Benim hiç denizim olmamıştı gözlerine yaslandığım
Başıma çökmüş bir akşamın sığlığında uğradım gözlerinin enginliğine.
Rengi nedir diye bile bakmaktan korktuğum gözlerinin avuçlarına
bıraktım cocukluğumu.
Sen konuştukça, ben büyüdüm sana.
Rengi nedir diye bile bakmaktan korktuğum gözlerinin avuçlarına
bıraktım cocukluğumu.
Sen konuştukça, ben büyüdüm sana.
Birkaç dakika yanında olmanın kattığı umut deryasına bıraktım
Suna boylu yangınlarımı.
Suna boylu yangınlarımı.
Kaç gündür sesinin renginden düşecek haberleri beklerken,
ben sen oldum.
ben sen oldum.
Saçlarındaki beyazlara dayadım çamurdan yüreğimi.
Her arayana sen diye koşarken, sesinden yoksun düştü
içimdeki nehir.Susadı dışımdaki çember, daraldı gökyüzü.
Oysa ki sen benimle aynı gökyüzünün altında yaşamaktaydın
Fark edemedim, sezemedim
Meğer sen bana ben kadar yakınmışsın.
Yabancı dursa gözlerin gözlerime,
şimdiye kadar dudak kenarlarından kovulmadı çocukluğum
Sende şimdilik - sessizce büyümeye devam ediyorum.
Kim bilir birkaç gün sonra öleceğim dudaklarında
Sahi ölmek dedin de;
ben senin yüreğinde kaç gün yaşabileceğim ?
Çünkü bu yürek hiçbir deniz de yaşatılamadı
Şimdi diz çöktüm çocukluğumun başına, bir denizin
maviliğini bekliyorum.
Çünkü benim hiç denizim olmadı bu terli coğrafyada
Evet, benim yüreğim şehrim gibi çoraktır
İçi yangınlardan olma, dışı
yalnızlıklardan doğma bir yaranın tam ortasına düşmüş ceninim.
Keza kim bilir senin yazgında imlası bozuk bir cümlenin gırtlağına
yazılmıştır.
Şimdi uzandım Suna boylu rüzgarın koynuna
Ayak dibimde
şiddeti yalnızlıktan ibaret bir deprem büyürken, ben senin gözlerinin
avlusunda ömrümü huzura sıvamaktayım.
Az sonra koşacaksın ya bana.
Saçlarının arasına sevda alfabesini çözüp beni gözlerinin
denizine kavuşturacaksın ya
Guslettim sensiz geçen ömrümü,
değmese de bir yürek bu kurak toprağa yine de terimle yıkadım
kapındayım, beni gözlerinle buluştur.
Beni de kabul et gözlerinin avlusuna
Bilmem dikkat ettin mi, gözlerimin toprağa olan aşkını.
İçimdeki çocukluğunun büyümemeye olan inadını
Sen sorma sakın
Boşa tüketme nefesini
Morg sessizliğine dönmüş yüzüm tüm soruların cevabıdır.
Başım toprağa dik açılardan vurulsa da, ben sen kadar
yalnızım
Küçüğüm senden biliyorsun lakin sana yetişmek isteyen
ayaklarıma cevap ver.
Sakın dur deme bana
Sakın herkesin dediği gibi sen çok iyisin ama üzgünüm
bana geçe kaldın masallarını vurma yüzüme
İlla benim ol demiyorum sana
Ama gitme, sende gözlerimin içine bakıp yalnızlığın musallasına yatırma
Öldürme beni, hayat ver nabızlarından süzülmüş bir avuç sudan
Sakın karanlık bırakma beni
Sevda alfabesini çökmüşken başıma bir mum uzat yanağıma
içimdeki nehir.Susadı dışımdaki çember, daraldı gökyüzü.
Oysa ki sen benimle aynı gökyüzünün altında yaşamaktaydın
Fark edemedim, sezemedim
Meğer sen bana ben kadar yakınmışsın.
Yabancı dursa gözlerin gözlerime,
şimdiye kadar dudak kenarlarından kovulmadı çocukluğum
Sende şimdilik - sessizce büyümeye devam ediyorum.
Kim bilir birkaç gün sonra öleceğim dudaklarında
Sahi ölmek dedin de;
ben senin yüreğinde kaç gün yaşabileceğim ?
Çünkü bu yürek hiçbir deniz de yaşatılamadı
Şimdi diz çöktüm çocukluğumun başına, bir denizin
maviliğini bekliyorum.
Çünkü benim hiç denizim olmadı bu terli coğrafyada
Evet, benim yüreğim şehrim gibi çoraktır
İçi yangınlardan olma, dışı
yalnızlıklardan doğma bir yaranın tam ortasına düşmüş ceninim.
Keza kim bilir senin yazgında imlası bozuk bir cümlenin gırtlağına
yazılmıştır.
Şimdi uzandım Suna boylu rüzgarın koynuna
Ayak dibimde
şiddeti yalnızlıktan ibaret bir deprem büyürken, ben senin gözlerinin
avlusunda ömrümü huzura sıvamaktayım.
Az sonra koşacaksın ya bana.
Saçlarının arasına sevda alfabesini çözüp beni gözlerinin
denizine kavuşturacaksın ya
Guslettim sensiz geçen ömrümü,
değmese de bir yürek bu kurak toprağa yine de terimle yıkadım
kapındayım, beni gözlerinle buluştur.
Beni de kabul et gözlerinin avlusuna
Bilmem dikkat ettin mi, gözlerimin toprağa olan aşkını.
İçimdeki çocukluğunun büyümemeye olan inadını
Sen sorma sakın
Boşa tüketme nefesini
Morg sessizliğine dönmüş yüzüm tüm soruların cevabıdır.
Başım toprağa dik açılardan vurulsa da, ben sen kadar
yalnızım
Küçüğüm senden biliyorsun lakin sana yetişmek isteyen
ayaklarıma cevap ver.
Sakın dur deme bana
Sakın herkesin dediği gibi sen çok iyisin ama üzgünüm
bana geçe kaldın masallarını vurma yüzüme
İlla benim ol demiyorum sana
Ama gitme, sende gözlerimin içine bakıp yalnızlığın musallasına yatırma
Öldürme beni, hayat ver nabızlarından süzülmüş bir avuç sudan
Sakın karanlık bırakma beni
Sevda alfabesini çökmüşken başıma bir mum uzat yanağıma
Bir nefes bırak cocukluğuma
----- Gideceksen / Dinle son kez beni ---
Gelmeyeceksen eğer, şehrin son durağına bırak beni. Taze bir ağacın gölgesine indir avutulmamış yüreğimi
Bir tutam saçını da bırakmayı da unutmayasın sakın.
Uğradığım her kapıdan kovulan bir yüz, gömülmeli sabaha kalmadan
Aynalara pek alışık değildir gözlerim, kır içimde sana kurduğum köprüleri
Sana uzattığım dalları da bırak ayak altına
Merak etme gelmedin diye , acımayacak kalbim
Çünki hiçbir zaman diliminde bir yüreğe yoldaşlık etmedi yüreğim. Sende git / ki kalbim yıkık bir kentin hatıralarıyla dolu
Senin tarafından vurulur bir kez daha yüreğim
Senden önce kaç kez öldürüldü içimdeki düşler
Kaç kez sürüldü cesedim yüreğime
Kaç kez devrildi üzerime alfabe
Yalnızlık tarafından kaç kez iğfal edildi umutlarım
Rehin kalmışken karanlığa,
son bir kez cenin oldu gözlerin yarınlarıma.
Gelmeyeceksen eğer, son bir cümle kur bari
Üzgünüm, seni büyütecek bir denizim yok yürek toprağında
Sıksan tenimdeki ter bulutlarını,
Tek bir umut bulamazsın sana dair
Unutma, ayaklarını bastığın yer kara iklimi
Beni yaşayıp acıyı yaşamaktansa,
Gözlerimin yabancılığından olsun kefenin
Sancağın düşse de saçlarıma,
Kalkmayı bil küçük çocuk
Çünkü ben unutulmuş bir mezar bekçisiyim
.
Keşke sana kucak dolusu denizim olsa da yürek coğrafyamda
Ama ben çoktan kırdım dallarımı
Git hadi küçük çocuk
Yüzüne vurulan onca kapı olsa da
Büyü be cocuk
Büyü
Ölme bende
Bak göreceksin
Bensiz de yaşamayı öğreneceksin
Çünki sen......?