29 Şubat 2012

ÂZER'in İBRAHİM a.s'ı NEMRUDA'a GÖTÜRÜŞÜ..7

Âzer'in İbrahim Aleyhisselâmı Nemrud'a Götürüşü:
İbrahim Aleyhisselâm:"Allah'dan başka ilâh yoktur. O, benim Rabb'imdir! O, her şeyin Rabb'idir!" dedikçe, annesi ve babası, Nemrud'dan, korkarak ağlarlar, İbrahim Aleyhisselâmı, uyarmağa çalışırlardı.
İbrahim Aleyhisselâm ise:"Benim hakkımda, Nemrud'dan hiç korkmayınız.
Beni, küçüklüğümde koruyan, büyüklüğümde de, korur!" derdi.
Fakat, Âzer, kendisini, birisinin, Nemrud'a ihbar edeceğinden korkarak Nemrud'a gidip:"Ey kral! Senin, doğmasından sakındırdığın çocuk, benim oğlumdur.
Kendisi, evimden başka bir yerde doğmuş, yanıma gelinceye kadar, ondan ha­berim olmamıştır.
Şimdi, onu, sana haber veriyorum.
Kendisi hakkında, istediğini, yap! Sonra, beni, kınama!" dedi.
Nemrud "Onu, bana getir!" dedi.
Âzer, İbrahim Aleyhisselamı, annesinin yanından alıp Nemrud'a götürdü.
Nemrud, Meclisini süslemiş, askerlerini, sıra sıra dizdirmişti.
İbrahim Aleyhisselâm, sağına, soluna bakıp:"Ey kavim! Siz, neye tapıyorsunuz?" diye sordu.
Nemrud:"Ey İbrahim! Sen, üzerinde bulunduğum dinime gir ki, seni, ben yaratmışımdır ve rızkını da, ben veriyorum!" dedi.
İbrahim Aleyhisselâm:"Ey Nemrud! Sen, yalan söylüyorsun!
O, Rab ki, beni, yaratan, bana, doğru yolu gösteren O'dur!
Bana, yediren, içiren de, O'dur!" deyince, Nemrud da, halk da, tutula kaldılar!
Bunun üzerine Nemrud, Âzer'e dönüp:"Ey Âzer! Bu oğlun, daha küçüktür.
Ne söylediğini, benim kadr'ü kıymetimi, mülk'ü saltanatımın ululuğunu, bilmiyor.
Sen, onu, hemen al, götür. Kendisini, azabımın şiddetiyle korkut! Ola ki, üze­rinde saplanıp kaldığı şeyden döner!" dedi.' [59]

İbrahim Aleyhisselâmın Peygamber Oluşu:
Yüce Allah, İbrahim Aleyhisselâma, Cebrail Aleyhisselamı gönderip Dinini öğretti [60] ve kendisini, kavmine, Peygamber olarak gönderdi. [61]
Bunun üzerine, İbrahim Aleyhisselâmın, babası ve kavmiyle aralarında geçenler, Kur'ân-ı kerimde şöyle açıklanır:"Vaktâ ki, İbrahim, babasına:
Ey babam! İşitmez, görmez, sana, hiç bir yararı olmaz şeylere ne diye taparsın?!
Ey babam! Bana, muhakkak ki, sana gelmeyen bir ilim gelmiştir.
O halde, bana uy da, seni, ben, dümdüz bir yola çıkarayım.
Ey babam! Şeytana tapma!
Çünkü, şeytan, hakkıyle esirgeyen Allâha çok âsi olmuştur.
Ey babam! Gerçekten korkuyorum ki: Çok esirgeyen Allah'dan sana, bir azab gelip çatar da, şeytana yâr olmuş olursun! dedi.
Babası:Ey İbrahim! Sen, benim tanrılarımdan yüz mü çeviricisin?!
And olsun ki: vaz geçmezsen, seni, muhakkak, taşlarım!
Sen, uzun bir müddet benden ayrıl!" dedi.
İbrahim ise;Üstüne selâmet! Ben, senin için, Rabb'imden mağfiret dileyeceğim.
Çünkü, O, bana çok lütufkârdır.
Sizi ve Allâh'dan başka taptıklarınızı bırakıp çekiliyorum.
Rabb'ime, dua ediyorum.
Umulur ki: Rabb'ime duada, sizin gibi bedbaht olmam! dedi. [62]
İbrahim'in, babası için mağfiret dilemesi, ancak, ona olan bir va'd'den dolayı idi.
Yoksa, onun, Allah'ın bir düşmanı olduğu, kendisince belli olunca, o, ondan uzaklaştı.
İbrahim, gerçekten, çok çok tazarru ve niyaz edici, pek yumuşak huylu ve sa­bırlı idi. [63]
O zaman, o, babasına ve kavmine: Sizin tapmakta olduğunuz bu timsallar, nedir?" diye sordu. Onlar:"Biz, Atalarımızı, bunların tapıcıları olarak bulduk!" dediler. İbrahim:"And olsun ki: siz de, Atalarınız da, apaçık bir sapıklık içindesinizdir!" dedi. Onlar:
"Sen, bize gerçeği mi getirdin? Yoksa, sen, şakacılardan mısın?" dediler. İbrahim:"Hayır! Sizin Rabb'iniz, hem göklerin, hem yerin Rabb'idir ki, bütün bunları, O, yaratmıştır ve ben de, buna yakîn hâsıl edenlerdenim!" dedi. [64]
"Hani, o, babasına ve kavmine: "Siz, neye tapıyorsunuz?" demişti.
"Putlara, tapıyoruz! Onun için, bütün gün, onlara vakf-ı hizmet etmekte sabit ve dâimiz!" dediler. İbrahim:"Siz, çağırdığınız vakit, onlar, sizi duyuyorlar mı?
Yahud (taparsanız) size bir yarar veya (tapmazsanız) bir zarar yapıyorlar mı?" diye sordu.
"Hayır! Biz, babalarımızı, böyle bulduk. (Onlar da, böyle yapıyorlardı) dediler. İbrahim:"Şimdi, gördünüz mü? Gerek sizin, gerek daha önceki babalarımızın neye tap­makta olduklarınızı?!
işte, onlar, benim, muhakkak düşmanımdır. Fakat, âlemlerin Rabb'ı, böyle değildir. O Rab ki, beni yaratan, bana, doğru yolu gösteren O'dur. Bana, yediren, içiren, O'dur.
Hastalandığım zaman, şifâ veren, hastalığımı geçiren, O'dur. Beni, öldürecek, sonra, diriltecek olan, O'dur. Ceza gününde kusurlarımı yargılayacağını umduğum da, O'dur. Rabb'im! Bana, bir hüküm ihsan et ve beni, Sâlihler zümresine kat! Benden sonrakiler içinde, benim için, bir lisân-ı sıdk (güzel bir anış) ver. Beni, Naîm Cennetinin vârislerinden (onda temelli kalacaklardan) kıl! Babamı da, yarlığa! Çünki, o, sapkınlardandır.
Kulların, kabirlerinden kaldırılacakları gün, beni, rüsvay etme! O gün ki, ne mal yarar verir, ne de, oğullar! Meğer ki, Allah 'a (küfür ve nifaktan) tamamen salim, hâlis bir kalb ile gelenler ola.
O günde ki, Cennet, takva sahiplerine (Allâhın buyruklarını yerine getiren, ya­saklarından sakınanlara) yaklaştırılmıştır.
Cehennem de, azgınlara açılıp gösterilmiştir ve onlara:Allâhı bırakıp ta, taptıklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı?!
Yahud kendi başlarına yardımları dokunuyor mu?! denilmiştir.
Artık, onlar da, o azgınlar da, İblis orduları da, yüzleri koyun top yekûn Cehen­nemin içine atılmışlardır.
Orada, birbirleriyle çekişecekler:Allah'a and olsun ki, gerçekten, biz, apaçık bir sapkınlık içinde idik.
Çünkü, sizi, âlemlerin Rabb'i ile bir tutuyorduk.
Bizi, o mücrimlerden başkası saptırmadı.
Artık, bizim için, ne şefâatcılardan bir kimse, ne de, candan bir dost var!
Bizim için, gerçekten bir geri dönüş olsaydı da, biz de, Mü'minlerden olsaydık!" diyeceklerdir. [65]

İbrahim Aleyhisselâmın Puthanedeki Putları Kırması:
İbrahim Aleyhisselâmın, putlara karşı tutum ve davranışı, kavmi arasında ya­yılmış, fakat, bu hususta Nemrud'a hiç bir haber ulaşmamıştı.
İbrahim Aleyhisselâm, kavmini, tapmakta oldukları şeyleri bırakıp Yüce Allah'a ibadete davet ettiği zaman, kavmi, ona:"Sen, kime ibadet ediyorsun?" diye sordular.
İbrahim Aleyhisselâm:"Rabbül'âlemîn'e!" dedi
"Nemrud'a tapsana?" dediler.
İbrahim Aleyhisselâm:"Hayır! Ben, beni yaratmış olan'a ibadet ederim." dedi.
Artık, İbrahim Aleyhisselâmın işi, iyice açığa çıkmış, Nemrud'a da, ulaştırılmış bulunuyordu. [66]
İbrahim Aleyhisselâmın babası Âzer ise, oğlunu, putperestliğe çevirmek için bir tedbir düşündü:"Ey İbrahim! Bizim bir Bayram günümüz vardır ki, o gün, sen, bizimle birlikte bayram yerine gidersen, her halde, dinimiz, senin de, hoşuna gider." dedi.
Bayram günü olunca, İbrahim Aleyhisselâm, onlarla birlikte yola çıktı.
Yolun bir kısmında, kendisini, yere attı ve "Ben, hastayım, Vebâ'ya tutuldum!" der demez, kendisi, yere serilmiş bir halde iken, halk, onun ayaklarını çiğneye çiğneye kaçıştılar!
İbrahim Aleyhisselâm, zaiflikleri sebebile halkın en geride kalanlarına seslendi [67]:"Allâha yemin ederim ki: siz, arkanızı dönüp gittikten sonra, ben, putlarınıza, muhakkak, bir tuzak kuracağım!" dedi. [68]
Geride kalanlar, İbrahim Aleyhisselâmın söylediğini, işittiler.
Bundan sonra, İbrahim Aleyhisselâm, dönüp putların bulunduğu binaya geldi.
Puthane; büyük bir binanın içinde idi.
Puthanenin kapısının karşısında büyük bir put vardı. [69] ki, altundan yapılmıştı.
Bu putun iki gözünün içine de, geceleyin parıldayan iki pırlanta yerleşti­rilmişti. [70]
Onun yanında da, birbirinden küçük, yan yana sıralanmış, dizilmiş, puthanenin kapısına kadar uzanan putlar vardı.
Putperestler; Bayram yerine gitmeden, yemekler yapıp putların önlerine koy­muşlar "Dönüşümüzde, putlarımızın bereketlendirecekleri bu yemeklerimizi, ye­riz!" demişlerdi.
İbrahim Aleyhisselâm, putlara ve önlerindeki yemeklere baktı [71]."Ne diye yemek yemiyorsunuz?!
Size, ne oluyor da, hiç konuşmuyorsunuz?!" dedi. [72]
Eline, bir balta geçirdi. Bütün putları, böğürlerinden vurup yardı. [73]
Her birine vururken:"Kendini, korusana?" diyordu. [74]
Putları, parça parça etti.
Yalnız, onların en büyüğünü bıraktı, belki, ona başvururlar diye! [75]
Baltayı da, en büyük putun boynuna astıktan sonra puthaneden çıkıp gitti.
Putperestler, teberrük için bıraktıkları yemekleri almağa geldiler ve putlarına baktılar. [76]
"Bunu, dediler, bizim tanrılarımıza kim yaptı? Her halde, o, zâlimlerden biridir! [77]
İşittik ki, İbrahim diye anılan bir genç, bunları, diline dolayıp duruyordu.
Onları, yeriyor, ayıplıyor, onlarla alay ediyordu.
Biz, ondan başka, hiç kimsenin, böyle söylediğini işitmedik.
Sanıyoruz ki: bu işleri yapan da, odur!" dediler. [78]
Derken, kavmi, koşarak onun yanına geldiler.
İbrahim, onlara:"Siz, kendi elinizle yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?!
Halbuki, sizi de, elinizle yapageldiğiniz şeyleri de, Allah, yaratmıştır." dedi. [79]
Hâdisenin haberi, Nemrud'a ulaştırıldı. [80]

İbrahim Aleyhisselâmın Sorguya Çekilip Ateşe Atılışı:
Nemrud ile kavmin Eşrafı, İbrahim Aleyhisselâmı, delilsiz olarak cezalandırmayı, uygun görmediler. Suçunu, kendisine itiraf ettirmek istediler. [81]
"O halde, onu, insanların gözleri önüne getiriniz.
Olur ki, onlar da, kendisinin aleyhinde şâhidlik ederler!" dediler. [82]
İbrahim Aleyhisselâm, getirildikten sonra, halk, kralları Nemrud'un huzurunda toplandılar. [83]
"Ey İbrahim! Sen mi, tanrılarımıza bu işi yaptın?" dediler. İbrahim:"Belki, onların şu büyüğü yapmıştır! Eğer, konuşurlarsa, onlara sorunuz [84]
Bu putların en büyüğü, sizin, kendisiyle birlikte şu küçük putlara da, tapmanı­za kızarak onları, kırmıştır!" deyince, biraz insafa gelir gibi oldular. [85]
Sonra, yine, eski kafalarına döndürüldüler de:"And olsun ki: bunların, söz söylemeyeceğini, sen de, bilirsin!" dediler.
İbrahim:"Öyle ise, Allâhı bırakıp ta, size hiç bir şeyle ne yarar, ne de zarar yapamaya­cak olan şu putlara hâlâ tapacak mısınız?!
Yuf size ve Allâhı bırakıp tapmakta olduklarınıza! Siz daha akıllanmayacak mısınız?" dedi. [86]
Bunun üzerine, kavmi, Yüce Allah hakkında, İbrahim Aleyhisselâm ile tartışıp, tanrılarının daha hayırlı olduğunu iddia etti. [87]
"Ona, hüccet getirmeğe kalkıştı. İbrahim de:"Allah, beni, doğru yola iletmişken, siz, Onun hakkında benimle hâlâ çekişiyor musunuz?
Ben, ona şerik koştuğunuz şeylerden hiç bir zaman, korkmam! Meğer ki, Rabb'im, hakkında bir şey (bir felâket) dilemiş bulunsun. Rabb'imin ilmi, her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız?!
Hem, Allâhın, size, haklarında hiç bir delil ve burhan indirmediği şeyleri, siz, Ona şerik koşmanızdan korkmazken, ben, şerik koştuğunuz o şeylerden nasıl korkarım?!
Şimdi, biliyorsanız, söyleyiniz: iki zümreden, hangisi, korkudan emîn olmaya daha layıktır?
İman edenler, bununla beraber, imanlarını, haksızlıkla ve şirkle bulaştırmayanlar, işte, ancak, onlardır ki, korkudan emîn olmak hakkı, elbette kendilerinindir.
Onlar, doğru yolu bulmuş kimselerdir! "[88] diyerek, Yüce Allâhın korkulmağa ve ibadet edilmeğe, tapındıkları şeylerden daha lâyık olduğunu bilsinler diye on­lara ibretli temsiller getiriyordu. [89]
Nemrud, İbrahim Aleyhiselâmı, huzuruna çağırıp
"Senin, şu ibadet etmekte olduğun ve halkı da, ona, ibadete davet ettiğin, baş­kalarına karşı, kudretinin ululuğundan ve üstünlüğünden söz ettiğin İlâhını gör­dün mü? Nasıldır o?" diye sordu. [90]
İbrahim:"Benim Rabb'ım, hem diriltir, hem öldürür!" deyince, Nemrud: "Ben de, diriltirim, öldürürüm!" dedi. (Bakara: 258) İbrahim Aleyhisselâm, ona: "Sen, nasıl diriltir ve öldürürsün?" diye sordu. Nemrud:"Tutup ölümüne hükmettiğim iki adamdan birini, öldürürüm, onu, öldürmüş olurum.
Diğerini ise, affedip sağ bırakırım. Onu da, diriltmiş olurum!" dedi. [91] İbrahim:"Allah, güneşi, doğudan getiriyor. Haydi, sen, onu, batıdan getir bakayım?" deyince, kâfir (Nemrud), şaşırıp, tutulup kaldı.
Allah, zâlimler güruhunu, muvaffak kılmaz. [92]
Bunun üzerine, Nemrud, İbrahim Aleyhisselâmı, zindanda yedi yıl hapsetti. [93]
Bundan sonra, Nemrud ile kavmi, İbrahim Aleyhisselâmın öldürülmesi üzerin­de söz birliği ettiler. [94]
"Onun için bir bina çatınız da, alevli ateşin içine atınız onu! [95]
Onu, yakınız! Bu suretle, tanrılarınıza, yardım ediniz, eğer bir iş yapanlarsanız!" dediler.[96]
Nemrud'a "Onu, ateşte yakınız!" diye tavsiyede bulunan adam, Fars Bedevi­lerinden Kürt Heyzen idi.
Yüce Allah, onu, yere yutturdu da, kendisi, Kıyamete kadar, kımıldadıkça, ye­re batıp duracaktır![97]
Nemrud, İbrahim Aleyhisselâm için, her çeşit odun toplanmasını emretti. Odunların, en sert ve dayanıklı cinslerinden odun toplandı. Hattâ, İbrahim Aleyhisselâmın köyünden, hasta bir kadın:"Tanrı, beni, hastalıktan kurtarırsa, İbrahim için, odun toplayayım!" diyerek adak adamıştı. [98]
Nemrud, İbrahim Aleyhisselâm için, toplattığı çakıl taşlar ile de geniş bir ateş çukuru, tandır yaptırdı [99] Ateş ocağı, Guta kariyesinde idi ve ocağa, üç ay odun toplanıp yığılmıştı, [100]
Ocağın içine yığılan odunları, her taraftan tutuşturdular.
Ateş, o kadar alevlenmişti ki, uçan kuşlar, oradan geçecek olsalar, hararetin şiddetinden, yanıp kavruluyorlardı! [101]
Ateşin sıcaklığı ve dumanı, Guta halkını, neredeyse, helak edecekti!
Hararetin şiddetinden, bazıları, yer altındaki bodrumlara sığınmak zorunda kal­mışlardı.[102]
İbrahim Aleyhisselâmı, ateşe atmak için, yüksek bir binanın üzerine çıkardılar. Ellerini, ayaklarını, sımsıkı bağladılar. [103]
Binanın üzerine de bir Mancınık kurdular.[104] İbrahim Aleyhisselâmı, Mancınığın kefesine koydular. [105]
Mancınığı yapan, ve kuran, Kürd Heyzen olup kendisi, Mancınık yapanların il­ki İdi.[106]
İbrahim Aleyhisselâm, bağlanırken, Yüce Allah'a:"Senden başka ilâh yoktur!
Sen, her noksandan münezzeh ve mukaddessin.
Âlemlerin Rabb'isin!
Hamd, Sana mahsustur. Mülk, Senindir. Senin şerîkin yoktur!" dedi. [107]
Mancınıkla havaya atıldığı sırada [108] Cebrail Aleyhisselâm:"Ey İbrahim Bir hacetin var mı?" diye sordu. [109]
İbrahim Aleyhisselâm:"Sana ise, hayır!" dedi. [110]
Cebrail Aleyhisselâm:"Öyle ise, hacetini, Rabb'inden dile!" dedi.
İbrahim Aleyhisselâm:"O'nun; hâlimi, dileğimi, bilmesi, bana yeter!" dedi. [111] ve başını, göğe kaldırıp:"Ey Allâhım! Sen, göklerde Tek'sin! [112] Yerde de, Tek'sin! [113]
Ben de, yerde bir tek'im! [114] Yerde, benden başka, Sana ibâdet edecek kim­se yoktur. [115]
Allah, bana yeter! [116] Ne güzel Vekildir O!" dedi. [117]

-------------------------------------------------------------------------------------
[59] İbn.iyas-Bedâyiuzzühûr s 84
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/148-149.
[60] Yâkubî-Tarih c.1,s.24, Mes'ûdî-Murûcuzzeheb c.1,s.45
[61] Yâkubî-Tarihc.1,s.24
[62] Meryem: 42-48[63] Tevbe: 114[64] Enbiya: 52-56[65] Şuarâ: 70-102.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/149-152.
[66] Sâlebî-Arais s.75, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.96.
[67] Taberî-Tarih c.1,s.120-122.
[68] Enbiya: 57.
[69] Taberî-Tarih c.1,s.122.
[70] Zemahşerî-Keşşaf c.2,s.576.
[71] Taberî-Tarih c.1,s.122, İbn.Esir-Kâmil c.1,s.97.
[72] Sâffât: 91-92.
[73] Taberî-Tarih c.1,s. 122.
[74] Yâkubî-Tarih c.1,s.24.
[75] Enbiya: 58.
[76] Taberî-Tarih c.1,s.122, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.97.
[77] Enbiya: 59-60.
[78] Taber-Tarih c.1,s.122, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.97.
[79] Sâffât: 94-96.
[80] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.46.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/152-153.
[81] Taberî-Tarih c.1,s.122.
[82] Enbiyâ: 61.
[83] Taberî-Tarih c.1,s.122, Ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.97.
[84] Enbiyâ: 63.
[85] Taberî-Tarih c.1,s.122, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.97.
[86] Enbiyâ: 62-67.
[87] Taberî-Tarih c.1,s.122-123.
[88] En'am: 80-82
[89] Taberî-Tarih c.1,s.123, İbn.Esîr-Kâmil c.1,ş.98.
[90] Taberî-Tarih c.1,s.123, Sâlebî-Arais s.75, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.98.
[91] Taberî-Tarih c.1,s.123, Sâlebî-Arais s.75, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.98.
[92] Bakara: 258.
[93] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.46, Taberî-Tarih c.1,s.159, Nevevî-Tehzîbülesmâ c.1,s.101.
[94] Taberî-Tarih c.1,s.123, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.98.
[95] Seffât: 97.[96] Enbiyâ: 68.
[97] İbn.Habîb de, bunu, böyle kayd eder. (İbn.Habîb-Kitabülmuhabber s.391.
[98] Taberî-Tarih c.1,s.123-124, Sâlebî-Arais s.77, İbn.Esîr-Kâmil C.1.S.98-99, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.146.
[99] İbn.Sa'd-Tabakat c.1, s.46
[100] ibn.iyas-Bedâyiüzzühur s.85.
[101] Taberî-Tarih c.1,s.l23-124, Sâlebî-Arais s.77, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.99, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.146
[102] İbn.İyas-Bedâyiüzzühur s.85.
[103] Taberî-Tarih c.1,s.124-125, Sâlebî-Arais s.77, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.146
[104] Ebüiferec ibn.Cevzî-Tabsırac.ı,s.n 4.
[105] Yâkubî-Tarih c.1,s.24, Zemahşerî-Keşşaf c.21,s.578, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.146
[106] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s. 146.
[107] Sâlebî-Arais s.77, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.146
[108] Hakîmüttirmizî-Nevairirül'usûl s.218, Ebü Talib Mekkî-Kutülkulub c.1 ,s.466, Sâlebî-Arais s.77, Ebülferec ibn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.115, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.146.
[109] Hakimüttirmizt-Nevairül'usûl s.218, Taberî-Tarih c.1,s.125, Ebû Talib Mekkî-Kutülkulub c.1,s.466, Sâlebî-Arais s.77, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsırac.1,s.115, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.99 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c,s. 146, Mîr Hâvend Ravzatussafa Terceme s. 164.
[110] Hakîmüttirmizî-Nevadirül'usûl s.218, Taberî-Tarih c.1,s.125, Sâlebî-Arais s.77, Ebülferec ibn.Cevzî-Tabsıra
c.1,s.115, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.l,s.146, Mîr Hâvend-Ravzatussafa Terceme s.164.
[111] Sâlebî-Arais s.77, Ebülferec ibn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.115, Ravza. Terceme s.164.
[112] Taberî-Tarih c.1 ,s,124, Sâlebî-Arais s.77, Ebülferec ibn.Cevzî-Tabsıra c.1 ,s.115, İbn.Esîr-Kâmil c.1 ,s.99, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1 ,s.146.
[113] Sâlebî-Arais s.77, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.99.
[114] Taberî-Tarih c.1,s.124, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.146.
[115] Taberî-Tarih c.1 ,s.124, Sâlebî-Arais s.77, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.115, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s. 146.
[116] İbn.Sa'd-Tabakat c.1 ,s.46, ibn.Ebî Şeybe-Musannef c.11 ,s.52O, Hakîmüttirmizî-Nevadirül'usûl s.218, Taberî-Tarih c.1,s.124, Sâlebî-Arai s.77, Zemahşerî-Keşşaf c.2 ,s.578, Ebülferec ibn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.115, ibn.Esir-Kâmil c.1,s.99, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.146.
[117] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.46, ibn.Ebî Şeybe-Musannef|c.11,s.52O, Taberî-Tarih c.1,s.124, Sâlebî-Arais s.77, Zemahşerî-Keşşaf c.2,s.578,Ebülferec ibn.Cevzî-Tabsırac.1,s.115, ibn.Esir-Kâmil c.1,s.99, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.146.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/154-157.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...