MEVLİD-İ NEBEVÎ'Yİ KUTLAMANIN HÜKMÜ:
Değerli âlim MUHAMMED b.Salih el-Useymîn-ALLAH,İslâm ve Müslümanlardan yana kendisine en iyi şekilde mükafatını versin- kendisine Mevlid-i Nebevî'yi kutlamanın hükmü sorulduğunda, o şöyle cevap verdi:.
Birincisi: Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in doğduğu gece kesin olarak bilinmemektedir. Aksine günümüzdeki bazı tarihçiler, Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in doğduğu gecenin Rebîül-Evvel ayının 9. gecesi olduğu ve 12. gecesi olmadığı gerçeğine varmışlardır. O halde 12. gece yapılan kutlamanın tarihî yönden hiçbir dayanağı yoktur.
İkincisi: Mevlid-i Nebevî'yi kutlamanın dînî yönden de hiçbir dayanağı yoktur.Çünkü Mevlid-i Nebevî'yi kutlamak ALLAH'ın dîninden olmuş olsaydı, Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-bunu yapardı veya ümmetine bunu bildirirdi. Eğer o bunu yapmış veya ümmetine bildirmiş olsaydı, bu kutlama günümüze kadar (hadis kitaplarında) korunmuş olurdu.
Çünkü ALLAH Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
"Zikr'i (Kur'an'ı) kesinlikle biz indirdik ve onu (değiştirilmekten, tahrif edilmekten, ziyâdeleştirilmekten veya noksanlaştırılmaktan) elbette biz koruyacağız." (Hicr Sûresi: 9)
Böyle bir şey olmadığına göre,bu kutlamanın ALLAH'ın dîninde olmadığı anlaşılmış olur. ALLAH'ın dîninde olmadığına göre, bizim onunla ALLAH Teâlâ'ya ibâdet etmemiz ve O'na tevessülde bulunmamız câiz değildir.
ALLAH Teâlâ, rızasına ulaşmamız için bize belli bir yol tayin etmişse -ki bu yol Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in getirmiş olduğu dîndir-, ALLAH'ın kulları olduğumuz halde, O'nun rızâsına ulaşmamız için kendi yanımızdan bir yol çıkarmamız nasıl câiz olsun?
Dîninden olmayan bir şeyi onun dînine yerleştirmek olan bu hareket, ALLAH Teâlâ'nın hakkına yapılan bir tecâvüzdür. Yine bu hareket, ALLAH Teâlâ'nın şu sözünü yalanlamayı içerir:
لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الإِسْلاَمَ دِيناً
[/FONT]
Biz deriz ki, eğer bu kutlama dînin kemâlinden olsaydı, Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in vefâtından önce olması gerekirdi. Dînin kemâlinden değilse, bu takdirde dînden olması mümkün değildir. Çünkü ALLAH Teâlâ; "Bugün size dîninizi (zaferi gerçekleştirmek ve şeriatını tamamlamak sûretiyle)kemâle erdirdim" buyurmaktadır.
Her kim, Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in vefâtından sonra ortaya çıkmış olmasına rağmen, bu kutlamanın dînin kemâlinden olduğunu iddiâ ederse, onun bu sözü yukarıdaki âyeti yalanlamayı içerir.
Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlayanlar, bu hareketleriyle Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'i yüceltmek,onu sevdiklerini göstermek ve Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlamada o duygu için gayretlerine canlılık kazandırmak istediklerinde şüphe yoktur.
Bütün bunlar, ibâdettir; Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'i sevmek, ibâdettir. Hatta bir insan, Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'i nefsinden, evlâdından, babasından ve insanların hepsinden daha çok sevmedikçe tam îmân etmiş olmaz.
Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'i yüceltmek, ibâdettir. Aynı şekilde onun şeriatına meyletmek olan onun aşkıyla yanıp tutuşmak da yine dîndendir.
O halde, ALLAH Teâlâ'ya tevessülde bulunmak ve Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'i yüceltmek için onun doğum gününü kutlamak, ibâdettir.Bu kutlama, ibâdet olduğuna göre, onda olmayan bir şeyi ALLAH'ın dînine yerleştirmek, kesinlikle câiz değildir. Bu sebeple Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlamak, bid'at ve haramdır. Üstelik bu kutlamada ne şeriatın, ne hissin, ne de aklın onayladığı büyük çirkinlikler olduğunu işitmekteyiz.
Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlayanlar, içerisinde Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem- hakkında aşırıya giden kasîdeleri, nağmelerle söylemektedirler. Öyle ki bu kimseler, Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'i ALLAH'tan daha büyük bir hale getirmişlerdir. Bu durumdan ALLAH'a sığınırız.
Yine, Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlayanlardan kimisinin akılsızlıklarını ve saçmalıklarını işitmekteyiz.
Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in doğduğu kıssayı okuyan (mevlidhân), "Mustafa dünyaya geldi" dediği anda herkes tek kişinin ayağa kalktığı gibi ayağa kalkarak; "şu anda Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in rûhu aramıza geldi, ona saygı göstermek için ayağa kalkalım" demektedirler. Bu hareket, aptallığın ve akılsızlığın tâ kendisidir.
Sonra bu kimselerin ayağa kalkmaları âdâbtan değildir. Çünkü Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem- kendisi için ayağa kalkılmasını çirkin görürdü.
Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in ashâbı, insanlar içerisinde onu en çok sevenler olmalarına ve onu bizden daha fazla yüceltmelerine rağmen, o hayatta olduğu halde kendisi için ayağa kalkılmasını çirkin görmesinden dolayı onun için ayağa kalkmadıklarına göre, uydurma hayallerle ayağa kalkan bu insanlara ne demeli?
Bu bid'at, yani Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlama bid'atı, asırların en hayırlısı olan ilk üç asır (sahâbe, tâbiîn ve etbâut-tâbiîn asrı) geçtikten sonra meydana gelmiş ve bu bid'atla birlikte dînin esasıyla ters düşen bu çirkin şeyler meydana gelmiştir. Bunun yanında erkeklerle kadınların birbirine karışması gibi daha başka çirkin şeyler meydana gelmiştir.__________________________________________________ ____________________
MUHAMMED b. Salih el-Useymîn'in fetvâ ve risâleleri.Cilt: 2. Sayfa: 298-300[/COLOR][/SIZE][/FONT]
----------------
Ebu Davut’un mesned'inde rivayetine göre:
Bir adam Rasûlullah(s.a.v)’ın mescidine girdi. Farzı kıldıktan sonra kalkıp sünneti kılmaya başlamak üzere iken Hz. Ömer ona:
”Otur farz ile nafile arasında bir ara ver, bizden öncekiler böyle yapmamakla helak oldular”, dedi. Bunun üzerine ALLAH Rasulu:”Ey hattap oğlu ALLAH seni doğruya isabet ettirdi.” buyurdu. Hz. Ömer nafileyi farza hemen bitiştirerek hepsinin farz olduğu imajını ortadan kaldırmak istiyordu. El-ibda S:40
Bugün camilerde sünnete uymayan ibadet adına birçok bidatler işlenmektedir. Farzlar kılındıktan sonra herkes aynı yerde hemen kalkıp nafileye-sünnete duruyorlar. Bu durumun, biraz önce Hz. Ömer’in (r.a.)den rivayet eden sünnete aykırı olduğu bir gerçektir.
Ayrıca mescit ve camilerde işlenen bidatlerden biride selamdan sonra müezzin komutla tesbih çektirmesidir. Bilindiği gibi peygamberimizin asr-ı saadetinde böylesi bir uygulama asla olmamıştır. Asr-ı saadeti takip eden diğer asırlarda da komutla tespih çekilmemiştir. Çok sonra böyle bir bidat ortaya çıktı. Kim tarafından ve nasıl ortaya çıktığını biinmemekle beraber , Osmanlı'nın son dönemlerinde çıktığı tahmin edilmektedir.
Denildiği gibi bir deli kuyuya bir taş atar kırk akıllı onu çıkaramaz. Dinde bidatler hep böyle yerleşmiştir. Biri, işgüzarlık olsun kendini topluma ağıra satmak gibi mahsus bir niyetin saikasıyla yeri olmadığı halde ibadet(!) ambalajlı bir davranışta bulunur, bir başkası onu taklit eder birkaç defa tekrarlanırsa artık o yerleşik bir ibadet vasfını kazanır.
Hele buna karşı çıkılmadan uzun bir müddet üzerinden geçerse artık ona karşı çıkmak büyük bir suç , vahabilik , mezhebsizlik hatta dinsizlik telakki edilir. Bundan dolayıdır ki, bazı âlimler şöyle demişler: bidat (din adına uydurulan ibadetler) günah olan işlerden şeytana daha sevimlidir. Çünkü insanlar günahlardan tevbe etmesini düşünebilir de ama bidatten tevbe etmesini düşünmez.
Camilerde cemaatle kılınan namazlarda işlenen bid’atleri ki, bunların başına müezzin komutu ele alıp yüksek bir sesle tesbih ve duaları haykırması cemaate kavuşmayan sonradan gelen namazları kılanların kıraatlerini şaşırmasına yol açması büyük bir suçtur, günahtır.
Müezzinlerin sesli zikir ve tesbih çektirmelerinden dolayı namazdaki kıratı şaşırmamak çok çok zordur. Bu günah müezzinlikten sevap bekleyenlerin hanesine yazılacaktır .
“Her bid’at bir Sünneti öldürür.” Çünkü: Selamdan sonra her fert Müslüman’ın yapacağı zikirleri müezzin baskın bir sesle onları yapıyor artık cemaatın ağzı kilitleniyor ve herkes müezzinin güzel nağmesini dinliyor ve halk o zikirden mahrum kalıyor. İşte bu Bid’at fertlerin bu zikir sünnetini öldürmüş oluyor.
“İkame-i Salat” denildiği zaman; farz namazlarının cemaatle kılınmasıdır. Bu da müezzinin bir ezan bir kamet getirmesi imamın tekbirle namaza girip selamla namazdan çıkmasıdır.
Nafileler zikirler tesbihler dualar fertlerin şahsi ibadetleridir. Cemaat namazıyla alakası yoktur. Namazdan sonra müezzini cemaati tutması onları temsilen zikir etmesi, tesbih çektirmesi, çok çirkin bir bid’attır.
Sahabe döneminde Rasûlullah(s.a.v)ın zamanında olmayan uydurulmuş bir ibadet şekline İbn-i Mesud nasıl karşı çıktığına, ibadet ve mescidi bid’atlardan arındırmanın gereğini vurgulayan şu hadise bir delil olarak karşımıza çıktığını görmekteyiz:
“Bize el-Hakem İbnu’l –Mübarek haber verip (dedi ki) bize Amr b.Yahya haber verip dedi ki; babasından (naklen) şöyle rivayet ederken duydum:
(babam) dedi ki sabah namazından önce Abdullah b.Mesud’un kapısının önünde otururduk. Çıktığımızda, onunla beraber mescide giderdik. Neyse (bir gün) Ebû Mûsa el-Eş’arî yanımıza geldi ve; ”Ebû Abdirrahman (yani Abdullah b. Mesud) şimdiye kadar yanınıza çıktı mı?” dedi.
”Hayır” dedik. O da bizimle beraber oturdu. Nihayet Abdullah çıktı. Çıkınca toptan ona ayağa kalktık. Sonra Ebû Musa ona şöyle dedi:
”Ebu Abdirrahman! Biraz önce mescide yadırgadığım bir durum gördüm. Ama yinede ALLAH a şükür. Hayırdan başka bir şey görmüş değilim".
(Abdullah) “nedir o?” diye sordu. O da:
”Yaşarsan birazdan göreceksin” dedi (ve) şöyle devam etti ”Mescide halkalar halinde oturmuş namazı bekleyen bir topluluk gördüm. Her halkada(İdareci) bir adam, (halkadakilerinin)ellerinde de çakıl taşları var. (idareci): ”Yüz defa ALLAH-u Ekber deyin” diyor, onlarda yüz defa ALLAH-u Ekber diyorlar. Sonra yüz defa Lâ İlahe İllALLAH deyin diyor, onlarda yüz defa La İlahe İllALLAH diyorlar. Yüz defada SubhanALLAH deyin diyorlar.” (Abdullah b.Mesud);Peki onlara ne dedin? Dedi.
Senin görüşünü bekleyerek –veya “senin emrini bekleyerek” –onlara bir şey söylemedim.” dedim. Dedi ki;
onlara kötülüklerini sayıp (hesap etmelerini) emretseydin ve (bununla) iyiliklerin hiçbir şeyinden zayi edilmeyeceğine dair onlara güvence verseydin ya! dedi. Sonra gitti, bizde onunla beraber gittik Nihayet o, bu halkalardan birine geldi, başlarında durdu ve şöyle dedi:
”Bu yaptığınızı gördüğüm nedir?” Dediler ki;
Ebu Abdirrahman! (Bunlar) çakıl taşları. Onlarla ALLAH-u Ekber, La ilahe İllALLAH ve Subhanallh deyişleri sayıyoruz.” (Bunun üzerine Abdullah b.Mesûd) dedi ki;
artık kötülüklerinizi sayıp (hesap edin!)Ben iyiliklerinizden hiçbir şeyin zayi edilmeyeceğine kefilim. Yazıklar olsun size! Ey Ümmet-i MUHAMMED, ne çabuk helak oldunuz. Peygamberimizin (sav) şu sahabesi(içinizde hala) bolca bulunmakta. İşte onun elbiseleri, (henüz) eskimemiş: kabları, (henüz) kırılmamış. Canım elinde olan (ALLAH’a) yemin olsun ki, sizler kesinlikle (ya) MUHAMMED’in daha doğru yolda olan bir din üzerindesiniz. Onlar;
’’VALLAHi, Ebu Abdirrahman, biz, başka bir şey değil, sadece hayrı (elde etmeyi) istedik’’ dediler. (O da) şöyle karşılık verdi; Hayrı (elde etmek) isteyen niceleri vardır ki onu hiç elde etmeyeceklerdir. Rasûlullah(s.a.v) (sav) bize haber vermiştir ki; Kur’an’ı okuyacak olan bir topluluğun (bu okuyuşları sadece dilde kalacak),onların köprücük kemiklerine ileriye geçmeyecek. VALLAHi, bilmiyorum, belki onların çoğu sizdendir.'’ Sonra (Abdullah) onlardan yüz çevirdi.(Amr b. Yahya’nın dedesi) Amr b. Selime, bundan sonra şöyle dedi: Bu halkalardaki (insanların) tamamını, en-Nehrevân olayında, haricilerin yanında bize karşı vuruşurken gördük.
Sünen-i Darimi
KANDİL GECELERİ BİD'AT'Çİ NİCELERİ
http://www.tevhidaslanlari.com/forum/showthread.php?t=2262http://tevhidiyol.te.funpic.de/index.php?board=88.0
http://www.tevhidaslanlari.com/forum/forumdisplay.php?f=199
Hayır, kesinlikle doğru değildir. Hepsini Peygamber efendimiz bildirmiştir.
Mübarek geceler, İslam dininin kıymet verdiği gecelerdir. ALLAHü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, bazı gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki, dua ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibadet yapması, dua ve tevbe etmeleri için bu geceleri sebep kılmıştır. (S. Ebediyye)
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Ahiret yolcusunun, ibadetle ihya edilmesi kuvvetle müstehab olan mübarek geceleri boş geçirmesi uygun değildir; çünkü bunlar hayır mevsimleri ve kârı bol olan gecelerdir. Kazançlı mevsimleri ihmal eden tüccar, bir kâr sağlayamadığı gibi, mübarek geceleri gafletle geçiren ahiret yolcusu da maksada ulaşamaz. (İhya)
MEVLİD GECESİ:
Mevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiulevvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimiz nübüvvetten sonra, her yıl, bu geceye önem verirdi. Her Peygamberin ümmeti, kendi Peygamberinin doğum gününü bayram yapmıştı. Bugün de, Müslümanların bayramıdır. Neşe ve sevinç günüdür. (Mevâhib-i ledünniyye)
İslamiyet’te doğum gününü kutlamak, ALLAHü teâlâya şükretmek vardır. Peygamber efendimiz, Pazartesi günü oruç tutardı. Sebebini sorduklarında, (Bugün dünyaya geldim. Şükür için oruç tutuyorum) buyurdu. (H. S. Vesikaları)
Mevlidi, erkek kadın karışık olmadan, çalgı ve başka haram karıştırmadan, ALLAH rızası için okumak, salevat-ı şerife getirmek, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmek müstehabdır. (Nimet-ül-kübra, Hadika, M. Nasihat)
Bu gece, O doğduğu için sevinenler affedilir. Bu gecede, Resulullah doğduğu zaman görülen hâlleri, mucizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevabdır. Kendisi de anlatırdı. Eshab-ı kiram da, bir yere toplanıp anlatırlardı. (S. Ebediyye)
Mevlid gecesi, Kadir gecesinden sonra en kıymetli gecedir; hatta Mevlid gecesinin Kadir gecesinden de kıymetli olduğunu bildiren âlimler de vardır. El-mukni, El-miyar ve Tenvir-ül-kulub kitaplarında Mevlid gecesinin Kadir gecesinden kıymetli olduğu bildiriliyor. (Ed-dürer-ül-mesun)
Birkaç hadis-i şerif meali:
(Beni ana-baba, evlat ve herkesten daha çok sevmeyen, mümin olamaz.) [Buhari]
(Bir şeyi çok seven, elbette onu çok anar.) [Deylemi] (Resulullahı seven de onu çok anar.)
(Peygamberleri anmak, hatırlamak ibadettir.) [Deylemi] (Mevlid okumak da, Resulullahı hatırlamaktır. Muteber kitaplarda, Peygamberimizin de önem verdiği açıkça yazılı olan bu mübarek gecede, Peygamber efendimizi anmaya, nasıl uydurma denebilir?)
BERAT GECESİ:
Şaban ayının 15. gecesidir. Tefsirlerde Kur’an-ı kerimin, Levh-il-mahfuza bu gece indirildiği bildirilmektedir. Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:
(Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu [Kur’anı] mübarek bir gecede indirdik. Elbette biz insanları uyarmaktayız.) [Duhan 2,3]
Her yıl, Berat gecesinde, o yılda olacak şeyler, ameller, ömürler, ölüm sebepleri, yükselmeler, alçalmalar, yani her şey Levh-i mahfuzda yazılır. Resulullah efendimiz, bu gece, çok ibadet, çok dua ederdi. Şaban ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğu zaman Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Şaban, öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gafildir. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini isterim.) [Nesai]
Birkaç hadis-i şerif meali daha: (Şabanın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece ALLAHü teâlâ buyurur ki: “Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızk isteyen yok mu, rızk vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim” Bu hâl, sabaha kadar devam eder.) [İbni Mace]
(ALLAHü teâlâ, Şaban’ın 15. gecesinde müşrik ve müşahin hariç herkesi affeder.) [İbni Mace] (Müşahin, bid’at ehli demektir.)
(Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua, reddolmaz. Ramazan ve Kurban bayramının birinci gecesi, Berat ve Arefe gecesi.) [İsfehani]
(ALLAHü teâlâ, Şaban’ın yarısının [Berat] gecesinde, dünya semasına tecelli eder. Benikelb kabilesinin koyunlarının kıllarından daha çok kimsenin günahlarını affeder.) [İbni Mace, Tirmizi]
(ALLAHü teâlâ, Şaban ayının 15. gecesinde rahmetiyle tecelli ederek kendisine şirk koşan ve Müslüman kardeşine kin güdenler hariç herkesi affeder.) [İbni Mace]
Hazret-i Âişe validemiz, (Ya ResulALLAH, ALLAHü teâlâ seni günah işlemekten muhafaza buyurduğu halde, neden Berat gecesinde çok ibadet ettin?) diye sual etti. Peygamber efendimiz, cevaben buyurdu ki:
(Şükredici kul olmayayım mı? Bu yıl içinde doğacak her çocuk, bu gece deftere geçirilir. Bu yıl içinde öleceklerin isimleri, bu gece özel deftere yazılır. Bu gece herkesin rızkı tertip olunur. Bu gece herkesin amelleri ALLAHü teâlâya arz olunur.) [Gunye]
KADİR GECESİ:
Ramazan-ı şerif ayı içinde bulunan en kıymetli gecedir. Bazı âlimlere göre Mevlid gecesinden sonra en kıymetli gecedir. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(ALLAHü teâlâ, Kadir gecesini ümmetime hediye etti, ondan önce kimseye vermedi.) [Deylemi]
(İnanarak ve sevabını ALLAHü teâlâdan umarak, Kadir gecesini ihya edenin geçmiş günahları affolur.) [Buhari, Müslim]
(Kadir gecesini Ramazanın son on gününde arayın.) [Müslim]
(Kadir gecesi sabahı güneş şuasız olarak doğar. Yükselinceye kadar sanki büyük bir tabak gibidir.) [Müslim]
AŞURE GÜNÜ:
Muharrem ayının onuncu günü Aşure günüdür. Muharrem ayı, Kur’an-ı kerimde, kıymet verilen dört aydan biridir. Hadis-i şerifte buyruldu ki:
(Aşure günü Nuh aleyhisselamın gemisi, Cudi dağına indirildi. O gün Nuh ve yanındakiler, ALLAHü teâlâya şükür için oruçlu idiler. Hayvanlar da hiç bir şey yememişti. ALLAHü teâlâ denizi, beni İsrail için, Aşure günü yardı. Yine Aşure günü ALLAHü teâlâ Âdem aleyhisselamın ve Yunus aleyhisselamın kavminin tevbesini kabul etti. İbrahim aleyhisselam da o gün doğdu.) [Taberani]
Peygamber efendimiz bir gün öğleye doğru buyurdu ki:
(Herkese duyurun! Bugün bir şey yiyen, akşama kadar yemesin, oruçlu gibi dursun! Bir şey yemeyen de oruç tutsun! Çünkü bugün Aşure günüdür.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud]
Aşure günü hakkında birkaç hadis-i şerif meali daha:
(Aşure günü oruç tutanın, bir yıllık günahları affolur.) [Müslim, Tirmizi, İ. Ahmed, Taberani]
(Aşurenin faziletinden faydalanın! Bu mübarek günde oruç tutan, melekler, peygamberler, şehidler ve salihlerin ibadetleri kadar sevaba kavuşur.) [Şir’a]
(Aşure günü, ilim öğrenilen veya zikredilen bir yerde, biraz oturan, Cennete girer.) [Şir’a]
(Aşure günü, on Müslümana selam veren, bütün Müslümanlara selam vermiş gibi sevaba kavuşur.) [Şir’a]
(Aşure günü, aile efradının nafakasını geniş tutanın, bütün yıl nafakası geniş olur.) [Beyheki]
MİRAC GECESİ:
Mirac, merdiven demektir. Resulullah efendimizin göklere çıkarıldığı, bilinmeyen yerlere götürüldüğü gecedir. Recebin 27. gecesidir. İsra suresinin ilk âyet-i kerimesinde, Mirac bildirilmektedir. Mirac gecesini ibadetle gündüzünü de oruçla geçirmelidir. İki hadis-i şerif meali:
(Bu gece, iyi amel eden için yüz yıllık mükâfat vardır.) [İ. Gazali, Ebu Musa el-Medeni]
(Recebin 27. günü oruç tutana, 60 yıllık oruç sevabı verilir.) [İ. Gazali, Ebu Musa el-Medeni]
TERVİYE VE AREFE GÜNÜ:
Arefe günü, Kurban bayramından önceki gündür. Terviye, Arefe gününden bir önceki güne denir. Birkaç hadis-i şerif meali:
(Terviye günü oruç tutan ve günahtan sakınan Müslüman Cennete girer.) [Ramuz]
(Arefe günü tutulan oruç, geçmiş ve gelecek yılın günahlarına kefaret olur.) [Müslim]
(Arefe günü [Besmeleyle] bin İhlâs okuyanın günahları affolup duası kabul olur.) [Ebuşşeyh]
(Arefe günü, kulağına, gözüne ve diline sahip olan mağfiret olur.) [Taberani]
(Şeytan, Arefe gününden başka bir günde daha zelil, hakir ve kinli görülmez.) [İ. Malik]
(Arefe ne güzel gündür. O gün rahmet kapıları açılır.) [Deylemi]
(Arefe gününe hürmet edin! Arefe, ALLAHü teâlânın kıymet verdiği bir gündür). [Deylemi]
MUHARREM AYI VE HİCRİ YILBAŞI:
Muharrem ayının birinci gecesi, Müslümanların kameri yılbaşı gecesidir. Muharrem ayı, Zilkade, Zilhicce ve Receb ile beraber Kur'an-ı kerimde kıymet verilen dört aydan biridir. (Tevbe 36)
Müslümanlar, kendi yılbaşı gecelerinde ve günlerinde müsafeha ederek, mektuplaşarak tebrikleşir. Birbirlerini ziyaret eder, hediye verirler. Yılbaşını mecmua ve gazetelerle kutlarlar. Yeni senenin, birbirlerine ve bütün Müslümanlara hayırlı ve bereketli olması için dua ederler. Büyükleri, akrabayı, âlimleri evinde ziyaret edip dualarını alırlar. O gün, bayram gibi temiz giyinirler. Fakirlere sadaka verirler. (S. Ebediyye)
Muharrem ayı ile ilgili birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ayların efendisi Muharrem, günlerin efendisi Cuma’dır.) [Deylemi]
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, ALLAH’ın ayı Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farzlardan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır.) [Müslim, İbni Mace, Tirmizi, Nesai]
(Nafile oruç tutacaksan Muharrem ayında tut; çünkü o, ALLAH’ın ayıdır. O ayda bir gün vardır ki, O günde ALLAH geçmiş kavimlerden birinin tevbesini kabul etti. Yine o gün tevbe edenlerin günahlarını da affeder.) [Tirmizi]
REGAİB GECESİ:
Receb-i şerifin ilk Cuma gecesine Regaib gecesi denir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, daha kıymetli oluyor. ALLAHü teâlâ, bu gecede, mümin kullarına, ragibetler, yani ihsanlar, ikramlar yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua red olmaz ve namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir.
Perşembe günü oruç tutup gecesini de ihya etmek çok sevabdır. Perşembeyle birlikte, Cuma günü de oruç tutmakta mahzur yoktur. (Gunye)
İki hadis-i şerif meali:
(Receb'in ilk Cuma gecesini [Regaib gecesini] ihya edene, kabir azabı yapılmaz. Duaları kabul edilir.) [S. Ebediyye]
(Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez: Regaib gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi, Ramazan bayramı ve Kurban bayramı gecesi.) [İ. Asakir]
CUMA GÜNÜ VE GECESİ:
Cuma, müminlerin bayramıdır. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cumadan faziletli bayram yoktur ve o günkü iki rekât namaz, Cuma günü dışındaki bin rekâttan efdaldir.) [Deylemi]
(ALLAHü teâlânın indinde günlerin seyyidi Cuma’dır, kurban ve Ramazan bayramı gününden de kıymetlidir. Cuma gününün beş hasletinden biri; ALLAH, Âdem’i Cuma günü yarattı. Dünyaya o gün indirildi, o gün vefat etti.) [Buhari, İ. Ahmed]
(Musa aleyhisselam dedi ki: Ya Rabbi! Bana cumartesi gününü verdin, MUHAMMED aleyhisselamın ümmetine hangi günü vereceksin? Onlara Cuma gününü vereceğim, buyuruldu. İlahi! Cuma gününün kıymeti ve sevabı ne kadardır diye sordu. Ey Musa! Cuma günü yapılan bir ibadete, cumartesi günü yapılan yüz bin ibadet sevabı vardır, buyuruldu. Bunun üzerine Musa aleyhisselam, ya Rabbi! Beni MUHAMMED aleyhisselamın ümmetinden eyle diye dua eyledi.) [Ey Oğul İlmihali]
(Cumartesi günü Musa aleyhisselamın ümmetine, Pazar günü İsa aleyhisselamın ümmetine verildiği gibi, Cuma günü de, Müslümanlara verildi. Bugün, Müslümanlara hayır, bereket, iyilik vardır.) [R. Nasıhin]
NETİCE: Görüldüğü gibi, bütün mübarek gün ve geceler, hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Bu gün ve gecelere uydurma diyenlerin, bu sözlerinin uydurma olduğu meydandadır.
"Bugün size dîninizi (zaferi gerçekleştirmek ve şeriatını tamamlamak sûretiyle)kemâle erdirdim.(Sizi câhiliyye karanlığından İslâm nûruna çıkarmak sûretiyle) üzerinize nimetimi tamamladım ve dîn olarak da size İslâm'ı seçtim (siz de İslâm'ı kendiniz için dîn seçin)."(Mâide Sûresi: 3)
Biz deriz ki, eğer bu kutlama dînin kemâlinden olsaydı, Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in vefâtından önce olması gerekirdi. Dînin kemâlinden değilse, bu takdirde dînden olması mümkün değildir. Çünkü ALLAH Teâlâ; "Bugün size dîninizi (zaferi gerçekleştirmek ve şeriatını tamamlamak sûretiyle)kemâle erdirdim" buyurmaktadır.
Her kim, Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in vefâtından sonra ortaya çıkmış olmasına rağmen, bu kutlamanın dînin kemâlinden olduğunu iddiâ ederse, onun bu sözü yukarıdaki âyeti yalanlamayı içerir.
Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlayanlar, bu hareketleriyle Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'i yüceltmek,onu sevdiklerini göstermek ve Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlamada o duygu için gayretlerine canlılık kazandırmak istediklerinde şüphe yoktur.
Bütün bunlar, ibâdettir; Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'i sevmek, ibâdettir. Hatta bir insan, Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'i nefsinden, evlâdından, babasından ve insanların hepsinden daha çok sevmedikçe tam îmân etmiş olmaz.
Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'i yüceltmek, ibâdettir. Aynı şekilde onun şeriatına meyletmek olan onun aşkıyla yanıp tutuşmak da yine dîndendir.
O halde, ALLAH Teâlâ'ya tevessülde bulunmak ve Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'i yüceltmek için onun doğum gününü kutlamak, ibâdettir.Bu kutlama, ibâdet olduğuna göre, onda olmayan bir şeyi ALLAH'ın dînine yerleştirmek, kesinlikle câiz değildir. Bu sebeple Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlamak, bid'at ve haramdır. Üstelik bu kutlamada ne şeriatın, ne hissin, ne de aklın onayladığı büyük çirkinlikler olduğunu işitmekteyiz.
Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlayanlar, içerisinde Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem- hakkında aşırıya giden kasîdeleri, nağmelerle söylemektedirler. Öyle ki bu kimseler, Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'i ALLAH'tan daha büyük bir hale getirmişlerdir. Bu durumdan ALLAH'a sığınırız.
Yine, Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlayanlardan kimisinin akılsızlıklarını ve saçmalıklarını işitmekteyiz.
Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in doğduğu kıssayı okuyan (mevlidhân), "Mustafa dünyaya geldi" dediği anda herkes tek kişinin ayağa kalktığı gibi ayağa kalkarak; "şu anda Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in rûhu aramıza geldi, ona saygı göstermek için ayağa kalkalım" demektedirler. Bu hareket, aptallığın ve akılsızlığın tâ kendisidir.
Sonra bu kimselerin ayağa kalkmaları âdâbtan değildir. Çünkü Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem- kendisi için ayağa kalkılmasını çirkin görürdü.
Rasûlullah-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in ashâbı, insanlar içerisinde onu en çok sevenler olmalarına ve onu bizden daha fazla yüceltmelerine rağmen, o hayatta olduğu halde kendisi için ayağa kalkılmasını çirkin görmesinden dolayı onun için ayağa kalkmadıklarına göre, uydurma hayallerle ayağa kalkan bu insanlara ne demeli?
Bu bid'at, yani Peygamber-sallALLAHu aleyhi ve sellem-'in doğum gününü kutlama bid'atı, asırların en hayırlısı olan ilk üç asır (sahâbe, tâbiîn ve etbâut-tâbiîn asrı) geçtikten sonra meydana gelmiş ve bu bid'atla birlikte dînin esasıyla ters düşen bu çirkin şeyler meydana gelmiştir. Bunun yanında erkeklerle kadınların birbirine karışması gibi daha başka çirkin şeyler meydana gelmiştir.__________________________________________________ ____________________
MUHAMMED b. Salih el-Useymîn'in fetvâ ve risâleleri.Cilt: 2. Sayfa: 298-300[/COLOR][/SIZE][/FONT]
----------------
Ebu Davut’un mesned'inde rivayetine göre:
Bir adam Rasûlullah(s.a.v)’ın mescidine girdi. Farzı kıldıktan sonra kalkıp sünneti kılmaya başlamak üzere iken Hz. Ömer ona:
”Otur farz ile nafile arasında bir ara ver, bizden öncekiler böyle yapmamakla helak oldular”, dedi. Bunun üzerine ALLAH Rasulu:”Ey hattap oğlu ALLAH seni doğruya isabet ettirdi.” buyurdu. Hz. Ömer nafileyi farza hemen bitiştirerek hepsinin farz olduğu imajını ortadan kaldırmak istiyordu. El-ibda S:40
Bugün camilerde sünnete uymayan ibadet adına birçok bidatler işlenmektedir. Farzlar kılındıktan sonra herkes aynı yerde hemen kalkıp nafileye-sünnete duruyorlar. Bu durumun, biraz önce Hz. Ömer’in (r.a.)den rivayet eden sünnete aykırı olduğu bir gerçektir.
Ayrıca mescit ve camilerde işlenen bidatlerden biride selamdan sonra müezzin komutla tesbih çektirmesidir. Bilindiği gibi peygamberimizin asr-ı saadetinde böylesi bir uygulama asla olmamıştır. Asr-ı saadeti takip eden diğer asırlarda da komutla tespih çekilmemiştir. Çok sonra böyle bir bidat ortaya çıktı. Kim tarafından ve nasıl ortaya çıktığını biinmemekle beraber , Osmanlı'nın son dönemlerinde çıktığı tahmin edilmektedir.
Denildiği gibi bir deli kuyuya bir taş atar kırk akıllı onu çıkaramaz. Dinde bidatler hep böyle yerleşmiştir. Biri, işgüzarlık olsun kendini topluma ağıra satmak gibi mahsus bir niyetin saikasıyla yeri olmadığı halde ibadet(!) ambalajlı bir davranışta bulunur, bir başkası onu taklit eder birkaç defa tekrarlanırsa artık o yerleşik bir ibadet vasfını kazanır.
Hele buna karşı çıkılmadan uzun bir müddet üzerinden geçerse artık ona karşı çıkmak büyük bir suç , vahabilik , mezhebsizlik hatta dinsizlik telakki edilir. Bundan dolayıdır ki, bazı âlimler şöyle demişler: bidat (din adına uydurulan ibadetler) günah olan işlerden şeytana daha sevimlidir. Çünkü insanlar günahlardan tevbe etmesini düşünebilir de ama bidatten tevbe etmesini düşünmez.
Camilerde cemaatle kılınan namazlarda işlenen bid’atleri ki, bunların başına müezzin komutu ele alıp yüksek bir sesle tesbih ve duaları haykırması cemaate kavuşmayan sonradan gelen namazları kılanların kıraatlerini şaşırmasına yol açması büyük bir suçtur, günahtır.
Müezzinlerin sesli zikir ve tesbih çektirmelerinden dolayı namazdaki kıratı şaşırmamak çok çok zordur. Bu günah müezzinlikten sevap bekleyenlerin hanesine yazılacaktır .
“Her bid’at bir Sünneti öldürür.” Çünkü: Selamdan sonra her fert Müslüman’ın yapacağı zikirleri müezzin baskın bir sesle onları yapıyor artık cemaatın ağzı kilitleniyor ve herkes müezzinin güzel nağmesini dinliyor ve halk o zikirden mahrum kalıyor. İşte bu Bid’at fertlerin bu zikir sünnetini öldürmüş oluyor.
“İkame-i Salat” denildiği zaman; farz namazlarının cemaatle kılınmasıdır. Bu da müezzinin bir ezan bir kamet getirmesi imamın tekbirle namaza girip selamla namazdan çıkmasıdır.
Nafileler zikirler tesbihler dualar fertlerin şahsi ibadetleridir. Cemaat namazıyla alakası yoktur. Namazdan sonra müezzini cemaati tutması onları temsilen zikir etmesi, tesbih çektirmesi, çok çirkin bir bid’attır.
Sahabe döneminde Rasûlullah(s.a.v)ın zamanında olmayan uydurulmuş bir ibadet şekline İbn-i Mesud nasıl karşı çıktığına, ibadet ve mescidi bid’atlardan arındırmanın gereğini vurgulayan şu hadise bir delil olarak karşımıza çıktığını görmekteyiz:
“Bize el-Hakem İbnu’l –Mübarek haber verip (dedi ki) bize Amr b.Yahya haber verip dedi ki; babasından (naklen) şöyle rivayet ederken duydum:
(babam) dedi ki sabah namazından önce Abdullah b.Mesud’un kapısının önünde otururduk. Çıktığımızda, onunla beraber mescide giderdik. Neyse (bir gün) Ebû Mûsa el-Eş’arî yanımıza geldi ve; ”Ebû Abdirrahman (yani Abdullah b. Mesud) şimdiye kadar yanınıza çıktı mı?” dedi.
”Hayır” dedik. O da bizimle beraber oturdu. Nihayet Abdullah çıktı. Çıkınca toptan ona ayağa kalktık. Sonra Ebû Musa ona şöyle dedi:
”Ebu Abdirrahman! Biraz önce mescide yadırgadığım bir durum gördüm. Ama yinede ALLAH a şükür. Hayırdan başka bir şey görmüş değilim".
(Abdullah) “nedir o?” diye sordu. O da:
”Yaşarsan birazdan göreceksin” dedi (ve) şöyle devam etti ”Mescide halkalar halinde oturmuş namazı bekleyen bir topluluk gördüm. Her halkada(İdareci) bir adam, (halkadakilerinin)ellerinde de çakıl taşları var. (idareci): ”Yüz defa ALLAH-u Ekber deyin” diyor, onlarda yüz defa ALLAH-u Ekber diyorlar. Sonra yüz defa Lâ İlahe İllALLAH deyin diyor, onlarda yüz defa La İlahe İllALLAH diyorlar. Yüz defada SubhanALLAH deyin diyorlar.” (Abdullah b.Mesud);Peki onlara ne dedin? Dedi.
Senin görüşünü bekleyerek –veya “senin emrini bekleyerek” –onlara bir şey söylemedim.” dedim. Dedi ki;
onlara kötülüklerini sayıp (hesap etmelerini) emretseydin ve (bununla) iyiliklerin hiçbir şeyinden zayi edilmeyeceğine dair onlara güvence verseydin ya! dedi. Sonra gitti, bizde onunla beraber gittik Nihayet o, bu halkalardan birine geldi, başlarında durdu ve şöyle dedi:
”Bu yaptığınızı gördüğüm nedir?” Dediler ki;
Ebu Abdirrahman! (Bunlar) çakıl taşları. Onlarla ALLAH-u Ekber, La ilahe İllALLAH ve Subhanallh deyişleri sayıyoruz.” (Bunun üzerine Abdullah b.Mesûd) dedi ki;
artık kötülüklerinizi sayıp (hesap edin!)Ben iyiliklerinizden hiçbir şeyin zayi edilmeyeceğine kefilim. Yazıklar olsun size! Ey Ümmet-i MUHAMMED, ne çabuk helak oldunuz. Peygamberimizin (sav) şu sahabesi(içinizde hala) bolca bulunmakta. İşte onun elbiseleri, (henüz) eskimemiş: kabları, (henüz) kırılmamış. Canım elinde olan (ALLAH’a) yemin olsun ki, sizler kesinlikle (ya) MUHAMMED’in daha doğru yolda olan bir din üzerindesiniz. Onlar;
’’VALLAHi, Ebu Abdirrahman, biz, başka bir şey değil, sadece hayrı (elde etmeyi) istedik’’ dediler. (O da) şöyle karşılık verdi; Hayrı (elde etmek) isteyen niceleri vardır ki onu hiç elde etmeyeceklerdir. Rasûlullah(s.a.v) (sav) bize haber vermiştir ki; Kur’an’ı okuyacak olan bir topluluğun (bu okuyuşları sadece dilde kalacak),onların köprücük kemiklerine ileriye geçmeyecek. VALLAHi, bilmiyorum, belki onların çoğu sizdendir.'’ Sonra (Abdullah) onlardan yüz çevirdi.(Amr b. Yahya’nın dedesi) Amr b. Selime, bundan sonra şöyle dedi: Bu halkalardaki (insanların) tamamını, en-Nehrevân olayında, haricilerin yanında bize karşı vuruşurken gördük.
Sünen-i Darimi
KANDİL GECELERİ BİD'AT'Çİ NİCELERİ
http://www.tevhidaslanlari.com/forum/showthread.php?t=2262http://tevhidiyol.te.funpic.de/index.php?board=88.0
http://www.tevhidaslanlari.com/forum/forumdisplay.php?f=199
Kandil geceleri uydurma değildir
Hayır, kesinlikle doğru değildir. Hepsini Peygamber efendimiz bildirmiştir.
Mübarek geceler, İslam dininin kıymet verdiği gecelerdir. ALLAHü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, bazı gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki, dua ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibadet yapması, dua ve tevbe etmeleri için bu geceleri sebep kılmıştır. (S. Ebediyye)
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Ahiret yolcusunun, ibadetle ihya edilmesi kuvvetle müstehab olan mübarek geceleri boş geçirmesi uygun değildir; çünkü bunlar hayır mevsimleri ve kârı bol olan gecelerdir. Kazançlı mevsimleri ihmal eden tüccar, bir kâr sağlayamadığı gibi, mübarek geceleri gafletle geçiren ahiret yolcusu da maksada ulaşamaz. (İhya)
MEVLİD GECESİ:
Mevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiulevvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimiz nübüvvetten sonra, her yıl, bu geceye önem verirdi. Her Peygamberin ümmeti, kendi Peygamberinin doğum gününü bayram yapmıştı. Bugün de, Müslümanların bayramıdır. Neşe ve sevinç günüdür. (Mevâhib-i ledünniyye)
İslamiyet’te doğum gününü kutlamak, ALLAHü teâlâya şükretmek vardır. Peygamber efendimiz, Pazartesi günü oruç tutardı. Sebebini sorduklarında, (Bugün dünyaya geldim. Şükür için oruç tutuyorum) buyurdu. (H. S. Vesikaları)
Mevlidi, erkek kadın karışık olmadan, çalgı ve başka haram karıştırmadan, ALLAH rızası için okumak, salevat-ı şerife getirmek, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmek müstehabdır. (Nimet-ül-kübra, Hadika, M. Nasihat)
Bu gece, O doğduğu için sevinenler affedilir. Bu gecede, Resulullah doğduğu zaman görülen hâlleri, mucizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevabdır. Kendisi de anlatırdı. Eshab-ı kiram da, bir yere toplanıp anlatırlardı. (S. Ebediyye)
Mevlid gecesi, Kadir gecesinden sonra en kıymetli gecedir; hatta Mevlid gecesinin Kadir gecesinden de kıymetli olduğunu bildiren âlimler de vardır. El-mukni, El-miyar ve Tenvir-ül-kulub kitaplarında Mevlid gecesinin Kadir gecesinden kıymetli olduğu bildiriliyor. (Ed-dürer-ül-mesun)
Birkaç hadis-i şerif meali:
(Beni ana-baba, evlat ve herkesten daha çok sevmeyen, mümin olamaz.) [Buhari]
(Bir şeyi çok seven, elbette onu çok anar.) [Deylemi] (Resulullahı seven de onu çok anar.)
(Peygamberleri anmak, hatırlamak ibadettir.) [Deylemi] (Mevlid okumak da, Resulullahı hatırlamaktır. Muteber kitaplarda, Peygamberimizin de önem verdiği açıkça yazılı olan bu mübarek gecede, Peygamber efendimizi anmaya, nasıl uydurma denebilir?)
BERAT GECESİ:
Şaban ayının 15. gecesidir. Tefsirlerde Kur’an-ı kerimin, Levh-il-mahfuza bu gece indirildiği bildirilmektedir. Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:
(Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu [Kur’anı] mübarek bir gecede indirdik. Elbette biz insanları uyarmaktayız.) [Duhan 2,3]
Her yıl, Berat gecesinde, o yılda olacak şeyler, ameller, ömürler, ölüm sebepleri, yükselmeler, alçalmalar, yani her şey Levh-i mahfuzda yazılır. Resulullah efendimiz, bu gece, çok ibadet, çok dua ederdi. Şaban ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğu zaman Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Şaban, öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gafildir. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini isterim.) [Nesai]
Birkaç hadis-i şerif meali daha: (Şabanın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece ALLAHü teâlâ buyurur ki: “Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızk isteyen yok mu, rızk vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim” Bu hâl, sabaha kadar devam eder.) [İbni Mace]
(ALLAHü teâlâ, Şaban’ın 15. gecesinde müşrik ve müşahin hariç herkesi affeder.) [İbni Mace] (Müşahin, bid’at ehli demektir.)
(Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua, reddolmaz. Ramazan ve Kurban bayramının birinci gecesi, Berat ve Arefe gecesi.) [İsfehani]
(ALLAHü teâlâ, Şaban’ın yarısının [Berat] gecesinde, dünya semasına tecelli eder. Benikelb kabilesinin koyunlarının kıllarından daha çok kimsenin günahlarını affeder.) [İbni Mace, Tirmizi]
(ALLAHü teâlâ, Şaban ayının 15. gecesinde rahmetiyle tecelli ederek kendisine şirk koşan ve Müslüman kardeşine kin güdenler hariç herkesi affeder.) [İbni Mace]
Hazret-i Âişe validemiz, (Ya ResulALLAH, ALLAHü teâlâ seni günah işlemekten muhafaza buyurduğu halde, neden Berat gecesinde çok ibadet ettin?) diye sual etti. Peygamber efendimiz, cevaben buyurdu ki:
(Şükredici kul olmayayım mı? Bu yıl içinde doğacak her çocuk, bu gece deftere geçirilir. Bu yıl içinde öleceklerin isimleri, bu gece özel deftere yazılır. Bu gece herkesin rızkı tertip olunur. Bu gece herkesin amelleri ALLAHü teâlâya arz olunur.) [Gunye]
KADİR GECESİ:
Ramazan-ı şerif ayı içinde bulunan en kıymetli gecedir. Bazı âlimlere göre Mevlid gecesinden sonra en kıymetli gecedir. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(ALLAHü teâlâ, Kadir gecesini ümmetime hediye etti, ondan önce kimseye vermedi.) [Deylemi]
(İnanarak ve sevabını ALLAHü teâlâdan umarak, Kadir gecesini ihya edenin geçmiş günahları affolur.) [Buhari, Müslim]
(Kadir gecesini Ramazanın son on gününde arayın.) [Müslim]
(Kadir gecesi sabahı güneş şuasız olarak doğar. Yükselinceye kadar sanki büyük bir tabak gibidir.) [Müslim]
AŞURE GÜNÜ:
Muharrem ayının onuncu günü Aşure günüdür. Muharrem ayı, Kur’an-ı kerimde, kıymet verilen dört aydan biridir. Hadis-i şerifte buyruldu ki:
(Aşure günü Nuh aleyhisselamın gemisi, Cudi dağına indirildi. O gün Nuh ve yanındakiler, ALLAHü teâlâya şükür için oruçlu idiler. Hayvanlar da hiç bir şey yememişti. ALLAHü teâlâ denizi, beni İsrail için, Aşure günü yardı. Yine Aşure günü ALLAHü teâlâ Âdem aleyhisselamın ve Yunus aleyhisselamın kavminin tevbesini kabul etti. İbrahim aleyhisselam da o gün doğdu.) [Taberani]
Peygamber efendimiz bir gün öğleye doğru buyurdu ki:
(Herkese duyurun! Bugün bir şey yiyen, akşama kadar yemesin, oruçlu gibi dursun! Bir şey yemeyen de oruç tutsun! Çünkü bugün Aşure günüdür.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud]
Aşure günü hakkında birkaç hadis-i şerif meali daha:
(Aşure günü oruç tutanın, bir yıllık günahları affolur.) [Müslim, Tirmizi, İ. Ahmed, Taberani]
(Aşurenin faziletinden faydalanın! Bu mübarek günde oruç tutan, melekler, peygamberler, şehidler ve salihlerin ibadetleri kadar sevaba kavuşur.) [Şir’a]
(Aşure günü, ilim öğrenilen veya zikredilen bir yerde, biraz oturan, Cennete girer.) [Şir’a]
(Aşure günü, on Müslümana selam veren, bütün Müslümanlara selam vermiş gibi sevaba kavuşur.) [Şir’a]
(Aşure günü, aile efradının nafakasını geniş tutanın, bütün yıl nafakası geniş olur.) [Beyheki]
MİRAC GECESİ:
Mirac, merdiven demektir. Resulullah efendimizin göklere çıkarıldığı, bilinmeyen yerlere götürüldüğü gecedir. Recebin 27. gecesidir. İsra suresinin ilk âyet-i kerimesinde, Mirac bildirilmektedir. Mirac gecesini ibadetle gündüzünü de oruçla geçirmelidir. İki hadis-i şerif meali:
(Bu gece, iyi amel eden için yüz yıllık mükâfat vardır.) [İ. Gazali, Ebu Musa el-Medeni]
(Recebin 27. günü oruç tutana, 60 yıllık oruç sevabı verilir.) [İ. Gazali, Ebu Musa el-Medeni]
TERVİYE VE AREFE GÜNÜ:
Arefe günü, Kurban bayramından önceki gündür. Terviye, Arefe gününden bir önceki güne denir. Birkaç hadis-i şerif meali:
(Terviye günü oruç tutan ve günahtan sakınan Müslüman Cennete girer.) [Ramuz]
(Arefe günü tutulan oruç, geçmiş ve gelecek yılın günahlarına kefaret olur.) [Müslim]
(Arefe günü [Besmeleyle] bin İhlâs okuyanın günahları affolup duası kabul olur.) [Ebuşşeyh]
(Arefe günü, kulağına, gözüne ve diline sahip olan mağfiret olur.) [Taberani]
(Şeytan, Arefe gününden başka bir günde daha zelil, hakir ve kinli görülmez.) [İ. Malik]
(Arefe ne güzel gündür. O gün rahmet kapıları açılır.) [Deylemi]
(Arefe gününe hürmet edin! Arefe, ALLAHü teâlânın kıymet verdiği bir gündür). [Deylemi]
MUHARREM AYI VE HİCRİ YILBAŞI:
Muharrem ayının birinci gecesi, Müslümanların kameri yılbaşı gecesidir. Muharrem ayı, Zilkade, Zilhicce ve Receb ile beraber Kur'an-ı kerimde kıymet verilen dört aydan biridir. (Tevbe 36)
Müslümanlar, kendi yılbaşı gecelerinde ve günlerinde müsafeha ederek, mektuplaşarak tebrikleşir. Birbirlerini ziyaret eder, hediye verirler. Yılbaşını mecmua ve gazetelerle kutlarlar. Yeni senenin, birbirlerine ve bütün Müslümanlara hayırlı ve bereketli olması için dua ederler. Büyükleri, akrabayı, âlimleri evinde ziyaret edip dualarını alırlar. O gün, bayram gibi temiz giyinirler. Fakirlere sadaka verirler. (S. Ebediyye)
Muharrem ayı ile ilgili birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ayların efendisi Muharrem, günlerin efendisi Cuma’dır.) [Deylemi]
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, ALLAH’ın ayı Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farzlardan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır.) [Müslim, İbni Mace, Tirmizi, Nesai]
(Nafile oruç tutacaksan Muharrem ayında tut; çünkü o, ALLAH’ın ayıdır. O ayda bir gün vardır ki, O günde ALLAH geçmiş kavimlerden birinin tevbesini kabul etti. Yine o gün tevbe edenlerin günahlarını da affeder.) [Tirmizi]
REGAİB GECESİ:
Receb-i şerifin ilk Cuma gecesine Regaib gecesi denir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, daha kıymetli oluyor. ALLAHü teâlâ, bu gecede, mümin kullarına, ragibetler, yani ihsanlar, ikramlar yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua red olmaz ve namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir.
Perşembe günü oruç tutup gecesini de ihya etmek çok sevabdır. Perşembeyle birlikte, Cuma günü de oruç tutmakta mahzur yoktur. (Gunye)
İki hadis-i şerif meali:
(Receb'in ilk Cuma gecesini [Regaib gecesini] ihya edene, kabir azabı yapılmaz. Duaları kabul edilir.) [S. Ebediyye]
(Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez: Regaib gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi, Ramazan bayramı ve Kurban bayramı gecesi.) [İ. Asakir]
CUMA GÜNÜ VE GECESİ:
Cuma, müminlerin bayramıdır. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Cumadan faziletli bayram yoktur ve o günkü iki rekât namaz, Cuma günü dışındaki bin rekâttan efdaldir.) [Deylemi]
(ALLAHü teâlânın indinde günlerin seyyidi Cuma’dır, kurban ve Ramazan bayramı gününden de kıymetlidir. Cuma gününün beş hasletinden biri; ALLAH, Âdem’i Cuma günü yarattı. Dünyaya o gün indirildi, o gün vefat etti.) [Buhari, İ. Ahmed]
(Musa aleyhisselam dedi ki: Ya Rabbi! Bana cumartesi gününü verdin, MUHAMMED aleyhisselamın ümmetine hangi günü vereceksin? Onlara Cuma gününü vereceğim, buyuruldu. İlahi! Cuma gününün kıymeti ve sevabı ne kadardır diye sordu. Ey Musa! Cuma günü yapılan bir ibadete, cumartesi günü yapılan yüz bin ibadet sevabı vardır, buyuruldu. Bunun üzerine Musa aleyhisselam, ya Rabbi! Beni MUHAMMED aleyhisselamın ümmetinden eyle diye dua eyledi.) [Ey Oğul İlmihali]
(Cumartesi günü Musa aleyhisselamın ümmetine, Pazar günü İsa aleyhisselamın ümmetine verildiği gibi, Cuma günü de, Müslümanlara verildi. Bugün, Müslümanlara hayır, bereket, iyilik vardır.) [R. Nasıhin]
NETİCE: Görüldüğü gibi, bütün mübarek gün ve geceler, hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Bu gün ve gecelere uydurma diyenlerin, bu sözlerinin uydurma olduğu meydandadır.