29 Şubat 2012

İDAMLIĞIM, İLMEĞİM BOYNUMDA

İDAMLIĞIM, İLMEĞİM BOYNUMDA
Sömürüden çıkmış bir kentin lisan- ı haliyim.
Küçük puntolarla yazılmış büyük bir sonun eşiğinde savuruyorum kendimi. Büyük puntolarla yazılmış küçük bir hayalin hükümranlığındayım. İdamlığım, ilmeğim boynumda…
Bir elin ucunda son nefeslerim.
Güneşin yüzünü görmeyen mahkûmluğum asılsız gölgelerin içine gömdü irikıyım ütopyalarını.  
Satır sayısı bilinmez yaşam kitabımın.
Bağlaçlarla bağlandım hayata.
Şimdi bir kesme işareti ile koparılmayı bekliyorum.
Satırlardan düşene dek devam  edecek cümlem…
Acıdan dolma bir masaldan, satır arasına gözyaşlarımla mim düşüyorum. Dili binlerce kez sürçmüştür mutluluğun.
Yakasına çengelli iğne ile bağlanan mutsuzluklardan lâl olmuştur.
Buna rağmen iç cebimde sakladığım mutlu hayat tariflerini uygulamaya çalışıyorum. Tutturamıyorum kıvamı…
Geceden biraz siyah alıyorum azığıma, gündüzün en aydınlık yanından biraz beyaz…
En gecemle en gündüzümü uluyorum birbirine.
Şimdi gri bir günün sınırları içindeyim.
Sınır ötem yok.
Ayağı aksayan serzenişler çarpıyor kulaklarıma.
 Sığınaklardayım…
Düşlerimi çok görenlerden saklanıyorum, düşsüzlüğe esir düşmemek için. Mutluluk hikâyelerime sırmalı bir kanat takıp Kafdağı ardına gönderiyorum.
 Üç boyutlu resimlerden çıkarıyorum kendimi.
 Üç nokta içine hapsediyorum.
Beynimin duvarlarına Şubat hüznüyle çarpan geçirilmemiş cinnetleri resmediyorum.
Ayazın iliklerime işlediği bir günde, garip ikilemler durağındayım.
 Yine gözlerimden kan sızıyor, bileklerimden yaş damlıyor.
Ağıtlarımın içinde zindanlar saklı.
Dilim zindanlarıma gardiyan.
 İçim zanlı.
Avuç içlerimde katranlı gözyaşı…
Toprak kokan sokaklarda arıyorum toprak rengi gözlerimi.
 Yüzüme çarpıyor sonbaharda sararan yaprak matemleri.
Sabahsız gecelerde hezeyan dolanır seciyeme.
Devasa bir hüznün sahibiyim.
Minyatürleştiremedim hüznü…
Ellerim salınıyor yasaklı mektuplara.
Hadi kepenk çekin ellerime.
Gözlerimin kirpik tutsaklığı devam ediyor.
Ey kelimelerini zırhlarını giyip taşıyan!
Kınından çıkar öldürücü cümlelerini.
Zaten en fazla bir-iki yazılık ömrüm var.
Ölümümü avuçlasan ne olur ki?
Mahlasım acıya dipnot düşülmüş bir hayalin sıfatıdır.
An gelir firaka adanmış bir türkü can bulur dilimde.
An gelir, tüm sesler can verir…
Mahkûmluğum tükenmez. Zanlıyım… Mazlumum…
Şimdi; idam sehpasında, ilmeğim boynumda,
Sondan nefeslerimi sayıyorum. Musallaya dönüyorum yüzümü.
Hüzne bulanmış bir kefen biçilmiş düşlerime.
Minyatürleştiremediğim hüznüm cesedime yama yapılacak…
İşte geldi cellât…
Adım adım yaklaşıyor sandalyeme.
Şimdi son adım. Elleri ölümüm üzerinde.
Hayata düşüyorum son noktamı.
Ve hayat satırlarım ölümle süsleniyor;
Son…

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...