MENDEBUR AMERİKALI HÜSEYİN NİHAL ATSIZ
Hüseyin Nihal Atsız
Mendebur Amerikalı
Amerika bugün dünyanın birinci devletidir. Geniş ve zengin toprakları, 200 milyona yakın nüfusu, atom gücü ağır endüstri ve ticaretiyle birincidir.
Fakat fertler arasındaki münasebetlerde olduğu gibi milletler arasındaki dengede de birinci olmak, mutlaka “değerleriyle ve hakkı ile birinci olmak” anlamına gelmez.
Sosyal ve dev bir büyüteçle Finlandiya’yı 200 milyonluk yapıp Amerika’nın yanına getirerek ikisini ölçüştürünüz.
Sosyal ve dev bir büyüteçle Finlandiya’yı 200 milyonluk yapıp Amerika’nın yanına getirerek ikisini ölçüştürünüz.
Yahut bunun aksini yapınız: Sosyal ve dev bir dürbünün tersiyle bakıp Amerika’yı, 4.5 milyonluk bir ülke haline getirerek Finlandiya’yı komşu yapınız. Ne kadar güdük kalır!Çünkü milletleri büyük yapan erdemlerden hiçbirisi Amerika’da yoktur.
Siyasî ahlâkları sıfırdır. Hem demokrasi havarisi geçinir, bütün milletlerin demokrat olmasını ister, Zenci devletlerinde seçim yaptırmak için yırtınır, faşizm ve komünizme karşı cephe alır, hem de kendi vatandaşları olan, savaşlarda Amerika için kan akıtıp Olimpiyatlarda birincilikler sağlayan Zencilere köle muamelesi yapar.
Hem seçim yapar, hem de türlü şaklabanlıklarla Zencileri seçtirmez.
Kennedy’nin öldürülmesi ve meselenin esrarlı şekilde örtbas edilmesi, cumhurbaşkanlarının daima ölümle korkutulması siyasî ahlâkın derecesini gösterir.
Amerika’da cinsi ahlâk da yoktur. Evli kadınlardan hemen hepsinin zina yaptığı Doktor Kinsey’in raporu ile ortaya çıkmıştır.
Ticarî ahlâk da yoktur. At yarışları ve boks maçlarındaki müşterek bahisler üzerinde yapılan gangsterlikler, vergi kaçırmak için yapılan hilekârlıklar, geri milletlere silâh satmak için oynanan oyunlar ortadadır.
Ticarî ahlâk da yoktur. At yarışları ve boks maçlarındaki müşterek bahisler üzerinde yapılan gangsterlikler, vergi kaçırmak için yapılan hilekârlıklar, geri milletlere silâh satmak için oynanan oyunlar ortadadır.
Atom sırlarının Ruslara satılış şekli ise millî ve vatanî ahlâklarının örneğidir.
Sözün kısası Amerika bir rezaletler ülkesidir. Banka soygunculuğu illeti oradan dünyaya yayıldı. Klâsik müzik yerine iptidaî Zenci müziğini dünya piyasasına süren Amerika’dır. Seks kepazelikleri, Holivut fuhuşları hep Amerikan icadıdır. Cinsî terbiye veriyoruz diye kız okullarında flört dersleri gösterilen tek ülke Amerika’dır.
En çok sabun kullanan milletlerden biri Amerikalılar olduğu halde pislik ve murdarlıktan doğan çocuk felci hastalığını Amerikalılar dünyaya yaydı.
En çok sabun kullanan milletlerden biri Amerikalılar olduğu halde pislik ve murdarlıktan doğan çocuk felci hastalığını Amerikalılar dünyaya yaydı.
Milyonlarca akıl ve sinir hastası, milyonlarca şişmanlık hastası, milyonlarca homoseksüel hep oradadır.
Amerika’da olup da başka yerde olmayan şeyler yalnız rezaletle cıvıklıktır.
Neden böyle? Çünkü henüz millet olamadılar. Amerika büyük değil, iridir. Avrupa’dan giden maceracı, serseri, katil, hırsız güruhu ile bu güruhun kadın ihtiyacı için ithal olunan malûm seviyedeki dişilerin neslinden geldikleri için böyledirler.
Neden böyle? Çünkü henüz millet olamadılar. Amerika büyük değil, iridir. Avrupa’dan giden maceracı, serseri, katil, hırsız güruhu ile bu güruhun kadın ihtiyacı için ithal olunan malûm seviyedeki dişilerin neslinden geldikleri için böyledirler.
Onları parlak gösteren şey sonsuz servetleridir. Bu servetle dünyanın en büyük ve en iyi bilginlerini, uzmanlarını kendi memleketlerine toplayabiliyorlar.
Amerika’daki bilim ve teknik hayatını yürütenler Yahudilerle Avrupalılardır. Avrupalı diyerek kendisi veya babası Avrupa’dan gelmiş ve henüz Amerikalı olamamış kimseleri anlatmak istiyorum. Bir numaralı atom bilgini Von Braun bile Alman’dır. Gerçek Amerikalı bilim, teknik ve kültüre değil, yalnız para kazanmaya önem veren bir yaratıktır.
Onlarda zahirî bir cilanın altında iptidaî ve kaba bir insan gizlidir. Amerika’nın yerlileri olan ve kendilerine göre oldukça gelişmiş kültürleri bulunan Kızılderililerin yok edilmiş olması Amerikalıların vahşetinin söz götürmez tanığıdır.
Ruslar fezaya ilk füzeyi atıp içine Laika adlı bir köpek koydukları zaman, hayvana böyle işkence yapılır mı diye Amerika’da kıyametler kopmuştu. Oysa ki Laika dünyaya sağ salim dönmüştü. Aynı Amerikalılar kendi vatandaşları olan Zencileri öldürürken soğukkanlı idiler. Hele Kıbrıs’ta Türkler’in ölmesi, öldürülmesi, açlığa mahkûm edilmesi kıllarını kıpırdatmamıştı. Demek ki Laika’yı kanları çekmişti.
Q Mantık ve muhakemeleri tersine işleyen bazı kimseler bu son durum dolayısı ile suçlu olanın onlar değil, biz olduğumuzu ileri sürüyorlar. Peki ama, önündeki koca çukuru göremeyerek düştüğü için kendisiyle alay edilen Nasrettin Hoca’nın: “Bu çukuru buraya kazanda hiç suç yok mu?” diye sorması gibi biz de şöyle soramaz mıyız :
Bizim iyi niyetimizi sömüren, vefakârlığımızı kendi çıkarlarına alet eden yabancıların, yani Rum’un ve Amerikalının hiç mi suçu yok?
Birkaç günde başarabileceğimiz Kıbrıs çözümüne engel olarak onu cihan çapında bir mesele haline getiren, binlerce Türk’ün acı ve sefalet çekmesine sebep olan ve kendisi de bir çözüm yolu bulamayan Amerika bizim dostumuz mu?
Birkaç günde başarabileceğimiz Kıbrıs çözümüne engel olarak onu cihan çapında bir mesele haline getiren, binlerce Türk’ün acı ve sefalet çekmesine sebep olan ve kendisi de bir çözüm yolu bulamayan Amerika bizim dostumuz mu?
Kızıl Moskofları Avrupa’nın ortasına kadar getirerek cihanın başına belâ eden; Almanya ve Kore’yi ikiye bölerek Avrupa ve Asya’da yıllarca kanayacak yaralar açan ve o zamanki Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye Rusya ile anlaşmasını tavsiye eden adam, yani Amerikalıların geleneğe aykırı olarak dört defa üst üste başkan seçtikleri, insanlık tarihinin bir numaralı budalası Roosevelt değil miydi?
Öldürüldüğü zaman bir kısım Amerikalılar sevindiği halde Türkiye’de herkesin acı duyduğu Kennedy, Küba için Ruslarla pazarlık ederken, Küba’nın Rus füzelerinden temizlenmesi karşılığında Türkiye’deki Amerikan füzelerini, modası geçmiştir bahanesiyle kaldırtmadı mı?
Bütün bunlar, dostumuzun vefa derecesini göstermektedir. Böyle bir dosta karşı hükümet siyasî alanda gerekeni yapsın. Biz de millet olarak onun bir mendebur olduğunu bilelim, şimdilik yeter.
Hüseyin Nihal Atsız
Ötüken, 12 Eylül 1964, sayı:9