14 Şubat 2012

Ben hüzün dolu bir kitabım

kalbimin parçalara ayrıldığını hissedeli uzun zaman olmuştu. kelimeleri kullanamaz olmuştum. git gide canımı acıtır olmuşlardı. her sen dediğimde kalbime batan kırık can parçaları öylesine acıtıyordu ki, anlatacak gücüm yok. denemek istedim, onlarca hatta yüzlerce kez sen dedim, ama her defasında daha çok acıttılar canımı. bu yüzden susmak zorunda kalmıştım.
hayattan soyutlanıp duruyordum sürekli. ansızın gidiveriyordu her şey. tüm hisler, hayaller, umutlar. sadece kulaklarımda bir tını yankılanıyordu. bir melodi vardı. hüznün, ayrılığın melodisi. 2 kulaklık yeter olmuştu beni soyutlamaya. ardından ben gidiyordum. benimle birlikte de her şey. aslında her şeyimi senin gidişinle kaybetmiştim. 
öyle garipti yani. ve yalnız olduğumu anladığımda, kendi kendime yetemediğimi anladım. ben olmak yetmiyordu bazen. kendime sarılıp yatmak beni ısıtmıyordu. yalnız olmak kötüydü. hayallerini paylaşamadığın, duyguların anlamsız olduğu, öznesi olmayan yüklem olduğun, hiçbir şey ifade etmediğin bir şeydi yalnızlık.
aslında durun, sorun birinin gitmiş olması değildi, bunu umursamıyordum. sadece kimsenin olmamasıydı beni üzen. düşünün, sarılabileceğiniz, konuşabileceğiniz, sevebileceğiniz, özleyebileceğiniz kimseniz yok. ve sizin için de aynılarını yapan kimseniz yok. işte tamda özeti bu halimin. 
tek ihtiyacım olan, sarılabileceğim, gözlerinin içine bakabileceğim, özleyebileceğim, sevebileceğim, günlerimi birlikte geçirebileceğim, sol yanı sağıma düşecek birisi. tek istediğim bu, bence çok olmamalı. en azından her insan mutlu olmayı hak eder… ben sadece hak ettiğim şeyi istiyorum. fazlasını değil. mutlu olayım yeter. 
çünkü hislerimi kaybetmiştim. yaşamak anlamsız geliyordu. her sabah uyandığımda doğrulup, yere bakmak hiç hoş değildi. gözlerim sürekli birilerini arar gibiydi. kalabalıklar içinde kayboluyor gibi oluyordum. insanlar konuşuyordu, gülüyordu, eğleniyordu fakat ben bunların hiçbirini hissetmiyordum. insanlar, benim bilmediğim bir şeyi biliyorlardı sanki. bana söylenmemiş bir şeyi.
ilgimi çekmiyor. hiçbir şey ilgimi çekmiyor. ben sadece mutsuzdum. bunu anlamak çok zor olmasa gerekti, yüzüm, uzun süredir hiç gülmemişti. içimde en ufak bir kıpırtı olmamıştı. bir mutluluk belirtisi, bir sevinç, hiçbiri yoktu. sanki birisi tüm duygularımı çalıp gitmişti. duygusuz olmak kötüydü. okulda insanlar espiriler yapıyorken ben sırama gömülmüş uyuyordum. hala da öyle. sabahları kalkıp okula gitmek o kadar sıkıcı ki, yüzünü görmek istediğim en ufak kimse bile yok. hocalar, çevremdeki insanlar. sevmiyorum, hiçbirini sevmiyorum…
yaşadığımı unutalı uzun zaman olmuştu sanırım. yaşamayı unutmuştum. nasıl yaşanılır, nasıl mutlu olunur bilmiyordum. açıkçası beni mutlu eden hiçbir şey de yoktu.

o yüzden birilerinin tekrardan bana yaşadığımı hissettirmesine ihtiyacım var…
İnsan ömrü bir kitap misali değil midir?
Kimininki bir satırlık, kimininki bin sayfalıktır
Tek ortak noktaları bir gün biteceğidir...
Ben hüzün dolu bir kitabım


Benim acılarım sayfa, göz yaşlarımsa mürekkep oldu
Anlattılar birer birer, ama konu hep aynıydı
Hayat akışım bir çizgiydi, çizginin adı ise "hüzün"
Ben hüzün dolu bir kitabım
Senaryo baştan belliymiş, acılar benim kaderimmiş
Mutluluğu yakalamaya uğraşırken, tebessüm etmek bile
Yasakmış
İstesem de istemesem de oynamaya mecburum
Ben hüzün dolu bir kitabım


Aşk'tır karanlıkta insanı aydınlatan
O'dur insanın ruhunu, beynini güzelleştiren
Ben mahrum kaldım aşka, hala karanlıktayım
Aydınlat karanlığımı,
Bu kitaba ışık ver..
Ben o ışıkla kemiklerime kadar ısınayım.
Isınayımki çoşayım
Ama nafile..

Ben hüzün dolu bir kitabım
kalbimin parçalara ayrıldığını hissedeli uzun zaman olmuştu. 
kelimeleri kullanamaz olmuştum. git gide canımı acıtır olmuşlardı. her sen dediğimde kalbime batan kırık can parçaları öylesine acıtıyordu ki, anlatacak gücüm yok. denemek istedim, onlarca hatta yüzlerce kez sen dedim, ama her defasında daha çok acıttılar canımı. bu yüzden susmak zorunda kalmıştım.
hayattan soyutlanıp duruyordum sürekli. ansızın gidiveriyordu her şey. tüm hisler, hayaller, umutlar. sadece kulaklarımda bir tını yankılanıyordu. bir melodi vardı. hüznün, ayrılığın melodisi. 2 kulaklık yeter olmuştu beni soyutlamaya. ardından ben gidiyordum. benimle birlikte de her şey. aslında her şeyimi senin gidişinle kaybetmiştim. 
öyle garipti yani. ve yalnız olduğumu anladığımda, kendi kendime yetemediğimi anladım. ben olmak yetmiyordu bazen. kendime sarılıp yatmak beni ısıtmıyordu. yalnız olmak kötüydü. hayallerini paylaşamadığın, duyguların anlamsız olduğu, öznesi olmayan yüklem olduğun, hiçbir şey ifade etmediğin bir şeydi yalnızlık.
aslında durun, sorun birinin gitmiş olması değildi, bunu umursamıyordum. sadece kimsenin olmamasıydı beni üzen. düşünün, sarılabileceğiniz, konuşabileceğiniz, sevebileceğiniz, özleyebileceğiniz kimseniz yok. ve sizin için de aynılarını yapan kimseniz yok. işte tamda özeti bu halimin. 
tek ihtiyacım olan, sarılabileceğim, gözlerinin içine bakabileceğim, özleyebileceğim, sevebileceğim, günlerimi birlikte geçirebileceğim, sol yanı sağıma düşecek birisi. tek istediğim bu, bence çok olmamalı. en azından her insan mutlu olmayı hak eder… ben sadece hak ettiğim şeyi istiyorum. fazlasını değil. mutlu olayım yeter. 
çünkü hislerimi kaybetmiştim. yaşamak anlamsız geliyordu. her sabah uyandığımda doğrulup, yere bakmak hiç hoş değildi. gözlerim sürekli birilerini arar gibiydi. kalabalıklar içinde kayboluyor gibi oluyordum. insanlar konuşuyordu, gülüyordu, eğleniyordu fakat ben bunların hiçbirini hissetmiyordum. insanlar, benim bilmediğim bir şeyi biliyorlardı sanki. bana söylenmemiş bir şeyi.
ilgimi çekmiyor. hiçbir şey ilgimi çekmiyor. ben sadece mutsuzdum. bunu anlamak çok zor olmasa gerekti, yüzüm, uzun süredir hiç gülmemişti. içimde en ufak bir kıpırtı olmamıştı. bir mutluluk belirtisi, bir sevinç, hiçbiri yoktu. sanki birisi tüm duygularımı çalıp gitmişti. duygusuz olmak kötüydü. okulda insanlar espiriler yapıyorken ben sırama gömülmüş uyuyordum. hala da öyle. sabahları kalkıp okula gitmek o kadar sıkıcı ki, yüzünü görmek istediğim en ufak kimse bile yok. hocalar, çevremdeki insanlar. sevmiyorum, hiçbirini sevmiyorum…
yaşadığımı unutalı uzun zaman olmuştu sanırım. yaşamayı unutmuştum. nasıl yaşanılır, nasıl mutlu olunur bilmiyordum. açıkçası beni mutlu eden hiçbir şey de yoktu.
o yüzden birilerinin tekrardan bana yaşadığımı hissettirmesine ihtiyacım var…

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...