CAMİU’S-SAĞİR VE TERCEMESİ -IV
27- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hacca giden bir kimsenin bineği olan deve, bir ayağını kaldırıp diğer ayağını yere indirirken, Hz. Allah o devenin kaldırıp indirdiği her adımına karşılık hacca giden kişi için bir sevap yazdırır. Bir günah sildirir. Yahut da varacağı makamın derecesini yükseltir.”[1]
28- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz haç yapılmadan evvel umre ibadetinin, yapılmasını nehiy etmiştir.”[2]
29- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ey Allah'ın Resulü, babam için haç ibadetini yapabilir miyim? Bu sual üzerine Hz. Peygamberimiz şöyle buyurdular:
"Evet, haç ibadetini de, umreyi de yapabilirsin."[3]
30- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Önce kendine, sonra da şebreme adındaki annenin yerine haç yapabilirsin.”[4]
31- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hacer'ül esvet ( Kabenin duvarında bulunan siyah taş ) Cennetten yeryüzüne inerken, sütten daha beyaz idi. Fakat orada bulanan ademoğlunun günahları yüzünden siyahlaşmıştır.”[5]
32- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Haç ibadetini yapmak ne güzel bir cihaddır.”[6]
33- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ya Ömer, bu siyah taşın yanında gözyaşları dökülür. (Bu sebeple de ebedi saadete kavuşulur.)[7]
34- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ey müminler. Haç ibadetini ifa etmeye acele ediniz. Çünkü her hangi biriniz yarın ne gibi engellerle karşılaşacağınızı bilemezsiniz.[8]
“Onlar için senin sırat-ı müstakiminde oturur ve onları saptırırım.”[9] âyet-i celîlesinin tefsirinde "sırat-ı müstakimi" hac yolu diye tefsir etmişlerdir. İnsanları menetmek için şeytân bu yol üzerinde oturur.[10]
35- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“(Savaş açmaktan aciz olan) yaşlı, küçük, zayıf ve kadınların savaşı, haç ve ömre ibadetlerini yapmaktır.”[11]
36- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hacer'ül esvet, Cennet taşlarından birisidir. Ondan başka yeryüzünde tek bir Cennet taşı yoktur. O, yeryüzüne inerken su gibi beyaz idi. Eğer cahiliyet devrindeki müşriklerin küfür kirleri onu kirletmemiş olsaydı, hasta olan her kişi, ellediği zaman, hastalığından kurtulurdu.”[12]
37- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hacer'ül esvet, Cennet'in değerli yakut taşlarından bembeyaz bir taştır. Fakat müşriklerin küfür kirleriyle kararmıştır. Kıyamet günü ulud dağı büyüklüğünde bembeyaz olarak gelecektir. (onu elleyen hacıların lehinde şahitlik edecektir.)”[13]
38- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hacer'ül esved, Allah'ın sağ olan kudret eline benzer. Onu kim ellerse, sanki Allah'ın kudret elinden tutup bütün emirlerini kabul etmek hususunda onunla bir anlaşma yapmış olur.”[14]
39- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Medine'nin tozları, cüzzam hastalığına devadır. (Bundan dola yi cüzzam hastalığı Medine’ye girmemiş ve asla da girmeyecektir.)”[15]
40- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“(Su, ateşi söndürdüğü gibi ) Medine'nin tozları da cüzzam hastalığının ateşini söndürür.”[16]
41- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“(Mekke’nin sınırı belli olan bölgesinde ) sırtlanı öldürmenin cezası, bir koçu kesip kurban etmektir. (Çünkü haram bölgesine sığınmış olan yabanı bir hayvan, Allah'ın himayesine sığınmış demektir.”[17]
Mukarreblerden, keşif ve keramet sahibi bir zât; Arafatta İblisi insan suretinde gördü. Baktı ki zayıf, benzi soluk, gözü yaşlı, kamburu çıkmış perişan bir vazıyettedir. Bunun üzerine bu zât İblise şöyle sordu:
“Niçin gözün yaşlıdır. Kim ağlattı seni? İblis:”
“Ticaret fikri olmaksızın hacıların Arafata çıkması. Baktım ki[18]
42- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“(Mekke'nin sınırı belli olan haram bölgesinde ) bir sırtlanı öldürmenin cezası, bir koç geyiği öldürmenin cezası bir koyun, tavşanı öldürmenin cezası bir oğlak, tarla faresini öldürmenin cezası ise dört aylık bir oğlaktır.”[19]
43- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hayf camiisinin çevresinde 71 peygamberin mukaddes türbeleri vardır.”[20]
44- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Arefe dağının ve minanın her yanı vakfe ibadetinin yapılmasına, müzdelifenin bütün çevresi ile Mekke'nin bütün yolları da kurban kesilmesine yetkili bir yerdir.”[21]
45- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Uranete denilen mevkinin dışında arafe dağının her yerinde, vakfe ibadeti yapılabilir. Muhassarının dışında müzdelifenin her yanında vakfe ibadeti yapılabilir. Minanın bütün çevresinde kurban kesilebilir.”[22]
46- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz (s.a.s.) zülhicce ayının 8. günün minbere çıkarak hutbe okuyup, hac ibadetinin farz, vacib, sünnet ve nasıl yapılacağını öğretirlerdi.”[23]
47- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz (s.a.s.) kabe’ye baktığı zaman, şöyle dua ederlerdi. "Allah'ım eviniz olan kabe’nin şerefini, büyüklüğünü, değerini, heybet ve güzelliğini artır.”[24]
48- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz (s.a.s.) kabenin etrafında tavaf yaparlarken, sadece Hacer'ül esvet'i ile yemani denilen duvara ellerlerdi.”[25]
maksatları yalnız Allah rızası için hac etmek emellerine ulaşır ve Allahu Teâlâ onları boş çevirmez, diye korktum ve işte buna üzülerek ağladım,” dedi. O zât:
“Ya seni zayıflatan şey nedir?” İblis:
“Hac yolunda atların (Hacıları getirmekten mütevellid) inleyip kişnemeleridir. Bu benim yolumda olsaydı benim için daha sevimli olurdu,” dedi. O zât.[26]
49- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz (s.a.s.) Cemre denilen çukurlara taş atarlarken, gidiş ve dönüşlerinde yaya olarak yürürlerdi.”[27]
50- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz (s.a.s.) Akabe Cemresine taş attığı zaman, dua etmek için, hiç durmadan diğerine geçerdi.”[28]
51- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz (s.a.s.) kabenin etrafında tavaf ederlerken her tavaf edişinde Hecer'ül esvet ve yemani adlı duvarı ellerlerdi.”[29]
52- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kim (haram bölgesinde ) sırda denilen bitkileri koparırsa, Hz. Allah o kimsenin başını cehennem ateşine sokar.”[30]
53- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz (s.a.s.) telbiye duasını okuyup bitirdikleri zaman, Allah'ın rıza ve mağrifetini dileyerek cehennem azabından Allah'ın rahmetine sığınırlardı.[31]
54- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz (s.a.s.) (Kabe kapısıyla Hacer'ül Esvet'in arasında altmış santimlik bir yükseklikte bulunan ) mültezim adlı bir sedire göğsünü ve yüzünü dokundururdu.”[32]
55- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şüphesiz Hacer'ül Esvet adlı kabenin taşı, kıyamet günü mahşer meydanına gelirken, her şeyi görecek iki gözü ve konuşacak bir dili olacaktır. Onu elleyen her hacının lehinde şahitlik yapacaktır.”[33]
“Ya benzini solduran nedir?” İblis:
“İslâm cemâatinin tâat ve ibâdetinde birbirleriyle yardımlaşmasıdır. Şayet isyanda birbirlerine yardım etselerdi ben sevinirdim, dedi.” O zât:
“Ya seni çökertip böyle belini kıran nedir?” İblis:
“Kulun, "Allah’ım! Senden hüsn-i hatime temenni ederim. (Son nefesimde îmân-ı kâmil ile dünyâdan ayrılmak isterim) diye yalvarması. Ben de vay bana, ben bunu nasıl acaba düşürüp amelini kendisine beğendireceğim derim. Ve benim bu şekil çalışacağımı anlayacağımdan korkarım da ondan,” dedi.[34]
56- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Eğer Hacer'ül Esvet, cahiliyet devrindeki müşriklerin kirleri kirletmemiş olsaydı, onu hastalığı bulunanlardan her hangi birisi ellediği anda mutlaka şifa bulurdu. Yeryüzüne ondan başka cennetten getirilmiş hiç bir mevcut yoktur.”[35]
57- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Bu kabe'de hac ibadeti yacuc macuc denilen komünist milletleri türedikten sonra bile devam edecektir.”[36]
58- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“İhrama giren bir kadın yalnız ellerini ve yüzünü açabilir. Bunun dışında hiç bir uzvunu açamaz.”[37]
59- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kadınlar (Hac ihramından çıkmak için) yalnız saçlarının uçlarından aldırırlardı. (erkekler gibi tıraş olamazlar.)”[38]
60- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kim sabahleyin güneş batıncaya kadar ihramda kalarak telbiye duasını okursa, güneş onu günahı ile batar, anasından doğduğu gibi günahsız olarak evine döner.”[39]
61- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz (s.a.s.) safa ile mervanın arasında sai ibadetini yaparken başladığı safadan biz de başlayacağız.”[40]
62- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“(Mekke'nin haram bölgesinde) öldürülmesi haram olan hayvanların dışında kalanlardan biride yılandır. Çünkü ) yılan, akrap, fare ve karga fasık ve zararlıdırlar. Saygı değer değillerdir.”[41]
63- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Mekke'nin hakem bölgesinde öldürülmesi caiz olduğu için onun dışında da öldürülmesi caiz olan beş hayvan vardır.
a) Akrep,
b) Yılan,
c) Fare,
d) Kuduz köpek,
e) Kartal.”[42]
Haccın Hikmetleri
1. Hac, parlak bir (İslâm) geçmişini hatırlatır, dinî şuuru uyandırır. Çünkü (hac mevsiminde) müslümanlar, mukaddes (kutsal) yerleri (bir, bir) görürler, insanlar için yapılan ilk ve eski evi Beytüllahı, (Kabe'yi) tavaf ederler ve İbrahim Peygamber -Allah'ın salât ve selâmı onun üzerine olsun- zamanında (Arap Yarımadasındaki) en eski (hak) dinin doğuş ve gelişmesini hatırlarlar. (Müslüman hacılar aynı zamanda Peygamberimizin -Allah'ın salât ve selâmı onun üzerine olsun- onun ve İslâm’ın şanını yücelten kahraman (fedakâr) sahabilerinin (küfre kargı mücadele ile dopdolu ömürlerini geçirdikleri) yerleri (ve edebî istirahatgâhlarını) da görürler. Ve bu suretle himmet ve gayretleri coşup şuurları alevlenerek İslama hizmet etmek ve (onun sisler altında kalan) şanlı mazisini diriltmek uğruna (o ilk büyük İslâm mücahitlerinin) olağanüstü (harikulade) çalışmaları gibi güçlüklerine, vatan ve aileden uzak kalmaya katlanarak, dünya ziynet ve güzelliklerin den uzak kalıp eşsiz çalışmalarını gözleriyle görürler.[58]
78- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Binerek hac ibadetini ifa eden hacının altındaki bineğin indirip kaldırarak attığı her adımına karşılık bir sevap vardır. Yaya giden bir hacının ise kaldırarak indirdiği her adımına karşılık yetmiş sevap vardır.”[59]
79- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Aybaşında veya nifazta bulunan kadınlar, ihrama girecek yere geldikleri zaman, gusül ettikten sonra ihrama girip, bütün hac ibadetlerini ifa edebilirler. Fakat kabeye tavaf etmeyi (ve namaz kılmayı) ertelerler. Temizlendikten sonra gusül edip bu iki ibadeti kaza ederler.”[60]
80- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hac, Allah için yapılan öylesine değerli bir ibadettir ki, o yolda harcanan malların karşılığı 700 kat olarak yükselir.”[61]
81- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hac ibadetinin makbule geçmesi arafeye bağlıdır. O halde zülhicce ayının 10. bayram gecesi, şafaktan evvel arafe dağına gidip de vakfe ibadetine yetişen bir kimse, hacca yetişmiş olur. Minada en çok bekleme müddeti üç gündür. Öyleyse acele olarak işini iki gün içinde bitirerek dönen bir kimse için günah olmadığı gibi, gününü tamamlayan bir kimse için de günah yoktur.”[62]
82- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şüphesiz, Hz. Allah Kabe'nin etrafında tavaf eden imanlı hacılarla iftihar eder.”[63]
83- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şüphesiz Hz. Allah (c.c.) arafe gecesi, arafe dağında bulunan hacıların faziletlerini meleklere açıklarken şöyle buyuruyor:
"Ey meleklerim. (sırf benim rızam için) tozlu ve perişan kıyafetiyle yorgunluk içersinde arafe dağına gelen hacı olan kullarıma, dikkatle bakınız ve ibret alınız.”[64]
2. Hac, hem günahlardan temizlenmeye, hem de Allah'ın rahmet ve bereketinin kulların üzerine saçılmasına vesiledir. Çünkü (bazı İslâm büyükleri tarafından) denildiğine göre:
“Öyle günahlar vardır ki, onları Arafat'ta duruş ibadeti (vakfe) yapmaktan başka hiç bir ibadet affettiremez.” Peygamber Efendimiz (s.a.s.),
“Kim hac esnasında söz ağızdan çıkarmadan, başka günah da işlemeden hac ibadetini ye getirirse, annesinden doğduğu günkü gibi (bütün günahlardan tertemiz) olur.” buyurmuştur.[65]
84- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şüphesiz İblis, şeytanların başkanı ve azgınıdır. Şeytanları huzuruna çağırarak hacı (ve Allah yolunda cihat edip ) savaşan müminler için şöyle emir eder. " Ne yaparsanız yapın, bunları doğru yoldan saptırın."[66]
85- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ey müminler. Mekke'ye doğru hac ibadetini yapmak için acele ediniz. Çünkü hiç biriniz hastalık, ihtiyarlık ve ihtiyaç gibi ne gibi engellerle karşılaşacağını (dolayısıyla da kutsal ibadetten mahrum kalacağını ) kestiremez.”[67]
86- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Yemani adlı duvarın üstünde Hz. Allah sema ile yeri yarattığı andan beri bir melek bulunur. Öyleyse o duvarın yanından geçerken şöyle dua ediniz: "El Allah'ım dünyada iyilik, ahirette de iyilik ile dolu bir saadeti bize bağışla." Böyle dediğiniz takdirde o melekte, amin, der.)”[68]
87- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ramazan'da yapılan bir ömre ibadeti, sevap bakımından hac ibadetine eşittir.”[69]
88- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ramazanda yapılan bir ömre ibadeti benimle birlikte (başka birisinin yaptığı) hac ibadetine sevap bakımından eşittir.”[70]
3. Hac, İslâm ülkelerinin çeşitli sanatlarını tanıtan milletlerarası bir sergi, (bir fuar) ticaret için canlı bir pazardır
Hacda mukaddes yerler halkının sağladığı büyük faydalar yanında uzak İslâm ülkelerinden Kabe'ye gelenlerin (de) birçok iktisadî menfaatleri vardır. Çünkü (hac mevsimindeki) bu büyük canlılık (ve hareketlilik halkın) bu beldelerde oturmalarına ve onları bayındır (mamur) hale getirmelerine, oralarda namaz kılmalarına, verdiği nimetlerinden dolayı belli günlerde (hac mevsimindeki) Allah'ın adını anmalarına (O'na şükretmelerine) yardımcı olmaktır. Bu (faydalar) da (büyük) atamız İbrahim (Peygamber)in; -Allah'ın selâmı onun üzerine olsun-[71]
89- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Tek bir ömre ibadeti diğer bir ömre ibadetine kadar, o aradan geçen günahların kefaretidir. Makbule geçen bir hac ibadetinin karşılığı cennettir.”[72]
90- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Dikkatli olun. Sizi (ölüm gibi) meşaketin bulunmadığı bir cihaddan haberdar edeyim mi? "Allah'ın evi olan Kabe'yi ziyaret ederek hac ibadetini yerine getirmektir."[73]
91- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“İki ömre ibadeti, aralarında yapılan her türlü günahların kefaretidir. Hac ibadetinin karşılığı da ancak cennettir. Hacının hac esnasında çektiği teşbihler, okuduğu tehliller, söylediği tekbirlerin karşılığı olarak kendisine cennete kavuşacağına, cehennemden de azad edileceğine dair müjde verilir.”[74]
92- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabeyi tavaf etmek, safa ile Merva’nın arasında koşmak ve çukurlara taşa etmek gibi hareketlerin meşru olmasından gaye, saygı etmek değil, belki Allah'ı anmak ve O'na ibadet etmek için yapılır.”[75]
93- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabe'ye niçin atik (azatlık) ismi verilmiştir. Bunun sebebi Yücelerin Yücesi olan Hz. Allah'ın onu (küfür kirleriyle kirlenmiş ) zalimlerden azat ettiği içindir. Bundan dolayı bu ana kadar hiç bir zalim ve şımarık olan ( devlet adamı ) oraya musallat olup da gelip gelmemiştir.”[76]
94- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabe'nin etrafında yapılan tevaflar, namaz gibidir. Fakat aralarında şu farklar vardır: Tavafta konuşabilirsiniz. ( Fakat namaz da konuşamazsınız.) Tavafta konuşmak isteyen bir kimse (dünya hakkında değil ) ancak dine ait olan faydalı şeyler konuşabilir.[77]
95- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabe'ye yapılan tavaf tıpkı namaz gibidir. Fakat Hz. Allah tavafta konuşmayı mubah kılmıştır. Bu yüzden konuşmak isteyen bir, kimse, ancak faydalı şeyler hakkında konuşabilir.”[78]
97- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Arafe dağının her yanı vakfe ibadetinin yapılacağı bir yerdir Yalnız urdane denilen bir mevki bu hükmün dışındadır. Müzdelifenin her yanı vakfe ibadetinin yapılacağı bir yerdir. Fakat muhassır denilen mevki bu hükmün dışındadır. Münanın her yanı kurban kesilmeye yetkili bir yerdir.”[79] .
98- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabe'yi tavaf ederek yedi kere etrafında tavaf eden ve iki rekat namaz kılan bir kimse, bir köle azad etmiş sayılır.”[80]
99- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabe'yi ziyaret ederek elle kere tavaf eden bir kimse, anasından doğduğu gibi bütün günahlarından arınmış olur”.[81]
100- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz (s.a.s.) hac ile ömre ibadetinin bir arada yapılmasını nehiy etmiştir.”[82]
101- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“En iyi haç, malını hac esnasında iken harcamak ve tatlı sözler söylemektir.”[83]
102- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kim mescid-i aksad'da hac ve umre ihramına girip hac ibadetini yaparsa, anasından doğduğu gibi, her türlü günahlarından arınmış olur.”[84]
103- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kim dört geceyi ibadetle geçirirse cennete girmeyi hak etmiş olur
a) Terviye, Zülhicee ayının 8. gecesidir.
b) Arefe, Zülhicee ayının 9. gecesidir.
c) Kurban bayramının gecesi,
d) Ramazan bayramının gecesi.” [85]
104- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Maddi durumu iyi olup hac ibadetini yapmak isteyen bir kimse acele etsin. Çünkü hasta olunabilir. Herhangi bir ihtiyaçla karşılanabilir.”[86]
“Allahımız, ben evlâdımın bir kısmını, namazlarım kılabilsinler diye Senin evi (Kabe) nin yanında mahsul vermeyen bir vadiye (Mekke'ye) yerleştirdim. Allah’ımız, bir kısım insanların kalplerini oraya yönelt ve onlara bazı meyveler ihsan et ki, (Sana) şükretsinler” şeklindeki duasının Cenab-ı Allah tarafından kabulünün sonucudur.
4. Hac, hayat okulu, (müslümanlar arasında) yardımlaşma ve bilgi (alış-verişine vesile olan bir) yolculuktur. Kişi, hac yolculuğu (esnası) nda birçok ülkeler, çeşitli milletler görür, onların âdet ve yaşayış tarzlarını yakından müşahede eder, kültür ve hayat tecrübelerini arttıran birçok yeni bilgiler sağlar. Aynı zamanda, din kardeşlerinin muhtaç oldukları hususları öğrenir, gayelerinin gerçekleşmesi ve dileklerinin yerine gelmesi için onlara yardımcı olur. Bunda da bütün müslümanlar arasında (büyük) bir yardımlaşma faydası vardır.
5. Hac, ancak kuvvetli irade sahibi, Allah'ın tevfik, yardım ve kolaylıklar ihsan ediciliğine inanıp sığınan kimseler için başarılabilecek zor, meşakkatli bir ibadettir. Hac, bu meşakkatlimi sayesinde hacmin ahlâkını yumuşatıp güzelleştirir, sertliğini giderir, ona basit şekilde (kıt imkânlarla yaşamayı, alçakgönüllülüğü öğretir, ona sabırlı olmaya, zorluklara katlanmaya alışıktır.
6. Hac, fakir, zengin, rütbeli rütbesiz farkı gözetmeksizin müslümanlar arasında gerçek eşitlik ve kardeşliğin aynasıdır. Çünkü bütün hacılar, dünyadan ve onun süslerinden soyunur, hepsi tek model ve birbirinin benzeri olan kıyafetlere bürünür, hepsi aynı sesle seslenir, (aynı şeyleri söyler) ve hepsi tek kişinin ki imiş gibi, aynı duygularla çarpan, tertemiz bir kalple tek bir Allah'a yalvarır. Hiç kimse, kendini dünyaya ait mevkii ve varlığı yüzünden öbüründen üstün görmez. Ancak takvaca olan farklarına dayanarak, bazılarını diğerlerinden üstün görürler. Çünkü (Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi), “Arab’ın Arap olmayana ancak takva sayesinde bir üstünlüğü olabilir.”
Muhakkak ki bu hususî tek model ihram elbisesi, bütün müslümanlar arasında gerçek bir eşitliğe işaret etmekte olduğu gibi, aynı zamanda insanoğluna bu dünyadan ve onun güzelliklerinden ayrılıp öbür dünyaya yöneldiği ilk durumu (merhaleyi) da hatırlatır. Çünkü kişi, bu dünyadan hac elbisesine (çok) benzeyen (bir) kefenle ayrılmaktadır. Bu ( hal) da kişiyi âhiret İçin iyi ameller yapıp, azık hazırlamaya teşvik eder. (Âyet-i Celîle'de buyurulduğu gibi), “Öbür dünya için azık hazırlayın, azıkların en hayırlısı (ise), takva (Allah korkusu) dur.”
7. Hac, devletlerarası bir kongre, müslüman milletlerini bir araya getiren bir toplantıdır. O, büyük İslâm camiası binasının temel taşlarından biridir. Çünkü hacda çeşitli İslam ülkelerinden her yer ve taraftan gelen milyonlarca kişi (ortak) menfaatlerini görmek ve belli günlerde (hac mevsiminde) Allah'ın adını anmak için toplanır. İslâmiyet, onların kalplerini birleştirmiş, fikirlerini (birbirine) yaklaştırmıştır. Peygamber Efendimizin, “Müminler, birbirine karşı, taşları birbirini destekleyen bir duvar gibidir” hadîsi gereğince, hacılar, hac ibadetini yerine getirmek maksadiyle bir araya geldikleri zaman tanışırlar, sevişirler, birleşirler, müşküllerini çözmek, sözlerini bir etmek, diğer milletlere karşı tek bir saf halinde durmak için birbirlerine yardım ederler. Bu surette ele (milletlerarası görüşmelerde müslümanların) fikir ve teklifleri üstün gelir. Dikkat edelim ki, bugün biz insanlığı, devletlerarası uyuşmazlık (anlaşmazlık) ve müşküllerin çözümünde, (menfaatleri birbirine) zıt, başka başka halk ve milletlerin görüş tarzlarını birbirine yaklaştırmakta kongre ve toplantıların faydasını kavramış görüyoruz, İslâmlığın bundan on dört asır önce bilip geride bıraktığı kongre, ve toplantılarının faydalarını, insanlık âleminin ancak bugün farkına varabilmiş olması, İslâmiyete şeref ve iftihar bakımından kâfidir.
8. Şu âyet-i celîlede açıklandığı gibi, “Cenab-ı Allah Kabe'yi, O beyt-i haramı insanlar için geçim kaynağı kıldığı gibi) aynı zamanda sevap kazanma ve emniyette bulunulacak bir yer kıldı! Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “Ve o vakti hatırlayınız ki, biz Beyt-i Şerifi (Kabe'yi) insanlar için sevap kazanma ve sığınma yeri kıldık.” Harem-i Şerifte yalnız insanlar değil, hayvanlar bile emniyet (güvenlik ve huzur) bulurlar. Bu bakımdan dünyada Harem-i Şerife denk gelebilecek başka hiç bir yer yoktur. Rivayet edildiğine göre, Hattapoğlu Hazret-i Ömer: “Kabe'de babam Hattab'ın katilini elime geçirsem, oradan çıkıncaya kadar ona dokunmam.” demiştir.
9. Hac, Cenab-ı Allah'ın insanlara verdiği nimetlere (karşı bir) şükürdür. Çünkü Cenab-ı Allah, insanlara vücut sağlığı, hastalıklardan selâmet, zarurî ihtiyaçlarının üstünde bol mal ve daha sayılmayacak birçok nimetler vermiştir, öyle olunca kişinin, Cenab-ı Allah'ın evini (Kabe'yi) ziyaret edip, verdiği bu büyük nimetlere karşı gerekli şükrü yerine getirmesi borcudur. O halde hac, ömür boyunca bir defa yapılan bir ibadettir.[87]
105- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hac ile umreyi bir arada yapmak isteyen bir hacı için tek bir tavaf yeterlidir.”[88]
106- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hac ihramına girmiş olan bir kadının yüzünü kapatmasına ve ellerine eldiven geçirmesine lüzum yoktur.”[89]
107- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Medine-i Münevvere harem ve saygı değer bir bölge, sığınmak için de güvenilir bir yerdir.”[90]
108- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Medine-i Münevvere, İslam kubbesi iman ülkesi iyiliklerin evi, hicret toprağı, helal ve haram hükümlerini getiren ayetlerin indiği bir ana merkezidir.”[91]
109- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Takvalık ve iyilik üzerine temelleri atılmış olan bir mescid. Benim, ( Kur'an’ın indiği Medine-i Münevverede ki ) mescidimdir.”[92]
Haccın Ne Zaman Farz Olduğu
Cenab-ı Allah, haccı, Hicret'in dokuzuncu yılında Ömür boyunca bir köre ve hemen geciktirmeksizin (yapılmak üzere) farz kılmıştır.[43]
64- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Yeryüzünde en fazla bulunan su, zemzem suyudur. Çünkü zemzem suyunda, (insanın karnını) doyuran bir gıda vardır. Aynı zamanda da hastalıkların şifasıdır. Yeryüzünde suların en kötüsü berehut vadisinde bulunan bir sudur. Tıpkı bir çekirge ayağına benzer. Sabahleyin görünür, akşamleyin kaybolur.”[44]
65- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kervan kafilelerin konakladıkları en hayırlı yer, meccidin ile kabedir.”[45]
66- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kişinin içinde bulunurken öldüğü en faydalı durum, hacdan dönerken ve Ramazan orucunda iftarını açarken öldüğü durumdur.”[46]
67- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“(Ayeti celilede hacılar için yasaklanmış bulunan üç şey vardır)
a) Refes. Cinsiyette bulunmak ve cinsiyet hakkında bahsetmek
b) Fusuk. Kişinin işlediği herhangi bir günah,
c) Cidal. Kişinin kendi arkadaşıyla yaptığı kalp kırıcı olan münakaşalar”[47]
68- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hacer'ül esvet ile İbrahim peygamberin dikildiği makam taşı cennetin yakut taşlarındandır.”[48]
69- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hacer'ül Esvet, yemani dayıyla tanınan duvarın ruknundadır.”[49]
HAC'cın Hükmü Ve Farz Oluşunun Delili
Hac, İslâmın üzerine kurulduğu beş rükünden (esastan) biridir. Ömür boyunca bir kere yapılacak bir farzdır. Farzlığı, Kur'an-ı Kerim'le sabittir. Delili de, Cenab-ı Allah'ın (şu) âyet-i celîlesidir.
“Velillahi âlennası hiccul beyt menisteta'a ileyhi sebila)”[50]
Meali: “yoluna gücü yetenlerin Beytüllah'i ziyaret etmeleri Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır.”
Haccın farzlığı şu hadisle de sabittir: “Ey insanlar, hac (Beytullah-ı ziyaret etmek) size farz kılınmıştır. Hac ediniz.” (Ayrıca haccın) farz olduğu hususunda bütün müslüman (âlim ve ileri gelenleri) de fikir birliğine varmışlardır. O halde hac (hem âyet, hem hadîs, hem de müslümanların fikir birliği ile sabit olmuş) sağlam bir farzdır, inkâr eden kâfir olur.[51]
70- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Zemzem suyu, bir gıda maddesi sayıldığı gibi, hastalıklara karşı da bir devadır. Ayların efendisi Ramazan ayıdır. Saygıdeğer bakımdan ise en büyüğü Zülhecci ayıdır."[52]
71- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Etek kısmına ait ihram örtüsünü bulamayan bir hacı, don giyebilir. Ayakkabı bulamayan da mest giyebilir.”[53]
72- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“(Mekke'nin haram bölgesinde bulunan) sırtlanları öldürmenin cezası bir koç kurban etmektir.”[54]
73- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sırtlan bir av hayvanıdır. Öldürmenin cezası bir koçtur.”[55]
74- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabeyi tavaf etmen ( her ikisi için niyet edip ihrama girmen) hac ve ömre ibadetleri için yeterlidir.”[56]
75- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hacı olan bir kimse giderken de dönerken de Allah'ın himayesi altındadır. Hacı ile gazi Allah'ın askerleridir. Çünkü onlar Allahı çağırdıklarında, Allah hemen onlara cevap verir. Mağrifetini dilediklerinde, Hz.Allah hemen onların günahlarını affeder.”[57]
Haccın Hikmetleri
1. Hac, parlak bir (İslâm) geçmişini hatırlatır, dinî şuuru uyandırır. Çünkü (hac mevsiminde) müslümanlar, mukaddes (kutsal) yerleri (bir, bir) görürler, insanlar için yapılan ilk ve eski evi Beytüllahı, (Kabe'yi) tavaf ederler ve İbrahim Peygamber -Allah'ın salât ve selâmı onun üzerine olsun- zamanında (Arap Yarımadasındaki) en eski (hak) dinin doğuş ve gelişmesini hatırlarlar. (Müslüman hacılar aynı zamanda Peygamberimizin -Allah'ın salât ve selâmı onun üzerine olsun- onun ve İslâm’ın şanını yücelten kahraman (fedakâr) sahabilerinin (küfre kargı mücadele ile dopdolu ömürlerini geçirdikleri) yerleri (ve edebî istirahatgâhlarını) da görürler. Ve bu suretle himmet ve gayretleri coşup şuurları alevlenerek İslama hizmet etmek ve (onun sisler altında kalan) şanlı mazisini diriltmek uğruna (o ilk büyük İslâm mücahitlerinin) olağanüstü (harikulade) çalışmaları gibi güçlüklerine, vatan ve aileden uzak kalmaya katlanarak, dünya ziynet ve güzelliklerin den uzak kalıp eşsiz çalışmalarını gözleriyle görürler.[58]
78- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Binerek hac ibadetini ifa eden hacının altındaki bineğin indirip kaldırarak attığı her adımına karşılık bir sevap vardır. Yaya giden bir hacının ise kaldırarak indirdiği her adımına karşılık yetmiş sevap vardır.”[59]
79- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Aybaşında veya nifazta bulunan kadınlar, ihrama girecek yere geldikleri zaman, gusül ettikten sonra ihrama girip, bütün hac ibadetlerini ifa edebilirler. Fakat kabeye tavaf etmeyi (ve namaz kılmayı) ertelerler. Temizlendikten sonra gusül edip bu iki ibadeti kaza ederler.”[60]
80- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hac, Allah için yapılan öylesine değerli bir ibadettir ki, o yolda harcanan malların karşılığı 700 kat olarak yükselir.”[61]
81- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hac ibadetinin makbule geçmesi arafeye bağlıdır. O halde zülhicce ayının 10. bayram gecesi, şafaktan evvel arafe dağına gidip de vakfe ibadetine yetişen bir kimse, hacca yetişmiş olur. Minada en çok bekleme müddeti üç gündür. Öyleyse acele olarak işini iki gün içinde bitirerek dönen bir kimse için günah olmadığı gibi, gününü tamamlayan bir kimse için de günah yoktur.”[62]
82- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şüphesiz, Hz. Allah Kabe'nin etrafında tavaf eden imanlı hacılarla iftihar eder.”[63]
83- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şüphesiz Hz. Allah (c.c.) arafe gecesi, arafe dağında bulunan hacıların faziletlerini meleklere açıklarken şöyle buyuruyor:
"Ey meleklerim. (sırf benim rızam için) tozlu ve perişan kıyafetiyle yorgunluk içersinde arafe dağına gelen hacı olan kullarıma, dikkatle bakınız ve ibret alınız.”[64]
2. Hac, hem günahlardan temizlenmeye, hem de Allah'ın rahmet ve bereketinin kulların üzerine saçılmasına vesiledir. Çünkü (bazı İslâm büyükleri tarafından) denildiğine göre:
“Öyle günahlar vardır ki, onları Arafat'ta duruş ibadeti (vakfe) yapmaktan başka hiç bir ibadet affettiremez.” Peygamber Efendimiz (s.a.s.),
“Kim hac esnasında söz ağızdan çıkarmadan, başka günah da işlemeden hac ibadetini ye getirirse, annesinden doğduğu günkü gibi (bütün günahlardan tertemiz) olur.” buyurmuştur.[65]
84- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Şüphesiz İblis, şeytanların başkanı ve azgınıdır. Şeytanları huzuruna çağırarak hacı (ve Allah yolunda cihat edip ) savaşan müminler için şöyle emir eder. " Ne yaparsanız yapın, bunları doğru yoldan saptırın."[66]
85- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ey müminler. Mekke'ye doğru hac ibadetini yapmak için acele ediniz. Çünkü hiç biriniz hastalık, ihtiyarlık ve ihtiyaç gibi ne gibi engellerle karşılaşacağını (dolayısıyla da kutsal ibadetten mahrum kalacağını ) kestiremez.”[67]
86- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Yemani adlı duvarın üstünde Hz. Allah sema ile yeri yarattığı andan beri bir melek bulunur. Öyleyse o duvarın yanından geçerken şöyle dua ediniz: "El Allah'ım dünyada iyilik, ahirette de iyilik ile dolu bir saadeti bize bağışla." Böyle dediğiniz takdirde o melekte, amin, der.)”[68]
87- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ramazan'da yapılan bir ömre ibadeti, sevap bakımından hac ibadetine eşittir.”[69]
88- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Ramazanda yapılan bir ömre ibadeti benimle birlikte (başka birisinin yaptığı) hac ibadetine sevap bakımından eşittir.”[70]
3. Hac, İslâm ülkelerinin çeşitli sanatlarını tanıtan milletlerarası bir sergi, (bir fuar) ticaret için canlı bir pazardır
Hacda mukaddes yerler halkının sağladığı büyük faydalar yanında uzak İslâm ülkelerinden Kabe'ye gelenlerin (de) birçok iktisadî menfaatleri vardır. Çünkü (hac mevsimindeki) bu büyük canlılık (ve hareketlilik halkın) bu beldelerde oturmalarına ve onları bayındır (mamur) hale getirmelerine, oralarda namaz kılmalarına, verdiği nimetlerinden dolayı belli günlerde (hac mevsimindeki) Allah'ın adını anmalarına (O'na şükretmelerine) yardımcı olmaktır. Bu (faydalar) da (büyük) atamız İbrahim (Peygamber)in; -Allah'ın selâmı onun üzerine olsun-[71]
89- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Tek bir ömre ibadeti diğer bir ömre ibadetine kadar, o aradan geçen günahların kefaretidir. Makbule geçen bir hac ibadetinin karşılığı cennettir.”[72]
90- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Dikkatli olun. Sizi (ölüm gibi) meşaketin bulunmadığı bir cihaddan haberdar edeyim mi? "Allah'ın evi olan Kabe'yi ziyaret ederek hac ibadetini yerine getirmektir."[73]
91- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“İki ömre ibadeti, aralarında yapılan her türlü günahların kefaretidir. Hac ibadetinin karşılığı da ancak cennettir. Hacının hac esnasında çektiği teşbihler, okuduğu tehliller, söylediği tekbirlerin karşılığı olarak kendisine cennete kavuşacağına, cehennemden de azad edileceğine dair müjde verilir.”[74]
92- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabeyi tavaf etmek, safa ile Merva’nın arasında koşmak ve çukurlara taşa etmek gibi hareketlerin meşru olmasından gaye, saygı etmek değil, belki Allah'ı anmak ve O'na ibadet etmek için yapılır.”[75]
93- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabe'ye niçin atik (azatlık) ismi verilmiştir. Bunun sebebi Yücelerin Yücesi olan Hz. Allah'ın onu (küfür kirleriyle kirlenmiş ) zalimlerden azat ettiği içindir. Bundan dolayı bu ana kadar hiç bir zalim ve şımarık olan ( devlet adamı ) oraya musallat olup da gelip gelmemiştir.”[76]
94- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabe'nin etrafında yapılan tevaflar, namaz gibidir. Fakat aralarında şu farklar vardır: Tavafta konuşabilirsiniz. ( Fakat namaz da konuşamazsınız.) Tavafta konuşmak isteyen bir kimse (dünya hakkında değil ) ancak dine ait olan faydalı şeyler konuşabilir.[77]
95- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabe'ye yapılan tavaf tıpkı namaz gibidir. Fakat Hz. Allah tavafta konuşmayı mubah kılmıştır. Bu yüzden konuşmak isteyen bir, kimse, ancak faydalı şeyler hakkında konuşabilir.”[78]
97- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Arafe dağının her yanı vakfe ibadetinin yapılacağı bir yerdir Yalnız urdane denilen bir mevki bu hükmün dışındadır. Müzdelifenin her yanı vakfe ibadetinin yapılacağı bir yerdir. Fakat muhassır denilen mevki bu hükmün dışındadır. Münanın her yanı kurban kesilmeye yetkili bir yerdir.”[79] .
98- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabe'yi tavaf ederek yedi kere etrafında tavaf eden ve iki rekat namaz kılan bir kimse, bir köle azad etmiş sayılır.”[80]
99- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabe'yi ziyaret ederek elle kere tavaf eden bir kimse, anasından doğduğu gibi bütün günahlarından arınmış olur”.[81]
100- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sevgili peygamberimiz (s.a.s.) hac ile ömre ibadetinin bir arada yapılmasını nehiy etmiştir.”[82]
101- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“En iyi haç, malını hac esnasında iken harcamak ve tatlı sözler söylemektir.”[83]
102- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kim mescid-i aksad'da hac ve umre ihramına girip hac ibadetini yaparsa, anasından doğduğu gibi, her türlü günahlarından arınmış olur.”[84]
103- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kim dört geceyi ibadetle geçirirse cennete girmeyi hak etmiş olur
a) Terviye, Zülhicee ayının 8. gecesidir.
b) Arefe, Zülhicee ayının 9. gecesidir.
c) Kurban bayramının gecesi,
d) Ramazan bayramının gecesi.” [85]
104- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Maddi durumu iyi olup hac ibadetini yapmak isteyen bir kimse acele etsin. Çünkü hasta olunabilir. Herhangi bir ihtiyaçla karşılanabilir.”[86]
“Allahımız, ben evlâdımın bir kısmını, namazlarım kılabilsinler diye Senin evi (Kabe) nin yanında mahsul vermeyen bir vadiye (Mekke'ye) yerleştirdim. Allah’ımız, bir kısım insanların kalplerini oraya yönelt ve onlara bazı meyveler ihsan et ki, (Sana) şükretsinler” şeklindeki duasının Cenab-ı Allah tarafından kabulünün sonucudur.
4. Hac, hayat okulu, (müslümanlar arasında) yardımlaşma ve bilgi (alış-verişine vesile olan bir) yolculuktur. Kişi, hac yolculuğu (esnası) nda birçok ülkeler, çeşitli milletler görür, onların âdet ve yaşayış tarzlarını yakından müşahede eder, kültür ve hayat tecrübelerini arttıran birçok yeni bilgiler sağlar. Aynı zamanda, din kardeşlerinin muhtaç oldukları hususları öğrenir, gayelerinin gerçekleşmesi ve dileklerinin yerine gelmesi için onlara yardımcı olur. Bunda da bütün müslümanlar arasında (büyük) bir yardımlaşma faydası vardır.
5. Hac, ancak kuvvetli irade sahibi, Allah'ın tevfik, yardım ve kolaylıklar ihsan ediciliğine inanıp sığınan kimseler için başarılabilecek zor, meşakkatli bir ibadettir. Hac, bu meşakkatlimi sayesinde hacmin ahlâkını yumuşatıp güzelleştirir, sertliğini giderir, ona basit şekilde (kıt imkânlarla yaşamayı, alçakgönüllülüğü öğretir, ona sabırlı olmaya, zorluklara katlanmaya alışıktır.
6. Hac, fakir, zengin, rütbeli rütbesiz farkı gözetmeksizin müslümanlar arasında gerçek eşitlik ve kardeşliğin aynasıdır. Çünkü bütün hacılar, dünyadan ve onun süslerinden soyunur, hepsi tek model ve birbirinin benzeri olan kıyafetlere bürünür, hepsi aynı sesle seslenir, (aynı şeyleri söyler) ve hepsi tek kişinin ki imiş gibi, aynı duygularla çarpan, tertemiz bir kalple tek bir Allah'a yalvarır. Hiç kimse, kendini dünyaya ait mevkii ve varlığı yüzünden öbüründen üstün görmez. Ancak takvaca olan farklarına dayanarak, bazılarını diğerlerinden üstün görürler. Çünkü (Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi), “Arab’ın Arap olmayana ancak takva sayesinde bir üstünlüğü olabilir.”
Muhakkak ki bu hususî tek model ihram elbisesi, bütün müslümanlar arasında gerçek bir eşitliğe işaret etmekte olduğu gibi, aynı zamanda insanoğluna bu dünyadan ve onun güzelliklerinden ayrılıp öbür dünyaya yöneldiği ilk durumu (merhaleyi) da hatırlatır. Çünkü kişi, bu dünyadan hac elbisesine (çok) benzeyen (bir) kefenle ayrılmaktadır. Bu ( hal) da kişiyi âhiret İçin iyi ameller yapıp, azık hazırlamaya teşvik eder. (Âyet-i Celîle'de buyurulduğu gibi), “Öbür dünya için azık hazırlayın, azıkların en hayırlısı (ise), takva (Allah korkusu) dur.”
7. Hac, devletlerarası bir kongre, müslüman milletlerini bir araya getiren bir toplantıdır. O, büyük İslâm camiası binasının temel taşlarından biridir. Çünkü hacda çeşitli İslam ülkelerinden her yer ve taraftan gelen milyonlarca kişi (ortak) menfaatlerini görmek ve belli günlerde (hac mevsiminde) Allah'ın adını anmak için toplanır. İslâmiyet, onların kalplerini birleştirmiş, fikirlerini (birbirine) yaklaştırmıştır. Peygamber Efendimizin, “Müminler, birbirine karşı, taşları birbirini destekleyen bir duvar gibidir” hadîsi gereğince, hacılar, hac ibadetini yerine getirmek maksadiyle bir araya geldikleri zaman tanışırlar, sevişirler, birleşirler, müşküllerini çözmek, sözlerini bir etmek, diğer milletlere karşı tek bir saf halinde durmak için birbirlerine yardım ederler. Bu surette ele (milletlerarası görüşmelerde müslümanların) fikir ve teklifleri üstün gelir. Dikkat edelim ki, bugün biz insanlığı, devletlerarası uyuşmazlık (anlaşmazlık) ve müşküllerin çözümünde, (menfaatleri birbirine) zıt, başka başka halk ve milletlerin görüş tarzlarını birbirine yaklaştırmakta kongre ve toplantıların faydasını kavramış görüyoruz, İslâmlığın bundan on dört asır önce bilip geride bıraktığı kongre, ve toplantılarının faydalarını, insanlık âleminin ancak bugün farkına varabilmiş olması, İslâmiyete şeref ve iftihar bakımından kâfidir.
8. Şu âyet-i celîlede açıklandığı gibi, “Cenab-ı Allah Kabe'yi, O beyt-i haramı insanlar için geçim kaynağı kıldığı gibi) aynı zamanda sevap kazanma ve emniyette bulunulacak bir yer kıldı! Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “Ve o vakti hatırlayınız ki, biz Beyt-i Şerifi (Kabe'yi) insanlar için sevap kazanma ve sığınma yeri kıldık.” Harem-i Şerifte yalnız insanlar değil, hayvanlar bile emniyet (güvenlik ve huzur) bulurlar. Bu bakımdan dünyada Harem-i Şerife denk gelebilecek başka hiç bir yer yoktur. Rivayet edildiğine göre, Hattapoğlu Hazret-i Ömer: “Kabe'de babam Hattab'ın katilini elime geçirsem, oradan çıkıncaya kadar ona dokunmam.” demiştir.
9. Hac, Cenab-ı Allah'ın insanlara verdiği nimetlere (karşı bir) şükürdür. Çünkü Cenab-ı Allah, insanlara vücut sağlığı, hastalıklardan selâmet, zarurî ihtiyaçlarının üstünde bol mal ve daha sayılmayacak birçok nimetler vermiştir, öyle olunca kişinin, Cenab-ı Allah'ın evini (Kabe'yi) ziyaret edip, verdiği bu büyük nimetlere karşı gerekli şükrü yerine getirmesi borcudur. O halde hac, ömür boyunca bir defa yapılan bir ibadettir.[87]
105- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hac ile umreyi bir arada yapmak isteyen bir hacı için tek bir tavaf yeterlidir.”[88]
106- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hac ihramına girmiş olan bir kadının yüzünü kapatmasına ve ellerine eldiven geçirmesine lüzum yoktur.”[89]
107- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Medine-i Münevvere harem ve saygı değer bir bölge, sığınmak için de güvenilir bir yerdir.”[90]
108- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Medine-i Münevvere, İslam kubbesi iman ülkesi iyiliklerin evi, hicret toprağı, helal ve haram hükümlerini getiren ayetlerin indiği bir ana merkezidir.”[91]
109- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Takvalık ve iyilik üzerine temelleri atılmış olan bir mescid. Benim, ( Kur'an’ın indiği Medine-i Münevverede ki ) mescidimdir.”[92]
Haccın Ne Zaman Farz Olduğu
Cenab-ı Allah, haccı, Hicret'in dokuzuncu yılında Ömür boyunca bir köre ve hemen geciktirmeksizin (yapılmak üzere) farz kılmıştır.[43]
64- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Yeryüzünde en fazla bulunan su, zemzem suyudur. Çünkü zemzem suyunda, (insanın karnını) doyuran bir gıda vardır. Aynı zamanda da hastalıkların şifasıdır. Yeryüzünde suların en kötüsü berehut vadisinde bulunan bir sudur. Tıpkı bir çekirge ayağına benzer. Sabahleyin görünür, akşamleyin kaybolur.”[44]
65- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kervan kafilelerin konakladıkları en hayırlı yer, meccidin ile kabedir.”[45]
66- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kişinin içinde bulunurken öldüğü en faydalı durum, hacdan dönerken ve Ramazan orucunda iftarını açarken öldüğü durumdur.”[46]
67- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“(Ayeti celilede hacılar için yasaklanmış bulunan üç şey vardır)
a) Refes. Cinsiyette bulunmak ve cinsiyet hakkında bahsetmek
b) Fusuk. Kişinin işlediği herhangi bir günah,
c) Cidal. Kişinin kendi arkadaşıyla yaptığı kalp kırıcı olan münakaşalar”[47]
68- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hacer'ül esvet ile İbrahim peygamberin dikildiği makam taşı cennetin yakut taşlarındandır.”[48]
69- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hacer'ül Esvet, yemani dayıyla tanınan duvarın ruknundadır.”[49]
HAC'cın Hükmü Ve Farz Oluşunun Delili
Hac, İslâmın üzerine kurulduğu beş rükünden (esastan) biridir. Ömür boyunca bir kere yapılacak bir farzdır. Farzlığı, Kur'an-ı Kerim'le sabittir. Delili de, Cenab-ı Allah'ın (şu) âyet-i celîlesidir.
“Velillahi âlennası hiccul beyt menisteta'a ileyhi sebila)”[50]
Meali: “yoluna gücü yetenlerin Beytüllah'i ziyaret etmeleri Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır.”
Haccın farzlığı şu hadisle de sabittir: “Ey insanlar, hac (Beytullah-ı ziyaret etmek) size farz kılınmıştır. Hac ediniz.” (Ayrıca haccın) farz olduğu hususunda bütün müslüman (âlim ve ileri gelenleri) de fikir birliğine varmışlardır. O halde hac (hem âyet, hem hadîs, hem de müslümanların fikir birliği ile sabit olmuş) sağlam bir farzdır, inkâr eden kâfir olur.[51]
70- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Zemzem suyu, bir gıda maddesi sayıldığı gibi, hastalıklara karşı da bir devadır. Ayların efendisi Ramazan ayıdır. Saygıdeğer bakımdan ise en büyüğü Zülhecci ayıdır."[52]
71- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Etek kısmına ait ihram örtüsünü bulamayan bir hacı, don giyebilir. Ayakkabı bulamayan da mest giyebilir.”[53]
72- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“(Mekke'nin haram bölgesinde bulunan) sırtlanları öldürmenin cezası bir koç kurban etmektir.”[54]
73- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Sırtlan bir av hayvanıdır. Öldürmenin cezası bir koçtur.”[55]
74- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Kabeyi tavaf etmen ( her ikisi için niyet edip ihrama girmen) hac ve ömre ibadetleri için yeterlidir.”[56]
75- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Hacı olan bir kimse giderken de dönerken de Allah'ın himayesi altındadır. Hacı ile gazi Allah'ın askerleridir. Çünkü onlar Allahı çağırdıklarında, Allah hemen onlara cevap verir. Mağrifetini dilediklerinde, Hz.Allah hemen onların günahlarını affeder.”[57]