16 Aralık 2019

YENİÇAĞ (NEW AGE) DİNÎ AKIMLARI

YENİÇAĞ (NEW AGE) DİNÎ AKIMLARI
Küreselleşme süreci, modern dönemden farklı olarak, bir yandan sekülerleşmeyi içerirken diğer yandan geleneksel dinlerin (etnik, ulusal gibi) canlanmasına ve yeni dini hareketlerin doğmasına yol açacak sosyo-kültürel zemin hazırlamıştır. Nitekim farklı dinlerden iyi eğitim almış birçok ferdin din ile modernite arasındaki ilişkiyi yeniden düşünme ve değerlendirmeleri, dinin küresel anlamda yeniden canlanışını hızlandırmıştır (Esposito, 2003:153–154). Bu canlanış geleneksel dinlerden daha çok yeni dinî algılayışların ortaya çıkmasına neden olmuştur. 
Bu etkileşim sonucunda ortaya bütün dinlerden izler taşıyan ama hiçbir dinin aynısı olmayan kimi dinî anlayışların çıkmasına aracı olmuştur. Dünyanın küresel bir köy haline almasıyla birlikte mevcut dinlerin değişmesi ve bunlardan yeri bazı dinlerin ortaya çıkması kaçınılmaz olmuştur (Çevik 2003:177). Bu tarz dinî nitelikli spritüel akımlara daha çok Yeni Çağ Dinî Akımlar “New Age Religious Movement/MRMs” denmektedir.
Bu hareketler daha çok yerel bir kaynaktan beslenmekle birlikte, küresel bir yapıya bürünmüştür. Bunun önemli bir nedeni ise, yerel kültürün küresel etkilerle canlanması olarak gösterilmektedir. Mesela Çin, küresel ekonomi ile birleştikçe, ‘Konfüçyüsçü Tüccar’ gibi yeni melezleşmelere tanık olmaktadır. Yine Hindistan’ın çıkardığı çok etkili dinî hareketler, Sai Baba ve Hare Krişna; Japon kökenli Soka Gakki, Tayvan’daki Budacı Rönesans gibi hareketler, küreselleşmeye uzanmayı amaçlayan, farklı alternatif hareketler olarak dikkati çekmektedir (Bilgin 2003:206). Buna dengeleme tutumu, küreselleşme ile birlikte yerelleşme denmektedir. Küresel kültür, önemli yerel değişikliklerle kabul edilmektedir.
Bu akımın Batı’da yaygınlaşmasının etkenleri arasında Bruinsma’ya göre 1960'larda ve belki de 1970'lerde, tarihte daha önce hiç olmadığı kadar Doğu ve Batı mistisizminin sentezinin yaşanması olmuştur. Buna göre Hinduizm, Zen Budizmi ve Çin Taoizmi Batı mistisizminin radikal esrarengizliğiyle karıştırıldı. Hümanizmin iyi aşılanmış ifadelerine bakılırsa, mistisizmin temel öğretileri Batı kültüründe ve hatta dünyada güçlü bir şekilde kök salmıştır. Ona göre bu bir New Age Hareketi'dir (Brunisma 2007).
Dünya, son elli yıldır NRMs patlamasına şahitlik etmektedir. Ülkelerdeki demokratik liberalleşme bunları bir dinî pazar (religious market) haline getirmiştir. Böylece Yeni Çağ Dinî Akımları ülke sınırlarında teşkilatlanmaya başlamıştır. New Age dini/tarikatı, UFO kültü, UFO dini, UFO tarikatı ve Uzay dini/tarikatı gibi terimlerle ifade edilen akım, bütün dünyada, giderek bir sektör haline dönüşmektedir. Genel anlamda tarikat olarak nitelendirilmekle birlikte, bu tür akımın üyeleri, kendilerini ‘felsefî’ olarak tanımlamakta ve özellikle benimsediği metodu ‘din’ hatta ‘tarikat’ olarak kabul etmemektedir. Bununla birlikte temel niteliğinin dinin kuralsızlaştırılması, serbestleştirilmesi “deregulation of religion” olduğu kabul edilmektedir (Pereira 2008:8).
Bu akımların dinî mi yoksa spritualist bir akım mı olduğu tartışma konusudur. Yeni Çağ geniş bir kavram olmakla birlikte, dinî boyutu da bulunmaktadır. Bu yönüyle literatürde yaygın şekliyle ‘dinî’ olarak adlandırmakla birlikte, spritualist bir yaklaşım içerisindedir. Bu yapısıyla dinin temel unsurların içermekle birlikte, spritualist anlayışlara da sahip olmaktadır. Bu nedenle her iki ekolün sürecini içermekle birlikte, genel olarak ‘dinî’ olduğu kabul edilmektedir.
Yeni Çağ Dinî Hareketlerin büyük kısmı, Başta Amerika olmak üzere Batı’dan çıkmakla birlikte, Asya kökenli spritualist/dinî yapıların etkisi büyüktür. Her iki yakanın düşünce hamuruyla yoğrulan algılama hareketi, zamanla çoğulcu ruhçu akımlar haline dönüştü. Bu nedenle, ‘cult’ veya ‘sect’ olarak da anılmaya başlandı. Sect, Türkçe’ye tarikat veya mezhep olarak çevirebileceğimiz, geleneksel dinî anlayışın dışında teşekkül eden, kendi inanç ve uygulama şekilleri olan dinî ve spritüel oluşumlar olarak adlandırılmaktadır. Cult ise, sıradışı inanç ve pratik sistemi olan dinî organizasyonlara verilen ad olmuştur. Kültü, tarikattan (sect) ayıran en önemli özellik, karizmatik bir liderin sultası altında kurallara boyun eğmektir. Bir anlamda totaliter bir organizasyon ve ideolojidir. Bununla birlikte yaygın olarak Yeni Çağ Dini Akımları için sect ve cult terimleri aynı bağlamda kullanılmaktadır (Stark-Bainbridge 1996:124–125, 157, 211; Van Driel-Richardson 1988:177).
Bunların büyük kısmı Asya kökenli anlayışların Batı sürümünü oluşturmaktadır. Transcendental Meditation, Divine Light Mission, International Society for Krishna Consciousness, Rajneesh Foundation/Osho Foundation, Nichiren Shoshu/Soka Gakkai, Vajradhatu/Shambhala gibi felsefî anlayışı olan, büyü içerikli (magic) ve lidere kayıtsız teslimiyete dayalı akımlar ortaya çıktı (Köse 2006:167–225). Öte yandan, insan potansiyelinin harekete geçirilmesi iddiasıyla hareket eden Erhard Seminar Training, Scientology, Psychosynthesis, Silva Mind-Control, ‘New Acropolis’, Türkiye’deki versiyonu olarak kabul edilen “Yeni Yüksektepe Kültür Derneği” türü akımlar da bu dinî hareketlerin bir bölümünü oluşturmaktadır (Arman 2007a; 2007b).
Bir kült olarak kabul edilen New Acropolis, 1957 yılında Arjantin’de Jorge Angel Livraga Rizzi (1930–1991) tarafından kurulmuştur. Teozofik bir düşünce akımı olarak kabul edilen New Acropolis akımı, 1970’li yıllarda Avrupa’ya yayılmıştır. Yakın yıllarda merkezini Brüksel’e taşıyan New Acropolis, temel felsefe itibarıyla farklı dünya dinleri ve ezoterik gelenekleri birleştirdiği iddiasındadır. Pisagor ve Eflatun eksenli Yunan felsefesi temelli Batı ezoterisi üzerine bina edilmiş olan akım, daha çok 1875 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin New York kentinde H. P. Blavatsky, Henry Steel Olcott ve William Quan Judge tarafından kurulmuş olan “Theosophical Society” ile paralel bir görünüm arzetmektedir. Dernek daha sonraları kendi arasında bölünmüş ve farklı adlarda devam etmiştir.
Bir New Age kültü ve tarikatı olarak kabul edilen New Acropolis, üyeler arasındaki olumsuzluklar, düşüncedeki çarpıklıklar nedeniyle Batıda zararlı ve tehlikeli kültler arasında değerlendirilmektedir (Introvigne 1999).
New Acropolis grubu hakkında Introvigne (1999) tarafından Fransa’da yapılmış önemli bir araştırma mevcuttur. Alan araştırmasına yönelik bu çalışma, 1991–1997 yılları arasında New Acropolis’e katılmış daha sonra bir şekilde terk etmiş 530 üyenin görüşlerini yansıtmaktadır. Ezici çoğunluğu 3,5 yıl dernekte eğitim almış ve görev yapmış bu üyeler, New Acropolis’i tehlikeli bir oluşum (dangerous cult) olarak nitelemişler ve beyin yıkama (brainwashing) metodunu kullandıklarını ileri sürmüşlerdir (% 88,9). Yine eski üyelerin önemli bir kısmı (% 75), New Acropolis’i önceki dinlerinden vazgeçmelerini isteyen/sağlayan dinî bir kült olarak nitelemişlerdir. Bu sonuç ise, kendilerini “felsefe okulu” veya “kültürel oluşum” olarak sunan New Acropolis savunucularının tezlerinin tam aksi bir kanaate ulaştırmaktadır.
Ankete katılan üyelerin büyük çoğunluğuna göre, New Acropolis’e yapılan, Nazi suçlamaları gerçekleri yansıtmamaktadır. Bunun yanında felsefe eğitimi almak üzere girmelerine rağmen, büyük hayal kırıklığına uğradıklarını vurgulayan üyelerin oranı ile derneğin hoşgörüsüz bir yapıya sahip olduğuna inananların sayısı azımsanmayacak derecededir.
İnsan potansiyelinin harekete geçirilmesi teziyle ortaya çıkan bir kısım Yeni Çağ Dinî akımların hareket ivmesini, post-Freudcu bir psikoloji oluşturmaktadır (Taylor 2000:479).
New Age Dinî akımının bir başka boyutunun temsilcileri ise, klasik okült değerlerin yeniden canlandırılması teziyle ortaya çıkmıştır. Gerald Brosseau Gardner’in öncülüğünü yaptığı Wicca dini ile Feraferia ve Church of Satan (Şeytan Kilisesi) gibi hareketleri bu grupta değerlendirebiliriz.
Yukarıda tasnif etmeye çalıştığımız dini akımların birbirleriyle yakın ilişkileri bulunmaktadır. Bu nedenle bir kategoride yer alan kültü, bir başka bölümde de değerlendirmek mümkündür. Bundan dolayı kesin çizgileri belli bir sınıflandırma zor görünmektedir. Ancak genel anlamda hepsi, Yeni Çağ Dinî Akımlar içerisinde yer almaktadır. Bunların bir kısmı Hıristiyanlık içerisinde doğup, onun karşısında alternatif bir din oluşturma gayesi gütmektedir. Nebraska-Tilden doğumlu L. Ron Hubbard’ın (1911–1986) 1952’de kurduğu Scientology (http://www.scientology.org), 1966 yılında A. C. Bhaktivedanta Swami Prabhupada tarafından oluşturulan Krishna Consciousness (ISKCON)/Hare Krishna ve Unification Church (Moonism) gibi. Burada Soka Gakki hareketi neo-Budist olarak nitelendirilmektedir (Pereira 2008, 8–9). Unification Church, Jehova’s Witness, Mormonism hareketlerini tamamen Hıristiyanlık içerisinde ele almak daha doğru olur. Yeni Çağ Din hareketlerinin hemen hemen hepsi senkretik bir yapıya sahiptir. Mesela Scientology hareketi Amerika’da ortaya çıkmasına ve bir Hıristiyan toplum içerisinde yeşermesine rağmen, Hinduizm ve Budizm dinlerinin öğretilerini, çoğunluğu Hıristiyan olan Amerikan insanının yapı ve anlayışına uygun bir şekilde sunmuştur (Hubbard 1998:3–4; Atack 1999:11, 374, 380; Lambert 1999:314; Waldeck 2005:10).
Charles Taze Russell’ın (1852–1916) 1881’lerde oluşturduğu Yahova Şahitleri, daha çok Yahudi-Hıristiyan karışımından oluşmuş yeni bir dinî sunum olarak görünmektedir. The Watch Tower Bible Society ve Tract Society of Pennsylvania şeklindeki kuruluşlarla ortaya çıkan tarikat/din, dünyada Jehovah’s Witnesses veya The Witnesses of Jehovah (Yehova Şahitleri) adıyla bilinmektedir.
Moonculuk (Unification Church), İncil metinlerini, lider Sun Myung Moon, kendisine geldiğini kabul ettiği vahiy doğrultusunda, Kore kültürü arka planı içerisinde, Konfüçyüslük ve Şaman verileri doğrultusunda yeniden yorumlamış ve sunmuştur (Introvigne 2000). Bu anlamda Yeni Çağ Dinî Hareketleri belli kategoriler altında sınıflandırmak çok zor görünmektedir. Zira genel olarak bu hareketler, Yahudi-Hıristiyan geleneği yanında Hinduizm, Şintoizm, Budizm, İslam ve pagan geleneklerini de barındırmaktadır.
Öte yandan diğerlerinde olduğu gibi Scientology mensuplarınca örgüt, din olarak kabul edilmemektedir. Bununla birlikte daha çok Budizm’in yeni bir versiyonu görünümünde olup, moral nitelikler ağır basmaktadır. Temel anlayışları, reenkarnasyon ve insan ruhunun bedenin esaretten kurtulmasına yönelik eylemler olarak özetlenen Scientology, yaşam tarzı ve ahlakî standartları ön plana çıkarmaktadır. Bilinen anlamda bir ibadet şekillerin olmadığı gibi, belirli bir tanrısı olmayan din görünümündedir. Scientology daha çok Hinayana (Therevada) Budizminin etkisi altındadır (Petersen 1975:109, 112). Scientology tarikatı, din ve terapi karışımından oluşan bir akım olarak sunulmuştur. Ancak bunun psikiyatrik bir tedavi olmadığını vurgularlar. Scientology tarikatının kurucusu Hubbard’a göre insanlar dünyaya ait olmayıp, Venüs gezegeninden gelen ölümsüz bir ruhun reenkarnasyonudur (Methvin 1980:138–140, 144–148).
NLP, Landmark Education, Neuro-Linguistic Programming, Insight, The Emin, Scientology ve Reiki Kişisel Gelişim Kökenli Olan Yeni Çağ dini hareketlerdir.
Burada NLP, İçebakış ve Landmark Eğitim gibi organizasyonların bu kategoride yer almasının nedeni, her ne kadar tamamen dini bir akım olmasalar da, genellikle kişisel gelişim hareketi olarak tasnif edilirler. Bu organizasyonlar üç sebeple burada yer alıyorlar. Öncelikle, bu organizasyonlar her ne kadar dini olmasa da, kişisel gelişim ve kendini yetiştirme, dinin de ortak hedefidir. Bu ise organizasyonların müntesiplerine temin ettiği amaçlanan fayda olarak da dinle örtüşür. İkinci olarak da bu hareketlerde kullanılan bazı tekniklerin dini olmasıdır. Üçüncü olarak da anti-kült taraftarlarınca Yeni Dini Akımlara yöneltilen eleştirilerin benzerlerinin bu organizasyonlara da yöneltilmiş olmasıdır (Barrett, 2001:12, 13).
Yeni Çağ Dinî akımların kendilerine özgü metotlarındaki senkretik oluşum, en belirgin nitelikleridir. Bu kategoriye girebilecek bir yöntem de Reikiki’dir. Reiki, Japon bakan ve aynı zamanda bir Hıristiyan okul yöneticisi olan Mikao Usui tarafından kurulmuştur. Temel anlayış olarak Reiki, bir Budist öğretisinin yeni bir yorumu olup, insan enerjisinin kullanım yöntemidir. Ancak buradaki enerji insanın kendi öz malı olmayıp, aşkın varlık tarafından verilmektedir (Arnold-Nevius 1982:21).
Reiki daha öz anlamıyla, Japon kültür, felsefe ve dini anlayışının şekillendirdiği şamanistik öğelerin de etkisiyle oluşan bir metot bir yaşam tarzıdır (Stienes 2005:15, 27).
Hemen hemen bütün Yeni Çağ Dinî Akımların savunduğu gibi Reikiki mensupları da bunun bir din olduğunu kabul etmemektedirler. Reiki, mucizelere dayalı bir tabiat insan ilişkisidir. Bu nedenle Reiki bir tür olağanüstülüklerin (miracles) benimsenmesidir (Mitchell 1996:4).
Yeni Çağ Dinî Akımların ortaya çıkış gerekçelerine bakıldığında, bütün insanlığı ilgilendiren sorunlar, teknolojinin ilerlemesi ve makineleşmenin getirdiği problemler, sosyal ilişkiler ve ahlaktaki düşüş, bireysel ve toplumsal krizler gibi hususlar görülmektedir. Reiki’nin ortaya çıkış gerekçeleri de benzer problemlerdir. Dünyevi sorunlarına çözüm arayan insanlar, bedensel ihtiyaç ve sorunların baskısı karşısında ruhsal boyuta yönelmek arzusu, yani ruhsal/manevî işlere yönelme, Reiki’yi gün yüzüne çıkartmıştır. İnsanların hayatın sıkıntıları karşısında, günlük hayat tarzını biçimlendirmesi, kendisini ruhsal şeylere yönlendirmesi Reiki’nin kabul nedenleri arasında olduğu ileri sürülmüştür. Daha düz ifade ile Milenyum çağının bireysel ve toplumsal problemleri Reiki’nin yükselmesine sebep olmuştur (Rand 1998:iv).
Reiki, sonuçta Budizm’in yeni bir yorumlanmış şeklidir. Japon kültürü ile yoğrulmuş, yöresel dinî ve felsefi bilgilerle donatılmış, semboller ve uygulamalarıyla mistik bir havaya bürünmüş Yeni Çağ dinî akımlar içerisinde yer almış bir yapıdadır.
Yeni Çağ Dinî Akımları çıkış gerekçeleri arasında ileri sürülen, “biz nereden geliyoruz, nereye gidiyoruz, hayatın anlamı nedir, neden acı çekiyor ve ölüyoruz?” gibi sorulara cevap aranması, (Lambert 1999:314) sadece bu Reiki akımında değildir. Genel itibarıyla bütün dinler bu tür gizemli sorulara cevap aramaktadırlar.
Internet sitelerinde açıklıktan bahsetmelerine rağmen, kapalı bir organizasyon olmaları, onların incelenmesini zorlaştırdığı gibi, bir takım kuşkuların üzerlerine çekilmesine de yol açmaktadır. Bunların başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de özel ve gizli toplantılar yapmaları buna bir örnektir (Yinger 1980:476).
Büyük dinlerin içerisinde mezhep ve akımların en çok yaygın olduğu alan Hıristiyanlıktır. DDA verilerine göre 2000 yılında dünya üzerindeki mezhep sayısı 33.820’yi aşmıştı. Yine her hafta ortalama on yeni mezhep veya dinî akım ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Mezhep sayısının bu denli fazla olmasının nedeninin, merkezî dinî otoritelerin zayıflamasından kaynaklandığı ileri sürülmektedir (Moghadam 2003:60).
Yaygın dinlerde durum böyle olunca, Yeni Çağ Dinî Akımlarının sayısı hakkında kesin bir rakam vermek mümkün değildir. Zira aynı gruptan ayrılarak başka bir hareket oluşturan kişi ve kesimler göz ardı edilemeyecek kadar çoktur. Kaynakların farklılığı ve senkretik oluşumu nedeniyle de, Yeni Çağ Dini Hareketler adıyla nitelendirebileceğimiz, dünyanın farklı yerlerinde bulunan 2500 den fazla grup ortaya çıkmıştır. Zamanla bunlara yeni katılımlar ya da ayrılma ve bölünmeler nedeniyle yeni ortakların eklenmesi de söz konusudur (Kemp 2004:144–176).
Yeni Çağ dinî hareketler, daha çok ekonomik ve siyasi çalkantı veya hızlı sosyal değişimler döneminde ortaya çıkmıştır. Bireysel ve toplumsal sıkıntılar, sorunlara “burada ve şimdi” türünden acil çözüm arayış düşünceleri bu akımların hızlı bir şekilde mantar gibi yeşermelerine neden olmaktadır. Bunlara eklenebilecek diğer faktörler arasında, şehirleşme ve göçün getirmiş olduğu sıkıntılardan kaçma düşüncesidir. Bu nedenle Yeni Çağ Dinî hareketler, ‘ahiret’, ‘öteki dünya’ gibi uzak gelecekle ilgilenmezler. Bu türlü kavramlar onlar için yine bu dünyada ve yakın bir gelecektedir. Bunun en önemli göstergesi ise, kutsal kitaplarda yer alan ‘kıyamet’, ‘cennet’, ‘cehennem’ ve ‘ebedî yaşam’ gibi kavramlara yükledikleri anlamlardır (Smith 2008a:3; Höllinger 2004:290).
Özellikle Uzak Doğu ve mistisizm kanalıyla anlatılan ama ifade edilemeyen birçok bilgi ve tecrübe, Yeni Çağ Felsefesi ile izah edilmeye çalışılmaktadır. Bu nedenle bu tür akımlara yönelen kişilerin birçoğu, daha çok dinî/ruhsal tecrübeleri yaşamak isteyenler ve konuyla ilgili anlatılanlara açıklama bulamayanlardır. Bu konularla ilgili meraklarına cevap ararken, bilinçsizce etki altına girerler.
Satanizm’in de içerisinde değerlendirildiği ‘New Age’ tarikatları, ülkelere veya genel kitlenin sahip olduğu dinî yapıya göre farklılık arzetmektedir. Bu nedenle bir Hıristiyan toplum içerisinde doğan tarikat, Hz. İsa ve Mesih’i, ya da Yahudi dini ile bağlantılı olarak Hz. Musa’nın ismi veya misyonunu öne çıkararak, kendi anlayışlarını sunmaktadırlar. Dolayısıyla New Age/UFO tarikatları, toplumun değer yargıları arkasına sığınarak ortaya çıkmakta ve ardından, öne sürdükleri şahıs veya değerlerin ötesinde dinî/felsefî görüşlerini sunmaktadırlar.
Türkiye'de de durum Batı toplumlarındakinin benzerdir. Ülkemizde ortaya çıkan UFO/Uzay tarikatları, Hz. Muhammed, Mevlana, Molla Mustafa, Beyt-i dost gibi Türkiye şartlarında dinî önderliği olan veya dinî anlam taşıyan kişi ya da isimleri kullanmışlardır. Bunun da ötesinde, Atatürk’ün de ismi ve misyonu, kendi amaçları doğrultusunda kullanılan değerler arasındadır. Dolayısıyla, özellikle Mevlana ve Atatürk gibi dinî, manevî ve millî kimlik önderleri, dinî ve millî değerlere sahip, ancak dinî bilinci elde edememiş kimselerin rahatlıkla kabul edebilecekleri bir ortam oluşturulmaktadır.
Bunların yanında dinî eğitimi yetersiz kalmış kimseler, ruhsal ihtiyaçlar karşısında çıkış yolu aramaktadırlar. Bu yönelişlerinde ciddi araştırmalardan uzak olmaları veya yüzeysel incelemelerde bulunmaları nedeniyle, “ön yargılarının” da katkısıyla sağlıklı kaynaklara ulaşmakta yetersiz kaldığı anlaşılmaktadır.
Yine çocukluk veya gençlik çağlarında yeterli dinî eğitim almamış olan kimseler, olgunluk yaşlarına ulaştıktan sonra, içlerindeki ruhsal boşluğu doldurmak amacıyla, manevî/ruhsal olarak takdim edilen ortamlara, ciddi bir araştırma yapmadan katılmaktalar. Daha sonra da, o tür akımların felsefesinde yer alan bir takım ahlakî niteliklere kapılarak, kendilerini orada mutlu hissetmeye çalışmaktadırlar.
Öte yandan, çevrelerinde muhatap olarak buldukları veya kendilerine dinî sunum yapan birçok kimsenin, dinî algılayışlarının modern insanın kafa yapısına hitap etmemesi de, bazı kimselerin bu tür tarikatlara yönelmesinde en büyük etken olduğu gözlemlenmektedir.
Yeni Çağ Dinî Akımının tanım ve kapsam ve düşünce yapısı hakkında bir birliktelik söz konusu değildir. Buna rağmen temel görüşleri, bilimsel metotlar ve algılarımızda idrak ettiğimiz hayat, bilinemeyen hârici bir etkiyle bağlantılıdır. Enkarne olan her bir ruh, kendi fiziksel bedenini ve yolunu seçmekte serbesttir. İnsanlığın tekamülende ruhsal tecrübeler asıldır.
Planetimiz yeni bir ruhsal evrim safhasına girmiştir. İnsanlar kişilik ve idarik bazında temel bir değişim noktasındadır. Bu bir insanlık enkarnesidir. Kutsal bir dönüşüme uğrayan gezegenimiz, sipiritüel bir kültür dönüşümüne uğramaktadır. Bu çağa New Age denmesinin nedeni de budur. Yani birey eksenli spritüel tecrübelere dayanan bir aşamaya girilmiştir. Bu bir anlamda kültürel tecrübelerin eğemenliğidir. Daha özel bir tanımla New Age, bireyin tanrısal boyutunun işlerlik kazanmasıyla planetimizdeki bütün varlıkların birbirleriyle sıkı bir ruhsal ilişkiye girmesi ve bunu işletmesidir.
Dinden, doğmalardan ve otoriteden bağımsızlaşmak gerekir. New Age, insanın doğasına bir yolculuktur. İnsanlığa, humanist ve sipirituel bir yaklaşımdır. Dindarlığın içsel bir formu olup, geleneksel dinî anlayış ötesinde özerklik ve özgürlük ilkesi üzerine kurulmuş, tek otorite olarak bireysel tecrübeyi kabul etmiş, individualist bir etik hareket noktası olmuştur. Mistisizmin modern bir sentezidir. New Age, humanist, bireyselci bir ideale sahiptir. Temel felsefesi, “kendi realitemizi bizzat kendimiz oluşturmak” şeklinde özetlenebilir. 
Yeni Çağ dinî akımlarının ana gövdesini, uzaylı veya ruhsal varlıklardan alındığı öne sürülen bilgiler/mesajların oluşturduğu UFO kültleri/tarikatlarının şekillendiği söylenebilir. Bu tür tarikatların liderleri, başka gezegenlerdeki olağanüstü varlıklarla iletişim halindedir. Ayrıca bu liderler, ölümsüz olarak nitelendirilen manevî varlıklar ile de bağlantılıdır. İlk etapta, bireysel anlamda ruhsal tekâmülü/evrimi hedefleyen bu tür tebliğlerin, kişisel gelişimi sağladığı tezi bulunmaktadır.
Bu tür akımlar öncelikle Amerika ve Avrupa toplumlarında ortaya çıkmıştır. Yürürlükte olan dinî anlayışın, çağın insanlarının dinî ihtiyaçlarını karşılamaması nedeniyle, çoğu Hıristiyan kökenli olan ve Hıristiyan terminolojisini kullanan bu tür mesajların aynı zamanda, farklı bir “Yeni Çağ insanı İsa” ya da “Yeni Çağ Mesih’i” figürleri ile bir tür Evanjelik misyonerlik yaptıkları da söylenebilir (Wharff 1997).
Dinî yapı gereği olarak Yeni Çağ akımlarından birçoğunun ‘Kutsal’ veya ‘kutsal üstü’ kitapları bulunmaktadır. Bu tür kitaplar ya Kur'an ve İncil gibi önceki kitapların devamı kabul edilmekte veya onların bilgilerini içermenin yanında, Kutsal kitaplardan daha ötede bir yapıya sahip olduğu ileri sürülmektedir. Bu tür kitapların ortak özelliklerinden birisi, eldeki kitabın en yetkin ve en son olduğudur (Rael 2005:222; Çorak 1996:828).
UFO kültü veya Uzay tarikatların temel nitelikleri şöyle özetlenebilir: Üyeler, mutlak otorite sahibi yüce/manevî lidere, güçlü bir sadakate sahiptirler. Tarikat üyeleri arasında, lider veya tarikatın yapısı hakkında, akli düşünceyi ileri sürme, liderin tavrını aklî süzgeçten geçirme cesaretsizliği bulunmaktadır. Üyelerin çoğu, psikolojik zayıflığa sahiptir. Üyeler arasında sürekli manevî suçluluk duygusu hâkimdir. Tarikat dışındaki dünyadan uzak dururlar. Üyeler maddî ve manevî enerji ve gelirinin tümünü, tarikat yolunda adamaktadırlar. Bu harcamalar bazen de, hizmet adı altında, tarikat liderine yönelik olur. Müritler, mutlak otorite ve güç sahibi olarak kabul ettikleri tarikat liderinin her dediği yerine getirmeye büyük çaba sarfederler. Üyeler, bütün zamanlarını kendi gurubu için harcar. Burada özveri hâkimdir. Bunun sonucu olarak birçok üye, öğretim ve mesleki kariyerini icra edememektedir.
Genellikle gurup içerisinde, dünyanın son dönemini yaşadığı inancı vardır. Tarikatta, gizem ve sır “ketumiyet” hâkimdir. Görünüşte legal bir yapı olmakla birlikte, gizlilik ve sır tutma önemlidir. Beyin yıkama faaliyetiyle üyelerin beyninin kontrol altında alınmaktadır (Anthony-Robbins 1994:457–471; Barker 1992:10). Lider veya üst kademe, tarikatın hizmetinde kullanılmak adı altında, üyelerin maddî varlıklarına ve gelirlerini şahıslarına yönelik kullanabilmektedirler. Çıkar amaçlı hileli faaliyetlerde bulunulmaktadır. Bu hem örgüt içinde hem de dışında söz konusudur. Bu tür tarikatların üyeleri, kendi ailelerinden uzaklaşarak, yeni oluşan dinî ailede yeni bir yaşam tarzına yönelmektedirler. Böylece gurup üyeleri, doğal aile ortamından daha çok ruhsal bir aile yapısı oluşturmaktadırlar. Böyle bir yönelişin sonucunda da tarikat üyeleri, doğal aileleriyle bir çatışma içerisine girmekte, hatta birçoğu ailelerinden uzaklaşmaktadır (Salima 1995:16, 18–19, 29–30; Barker 1992:94–98). UFO veya uzay tarikatlarının göz ardı edilmeyecek faaliyetleri arasında, liderin aldatıcı hareketleri karşısında söz söyleme cesaretinde bulunamayan veya korkan/çekinen müritlere yönelik cinsel sapıklık, uyuşturuculuk, çocukları kötü amaçları doğrultusunda kullanma, intihara veya başkasını öldürmeye yönelik eylemlere yönlendirme düşüncesi yatmaktadır (Barker 1992:10, 65).
Beyin yıkama ve beynin kontrol edilmesi sonucu, üyelerde psikolojik rahatsızlıklar yer etmekte veya artmaktadır (Cowan 2004:135; Richardson 2004:165). Kendi kutsal metinlerini okumak gibi, kendilerini özgü, ayin ve ibadet şekillerinin bulunmaktadır. Dünya görüşlerini lidere geldiği iddia edilen vahiy şekillendirir. Milenyum inanışı hâkimdir (Van Diriel-Richardson 1988:177).
Yeni Çağ Dinî Akımların her birisi “Tek Tanrı, tek yol, tek kitap ve düzeninin geçerli olduğu” teziyle kendi yollarının tek kurtuluş yeri olduğunu ileri sürmektedirler (Çorak 1996:511; Rael 1986:89; Lambert 1999:323). Üyeler kendilerini, evrensel gücün yeryüzündeki seçkin temsilcileri olarak görmekte ve dünyada kurulacak Yeni Çağın başlıca öncüleri olarak kabul etmektedirler (Bellah 1976:165–166).
UFO tarikatları kendilerini dinî bir yapı olarak takdim etmezler. Onlara göre bu bir yaşam tarzı olup, dinin ötesindedir “beyond the limitations of religion". Ancak birçok sosyologa göre bu tür hareketler, dinî bir yapıdadır (Stark-Bainbridge 1996:36–37).
Bu akımların bir başka benzerlikleri, geleneksel ve tek tanrılı dinleri kabul etmemeleridir. Dinlerin insanlar arasında savaş nedeni olduğunu ileri sürmek suretiyle tarihsel verileri gerekçe olarak kullanırlar.
Gizemli, anlaşılmaz inanışlara sahip gruplara ve tarikatlara kuş bakışı bakıldığında, içinde ne olduğu görülmeyen, adeta balta girmemiş bir orman gibidirler. Ancak bu orman sürekli değişmekte ve yeni, eşi benzeri olmayan, ancak nasıl bir sonuç doğuracağı da kestirilemeyen filizler vermektedir (Gross 1999, 103–106).
UFO tarikatları lider ve mensuplarının kabul etmemesine rağmen, bunlar birer dinî harekettirler. Daha ötesi birer tarikattırlar. Ancak örgüt içerisinde bulunanlar bunu kabul, hatta farketmeyebilirler. Zira bu tarikatların söylem ve sunumları, klasik olanlardan farklıdırlar. Nitekim araştırmacılara göre, bazı üyeler/müritler tarikat üyesi olduğunun bilincinde olmayabilir. Bunun nedeni ise, zihin etkileme yöntemlerini bilmeyen bir kişinin, içerisinde bulunduğu durumu algılama güçlüğünden kaynaklanmaktadır. Ayrıca bilinen klasik tarikat söylemlerinin farklı biçimlerde ifade edilmesi de, içeridekilerin bulunduğu ortamı anlamamasına neden olmaktadır (Lewis 1998:1).
UFO tarikatları, öğretileri yoluyla dünyada, “altın çağa ulaşma” ya da “yeni insanı yaratma” gibi düşünceler ileri sürerler. Evren ve insandaki gizemleri yalnızca kendilerinin açıklayabilecekleri savına sahiptirler. Düşünce biçimleri iyi-kötü ya da doğru-yanlış algılayışı çerçevesindedir. “Dünyanın ve geleceğin kurtarıcılarıyız” söylemiyle hareket ederler (Çorak 1998). Merkezdeki lidere/başkana ‘tanrı’, ‘kutsal kişi’ ya da ‘evrensel sözcü’ sıfatıyla saygı duyarlar. Eleştirilemeyen bir yönetim biçimleri vardır (Çorak 1998:43). Başkan/lider; ideal veya efsane olarak karizmatikleştirilir (Çorak 1998:43). Liderleri de kendilerini bu şekilde sunabilirler (Yargıç 2007, 55–57; Çorak 1998). Keskin sınırlar çizerek dışarıya kapalı bir sistem oluştururlar ve birbirine sıkı sıkıya bağlıdırlar. Emir-komuta zincirine dayalı ilişkiler söz konusudur (Çorak 1998:47). Üyeler, ucuz iş gücü olarak kullanılmayı çoğunlukla gönüllü olarak kabul ederler. Kendilerinin yasaların üstünde olduğu inancıyla, yasal görüntü arkasında üyelerin yasa dışı işler yapmasını beklerler. Dünya Kardeşlik Birliği’nin Anadolu Omega Projesi bu yaklaşıma bir örnektir. Çorak, 18 Çalışma Programı adlı yayınlanmamış çalışmasının 19/11/2002 tarihli mesajında “Omega Anadolu Birleşim Programı” adıyla bir illegal bir oluşum gerçekleştirmiştir. Benzer bir oluşum da Rael tarikatı için geçerlidir (Palmer 1998:141).
Genelde Yeni Çağ özelde UFO tarikatları, bireylerden kendilerini tamamen gruba teslim etmelerini isterler (Çorak 18 Çalışma, 30; 26/3/2003 tarihli mesaj). Üyelerin kendine ait mal ve paralarının önemli bir kısmını tarikata ayırmaktadır. Kaderci bir düşünce biçimiyle yönetilirler. Bu nedenle de liderin yaptıklarının bir ‘hikmeti’ olduğu kanaatine sahiptirler. Bireyden ailesi, arkadaşları ile bağlarını kopartması istenir. Üyelere yeni bir misyon veya ad verilir ve tamamen grupla birlikte hareket ederler. Çünkü kendileri seçilmiş insanlardır (Çorak, 18 Çalışma Programı, 22/2/1988 tarihli mesaj). Sürekli tekrarlanan kelime veya söz dizileri ile meditasyon gibi duyguları etkileyen, bireyi kendinden geçiren, bilinç değiştirici teknikler uygulanır. Gruptan ayrılmak için hiçbir neden geçerli sayılmaz ve bu düşüncede olanlar dışlanırlar (Çorak 18 Çalışma Programı, 3/12/2001 tarihli mesaj; Gross 1999:103–106).
Bu tip yapı içerisindeki kişilerin davranışları, kült yapısının temel aldığı görüş ne olursa olsun birbirine son derece benzer. Beyin yıkama taktiği ile çalışan bu gruplar, içine aldıkları kişinin tüm benliğini hem maddî hem de manevî yönlerden kuşatıp, kişiyi bağımsız hareket edemez hale getirirler ve tamamen gruba bağlarlar. Genelde, hedeflerinin “dünya hâkimiyeti” olması da olayın boyutunu büyütmektedir. Öte yandan dinî bilgilerini yeterince elde edememiş, geleneksel din kültürü verileriyle dinî yorumlayan ama sosyal açıdan toplumun orta kesiminin üstünde yer alan kimselerin oluşturduğu bir tarikat görünümüne sahiptir (Lofland 1997:807).
Türkiye'de bilindiği kadarıyla ilk spritüel çalışmaları Dr. Bedri Ruhselman yapmıştır. 25 yıllık uzun bir çalışma döneminde konu ile ilgili birçok eser meydana getirilmiş, 1950 yılında ilk metapsişik cemiyeti kurulmuştur. Dr. Bedri Ruhselman'ın ilk ruhsal deneyleri yapması ve ilk yüksek bilgiler aldığını iddia etmeye başlaması 1936 senesinde başlamıştır.
Ruhselman'la temeli atılan Türkiye'deki ruh araştırmaları, Dr. Refet Kayserilioğlu ve arkadaşları tarafından sürdürülmeye başlandı. Onlar da birçok değişik bedensiz varlık ile konuşup bilgiler topladıklarını ileri sürdüler. Bu kişiler 1964 yılında ‘Beyt-i Dost’ isimli bir bedensiz varlık ile tanıştıktan sonra, o ve onun çizdiği yolda yürümeye başladılar.
Bilinmeyen varlıklardan bilgi aldıklarını beyan eden başka dernek ve kuruluşlar da mevcuttur. Dünya Kardeşlik Birliği Evrensel Birleşim merkezi Derneği ve Mevlana Yüce Vakfı bunlardan biridir. Bu grubunda göksel otoritelerden aldığı bilgilerden oluştuğu ileri sürülen ‘Bilgi Kitabı’ mevcuttur.
Uzaylı varlıklardan veya bedensiz kişilerden bilgi transferinde bulunduklarını söyleyen kimselerin çoğalma sebeplerinin başında, kendi aralarındaki anlaşmazlıklar gelmektedir. Buna göre, gruplar kendi içerisinde parçalanıyor, bu ayrılıklar sonunda da, ayrılan kişi veya kişiler yeni bir bedensiz ile ilişkiye geçtiğini ileri sürüyor. Bunlardan biri, Kryon'dan doğan Tobias'tır. Türkiye’de ise Bülent Çorak grubundan ayrılarak (1996) kendi grubunu kuran Ö. Cenap Başman’ın kurduğu Adana merkezli Maron hareketidir.
New Age ve UFO Kültlerinde Yöntem: Yıkıcı Zihin Kontrolü
Lider bilgi akışını ve kişini bilgiyi işleyişini kontrol ederek, kişinin grup faaliyetleri hakkında olumsuz yorum yapmasını engeller (Çorak 1996:218, 220). Bilgi kontrolü, kişi gruba girdiği andan itibaren, ona yanlış bilgi verip ikna ederek başlar (Çorak 18 Çalışma Programı, 10/9/1992 tarihli mesaj). Grup dışındaki bilgi kaynaklarına erişimi en aza indirgenerek, kendilerinin dışındaki kitaplar ve yazılar yasak hale getirilebilir (Kemp 2004:178). Cemaate yönelik eleştirel yorumlara izin verilmez. Ayrılan eski üyelerle görüşme kesinlikle yasaktır. Üyeler düşünemeyecek kadar meşgul edilir. “Biz ve onlar” görüşü hâkimdir. Herkese her şey söylenmez. Farklı hiyerarşik düzeydeki insanlar değişik bilgiler alırlar. Lider, kimin neyi bilmesi gerektiğine karar verir. Grup içindeki kişinin samimi bir şekilde yaptığı itirafları, zaman içerisinde suçlayabilmek için aleyhinde kullanırlar (Anthony-Robbins 1994:11).
Grubun doktrini “mutlak doğru” görüşü üzerine kurulmuştur (18 Çalışma Programı, 16/1/2003 tarihli mesaj; 26). Buna göre, yüklü dil benimsenerek belli kelime ve cümleler sürekli kullanılır. Deneyim imkânının karmaşıklığı herkesçe bilinen basmakalıp cümleler, temel konuşma metinleridir. Grup hakkında sadece olumlu görüşlerin söylenmesine izin verilir. Lidere, doktrinin meşruluğu veya mantığı hakkında eleştirel sorular yöneltilemez (Enroth 1984:141).
Bu yapı içerisinde olan bir mürit, kendisinin ‘kurtarılmışlar’ arasında, ‘seçilmiş’ olduğu düşüncesine kapılır (Wessinger 2000:3). Mensubu bulunduğu liderin de dünyayı kurtaracak kişi olduğu anlayışına sahip olur. Böyle bir durumda lider, ‘tanrı’, ‘kutsal kişi’ veya ‘evrensel sözcü’ konumundadır (Barker 1986:335; Rael 2005:176; 1998:120; Çorak 2007:153). Önder, müritlerin duygularını yönlendirir. Herhangi bir sorun çıkarsa, bu lider veya gruptan kaynaklanmayan, kendi-bireysel hatası olduğunu hissetmesi sağlanır.
Önder her zaman haklıdır ve hikmetlidir. Eğer bir tür yanlışlık görür veya hissedilirse, bu üyenin eksikliği veya imtihanınıdır. Bu tür tarikatlarda suçluluk duygusu bütün boyutlarıyla işlenir (Lalich 2004:5). Müritlerin gündelik hayatta gerçekleştirdikleri ve hata olarak nitelenemeyecek tutum ve davranışlar bile suç olarak algılanır. Kült yapılarında ‘korku’ sürekli kullanılır (Groothuis 1989:174). Dış dünya korkusu, düşman, grup tarafından dışlanma, şeytana uyma, yokluğa atılma korkusu gibi. Bireyin kendisini tamamen gruba, dolayısıyla lidere teslim etmesi istenir (18 Çalışma Programı, 22/11/2004 ve 1/12/2004 tarihli mesajlar). Grup, kaderci bir düşünce tarzıyla yönlendirilir. “Tanrı böyle istiyor”, “her şeyin olacağı bellidir”, “yazılmıştır”, “imtihandasınız”, “bu da senin sınavın” türü söylemlerle bu anlayışlarını yansıtır (Çorak 1996:218; Lalich 2004:1–2). Zihin kontrolünde olan bir kimse, grup dışında pozitif ve dolu bir geleceği gözünde canlandıramaz. Grup dışında mutluluk veya tatmin yoktur. Ayrıldığında korkunç şeyler olacağı sürekli vurgulanır. Gruptan ayrılanlar, ‘çürük elma’, ‘ayıklanan safra’, ‘zayıf’, ‘disiplinsiz’, ‘dünyevî’, “ailesi ve eski arkadaşları tarafından beyni yıkanmış” türü suçlamalara maruz kalır.
Gruba katılan kimselerden, örgüte parasal destek bulmak veya grup için yeni birilerinin bulunması istenir (Çorak, 18 Çalışma Programı, 12/5/2004 tarihli mesaj, “18 Çalışma Nizamı Hakkında Bilgidir”, 15. madde). Bunun için de kendilerine özgü metotlar kullanırlar. Grup üyeleri maddi açıdan veya ucuz işgücü olarak kullanılmaya çoğunlukla gönüllü olarak kabul ederler. Cemaat dışarıya karşı kendini kapatır. Grup içi yaşantısı cennet, dış dünya cehennem olarak yorumlanır. Yeminle bağlanma/ahit/biat teorisi geçerlidir (18 Çalışma Programı, “18 Bütünlük”, s. 30, 38; 26/3/2003 tarihli mesaj; B. Ç. İmzalı, 18 Çalışma Nizamı Hakkında Bilgidir, 39. madde, tarihsiz). Bilim çevresinde “Yıkıcı zihin Kontrolü” olarak adlandırılan bu üç veya dört bileşenin bir lidere veya bir tarikata/külte bağımlılığa yol açması halinde var olduğunda geçerlidir (Masson 1993). Yukarıdaki her bir madde, aynı anda ve bir yerde gerçekleşmeyebilir. Zihni kontrol altında grup üyeleri kendi hayatlarını sürdürebilirler. Ancak bütün bunlara rağmen kendileri için düşünemeyip bağımsız hareket edemezler. Bu nedenle de vaktinin çoğunu grup içerisinde geçirebilirler. Bu da yapılan ‘hizmet’ anlayışına paralel olarak yürütülür (Palmer 1998:141–142).
Zira onlara göre Scientology “dinlerin dini” olup, hayatın anlamının gerçek cevabı kendi dinlerinde bulunmaktadır (Waldeck 2005:9).
Kendilerine karşı düşüncede olanlara ve lider veya metotlarını sorgulayanlara ya da aleyhlerine dava açanlara bir avukatlar ordusu ile üzerilerine yürümeleri, ağır tazminatlarla karşı tarafı yıpratmaları, NRM’lerin genel özellikleri arasındadır (Bicer 2010).
Kardeşlik, sevgi, dostluk, barış, bütün inanç ve dinlere saygılı olduğu türü söylemlerin örgütlere ibtidaî bir giriş sermonisi olduğu da unutulmamalıdır. İleriki aşamalarda bu söylemlerin vechesi ciddi boyutta değişmektedir.
Yeni Çağ Dinî Akımları (NRM) resmi Batı raporlarında ‘cult’ ve ‘sect’ olarak nitelendirilmektedir. Bu raporlara göre bunlar bilinen anlamda din değildir. Beyin yıkama ve zihin kontrolüne sahiptir (brainwashing, mind control). Mevcut dinlerini değiştirmektedirler (Apostates). Konuyla ilgili Avrupa resmî raporlarından bir ittifak söz konusu değildir. Fransa, Belçika, İspanya, İtalya, İsviçre ve Almanya gibi bazı ülkeler bunları tehlikeli ve zararlı gruplar içerisinde değerlendirirken, İsveç gibi ülkeler de aynı düşüncede değildir.
Almanya hükümeti özellikle 1990’lardan sonra Scientology tarikatını, kolektif korku histerisine neden olmakla suçlamaktadır. Özelikle iç güvenlik açısından ciddi bir tehlike olarak algılanmış ve güçlü bir organizasyon olarak üyelerinin kontrolünü eline geçiren ve onları birer zombi haline döndüren bir oluşum olarak değerlendirmiştir. Başta Scientology tarikatı olmak üzere kültler, kurbanları/üyelerini psikolojik bağımlılık yapan ve onları parasal bir sömürü vasıtası haline getiren bir cazibeye sahip tehlikeli gruplardır (Seiwert 2003:369).
Avrupa konseyi de bu NRMs hakkındaki 1991 tarihli raporunda, Avrupa’daki din ve düşünce özgürlüğü bağlamında bu akımlar hakkında herhangi bir kısıtlamaya gidilmemesi şeklinde tavsiyede bulunmakla birlikte, öncelikle beyin yıkama ve zihin kontrolü özelliklerinden dolayı, çocukların muhafaza edilmesi yolunda görüş bildirmiştir. Yine rapor bu tür örgütlerin “ruhsal manipülasyon” a neden oldukları düşüncesindedir (Richardson-Introvigne 2001).
Devletler, daha çok şiddet içeren ve bunu dışa yansıtan gruplar üzerinde durur. Bu nedenle bazı Avrupa devletlerinde Yeni Çağ Dinî Akımların sakıncalı bulunmaması, onların zararsız olduğu anlamına gelmez. Nitekim dinî ve ruhsal sömürü, beyin yıkamak suretiyle insan sömürüsü gibi hususlar, bu alan içerisindedir. Aile içerisinde iletişim bozukluğu, geçimsizlik, aileden uzaklaşma, ruhsal denge değişimi, bedensel ve parasal sömürü yanında sahip olunan dinden, mesela İslam’dan uzaklaştırma gibi boyutlarıyla, teolojik bağlamda tehlikeli oluşlarının başka yönüdür (Grangvist-Hagekull 2001:535–543).
KAYNAKLAR
Anthony, D.&Robbins, T (1994). Brainwashing and Totalitarian Influence. Encyclopedia of Human Behavior. Vol 1, 457–471.
Arman, B (2007a). Türk Sokrates Halkasında Tarikat İzi. Yeni Aktüel. XC, 36–43.
Arman, B (2007b). Evet, Felsefe Okulundan Fazlası Var. Yeni Aktüel. XCII, 36–43
Arnold, L. E. & Nevius, S. K (1982). The Reiki Handbook: A Manual for Students and Therapists of the Usui Shiko Ryoho System of Healing Harrisburg. Pa.: PSI Press.
Atack, J (1999). A Piece of Blue Sky: Scientology, Dianetics and L. Ron Hubbard Exposed. Lyle Stuart.
Barett, D. V (2001). The New Believers: A Survey of Sects, Cults and Alternative Religions, London: Cassell & Co.
Barker, E (1992). New Religious Movement: A Practical Introduction. London: Hmso Publications.
Bellah, R. N (1976). New Religious Consciousness and the Crises in Modernity. The New Religious Consciousness, ed. Charles Y. Glock and Robert N. Bellah, Berkeley: University of California Pres.
Biçer, R (2010). Küreselleşen Çağda İslam. İstanbul: Gelenek Yayınları
Bruınsma, W (2007). The New Age Movement and Entertainment. http://www.rsglh.org/new_age_movement.htm (10/01/2009).
Çevik, M (2003). Global Köyde Dinlerin Sonu mu?, Dinî Araştırmalar. Sayı:17, Cilt:6, 163–177.
Çorak 1998
Çorak, V. B. Ö (1996). Bilgi Kitabı. İstanbul: Dünya Kardeşlik Birliği Mevlana Yüce Vakfı.
Çorak, V. B. Ö. 18 Çalışma Programı. Fasiküller halinde olup, devamlılık niteliğinden dolayı henüz basılmamıştır.
Cowan, D. E.&Hadden, J. K (2004). Virtually Religious: New Religious Movements and the World Wide Web. The Oxford Handbook of Religious Movements. ed. James R. Lewis, Oxford University Press.
Enroth, R, (1984). Brainwashing. Baker Encyclopedia of Psychology. ed. D.G. Benner, MI: Baker Book House.
Esposito, J. L (2003). Kutsal Olmayan Savaş: İslamcı Terör. Çev. Nuray Yılmaz, Ertan Yılmaz. İstanbul: Oğlak Yayınları.
Grangvist, P &Hagekull, B (2001). Seeking Security in the New Age: On Attachment and Emotional Compensation. Journal for the Scientific Study of Religion. Vol. 40, No. 3, 527-545.
Gross, W (1999). Tarikat ve İbadet Gruplarının Yıkıcı Olma Niteliklerini Değerlendirici Psikolojik Kriterler. trc. Rana Sey Uluç. Türk Psikoloji Bülteni. IV/9, 103–106.
Höllinger, F (2004). Does the Counter-Cultural Character of New Age Persist? Investigating Social and Political Attitudes of New Age Followers. Journal of Contemporary Religion. Vol. 19, no. 3289-309.
Hubbard, L. R (1998). What Is Scientology?, CA: Bridge Publications.
Introvigne, M (1999). Defectors, Ordinary Leavetakers and Apostates: A Quantitative Study of Former Members of New Acropolis in France. Nova Religio 3, http://www.cesnur.org/testi/Acropolis.htm (18/11/2009)
Kemp, K (2004). New Age: A Guide. Edinburg University Press.
Köse, A (2006). Milenyum Tarikatları. İstanbul: Truva Yayınları.
Lambert, Y (1999). Religion in Modernity as A New Axial Age: Secularization or New Religious Form. Sociology of Religion, LX/3, 303-333.
Lewis, J. R (1998). Cults in America. Santa Barbara, CA: ABC-CLIO.
Lofland, J (1997). Becoming a World-Saver: Revisited American Behavioral Scientist. XX, 805–818.
Methvin, E. H (1980). La Scientologie: Anatomie d’une Secte Redoutable. Sélection du Reader’s Diggest, No. 400, 135-149.
Mittchel, K. K (1996). Reiki: Beyond the Usui System. Oregon: Mind Rivers Publishing.
Moghadam, A (2003). A Global Resurgence of Religion? Harvard: Harvard University.
Palmer, S (1998). The Raelians Are Coming: The Future of a UFO Religion. Religion in a Changing World. ed. Madeleine Cousineau, London: Praeger Westport.
Pereira, R. A (2008). A Japanese new Religion in the Age of Globalisation, IIAS, News Letter, ed. A. Yeadeli, Apeldorn, XVIIL, 8-9.
Petersen, V J (1975). Those Curious New Cults. New Canaan CT: Keats Publish.
Rael, C (2005). Intelligent Design: Messages from the Designers. Nova Distribution.
Rand, W. L (1998). Reiki for a New Millenium. MI: Vision Publications.
Richardson, J. T&Introvigne M (2001). Brainwashing Theories in European Parliamentary and Administrative Reports on Cult and Sect, Journal for the Scientific Study of Religion, Vol. 40, Issue 2, p143-168.
Richardson, J. T (2004). Legal Dimension of New Religions. The Oxford Handbook of New Religious Movements. Oxford University Press. 
Saliba, J. A (1995). Perspectives on New Religious Movement. London: Geoffrey Chapman.
Seiwert, H (2003). Freedom and Control in the Unified Germany: Governmental Approaches to Alternative Religions Since 1989. Sociology of Religion. Vol. 64, No. 3, Special Issue (Autumn). 367-375.
Smith, W (2008a). Asian New Religious Movement as Global Organisations. IIAS, News Letter. ed. A. Yeadeli, A., XVIIL, 3-5.
Stark, R.&Bainbridge, W. S (1996). A Theory of Religion. New York: Rutgers University Press.
Stiene, B.&Stiene, F (2005). The Japanese Art of Reiki. Hants: O Books.
Taylor, C (2000). Sources of the Self: The Making of the Modern Identity. Cambridge: Harvard University Press.
Van D. B.&James, T. R (1988). Categorization of New Religious Movements in American Print Media. Sociological Analysis. Vol. 49, No. 2, 171–183.
Waldeck, V (2005). Scientology: What to they Believe? SA: Pilgrim Publications.
Wessinger, C (2000). How the Millennium Comes Violently. New York: Seven Bridges, Pres.
Wharff, J. L (1997). UFO Cults, http://religiousmovements.lib.virginia.edu/nrms/UFOs.html
Yinger, J. M (1980). Salvation and Witches in a Secular Age. Contemporary Sociology. Vol. 9, No. 4, 472–477.
Ramazan BİÇER

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...