AY YÜZLÜM…
Mavi denizim köpük köpük sahile vuruyor, rüzgârım suskun bu gece. Seni arıyorum ben bütün dalgalarda ayyüzlüm. Sen olmalıydın gökyüzümde kanat çırpan ve çığlık çığla vapurumun arkasından gelen. Ben sana yelken açmalıydım. Ama yoktun. Hüzünlü hüzünlü kendimi av utarak erguvanların, köşklerin arasından geçtim sana gelmek için. Tüm sokaklar sessizdi sensiz. Seyreyledim çamlıca tepesinden mavi İstanbul’u sen diye... Yoktun ayyüzlüm yoktun sen...
Ayyüzlüm dün gece penceremden baktım gökyüzüne dolunay vardı ve bir an seni sandım, tutuldum kaldım penceremde. Sustu dilim güzelliğin karşısında. Kendimi zindanda hissettim bir an, uzatmak istedim elimi ama uzatamadım çok uzaktın bana. Sonra seni yüreğimin yalnızlığına aldım. Birde suya düşüşün yok mu ayyüzlüm. Yakamoz oluyorsun ve ben işte o an mehtaba dalıyorum ve en içli nağmelerin bestesinde kendimi unutup gidiyorum. Ve ben sen oluyorum ayyüzlüm. Bazen de isyan ediyorum geceye. Mehtabın düşünce mavi sulara seni kıskanıyorum tüm gözlerden. Bir benim gözlerim baksın istiyorum ve bir ben soluklanayım istiyorum seni.
Ayyüzlüm bu gece seni bekleyeceğim penceremde. Gecenin tam ortasında. bütün kalplerin, gözlerin kapandığı uyuduğu vakitte. Seninle mehtaba çıkacağım. Ellerin elimde olmasa da düşümde ve hayalimde sen olacaksın. Gecenin sessizliğinde sadece tek kalp atışlı olacak "biz". Seni seviyorum gönlümün sönmeyen ışığı, yıldızım, ruhumun derin mavi sularının yakamozu ayyüzlüm...
Ey gözlerime en yakışanım, alnımın yazgısı, ahiretimin meyvesi Yâr’im... Dua Dua dökülesim var bir yatsı ezanın semalarda yankılandığı deruni vakitlerde. Pencerelerdeyim gökyüzü siyah feracesini çekmiş yüzüne. Seni beklemekte, gökyüzü öyle bir derin sükûnet kuşanmış ki, sanki dışarıda ölüm havası var. Bakıyorum en uzak doruklara ne zaman doğacaksın diye geceye ayyüzlüm.
Gecenin amansız vakitlerinde yüreğinin tüm tenhalarında dolaştıktan sonra, şafak vaktinin serinliğine uyanırsın aniden, beşinci mevsimle öğrenirsin sessiz kalmayanın sesi, sözsüz kalmayanın sözü bilemeyeceğini, tek olmayı bilmeden çok olamayacağını, tenhalığı bilememeden kalabalıklarda anlamsızlaşacağını... Ve beklemeyi öğrenirsin tüm gecelerde ve pişmeyi öğrenirsin sabır ateşinde, sükûnete ermeyi öğrenirsin en fırtınalı denizlerin herşeyi yuttuğu dev dalgalarında. Sığınacak limanlar ararsın okyanuslarda. Kirpiklerini ok eylersin yüreğinin yaralarına. Şafak söktüğü zaman beklediğin ayyüzlü gelmemişse işte o zaman sürgün olursun diyar diyar. Hicret edecek yürek ülkesi ararsın. Dilim kilit olur dudaklarımda. Gönlümde duygular ateş saçanda beni anlarsın ayyüzlüm. Ve şimdi bir başıma seninle demleniyorum ayyüzlüm. Bir akşamın ufkunda düştüm senin yollarına, sana geliyorum senden habersiz. Kapını ve pencereni açık bırak. Bırak ki ay yüzünü göreyim ayyüzlüm…