Ateşin İbrahim Aleyhisselâma Serinlik Ve Selâmetlik Oluşu:
Ateşin içine atıldığı zaman, İbrahim Aleyhisselâmın, Yüce Allâha tevekkülü, en yüksek derecede idi.[118] Tevhid'i, Vesîlesiz, Aracısız sırf, katkısız Tevhiddi. [119]
O zaman, Yüce Allah tarafından:"Ey ateş! İbrahim'e karşı, serinlik ve selâmettik ol!" buyuruldu.[120] Ateş, Yüce Allâhın buyurduğu gibi, oldu. [121]
Ateşten, sıcaklık ve yakıcı tabiatı giderilip ateş, bir ışık haline getirildi. [122] Ateş, ancak, İbrahim Aleyhisselâmın bağlandığı ipleri yaktı. [123]
İbrahim Aleyhisselâm, ateşin içinde yedi gün kaldı. [124] Kendisinin, ateşte kırk veya elli gün kaldığı da, rivayet edilir. [125]
İbrahim Aleyhisselâmın babası Âzer, oğlunun, ateşe atılışından yedi gün sonra, Nemrud'a gidip:"İbrahim'in kemikleri hakkında bana izin ver de, onları, gömeyim!" demişti. [126]
İbrahim Aleyhisselâmın Ateş İçinde Annesiyle Görüşmesi:
İbrahim Aleyhisselâmın annesi Nuna, oğluna bakıp ateşin onu yakmadığını görünce:"Ey yavrucuğum! Ben, senin yanına gelmek istiyorum. Allah'a dua et de, çevrendeki ateşin hararetinden, beni, korusun!" dedi.
İbrahim Aleyhisselâm:"Olur!" dedi.
Nuna, oğlunun yanına kadar geldi.
Ateşin hararetinden, hiç bir şey, ona, dokunmadı.
Nuna, gelince, İbrahim Aleyhisselâmı kucaklayıp öptükten sonra geri döndü. [127]
İbrahim Aleyhisselâmın Ateşin İçinden Çıkıp Nemrud'la Konuşmaları:
Nemrud; ateşin, İbrahim Aleyhisselâmı, yakıp kül haline getirdiğini, sanıyor, ve bundan, hiç şüphe etmiyordu. [128]
Hayvanına binerek ateşin yanından geçti.
İbrahim Aleyhisselâmı yakmak için toplanmış, yığılmış odunlar, hâlâ yanıp duruyordu.
Nemrud, bakınca, İbrahim Aleyhisselâmın, ateşin içinde oturduğunu, yanında da, kendisine benzeyen birisinin bulunduğunu, gördü ve hemen geri döndü. Kavmine:"Ben, İbrahimi, ateşin içinde diri bir halde gördüm?!? Bu hususta, şüphe içindeyim.
Siz, benim için, hemen, yüksek bir bina çatınız da, onun üzerinden, ateşin içine bakıp İbrahimin durumunu tesbit edeyim" dedi.
Hemen, yüksek bir bina çattılar. [129]
Nemrud; binanın üzerine çıkıp ateşin içine baktığı zaman, İbrahim Aleyhisselâm'ın, ateşin içinde oturduğunu, yanında da, kendisine benzeyen birisinin bulunduğunu gördü ve:'Ey İbrahim! Gördüm ki: senin İlâh'ın, pek büyükmüş ve kendisinin kudret ve izzeti de, aramıza gerilip seni zarardan koruyacak dereceye varmış! [130]
Ey İbrahim! Ne güzel Rab'dir senin Rabb'in!" diyerek seslendi. [131] Sonra da: 'Ey İbrahim! Ateşin içinden çıkmağa da, gücün yeter mi?" diye sordu.
İbrahim Aleyhisselâm: "Evet!" dedi.
Nemrud:Ateş içinde kalmanın, sana zarar verebileceğinden korkmaz mısın?" diye
sordu.
İbrahim Aleyhisselâm:'Hayır!" dedi.
Nemrud:"Öyle ise, kalk ve ateşin içinden çık!" dedi.
İbrahim Aleyhisselâm, kalkıp ateşin içinden, yürüyerek dışarı çıktı. Nemrud'un yanına doğru vardı.
Nemrud:"Ey İbrahim! Senin yanında, senin gibi bir adamın oturduğunu gördüm, Kimdi o?" diye sordu.
İbrahim Aleyhisselâm:"O, gölgeler Meleği idi. Rabb'ım, onu, bana, yanımda bulunsun ve ateşin içinde, benimle görüşüp konuşsun; ateşi, bana serinlik ve selâmetlik yapsın diye göndermişti!" dedi.
Nemrud:"Ey İbrahim! Ben, senin İlâhına kurban takdim edeceğim.
Fakat, bunu, kendisine ibadet ve birliğini itiraf maksadiyle değil, izzet ve kudretini ve sana yaptığı şeyleri, gözlerimle gördüğüm için, yapacağım! Ona, dört bin sığır keseceğim!" dedi.
İbrahim Aleyhisselâm:"Sen, bu dininden, her hangi bir şey üzerinde bulunmaksızın ayrılıp benim dinime girmedikçe, Allah, senin takdim edeceğin kurbanı kabul etmez!" dedi.
Nemrud:"Ey İbrahim! Ben, mülk ve saltanatı, elden bırakmağa güç yetiremem.
Fakat, ben, onun için, kurban keseceğim!" dedi ve kesti. [132]
İlk Müminler Ve Hicret:
İbrahim Aleyhisselâmın, ateşin içinden, dipdiri çıktığını gören bazı kimseler; Nemrud ile adamlarının şerlerinden korkmalarına rağmen, İbrahim Aleyhisselâmın davetine icabet ederek, Allah'a iman ettiler.
İman edenler arasında İbrahim Aleyhisselâmın kardeşi Hâran'ın oğlu Lut b.Haran, b.Târah ile İbrahim Aleyhisselâmın amcası büyük Hâran'ın kızı Hz.Sâre de, bulunuyordu. [133]
yüce Allah, İbrahim Aleyhisselama, Nemrud'un ülkesinden ayrılıp [134] kutsal Şam topraklarına doğru gitmesini emretti. [135]
İbrahim Aleyhisselâm ile kendisine tâbi olan Sahâbîleri de, kavimlerinden ayrılıp gitmeyi, kararlaştırdılar.
Kavim ve kabilelerine de:"Biz, sizden ve Allâh'dan başka tapmakta bulunduğunuz şeylerden uzağız ve bezginiz!
Ey Allâh'dan gayrı olan putlar! Biz, sizi, red ve inkâr ediyoruz!
Ey puta tapanlar! Sizler de, bir olan Allâha iman edinceye kadar, sizinle aramızda, ancak, düşmanlık, sürüp gidecektir!" diyerek ültimatom verdiler.
İbrahim Aleyhisselâm, Rabb'inin yolunda Muhacir olarak, yurdundan, gizlice ayrıldı.
Amcası Hâran'ın kızı Hz.Sâre de, Rabb'ine, rahatça ibadet etmek üzre, firar yolunu seçip İbrahim Aleyhisselâm ile birlikte yola çıktı. [136] Yüce Allah, İbrahim Aleyhisselâm'a, Hz.Sâre ile evlenmesini vahy etmişti. [137] Hz.Sâre de, hiç boşamamak şartı ile kendisiyle evlenebileceğini teklif etti. [138] İbrahim Aleyhisselâm da, bu şartla, onunla evlendi. [139] O zaman, İbrahim Aleyhisselâm, otuz yedi yaşında idi. [140] İbrahim Aleyhisselâmle birlikte, Lut Aleyhisselâm da, hicret etti. [141] O zaman, Kûsâ halkının ve İbrahim Aleyhisselâmın dili Süryanca idi.[142]
Nemrud'un Muhacirleri Geri Çevirmek İstemesi:
Nemrud, Muhacirlerin arkalarından adamlar koşturdu:"Süryanca konuşan hiç bir kimseyi bırakmayıp bana getiriniz!" dedi.
ibrahim Aleyhisselâm, Harran'da Fırat'ı geçince, Yüce Allah, onun dilini, İbraniceye çevirdi, değiştirdi.
Nemrud'un adamları, İbrahim Aleyhisselâma yetiştiler, İbrahim Aleyhisselâm, adamlara, İbranice konuşunca, onlar, dilini anlayamadıkları için, kendisini, geri çevirmeyip serbest bıraktılar. [143]
Muhacirler, Harran'a varıp orada bir müddet oturdular. [144]
İbrahim Aleyhisselâm'ın babası Târah (Âzer), iki yüz beş yaşında iken, orada
öldü.
Yüce Allah tarafından, İbrahim Aleyhisselâma, Ken'ânîlerin yurduna gitmesi emr ve kendisinin zürriyetinin yerdeki kumlar sayısınca çoğalacağı tebşir buyuruldu.
O zaman, Ken'ânîlerin yurdunda kıtlık ve açlık vardı. [145] İbrahim Aleyhisselâm, oradan Ürdün'e[146], Ürdünden de, Mısır'a gitti. [147]
Mısırda ilk Firavunlardan, bir Firavun bulunuyordu. [148] ki, kendisi, yedi Firavundan ilki olan Totıs idi. Babasını, öldürüp tahtına oturmuştu.
Totıs; mütegallibe, zorba, atılgan, korkunç, hiddetli ve cezası şiddetli bir Firavundu.
Akrabalarını, ev halkını, amcasının oğullarını, hizmetçilerini, kadınlarını ve bir cok kâhinleri, hekimleri öldürmekten çekinmemişti. Kan dökmeğe çok hırslı idi. [149]
Kendisinin; Sinan b.Eşel, b.Ulvan, b.Ubeyd' [150], b.Avlec, b.lmlak, b.Lâvez, b.Sâm, b.Nuh (Aleyhisseİâm) olduğu ve meşhur Zâlim Dahhâk'in kardeşi olup Mısır'ı idareye, onun tarafından memur edildiği de, rivayet edilir. [151]
İbrahim Aleyhisselâmın Hz. Sâre Yüzünden Başı Dertte:
İbrahim Aleyhisselâm; zevcesi Hz.Sâre ile birlikte Mısır'a varınca [152]', şehrin giriş kapısında vazifeli Müfettişler, Hz.Sâre'yi görür görmez, yüzünün güzelliğine hayran oldular ve Firavun'a:"Şark halkından'[153], buraya, bir adam geldi.
Onun yanında, bir kadın var ki [154], kendisi, insanların en güzellerindendir. [155]
İnsanlar, ondan daha güzel yüzlüsünü ve güzelini, görmemiştir!" diyerek haber verdiler. [156]
Firavun'un adamlarından biri de, Firavun'un yanına giderek "O, senden başkasına lâyık olamaz!" dedi. [157]
Firavun, hemen Vezîr'ini gönderip İbrahim Aleyhisselâmı huzuruna getirtti. Ona, kim olduğunu, Mısıra niçin geldiğini ve nereli olduğunu sordu.
İbrahim Aleyhisselâm da. kim olduğunu, Mısıra ne için geldiğini ve nereli olduğunu, ona, haber verdi. [158]
Firavun:"O kadın, kimdir? [159] Senin, neyin olur?" diye sordu. [160]
İbrahim Aleyhisselâm, Hz.Sâre hakkında "Benim hanımımdır!" diyecek olursa, onun yüzünden, kendisinin öldürüleceğinden çekindi [161] de,
"Kız kardeşimdir!" dedi. [162] Firavun, onu, görmek istedi. Kendisine, muhalefet edilemezdi.
Yüce Allah, İbrahim Aleyhisselâma, Firavun'un, Hz. Sâre'ye kötülük yapamayacağını, bildirdi. [163]
İbrahim Aleyhisselâm, hemen, Hz.Sâre'nin yanına geldi:"Bu zorba, senin, benim zevcem olduğunu öğrenirse, senin için, bana, galebe çalar. [164]
Bunlar, seni, bana sordular. "Kızkardeşimdir!" diye haber verdim." dedi. [165]
Hz. Sâre Firavun'un Huzurunda:
Firavun, adam göndererek, Hz. Sâre'yi, yanına getirtti. [166] İbrahim Aleyhisselâm, hemen namaza durdu. [167]
Firavun'a, Hz.Sâre'nin ve yüzünün güzelliği, çok övülmüştü. [168]
Gerçekten de, Hz.Sâre, çok güzel ve İbrahim Aleyhisselâma karşı da, son derece itaatli idi. Hiç itâatsızlıkta bulunmazdı. [169]
Bunun için, Yüce Allah, onu, şerefli kıldı. [170]
Hz. Sâre, Firavun'un huzuruna girince, Firavun, ayağa kalktı. [171]
Hz. Sâre, hemen abdest alarak namaza durdu.
Namazını, bitirince:"Ey Allah'ım! Ben, Sana ve Senin Peygamberine inanmış; kadınlığımı da, kocamdan başkasına karşı, temelli olarak korumuş bir kulun isem, şu kâfiri, bana, sataştırma!" diyerek dua etti. [172]
Firavun; Hz.Sâre'ye, elini uzatmaktan kendisini, alamayıp, eli tutula kalınca, Hz.Sâre'ye:"Allah'a, dua et te, elimi, salsın, sana, bir zarar vermeyeceğim!" dedi. Hz.Sâre, Allah'a, dua etti. Firavun'un eli, bırakıldı.
Bundan sonra, Firavun, ikinci kere, ona, el uzatmağa kalkıştı. Firavun'un eli, öncekinden daha şiddetli bir şekilde tutuldu! Firavun, yine:"Allah'a dua et te, elimi, salsın, sana, bir zarar vermeyeceğim!" dedi. Hz.Sâre, dua etti. Firavun'un eli, bırakıldı.[173]
Fakat, Firavun, eski hareketini tekrarlayıp ta, ilk ikisinden daha şiddetli olarak eli, tutula kalınca:"Allâha dua et, elimi, salsın! Vallahi, sana, bir zarar vermeyeceğim!" dedi. [174] Hz.Sâre:"Ey Allah'ım! Eğer, bunun sözü ve özü doğru ise, elini, bırak!" diyerek [175] dua edince, Firavun'un eli, bırakıldı. [176]
Rivâyete göre: Firavun'un, her saldırışında, eli, tutulmakla kalmamış, aynı zamanda, nefesi de, boğulup kendisi, horlamağa ve hattâ, yeri, ayağıyla tepmeğe başlamıştı.
Bunun üzerine, Hz.Sâre:"Allâhım! Eğer, bu herif ölürse (Onu, bu kadın, öldürdü!) denilir diyerek endişelenmişti.
Firavun; elinin, ikinci veya üçüncü bırakılışında [177], Hz.Sâre'yi getiren adamını [178] veya muhafızlarından bazılarını çağırıp:"Siz, bana, bir insan getirmemişsiniz, ancak, bir şeytan getirmişsiniz! [179]
Onu, İbrahim'e geri çeviriniz. [180]
Ülkemden, hemen dışarı çıkarınız[181]
Hâcer'i de, ona veriniz!" dedi. [182]
Hz.Sâre'ye, ayrıca, elbise de, hediye etti. [183]
Hz.Sâre'ye:"Gerçekten, senin Rabb'in, büyükmüş!" dedi ve kendisinin, İbrahim Aleyhisselâmın, neyi olduğunu, sordu.
Hz.Sâre:"Kocam ve akrabam olur." dedi.
Firavun:"O, senin için, kız kardeşi olduğunu, söylemişti." dedi.
Hz.Sâre:"Doğrudur. Ben, onun, dinde kız kardeşiyim.
Bizim dinimizde olan herkes, bizim için, din kardeşimiz sayılır." dedi.
Firavun:"Ne güzel dinmiş sizin dininiz!" dedi ve Hz.Sâre'yi. görüşsün diye kızı Hurya'ya gönderdi.[184]
Hz. Sâre'ye Yapılan İkramlar:
Firavun'un kızı Hurya, çok akıllı ve üstün vasıflı bir kadındı.
Yüce Allah, onun kalbinde, Hz. Sâre'ye karşı, büyük sevgi ve saygı uyandırdı.
Hurya; Hz. Sâre'yi. en güzel bir şekilde karşıladı ve ağırladı:
Kendisine, mal ve mücevherat hediye etti.
Hz.Sâre, onları alıp [185] İbrahim Aleyhisselâmın yanına geldi. [186]
O sırada, İbrahim Aleyhisselâm, namaz kılıyor [187], Allah'a, dua ediyordu. [188]
Hz. Sâre'nin geldiğini hissedince, namazını, bitirdi. [189]
Hz. Sâre'ye, eliyle işaret ederek [190]
"Ne haber?" dedi. [191]
Hz. Sâre:"Hayır haber!" [192]
Anladın mı? [193], İzzet ve Celal sahibi olan [194] Allah, o fâcirin elini, benden men [195], kötülüğünü, redd [196] ve kendisini, zelil etti [197]. Bana da, bir hizmetçi bağışladı [198], Hâcer'i, verdi!" dedi. [199]
İbrahim Aleyhisselâm, Hurya'nın hediye ettiği mal ve mücevherat hakkında:"Götür, geri ver! Bunlar, bize gerekmez!" dedi.
Hz. Sâre, onları, götürüp geri verdi.
Hurya, durumu, babasına anlatınca, Firavun, buna, şaşa kaldı ve:"Muhakkak ki, bunlar, üstün şerefli bir kavimdirler. Temiz ve asâletli bir soydurlar!" dedi.
Hz.Sâre'ye iyilik yapmak için, her çareye başvurdu ise de, kabul ettiremedi.
Cariyelerinin en güzeli olan Hâcer'in kabulü için, ısrar edince, kabul etmek zorunda kaldı. [200]
İbrahim Aleyhisselâm; Firavun'dan ve şerrinden sakındığı için [201], Şam'a dönmek üzere [202], Mısır'dan ayrılmak istediği zaman Firavun'un kızı Hurya, yol azığı olarak helvalar, şekerden tatlılar, ekmekler yaptı. Pek çok yiyecekler hazırladı. Onları, sepetlere doldurdu.
Her sepetteki helvanın altına, bir çok kıymetli mücevherat, kuyumcu işi, hayrette bırakıcı bilezikler yerleştirdi.
Hz. Sâre, veda için, geldiği zaman, Hurya, bu sepetleri, ona, verip:"Bunlar, yanında bulunsun da, azık edinirsin!" dedi.
Hz.Sâre:"Sahibime bir danışayım." dedi ve danıştı.
İbrahim Aleyhisselâm:"Yiyecek olunca, al onu!" dedi.
Hz. Sâre, Hurya'dan sepetleri alıp vedalaşarak İbrahim Aleyhisselâmın yanına döndü.[203]
Mısır’dan Ayrılış:
İbrahim Aleyhisselâm ve Hz.Sâre, yanlarında, Hz.Hâcer olduğu halde, Mısırdan ayrıldılar.
Epeyce yol gittikleri ve Mısırdan uzaklaştıkları zaman, Hz. Sâre, azıklardan yemek için, sepetlerden bazısını çıkarıp içine, elini, sokunca, cevher buldu.
Öteki sepetleri de karıştırdı. Onlarda da, aynı şekilde, cevherler buldu ve hepsini bir araya toplayıp İbrahim Aleyhisselâma sundu.
İbrahim Aleyhisselâm, onlardan bir kısmını, satıp bedeliyle bir kuyu kazdırdı. Bir kısmını da, hayr ve iyilik yollarına harcadı. [204]
Seb'in Yurt Edinilişi:
İbrahim Aleyhisselâm ile Zevcesi ve Cariyesi, Filistin toprağında, Filistin ile Kudüs arasında, Şam çölündeki Seb' diye anılan yere varıp indiler. [205]
İbrahim Aleyhisselâm, orada bir kuyu kazdı ve bir Mescid yaptı. [206]
Kuyunun suyu, bir çeşme gibi akar, İbrahim Aleyhisselâmın koyunları, su içmek için kuyunun başına gelirlerdi. [207]
Seb' halkı, İbrahim Aleyhisselâmı, rahatsız edecek bazı uygunsuz hareketlerde bulunmağa başladılar.
İbrahim Aleyhisselâm da, başka bir yerde oturmak üzere, hemen oradan ayrıldı. [208]
Seb' Halkının İbrahim Aleyhisselâmı Geri Çevirmek İstemeleri:
İbrahim Aleyhisselâm, Seb'den ayrılınca, yerden çıkıp duran su, kesildi, gitti.
Halk, İbrahim Aleyhisselâma yaptıklarına nadim oldular;"Salih Zâtı, aramızdan çıkardık!" dediler.
Arkasından yetişip yanlarına dönmesini ondan rica ettiler. [209]
ibrahim Aleyhisselâm:"Ben, içinden çıkmış olduğum bir yere artık geri dönemem!" dedi.
"Senin içtiğin ve bizim de, seninle birlikte içmiş olduğunuz o su, kesildi, gitti!" dediler. [210]
İbrahim Aleyhisselâm, onlara, davarlarından yedi keçi verdi:"Bunları, yanınızda götürünüz. Onları, kuyunun başında sulamağa hazırlayacak olursanız, kuyunun suyu, yükselir ve akmağa başlar.
Eskiden olduğu gibi, ondan, siz de, içersiniz.
Sakın, ay halinde iken, hiç bir kadın, ondan, avuçlamasın!" dedi.
Seb' halkı, keçilerle birlikte gelip kuyunun başında durdukları zaman, su, çıktı. Ondan, içmeye başladılar.
Ay halli bir kadın gelip ondan, avuçlayıncaya kadar, kuyunun suyu, aktı durdu. Avuçlandığı zaman da, eski kuru haline döndü. [211]
İbrahim Aleyhisselâm Yeni Yurdunda:
İbrahim Aleyhisselâm; Seb'den ayrıldıktan sonra Filistin toprağında, Remle ile Uya (Kudüs) arasında bir yere gelip yerleşti. [212] ki, orası, Katt veya Kıtt diye anılan yerdi. [213]
İbrahim Aleyhisselâm, bu yurdunda da, bir kuyu kazdı.
Evine inen konukları, ağırlardı. [214]
Konuk, konuklayanların ilki idi ve (Konuklar Babası) diye anılırdı. [215]
Yüce Allah, ona, rızık ve geçim bolluğu, servet ve hizmetçiler ihsan etti. [216]
İbrahim Aleyhisselâmın Lut Aleyhisselâmı Ve Malını Düşman Elinden Kurtarışı:
İbrahim Aleyhisselâmın kardeşi Hâran'ın oğlu Lut Aleyhisselâmın da, malı çoğalmıştı.
İbrahim Aleyhisselâm, ona:"Yüce Allah, bizim mallarımızı, küçük ve büyük baş hayvanlarımızı çoğalttı. Sen, yanımızdan ayrılıp Sedum ve Amûre şehirlerine yerleş!" dedi. Bu şehirler, İbrahim Aleyhisselâmın oturduğu yerin yakınında idi.
Lut Aleyhisselâm, Sedum ve Amûre'ye varıp yerleşince, o taraflara gelen bir kral, Lut Aleyhisselâmla çarpıştı. [217]
Kendisini, esir ve mallarını ığtinam edip sürdürdü.
İbrahim Aleyhisselâm, bunu haber alır almaz, üçyüz on sekiz kişi ile gidip çarpışarak Lut Aleyhisselâmı kurtardı ve onun mallarını da, geri aldı.
Allah ve Resulünün düşmanlarından bir çoklarını öldürdü. Bozguna uğratıp kaçırdıklarını da, Dımaşk'ın doğusuna varıncaya kadar takip etti. [218]
İbrahim Aleyhisselâmın Hz. Hâcerle Evlenmesi:
Yüce Allah, İbrahim Aleyhisselâma mal ve servet bolluğu verince, İbrahim Aleyhisselâm:"Ey Rabb'im! Benim çocuğum yok. Ben, çok mal ve serveti, ne yapayım?" demişti.
Yüce Allah, ona:"Ben, senin çocuklarını da, öyle çoğaltacağım ki, onlar, yıldızların sayısınca, olacaklardır?" diye vahy buyurdu. [219]
Mukaddes beldelerde yirmi yıldan beri oturdukları halde, çocukları olmuyor [220]; Hz. Sâre ise, bir hayli yaşlanıp İbrahim Aleyhisselâm için çocuk doğurmaktan kalmış bulunuyordu.
İbrahim Aleyhisselâmın da, yaşı, çok ilerlemişti.
Fakat, kendisi, sâlih bir oğul ihsan buyurması için, Yüce Allâha yalvarıp duruyordu. [221]
Mısırdan gelişlerinden on yıl sonra idi [222] ki, Hz.Sâre, hizmetçisi Hz.Hacer'i, İbrahim Aleyhisselâma bağışlayarak "Ben, onun gösterişli bir kadın olduğunu görüyorum.
Sen, onu, zevceliğe al. Belki, Allah, Sana, ondan bir oğul nasîb eder" dedi. [223]
Hz. Hâcer'in Kimliği:
Hz.Hâcer; Firavun'un, İbrahim Aleyhisselâma iman eden câriyelerindendi. [224] Kendisi, Mısır'ın Ferema önündeki Ümmülarab köyündendi. [225]
Ümmülarab köyüne yak köyü de, denirdi. [226]
Hz.Hâcer'in köyünün Ferema olduğu da, söylenir. [227]
Hz. Hacer, Kıbti [228]', Mısırlı idi. [229], Kıbtî, Mısırlı demektir. [230]
Hz. Hâcer; Firavundan önce, Mısır Kıbt kırallarından bir kralın kızı idi.
Amr b.Âs; Mısırı, feth için kuşattığı zaman, Mısırlılara:"Peygamberimiz Aleyhisselâm, Mısırın fethini bize va'd ve Mısırlılarla arada soy ve hısımlık ilişkisi bulunduğundan,kendilerine iyi davranmamızı emir ve tavsiye buyurmuştu" dedi.
Mısırlılar, bu akrabalığın, uzak bir akrabalık olduğunu ileri sürdükten sonra;
'Doğru söylüyorsun, dediler, sizin ananız, bizim kralımızın kızı ve Menf halkından idi. Kral da, Menf halkının kralı idi.
Ayn-ı Şems halkı, Menfliler üzerine yürüdüler, onları, yendiler ve devletlerine son verdiler, Menf halkını, gurbet illere düşürdüler.
Böylece, Hâcer de, Babanız İbrahim (Aleyhisselam)in zevcesi ve sizin Ananız olmuş oldu..." diye itirafta bulundular. [231]
İbrahim Aleyhisselâmın Sünnet Oluşu:
brahim Aleyhisselâm, seksenini aştıktan sonra, Kadum veya Kaddum ile [232] sünnet olmuş, bundan sonra da, seksen yıl daha yaşamıştır.
ibrahim Aleyhisselâm, ilk sünnet olan insandı. [233]
İmanını tamamlamasının, cesedinden bir parça etini kesip atması, yâni Sünnet olması ile gerçekleşeceği vahy edilince [234], kendisini, hemen Kaddum (keser) ile sünnet etmiş, ağrının şiddetine dayanamayınca da, Allâha yalvarmıştı.
Yüce Allah:"Biz, sana, Sünnet âletini beyan etmeden önce, sen, acele ettin!" diye Vahy buyurmuştu.
İbrahim Aleyhisselâm da:"Yâ Rab! Emrini, geciktirmek istemedim" demişti. [235]
İbrahim Aleyhisselâmın; Amalıklarla yaptığı savaşta, iki taraftan pek çok ölenler olup kendi adamlarını gömmek için tanıyamadığından, Müslümanlık alâmeti olmak üzre sünnetle emrolunduğu da, rivayet edilir. [236]
Sünnete Aid Bazı Hükümler:
Sünnet olmak, erkekler için sünnettir. [237]
Sünnet olmak, Müslümanı, Müslüman olmayandan ayırt ettiği için, elinin şiarından olmakla beraber farz değil, sünnettir. [238]
Sünnet'in, Vâcib ve Müstehab olmak üzre, iki vakti vardır. Sünnetin vâcib vakti, buluğ çağıdır ve onu, geciktirmemek gerekir. Sünnetin Müstehab vakti, buluğ çağından öncedir.
Çocuğu, doğumunun yedinci günü veya kırkıncı günü sünnet ettirmek, müstehabdır.
Sünnetin, müstehab vakti, özürsüz geciktirilmemelidir. [239]
Hz.Hüseyin, doğumunun yedinci gününde sünnet ettirilmiştir. [240]
imam Zührî:"Bir erkek, Müslüman olduğu zaman, yaşı, büyük bile olsa, sünnet olması kendisine emredilir."'[241] Salim de: "Abdullah b.Ömer, beni ve Nuaym'ı, sünnet edip bizim için bir koç kesti.
Bize, koç kestiğinden dolayı, çocuklara karşı, neşelendiğimizi, gerçekten, kendimizde hissetmiştik." demiştir. [242]
İsmail Aleyhisselâmın Doğuşu Ve Hz. Sâre'nin Hz. Hâcer Hakkındaki Kıskançlığı Ve Yemini:
İbrahim Aleyhisselâm, seksen altı yaşında bulunduğu sırada[243] İsmail Aleyhisselâm, Hz.Hâcer'den doğdu. [244]
Hz. Sâre, İsmail Aleyhisselâmın doğumundan sonra, Hz.Hâcer'i kıskanmağa, çekememeğe başladı.
Bir gün, ona, kızdı. [245] Kendisini, evden dışarı çıkardı. Sonra geri çağırıp eve aldı.
Yine, böyle kızıp dışarı çıkardı. [246] Sonra, tekrar eve alıp [247] vücudunun üç uzvundan birer parça kesmeğe [248], şeklini, değiştirmeğe [249] yemin etti. [250] Kendi kendine:"Ben, onun burnunu, keseyim! Kulaklarını, keseyim! Amma, bu, onu, çok çirkinleştirir!" dedi. [251]
Çok çirkinleştireceği için, onun, burnunu, kulağını, kesmeyi bıraktı. [252]
"Hayır! Ben, onu, sünnet edeyim!" dedi. [253]
Öfkesi geçip aklı başına geldiği zaman, Hz. Sâre, yaptığı bu yemîne şaştı [254]
İbrahim Aleyhisselâm; yemîni, yerine getirmek üzere Hz.Hâcer'in iki kulağını delmesini ve onu, Sünnet etmesini, Hz.Sâre'ye tavsiye etti. [255]
Hz.Sâre de, öyle yaptı [256] Bu, kadınlar hakkında sünnet ve âdet oldu. [257] Hz.Hâcer, sünnet edilince, uzun etekle, kandan korundu. Bunun için, sünnet olan kadınlar, uzun etek giymeyi âdet edinmişlerdir. [258] Hz.Hâcer; kulakları delinen ilk kadın olduğu gibi, kadınlardan, ilk sünnet olunan [259] ve Hz. Sâre'den, izini gizlemek için ilk etek uzatanı da, o, idi. [260] Kadınların, böyle, sünnet olmaları, sonradan, terk edilmiştir. Hz.Sâre, Hz.Hâcer'e:
"Artık, sen, benimle bir şehirde bulunmayacak, oturmayacaksın!" dedi. [261]
Ateşin içine atıldığı zaman, İbrahim Aleyhisselâmın, Yüce Allâha tevekkülü, en yüksek derecede idi.[118] Tevhid'i, Vesîlesiz, Aracısız sırf, katkısız Tevhiddi. [119]
O zaman, Yüce Allah tarafından:"Ey ateş! İbrahim'e karşı, serinlik ve selâmettik ol!" buyuruldu.[120] Ateş, Yüce Allâhın buyurduğu gibi, oldu. [121]
Ateşten, sıcaklık ve yakıcı tabiatı giderilip ateş, bir ışık haline getirildi. [122] Ateş, ancak, İbrahim Aleyhisselâmın bağlandığı ipleri yaktı. [123]
İbrahim Aleyhisselâm, ateşin içinde yedi gün kaldı. [124] Kendisinin, ateşte kırk veya elli gün kaldığı da, rivayet edilir. [125]
İbrahim Aleyhisselâmın babası Âzer, oğlunun, ateşe atılışından yedi gün sonra, Nemrud'a gidip:"İbrahim'in kemikleri hakkında bana izin ver de, onları, gömeyim!" demişti. [126]
İbrahim Aleyhisselâmın Ateş İçinde Annesiyle Görüşmesi:
İbrahim Aleyhisselâmın annesi Nuna, oğluna bakıp ateşin onu yakmadığını görünce:"Ey yavrucuğum! Ben, senin yanına gelmek istiyorum. Allah'a dua et de, çevrendeki ateşin hararetinden, beni, korusun!" dedi.
İbrahim Aleyhisselâm:"Olur!" dedi.
Nuna, oğlunun yanına kadar geldi.
Ateşin hararetinden, hiç bir şey, ona, dokunmadı.
Nuna, gelince, İbrahim Aleyhisselâmı kucaklayıp öptükten sonra geri döndü. [127]
İbrahim Aleyhisselâmın Ateşin İçinden Çıkıp Nemrud'la Konuşmaları:
Nemrud; ateşin, İbrahim Aleyhisselâmı, yakıp kül haline getirdiğini, sanıyor, ve bundan, hiç şüphe etmiyordu. [128]
Hayvanına binerek ateşin yanından geçti.
İbrahim Aleyhisselâmı yakmak için toplanmış, yığılmış odunlar, hâlâ yanıp duruyordu.
Nemrud, bakınca, İbrahim Aleyhisselâmın, ateşin içinde oturduğunu, yanında da, kendisine benzeyen birisinin bulunduğunu, gördü ve hemen geri döndü. Kavmine:"Ben, İbrahimi, ateşin içinde diri bir halde gördüm?!? Bu hususta, şüphe içindeyim.
Siz, benim için, hemen, yüksek bir bina çatınız da, onun üzerinden, ateşin içine bakıp İbrahimin durumunu tesbit edeyim" dedi.
Hemen, yüksek bir bina çattılar. [129]
Nemrud; binanın üzerine çıkıp ateşin içine baktığı zaman, İbrahim Aleyhisselâm'ın, ateşin içinde oturduğunu, yanında da, kendisine benzeyen birisinin bulunduğunu gördü ve:'Ey İbrahim! Gördüm ki: senin İlâh'ın, pek büyükmüş ve kendisinin kudret ve izzeti de, aramıza gerilip seni zarardan koruyacak dereceye varmış! [130]
Ey İbrahim! Ne güzel Rab'dir senin Rabb'in!" diyerek seslendi. [131] Sonra da: 'Ey İbrahim! Ateşin içinden çıkmağa da, gücün yeter mi?" diye sordu.
İbrahim Aleyhisselâm: "Evet!" dedi.
Nemrud:Ateş içinde kalmanın, sana zarar verebileceğinden korkmaz mısın?" diye
sordu.
İbrahim Aleyhisselâm:'Hayır!" dedi.
Nemrud:"Öyle ise, kalk ve ateşin içinden çık!" dedi.
İbrahim Aleyhisselâm, kalkıp ateşin içinden, yürüyerek dışarı çıktı. Nemrud'un yanına doğru vardı.
Nemrud:"Ey İbrahim! Senin yanında, senin gibi bir adamın oturduğunu gördüm, Kimdi o?" diye sordu.
İbrahim Aleyhisselâm:"O, gölgeler Meleği idi. Rabb'ım, onu, bana, yanımda bulunsun ve ateşin içinde, benimle görüşüp konuşsun; ateşi, bana serinlik ve selâmetlik yapsın diye göndermişti!" dedi.
Nemrud:"Ey İbrahim! Ben, senin İlâhına kurban takdim edeceğim.
Fakat, bunu, kendisine ibadet ve birliğini itiraf maksadiyle değil, izzet ve kudretini ve sana yaptığı şeyleri, gözlerimle gördüğüm için, yapacağım! Ona, dört bin sığır keseceğim!" dedi.
İbrahim Aleyhisselâm:"Sen, bu dininden, her hangi bir şey üzerinde bulunmaksızın ayrılıp benim dinime girmedikçe, Allah, senin takdim edeceğin kurbanı kabul etmez!" dedi.
Nemrud:"Ey İbrahim! Ben, mülk ve saltanatı, elden bırakmağa güç yetiremem.
Fakat, ben, onun için, kurban keseceğim!" dedi ve kesti. [132]
İlk Müminler Ve Hicret:
İbrahim Aleyhisselâmın, ateşin içinden, dipdiri çıktığını gören bazı kimseler; Nemrud ile adamlarının şerlerinden korkmalarına rağmen, İbrahim Aleyhisselâmın davetine icabet ederek, Allah'a iman ettiler.
İman edenler arasında İbrahim Aleyhisselâmın kardeşi Hâran'ın oğlu Lut b.Haran, b.Târah ile İbrahim Aleyhisselâmın amcası büyük Hâran'ın kızı Hz.Sâre de, bulunuyordu. [133]
yüce Allah, İbrahim Aleyhisselama, Nemrud'un ülkesinden ayrılıp [134] kutsal Şam topraklarına doğru gitmesini emretti. [135]
İbrahim Aleyhisselâm ile kendisine tâbi olan Sahâbîleri de, kavimlerinden ayrılıp gitmeyi, kararlaştırdılar.
Kavim ve kabilelerine de:"Biz, sizden ve Allâh'dan başka tapmakta bulunduğunuz şeylerden uzağız ve bezginiz!
Ey Allâh'dan gayrı olan putlar! Biz, sizi, red ve inkâr ediyoruz!
Ey puta tapanlar! Sizler de, bir olan Allâha iman edinceye kadar, sizinle aramızda, ancak, düşmanlık, sürüp gidecektir!" diyerek ültimatom verdiler.
İbrahim Aleyhisselâm, Rabb'inin yolunda Muhacir olarak, yurdundan, gizlice ayrıldı.
Amcası Hâran'ın kızı Hz.Sâre de, Rabb'ine, rahatça ibadet etmek üzre, firar yolunu seçip İbrahim Aleyhisselâm ile birlikte yola çıktı. [136] Yüce Allah, İbrahim Aleyhisselâm'a, Hz.Sâre ile evlenmesini vahy etmişti. [137] Hz.Sâre de, hiç boşamamak şartı ile kendisiyle evlenebileceğini teklif etti. [138] İbrahim Aleyhisselâm da, bu şartla, onunla evlendi. [139] O zaman, İbrahim Aleyhisselâm, otuz yedi yaşında idi. [140] İbrahim Aleyhisselâmle birlikte, Lut Aleyhisselâm da, hicret etti. [141] O zaman, Kûsâ halkının ve İbrahim Aleyhisselâmın dili Süryanca idi.[142]
Nemrud'un Muhacirleri Geri Çevirmek İstemesi:
Nemrud, Muhacirlerin arkalarından adamlar koşturdu:"Süryanca konuşan hiç bir kimseyi bırakmayıp bana getiriniz!" dedi.
ibrahim Aleyhisselâm, Harran'da Fırat'ı geçince, Yüce Allah, onun dilini, İbraniceye çevirdi, değiştirdi.
Nemrud'un adamları, İbrahim Aleyhisselâma yetiştiler, İbrahim Aleyhisselâm, adamlara, İbranice konuşunca, onlar, dilini anlayamadıkları için, kendisini, geri çevirmeyip serbest bıraktılar. [143]
Muhacirler, Harran'a varıp orada bir müddet oturdular. [144]
İbrahim Aleyhisselâm'ın babası Târah (Âzer), iki yüz beş yaşında iken, orada
öldü.
Yüce Allah tarafından, İbrahim Aleyhisselâma, Ken'ânîlerin yurduna gitmesi emr ve kendisinin zürriyetinin yerdeki kumlar sayısınca çoğalacağı tebşir buyuruldu.
O zaman, Ken'ânîlerin yurdunda kıtlık ve açlık vardı. [145] İbrahim Aleyhisselâm, oradan Ürdün'e[146], Ürdünden de, Mısır'a gitti. [147]
Mısırda ilk Firavunlardan, bir Firavun bulunuyordu. [148] ki, kendisi, yedi Firavundan ilki olan Totıs idi. Babasını, öldürüp tahtına oturmuştu.
Totıs; mütegallibe, zorba, atılgan, korkunç, hiddetli ve cezası şiddetli bir Firavundu.
Akrabalarını, ev halkını, amcasının oğullarını, hizmetçilerini, kadınlarını ve bir cok kâhinleri, hekimleri öldürmekten çekinmemişti. Kan dökmeğe çok hırslı idi. [149]
Kendisinin; Sinan b.Eşel, b.Ulvan, b.Ubeyd' [150], b.Avlec, b.lmlak, b.Lâvez, b.Sâm, b.Nuh (Aleyhisseİâm) olduğu ve meşhur Zâlim Dahhâk'in kardeşi olup Mısır'ı idareye, onun tarafından memur edildiği de, rivayet edilir. [151]
İbrahim Aleyhisselâmın Hz. Sâre Yüzünden Başı Dertte:
İbrahim Aleyhisselâm; zevcesi Hz.Sâre ile birlikte Mısır'a varınca [152]', şehrin giriş kapısında vazifeli Müfettişler, Hz.Sâre'yi görür görmez, yüzünün güzelliğine hayran oldular ve Firavun'a:"Şark halkından'[153], buraya, bir adam geldi.
Onun yanında, bir kadın var ki [154], kendisi, insanların en güzellerindendir. [155]
İnsanlar, ondan daha güzel yüzlüsünü ve güzelini, görmemiştir!" diyerek haber verdiler. [156]
Firavun'un adamlarından biri de, Firavun'un yanına giderek "O, senden başkasına lâyık olamaz!" dedi. [157]
Firavun, hemen Vezîr'ini gönderip İbrahim Aleyhisselâmı huzuruna getirtti. Ona, kim olduğunu, Mısıra niçin geldiğini ve nereli olduğunu sordu.
İbrahim Aleyhisselâm da. kim olduğunu, Mısıra ne için geldiğini ve nereli olduğunu, ona, haber verdi. [158]
Firavun:"O kadın, kimdir? [159] Senin, neyin olur?" diye sordu. [160]
İbrahim Aleyhisselâm, Hz.Sâre hakkında "Benim hanımımdır!" diyecek olursa, onun yüzünden, kendisinin öldürüleceğinden çekindi [161] de,
"Kız kardeşimdir!" dedi. [162] Firavun, onu, görmek istedi. Kendisine, muhalefet edilemezdi.
Yüce Allah, İbrahim Aleyhisselâma, Firavun'un, Hz. Sâre'ye kötülük yapamayacağını, bildirdi. [163]
İbrahim Aleyhisselâm, hemen, Hz.Sâre'nin yanına geldi:"Bu zorba, senin, benim zevcem olduğunu öğrenirse, senin için, bana, galebe çalar. [164]
Bunlar, seni, bana sordular. "Kızkardeşimdir!" diye haber verdim." dedi. [165]
Hz. Sâre Firavun'un Huzurunda:
Firavun, adam göndererek, Hz. Sâre'yi, yanına getirtti. [166] İbrahim Aleyhisselâm, hemen namaza durdu. [167]
Firavun'a, Hz.Sâre'nin ve yüzünün güzelliği, çok övülmüştü. [168]
Gerçekten de, Hz.Sâre, çok güzel ve İbrahim Aleyhisselâma karşı da, son derece itaatli idi. Hiç itâatsızlıkta bulunmazdı. [169]
Bunun için, Yüce Allah, onu, şerefli kıldı. [170]
Hz. Sâre, Firavun'un huzuruna girince, Firavun, ayağa kalktı. [171]
Hz. Sâre, hemen abdest alarak namaza durdu.
Namazını, bitirince:"Ey Allah'ım! Ben, Sana ve Senin Peygamberine inanmış; kadınlığımı da, kocamdan başkasına karşı, temelli olarak korumuş bir kulun isem, şu kâfiri, bana, sataştırma!" diyerek dua etti. [172]
Firavun; Hz.Sâre'ye, elini uzatmaktan kendisini, alamayıp, eli tutula kalınca, Hz.Sâre'ye:"Allah'a, dua et te, elimi, salsın, sana, bir zarar vermeyeceğim!" dedi. Hz.Sâre, Allah'a, dua etti. Firavun'un eli, bırakıldı.
Bundan sonra, Firavun, ikinci kere, ona, el uzatmağa kalkıştı. Firavun'un eli, öncekinden daha şiddetli bir şekilde tutuldu! Firavun, yine:"Allah'a dua et te, elimi, salsın, sana, bir zarar vermeyeceğim!" dedi. Hz.Sâre, dua etti. Firavun'un eli, bırakıldı.[173]
Fakat, Firavun, eski hareketini tekrarlayıp ta, ilk ikisinden daha şiddetli olarak eli, tutula kalınca:"Allâha dua et, elimi, salsın! Vallahi, sana, bir zarar vermeyeceğim!" dedi. [174] Hz.Sâre:"Ey Allah'ım! Eğer, bunun sözü ve özü doğru ise, elini, bırak!" diyerek [175] dua edince, Firavun'un eli, bırakıldı. [176]
Rivâyete göre: Firavun'un, her saldırışında, eli, tutulmakla kalmamış, aynı zamanda, nefesi de, boğulup kendisi, horlamağa ve hattâ, yeri, ayağıyla tepmeğe başlamıştı.
Bunun üzerine, Hz.Sâre:"Allâhım! Eğer, bu herif ölürse (Onu, bu kadın, öldürdü!) denilir diyerek endişelenmişti.
Firavun; elinin, ikinci veya üçüncü bırakılışında [177], Hz.Sâre'yi getiren adamını [178] veya muhafızlarından bazılarını çağırıp:"Siz, bana, bir insan getirmemişsiniz, ancak, bir şeytan getirmişsiniz! [179]
Onu, İbrahim'e geri çeviriniz. [180]
Ülkemden, hemen dışarı çıkarınız[181]
Hâcer'i de, ona veriniz!" dedi. [182]
Hz.Sâre'ye, ayrıca, elbise de, hediye etti. [183]
Hz.Sâre'ye:"Gerçekten, senin Rabb'in, büyükmüş!" dedi ve kendisinin, İbrahim Aleyhisselâmın, neyi olduğunu, sordu.
Hz.Sâre:"Kocam ve akrabam olur." dedi.
Firavun:"O, senin için, kız kardeşi olduğunu, söylemişti." dedi.
Hz.Sâre:"Doğrudur. Ben, onun, dinde kız kardeşiyim.
Bizim dinimizde olan herkes, bizim için, din kardeşimiz sayılır." dedi.
Firavun:"Ne güzel dinmiş sizin dininiz!" dedi ve Hz.Sâre'yi. görüşsün diye kızı Hurya'ya gönderdi.[184]
Hz. Sâre'ye Yapılan İkramlar:
Firavun'un kızı Hurya, çok akıllı ve üstün vasıflı bir kadındı.
Yüce Allah, onun kalbinde, Hz. Sâre'ye karşı, büyük sevgi ve saygı uyandırdı.
Hurya; Hz. Sâre'yi. en güzel bir şekilde karşıladı ve ağırladı:
Kendisine, mal ve mücevherat hediye etti.
Hz.Sâre, onları alıp [185] İbrahim Aleyhisselâmın yanına geldi. [186]
O sırada, İbrahim Aleyhisselâm, namaz kılıyor [187], Allah'a, dua ediyordu. [188]
Hz. Sâre'nin geldiğini hissedince, namazını, bitirdi. [189]
Hz. Sâre'ye, eliyle işaret ederek [190]
"Ne haber?" dedi. [191]
Hz. Sâre:"Hayır haber!" [192]
Anladın mı? [193], İzzet ve Celal sahibi olan [194] Allah, o fâcirin elini, benden men [195], kötülüğünü, redd [196] ve kendisini, zelil etti [197]. Bana da, bir hizmetçi bağışladı [198], Hâcer'i, verdi!" dedi. [199]
İbrahim Aleyhisselâm, Hurya'nın hediye ettiği mal ve mücevherat hakkında:"Götür, geri ver! Bunlar, bize gerekmez!" dedi.
Hz. Sâre, onları, götürüp geri verdi.
Hurya, durumu, babasına anlatınca, Firavun, buna, şaşa kaldı ve:"Muhakkak ki, bunlar, üstün şerefli bir kavimdirler. Temiz ve asâletli bir soydurlar!" dedi.
Hz.Sâre'ye iyilik yapmak için, her çareye başvurdu ise de, kabul ettiremedi.
Cariyelerinin en güzeli olan Hâcer'in kabulü için, ısrar edince, kabul etmek zorunda kaldı. [200]
İbrahim Aleyhisselâm; Firavun'dan ve şerrinden sakındığı için [201], Şam'a dönmek üzere [202], Mısır'dan ayrılmak istediği zaman Firavun'un kızı Hurya, yol azığı olarak helvalar, şekerden tatlılar, ekmekler yaptı. Pek çok yiyecekler hazırladı. Onları, sepetlere doldurdu.
Her sepetteki helvanın altına, bir çok kıymetli mücevherat, kuyumcu işi, hayrette bırakıcı bilezikler yerleştirdi.
Hz. Sâre, veda için, geldiği zaman, Hurya, bu sepetleri, ona, verip:"Bunlar, yanında bulunsun da, azık edinirsin!" dedi.
Hz.Sâre:"Sahibime bir danışayım." dedi ve danıştı.
İbrahim Aleyhisselâm:"Yiyecek olunca, al onu!" dedi.
Hz. Sâre, Hurya'dan sepetleri alıp vedalaşarak İbrahim Aleyhisselâmın yanına döndü.[203]
Mısır’dan Ayrılış:
İbrahim Aleyhisselâm ve Hz.Sâre, yanlarında, Hz.Hâcer olduğu halde, Mısırdan ayrıldılar.
Epeyce yol gittikleri ve Mısırdan uzaklaştıkları zaman, Hz. Sâre, azıklardan yemek için, sepetlerden bazısını çıkarıp içine, elini, sokunca, cevher buldu.
Öteki sepetleri de karıştırdı. Onlarda da, aynı şekilde, cevherler buldu ve hepsini bir araya toplayıp İbrahim Aleyhisselâma sundu.
İbrahim Aleyhisselâm, onlardan bir kısmını, satıp bedeliyle bir kuyu kazdırdı. Bir kısmını da, hayr ve iyilik yollarına harcadı. [204]
Seb'in Yurt Edinilişi:
İbrahim Aleyhisselâm ile Zevcesi ve Cariyesi, Filistin toprağında, Filistin ile Kudüs arasında, Şam çölündeki Seb' diye anılan yere varıp indiler. [205]
İbrahim Aleyhisselâm, orada bir kuyu kazdı ve bir Mescid yaptı. [206]
Kuyunun suyu, bir çeşme gibi akar, İbrahim Aleyhisselâmın koyunları, su içmek için kuyunun başına gelirlerdi. [207]
Seb' halkı, İbrahim Aleyhisselâmı, rahatsız edecek bazı uygunsuz hareketlerde bulunmağa başladılar.
İbrahim Aleyhisselâm da, başka bir yerde oturmak üzere, hemen oradan ayrıldı. [208]
Seb' Halkının İbrahim Aleyhisselâmı Geri Çevirmek İstemeleri:
İbrahim Aleyhisselâm, Seb'den ayrılınca, yerden çıkıp duran su, kesildi, gitti.
Halk, İbrahim Aleyhisselâma yaptıklarına nadim oldular;"Salih Zâtı, aramızdan çıkardık!" dediler.
Arkasından yetişip yanlarına dönmesini ondan rica ettiler. [209]
ibrahim Aleyhisselâm:"Ben, içinden çıkmış olduğum bir yere artık geri dönemem!" dedi.
"Senin içtiğin ve bizim de, seninle birlikte içmiş olduğunuz o su, kesildi, gitti!" dediler. [210]
İbrahim Aleyhisselâm, onlara, davarlarından yedi keçi verdi:"Bunları, yanınızda götürünüz. Onları, kuyunun başında sulamağa hazırlayacak olursanız, kuyunun suyu, yükselir ve akmağa başlar.
Eskiden olduğu gibi, ondan, siz de, içersiniz.
Sakın, ay halinde iken, hiç bir kadın, ondan, avuçlamasın!" dedi.
Seb' halkı, keçilerle birlikte gelip kuyunun başında durdukları zaman, su, çıktı. Ondan, içmeye başladılar.
Ay halli bir kadın gelip ondan, avuçlayıncaya kadar, kuyunun suyu, aktı durdu. Avuçlandığı zaman da, eski kuru haline döndü. [211]
İbrahim Aleyhisselâm Yeni Yurdunda:
İbrahim Aleyhisselâm; Seb'den ayrıldıktan sonra Filistin toprağında, Remle ile Uya (Kudüs) arasında bir yere gelip yerleşti. [212] ki, orası, Katt veya Kıtt diye anılan yerdi. [213]
İbrahim Aleyhisselâm, bu yurdunda da, bir kuyu kazdı.
Evine inen konukları, ağırlardı. [214]
Konuk, konuklayanların ilki idi ve (Konuklar Babası) diye anılırdı. [215]
Yüce Allah, ona, rızık ve geçim bolluğu, servet ve hizmetçiler ihsan etti. [216]
İbrahim Aleyhisselâmın Lut Aleyhisselâmı Ve Malını Düşman Elinden Kurtarışı:
İbrahim Aleyhisselâmın kardeşi Hâran'ın oğlu Lut Aleyhisselâmın da, malı çoğalmıştı.
İbrahim Aleyhisselâm, ona:"Yüce Allah, bizim mallarımızı, küçük ve büyük baş hayvanlarımızı çoğalttı. Sen, yanımızdan ayrılıp Sedum ve Amûre şehirlerine yerleş!" dedi. Bu şehirler, İbrahim Aleyhisselâmın oturduğu yerin yakınında idi.
Lut Aleyhisselâm, Sedum ve Amûre'ye varıp yerleşince, o taraflara gelen bir kral, Lut Aleyhisselâmla çarpıştı. [217]
Kendisini, esir ve mallarını ığtinam edip sürdürdü.
İbrahim Aleyhisselâm, bunu haber alır almaz, üçyüz on sekiz kişi ile gidip çarpışarak Lut Aleyhisselâmı kurtardı ve onun mallarını da, geri aldı.
Allah ve Resulünün düşmanlarından bir çoklarını öldürdü. Bozguna uğratıp kaçırdıklarını da, Dımaşk'ın doğusuna varıncaya kadar takip etti. [218]
İbrahim Aleyhisselâmın Hz. Hâcerle Evlenmesi:
Yüce Allah, İbrahim Aleyhisselâma mal ve servet bolluğu verince, İbrahim Aleyhisselâm:"Ey Rabb'im! Benim çocuğum yok. Ben, çok mal ve serveti, ne yapayım?" demişti.
Yüce Allah, ona:"Ben, senin çocuklarını da, öyle çoğaltacağım ki, onlar, yıldızların sayısınca, olacaklardır?" diye vahy buyurdu. [219]
Mukaddes beldelerde yirmi yıldan beri oturdukları halde, çocukları olmuyor [220]; Hz. Sâre ise, bir hayli yaşlanıp İbrahim Aleyhisselâm için çocuk doğurmaktan kalmış bulunuyordu.
İbrahim Aleyhisselâmın da, yaşı, çok ilerlemişti.
Fakat, kendisi, sâlih bir oğul ihsan buyurması için, Yüce Allâha yalvarıp duruyordu. [221]
Mısırdan gelişlerinden on yıl sonra idi [222] ki, Hz.Sâre, hizmetçisi Hz.Hacer'i, İbrahim Aleyhisselâma bağışlayarak "Ben, onun gösterişli bir kadın olduğunu görüyorum.
Sen, onu, zevceliğe al. Belki, Allah, Sana, ondan bir oğul nasîb eder" dedi. [223]
Hz. Hâcer'in Kimliği:
Hz.Hâcer; Firavun'un, İbrahim Aleyhisselâma iman eden câriyelerindendi. [224] Kendisi, Mısır'ın Ferema önündeki Ümmülarab köyündendi. [225]
Ümmülarab köyüne yak köyü de, denirdi. [226]
Hz.Hâcer'in köyünün Ferema olduğu da, söylenir. [227]
Hz. Hacer, Kıbti [228]', Mısırlı idi. [229], Kıbtî, Mısırlı demektir. [230]
Hz. Hâcer; Firavundan önce, Mısır Kıbt kırallarından bir kralın kızı idi.
Amr b.Âs; Mısırı, feth için kuşattığı zaman, Mısırlılara:"Peygamberimiz Aleyhisselâm, Mısırın fethini bize va'd ve Mısırlılarla arada soy ve hısımlık ilişkisi bulunduğundan,kendilerine iyi davranmamızı emir ve tavsiye buyurmuştu" dedi.
Mısırlılar, bu akrabalığın, uzak bir akrabalık olduğunu ileri sürdükten sonra;
'Doğru söylüyorsun, dediler, sizin ananız, bizim kralımızın kızı ve Menf halkından idi. Kral da, Menf halkının kralı idi.
Ayn-ı Şems halkı, Menfliler üzerine yürüdüler, onları, yendiler ve devletlerine son verdiler, Menf halkını, gurbet illere düşürdüler.
Böylece, Hâcer de, Babanız İbrahim (Aleyhisselam)in zevcesi ve sizin Ananız olmuş oldu..." diye itirafta bulundular. [231]
İbrahim Aleyhisselâmın Sünnet Oluşu:
brahim Aleyhisselâm, seksenini aştıktan sonra, Kadum veya Kaddum ile [232] sünnet olmuş, bundan sonra da, seksen yıl daha yaşamıştır.
ibrahim Aleyhisselâm, ilk sünnet olan insandı. [233]
İmanını tamamlamasının, cesedinden bir parça etini kesip atması, yâni Sünnet olması ile gerçekleşeceği vahy edilince [234], kendisini, hemen Kaddum (keser) ile sünnet etmiş, ağrının şiddetine dayanamayınca da, Allâha yalvarmıştı.
Yüce Allah:"Biz, sana, Sünnet âletini beyan etmeden önce, sen, acele ettin!" diye Vahy buyurmuştu.
İbrahim Aleyhisselâm da:"Yâ Rab! Emrini, geciktirmek istemedim" demişti. [235]
İbrahim Aleyhisselâmın; Amalıklarla yaptığı savaşta, iki taraftan pek çok ölenler olup kendi adamlarını gömmek için tanıyamadığından, Müslümanlık alâmeti olmak üzre sünnetle emrolunduğu da, rivayet edilir. [236]
Sünnete Aid Bazı Hükümler:
Sünnet olmak, erkekler için sünnettir. [237]
Sünnet olmak, Müslümanı, Müslüman olmayandan ayırt ettiği için, elinin şiarından olmakla beraber farz değil, sünnettir. [238]
Sünnet'in, Vâcib ve Müstehab olmak üzre, iki vakti vardır. Sünnetin vâcib vakti, buluğ çağıdır ve onu, geciktirmemek gerekir. Sünnetin Müstehab vakti, buluğ çağından öncedir.
Çocuğu, doğumunun yedinci günü veya kırkıncı günü sünnet ettirmek, müstehabdır.
Sünnetin, müstehab vakti, özürsüz geciktirilmemelidir. [239]
Hz.Hüseyin, doğumunun yedinci gününde sünnet ettirilmiştir. [240]
imam Zührî:"Bir erkek, Müslüman olduğu zaman, yaşı, büyük bile olsa, sünnet olması kendisine emredilir."'[241] Salim de: "Abdullah b.Ömer, beni ve Nuaym'ı, sünnet edip bizim için bir koç kesti.
Bize, koç kestiğinden dolayı, çocuklara karşı, neşelendiğimizi, gerçekten, kendimizde hissetmiştik." demiştir. [242]
İsmail Aleyhisselâmın Doğuşu Ve Hz. Sâre'nin Hz. Hâcer Hakkındaki Kıskançlığı Ve Yemini:
İbrahim Aleyhisselâm, seksen altı yaşında bulunduğu sırada[243] İsmail Aleyhisselâm, Hz.Hâcer'den doğdu. [244]
Hz. Sâre, İsmail Aleyhisselâmın doğumundan sonra, Hz.Hâcer'i kıskanmağa, çekememeğe başladı.
Bir gün, ona, kızdı. [245] Kendisini, evden dışarı çıkardı. Sonra geri çağırıp eve aldı.
Yine, böyle kızıp dışarı çıkardı. [246] Sonra, tekrar eve alıp [247] vücudunun üç uzvundan birer parça kesmeğe [248], şeklini, değiştirmeğe [249] yemin etti. [250] Kendi kendine:"Ben, onun burnunu, keseyim! Kulaklarını, keseyim! Amma, bu, onu, çok çirkinleştirir!" dedi. [251]
Çok çirkinleştireceği için, onun, burnunu, kulağını, kesmeyi bıraktı. [252]
"Hayır! Ben, onu, sünnet edeyim!" dedi. [253]
Öfkesi geçip aklı başına geldiği zaman, Hz. Sâre, yaptığı bu yemîne şaştı [254]
İbrahim Aleyhisselâm; yemîni, yerine getirmek üzere Hz.Hâcer'in iki kulağını delmesini ve onu, Sünnet etmesini, Hz.Sâre'ye tavsiye etti. [255]
Hz.Sâre de, öyle yaptı [256] Bu, kadınlar hakkında sünnet ve âdet oldu. [257] Hz.Hâcer, sünnet edilince, uzun etekle, kandan korundu. Bunun için, sünnet olan kadınlar, uzun etek giymeyi âdet edinmişlerdir. [258] Hz.Hâcer; kulakları delinen ilk kadın olduğu gibi, kadınlardan, ilk sünnet olunan [259] ve Hz. Sâre'den, izini gizlemek için ilk etek uzatanı da, o, idi. [260] Kadınların, böyle, sünnet olmaları, sonradan, terk edilmiştir. Hz.Sâre, Hz.Hâcer'e:
"Artık, sen, benimle bir şehirde bulunmayacak, oturmayacaksın!" dedi. [261]
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
[118] ibn.Asâkir-Tarih c.2,s.147.
[119] Kâtip Çelebî-Mîzânülhakk s.70.
[120] Enbiyâ: 69.
[121] Taberî-Tarih C.1.S.123.
[122] Zemahşerî-Keşşaf c.2,s.578, Nesefî-Medarik c.3,s.84.
[123] ibn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.52O, Taberî-Tarih c.1,s.125, Tefsir c.17,s.44, Zemahşerî-Keşşaf c.2,s.578.
[124] Şâlebî-Arais s.78.
[125] İbn.Asâkir-Tarih c.2,s.147, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.146.
[126] ibn.Asâkir-Tarih c.2,s.146, Ebülferee ibn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.116.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/157-158.
[127] ibn.Asakir-Tarih c.2,s.145, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.146.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/158.
[128] Taberî-Tarih c.1,s.124, Sâlebî-Arais s.78, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.99.
[129] Taberî-Tarih c.1,s.124, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.99.
[130] Taberî-Tarih c.1,s.124, Sâlebî-Arais s.78, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.99.
[131] Taberî-Tarih c.1,s.124, Sâlebî-Arais s.78, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.146
[132] Taberî-Tarih c.1,s.124-125, Sâlebî-Arais s.78, Ibn.Esîr-Kâmil C.1.S.99-100
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/158-160.
[133] Taberî-tarih c.1,s.125, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.100.[134] Meryem: 49.
[135] Yâkubî-Tarih c.1,s.24.[136] Taberî-Tarih c.1, s.125, Sâlebî-Arais s.78-79
[137] jbn.lyas-Bedayiüzzühur s.86.
[138] ibn.Sa'd-Tabakat c.1,s.46.
[139] Taberî-Tarih c.1,s.125.
[140] ibn.Sa'd-Tabakat c.1,s.46, Taberî-Tarih c.1,s.16O, Mes'ûdî-Ahbaruzzaman s.80.
[141] Taberî-Tarih c1,s.125, Sâlebî-Arais s.79.
[142] M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/160.
[143] ibn.Sa'd-Tabakat c.1, s.46, Taberî-Tarih c.1, s.159-160, İbn.Asâkir-Tarih c.2, s.14.
[144] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.46, Taberi-Tarih c.1,s.125, 160, Sâlebî-Arais s.79.
[145] ibn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.35
[146] ibn.Sa'd-Tabakat c.2,s.46, İbn.Kuteybe-Maarif s.15, Taberî-Tarih c.1,s.16O.
[147] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.46, Taberî-Tarih c.1,s.125.
[148] Taberi-Tarih c.1,s.125, Sâlebî-Arais s.79, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.100.
[149] Mes'ûdî-Ahbaruzzaman s. 199-203.
[150] İbn.Habîb-Kitabulmuhabber s.466.
[151] İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.100-101, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.152.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/160-161.
[152] Müslim-Sahih c.4,s.184O.
[153] Mes'ûdî-Ahbaruzzaman s.200.
[154] Buharî-Sahih c.4,s.112, Taberî-Tarih c.1,s.126, Mes'ûdî-Ahbaruzzaman s.200.
[155] Buharî-Sahih c.4,s.112, Ebû Davud-Sünen c.2,s.264, Taberî-Tarih c.1,s.126.
[156] Mes'ûdî-Ahbaruzzaman s.200.
[157] Buharî-Sahih c.4,s.112, Taberî-Tarih c.1,s.126.
[158] Mes'ûdî-Ahbaruzzaman s.200.
[159] Buharî-Sahih c.4,s.112, Taberî-Tarih c.1,s.126, Salebî-Arais s.79.
[160] Mes'ûdî-Ahbaruzzaman s.200, Sâlebî-Arais s.79.
[161] Taberî-Tarih c.1,s.125, Salebî-Arais s.79, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.101
[162] Buharî-Sahih c.4,s.112, Ebû Davud-Sünen c.2,s.264, Taberî-Tarih c.1,s.126, Mes'ûdî-Ahbaruzzaman s.200, Sâlebî-Arais s.79, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.1O1.
[163] Mes'ûdî-Ahbaruzzaman s.200.
[164] Müslim-Sahih c.4,s.184O.
[165] Buharî-Sâhih c.4,s.112, Taberî-Tarih c.1,s.126, Sâlebî-Arais s.80.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/161-162.
[166] Müslim-Sahih C.4.S.1840.
[167] Müslim-Sahih c.4,s.184O, Taberî-Tarih c.1,s,126, Sâlebî-Arais s.80, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.101, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.151.
[168] Taberî-tarih c.1,s.125, Sâlebî-Arais s.79, İbn.Haldun-Tarih c.2,ks,1,s.35.
[169] Taberî-tarih c.1,s.125, Sâlebî-Arais s.79, İbn.Esîr c.1,s.1O1.
[170] Taberî-Tarih c.1,s.125, Sâlebî-Arais s.79.
[171] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.2,s.4O4, Buharî-Sahih c.3,s.38, Taberî-tarih c.1,s.126.
[172] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.2,s.4O4, Buharî-Sahih c.3,s.38-39, İbn.Asâkir-Tarih c.2,s.147, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.151.
[173] ibn.Sa'd-Tabakat c.1,s.49, Buharî-Sahih c.4,s.112, Müslim-Sahih c.4,s.1840-1841, Taberî-Tarih c.1,s.126,
ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.101, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1, s.151.
[174] Müslim-Sahih c.4,s.1841, Taberî-Tarih c.1,s.126.
[175] Taberî-Tarih c.1,s.125.
[176] Müslim-Sahih c.4,s. 1841, Taberî-Tarih c.1,s.126, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.10l, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.151.
[177] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.2,s.4O4, Buharî-Sahih c.3,s.39, İbn.Asâkir-Tarih c.2,s.147, Ebülfida-Elbidaye ven-nihaye c.1,s.151.
[178] Müslim-Sahih C-4.S.1841.
[179] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.49, Ahmed b.Hanbel-Müsned c.2,s.4O4, Buharî-Sahih c.3,s.39, c.4,s.112, Taberî-Tarih c.1,s.126; İbn.Asakir Tarih c.2,s.147, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.1O1 .
[180] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.2,s.4O4, Buharî-Sahih c.3,s.39, İbn.Asâkir-Tarih c.2,s.147.
[181] Müslim-Sahih c.2,s.1841, Taberî-Tarih c.1,s.126, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.1O1.
[182] A.b.Hânbel-Müsned c.2,s.4O4, Buharî-Sahih c.3,s.39, c.4,s.112, Müslim-Sahih c.4,s.1841, Taberî-Tarih C.1.S.126, ibn.Esîr c.1,s.1O1.
[183] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.49, İbn.Esîr-Kâmil c.1.s,101.
[184] M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/162-164.
[185] Mes'ûdî-Ahbaruzzaman s.201.
[186] Müslim-Sahih C.4.S.1841.
[187] ibn.Sa'd-Tabakat c.1,s.49, Buharî-Sahih c.4,s. 112.
[188] ibn.Sa'd-Tabakat c.1,s.49.
[189] Taberî-Tarih c.1,s.126, Sâlebî-Arais s.80, İbn.Esir-Kâmil c.1,s.101.
[190] Buharî-Sahih c.4,s.112.
[191] Buharî-Sahih c.4,s.112, Müslim-Sahih c.4,s.1841, Taberî-Tarih c.1,s.126, Sâlebî-Arais s.80, ibn.Esîr-Kâmil C.1.S.101.
[192] Müslim-Sahih c.4,s.1841.
[193] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.2,s.4O4, Buharî-Sahih c.3,s.39, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.151.
[194] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.2,s.4O4.
[195] ibn.Sa'd-Tabakat c.1,s.49, Müslim-Sahih c.4,s.1841.
[196] A.b.Hanbel-Müsned c.2,s.4O4, Buharî-Sahih c.4,s.112, Taberî-tarih c.1,s.126, Sâlebî-Arais s.80.
[197] Buharî-Sahih c.3,s.39.
[198] ibn.Sa'd-Tabakat c.1,s.49, A.b.Hanbel-Müsned c.2,s.4O4, Buharî-Sahih c.3,s.39, Müslim-Sahih c.4,s.1841.
[199] ibn.Sa'd-Tabakat c.1,s.49, Sâlebî-Arais s.80.
[200] Mes'ûdî-Ahbaruzzaman s.201.
[201] Taberî-Tarih c.1,s.127, Sâlebî-Arais s.80, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.1O2.
[202] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.46, Taberî-Tarih c.1,s.125, Salebî-Arais s.80, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.102.
[203] M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/164-166.
[204] Mes'ûdî-Ahbaruzzaman s.201-202.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/166.
[205] ibn.Sa'd-Tabakat c.1,s.46-47, Taberî-Tarih c.1,s.127.
[206] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.46-47, Taberî-Tarih d,s.l27, Salebî-Arais s.80, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.1O2.
[207] Taberî-Tarih c.1,s.127, Sâlebî-Arais s.80.
[208] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.47, Taberî-tarih c.1,s.127, Sâlebî-Arais s.80, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.1O2.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/166.
[209] Taberî-Tarih c.1,s.127, Sâlebî-Arais s.80, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.1O2.
[210] Taberî-Tarih c.1,s.127, Salebî-Arais s.80.
[211] Taberî-Tarih c.1,s.127, Salebî-Arais s.80, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.1O2.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/166-167.
[212] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.47, Taberî-Tarih c.1,s.127, Salebî-Arais s.80, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.1O2.
[213] Taberî-Tarih c.1,s.127, Sâlebî-Arais s.80, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.1O2, Yâkut-Mûcemülbüldan c.4,s.373.
[214] Taberî-Tarih c.1,s.127.
[215] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.47.
[216] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.47, Taberî-Tarih c.1,s.127, Salebî-Arais s.80-81.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/167.
[217] Yâkubî-Tarih c.1,s.24-25
[218] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.152-153, Ibn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.36.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/167-168.
[219] Yâkubî-Tarih c.1,s.25.
[220] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.153.
[221] Taberî-Tarih c.1,s.126.
[222] İbn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.36.
[223] Taberî-Tarih c.1,s.126, Salebî-Arais s.80, Ibn.Esîr-Kâmıl c.1,s.1O2.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/168.
[224] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.49.
[225] !bnfshakTîbn.H^m-Sîre c.1,s.6-7, İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.48, Yâkut-Mûcemülbüldan c.5,s.426.
[226] Yâkut-Mûcemülbüldan c.5,s.426.
[227] Makrîzî-Hıtat C.1.S.211.
[228] ibn.Sa'd-Tabakat c.1,s.48.
[229] İbn.lshak, İbn.Hişam-Sîre c.1,s.6.
[230] İbn.Esîr-Nihaye c.4,s.6.
[231] Taberî-Tarih c.4,s.228, Süheylî-Ravdulünüf c.1,s.9O-91, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.7,s.98, ibn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.77.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/168-169.
[232] Buhari-Sahih c.7,s.143-144, Edebülmüfred s.321, İbn.Asâkir-Tarih c.2,s.148.
[233] Abdurrezzak-Musannef c.2,s.175, İbn.Ebî-Şeybe-Musannef c.11,s.522, Buharî-Edebülmüfred s.322.
[234] Diyar.Bekrî-Hamîs C.1.S.129.
[235] İbn.Asâkir-Tarih c.2,s.148,149, İbn.Hacer-Fethulbarî c.10,s.288.
[236] Sâlebî-Arais s.99, Diyar. Bekrî-Hamîs c.1,s.130.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/169.
[237] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.5,s.75.
[238] Bedrüddin Aynî-Umdetülkarî C.22.S.45, ibn.Hacer-Fethulbarî c.10,s.288.
[239] ibn.Hacer-Fethu.barî c.10,s.289.
[240] Aliyyülmüttakî-Kenzül'ummal c.5,s.1O8.[241] Buharî-Edebülmüfred s.322.
[242] Buharî-Edebülmüfred s.321.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/170.
[243] Yâkubî-Tarih c.1,s.25, İbn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.36.
[244] Yâkubî-Tarih c.1,s.25, Taberî-tarih c.1,s.127, Sâlebî-Arais s.80, İbn-Esîr-Kâmil c.1,s.1O2.
[245] Taberî-Tarih c.1 ,s.13O, Sâlebî-Arais s.81, Süheylî-Rvdulünüf c.1 ,s.91, Ibn.Esîr-Kâmil c.1 ,s.1O3, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s. 154.
[246] Taberî-Tarih c.1,s.13O, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.1O3.
[247] Taberî-Tarih c.1,s.130.
[248] Taberî-Tarih c.1,s.13O, Sâlebî-Arais s.81, Süheyli-Ravd c.1,s.91, ibn.Esir-Kâmil c.1,s.1O3, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.154.
[249] Sâlebî-Arais s.81.
[250] Taberî-Tarih c.1,s.13O, Sâlebî s.81, Süheylî-Ravd c.1,s.91, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.1O3, Ebülfida-Elbidaye vennihaye C.1.S.154.
[251] Taberî-Tarih C.1.S.103.[252] İbn.Esîr-Kâmil C.1.S.103.[253] Taberî-Tarih C.1.S.130.[254] Salebî-Arais s.81, İbn.iyas-Bedayiüzzühur s.87.
[255] Sâlebî s.81, Süheylî c.1,s.91, ibn.Esir c.1,s.1O3, Ebülfida c.1,s.154.
[256] Salebî-Arais s.81, Ibn.İyas-Bedayi s.87.
[257] Sâlebî-Arais s.81, Süheylî-Ravdulünüf c.1,s.91.
[258] Taberî-Tarih c.1,s.13O.
[259] Süheylî-Ravdulünüf c.1,s.91, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.154.
[260] İbn.Sa'd-Tabakat c.1, s.50, Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1, s.347, Buharî-Sahih c.4, s.113, Süheylî-Ravdulünüf, c.1, s.91, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1, s.154.
[261] Taberî-Tarih C.1.S.130, Sâlebî-Arais s.81, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.1O3.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/170-171.