevdiği, diğerinden ise nefret ettiği iki türlü gayretlik vardır. Yine Allah'ın binini sevdiği, diğerini ise sevmediği iki türlü zan vardır. (Bu dört kısım sırasıyla şöyledir:)
a) Allah'ın sevdiği gayretlilik: Kişinin şüpheli gördüğü kötülüklere karşı hiddete gelmesi.
b) Allah'ın sevmediği gayretlik: Kişinin hiç bir sebeb yokken öfkelenip hiddetlenmesi.
c) Allah'ın sevdiği zan: Kişinin sadaka verdiği ve iyilik yaptığı zaman, sevinip kendisini iyi görmesi.
d) Allah'ın sevmediği zan: Kişinin bir sevap işlediğinde kendini iyi görerek gururlanıp başkalarını hakir görmesi.”[475]
18- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'a and olsun ki, imarrın ve iyi ahlâkın sebebiyle bir kişinin hidayet yoluna girmesi, senin Arapların geçim kaynağı olan tüm kırmızı develerden daha hayırlıdır.”[476]
19- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İmanın en sağlam halkası:
a) Allah için sevmek: Allah'ın emirlerine itaat ve yasaklarından sakınanları sevmek,
b) Allah için düşman olmak: Kötülük işleyen kimseleri sevmemek,
c) Allah için sevmek: Allah'dan ve İslâm dinince buyrulan her şeyi sevmek,
d) Allah için buğuz etmek: Allah'dan gelmeyen ve İslâm dinüne aykırı düşen bütün şeylere düşman olmak.”[477]
20- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Hz. Allah, dünyada yaptıkları tüm hareketlerinden dolayı kullarını hesaba çeker. Hatta (ev veya sokanda yapılan) kötülükleri neden nehy etmedin diye sorar. (Rahmeti bol olan Hz. Allah, sevip dilediği) bir kuluna mazeret delilini telkin ettiği zaman, kul şöyle der:
“Yarab!... Kusurluyum. Vazifemi yerine getiremedim. Fakat rahmetini umduğum ve kötü insanların şerrinden kurtulmak istediğim için bu kusuru işledim.[478]
21- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bundan epey sonra İslâm ülkelerinde öylesine amir ve hakimler gelecektir ki, İslama aykırı ne kadar kötülük varsa söyledikleri gibi emıir eder ve yaparlarsa, kimse bunlara engel olamayacaktır. Bu yüzden ardı ardına avare kelebekler gibi, cehenneme dökülecektirler.”[479]
Sevgili peygamberimiz (s.a.s) bu hadisi şerifi söylediği zamandan 1400 sene sonra Avrupa'nın taklitçiliğini yapıp İslâm dinine sırt çevirecek bir çok amir ve hakimler gibi devlet adamlarının İslâm ülkelerinde türeyip çoğalacaklarını görmüş ve bu acı olayı hadisi şerif ile dile getirmiştir. Yüzyıllar önce peygamberimizin haber verdiği bu tehlike günümüzde bütün korkunçluğuyla baş göstermiştir.[480]
22- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İslâm ülkelerinde öylesine fitne ve kargaşalıklar baş göstecektir ki, orada yaşayan müslümanların ne eller-ne de dilleriyleonları yok etmeye gücü yetmeyecektir.”[481]
ne rastlanır.”[231]
Kabirde Sorgu Melekleri
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, kabre konulan kişi, (kendisine akıl ve ruh verildiğinde) akraba ve yakınlarının yanından donup giderken çıkardıkları ayak seslerinin şakırtısını dahi duyar. Bu arada başucuna gelen iki melek onu oturtup sorguya çekerler: “Sen dünyada iken Hz. Muhammed hakkında ne düşünüyordun.” bu sorunun cevabını verecek olan kimseler iki gruba ayrılır:
a) Mümin olan kul, iki meleğin Hz. Muhammed'in hakkındaki kendisine sordukları soruyu şöyle cevaplandırır: "Ben Hz. Muhammed’in Allah'ın kulu ve resulü olduğuna şehadet ve ikrar ederim.” Bunun üzerine kendisine şöyle denilir:
“Cehennemdeki yerine bak ki, Hz. Allah imanın sayesinde onu senin için, cennete ki bir makamla değiştirdi.”
Bundan sonra kul, cennetteki makamını görüp, kabri otuz beş metre kadar genişletilir, içi yeşil bir bahçe gibi olur. Bu durum ise, kıyamete kadar devam eder.
b) Kâfir veya münafık olan kul, iki meleğin “dünyada iken Hz. Muhammed'in hakkındaki inancın ne idi?” sorusuna şöyle cevap verirler:
“Ben, bu konuda hiç bir şey bilmiyorum. Ancak başkalarının düşündükleri gibi düşünüyorum.” Melekler:
“Bu konuda ne bir bilgin ne de okumuşluğun var” diyerek demirden yapılmış bir balyozu iki kulakları arasına öylesine indirirler ki, bu şiddetli darbeden dolayı kâfirin çıkaracağı sesi, insan ve cinlerin dışında tüm canlı varlıklar işitirler.
Bundan sonra kabri, kaburgaları birbirine geçecek kadar dalaştırılır.”[127]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki, kabir, ahiret alemine uzayıp giden yolun ilk merhalesidir. Kabir merhalesinden kolaylıkla kurtulacak olan kişiler, diğer merhaleleri daha da kolay geçeceklerdir. Bundan kolaylıkla geçemeyenler ise, gelecek olan diğer merhaleleri çok daha zor geçeceklerdir.”[128]
“Her yolculuğun birçok durakları vardır. Yolcu bu durakları teker teker varıp geçmek zorundadır. Bunlardan bazıları bu durakları kolaylıkla geçerken, bazıları ise zorlukla geçerler. Ahiret yolculuğu da her ne kadar buna benzerse de ilk durağı olan kabir çok zor bir durak olduğundan, herkesin kolaylıkla geçmesi imkânsızdır. Bu duraktan geçmeyi başaran mümin kişi için, diğer duraklar kolaylaşır, zorlukla geçen kimseler için ise, diğer duraklar daha da zorlaşır.”[129]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz kabrin sıkıştırması vardır. Müminlerden birisinin kurtulması mümkünse, bundan kurtulacak olan (sahabiyelerden) Muaz oğlu Sait olacaktır.”[130]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölülerinizi defin etmeyi terk etmenizden korkmasaydım, muhakkak ki, kabir azabının balyoz seslerini size işittirmesi için Allah'a dua ederdim.”[131]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gördüğüm en korkunç manzara kabir manzarasıdır.”[132]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kabrin sıkıştırması, müminin işlediği günahlarından af edilmeyen kısmın kefareti olacakdır.”[133]
Kanaat, Zühüt (Ahiret İşlerini Dünya İşlerine Tercih Etmek)
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya için ilgi duymak bana ne gerek. Çünkü ben dünyada bir ağacın gölgesinde biraz oturduktan sonra giden bir yolcu gibiyim.”[135]
Bu hadisi işiten validemiz Hz. Ayşe, sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed'e şöyle dedi:
“Ey Allah'ın resûlu! hadisde sözü geçen “Allah’ın rahmetine kavuşmak” dan gaye ölüm müdür? Ölümse, muhakkak ki, hepimiz ondan nefret ederiz. Bunun üzerine peygamberimiz şöyle cevap verdi:
“Ey Aişe! Mümin bir kul, Allah'ın rahmetine kavuşmayı ister, Allah onu ister. Çünkü Allah'ın rahmeti ve cennetiyle müjdelenmiştir. Kafir ise, Allah'ın azab ve gazabı kendisine haber verildiğinden, Allah'ın gazabını kavuşmaktan nefret eder, Allah'da ondan nefret eder.”
Peygamber efendimiz (s.a.s.)'ın validemiz Hz. Ayşe'ye buyurdukları gibi, Allah'ın rahmetine kavuşmakdaki gaye ölüm değildir.[136]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Haris, helâl olmayan maldan kazanmak isteyen kimselerdir.”[137]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah mümin kulunu, dünyalığa karşı zahit olmaktan, midesini haram olan lokmadan, tenasül uzvunu fuhuşdan korumaktan daha güzel süslemez.”[138]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, dünya malı yeşil, cazibeli ve tatlıdır. Kim onu helâl yoldan kazanırsa, bereketli olur. Haram yoldan kazanan kimse ise cehennemi hak etmiş olur. Birçok kimseler vardır ki, Allah'ın, peygamberin haram kıldığı malları, nefsinin arzularına dalarak kazanır. Böyle 'kimseler için kıyamet günü cehennem azabından başka hiç bir şey olmayacaktır.”[139]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, dünya malı yeşil, cazibeli ve tatildir. Onu hırsla helâl yoldan kazanırsa bereketli olur. Kim onu, nefsinin arzularına uyarak haram yoldan kazanırsa bereketli olmaz. Böyle kimseler yiyip doymaz kişilere benzer. Üstteki (veren) el, alttaki (alan) elden daha hayırlıdır."[140]
Hadisin sebebi: Hakim adındaki kişi, peygamberimizin huzuruna gelerek bir şeyler istedi. Peygamberimiz de kerelerce istediği şeyleri verdikten sonra kendisine yukarıdaki hadisi nasihat olarak verdiler. Bunun üzerine Hakim, “Ya Resûlullah! Bundan sonra kimseden bir şey istemem ve elimi Arapların elleri altında bulundurmam.” dedi.[141]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sen illâ dilencilik yapmak istiyorsan, salih kimselerden iste.”[142]
Hadisin sebebi: Feras adında fakir bir sahabiye, peygamberimizin huzuruna gelerek:
“Ya Resûlullah! Çok fakir ve perişan bir haldeyim. Dilencilik yapayım mı? Peygamberimiz buna şöyle cevap verdiler:
“Dilencilik yapma. Çünkü o iyi bir şey değildir.” Bundan sonra aynı kişi tekrar tekrar peygamberimizin yanına gelerek izin istedi. Bunun üzerine peygamberimiz:
“Sana dilenciliğin iyi bir şey olmadığını söyledim. Fakat illâ yapmak istiyorsan, imanlı salih kimselerden iste.” buyurdular.[143]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey Ademoğlu! Yeterince malın olduğu halde seni azdıracak kadar çok mal istiyorsun. Az mala kanaat etmez, çok mala ise doymazsın.”
Ey Ademoğlu! Bedenin sağlıklı, milletin arasında güvenlikte ve o günün sana yetecek kadar yiyecek, içeceğin olduğu halde sabahlıyorsun. Dünya malına karşı haris değil, iffetli olman gerek o halde.”[144]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Cebrail bana gelerek şöyle dedi:
“Ey Muhammed! Dilediğin kadar yaşa. Fakat muhakkak ki, sonu gene ölüm olacaktır. İstediğin şeyleri sev. Sonu gene ondan ayrılık olacaktır. Dilediğin işleri yap. Yaptığın işlerin karşılığını mutlaka alırsın. Amelin iyiyse karşılığı mükâfat, kötüyse, azabdır.
Ey İnsanoğlu! Bil ki, müminin şerefi, geceleyin kalkıp, vaktini ibadetle ihya etmesidir. Müminin aziz olması ise, başkalarına muhtaç olmamakdır.”[145]
Bir insan bin sene yaşasa bile, gene boşunadır. Çünkü yaşadığı dakika, saat, günler, aylar ve yılları unutur. Zaman ona sanki yeni doğmuş gibi gelir. 950 sene yaşayan Nûh peygambere:
“neler hatırlıyorsun diye soruldu. Bu soruya hiç bir cevap bulamayan Nuh peygamber ancak şöyle diyebildi:
“Ben, sanki dünyaya yeni gelmiş gibiyim.”[146]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey imanlılar! Dünya malını isterken, hırsla değil, yumuşaklıkla isteyin. Çünkü her insan, kendisine (kalemi ezeli ile) ne eksik ne fazla yazılan dünya nimetine er geç kavuşacaktır.”[147]
10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyaya kapılmayınız. Çünkü dünya, yeşil cazibeli ve tatlıdır (Kendini ona kaptıran bir kimsenin ondan kurtulması çok zordur.)”[148]
11- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kaptaki iki katık (bal ile süt)'ü yemediğim gibi haram da kılmam”[149]
“Birbirine karışmış bal ile süt mideye ağır geldiğinden dolayı peygamberimiz, bunun yenmesini haram değil, fakat çirkin görmüştür.”[150]
12- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah sevdiği kulunu dünyaya kapılmaktan, sizin hastanızı su içmesinden koruduğunuz gibi korur.”[151]
13- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kendisine az konuşmak ve zahitlik verilen bir kimse gördüğünüz zaman, ona yaklaşınız. Çünkü ona, hikmetli bilgi ve düşünceler verilmiştir.”[152]
“Geveze olmayan (az konuşan) ve dünya malına karşı zahit (fazla düşkün olmayan) bir kimseye hikmetlerle dolu bilgi ve düşünceler verilmiştir. Bu yüzden bu gibi kimselerle arkadaşlık kurup sohbet etmek, zarar değil, bilâkis fayda verir.”[153]
14- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Adamın birisi (Sevgili peygamberimizin huzuruna gelerek) şöyle dedi:
“Ey Allah'ın resulü! Bana öylesine bir iş göster ki, ben onu yaptığın zaman hem Allah, hem de insanlar beni sevsin. Peygamberimiz buna karşı şöyle cevap verdi:
“Dünyalığa karşı zahid ol ki, başkalarının elindeki mala karşı zahid ol (göz dikip kendilerinden isteme) ki, insanlar seni sevsin.”[154]
15- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sizi ayıp ve haram sayılan mallara, hakir ve tuhaf olan şeylere sürükleyecek cimrilikten Allah'a sığınınız.”[155]
Hadisde geçen bazı kelimeler:
Tama': Cimrilik,
Tebâ: Ayıp olan şeyler,
Metme': Hakir olan şeyler,
La metme’; Yenilmeyecek kadar çok hakir olan şeyler,[156]
16- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın yeterli gördüğü zenginlikle kendinizi zengin sayınız. Bu da sabah ile akşam yemeğidir.”[157]
17- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Misvak gidi basit bir şey için dahi, başkasından bir şey isteme.”[158]
18- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Er geç ihtiyarlayacak olan ademoğlunda yalnız iki şey genç kalır:”[159]
a) Hırs: Dünya mal, makam ve rütbe gibi şeylere aşırı düşkün olmak,
b) Uzun emel: Dünya mal ve servetine, rütbe ve makamına karşı sonsuz emel beslemek.”[160]
19- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey insanoğlu, Allah'dan korkunuz. Dünya malını istemekte yumuşak davranınız. Çünkü (ilâhi kalemle kendisine yazılmış olan) nasibini (gecikse bile) almadan hiç kimse ölmez. Öyleyse Allah'dan korkup dünya talebinde aceleci olma. Size helâl olanı alınız, haram olanı ise terk ediniz.”[161]
20- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, dünya malı, yeşil, cazibeli ve tatlıdır. Helâl yoldan kazanılırsa bereketli olunur- Kim nefsinin arzularına uyarak haram yoldan kazanırsa, bereketli olunmaz. Böyle kimseler ise, yiyip doymaz kimselere benzer. Üstteki (veren) el, alttaki (alan) elden daha hayırlıdır!”[162]
21- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerçekten zenginlik, başkasının elindekine göz dikmeyip ondan umut kesmektir. Cimrilikten kaç. Çünkü cimrilik, hazır bir fakirliktir!”[163]
“Başkasının elindekine göz dikmek, onu elde etmek için koşmak, huzursuzluktan başka bir şey değildir. Fakir olan bir insan, fakirliğinden dolayı arzu ettiklerine ulaşamayarak yoksulluk içinde bocalayıp durduğu gibi, zengin olduğu halde cimri olan bir insan da mal ve servetinden faydalanamayacağı için, fakirlik içinde bocalayıp durur.”[164]
22- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerçekten zenginlik, başkasının malından umudunu kesmektir. Cimriliğe doğru yürüyen bir kimse, acele değil, yavaş yürüsün. (İllâ cimrilik yapmak -istiyorsa, çok değil, hiç olmazsa az yapsın. Çünkü fazla cimrilik kişiyi tehlikelere sürükler.)”[165]
23- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İslâmiyeti kabul etmiş, malı yeterli ve Allah'ın kendisine verdiği rızka kanaatkar olan bir kimse, saadete kavuşmuştur.”[166]
24- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölüm, dünya malına az rağbet ettirmek ve ahiret işlerini teşvik etmek bakımından herkes için yeterlidir.”[167]
25- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir ev, ekmek ve erkek ile kadının avret yerlerini örtecek elbiseden fazla olan malda sahibinin hakkı yoktur. (Saydıklarımızdan fazla kalan mallar, olmayanların hakkıdır.)”[168]
“Bir müslümanın oturacağı bir evi, yiyecek, içecek ve giyeceklerinden fazla arta kalan malı, kendisinin değil, fakirlerin hakkıdır. Çünkü zengin olan bir insan her gün bir kaç çeşit yemeği sofrasında bulundururken, fakir olan bir insan sofrasında ancak bir türlü yemek bulundurur ya da bulunduramaz. Onun için yokluk içindeki ızdırabından fakiri kurtarıp refaha kavuşturmak muhakkak ki, zenginin hakkıdır.”[169]
26- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerçek zenginlik, malın çokluğu değil, kalbin kanaatidir.”[170]
27- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyada birer misafir gibi olup, camileri kendilerinize mesken edininiz. Az gülüp çok düşününüz ve ağlayınız. Şehevi arzular ve şahsi görüşler aranızda ihtilâf ve tefrikacılık yaratmasın. Çünkü siz, içinde oturulmayacak kadar yüksek binalar yapıyor, yenmeyecek mallar topluyor, kavuşamayacağınız şeyler hakkında uzun emeller besliyorsunuz”[171]
“Dünyada konakladığı yerden bir müddet sonra ayrılacak misafirler gibi olunuz” anlamını taşıyan bu hadisi şerif, bizlerin dünyada az bir müddet kalıp ondan sonra ahiret alemine intikal edeceğimize işaret etmektedir. Allah'ın zatı sıfatına delâlet eden dünyadaki dağlar, denizler gibi tarihi eserlerin hakiki mimarı olan canlı ve cansız varlıkların yaratanı hakkında düşünüp O'nun varlığını kabul ediniz. Avrupa gibi küfür diyarlarından gelmekte olan kirli ve zararlı küfür düşüncelerine kapılıp aranızda ihtilâfa düşmeyiniz. Tefrikacılık yaratarak birbirinize düşman olmayınız.”
28- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her biriniz dünya malını, yolcunun yolluğu gibi azaltmaya çalışsın.”[172]
“Yolcunun yanında götüreceği azığın az olması gerekir. Çok azık, yolcunun varmak istediği hedefe engel olur. Dünya yolculuğuna çıkmış olan bizler, fani olan dünya malını fazla çoğaltmamız, bizim ahiret aleminde saadete kavuşmamıza engel olur.[173]
29- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Katıkların arasında, yalnız sirkenin bulunduğu ev ne evdir.”[174]
“Sevgili peygamberimiz (s.a.s.) bir gün, Ümmühan adındaki hanımın evine uğradığında şöyle buyurdular: “Evinde yiyecek bir şey var mı?” Bunun üzerine Ümmühan:
“Hayır, efendim, kuru ekmek ve sirkeden başka bir şey yok” deyince peygamberimiz (s.a.s.) yukarıdaki hadisi şerifi buyurdular.[175]
30- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyayı fazla seven bir kimse, ahiretine zarar verir. Âhiret işlerini dünyasından daha üstün tutan kimse ise, dünyasına zarar verir. Öyleyse sizin için ebedi olarak kalacak ahiret hayatını dünya hayatına tercih ediniz.”[176]
31- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'a yemin ederim ki, dünyanın bakiliği ahirete nazaran, batırdığınız parmağınızı sudan çıkarırken aldığı suyun denize karşı olan azlığı kadardır.”[177]
32- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her türlü zevke son verdiren ölümden çokça bahsediniz.”[178]
33- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her çeşit zevk ve eğlencelere nihayet verdiren ölümü anınız. Çünkü zor bir hayat içinde yaşayan fakirin ölümden bahsetmesi hayatını kolaylaştırır. Bolluk içinde bulunan bir kimsenin ölümü anması ise, ona karşı günah yollarını kapatır.”[179]
34- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır.”[180]
35- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ım Muhammed ehlinin dünyadaki rızkını yetecek kadar ver.”[181]
36- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki, kulun gaye ve hedefi ahiret olduğu takdirde, Hz. Allah o kişinin işlerini toparlar, zenginliği kalbine koyar. Bu yüzden böyle bir kimse kanaatkar bir zengin olarak sabahlar ve akşamlar. Fakat kulun ana hedefi, sadece dünyalık olursa, Hz. Allah onun işlerini dağıtıp fakirliği iki gözü arasına yerleştirir. Böyle kimseler, kendilerini sabah ve akşam hep fakir olarak görür.”[182]
37- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ademoğlunun oturacak bir evi, giyecek elbisesi, yiyecek ekmeği, içecek meşrubatından başka arta kalan bir servet, ancak bunlara sahip olmayanların hakkıdır.”[183]
“Zenginin malının zekâtını vermesi farz, fazla kalanını vermesi ise sünnettir. Hadisin ifade ettiği manâda budur.”[184]
38- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyası tatlı olan bir kimsenin ahireti acı, dünyası acı olan kimsenin ahireti tatlı olur.”[185]
“Dünya için tatlı olan kadınlı içkili hayat ve şehevi arzular ahiret için çok ama pek çok adidir. Ömrünü, hayatını bunlarla geçiren kimselerin ahiret aleminde alacakları karşılık bilinmelidir ki, pek acı olacaktır. Dünyada ibadet ve taatlar her ne kadar yapanlara zor gelirse de, ahiret aleminde o kadar tatlı gelecektir. Çünkü ömrünü ibadetlerle geçiren mümin kimseleri ahiret aleminde tatlı bir hayat ve büyük mükâfatlar bekleyecektir. O halde kendini boş bir hayat uğruna ateşe atmak niye? Akıllı ve şuurlu bir kimsenin kendini ateşe atması delilik değil midir? Bilmezler mi ki, yapılan bütün gayri meşru hareketlerin karşılığı çok acı ve cehennem azabı olacaktır.”[186]
39- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya, tatlı ve bir yeşilliktir. Dünya malını helâl yoldan kazanan bir kimse için, o mal bereketli kılınır. Birçok kimseler vardır ki, ahiret işlerini bırakarak sadece şehevi arzular peşinde koşarlar. Kıyamet günü onların cehennemden başka hiç bir nasibleri olmayacaktır.”[187]
40- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya, bütünüyle bir servettir. Bu servetin en güzeli, dindar bir hanımdır. Dünya, tatlı ve bir yeşilliktir. Helâl yoldan kazandığı malı meşru yerlerde harcayan kimseyi, Hz. Allah mükâfatlandırıp cennetine koyacaktır. Kim, helâl olmayan yollardan mal kazanırsa, Hz. Allah onu rezil edip cehenneme koyar.”[188]
41- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın ve peygamberin malı olan ganimete dalıp ihanet eden kimse için, ancak cehennem ateşi vardır.”[189]
42- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya, içindekileriyle birlikte mel'un (Allah'ın nazarında değersiz ve düşük) dür. Ancak Allah'ı anmak (ilim öğrenmek ve öğretmek) Allah'ın anılmasına vesile olan ibadetler ile alim ve öğrenciler bu hükmün dışındadır.”[190]
43- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya, içindekilerle birlikte mel'undur. Ancak Allah'ın rızasının kazanılmasına vesile olan mal, bu hükmün dışındadır.”[191]
44- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya, müminin zindangâhı, kâfirin ise cennetidir.”[192]
“Allah'ın emir ve yasaklarına bağlı olan mümin için dünya, bir zindan gibidir. Kâfir, inanmadığından dolayı, helâl ve haramı gözetmeden hiç bir şeye bağlı olmayıp dilediğince tıpkı bir domuz gibi yaşadığından dünya onun için bir cennettir.”[193]
45- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya, mümin için sefa ve eğlence diyarı değildir. Nasıl ola bilir? Çünkü dünya, mümün için bir zindan ve belâ diyarıdır.”[194]
46- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Namazın içindeyken evde bulunan bir külçe altını hatırladım. (Beni namaz içindeyken tekrar meşgul etmemesi için eve kadar gidip onun fakirlere dağıtılmasını emrettim.”[195]
47- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İki dirhem paraya sahip olan kimsenin hesabı, bir dirhem sahip olanın hesabından daha zordur. Yine iki dinarı olan bir kimseni hesabı, bir dinarı olan kimsenin hesabından daha zordur.”[196]
48- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Altından daha ziyade (seni doğru yoldan saptıracak) birçok şey görüyorum. Çünkü dünya serveti, (semadan yağmur sularının düşme si gibi) üzerinize dökülecektir.”
Ümmetim (öylesine servete sahip olacak ki,) o sırada en büyük arzum, altından yapılacak elbiseleri giymemeleridir.”[197]
“İnsanların hak yoldan sapmasına yalnız altın gibi değerli şeyler sebeb değildir. Çoğunlukla insanin doğru yoldan ayrılmasına kadın, çocuk, mal ve şeytanın birer yuvası olan ahlâk bozucu flim gösteren sinemalar, sahneye konulan piyes ve oyunlar, pavyon, bar gibi her türlü fu huş ve kötülüğün işlendiği gece kulübleri ile kumarhaneler İslâm hayatını bozmuş, bir çok müslümanın dinden, imandan çıkmasına, ve nihayet küfür batağına saplanmasına sebeb olmuşlardır.”[198]
49- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Malların en hayırlısı, gün be gün yeterli olan rızıkdır.”[199]
50- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“En hayırlı rızık, bir gün için yeterli rızıkdır.[200]”
51- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zahidlik, helâl olanı haram kılmak ve mal ziyan etmek değildir. Zahittik, elindeki malın, Allah'ın yanında senin için saklı bulunan maldan daha güvenilir olmamasıdır. Zahittik, sana isabet eden bir hastalığın devamının, iyi olup devam etmemesinden daha çok istenmesidir. (Devam eden hastalığın sevabı çok olduğundan, kıyamete iman etmiş bir kimse, sevab gerektiren bir hastalığın devamını elbetteki çok ister.)”[201]
52- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyada zahitlik, (ahiret işlerini dünya işlerinden üstün tutup az mala kanaat etmek) kalbi ve bedeni rahatlatır. Dünyaya fazla rağbet etmek düşünceyi ve üzüntüyü çoğaltır. Tembellik ise kalbi katılaştırır. (Dolayısıyla iman nurunu azaltıp sönmeye mahkûm eder.)”[202]
53- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyanın servet kapısı size karşı öylesine açılır ki kabe değerli sergilerle döşendiği gibi evlerinizi döşersiniz. Ey ümmetim, bugün siz, o günde yaşayacak olanlardan daha hayırlısınız.”[203]
54- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölümün, peşinden ardı sıra koştuğu kimselerin dünyayı çok istemelerine şaşarım doğrusu. (Allah tarafından) unutulmayan bir kimsenin gaflet içinde bulunmasına şaşarım. Ve yüksek sesle gülenlere şaşarım. Böyle kimseler Allah'ın rızasını mı yoksa gazabını mı hak ettiklerini bilmiyorlar ki.”[204]
55- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Caminin sergisi) Musa peygamberin sergisi gibi olsun.”[205]
Caminin donatılması konusunda Sevgili peygamber efendimize teklifler yapıldı. Bunun üzerine peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyururlar:
“Hayır. Biz caminin fazla süslenmesini istemiyoruz. Camideki sergilerin Musa peygamberin sergisi gibi olsun isteriz ki, onun sergisi hasırdandı.”[206]
56- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Rabbim, Mekke'nin çakıl ve kumlarını altına dönüştürüp bana vereceğini söylediğinde, ben “Ey Rabbim! İsteyemem” dedim. Bir gün tok olup aç kalmak benim için daha faydalıdır. Çünkü aç olduğum zaman yakarıp seni anarım. Tok olduğum zaman ise, (daha evvel aç olduğu hatırlayıp) sana hamd ve şükür ederim.”[207]
57- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Ben muhteşem bir ev değil, ancak) Musa peygamberinki gibi ot ve tahtayla örtülü bir ev isterim. (Çünkü benim için) dünya hayatı, böyle bir evden daha kısadır.”[208]
58- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyasını ahireti için, ahiretini de dünyası için terk eden bir kimse, iyileriniz değildir. Sizin en iyiniz, her ikisinden de nasibini alandır. Çünkü (helâl yoldan kazanılan) dünya malı, mümini ahirete ulaştırır. Öyle ise başka insanlara yük olmayın.”[209
İyi Kimselerin Az Olması
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanlar, sayısı 100'ü bulan bir deve topluluğuna benzer ki, uzun yolculuğa dayanan bu yüz deve içinde ancak bir teki
İyiyi Emir - Kötüyü Nehy Etmek
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah'ın tek bir kişiyi senin elinle hidayete erdirmesi, senin için, üzerinde güneşin doğduğu ve battığı her, servetten hayırlıdır.)[455]
Başkasına tatlı bir dille nasihat ederek onu hidayete erdirmekte daha büyük bir sevap yoktur. Canlı olarak ateşin ortasına düşen bir kimseyi oradan kurtarmak ne kadar büyük bir sevapsa, küfür yoluna sapmış bir kimseyi de ordan kurtarmak da o kadar hatta ondan çok daha büyük bir sevaptır. Çünkü öbürünün ateşi muvakkat, diğerinin ateşi ise müebbeddir.[456]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın güzel gördüğü şeyleri emir edin, çirkin gördüğü şeyleri de yasaklayınız. Yoksa Hz. Allah en kötü olanlarınızı başınıza getirir musallat eder. İyilerinizin duaları bile kabul olunmaz.”[457]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sizden evvel dünyaya gelmiş hıristiyanların (kötü) adet ve ananelerine karış karış, dirsek dirsek (adım, adım) uyacaksınız. O kadar ki, eğer onlar kertenkele deliğine girecek olsalar, sizde (mutlaka bir hikmeti vardır düşüncesiyle) arkalarından (kertenkele yuvasına) gireceksiniz. Yine, onlardan biri yol ortasında hayasızca hanımına yanaşıp cinsi münasebette bulunursa bunda da bir hikmet vardır diyecek ve bunu da yapacaksınız.”[458]
Peygamberimiz (s.a.s)'ın bundan takriben bin dört yüz yıl kadar önce haber verdiği bu büyük tehlike, bugün İslâm dünyasında yıllardır salgın bir hastalık gibi kol gezmekte ve iman cemiyetinin ana temellerini sarsmaktadır. İslâm prensiplerini ihmal ettikleri için, geri kalan müslümanlar, kusuru kendi tembellik ve gevşekiklerinde bulup dinin öz kaynağına dönecekleri yerde, yıllardır Avrupa hiristiyanlığı ile yahudilik dünyasını maymunlar gibi taklit etmekte, onlardan öğrendikleri adet ve fikirleri İslâm dünyasına ithal ederek dinin ruhunu zedelemektedirler.[459]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İyi hurmaların çürük hurmalar arasından seçilmesi gibi, iyileriniz de seçilip ölür gider, kötüleriniz kalır geriye. Öyleyse gücünüz yetiyorsa ölüm şerbetini tadın.”[460]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişinin diliyle ikrar edip ortaya çıkardığı bir hak, (başkası tarafından) işlenirse, o hakikin sevabı, ortaya çıkaran için yazılır ve Hz. Allah onun mükâfatını tam olarak verir.”[461]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kötülükleri işleyenlerden, hem sayıca, hem de kuvvetçe daha üstün olan bir millet, bu kötülükleri önüne geçip yok etmezlerse, Hz. Allah kötülük yapanlara ve bunlara engel olmayan o millete umumi bir belâ verir.”[462]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Marif (Allah, peygamber ye dinin faydalı gördüğü şeyler)'i başkalarına emir ediniz. Münker (Allah'ın, peygamberin ve dinin kötü gördüğü şeyleri yapmak isteyenler)’i kabul olunmayacak dualara baş vurmadan önce vazgeçirmeye çalışın.”[463]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi bir yerde dine aykırı toto hareket yapıldığı zaman, kötülüğün yapıldığım yakından görüp de bundan hoşlanmayan, kimseler, onu görmemiş gibidirler. (Hiç bir mesuliyet payları yoktur.) Bunun yanında kötülük yapılırken görmemelerine rağmen bu hareketi gönülden tasvip edip hoşlanan kimseler ise, hareketin yapılışına yakından tanık olmuş gibidirler. (Günahına ortaktırlar.)[464]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dine aykırı feir hareket ya da tutum gören kimse, buna eli ile engel olmaya çalışsın. Gücü yetmezse dili ile (o hareket veya tutumun dine aykırı olduğunu herkese karşı haykırarak) engel olmaya çalışsın. Bu da elinden gelmiyorsa, o kötülüğe karşı içinden kin ve nefret beslesin. Bu sonuncu mücadele şekli ise, imanın en zayıf derecelisidir.”[465]
10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Benim ümmetimden öylesine değerli, kimseler vardır ki, sahabelerime verilen sevabın aynısını alacaklardır. Onlar, dine aykırı hareketleri ortadan kaldırmak için çalışırlar.”[466]
11- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah, İslâm dini için bir numune buyurmuştur. Doğru bir yol ve bu yolun her iki tarafında da birer set vardır. O iki sed de birçok açık kapılar vardır ve bu kapılar da perdelerle örtülüdür. Yolun ağzında bir çağrısı '“Ey insanlar! Hepiniz toplu olarak bu yola giriniz. Ve sakın bu yoldan sapmayınız” Diye insanlara seslenir". Yolun üst tarafında başka bir çağırıcı ise insanlar perde ile örtülü kapıdan girmek istediklerinde “Allah aşkı için şu kapıları açmayınız, açarsanız içeri girersiniz” diye seslenir.”
(Hadisin bu kısmına kadar geçen örnek kelimeleri peygamberimiz şöyle açıklamışdır:) Doğru yol İslâmdır. İki sed, Allah'ın İslâmiyette sınırlarını belirttiği hükümlerdir. Açık kapılar ise, Alab'ın haram kıldığı şeylerdir. Yolun ağzında bekleyen çağrıcı Allah'ın kitabı olan Kur'an-ı Kerim, yolun üst tarafında bekleyen çağrıcı da her müslümanm kalbindeki rahmet melekleridir.[467]
Hz. Allah İslâm dinini doğru bir yola benzetmiştir. Çünkü is-İâmda insanların mutluluğunu sağlayan Allah'ın emir ve yasakları yer almıştır. Aynı zamanda bu yolun her iki yanında bulunan sedlerden gaye, Allah'ın cezaları ve1 bu cezalarını men eden kanunlarıdır. Bu sedlerden içeriye doğru açılan kapılar da; adam öldürmek, zina, içki gibi Allah'ın haram kıldığı şeyler demekdir. Bu yolun yani İslâm yolunun ağzında bütün insanları bu yola çağırıp buradan dışarı çıkmamaları için seslenen bir çağırıcı vardır. Gene bu yolun üst tarafında bulunan bir başka çağrıcı daha vardır ki, bu da harama açılan kapıları açmamaları için, insanlara seslenir, O kapı açıldığı zaman ise, Allah'ın gazabı ve öfkesi açanlar üzerine olur.[468]
12- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Dine aykırı işler yapan) yarı akıllı sefillerin ellerinden tutup onlara engel olmaya çalışın.”[469]
13- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerçekten insanlar haram olan işleri yapan zalimleri gördüklerinde ellerinden tutup yaptıkları işlerinden onları vazgeçirmezlerse, Hz. Allah her iki grubu da umumi bir belâ ile cezalandırır.”[470]
14- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her biriniz, din kardeşinin aynasıdır. Öyeyse din kardeşinde bir ayıp gördüğün zaman, (ona bir ayna gibi gösterip) çıkarmaya çalışsın.”[471]
Mümin, müminin aynasıdır. Bir ayna, karşısında tutulduğu her varlığı aynen gösterdiği gibi, mümin de karşısında bulunduğu diğer bir müminin ayıplarını vaaz ve nasihat aynasıyla birlikte gösterip, ayıplarını yok etmeye çalışmalıdır. Bir mümin, bir din kardeşinin ateşte yandığını gördüğünde acıyıp onu kurtardığı gibi, cehennem ateşine girmesini gerektiren bir kötülüğünü gördüğü zaman, acıyıp temizlemeye çalışmalıdır,[472]
15- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerek yabancılarınız gerekse akrabalarınız olsun, hak ettikleri cezalarını veriniz. Bu cezayı iyi görmeyip tenkid edenlerin kötü görüşleri sizi bundan vazgeçirmesin,”[473]
16- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz wHz. Allah, gayretli (kötülüklere karşı), hiddetli ve gazapkârdır. Hz. Allah gayretli olanları sever. Şüphesiz Hz. Ömer, gayretlilerdendir.”[474]
17- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah'ın birini sevdiği, diğerinden ise nefret ettiği iki türlü gayretlik vardır. Yine Allah'ın binini sevdiği, diğerini ise sevmediği iki türlü zan vardır. (Bu dört kısım sırasıyla şöyledir:)
a) Allah'ın sevdiği gayretlilik: Kişinin şüpheli gördüğü kötülüklere karşı hiddete gelmesi.
b) Allah'ın sevmediği gayretlik: Kişinin hiç bir sebeb yokken öfkelenip hiddetlenmesi.
c) Allah'ın sevdiği zan: Kişinin sadaka verdiği ve iyilik yaptığı zaman, sevinip kendisini iyi görmesi.
d) Allah'ın sevmediği zan: Kişinin bir sevap işlediğinde kendini iyi görerek gururlanıp başkalarını hakir görmesi.”[475]
18- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'a and olsun ki, imarrın ve iyi ahlâkın sebebiyle bir kişinin hidayet yoluna girmesi, senin Arapların geçim kaynağı olan tüm kırmızı develerden daha hayırlıdır.”[476]
19- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İmanın en sağlam halkası:
a) Allah için sevmek: Allah'ın emirlerine itaat ve yasaklarından sakınanları sevmek,
b) Allah için düşman olmak: Kötülük işleyen kimseleri sevmemek,
c) Allah için sevmek: Allah'dan ve İslâm dinince buyrulan her şeyi sevmek,
d) Allah için buğuz etmek: Allah'dan gelmeyen ve İslâm dinüne aykırı düşen bütün şeylere düşman olmak.”[477]
20- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Hz. Allah, dünyada yaptıkları tüm hareketlerinden dolayı kullarını hesaba çeker. Hatta (ev veya sokanda yapılan) kötülükleri neden nehy etmedin diye sorar. (Rahmeti bol olan Hz. Allah, sevip dilediği) bir kuluna mazeret delilini telkin ettiği zaman, kul şöyle der:
“Yarab!... Kusurluyum. Vazifemi yerine getiremedim. Fakat rahmetini umduğum ve kötü insanların şerrinden kurtulmak istediğim için bu kusuru işledim.[478]
21- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bundan epey sonra İslâm ülkelerinde öylesine amir ve hakimler gelecektir ki, İslama aykırı ne kadar kötülük varsa söyledikleri gibi emıir eder ve yaparlarsa, kimse bunlara engel olamayacaktır. Bu yüzden ardı ardına avare kelebekler gibi, cehenneme dökülecektirler.”[479]
Sevgili peygamberimiz (s.a.s) bu hadisi şerifi söylediği zamandan 1400 sene sonra Avrupa'nın taklitçiliğini yapıp İslâm dinine sırt çevirecek bir çok amir ve hakimler gibi devlet adamlarının İslâm ülkelerinde türeyip çoğalacaklarını görmüş ve bu acı olayı hadisi şerif ile dile getirmiştir. Yüzyıllar önce peygamberimizin haber verdiği bu tehlike günümüzde bütün korkunçluğuyla baş göstermiştir.[480]
22- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İslâm ülkelerinde öylesine fitne ve kargaşalıklar baş göstecektir ki, orada yaşayan müslümanların ne eller-ne de dilleriyleonları yok etmeye gücü yetmeyecektir.”[481]
ne rastlanır.”[231]
Kabirde Sorgu Melekleri
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, kabre konulan kişi, (kendisine akıl ve ruh verildiğinde) akraba ve yakınlarının yanından donup giderken çıkardıkları ayak seslerinin şakırtısını dahi duyar. Bu arada başucuna gelen iki melek onu oturtup sorguya çekerler: “Sen dünyada iken Hz. Muhammed hakkında ne düşünüyordun.” bu sorunun cevabını verecek olan kimseler iki gruba ayrılır:
a) Mümin olan kul, iki meleğin Hz. Muhammed'in hakkındaki kendisine sordukları soruyu şöyle cevaplandırır: "Ben Hz. Muhammed’in Allah'ın kulu ve resulü olduğuna şehadet ve ikrar ederim.” Bunun üzerine kendisine şöyle denilir:
“Cehennemdeki yerine bak ki, Hz. Allah imanın sayesinde onu senin için, cennete ki bir makamla değiştirdi.”
Bundan sonra kul, cennetteki makamını görüp, kabri otuz beş metre kadar genişletilir, içi yeşil bir bahçe gibi olur. Bu durum ise, kıyamete kadar devam eder.
b) Kâfir veya münafık olan kul, iki meleğin “dünyada iken Hz. Muhammed'in hakkındaki inancın ne idi?” sorusuna şöyle cevap verirler:
“Ben, bu konuda hiç bir şey bilmiyorum. Ancak başkalarının düşündükleri gibi düşünüyorum.” Melekler:
“Bu konuda ne bir bilgin ne de okumuşluğun var” diyerek demirden yapılmış bir balyozu iki kulakları arasına öylesine indirirler ki, bu şiddetli darbeden dolayı kâfirin çıkaracağı sesi, insan ve cinlerin dışında tüm canlı varlıklar işitirler.
Bundan sonra kabri, kaburgaları birbirine geçecek kadar dalaştırılır.”[127]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki, kabir, ahiret alemine uzayıp giden yolun ilk merhalesidir. Kabir merhalesinden kolaylıkla kurtulacak olan kişiler, diğer merhaleleri daha da kolay geçeceklerdir. Bundan kolaylıkla geçemeyenler ise, gelecek olan diğer merhaleleri çok daha zor geçeceklerdir.”[128]
“Her yolculuğun birçok durakları vardır. Yolcu bu durakları teker teker varıp geçmek zorundadır. Bunlardan bazıları bu durakları kolaylıkla geçerken, bazıları ise zorlukla geçerler. Ahiret yolculuğu da her ne kadar buna benzerse de ilk durağı olan kabir çok zor bir durak olduğundan, herkesin kolaylıkla geçmesi imkânsızdır. Bu duraktan geçmeyi başaran mümin kişi için, diğer duraklar kolaylaşır, zorlukla geçen kimseler için ise, diğer duraklar daha da zorlaşır.”[129]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz kabrin sıkıştırması vardır. Müminlerden birisinin kurtulması mümkünse, bundan kurtulacak olan (sahabiyelerden) Muaz oğlu Sait olacaktır.”[130]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölülerinizi defin etmeyi terk etmenizden korkmasaydım, muhakkak ki, kabir azabının balyoz seslerini size işittirmesi için Allah'a dua ederdim.”[131]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gördüğüm en korkunç manzara kabir manzarasıdır.”[132]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kabrin sıkıştırması, müminin işlediği günahlarından af edilmeyen kısmın kefareti olacakdır.”[133]
Kanaat, Zühüt (Ahiret İşlerini Dünya İşlerine Tercih Etmek)
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya için ilgi duymak bana ne gerek. Çünkü ben dünyada bir ağacın gölgesinde biraz oturduktan sonra giden bir yolcu gibiyim.”[135]
Bu hadisi işiten validemiz Hz. Ayşe, sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed'e şöyle dedi:
“Ey Allah'ın resûlu! hadisde sözü geçen “Allah’ın rahmetine kavuşmak” dan gaye ölüm müdür? Ölümse, muhakkak ki, hepimiz ondan nefret ederiz. Bunun üzerine peygamberimiz şöyle cevap verdi:
“Ey Aişe! Mümin bir kul, Allah'ın rahmetine kavuşmayı ister, Allah onu ister. Çünkü Allah'ın rahmeti ve cennetiyle müjdelenmiştir. Kafir ise, Allah'ın azab ve gazabı kendisine haber verildiğinden, Allah'ın gazabını kavuşmaktan nefret eder, Allah'da ondan nefret eder.”
Peygamber efendimiz (s.a.s.)'ın validemiz Hz. Ayşe'ye buyurdukları gibi, Allah'ın rahmetine kavuşmakdaki gaye ölüm değildir.[136]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Haris, helâl olmayan maldan kazanmak isteyen kimselerdir.”[137]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah mümin kulunu, dünyalığa karşı zahit olmaktan, midesini haram olan lokmadan, tenasül uzvunu fuhuşdan korumaktan daha güzel süslemez.”[138]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, dünya malı yeşil, cazibeli ve tatlıdır. Kim onu helâl yoldan kazanırsa, bereketli olur. Haram yoldan kazanan kimse ise cehennemi hak etmiş olur. Birçok kimseler vardır ki, Allah'ın, peygamberin haram kıldığı malları, nefsinin arzularına dalarak kazanır. Böyle 'kimseler için kıyamet günü cehennem azabından başka hiç bir şey olmayacaktır.”[139]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, dünya malı yeşil, cazibeli ve tatildir. Onu hırsla helâl yoldan kazanırsa bereketli olur. Kim onu, nefsinin arzularına uyarak haram yoldan kazanırsa bereketli olmaz. Böyle kimseler yiyip doymaz kişilere benzer. Üstteki (veren) el, alttaki (alan) elden daha hayırlıdır."[140]
Hadisin sebebi: Hakim adındaki kişi, peygamberimizin huzuruna gelerek bir şeyler istedi. Peygamberimiz de kerelerce istediği şeyleri verdikten sonra kendisine yukarıdaki hadisi nasihat olarak verdiler. Bunun üzerine Hakim, “Ya Resûlullah! Bundan sonra kimseden bir şey istemem ve elimi Arapların elleri altında bulundurmam.” dedi.[141]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sen illâ dilencilik yapmak istiyorsan, salih kimselerden iste.”[142]
Hadisin sebebi: Feras adında fakir bir sahabiye, peygamberimizin huzuruna gelerek:
“Ya Resûlullah! Çok fakir ve perişan bir haldeyim. Dilencilik yapayım mı? Peygamberimiz buna şöyle cevap verdiler:
“Dilencilik yapma. Çünkü o iyi bir şey değildir.” Bundan sonra aynı kişi tekrar tekrar peygamberimizin yanına gelerek izin istedi. Bunun üzerine peygamberimiz:
“Sana dilenciliğin iyi bir şey olmadığını söyledim. Fakat illâ yapmak istiyorsan, imanlı salih kimselerden iste.” buyurdular.[143]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey Ademoğlu! Yeterince malın olduğu halde seni azdıracak kadar çok mal istiyorsun. Az mala kanaat etmez, çok mala ise doymazsın.”
Ey Ademoğlu! Bedenin sağlıklı, milletin arasında güvenlikte ve o günün sana yetecek kadar yiyecek, içeceğin olduğu halde sabahlıyorsun. Dünya malına karşı haris değil, iffetli olman gerek o halde.”[144]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Cebrail bana gelerek şöyle dedi:
“Ey Muhammed! Dilediğin kadar yaşa. Fakat muhakkak ki, sonu gene ölüm olacaktır. İstediğin şeyleri sev. Sonu gene ondan ayrılık olacaktır. Dilediğin işleri yap. Yaptığın işlerin karşılığını mutlaka alırsın. Amelin iyiyse karşılığı mükâfat, kötüyse, azabdır.
Ey İnsanoğlu! Bil ki, müminin şerefi, geceleyin kalkıp, vaktini ibadetle ihya etmesidir. Müminin aziz olması ise, başkalarına muhtaç olmamakdır.”[145]
Bir insan bin sene yaşasa bile, gene boşunadır. Çünkü yaşadığı dakika, saat, günler, aylar ve yılları unutur. Zaman ona sanki yeni doğmuş gibi gelir. 950 sene yaşayan Nûh peygambere:
“neler hatırlıyorsun diye soruldu. Bu soruya hiç bir cevap bulamayan Nuh peygamber ancak şöyle diyebildi:
“Ben, sanki dünyaya yeni gelmiş gibiyim.”[146]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey imanlılar! Dünya malını isterken, hırsla değil, yumuşaklıkla isteyin. Çünkü her insan, kendisine (kalemi ezeli ile) ne eksik ne fazla yazılan dünya nimetine er geç kavuşacaktır.”[147]
10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyaya kapılmayınız. Çünkü dünya, yeşil cazibeli ve tatlıdır (Kendini ona kaptıran bir kimsenin ondan kurtulması çok zordur.)”[148]
11- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kaptaki iki katık (bal ile süt)'ü yemediğim gibi haram da kılmam”[149]
“Birbirine karışmış bal ile süt mideye ağır geldiğinden dolayı peygamberimiz, bunun yenmesini haram değil, fakat çirkin görmüştür.”[150]
12- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah sevdiği kulunu dünyaya kapılmaktan, sizin hastanızı su içmesinden koruduğunuz gibi korur.”[151]
13- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kendisine az konuşmak ve zahitlik verilen bir kimse gördüğünüz zaman, ona yaklaşınız. Çünkü ona, hikmetli bilgi ve düşünceler verilmiştir.”[152]
“Geveze olmayan (az konuşan) ve dünya malına karşı zahit (fazla düşkün olmayan) bir kimseye hikmetlerle dolu bilgi ve düşünceler verilmiştir. Bu yüzden bu gibi kimselerle arkadaşlık kurup sohbet etmek, zarar değil, bilâkis fayda verir.”[153]
14- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Adamın birisi (Sevgili peygamberimizin huzuruna gelerek) şöyle dedi:
“Ey Allah'ın resulü! Bana öylesine bir iş göster ki, ben onu yaptığın zaman hem Allah, hem de insanlar beni sevsin. Peygamberimiz buna karşı şöyle cevap verdi:
“Dünyalığa karşı zahid ol ki, başkalarının elindeki mala karşı zahid ol (göz dikip kendilerinden isteme) ki, insanlar seni sevsin.”[154]
15- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sizi ayıp ve haram sayılan mallara, hakir ve tuhaf olan şeylere sürükleyecek cimrilikten Allah'a sığınınız.”[155]
Hadisde geçen bazı kelimeler:
Tama': Cimrilik,
Tebâ: Ayıp olan şeyler,
Metme': Hakir olan şeyler,
La metme’; Yenilmeyecek kadar çok hakir olan şeyler,[156]
16- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın yeterli gördüğü zenginlikle kendinizi zengin sayınız. Bu da sabah ile akşam yemeğidir.”[157]
17- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Misvak gidi basit bir şey için dahi, başkasından bir şey isteme.”[158]
18- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Er geç ihtiyarlayacak olan ademoğlunda yalnız iki şey genç kalır:”[159]
a) Hırs: Dünya mal, makam ve rütbe gibi şeylere aşırı düşkün olmak,
b) Uzun emel: Dünya mal ve servetine, rütbe ve makamına karşı sonsuz emel beslemek.”[160]
19- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey insanoğlu, Allah'dan korkunuz. Dünya malını istemekte yumuşak davranınız. Çünkü (ilâhi kalemle kendisine yazılmış olan) nasibini (gecikse bile) almadan hiç kimse ölmez. Öyleyse Allah'dan korkup dünya talebinde aceleci olma. Size helâl olanı alınız, haram olanı ise terk ediniz.”[161]
20- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, dünya malı, yeşil, cazibeli ve tatlıdır. Helâl yoldan kazanılırsa bereketli olunur- Kim nefsinin arzularına uyarak haram yoldan kazanırsa, bereketli olunmaz. Böyle kimseler ise, yiyip doymaz kimselere benzer. Üstteki (veren) el, alttaki (alan) elden daha hayırlıdır!”[162]
21- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerçekten zenginlik, başkasının elindekine göz dikmeyip ondan umut kesmektir. Cimrilikten kaç. Çünkü cimrilik, hazır bir fakirliktir!”[163]
“Başkasının elindekine göz dikmek, onu elde etmek için koşmak, huzursuzluktan başka bir şey değildir. Fakir olan bir insan, fakirliğinden dolayı arzu ettiklerine ulaşamayarak yoksulluk içinde bocalayıp durduğu gibi, zengin olduğu halde cimri olan bir insan da mal ve servetinden faydalanamayacağı için, fakirlik içinde bocalayıp durur.”[164]
22- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerçekten zenginlik, başkasının malından umudunu kesmektir. Cimriliğe doğru yürüyen bir kimse, acele değil, yavaş yürüsün. (İllâ cimrilik yapmak -istiyorsa, çok değil, hiç olmazsa az yapsın. Çünkü fazla cimrilik kişiyi tehlikelere sürükler.)”[165]
23- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İslâmiyeti kabul etmiş, malı yeterli ve Allah'ın kendisine verdiği rızka kanaatkar olan bir kimse, saadete kavuşmuştur.”[166]
24- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölüm, dünya malına az rağbet ettirmek ve ahiret işlerini teşvik etmek bakımından herkes için yeterlidir.”[167]
25- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir ev, ekmek ve erkek ile kadının avret yerlerini örtecek elbiseden fazla olan malda sahibinin hakkı yoktur. (Saydıklarımızdan fazla kalan mallar, olmayanların hakkıdır.)”[168]
“Bir müslümanın oturacağı bir evi, yiyecek, içecek ve giyeceklerinden fazla arta kalan malı, kendisinin değil, fakirlerin hakkıdır. Çünkü zengin olan bir insan her gün bir kaç çeşit yemeği sofrasında bulundururken, fakir olan bir insan sofrasında ancak bir türlü yemek bulundurur ya da bulunduramaz. Onun için yokluk içindeki ızdırabından fakiri kurtarıp refaha kavuşturmak muhakkak ki, zenginin hakkıdır.”[169]
26- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerçek zenginlik, malın çokluğu değil, kalbin kanaatidir.”[170]
27- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyada birer misafir gibi olup, camileri kendilerinize mesken edininiz. Az gülüp çok düşününüz ve ağlayınız. Şehevi arzular ve şahsi görüşler aranızda ihtilâf ve tefrikacılık yaratmasın. Çünkü siz, içinde oturulmayacak kadar yüksek binalar yapıyor, yenmeyecek mallar topluyor, kavuşamayacağınız şeyler hakkında uzun emeller besliyorsunuz”[171]
“Dünyada konakladığı yerden bir müddet sonra ayrılacak misafirler gibi olunuz” anlamını taşıyan bu hadisi şerif, bizlerin dünyada az bir müddet kalıp ondan sonra ahiret alemine intikal edeceğimize işaret etmektedir. Allah'ın zatı sıfatına delâlet eden dünyadaki dağlar, denizler gibi tarihi eserlerin hakiki mimarı olan canlı ve cansız varlıkların yaratanı hakkında düşünüp O'nun varlığını kabul ediniz. Avrupa gibi küfür diyarlarından gelmekte olan kirli ve zararlı küfür düşüncelerine kapılıp aranızda ihtilâfa düşmeyiniz. Tefrikacılık yaratarak birbirinize düşman olmayınız.”
28- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her biriniz dünya malını, yolcunun yolluğu gibi azaltmaya çalışsın.”[172]
“Yolcunun yanında götüreceği azığın az olması gerekir. Çok azık, yolcunun varmak istediği hedefe engel olur. Dünya yolculuğuna çıkmış olan bizler, fani olan dünya malını fazla çoğaltmamız, bizim ahiret aleminde saadete kavuşmamıza engel olur.[173]
29- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Katıkların arasında, yalnız sirkenin bulunduğu ev ne evdir.”[174]
“Sevgili peygamberimiz (s.a.s.) bir gün, Ümmühan adındaki hanımın evine uğradığında şöyle buyurdular: “Evinde yiyecek bir şey var mı?” Bunun üzerine Ümmühan:
“Hayır, efendim, kuru ekmek ve sirkeden başka bir şey yok” deyince peygamberimiz (s.a.s.) yukarıdaki hadisi şerifi buyurdular.[175]
30- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyayı fazla seven bir kimse, ahiretine zarar verir. Âhiret işlerini dünyasından daha üstün tutan kimse ise, dünyasına zarar verir. Öyleyse sizin için ebedi olarak kalacak ahiret hayatını dünya hayatına tercih ediniz.”[176]
31- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'a yemin ederim ki, dünyanın bakiliği ahirete nazaran, batırdığınız parmağınızı sudan çıkarırken aldığı suyun denize karşı olan azlığı kadardır.”[177]
32- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her türlü zevke son verdiren ölümden çokça bahsediniz.”[178]
33- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her çeşit zevk ve eğlencelere nihayet verdiren ölümü anınız. Çünkü zor bir hayat içinde yaşayan fakirin ölümden bahsetmesi hayatını kolaylaştırır. Bolluk içinde bulunan bir kimsenin ölümü anması ise, ona karşı günah yollarını kapatır.”[179]
34- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır.”[180]
35- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ım Muhammed ehlinin dünyadaki rızkını yetecek kadar ver.”[181]
36- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki, kulun gaye ve hedefi ahiret olduğu takdirde, Hz. Allah o kişinin işlerini toparlar, zenginliği kalbine koyar. Bu yüzden böyle bir kimse kanaatkar bir zengin olarak sabahlar ve akşamlar. Fakat kulun ana hedefi, sadece dünyalık olursa, Hz. Allah onun işlerini dağıtıp fakirliği iki gözü arasına yerleştirir. Böyle kimseler, kendilerini sabah ve akşam hep fakir olarak görür.”[182]
37- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ademoğlunun oturacak bir evi, giyecek elbisesi, yiyecek ekmeği, içecek meşrubatından başka arta kalan bir servet, ancak bunlara sahip olmayanların hakkıdır.”[183]
“Zenginin malının zekâtını vermesi farz, fazla kalanını vermesi ise sünnettir. Hadisin ifade ettiği manâda budur.”[184]
38- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyası tatlı olan bir kimsenin ahireti acı, dünyası acı olan kimsenin ahireti tatlı olur.”[185]
“Dünya için tatlı olan kadınlı içkili hayat ve şehevi arzular ahiret için çok ama pek çok adidir. Ömrünü, hayatını bunlarla geçiren kimselerin ahiret aleminde alacakları karşılık bilinmelidir ki, pek acı olacaktır. Dünyada ibadet ve taatlar her ne kadar yapanlara zor gelirse de, ahiret aleminde o kadar tatlı gelecektir. Çünkü ömrünü ibadetlerle geçiren mümin kimseleri ahiret aleminde tatlı bir hayat ve büyük mükâfatlar bekleyecektir. O halde kendini boş bir hayat uğruna ateşe atmak niye? Akıllı ve şuurlu bir kimsenin kendini ateşe atması delilik değil midir? Bilmezler mi ki, yapılan bütün gayri meşru hareketlerin karşılığı çok acı ve cehennem azabı olacaktır.”[186]
39- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya, tatlı ve bir yeşilliktir. Dünya malını helâl yoldan kazanan bir kimse için, o mal bereketli kılınır. Birçok kimseler vardır ki, ahiret işlerini bırakarak sadece şehevi arzular peşinde koşarlar. Kıyamet günü onların cehennemden başka hiç bir nasibleri olmayacaktır.”[187]
40- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya, bütünüyle bir servettir. Bu servetin en güzeli, dindar bir hanımdır. Dünya, tatlı ve bir yeşilliktir. Helâl yoldan kazandığı malı meşru yerlerde harcayan kimseyi, Hz. Allah mükâfatlandırıp cennetine koyacaktır. Kim, helâl olmayan yollardan mal kazanırsa, Hz. Allah onu rezil edip cehenneme koyar.”[188]
41- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın ve peygamberin malı olan ganimete dalıp ihanet eden kimse için, ancak cehennem ateşi vardır.”[189]
42- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya, içindekileriyle birlikte mel'un (Allah'ın nazarında değersiz ve düşük) dür. Ancak Allah'ı anmak (ilim öğrenmek ve öğretmek) Allah'ın anılmasına vesile olan ibadetler ile alim ve öğrenciler bu hükmün dışındadır.”[190]
43- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya, içindekilerle birlikte mel'undur. Ancak Allah'ın rızasının kazanılmasına vesile olan mal, bu hükmün dışındadır.”[191]
44- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya, müminin zindangâhı, kâfirin ise cennetidir.”[192]
“Allah'ın emir ve yasaklarına bağlı olan mümin için dünya, bir zindan gibidir. Kâfir, inanmadığından dolayı, helâl ve haramı gözetmeden hiç bir şeye bağlı olmayıp dilediğince tıpkı bir domuz gibi yaşadığından dünya onun için bir cennettir.”[193]
45- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya, mümin için sefa ve eğlence diyarı değildir. Nasıl ola bilir? Çünkü dünya, mümün için bir zindan ve belâ diyarıdır.”[194]
46- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Namazın içindeyken evde bulunan bir külçe altını hatırladım. (Beni namaz içindeyken tekrar meşgul etmemesi için eve kadar gidip onun fakirlere dağıtılmasını emrettim.”[195]
47- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İki dirhem paraya sahip olan kimsenin hesabı, bir dirhem sahip olanın hesabından daha zordur. Yine iki dinarı olan bir kimseni hesabı, bir dinarı olan kimsenin hesabından daha zordur.”[196]
48- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Altından daha ziyade (seni doğru yoldan saptıracak) birçok şey görüyorum. Çünkü dünya serveti, (semadan yağmur sularının düşme si gibi) üzerinize dökülecektir.”
Ümmetim (öylesine servete sahip olacak ki,) o sırada en büyük arzum, altından yapılacak elbiseleri giymemeleridir.”[197]
“İnsanların hak yoldan sapmasına yalnız altın gibi değerli şeyler sebeb değildir. Çoğunlukla insanin doğru yoldan ayrılmasına kadın, çocuk, mal ve şeytanın birer yuvası olan ahlâk bozucu flim gösteren sinemalar, sahneye konulan piyes ve oyunlar, pavyon, bar gibi her türlü fu huş ve kötülüğün işlendiği gece kulübleri ile kumarhaneler İslâm hayatını bozmuş, bir çok müslümanın dinden, imandan çıkmasına, ve nihayet küfür batağına saplanmasına sebeb olmuşlardır.”[198]
49- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Malların en hayırlısı, gün be gün yeterli olan rızıkdır.”[199]
50- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“En hayırlı rızık, bir gün için yeterli rızıkdır.[200]”
51- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zahidlik, helâl olanı haram kılmak ve mal ziyan etmek değildir. Zahittik, elindeki malın, Allah'ın yanında senin için saklı bulunan maldan daha güvenilir olmamasıdır. Zahittik, sana isabet eden bir hastalığın devamının, iyi olup devam etmemesinden daha çok istenmesidir. (Devam eden hastalığın sevabı çok olduğundan, kıyamete iman etmiş bir kimse, sevab gerektiren bir hastalığın devamını elbetteki çok ister.)”[201]
52- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyada zahitlik, (ahiret işlerini dünya işlerinden üstün tutup az mala kanaat etmek) kalbi ve bedeni rahatlatır. Dünyaya fazla rağbet etmek düşünceyi ve üzüntüyü çoğaltır. Tembellik ise kalbi katılaştırır. (Dolayısıyla iman nurunu azaltıp sönmeye mahkûm eder.)”[202]
53- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyanın servet kapısı size karşı öylesine açılır ki kabe değerli sergilerle döşendiği gibi evlerinizi döşersiniz. Ey ümmetim, bugün siz, o günde yaşayacak olanlardan daha hayırlısınız.”[203]
54- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölümün, peşinden ardı sıra koştuğu kimselerin dünyayı çok istemelerine şaşarım doğrusu. (Allah tarafından) unutulmayan bir kimsenin gaflet içinde bulunmasına şaşarım. Ve yüksek sesle gülenlere şaşarım. Böyle kimseler Allah'ın rızasını mı yoksa gazabını mı hak ettiklerini bilmiyorlar ki.”[204]
55- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Caminin sergisi) Musa peygamberin sergisi gibi olsun.”[205]
Caminin donatılması konusunda Sevgili peygamber efendimize teklifler yapıldı. Bunun üzerine peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyururlar:
“Hayır. Biz caminin fazla süslenmesini istemiyoruz. Camideki sergilerin Musa peygamberin sergisi gibi olsun isteriz ki, onun sergisi hasırdandı.”[206]
56- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Rabbim, Mekke'nin çakıl ve kumlarını altına dönüştürüp bana vereceğini söylediğinde, ben “Ey Rabbim! İsteyemem” dedim. Bir gün tok olup aç kalmak benim için daha faydalıdır. Çünkü aç olduğum zaman yakarıp seni anarım. Tok olduğum zaman ise, (daha evvel aç olduğu hatırlayıp) sana hamd ve şükür ederim.”[207]
57- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Ben muhteşem bir ev değil, ancak) Musa peygamberinki gibi ot ve tahtayla örtülü bir ev isterim. (Çünkü benim için) dünya hayatı, böyle bir evden daha kısadır.”[208]
58- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyasını ahireti için, ahiretini de dünyası için terk eden bir kimse, iyileriniz değildir. Sizin en iyiniz, her ikisinden de nasibini alandır. Çünkü (helâl yoldan kazanılan) dünya malı, mümini ahirete ulaştırır. Öyle ise başka insanlara yük olmayın.”[209