Vasiyet Etmek
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Ey Sait, sen vasiyet etmek istiyorsan) malının üçte biri yeterli, hatta çok bile. Çünkü mirasçılarını zengin olarak bırakıp gitmen, fakir ve dilenci olarak bırakıp gitmenden daha hayırlıdır. Hatta hanımının ağzına koyduğun lokmaya varıncaya kadar Allah için harcadığın her harcaman için sana mükâfat verilecektir.”[912]
Hadisin sebebi: Sahabilerden Sait ibni Ebi Vakkas ölüm: anımla peygamberimize dedi ki:
“Ye Rasulullah! Ben malımın üçte ikisini sadaka olarak vermek istiyorum. Ne buyurursunuz?”
Bunun üzerine peygamberimiz bunun çok olduğunu söylediklerinde Sait “malımın üçte birini vermek istiyorum. Ne dersiniz?” dedi. Peygamberimiz de bunun yeterli hatta fazla bile olduğunu cevaben verdiler.[913]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ben yapılan zulüm ve hakaretler için şahit olamam.”[914]
Hadisin sebebi: Ümmül Numan ölüm döşeğinde yatan babasından malının bir kısmının kendisine verilmesini istedi.
Babası, “Ben bu istediklerin hakkında Peygamberimize sorup onu şahit olarak tutmadıkça bir şey diyemem” dedi. Bu konuyu peygamberimize danıştığında peygamberimiz “başka çocuğun varmı” diye sordu. Peygamberimiz bu çocuğundan başka bir kız çocuğu olduğunu öğrenince, “Ben böyle haksız olan şeylere şahit olamam.” diye cevap verdiler. Bu hadisten dolayı hukukçular mirasda evlâtlar arasında ayrıcalık yapmanın ve malın yalnız bir evlâda tahsis edilmenin haram olduğu konusunda fikir birliğine varmışlardır.[915]
Yararlı Ameller
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah, yoldan diken ve çalı çırpılarını yoldan atan bir kimsenin geçmiş ve gelecek her türlü küçük günahlarını af eder.”[42]
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zamanında zina etmiş bir kadın, ayağından çıkardığı mestini başındaki tülbenti bağlıyarak kuyudan aldığı su ile susuzluktan ölecek hale gelen köpeği suladığından dolayı Allah'ın affına mazhar olmuştur.”[43]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın nezdinde amellerin en sevimlisi, vaktinde namaz kılmaktır, sonra ana babaya iyilik yapmak, ondan sonra (İslâm sancaklarının dalgalanması, yayılması ve yerleştirilmesi için) Allah yolunda cihad etmektir.”[44]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın nezdinde amellerin en sevimlisi, Allah'ı çokça anan, dilinde nem eseri bulunduğu halde ölmektir.”[45]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın nezdinde amellerin en sevimlisi (başkalarını severken) Allah için sevmek ve (başkalarına buğuz ederken yine) Allah için sevmemektir.”[46]
Bu hadisi şeriflerde geçen iyiliklerden faydalanılmak için iman etmek şarttır. İmanı olmayan bir kimse, yağmur damlalarının ve deniz dalgalarının sayısı kadar iyilik yapsa bile, Allah'dan herhangi bir mükâfata nail olamaz.[47]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
Hz. Allah, bir kulun iyi olmasını dilediği zaman, o kimseyi çalıştırır. Peygamberimiz (s.a.v.)in huzurunda bulunan sahabilerden birisi:
“Ey Allah'ın Resûlu!... Çalıştırmak ne demektir?” Bunun üzerine sevgili peygamberimiz cevaben şöyle dediler: “Hz. Allah ölüm döşeğine uzanmış bir kimse için, “Lâilâhe illallah” cümlesi ile iyiliklere karşı bir kapı açar. O kimse de bu iyiliği yaparak çevresindekileri memnun edip dünyadan ayrılır. (Böylelikle ölüm döşeğinin etrafında bulunan kimseler de o kimsenin iyi olduğuna şahitlik ederler.)[48]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hakim, bir şeyin hakkında hüküm verirken, araştırarak hakka isabet edip hüküm verirse, o hakim için iki sevab vardır: (Birisi araştırdığı için, diğeri ise hakka isabet ettiği içindir) Bütün kuvvetiyle araştırdığı halde hakka isabet etmezse, o hakim için, tek bir sevab vardır.”[49]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey Hakimler! Bir şeyin 'hakkında hüküm verdiğiniz zaman, adaletten ayrılmayınız. Düşmanlarınızı öldürdüğünüz vakit, ta'zip etmeden güzellikle öldürünüz. Çünkü Hz. Allah güzel iş yapanları sever.”[50]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Evinden çıkmak istediğin zaman, iki rekât namaz kıldıktan sonra çık ki, kıldığın o iki rekât namaz, seni tehlikeye düşmekten korusun. Evine girme istediğin vakit, iki rekât namaz kıldıktan sonra gir ki, kıldığın o iki rekâtlık namaz, seni ailevi kavgalar gibi fitneye düşmekten kurtarsın.”[51]
10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Öylesine değerli dört kimseler vardır ki, (kıyamet günü) yaptıkları iyiliklerinin karşılığı kendilerine iki kat olarak verilecektir.
a) (s.a.s) in (validemiz olan) hanımları,
b) Ehli kitap, (Yahudi ve hıristiyanlar)dan İslâm dinini kabul eden kimseler,
c) Güzel olan cariyesini, hürriyete kavuşturduktan sonra kendisiyle evlenen kimseler,
ç) Allah'ın hukukunu, kendi efendisinin işlerini hakkıyla yapan köle (ve işçi) olan kimseler.”[52]
11- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(İslâmiyetin, bize, getirdiği yeniliklerden) 40 tane iyilik vardır. Bunların en üstününü (başkası sağacak sütünden de kendisi ve çoluk çocukları faydalanacak.) keçi gibi hayvanı tasadduk etmek. (Bu kırk tane iyilikler öylesine değerlidir ki, sevabını alacak inancıyla bunlardan bir işini işleyecek olan mümin bir kulu, Hz. Allah cennete koyacaktır.”[53]
12- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Farz, vacip ve sünnetleriyle birlikte) tam bir abdest almak, imanın yarısıdır. (Çünkü imanı tam olmayan bir kimse, soğuk ve sıcak günlerinde zorluklara katlanıp abdest almazlar) Allah'ın verdiği nimetlerine hamd ve şükür etmenin sevabı, terazinin kefesini doldurur.
Allah tesbih etmek, (Subhanallah demekle Allah'ın her türlü noksanlıklardan uzak olduğunu ifade etmenin ve tekbir getirmenin sevabı sema ile yeri doldurur. Namaz, kılanlar için bir nûr'dur. (Ancak onunla Cennet yolunu bulur.)
Zekât vermek delildir. (Kişi, kıyamet günü, Allah'ın huzurunda müslüman olduğunu ancak onunla ispat eder..)
Sabır: (sıkıntılara karşı sabır etmek,) selâmet ve huzur yoludur.
Kur'an: iman edip ona göre amel edersen, senin için, bir müdafacıdır. (O'nun ahkâmıyla amel etmezsen) senin aleyhinde bir davacıdır.. Her insan, sabahleyin evinden (çıkarak imtihan çarşısına) gider. (Akşama kadar bütün işlerini Allah'ın kanunlarına göre uygulayıp bitirdikten sonra evine dönerse,) 'kendisine yaptığı işleriyle birlikte Allah'a satmış ve dolayısıyla Cehennemlik olmaktan azad ettirmiş olur. (Allah'ın kanununu uygulamadığı takdirde, öz nefsini tehlikeye atmış olur.)”[54]
13- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İhtiyara saygı ve iyilik yapan bir genç, ihtiyarlayıp muhtaç olduğu zaman, Hz. Allah kendisine yardımcı olarak gençlerden bir tanesini gönderir.”
14 - Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kantar: 12 bin hokka altın ve gümüştür. Bunlardan Allah için tasadduk edilen bir hokka, dünya ve sema arasındaki her türlü varlıktan daha hayırlıdır.”[55]
15- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, gelip geçen müslümanlara, (eziyet veren çalı-çırpı, taş gibi) herhangi bir şeyi yol üzerinden kaldırıp atarsa, Hz. Allah buna karşılık o kimseye bir sevap yazdırır ve sevap yazdırdığı bir kimseyi de muhakkak Cennetine koyar.”[56]
16- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah bir hadisi kutside şöyle buyuruyorlar: “Mümin bir kul, samimi bir yürekle yaptığı ibadetlerle Bana bir karış yaklaşırsa. Ben (rahmet ve mağfiretimle) ona (bir arşın yaklaşırım. Bana bir arşın yaklaşırsa, Ben, bir kulaç yaklaşırım. Bana yürüyerek gelen mümin bir kuluma, Ben, rahmetimle koşarım.”[57]
17- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ben, dünyadan ahiret alemine ayrılan bir mümini, ancak, üzüntü ve karanlık içinde annesinin karnından dünya aydınlığına çıkan bir çocuğa benzetirim.”[58]
18- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İki müslüman karşılaşırlarken, tokalaşıp sevişirlerse, birbirlerinden ayrılmadan önce küçük günahları af olunur.”[59]
19- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Hz. Allah, şehevi arzularına hakim olan gençlerden hoşlanır.”[60]
20- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Biriniz öldüğü vakit, lâyık olduğu Cennet veya Cehennemdeki mevkisi, kıyamete kadar kendisine sabah akşam gösterilir.
Bu kişi, Cennetlikse, Cennetteki makamı, Cehennemlikse, Cehennemdeki mevkisi gösterilirken kendisine şöyle seslenilir: “İşte, Hz. Allah seni diriltip oraya yerleştirinceye kadar, bu anda bekleyeceği ve kıyamete kadar kalacağın yer, burasıdır.” [61]
21- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'a iman ettikten sonra kişinin yapacağı iyiliklerin en üstünü, -kendisini insanlara sevdirmesidir.”[62]
22- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İbadetlerin en üstünü, (içinde bulunduğu sıkıntılardan) huzura kavuşmayı sabırla beklemektir.”[63]
23- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İyiliklerin en üstün olanları:
1) Allah'ın varlığına ve birliğine iman etmek,
2) Allah yolunda cihad etmek,
3) Makbule geçecek şartları yerine getirerek tam bir hac ibadeti yapmaktır.
Bu üçünün, geriye kalanlardan olan üstünlükleri, doğu ile batının arasındaki mesafe kadardır.”[64]
24- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İyiliklerin en üstünü, Allah için, (iyi kimseleri) sevmek ve yine Allah için, (kötü insanları, yaptıkları kötülüklerinden dolayı) sevmemektir.”[65]
25- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İman dallarının en üstünü, zorluklara karşı sabır etmek (ve insanlara karşı) müsamaha etmektir.”[66]
26- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cihadların en üstünü, zalim ve fasık devlet adamlarının karşısında hakkı söylemektir.”
27- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cihadların en üstünü, kişinin kendi nefsinin meşru olmayan arzularıyla mücadele etmesidir.”
28- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müminlerin İslâmca en üstünü, diğer müslümanların dil ve ellerinden selim kaldıkları (eziyet görmedikleri) kimselerdir.
İman bakımından müminlerin en üstünü, ahlâkı en güzel olanlardır.
Muhacirlerin en üstünü, (mal ve memleketini terk eden değil,) Allah'ın haram kıldığı şeyleri terk etmektir...
Mücahitlerin en üstünü, (düşmanlarla çarpışan değil,) Allah'ın emirlerini yerine getirmekte ve haram kıldığı şeyleri de bırakmak hususunda kendi nefsiyle savaşan ve yenen kimselerdir.”[67]
29- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hayırlı ve faydalı şeyleri başkalarına gösteren, dolayısıyla ona yaptıran bu kimse, onu yapanlar gibidir.”[68]
30- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müslüman bir kimsenin ömrü uzun olmakla beraber, hayır ve faydası da o nisbette çoktur.”[69]
31- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Meyve ağaçlarının fidelerini dikip yetiştiren bir kimse için, o ağacın meyvesinden faydalanıldığı kadar, ona sevab yazılır.”[70]
32- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Savaşta,) bir din kardeşinin ayakkabı bağlarını vermek yardımında bulunan bir kimse, Allah yolunda sırtında savaşılacak bir binek hayvanını vermiş gibi olur.”[71]
33- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İyilikler, çürüyüp bitmez, günahlar da unutulup kaybolmaz. (Çünkü bunları unutmayan ceza veya mükâfatını verecek olan) Allah için ölüm yoktur. Nasıl yaşarsan, öyle öldüğün gibi, nasıl ölürsen o şekilde mükâfat veya cezayı bulursun.”[72]
34- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennet, size, ayakkabınızın bağlarından daha da yakındır. (Fakat bu, imanla birlikte iyiliklere bağlıdır.)
Cehennemde, size o kadar yakındır. (Lâkin sizi oraya sokacak olan başlıca sebebler, kötülükleriniz olacaktır.)”[73]
Yeminler
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Hz. Allah, babanız veya (değer sayar) herhangi bir şey üzerine yemin etmenizi yasak kılmıştır-.. Çünkü Allah'dan başka bir varlık ile yemin etmek haramdır.”[146]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Allah'ın, kulları arasında öylesine değerli kimseler vardır ki, vallahi bu iş böyle olacak diye yemin ederse, Hz, Allah yaptığı yemin hususunda (meşru ise) onu kırmadan yeminini yerine getirir.”[147]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, yemin-i sabır (hakimin huzurunda yalan yere yemin) eder ve onunla bir müslümanın malını aldırıp, gerek kendisinin gerekse başkasının zimmetine geçirmek isterse, o kimse öldükten sonra kıyamet günü, Allah'ın kendisine karşı buğuz ve öfkesi olduğu halde karşısına çıkacaktır.”
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, yemin ederken “İnşallah” derse, o kimse istisnai bir yemin etmiş olur. (Meselâ: Valiahi ben bu işi inşallah yapmayacağım, dedikten sonra, aynı işi yaparak yeminini bozarsa, kefaret vermesi lâzım gelmez. Çünkü yemin ederken, manâsı “Allah dilerse” olan “inşallah” sözü ile başlamıştır. Allah'ın dileyip dilemeyeceğini bilmediğinden ettiği yemin kesin bir yemin değil, belki istisnai bir yemindir.)”[148]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, (namaz, oruç ve hac gibi) farzlardan birisine yemin ederse, o kimse bizden değildir. (O, seçkin, değerli bir müslüman değildir.)”[149]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, bir şey üzerine yemin eder (meselâ: filân yere gideceğim der) de ondan başkasını daha hayırlı görürse yemininden dolayı kefaret yapsın ve hayırlı olanı işlesin.”[150]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah, ancak Cenneti istemek için, vasıta edilebilir.”[151]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yemin ya bozulur veya gereği yapıldıktan sonra pişman olunur.”[152]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yemin, malın satışını kolaylaştırır, fakat kazancın bereketini giderir.”[153]
10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç gruba ayrılan dokuz kimseler arasında üç kimselerin yaptıkları yeminin bozulması gerekli değildir. İkinci üç kimse daha vardır ki, bunlara lanet edilir. Diğer üçüncü yemin eden üç kimse daha vardır ki, bunların hakkında şüpheliyim.
Yemin eden birinci gurup:
a) Oğul ile babasının arasında yapılan yemin gerekli değildir. (Meselâ: Çocuk, babasının verdiği emrine karşı “Vallahi yapmayacağım” diye karşı gelip yemin ederse, bu çocuğa düşen ödev, babasının yaptığı emir, dine aykırı değilse, babasının emrine edip yemini bozar ve kefaretini de verir.)
b) Koca ile karısının arasında yapılan yemin gerekli değildir. (Kadın, kocasının hoşuna gitmeyen bir şey üzerine yemin ederse, sonradan kocasına itaat ederek yeminini bozar ve kefaretini de verir.)
c) Efendi ile kölenin arasında, yemin gerekli değildir. (Bozulur ve kefareti de verilir.)
Allah'ın lanetine uğrayan kimseler:
a) Baba ve annesine lanet ederek eziyet veren bir çocuk,
b) Allah'dan başkasının adına kurban kesen kimseler,
c) Aralarındaki sınırları değiştiren kimseler Allah'ın lanetini hak etmiş olurlar.
Hakkında şüpheli bulunduğum kimseler:
a) Üzeyr adındaki şahsın peygamber olup olmadığı hakkında şüpheliyim.
b) Tubba adındaki kişinin İslâm dinini kabul edip etmediği hakkında şüpheliyim.
c) Şer'i cezasını gören bir kimsenin, dünyada gördüğü cezanın yarın kıyamet günü, kendisini Cehennem azabından kurtarıp kurtaramayacağı hakkında şüpheliyim.”[154]
Sonradan Hz. Cebrail peygamber efendimizin yanına gelerek, Üzeyrin peygamber olduğunu, Tubba İslâm dinini kabul ettiğini ve zina yapıp şer'i cezasını gören bir kimsenin de kıyamet gününde, gördüğü cezanın kendisini ikinci bir cezadan kurtaracağını açıklamıştır.[155]
Zayıf Bünyeli Müslümanların Faziletleri
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Benim rızam için, zayıf (yaşlı olan) kimseleri araştırıp getiriniz (ki, onlarla birlikte dua edelim). Çünkü siz, zayıf olan yaşlılarınızın yüzü suyu hürmetine (Allah tarafından) rızıklanıyor ve yardım görüyorsunuz.”[545]
Hz. Muhammed zayıf bünyeli yaşlı müminleri, büyük bir önem vererek sevmiştir. Peygamberimiz bir hadislerinde: “İhtiyarlarınız, sibyanlarınız, hayvanlarınız olmasaydı yaptığınız kötülüklere karşı Hz. Allah, rızkını kesip, sizlere musibetler yağdırırdı.” buyurmuştur. Bu hadislerde alacağımız ders; kıtlık gibi umumi belâ ve musibetlerle karşılaştığımız zaman, ihtiyarlarınız ve çocuklarınızla birlikte bir araya gelip, o belânın defi için dua etmemizdir.[546]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zenginlerin yanına (elinizden geldiği kadar) az gitmeye çalışınız. Çünkü bu, sizlerin Allah'ın size verdiği nimetleri, az görmenizi ve hiçe saymanıza engel olmaya daha elverişlidir.”[547]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Allah'ın nezdinde” ümmetimin en iyi olanları, kendilerini azdıracak kadar çok mal ve dilenciliğe sevkettirecek kadar da az mal verilmeyen orta halli kimselerdir.”[548]
Hadîsde geçen kelimeler:
Feyebteru: Azmak.
Yukatter: Az verilmesi.
Hadisin özü:
Müslümanların yolunu sapıtmaması için, genellikle orta halli olmaları faydalıdır. Çünkü çok mal, sahibini azdırır, çeşitli günahlar yaptırır ve Allah'a karşı düşman diktirir. Az mal ise, Allah'a karşı isyana sevkeder.[549]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, Hz. Allah namuslu fakir aile reislerini sever.”[550]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, Hz. Allah şefkatli, merhametli (ve Allah'ın azabından) korkan kalbleri sever.”[551]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Hz. Allah, yetmiş yasında olan müminleri sever ve seksen yaşındaki müminleri de azablandırmaktoan haya eder.”[552]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerçekten, dünya ehlinin şerefi, mal ve servettir.”[553]
Dünya ehlinin şeref ve faziletleri, dünya malına bağlıdır. Fakat ahiret ehli olan kimselerin şerefi, din ve takvalığına bağlıdır. Bunun içindir ki, Hz. Allah (c.c.) bir ayeti celilesinde şöyle buyurmuşlardır:
“Allah'ın nezdinde en şereflileriniz, Allah'ın emirlerine itaat ederek en takva olanlarınızdır.”[554]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Benim nezdimde en fazla gıpta edilen insan, kendisini azdıracak kadar malı, doğru yoldan saptıracak olan çocuğu ve Allah'ın taatinden meşgul ettirecek hanımları olmayan, namazdan hissesi olup ibadetlerini güzel yapan, gizli yerlerde Allah'a itaat eden, çok iyi kimsedir. Diye halk arasında parmakla gösterilmeyecek kadar basit, normal olan rızkına karşı sabırlı ve genç olarak olduğu halde ağlayanı ve geride bıraktığı mirası az olan müminlerdir.”[555]
Hadisde geçen kelimeler:
Ağbete: İmrenmek, Gıpta Etmek
Hafifülhaz: Yükü Az Olan.
Zu Hazzın: Hisse Sahibi
Ga'mit: Basit Kimse.
Kefafen: Normal, Orta.
Meniyye: Ölüm.
Türasühü: Miras.[556]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Küfür diyarından göç edenlerin fakirleri, zenginlerden 500 yıl evvel cennete girecektir."[557]
9. hadis ile 10. hadis arasında herhangi bir çelişki yoktur Çünkü 9. hadisde anlatılan fakirler dinîne bağlı ve Allah'ın emirlerine ita at etmek bakımından 10. hadisdeki fakirlerden daha üstündür.[558]
10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Küfür memleketinden kaçan muhacirlerin (bazı) fakirleri, zenginlerinden 40 yıl kadar önce cennete girecektir.”[559]
11- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Az olan rızkına ve sıkıntı, belâ ile dolu olan hayatına karşı büyük (bir sabır gösteren kimseyi, Hz. Allah Firdevs adlı cennetinden dilediği yere yerleştirir.”[560]
12- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey müminler, siz Allah'dan, kâfirlere karşı ancak fakir kimselerin sayesinde yardım ve rızık görüyorsunuz.”[561]
Zina
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kadın için, erkeklerden (babası, kardeşi gibi) mahremi bulunmadan uzun bir yolculuğa tek başına çıkamaz.”[90]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kadın evinden çıkmak yetkisine sahip değildir. Ancak, yanında hizmetçisi, (veya işini görecek çocukları) olmayan bir kadın, bazı zaruri ihtiyaçlarını görmek için dışarıya çıkabilir. Bunun dışında 'hiç bir zaman, dışarıya çıkamaz, ancak kurban ve ramazan gibi bayram günleri çıkabilir. Yine kadın, dışarıya çıktığı zaman, yolun ortasından değil, yolun kenarından yürümelidir.”[91]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Genç ve güzel olan) kadınlar, ne selâm verir, ne de erkeklerin selâmını alabilir. (Erkeğinde kendisine selâm vermesi ve selâmını alması sakıncalıdır. Fakat kadın ihtiyar veya fitneyi uyandıracak şekilde güzel değilse saydıklarımızdan hiç birisi sakıncalı değildir. Ancak genç olana mekruh, ihtiyar olana da mubahtır.)”[92]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz ben, kadınlarla asla tokalaşmam.”[93]
Hadisin sebebi: Kadınlardan birisi, diğer ensari kadınlarla birlikte Peygamberimize gelerek şöyle dediler:
“Ey Allah'ın Resulü!.. Allah'a ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, başkasına iftira etmemek, İslâm dinînin güzel gördüğü konularda âsi olmamak için, seninle anlaşmaya ve söz vermeye geldik. Elinizi uzatın ki, bu hususta elinizi tutup söz verelim “ Bunun üzerine sevgili peygamber efendimiz (s.a.s):
“Ben, kadınlarla tokalaşmam. Çünkü bu, İslâm dinince haramdır.” cevabını verdiler.[94]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah rızası için, ümmetimin erkekleri hamama girerken, havlu ile girsin. Kadınlar ise, (kendi evlerinde yıkansınlar,) hamama gitmesinler.”[95]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz ümmetimden en fazla korktuğum tehlike, lût kavminin yaptıkları Lîvate (cinsi sapık olan kötülük) dür.”[96]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey müminler!., Benden duyunuz: “Şüphesiz Hz. Allah, (ceza durumu belli olmayan ziya eden kadınların durumu için) ceza yolunu açıklamış bulunmaktadır... Zina eden bakirelerin cezası: Erkekse, yüz sopa ile bir senelik sürgün, kadınsa yanlız yüz sopadır.. Evlilik üzerinden geçmiş erkek ve kadınların cezası ortalama taşlarla öldürmektir.”[97]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Recm (taşla öldürmenin cezası), kadının yaptığı zinanın karşılığı ve kefaretidir.”[98]
Hadisin sebebi: Sahabilerden İbnu Sevid bu konuyu şöyle naklettirmektedir. Sevgili peygamberimiz zamanında zina eden bir kadını götürüp recm cezasını verdikten sonra peygamberimizin huzuruna gelerek şöyle dedim:
“Ey Allah'ın Resülu!... Zina kötülüğünü işleyen kadımı cezasını verdik.” Bunun üzerine sevgili peygamber efendimiz (s.a.s) geçen hadisi şerifi buyurdular:
a) Gözlerin zinası: (Kişinin kendi arzusuyla yabancı bir kadına) bakmasıdır.
b) Kulakların zinası: (kadının tatlı ve manalı sözlerini) dinlemesidir.
c) Dilin zinası: (Kadınla tatlı, cilveli ve birleşme hususiyetini andıran cümlelerle) konuşmasıdır.
ç) Ellerin zinası: (Kadın ile bir istek peşinde olduğunu andıracak bir şekilde) ellerini tutup sıkmasıdır.
d) Ayakların zinası: (Fuhuş yapacak, kadının 'bulunduğa yere kadar) yürümesi veya onunla birlikte gezip dolaşmasıdır.
e) Kalbin zinası: Zina kötülüklerini arzu etmesidir.
(Bu uzuvların yaptıkları zinalar, günah bakımından zina sayılır, ceza bakımından ise, sayılmaz.) Fakat tenasül uzuv harekete geçerse, hakiki zina olduğunu tasdik eder, geçmezse, yalanlar (ve mecazi olduğunu ortaya koyar.)...[99]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zina eden, (dünyada şer'i cezasını görmeyen) kimseler, kıyamet günü, yüzleri ateş renginde parlayacaktır.”[100]
10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz kadın, (kocasını aldatma konusunda) gelirken ve arkasını çevirip giderken şeytan şeklinde görünür. (Böylece bakanları da aldatarak kendisiyle birlikte fitneler sürükler.) O halde, biriniz hoşunuza giden bir kadın gördüğü zaman, (peşine takılıp gitmeyin. Bilâkis) evinde kendi arzusunu yerine getiren hanımının yanına gitsin.”[101]
11- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanoğlunun yapacağı zina nasibi, (ezeli ve ilâhi bir kalemle) yazılarak zapt edilmiştir... Şüphesiz kişi, bundan kaçamaz ve nisabine yetişecektir. (Bu itibarla vücudun uzuvlarının ayrı ayrı zina hisseleri vardır)”[102]
12- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Karşıki yabancı cinse bakan her göz, zina edendir. Kadın, kendisine mahsus koku sürünüp erkeklerin bulunduğu yerden geçerse, kendisi de zina etmiş sayılır.”[103]
13- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir erkeğin, Allah'a ortak koşması kadar büyük bir günah yoktur. Bundan sonra, nikâhsız olan bir kadının rahmine meniyi dökmesinden daha büyük bir günah yoktur.”[104]
14- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zina eden bir kimsenin kafasından imanı çıkar. Şayet o kimse bir daha yapmamak üzere tövbe ederse, Hz. Allah, o kimsenin yaptığı tövbeyi kabul eder (ve imanını da kendisine geri verir.)”[105]
15- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah zina edip içki içen bir kimsenin imanını başından, bir kimsenin gömleğini çıkardığı gibi çıkarır.”[106]
16- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zina eden bir kimse, (karısıyla, kızıyla) hatta duvarıyla olsa bile, mutlaka edilir.”[107]
17- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, iffetli ve namuslu bir kadına, zina yaptığını görmediği halde, zinayı isnad ederse, Hz. Allah, kıyamet günü, o kimseyi ateşten yapılmış bir kamçı ile döver.”[108]
18- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, (eziyet vermek maksadıyla) haksız yere bir kimseyi zalim emirlere şikâyet ederse, şikâyet eden o kimse, doğru bir sülâleye mensup değildir, ya da soy-sopunda bir karışıklık vardır.”[109]
19- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, dilin şerrinden, midenin haram lokma yutmasından, tenasül uzvun fuhuş yapmasından korunursa, Cennete girmeyi hak etmiş olur.”[110]
20- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah her kimi, iki çene arasındaki dil ile boğazın ve iki ayağın arasındaki tenasül uzvun -kötülüklerinden korursa, o kimse Cennete girmeyi hak etmiş olur.”[111]
21- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kocasından ikide bir boşanmak talebinde bulunan veya (kocası için değilde, başkaları için) süslenen kadınlar münafık kimselerdir.”[112]
22- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kadının her yanı avrettir. (Erkeklere görünmesi haram olana yasak bir bölgedir.) Dışarıya çıktığı zaman, şeytanların gözleri açılır ve onu bir fitne aleti yapmak maksadiyle hemen harekete geçip yanına yaklaşırlar.”[113]
23- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Altın ve kokularla süslenip (masum olan kimseleri kötülük fitnelerine uğratan) kadınların vay hallerine!...”[114]
24- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey erkekler!., yabancı kadınların bulunduğu yerlere girmekten sakınınız.”[115]
25- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zinadan sakınınız. Çünkü zinada, başlıca dört büyük tehlike vardır:
a) Zina, yapanın yüzünden iman güzelliğini giderir.
b) Rızkından Allah'ın feyz ve bereketini yok eder.
c) Allah'ın gazabını gerektirir.
ç) Cehneme; bir daha çıkmamak üzere girmesini icab ettirir.”[116]
26- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kadın, başkasının evinde, (fuhuş yapmak maksadıyla) elbisesini çıkarır veya fitne uyandıracak bir şekilde bacaklarını açarsa, Hz. Allahı, o kadının manevi perdesini üzerinden kaldırır ve (kıyamet günü), bir toplumun huzurunda rezil ettirir.”[117]
27- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kendilerine mahsusu kokular sürünüp erkeklere koklatmak için evinden çıkıp erkeklerin yanından geçen kadınlar, (İslâm nazarında) zina etmiş sayılır.
Yabancı kadınlara isteyerek bakan gözler de, zina etmiş sayılır.”[118]
28- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kul, zina etmeye başladığı zaman, imanı kalbinden çıkıp, başının üzerinde bir gölge gibi bekler.. Ancak, zinadan feragat ettikten sonra geriye döner.”[119]
29- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey erkekler! Kadınlarınızı dışarıya çıkarmamak ve terbiye etmek konusunda elbise ve zinet eşyalarını az giydirmekle faydalanınız... Çünkü kadının elbiseleri çok, zinet eşyaları da olduğu zaman, evden dışarıya çıkmaktan hoşlanır.”[120]
30 - Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah'ın gazabı, zina edenlere karşı çok şiddetli olur.”[121]
31- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah'ın gazabı, çocuklarını, gizli ve mahrem işlerini öğrenmek maksadıyla başkalarının kapılarına ya da evlerine gönderen kadınlara karşı çok şiddetlidir.”[122]
32- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yabancı kadınları ansızın gören gözlerini hemen geriye çevir.”[123]
33- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Hz. Allah, Ademoğullarının yapacakları zina nasiblerini yazdırarak zapt etmiştir. Bundan dolayı yetişerek yapacakları zina kötülüğünü hiç bir şekilde (her ne kadar tenha bir köşede yapsalar bile,) Allah'dan gizleyemezler. (Çünkü Allah her şeyi gören ve bilendir.)
Gözlerin zinası bakmak, dilin konuşmaktır. Nefis ister ve temenni eder, tenasül uzuv ise, bunların istediklerini yerine getirerek ya doğrular veya yerine getirmeyip yalanlar.” [124]
34- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz bir kimsenin, on kadınla yapacağı zinanın günahı, komşusunun ailesiyle yapacağı zinanın günahından daha hafiftir.
Şüphesiz bir kimsenin on evden yapacağı hırsızlık, kendi komşusunun evinden yapacağı hırsızlığın günahından daha azdır.”[125]
35- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gözler, eller, ayaklar ve tenasül uzuv zina ederler. Bütün vücudun her uzvu, ayrı ayrı zina ederler.”[126]
36- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gözler, (akıl denilen kumandanının) gözleyicileri, kulaklar; huni (telefon santrallari,) dil, tercümanı, eller; kanatları.
Karaciğer; şefkat ve merhamet aracı, dalak; sevinç ve gülmek vasıtası, akciğer; nefes alma cihazı, böbrekler; hile ve düzenbazlık aleti, akıl ise bunların amiridir... Amir düzelirse, (yararlı = Rabbini bilen, iyi ile kötüyü, faydalı ile zararlıyı birbirinden ayırd eden bir kumandan ise,) idaresinin altında bulunan vücudun uzuv askerleri faydalı olur. Kumandan sapıtmış bozuk bir varlık ise askerleri de bozuk ve zararlı olur.”[127]
37- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın gazabı, benim yakın akrabalarıma hakaret eden ve bana eziyet verenlere karşı çok şiddetli olur.”[128]
38- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, zina yoluyla doğurduğu, dolayısıyla kocasının malın; varis kıldığı bir çocuğun annesine verilecek olan azab, bir ümmete verilen azabın yarısı olacaktır.”[129]
39- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah, komşusunun karısı ile zina eden bir erkeğe, kıyamet günü, rahmet nazarıyla bakmaz. Yaptığı zinanın kirinden temizlemeyip ona şöyle der: “Cehenneme girecek olanlarla birlikte gir.”[130]
40- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zina, fakirlik ve zillet getirir.”[131]
41- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Benim ümmetim, (şeriat kanunlarını ve İslâm ahlâkını terk ederek) zina etmeyi ve ipek elbise sayacak zaman yaklaşmıştır.”[132]
Ödünç
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ödünç alınan şey geri'verilmeli, ekininden yararlanılmak üzere alınan toprak sahibine iade edilmelidir."[962] İbn-i Mâce bu hadisi Enes'den sahih bir senedle rivayet etmiştir.
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ödünç alınan şey geri verilecek, ekininden yararlanılan tarla sahibine iade edilecek, borç ödenecek, kefil ve tazminat ödiyecektir.” [963] Ahmet ve birçokları bu hadisi Ebû Ümâme'den rivayet etmişlerdir.
Özet II
Ey saadet yolcusu!.. Allah rahmetinin yaygınlığını; O'nun merhametinin gazabına baskın çıktığını ve her zerreyi kuşattığını; Allah'ın seni merhametine mazhar olmuş olan islâm ümmetinden eylediğini ve sayısız nimetlere gark ettiğini; kitabı Kur'an'a (Rahman ve rahim, yani dünyada bütün kullarını, âhirette ise sadece mü'min kullarını esirgeyen ve bağışlayan) manâsını taşımakta olan adlarının bulunduğu besmele’yi' başlık attığını; hiç bir aracı olmadan sana gizili-açık sayısız derecede nimetler bahşettiğini düşün.
Diğer yandan rabbimin heybet ve ululuğunun olgunluğunu, gazabına göklerin ve yerin bile dayanamıyacağını; buna karşılık “kendinin gaflet içinde yüzdüğünü ve günahlarının çokluğunu; O'nun ise bütün bu kusur ve eksikliklerine vâkıf olduğunu; akılların idrâk edemeyeceği derecede sevap ve mükâfatlar vereceğini; buna karşılık hatırlanması bile yürekleri durduracak ve parçalayacak derecede azâb vermeğe güçlü olduğunu düşün.
İşte bütün bunları hatırlayarak düşündüğün zaman bir kere rabbinin yaygın lütfuna, bir'kere yakıcı azabına, bir kere eşsiz merhametine, bir kere de günahtan günaha dalan nefsine bakacaksın. Bütün bu düşünüş ve bakışlar seni korku ve umut yoluna sokacaktır. Artık sen dinin şaşmaz ana yoluna girerek gayene ulaşmış durumdasın; lekesiz kurtuluş yolunu tutmuş bir insansın.
Ne nefsinin her isteğine boyun büktüğü halde boş ve saçma bir temenni ile kendilerini avutanlardan; ne de Allah rahmetinin yaygınlığını unutarak büsbütün karamsarlığa tutulanlardansın. Sen başına felâket açacak olan ileri gitmek (ifrat) geri kalmak (tefrit) gibi hareketlerden uzaksın. Sen bunların arasında kalan saadet yolunun şarabını içtin. Bu yolun tadını damaklarında duydun.
Yalnız umut yolu dondurucu soğuğu ile yalnız korku yolu ise kavurucu sıcağı ile üstünde yürüyenleri helake sürükler. Ama sen bu tehlikeli yollara düşmekten kurtuldun. Öyle sanıyorum ki sen, varlıklı, zengin bir kimse olarak lekesiz gayene eriştin. Sağ-salim iki tedavi olmaz hastalığı atlattın. Böylece de maddi - manevî bir şifaya kavuştun.
Ve sen azgın nefsini itaat altına aldın. Kendini gece - gündüz demeden devamlı olarak Allah'ın hizmetine adadın. Bu vadide yol alırken cahilliği, gafilliği bütün varlığiyle ardına attın. Bütün günahlara, tüm kötülüklere sırt çevirdin. Sen, Nevf-ül Bükâli'nin “Cenneti hatirlasan şevkin artar, Cehennemi hatırlarsan uykuların kaçar.” dediği cinsten katıksız bir mü'min oldun.
Sen artık, Allah'ın:
“Gerçekten Peygamberler hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar, umarak ve korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyanlardandır.”[1140] Diye nitelendirdiği/hâlis kullarındansın.
Ey saadet yolunun yılmaz yolcusu!..
Ulu Allah'ın yardımı ile Allah korkusunu gönülde yerleştirmek ve Allah'ın yaygın rahmetinden umut kesmemek geçidini de aştın. Şimdi sfeni bu dünyada da, öte dünyada da nice nice nimetler beklemektedir.
Ulu Allah'tan dileğimiz cümlemizi ve cümle mü'minleri bu pürüzsüz yolda daim eylesin. Çünkü O, esirgeyenlerin en esirgeyicisi, bağışlayanların en bağışlayıcısı, cömertlerin de en cömertidir. O'nun kuvvet ve kudretine son yoktur.[1141]