ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI
âlemidir. Birinci sindirim gıdadır. Bedenin geçici oluşunun örneği ise ikinci sindirimdir. İkinci neşeye ferahlanmaya örnek 3. sindirimdir ki artık 3. sindirim sonunda saf kan meydana gelir. Cesetlerin öldükten sonra tekrar dirileceklerine örnek dördüncü sindirim olup ,ondan da meni meydana gelir. Mahşer yerinin misâli,babanın sulbü olup, insanların mahşerde toplanmaları gibi menide babanın sulbünde toplanır.Hesaba kitaba ve mizana misâl, nutfe cevherinde meydanagelen etkilerdir. Sırat köprüsünün misâli, babanın sidik yolu, Cehennemin misâli, fercin içi, Kevser’in misâli, annedeki nutfe, Cennetin misâli, ana rahmidir. Onda türlü türlü nimet olan duyularve kuvvetler canlanarak hayat bulur. Allah’a kavuşmaya ve O’nugörmeye misâl, ondan olmuş olmaktır. İnsanın güzelliğini görüpdostun güzel yüzüne hayran olur.İnsan âlemi ile âhiret âlemi arasındaki bir benzerlik de şöy-ledir:Ölüme misâl uyku .şeytana misâl vehim ve kuruntular, Ber-zâh âlemine misâl rüya, meleküta misâl de vakıadır. Mezarın misâli göğüs içi, inkâr etmeye kötülüklere misâl tedbirdir. Kabir karanlığına misâl Allah’tan gafil olmak, kabir azabının misâli denefsini bilmemek ve tanımamaktır. Kabirdeki aydınlığa misâlgönlün huzur içinde olması, kabirdeki nimetlerin misâli de nefsibilmek ve tanımaktır.İsrafil'in misâli İlâhi aşk ,İsrâfil’in sûrûnun misâli insanın yaratılmış olması, mahşer yerinin misâli ortak duygu, amel defterinin misâli de hafıza kuvvetidir. Mizâmn misâli nazarî (teorik)akıl, Sırat’m misâli düşünme kuvveti, cehennemin misâli ruhî sıkıntı, zebanilerin misâli kötü huy ve ahlâk, şiddetli azabın misâlîAllah’a ortak koşmak ve şehevî arzulara tabi olmak ve sadece dün yevî işlerle meşgul olmaktır. Her zaman için halinden şikâyetçi olmak ve daima itiraz etmektir. Kevser havuzunun misâli sevgi şarabı, Yüce ve âli cennetin misâli arif kulların kalbi, hurilerin vegılmanların misâli, güzel ahlâktır.Dört nehrin misâli de şunlardır :1 — İlim suyu, 2 — Merhamet sütü, 3 — Rıza balı, 4 — Aşkınşarabı.Sonsuz nimette kalışın misâli, çoklukta birliğe ermek ve yalnızlığa çekilmektir.Mevlâyı görmenin ve O’na kavuşmamn misâli fakirliği bulmakve yok olmaktır. Sidrenin misâli insanın yüzü ve başı, Tuba ağacı-
202
MARİFETNÂME
nin misâli kadınların saçları, süslü Tubanın misâli ise bedenin ölçülü ve düzenli azalardır.Çünkü eller, ayaklar, parmaklar tıpkı Tuba dallarında olduğu gibi, aşağıya dönüktür. Levh-i mahfuz’un misâli hafıza kuvveti, kalem-i a’lânın misâli hayal kuvveti, Kürsî’nin misâli beynintamamıdır ki, ondaki mevcut olan yerdeki ve gökteki meleklerinmisâli bedenin hisleri ve kuvvetleridir. Arş’ın misâli olguninsanın kalbidir ki o Hakka kavuşan bir yaratıktır. Allah’ın eşi vebenzeri olmadığına göre, O’nun insan bedenindeki bir benzeri debulunmaz. Bu hususla ilgili olarak;Cenabı Hak buyuruyor ki:«Yerde ve gökte O’na benzer birşey yoktur.»(Şûra sûresi, âyet: 9)
KONU:2İNSANIN KENDİ VÜCUDUNDAN IIALİK’İN VÜCUDUNU, KENDİSIFATLARINDAN SANİ’NİN SIFATLARINI VE KENDİ BEDENİALEMİNDE BULUNAN TASARRUFLARI ANLAMASI.ALTI KISIMDAN İBARETTİRKISIM: 1İNSANIN KENDİ BEDENİNDEN YARATICININVARLIĞINI ANLAMASIEy Azizi Marifet ehli diyorlar ki:İnsan kendi bedenine dikkatle baksa ve tefekkür etse, bedenini nasıl idare ettiğini ve ona nasıl hükmettiğini düşünse, yaratanın varolduğunu bilen bir arif kul olur. Çünkü insan, ruhun bedeni nasü idare ettiğini düşünse, kendi bedeninden daha bir haberve eser olmadığı halde, şu anki bedenini görse ve yaradılışına dikkatle baksa, kendisinin evvelki halinin iki damla meni olduğunakesin olarak inanır. Meni halindeyken et, yağ, kemik, damar ve kannamına kendisinde birşey olmadığı gibi, canı ,aklı ve fikri de yoktur. Fakat Allah’ın kendisini halketmesi ile hem içte ve hem de dışta çok acayip haller meydana gelmiş ve iki damla halinde olanmeni çok güzel ve maharetli organlarla süslenmiştir.Bütün bunları düşünen insan, kendini yoktan vareden birkuvvetin olduğunu, bu kuvvetinde Allahü Zülcelâl olduğunu, O’nun cihanın zerresinden kürresine varıncaya kadar herşeyde O’nun tasarruf sahibi olduğunu ve herşeyde O’nun etkileyen ve yanan (fail) olduğunu, herşeyin dışını ve içini bildiğini ve lıerşe- yi çepeçevre sardığım bilir. Yine bilir ki, O’nun kudreti, hikmet verahmeti bütün cisim ve uzuvlarda sari ve kâmil olup cereyen ederolduğunu ,insan kendi bedeninin mükemmelliğine ve organlarınınkendisine ne kadar çok faydalar sağladığına ne kadar çok bakarsa,
204
MARİFETNÂME
kendini yaratan Allah’ını tanıması ve sevmesi de o derece artarve böylece bu ince ve nazik yapılmış makinenin duyu organ vekuvvetleri ilim ve tekniği ile Allahü Zülcelâl’in lütfunun ve rahmetinin eseri olduğunu bilir. Bu insanlara Allah'ın bir lütfü ve inayetidir. Bu hususla ilgili olarak;
Peygamberimiz buyuruyor ki:
KAUahü Zülcelâi’in kuluna olan merhameti ve
acıması, çocu-
ğunu emziren annenin çocuğuna olan şefkatinden daha
şefkatli-
dir.»Vücudun bu şekildeki incelenmesi Hayy ve Kayyum olan Allah’ı bilmenin ve tanımamn anahtarıdır.MANZUMEVücud-ı ilâhi, hayat bahş-ı KerîmNefs-i atıyye-i rahmet, Kelâm-ı fadl-ı kadîm.Beden Hakkın binası, ruh nefha-i kerîmKuva vadia kudret, havas hakim •Bu kârhânede neyim bilsem, neyim var benimBu kârhânede başka bir kâr ve bârım yok benim.Cihana gelip gitmede ihtiyarım yokBen neyim diyecek elde medânm yok.Etti beni âdemden kudretli berâverdeGıdamı hazır eyledi rahm-ı maderde.KISIM:
2
KENDİ RUHUNUN VASIFLARINI BİLEN İNSAN, BİR OLANALLAH’IN BİRLİĞİNİ İDRAK EDEREy Aziz! Marifet ehli diyorlar ki:İnsan bedeninde varolan azalar, nasıl cisimler âlemine benzi yorsa insan ruhunun vasıflan da Rahmanın sıfatlarına ve güzelisimlerine benzer.Cenabı Hakkın sıfatlan içinde :Hayat (diri olmak), ilim, şemî (duyucu), basar, kelâm, kadir,irade ,tasarruf sıfatlan vardır. Bu sıfatların benzeri insanda davardır. Fakat insan ruhu bu vasıflar ıkazanabilmesi İçin bedene ih-vardır. Fakat insan ruhu bu vasıflan kazanabilmesi için bedene ihtiyaç duyar. Ailahı’ın sıfatları ise böyle bir eşyanın âlet olmasına ih-
205
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
muttasıf olması
gibi insan /uhu da muttasıf olabilir. Fakat insan
azarlananm âlet
oluşunog .ihtiyaç hisseder. Fakat hâşâ Allah’ın
böyle âletlere
ihtiyacı yoktur. Şayet O’nun dilemesi olmasa felek
ler hareket
edemediği gibi, O’nun tesiri olmaksızın zerreler birleşe-
mez, yıldızlar
ve lıikmeler meydana gelemez.Aynı şekilde insanın ruhu istemedikçe de dil konuşamaz, kulak duymaz, el'tutmaz, göz görmez, ayak gitmez ve organlar hiçbir
iş
yapmazlar. İnsan ruhu nasıl beden üzerine hakim ve tasarrufsahibi ise, Cenabı Hak da aynı şekilde âleme hâkim ve onda tasarruf sahibidir. İnsanın bedeni nasıl ruhu sayesinde ayakta durabiliyorsa, âlemin varlığı da ancak Allahü Zülcelâl ile mümkündür.Aleme bakıldığında, onu meydana getiren unsurların feleklerin, oluşumların şekil, hal ve renkleri, Kudretli ve Hakim olanbir Yaratıcının eseri, O’nun emri ve idaresi altında olduğu kolayca anlaşılır. Tıpkı bunun gibi, bedenin cüzlerine, kemik ,damarve sinirleri ile onların şekil, hal ve sayısı çok olan fiillerinin de birruh tarafından idare edildiği ve O’nun emirlerine tâbi olduğu kolayca anlaşılır. İşte bu his, kuvvet ve organların ruhun hâkimiyeti altmda olduğunu gösterir.Şayet sana Allah’ın hidâyeti ulaşır da bu mânâlara vakıf olanbir kul olursan, sıfatların çokluğu içindeki Zâtın, yani Allah’ın varlığım ve birliğini bulursun .Böylece kalb gözünle Hz. İbrahim A.S.gibi göklerin ve yerlerin bilinmiyen yönlerini görürsün. Çünkünefsini bilmek ve Rabbini tammak yalnızca kalb âleminde mümkün olur. Nefsini tanıyacak kadar idrâki olan, Hakkı bilmek şerefine nail olur. «Nefsini tanıyan, Rabbini de tanır» sözleri bu hususuçok güzel anlatıyor. Çünkü, cilâlı bir ayna kadar parlak olan insanruhu, Hakkın tecelligâhı olur.Sende şayet bedenin acılarından geçer de kalbin zevkine erer,aşk nuru üe dolar vahdet âlemine gelirsen Allah’a dost olur veO’na kavuşursun. Ey kerim Mevlâ, bizi de kendine dost kıldığın mü’minlerden eyle!KISIM: 3İNSAN KENDİ BEDENİNİ NASIL İDARE ETTİĞİNİ BİLİRSEALLAH’IN ALEMİ NASIL İDARE ETTİĞİNİ ANLAREy Aziz! Marifet ehli diyorlar ki:İnsan kendi bedenindeki saltanatım, hükmünü, hareket vetasarrufunu bilebilirse buna benzetmek suretiyle Allahü Zülcelâ-
206
MARÎFETNAME
lin mülk âlemindeki saltanatını, hükmetmesini, bütün eşyayı tesiri altında bırakmasını, âlemdeki zerreleri terbiye ve tasarruf etmesinin nasıl ve ne şekilde olduğunu bilebilir. Çünkü âlemdeki herzerrenin Allah’ın emirlerine nasıl boyun eğdiği herkes tarafındanbilinmektedir. Ancak kendi nefsindeki hâkimiyetini ve tasarrufunubilemiyen insan, Allah’ın âlem üzerindeki hâkimiyet ve tasarrufunu elbette bilemez.Meselâ, herhangi bir kâğıt üzerine besmele yazmayı arzu edenkimse, önce besmele yazmayı kalben ister, sonra beyine ulaşan buistek hafızadaki Bismillah sözünün sureti meydana gelir. Sonra busuret bir sinir tarafından parmakların uç kısmına iner. Sonra parmaklar bedendeki irade kuvveti ve öbür organların da yardımcı ol-masıyle kâğıt üzerine, «Bismillah» ibaresini yazar. Aynen bu şekilde Cenabı Hak da birşeyin olmasını murad ettiği zaman, bu irâdenin eseri önce Arş’ta hasıl olur, sonra bu eser iik akıl vasıtasiy-le Kürsîye inerek Levh-i Mahfuz’da zahir olur. Sonra Rûh’ul Küds,akl-ı esîr, onu feleklerden unsurlara indirir. Sonra feleklerin hareket etmesi, güneşin ve yıldızların ışık saçmalanyle, istenen madde, yani olması murad olunan şey tabiatın ısı, nem, soğukluk vekuruluğundan hasıl olur. Kâğıt üzerine yazılan harfleri nasıl muhafaza ediyorsa, tabiat da o şekilleri öylece muhafaza eder. Şuhalde Allahü Zülcelâl, Arştaki mânâlan aşağ, âleme göndermesi vecisimleri 4 unsurdan dilediği ve istediği şekilde yapması bu yollaoluyor. Demek oluyor ki, insan ruhunun birşeye meylederek arzuduyması ve bu arzunun gönülde belirmesi nasıl oluyorsa .CenabıHakkın bir eserinin Arştan belirmesi de öylece olur.însan bedenindeki hayvanî ruh, cihanda ilk akla benzer. Hafıza kuvveti Levh-i Mahfuz’un mahallindedir. Sinirler, meleklerin yerinde, parmaklar anâsırın yerinde, duyu organlan güneşin ve yıldızların, yazı âletleri tabiat yerinde, yazılan satırlar bitki, hayvan ve madenlerin mahallindedir. Bu misâller bize gösteriyor ki,Cenabı Hak, kendisinin bu âlemi nasıl idrak ettiğini bilebilmesiiçin ruha bedeni idare etme ,ona hükmetme ve kendini bilme kudretini verdi.öyle ise, Cenabı Hakka binlerce şükür olsun ki sana bu bedeni vermiş ve seni de ona sultan yapmıştır. Çünkö sultanı ancaksultan tanıyabilir ve sultanlığın kıymetini de ancak sultan bilir.Seni eğer bedene sultan kılmasaydı ve bütün organlan senin emrine âmâde kılmasaydı sen bu âlemin Yaratıcısını nasıl tanıyacaktın? Allahü Zülcelâl, senin kalbini Arş, beynini Kürsi,
hafızanı
Levh-i mahfuz, damar ve duyu organlarım feleklere ve
yıldızlara,
207
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
diğer organlarını da unsurlara benzetmiş ve ruhun emrine vermiş,tir.Artık seni kendi bedeninde sultan kılan ve bedeni senin emrine veren Allah’a nasıl olur da yüzbinlerce şükretmezsin? Seni yaratıkların en güzeli ve en mükemmeli olarak yaratmış, seni bütünkâinattan üstün tutmuş ve seni ona hakim ,kendine de kul kılmıştır. Sana, Kendisini bilmek ve sevmek gibi yüce bir nimeti ihsanetmiştir.Şu halde sen de kalbinden, bedeninden, saltanatından gafletedüşmemelisin. Allah’tan uzaklaşma, Rabbini unutma. Şayet herşe- yi bütünüyle normal görür, kibirlenmez ve beğenmemezlik etmezisen huzura ve rahata erersin. Çünkü zerreden kürreye varıncayakadar varlıkların tamamı Allah’ın yüce sanatının ve kudret elininaçık bir eseridir. Eğer bu eserleri beğenmez isen onların Yaratıcısıve Sani’i olan Allah’ı da beğenmiyorsun demektir.Eğer huzur ve saadet istiyorsan, unutma ki, her zulümde biradalet ve şerde de bir hayır vardır. Çünkü insanların kendi haklarında hayırlı gördükleri şey şer, şer gördükleri şeyler de hayırolabilir.MANZUMEHakkı, Hak’dan gaflet etme, hazır olHer işinde hikmetine nâzır ol,Şer cüz’ünün zimmnda küll-i hayrı bulKazasına razı olmakta mâhir ol.KISIM: 4v İNSAN, KENDİNİ TENZİHTEN HAKKI TENZİHİNYOLUNU BULABİLİR.Ey Aziz! Marifet ehli diyorlar ki:İnsanın kendi nefsini tenzih etmesinden Hakkı tenzih yolunubulabileceğini şöyle misâllendirebiliriz:İnsan ruhu bütün organlann hâkimi ve idarecisidir. Halbukio, diğer yandan Rabbani bir emir olup, hakikatinin bilinmesi mümkün değildir. Ruh her türlü şekilden, renkten, ölçüden, hayal vesuretten uzaktır. Yani, bu saydıklarımızın hiçbirine uyması nerengi, ne şekli, ne ölçüsü, ve ne de sureti vardır. Aynı şekilde Cenabı Hak da her türlü şeküden, renkten, ölçüden ve hayale sığmak-
208
MARİFETNAME
can uzaktır. Ancak O’nun tecelli ve tasarrufları, zaman ve mekândan uzak değildir. îman bedeninde bulunan sevgi, rahat, sıkıntı,tat, lezzet ,keder, sevinç, huzur, safa, zevk, duyma, görme, koklama, ses ve diğer his ve kuvvetler sayesinde bir ruhun mevcudiyetive sıfatlarının varlığı anlaşılabilir. Fakat onun nasıl birşey olduğu, mahiyetinin ne olduğu bilinemez. Allahü Zülcelâl’in sıfatlan,isim ve fiilleri de aynı şekilde, âlemde açığa çıkmış herşey O’nunsıfat, fiil ve isimlerinin ajoıası olmuştur. Fakat O’nun fiillerinin,sıfatlarının nasıl olduğu ve mahiyetinin ne olduğu asla bilinemez.Meselâ, gözün, kulağın duymasından, burnun yemeklerin tadım bilmekten haberi olabilir mi? Elbette olmaz. Aynı şeküde, haricî duyulann da akıl tarafından bilinebilen şeylerden haberi olmaz.
Akıl
da ruhî hallerden haberdar olmaz. Çünkü insan ruhuRabban-i emr olup, bağlantısı gönül iledir ki, onun hakikatinin vemahiyetinin ne olduğu bilinemez ve ona hiçbir vasfa ve surete girmez. însan ruhunun bütün bedende tasarruf hakkı olduğunu söylemiştik. Ancak insan aklı bunun nasıl meydana geldiğini anlıya-maz. Alemlerin Rabbi olan Allah da kâinattaki herşey üzerinde tasarruf sahibidir. Beden, ruhun hizmetçisidir. Beden bölünmeyi kabul eder, fakat ruh asla kabul etmez. Allah’ın nuru da bütün kâinata yayılmış olup her zerre O’nun kudretiyle varolmaktadır. Bütün eşya O’na muhtaçtır.Herşey O’nu teşbih eyler. Herşey O’na ibadet ve hizmet eder.O’nun lütfü ve keremi sonsuz olup, kimseye muhtaç değUdir. Bazıâlimler, insan ruhunun bedenden.ayrı olduğu, bazıları ise bedenleberaber olduğunu söylemişlerdir ki, onun bedenden sayanların sa yısı daha çoktur.KISIM: 5ÎNSAN RUHUNUN ÖLDÜKTEN SONRA DA BAKİ KALMASI,BEDENİN YOK OLMASIEy Aziz! Hikmet sahipleri diyorlar ki:însan ruhu, bedenden ayrıdır. Çünkü devamlı olarak kendi zatım bilir. Yani sen kendi zatından sonsuza kadar gaflette kalamazsın. Uyurken ve gözünü yı ı uğun zaman bile kendini unutamazsın. Geçici olarak beden uzuvlarından birini unutabilirsin. A-ma küll’ün anlaşılması tek ile değil, bütün kısımlanyledlr.Eğer sen bedenden, yahut da omur kısımlarından olan bir parça olsaydın, kendini unutur ve devamlı olarak kendini büemezdiıu
209
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Şu halde sen bedenden ve cüzlerinden ayıırsın. Tabiî sıcaklığın bedenin yaşlığında tasarrufu sebebiyle vücudun devamlı olarak çözülmekte ve akmaktadır. Alınan gıdaların eskisi eriyip gitmekteve yenileri ise bedeni yenilemektedir. Eğer böyle olmasaydı bedenin şimdiki halinden çok daha büyük olurdu. Alman gıdalar .eri yen gıdaların karşılığı olduğundan, beden cüsse itibariyle çok bü yümemiş ve bu haliyle kalmıştır. Sen bedene gelen cüzlerden biriolsaydın gıdaların cüzleri gibi sen de değişir ve zamanla yokolur-dun. Şu halde, sana ,sen diye hitabedilince beden olarak sen değilsin. Sayılamazsın, çünkü bedenin değişikliğe uğramasından, çökmesinden haberin olmaz. Sen kendi zatından gafil olmadığına göre, bu şeylerden ayrısın. Cenabı Hakkın âlemden münezzeh olmasıda böyledir. Küllî akıldan bir cüz olan insan ruhu da kendini bildiği gibi,eşya ya tasarrufta bulunur ve bedenin yaşaması ve korunması için bütün tedbirleri alır.Şu halde konuşan nefis dediğimiz nefsi- natıka, hislerle işareti tasavvur olunamıyan bir cevherdir. Çünkü bu küllî aklın açığa çıkışından meydana gelen küllî nefistir. Nefs, onun yarımdafer’i, yani ikinci derecede olup, gölge durumundadır ki varlığı gerekli olan Allah’ın feyzi ondan buna geçer. Eşyanın tartılması, cismin korunması v.s. gibi işlerin düzenlenmesi bunun şanındandır.Mahiyeti kudsi olan bu varlığın cisim oluşunu düşünmek aslamümkün olmaz. Hattâ denilir ki:Nefs-i natıka ,bir yerde mevcut olmadığı halde vardır ki, o Allah'ın nurlarından bir nur olup, zuhur etmesi Allah’tan, batmasıda Allah’adır. İnsan ruhu bu cesetle kaplı olduğuna göre, bedeninpisliklerinden kendini temizleyebilen yüksek ruhlar, İlahî sırlan bilerek Allah’ı tanıyan Arif kul olur ve yüce makamlara ererler.Ancak bizim bu suretimizi terbiye eden ve güzellik nurları ilegüzel hale getiren ruhlarımızı bedenlerimize indiren ilmî ve amelîolgunluklar ile mükemmelleştiren şey akl-ı küldür. Bizim başlangıcımız da sonumuz da Allah’a kavuşmak hususunda vasıtamız daodur. Bizim terbiyemizi yapan ve bizi lâhi nurla temas ettiren şeydini tabirle, Ruh-u Muhammed’dir. O âlemin babasının bizi terbi ye etmesi ve kemâl haline getirerek tamamlaması, fe’al aklı vası-tasıyle olur.Beden hernekadar bozulursa da ruh bakidir ve asla bozulmaz.Çünkü onun başlangıcı akl-ı'küldür. Bunun içindir ki, o yokolmaz.Olgun bir kalbe sahip olan kimse, bunu kendi nefsinde idrak ederve bilir ki, bütün bedenin organlan dağılsa, çürüse ve yokolsa, ruhu asla yokolmaz. Hatta ruh, bedeni kuvvetler kendisinden gittiği
210
MARİFETNÂME
için nefs-i natıkanın nazarî (teorik) kuvveti ve şerefi tamam olurve asla yokolmaz. Çünkü mücerred nura yokluk gelmiyeceği içininsan nefsi, yani ruhu da asla yokluğu kabul etmez.Bu izahlardan anlaşılıyor ki, beden bozulup yokolması halinde, nefs-i küllün o naksanlık özelliği yokolmaz. Eğer o hey’etler kalıcı olmsaydı, nefs-i küllün bu benlikleri de kalmaz, yok olur ve güneşin ışıkları gibi esas haline dönüp nefisler ,enfüz) olmazdı. Ruhile beden arasındaki alâka geçicidir. Bu alâkanın bitmiş olmasımücerret varlık olan ruhun yokolması anlamına kemâlleri kadarolur.Kuvvetlerin kemâl derecesi kendine lâyık olam bulmak veeksikliği de lâyığından yoksun kalmak olunca ,bu durumda nefs-inatıkanın kemâli bedene ait kuvvetlerden uzak kalmakla olur. Başlangıç ve sonunu bilmek, kendi hakikatini bilmek ve Hakkı bulmaktır. Bedenden uzaklaşan ruh, hakikati idrakte mesafe katettik-çe Allah’a yaklaşır ve kalbi marifet nuruyla dolarak büyük bir haziçinde kalır. Kalbin üzüntü ve elem içinde kalması bilgisizliği vegaflet karanlığına dalmasıyle olur. Fakat insan ruhu nefsin isteklerine tabi olursa, adı geçen manevî haz ve zevklerden yoksun kalır. Ruhanî faziletlerin hazzını duyamaz. Çünkü o, nefsin tabiatiy-le kendinden geçmiş ve maddî zevklerle sarhoş olmuştur. .însan ruhu bedenden ayrılınca o da düştüğü maddî sarhoşlukve gafletten uyanır. Ancak nefsinin isteklerine boyun eğmiyen,uyanık ve zeki insanlardan ise ilmi kuvveti ve ahlâk güzelliği ileCenabı Hakk’ın nurlarını müşahede eder ve gözlerin görmediği, kulakların duymadığı, kalblerin hissetmediği manevî lezzetlere ve nimetlere erer. Mücerred nurlar ile ülfet eder ve her muradına nailolur. Sonsuz bir devlet ile yeniden hayat bularak ebedî saadeteerer. Başlangıç ile yetinmiyerek insanlar içindeki seçilmişlere nev’iolarak bağlanır ve onlara yardımcı olursa bizden daha üstün birmertebeye sahip olan cinniler zümresinden olur.Eğer kötü ruhlardan ise .bedenden ayrılış vakti geldiğindebilgisizlik, karanlıkları içinde ve hayvanî huyları dolayısıyle reddedebilir ve büyük acı ve ızdıraplar içinde kalır. Bu his âlemindenkoptuğu zaman kudsî âleme gidemez .berzah karanlığında (kabirazabında) kalır ki oradaki korkusu, pişmanlığı, keder ve ümitsizliği dayamlmaz dereceye varır ve bu hal kıyamete kadar devam ediciinsanların kötülerine bağlanır ve onlara yardımcı olursa (bozgunculuk ve kötülük hususunda) hepsinden daha kötü olan şeytanlarsınıfından olur. Esasen ruh, melekût cevheri idi, bu bedeni kuvvet
211
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
ler ve şehevi arzular onu kendi yerinden almış, aşağı âleme çekerekkaranlıklara düşürmüştür.Eğer ruh (nefs-i natıka) yüksek ahlâk ile vasıflanmış ve marifet kuvvetleri ile kuvvetlenirse ve yavaş yavaş uykuyu ve yemeyiazaltırsa, hiddet ve şehvetine mahkûm olmayıp onlara galip gelirsebu durumda kendi âlemini ister, aradan perdeler kalkar ve kendisine ilâhî sırlar açılır. Çok acayip ve garip şeyler görür .Çok hoşkimseler görür ve seslerini duyarak onlarla konuşur. Veya hiç kimseyi görmeyip manzum halinde söylenen sözler, ölçülü nağme vegüzel sesler duyar .Bu hal rüyasında meydana gelirse sadık rüyadır. Uyku Ue uyanık hali arasmda gördüyse bu bir vakıadır.Eğer nefis uyurken başlangıcı (mebdein)na karşı gelmeksizin, bir âletle bu hallere vakıf olursa bu hoş bir rüya olup, hayalve kuruntudan başka birşey değildir. Hernekadar bilinmeyen âlemin nurlan bu nurlan alacak kabiliyette olan nefislere şualar halinde gelmektedir. Ancak bu kapının açılması, kapıyı Allah’ın adını anarak çalanlara olmaktadır. Bu cihandaki mevcut mânevi tat,lezzet ve zevkleri inkâr eden ve bunlann bir boş hayalden ibaretolduğunu iddia eden kalb gözü körler, cima’ iktidan olmayanıncima’ lezzetini inkâr etmesine benzerler ve hayvanları meleklerdenüstün görmüş olurlar.Ya Rabbi, bizi hiddet ve şehvetine esir olanlardan değil, İlâhirahmetine nail olan kullarından eyle.MANZUMEKalbinde nefs-i nâtıkayı bil özün özüViranede hazine misâli saklanmış yüzüBedenin pınan odur ,kendini iyi bilÇünkü bu benlik ondan serabdır, o değilNefs-i natıka herkese hayat veren denizdirİnsan hakikati ona, intisab edicidirFiili kemâl-i hikmet, sözü dosdoğruHubbu vefa-i daim, hüsnü (güzelliği) hayat yoluMirac-ı vasıl-ı nâtıkayı dilde taleb kılYoksa misâl diye yakar bedeni her şehâbEy Hakkı, kim Hakkı bildiyse bildi nefsiniZahmet yok, taklid için ihtiyarı, gencini.
212
MARİFETNAME
KISIM: 6ALEMİN ÖZÜNÜN İNSAN-I KAMİL OLDUĞU VE İNSANINİBADETLE RIZA MAKAMINI BULABİLECEĞİEy Aziz! Marifet ehli diyorlar ki:Dokuz felek ve üç unsur »toplam 12 perde .hurma çekirdeğindebulunan etli kısım gibi toprak noktasım her yandan sarmışlardır.Bu 12 kat perde, toprağın elbisesi gibidirler. Kıymet itibariyle toprak onlardan hem üstün ve hem kıymetlidir. Toprak maden vebitkiye ,bitki de hayvana örtü ve elbise olmuştur. Hayvan, insanvücudunun, vücut kalbin elbisesi olup .insanın kalbi de Allah’ı bilmenin ve tanımanın yeri ve sevginin temelidir. Demek oluyor ki,cihanın özü Allah’ı bilen ve tanıyan insandır.Bu kâmil insanın ne derece şan sahibi olduğunu, ne derecebüyük olduğunu bir kez düşünsene. O şanlı ve kâmil insan 15 katelbise giymiş, şeriat sancağı ve sevgi tacıyla yaratıklar içinde enbüyük sultan olmuştur. Zira bütün kâinat ona yardımcı ve hizmetçi kılınmıştır. Şeriat, onun şahsında kemâle ermiştir. Onun sözleride güzel, işleri de güzel, ahlâkı da güzeldir. Çünkü o, ResûlüllahSA.V.’in :«Şeriat sözlerim, tarikat hareketlerim, hakikat de ahvalimdir.»hadisine uymuşlardır.Demek oluyor ki, hadiste geçen bu üç alâmet kimde var ise o,hem mü’min, hem ârif ve hem de kâmil bir insandır. Alâmetlerinikisi bulunursa mü’min ve ariftir. Bir tanesi var olursa mü’min vegafil, hiçbiri olmazsa bilgisiz ve cahildir. Alem bir insan olarak kabul edlmiş ,onun nurlu kalbi olarak da insani kâmil olmuştur.FARSÇA BEYİT Ne felekte olur ne de melekte varİnsanların kalbinde bulunanlar.Bu izahlardan anlaşılıyor ki, insamn kendi dilediği şekilde birŞey yapma kudreti yoktur. Bunun için de kendi isteklerini terket-miştir. Hernekadar insan yaratılmışların kâmili ve marifet yönünden mâhiri ise de .istediğini elde etmek yönünden âcizdir. Meselâ,peygamberlerin, velilerin, nice sultan, abid ve zenginlerin binlerevaran istekleri gerçekleşmemiş ve nice binlere varan işleri de İstemedikleri halde, kendiliğinden meydana gelmiştir. Demek ki, İnsanların hepsi âlim, cahil, tebaası olan sultan da olsa istediklerini
213
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
elde etme hususunda âcizdir ve işlerinin düzene konulması hususunda ise şaşkındır. İsteği olmayan ise rahat ve huzur içindedir.Kâmil insan, hakikate ve sırra erdiği için bilir ki kimse kendidilediğini elde edemez. Ne kadar çok çalışsa da bir dereceden ileriyegidemez. Öyle ise isteği ve tedbiri terkedip Allah’a tevekkül etmekgerek. İki dünyanın saadeti ancak böyle dünyevî zevkleri terket-mekle her çeşit korku ve kederden uzak kalmakla temin olunur.Cenabı Hak buyuruyor ki:
«Ey mü’minler,
hoşunuza gitmemesine rağmen, din düşman-
lanyle savaşmak
üzerimize farz kılındı. Hoşunuza gitmediği halde
hakkınızda hayırlı
olan, hoşunuza gittiği halde hakkınızda sır olannice
şeyler vardır.
Siz bunları bilmezsiniz, Allah bilir.»(Bakara sûresi, âyet: 216)Bu âyetten anlaşıldığı gibi »insanlar neyin hayır ve neyin şerolduğunu bilmekten âcizdirler. Kâmil insan bu sırra erdiğine göre, onun bütün işleri Hakkın nzasına uygun olmuş demektir.Kâmil insan kendini Allah’a teslim etmiş, O’nun huzurunadurmuş, hükümlerine razı olmuş olup, tercih, azm, tedbir ve seçme namına birşeyi kalmamıştır. Bütün isteğini, ümidini, dua ve yakarışım kaldırmış ve isteklerinden vazgeçmekle her türlü arzuve isteğine nail olmuştur. Nefsiyle ölmüş, aşkıyla dirilmiş, huzurve mutluluğa ermiştir.
KONU: 3SIHHATİN KORUNMASIONBİR KISIMDAN İBARETTİRKISIM: 1KORUNMASI GEREKLİ ORGANLAR, YER VE FAYDALARIEy Aziz! Tıb âlimleri diyorlar ki:İnsan bedenindeki ruhun mürekkeb uzuvlarının sıhhatininkorunması icabeder ki, bunları kısaca izah etmek lüzumu hasılolmuştur.1 — BEYİN:Beyaz, renkli, yumuşak ve boğumlu bir organdır. Atar ve toplardamarların cevheri ile beyin zarmdan ve kafatasına bitişik zardan mürekkebdir. Üçgen şeklinde olup tabam başın ön yüzünde,açısı ise arkadadır.Bedenin duyu ve hareketleri beyinle tamamlanır ki, bununduyuları da yumuşak, sinirler ve organların hareketi ve omuriliksinirleriyledir.2 — GÖZLER :Herbirinde 7 tabaka ve 3 sıvı olup, toplam 10 tabakadan meydana gelmiştir.1. tabaka : Hava ile temas eden tabakadır.2. tabaka : Renksiz, olup, altındaki tabakadan almıştır.3. tabaka : Siyah, sarı veya mavi renkte olup, bundan sonrakitabaka ağ tabakasıdır.4. tabaka : Örümcek yuvası gibidir ki, yukarıda da dediğimizgibi, ağ tabaka da denilmektedir. Bundan sonraki tabaka, eriyencama benzer nemli ,şeffaf ve berrak bir tabakadır.5. tabaka : Cam sıvısı gibi olan tabakadan sonradır.6. tabaka: Zara benzer.
215
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
7. tabaka : Hepsinden serttir. Bunlann ve bundan sonraki la-sımlann temin edeceği faydalar sözü çok uzatır.3 — KULAKLAR:Kıkırdaktan ve çok hassas sinirlerden meydana gelmiş olup,seslerin duyulmasını temin eder.4 — DİL:Atar ve toplardamarlar ile çok hassas sinirlerden ve perdedenmeydana gelmiş olup, gıdalann tadım almaya, ağızda lokmayı çevirmeye, yutmaya ve konuşmaya yardımcı olur.5 — AKCİĞERLER :Et, kıkırdak ve yürekten çıkıp gelen atardamarlardan meydana gelmiştir. Duyusu olmayıp sadece zarm biraz duyucu hissi vardır.Akciğerler, yürekte hasıl olan tabiî sıcaklığı bütün bedene ya yarlar. Kam temizler ve kirlenen kısmı dışarı atarak havanın oksi jenini emerler.6 — KALB:Koza şeklindedir. Başı sol memenin altında, tabanı göğsün or-tasmdadır. Nar kırmızısı renginde, lifli etler ve omurga perdesiyleterkibolunmuş olup, bedenin hararet kaynağıdır. İki karıncığıolup, sağdaki çok kan ile ve az ile dolu, sol karıncığı ise az kan çokruh ile doludu. Atardamarların kaynağıdır.7 — DİYAFRAM (HİCAB) :Göğsü açmak ve daraltmak gibi bir faydayı tömin eden diyafram et, duyucu ve hareketli sinirlerin birleşimidir.8 — MİDE:Et, sinir, atar ve toplardamarlarmbirleşimi olup üç kısımdanibarettir. Bu kısımlann herbirine sıra ile; yemek borusu, mide içi,mide tabam denilmiştir.Yemek borusu ağızda başlar, göğüs kemiğinin nihayetinde biter. Mide ağzı da orada ve etsizdir. Mide tabanı etli olup göbeğinüstündedir ve besin sindirilmesini temin eder.
216
marifetnâme
9 — KARSAKLAR:Sinirler, içyağı, atar ve toplardamarların birleşiminden mey-dana gelmiş olup,
7
tanedir. Bunlara sıra ile :
1
— Kapakçık barsağı,
2
— Oniki parmak barsağı,
3
— Koru-yucu barcak, 4 — İnce barsak, 5 — Eğri barsak, 6 — Kolon barsağı,t — Düz barsak adı verilir.Bunlann faydası, midede artakalan ve sindirilmeyen gereksiztasımlan dışanya atmaktır.
10
— KARACİĞER
:
’ Et, atardamar ve toplardamar ile kendisini örten zann birle-şiminden meydana gelmiş olup, perdesi çok hassastır. Sağ taraftabulunan karaciğerin rengi pıhtılaşmış kana benzer.Faydası; organların gıdasını temin edecek olan kam hazırla-maktır.
11
— SAFRA KESESİ
:
Safrayı toplayan kese olup, karaciğerin bitişiğindedir. Kara-ciğerdeki safrayı çekerek kana kanşmasma engel olur.
12
— DALAK
:
Karaciğerin renginde olan dalak, et ve damarların birleşimin-den meydana gelmiş olup, sol tarafta arka kaburgalar Ue mide ara-sında kalan kısımdadır. Kendisi duyucu olmayıp, perdesi hassas-tır.
12
— BÖBREKLER :Az et çok içyağı ve damarların birleşiminden meydana gelenböbrekler, kendileri duyarlı olmak üzere, zarı duyarlıdır. Ciğerdengelen maddelerden sidiği ayırır ve sidik torbasına yoUar.
14
— MESANE
:
Mak’ad ile kasık arasında bir bölgede bulunur.
Faydası; sidiği
toplamak ve dışarı atılmasını temin etmektir.
15
— ÜNSELER
:
Beyaz yağlı et ile çok atardamarların birleşimi ile meydanagelmişlerdir ki, görevleri; meninin pişmesini temin etmektir.
16
— KAMIŞ
:
Çok sinir az et, damar ve şiryanın birleşimiyle meydana
gel
miştir ki, faydalan yukarıda anlatılmıştır.
217
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
1? — RAHİM:Kadınlara has sinirli bir uzuv olup, düz barsak, böbrek ve sidik torbasının arasında kalan bölgedir. Uzun boynu olup, ferce kadar gelir ve nutfeyi içine çekerek ceninini tehlikelerden korur18 — MEMELER:Göğsün iki yanında olup, kadınlarda yumuşak, beyaz, yağlı ve atardamarları çok etin birleşmesiyle meydana gelmiştir.Kandan ve alınan gıdalardan süt yapar.Bunlardan başka, bedende birçok uzuvlar vardır. Bu derecebüyük sanatı olan binayı yapmak, her yanını güzelleştirmek çokmühimdir. Kalb gözü açık mü’minler için bu misâllerden alınacakbüyük ibretler vardır. Bu yüce sanatın Sani’i olan Allah-u Zülcelâl her türlü noksan sıfatlardan uzaktır.KISIM :
2
İNSAN
BEDENİNİN SIHHATİNİN KORUNMASININRÜKÜLERİEy Azizi Tıb âlimleri diyorlar ki: Tıb .bedeni inceleyen bir ilim olup, esasen bir nazari (teorik),diğeri de âmelî (pratik) tıb olmak üzere ikiye ayrılır.Bunlardan ilki, sıhhatin korunmasıdır. Diğeri de mevcut birhastalığın tedavisine çalışmaktır. Sıhhatli bir bedene sahip olmakdünya ve din ehli için kıymeti her türlü takdirin üstünde bir nimettir. Sıhhati muhafaza saadet, onun kıymetini bilmek ve sıhhati korumak için gerekli tedbirleri almak da büyük bir akıllılıktır.Çünkü akıllı insan, süıhatini koruyunca afiyet içinde, olduğu gibi, hastalıklardan da uzak kalır. Hahata ka vuşan beden Allah’ıbilme, tanıma ve ibadet etmek fırsatım bulur..öyle ise Marifetname’de
sıhhatin korun imasının şartlarının
yazılmasına ihtiyaç vardır. Artık sana
hastalık
ulaşmadan, elindeki büyük sermayenin kıymetini bil
ki,
yaşadığım müddetçe sıhhatve afiyet içinde kalabilesin. Allah’ı tanıma ve bilme gayreti üzerebulunasın.Evet, sıhhati korumanın şartlarına uyan kimse, Allahü Zülce-lâlin de kendisine yardımcı olmasıyle hastalıklardan korunabilir.Ancak doktor da olsa kuvvet ve gençliğini devam ettiremez ve azami yaş olan 120'nin üzerine çıkamaz. Ölüm anıı gelip çatınca hiçkimse onu sonraya bırakamaz. Çünkü bedenin yaşaması ve haya-
218
MARİFETNAME
tıru devam ettirmesi sulu gıdalar almasıyle mümkündür. Eğer sözü edilen tabiî hararet azalırsa tahlil ettiği tabii rutubet de azalırve artık besinlerin sindirilmesi zayıflar. O zaman bedeni yaşatanbesin kaynaklan azalmaya ve beden de her geçen gün zayıflama ya başlar. Nihayet günün birinde tabiî rutubet ve tabiî hararetsona erer. Herkes için takdir olunan ecelin gelişi, yani ölüm iştebudur.İnsanın elinden geldiğince sıhhatini korumanın yollarım araması ve bedendeki mevcut rutubetin azalmasını ve bozulmasınıÖnlemeye çalışması ve ölümüne kadar böyle sıhhatli ve âfiyet içinde bir ömü rsürmeye çalışması lâzımdır.Bedenin mizaçlarının alâmetleri on tanedir.Birinci alâmet: Dokunma (lems)dır. Normal mizaca sahipolan bedenin dokunması sıcaklıkta ve soğuklukta orta karardadır.Değişen mizacı olamn dokunması da yeni kazandığı mizaca göredir.İkinci alâmet: Et, yağ ve içyağı olup, bunlann haddinden fazla olması, bedenin rutubetli oluşuna, az olması da bedenin kuruluğuna delildir. Etin fazlalığı, bedenin nemli ve sıcak oluşuna, yağının ve içyağmın fazlalığı ise bedenin nemli ve soğuk olduğunaalâmettir.Üçüncü alâmet: Saç ve tüylerdir. Bunlann çok, kıvırcık, sertve siyah oluşu, bedenin sıcak ve kuru olduğuna alâmettir. Eğersaçlar az, düz, ince ve beyaz olursa, bu da bedenin soğukluğuna venemli olduğuna alâmettir.Dördüncü alâmet: Bedenin rengidir. Eğer beden beyaz olursa,soğukluğuna, çok balgam olmasına alâmet olur.Eğer kırmızı olursa, bedenin harareti ve kanın fazlahğına alâmet olduğu gibi, bunların karışımı normal olduğuna alâmettir.Eğer beden buğday renginde ise, hararetli, san ise hararetlive çok safralı, siyah ise soğukluğu ve sevdası fazladır.Bcşinci
alâmet
: Organların hey’etidir. Göğüs geniş, nabızkuvvetli atar, kanı belli olur ve koyu olur, el ve ayak kemikleri, bü yük olursa, bedenin sıcaklığının, bunlann tersi ise soğukluğununalâmetidir.Altıncı alâmet: Tesir altında kalma keyfiyetidir. Meselâ, soğuktan çabuk etkilenmek, o bedenin soğuk olduğuna alâmettir.Yedinci alâmet: Tabiî fiillerdir.Sekizinci alâmet: Uyku ve uyanıklık halidir. Çok uyku bedenin soğuk ve rutubetli, çok uyanıklık çok hararetli ve kuru oldu
210
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKİ HZ.
ğuna alâmet olduğu gibi, bunların normali de bedenin itidâl üzereolduğunu gösterir.Dokuzuncu alâmet: Büyük abdesttir. Eğer o çok kokulu vesağlam renkli olursa beden hararetli, bunun zıddı ise bedenin soğukluğuna alâmettir.Onuncu alâmet: Nefsi intikallerdir.Kuvvet ve hızın fazlalığı, bedenin hararetine, hissinin az olması da soğukluğuna delildir. Daim olması ve sebatkârlığı kuruluğa, hızlı gitmesi rutubete, hiddet ve şiddet, cesaret ve gadab,hızlı ve çok konuşmak hararetine, hâyâ ve vakarının fazlalığı soğukluğuna, zayıf kalbli oluşu rutubetliliğine, çekingen ve korkakoluşu kuruluğuna delildir.Sıraladığımız bu on alâmetin dışında, bedende bulunan dörtesasın fazlalaşmasının birçok delilleri vardır.Meselâ, kanın fazla olmasına alâmet, baş ağrısı, tansiyonun yükselmesi, esneme, durgunluk, duyuların hareketsiz kalması, dilve yüzde kızarma, çıban çıkma, yüzde deliklerin oluşması ve burun kanamasıdır.Yine rüyada kırmızı şeylerin görülmesi, uyanıldığında ağzıntatlı hissedümesi aynı şekilde kanın fazlalığının alâmetidir.Balgamın çok olmasının alâmetleri de şunlardır : Bedenin rengi beyaz olur, hissiz ve derisi yumuşak olur. Soğuk ve tükrüğü çok,harareti az olur. Sindirimi zayıf, bön tabiatlı olur. Çok uyur, geğirir, rüyasında su ve kar görür. Uyandığında ağzında tuzluluğunvarlığım hisseder.Safranın çok olmasının alâmetleri şunlardır :Bedenin rengi.ve gözler sarı olur, ağız ve burun deliklerininuçlan kuru olur ve sahibi çok sıcaklar, iştahı kesilir. Dili sertleşir,çok kusar, rüyasında ateş görür, uyandığında da ağzının acı olduğunu hisseder.Sevdanın çok olmasının alâmetleri şunlardır :Beden kuruyup derisinin rengi başkalaşır. Kanın rengi siyaholur. Düşüncesi artar, midesinde ekşime olur. Sidik ve kan katılaşır. Rüyasında duman ve akrep görür ve uyandığında ağzının ekşi olduğunu hisseder.Herşeyin doğrusunu yalnız Allah bilir.KISIM : 3SIHHATİ KORUMANIN ŞARTLARINDAN ALTILÜZUMLU SEBEPEy Aziz! Tıb ehli diyorlar ki:
220
MARİFETNÂME
Bedenin devamım sağlaması
için
zaruri
olan sebepler altıdır :1. sebep : Bizi saran havadır. Temiz havayı akciğere çeker veoradaki kirli, yani karbondioksitli havayı dışanya atarız. Hava ciğerlere çekilince temiz havayı (oksijeni) oraya verir, sonradan butemiz hava kana karışır. Eğer havaya pis ve kirli dumanlar kanş-,mazsa hava temiz bir şekilde kalırsa bedenin devamım sağlar vesıhhtini korur.Eğer havaya kirli ve zehirli dumanlar kanşır da havanın temizliğini değiştirirlerse, sonuç öncesinin tersi olur. Bu durumdamevsimler kendilerine ait hastalığı getirir, diğer hastalıklan dagiderir ve tesirsiz kılarlar.Meselâ, yazın safra çoğalır, bedenin rutubetini bozar, kalbehararet verir ve böylece sahibi sık sık sıcaklar ve su içme ihtiyacınıduyar.Sonbahar mevsimi gece ve gündüzde değişiklik yapar. Soğukve sıcaklar değişik olduğundan hastalıklan artırır. Meyveler çoğalınca kan azalır, sevda çoğalır.Kış .balgamı artırarak hastalığım verir ki, başı daraltır, nezle ve gribe yol açar, öksürüğü fazlalaştırır.İlkbahar da kendine ait hastalığı vererek kam artınr, bademcikleri şişirir. Bu mevsimler içinde sıhhate en az zararlı olan mevsimdir. Sıhhate uygun tatlı ve hoş bir mevsimdir.2. sebep : Cismanî hareket ve sabit kalıştır. Bedenin bu nevihareketi, zayıflıkta ve kuvvette azlık ve çoklukta, yavaş ve hızlı-lıkta değişiktir. Bunun içindir ki, kısa ve çabuk yapılacak bir hareketin bedene vereceği zarar bir yana, daha çok bedeni ısıtır. Kısa, fakat yavaşça yapılacak bir hareketin sonucu, birinci hareketin tersidir. Çok hareket etmek ve sonra durmak bedene soğuklukverdiği gibi, normal bir hareket de,yemek yedirir ve sindirimde yardımcı olur.3. sebep: Nefse ait hareket ve duruşlardır. Bu hareketin oluşu ruh ile kanın hareketi sayesinde olur. Şu halde, hiddetli anlarda olduğu gibi su, ya bedenin dışınadoğru hareket eder, veya yavaş hareket eder ki, sevinçli anlardaki hal böyle olur, korku ve korunma hallerindeki durum böyledir.Ruhun bu gibi hareket ettiği durumlarda hareket eden tarafının ısınması, hareketsiz tarafımn ise soğuk kalması gerekir. Zira beden hareketin sürekli oluşundan ısındığı gibi, hareketsizliğin*den veya yavaş hareket etmesinden de soğur. Fazla hareket bedeni mahvedeceği gibi, devamlı hareketsizlik de bedenin soğumasına yol açar.
221
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKİ
UZ.
4.
sebep: Uyku hali ile uyanıklık halidir. Uyku hareketsizli-ğin, uyanıklık da hareketliliğin misâlidir. Çünkü ruh, uykuda alı-nan gıdaların sindirimi için bedenin içine yönelir. Bunun için debedenin dış kısmı soğur. Bedenin uyurken daha çok örtünmeye ih-tiyaç duyması bundandır. Uyku uzun süreli olursa bedenin nemi-ni ve soğuğunu artırır. Uyku halinde sindirim işine yönelen ruhsindirilecek birşey bulursa onu sindirerek bedeni ısıtır. Sindirimiimkânsız bir besini, yahut da karışımı bulursa ısının tahrik etme-siyle onu yayar ve böylece bedeni soğutur.Uykusuzluğun zararı var mıdır? Evet, haddinden fazla geceuykusuz kalmak, beyni zaafa uğratır, sindirimi bozar ve acıkmaverir.5. sebep: Yiyecek ve içeceklerdir. Bunlar, ya keyfiyetleriyleve suretleriyle veya sadece maddeleriyle tesir eder Keyfiyetleriyletesir edrleıs, ilâç olurlar. Eğer bu bedene aykırı olursa öldürücüzehir gibi olur. Maddeleriyle ve keyfiyetleri de tesir ettikleri de olurki bunlar da ilâç durumundaki gıdalardır. Keyfiyet ve suretleriylebedeni etkiledikleri olur ki, hususen etkisi olan ilâçlar buna mi-sâldir.Gıdalar, lâtif, kaba ve bu ikisinin arası olmak üzere üçe ayrı-lır. Bunlar bedene az ya da çok beslenme temin ederler. Su basitolduğu için bedene gıda olmaz, fakat alman besinleri yumuşatır vepişmek üzere dar yollardan geçmeleri için hazır eder.6. sebep : Çıkarmak ve tutmaktır. Bunlar normal aylarda olursa sıhhati korurlar. Çıkarma haddinden fazla çok olursa bedenisoğutacağı gibi, boşaltır da. Besinlerin bedende çok fazla kalma-ları kanın aktığı yolları doldurup dolaşımını engeller, rutubete veiştahın kesilmesine ve bedenin ağırlaşmasına sebep olur. Soğuk suya' da gülsuyunun yüze çarpılması halinde baygınlık v.s. gibi ha-reketleri gidererek normal harekete kuvvet verir ve baygınlanayıltır.Arif kul, bunlann hepsini Allah’tan bilir. Zira Yaratıcı olanda O, sıhhati veren de O’dur.KISIM : 4ALTI SEBEPTEN ÜÇÜNÜN TADİLATIEy Aziz! Tabibler diyorlar ki:Sıhhatini korumak isteyen kimse, izahı yukarıda yapılan altısebebi göz önünde bulundurması ve buna göre itidâl yolunu bul-ması gereklidir.
222
MARİFETNAME
önce havanın ayarlanması gereklidir. Bahar mevsiminde tes-kin edici şeyler kullanmalı ve yemelidir. Kuvvetli hareket etmek-ten, tatlılardan ve hamam v.s. gibi sıcaklıklardan sakınmalı, ye-meyi azaltmalı ve ince elbiseler giymelidir.Yazın ise, hareketlerini azaltmalı, gölgeli yerlerde durmayıtercih etmeli ve safrayı gideren lâtif, soğuk yiyecekler yemelidir.Kuru gıdalardan kaçınmalı ve kavun, karpuz gibi sulu şeyleri seç-melidir. Elbiselerinin rengini beyazlardan seçmeli ve bedene serin-lik veren keten elbiseleri giymelidir.Sonbaharda ise, soğuk ile yıkanmaktan sakınmalı, fazla cima’dan uzak durmalı, kuru şeyler yemekten, soğuk şeyler içmek-ten, çok yaş meyve yemekten, başını açmaktan sakınmalı, gece so-ğuğundan ve öğle sıcağından kendini korumalıdır.Kış mevsiminde kaim ve yünlü elbiseler giymeli, et, keşkülv.s. gibi kuvvet verici, bedeni ısıtan gıdaları yemelidir. Bu mev-simde çok ve kuvvetli hareketlerin bedene zararı olmaz, bilâkis fay-dalıdır. Kışın kusmak bedenin kuvvetten düşmesine sebep olur.Cismanî hareket vc ruhunda ta’dil :Beden gıdasız duramaz, devam etmez. Her an için kendisinibesliyecek gıdaya ihtiyaç duyar. Beden, sindirim yoluyla aldığı gı-daların haricinde kalan fazlalıkları dışarıya atar. Eğer bu fazlalardışarıya atılmaz da bedende kalır ve çoğalırsa bedene zararlı olur.Bedeni ısıtır, soğutur, pörsütür, hararetini giderir. Kan damarları-nı tıkamak suretiyle bedeni ağırlaştırır.Gündüz uyumak iyi değildir. Çünkü rengi bozduğu gibi, dala-ğa da zarar verir ve sahibine de üzüntü kaynağı olur. Şayet gün-düz uyumak bir alışkanlık haline getirilmiş ise, birdenbire terketmek iyi olmaz. Fakat yavaş yavaş terkedilmesi gerekir. Uyku ileuyanıklık arasında kararsız kalmak da hoş birşey değildir. Şaşkın-lığa ve kedere yol açar.Bedendeki fazlalıkların bedende kalması halinde de istifra yo-luyla dışarı atılması halinde de bedene zararı dokunur. Çünkü is-tifra ile dışarı çıkarılan devalar kendileriyle beraber bedene yara-yışlı olanları da dışarı çıkarırlar. Ancak beden kendine mahsus ha-reketiyle bütün organları ısıtır. Sindirim ile faydalı olan gfdalarıalır ve fazlalıkları da öyle atar ki, artık sindirim mahallinde hiç-bir fazlalık kalmaz. Bedenin bu mutedil hareketi bildirilecek şe-kilde kullanılırsa bu durum bedene sevinç, rahatlık ve huzur ve-rir. Eklemlere kuvvet verir. Sinirleri ve kirişleri sağlamlaştırır.Maddî hastalıklardan bedeni koruyabileceği gibi, mizaca ait bir-
223
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI IIZ.
çok hastalıkları da bedenden uzak kılar .Bedenin riyâzetinin nakligıdaların bütünüyle alınıp sindirilmesinden sonra olur. Demek olu yor ki, bu vakit gıdaların sindirilmesinden sonra, yani diğer bir yemek vaktinin girdiği zamandır.
Mutedil riyâzct nasıl olur?
Bu riyâzette yüz kızarır, cildde damarlar görülecek şekilde belirir, kanın akışı artar ve bedene hararet vererek kurutur, nemigiderir. Mutedil riyâzeti fazla olan uzuv, daha kuvvetli olur. Meselâ, çok eşya taşıyan elin kuvveti, ham ellerin kuvvetinden daha çoktur. Her uzvun hareketi kendisine kuvvet verir. Meselâ,hafızlığa çalışan bir talebenin ezber kuvveti artar. Beynin riyâzeti arttırmakla olur ki, ondaki ezayı tabiat o hareketle giderir. Akciğerin riyâzeti öksürmektir ki, bununla ondaki ağır balgam veyagöğüsteki aşırı soğukluk giderilmiş olur. Azalardaki titreme illetiâdeta sert bir rüzgâr gibidir. Onun sayesinde kaslar ve deri hareket edeh Bu da hareket ettiren kuvvetin kasa hareket vermesiyleolur ki genellikle korku, hiddet, heyecan, üzüntü v.s. gibi zamanlarda olur.Göğsün riyazeti, okumaktır. Hafiften başlayıp giderek sesi yükseltmek rahatlıktır.Kulağm riyâzeti kulağa hoş gelen sesleri dinlemektir.Göğsün riyâzeti, güzel olan şeylere bakmaktır.El ve ayağınki de, tutmak ve yürümektir. Ata binmek bütünbedenin riyazetidir. Isınmaktan ziyade bedenin tamamına hareket verir. Salıncakta sallanmak da böyledir. Yarışmak, bedeninriyâzeti olduğu gibi, gemiye binmek de ruha rahatlık vereceğinden, mideye fayda verir. Cüzzam ve istirka gibi hastalıkların tedavisinde fayda sağlar. Çünkü nefsin onlarda sevinci ya da elemisürekli olarak cereyan eder. Kusmak gerektiğinde mutlaka kusmak gerekir. Çünkü beden için çok faydalı olur.Azaların oğulması da riyâzet sayılır. Sert bir bezle oğulursakam deriye çekeceğinden deri, kızarır. Oğma eğer normal olursaâzalara kuvvet vereceği gibi, normalden fazlası da acı ve zahmetverir.Nefsi hareket ya da sükûnun tadilinde şüphesiz hareket kaynağı ruh ve ondaki hiddet ve şehvet kuvvetidir. Hiddetin fazlalığı tekevvür, yani kudurmak, azlığı ise bönlük, yani aptallık, normali ise gayret, kahramanlık ve yiğitliktir. Bu mutedil hareketinbedene sıhhat, nefsî yükseltme, dini ve dünyasını korumak gibifaydalan vardır.
224
MARİFETNAME
Şehvetin fazlalığı şeref, azlığı hamd, normali ise iffettir. Normal olanı bedene sıhhat, nefse tat, dünya ve âhirette sahibineselâmet verir.Ancak şehvet fazlalığı ile nefsi kaplar ve akla üstün çıkarsa,mecazi aşk olur. Bu mali hülyanın bir çeşidi diye adlandırabileceğimiz bir hastalıktır ki, daha çok gençlere isabet eder. Bundakendisine âşık olunan kimse, âşığını başkasına olan hevâ ve isteğinden vazgeçirtir.Bu hastalığın sebebi, sevgilinin şekil ve yüzünü çok güzel bulup devamlı olarak onu düşünmek, onu anmak ve onun hayaliyle yaşamaktır. Bu düşünce de çoğu zaman sahibine cima’ İsteği verir. Bunun alâmetleri ise şunlardır:Renk sararır ,beden zayıflar, gözkapaklan şişer, gözler çukur hale gelir. Aşık bakarken sanki gözleri güler ,o sanki kendisine çok hoş gelen lezzetli birşeye bakıyor gibidir. İçten bir «ah!»sesi çıkar ki, bu ses çok hazin bir şekilde çıkar. Hal ve hareketleri düzensizdir. Uykusu kaçar ve geceleri uyuyamaz. Bir doktor,onun nabzına baksa, yaramn sıfat ve isimlerini saymaya başlasa,âşığın sevdiğinin adı ne ise o söylendiğinde hem rengi ve hem denabzı değişir ve bu da onun o isimde birine âşık olduğunu ortayaçıkarır.Onun hastalığına ilâç, sevdiğine kavuşmaktır. Eğer bu mümkün olmazsa, o zaman ilâç sevgilisini ayıplamak ve onun sevgilisine kızmasını sağlamaktır. Aşık eğer akıllı ise, nasihat ve öğüt yolüyla bu sevdadan vazgeçer. Yahut da alay ederek, aşka deliliktir, denilerek aşkından vazgeçer ve sıhhatine kavuşur. Eğerâşığın bu rahatsızlığı semâ ile .aşktan vazgeçmekte veya çok ci-ma’da bulunmakla çabucak tedavi edilmezse, bütün benliğini kap-lıyan aşk, onu mahvedebilir.
BEYİT
Aşk bir dert ki, ona biri tutulsaÇare olmaz, tabibi Hz. Musa olsa.KISIM: 5KALAN ÜÇ SEBEBİN İTİDALİEy Aziz! Tabibler diyorlar ki:Sıhhatinin muhafazasını isteyen kimse, izahım yaptığımız üçsebebe dikkat ettiği gibi, geri kalan diğer 3 sebebe de dikkat et-
ERZURUMLU
İBRAHİM HAKKİ HZ.
m_eli ve bunlarda da itidali elden bırakmıyarak bütün hayatınısıhhat ve âfiyetle geçirmeye çalışmalıdır.
Uyku ve uyanıklığın itidali:
Uykunun en iyisi, en sıhhatlisi 4 saat kadar müddetle derinbir uyku uyuyarak, itidali sağlamaktır. Yemek yenildikten bir sü-re geçtikten, (birinci sindirim tamamlandıktan) sonra uyumalıdır. Zayıf midelilerin sindirime yardımcı olmak üzere uykununda yardımını sağlamak için yarını saat sağ tarafına yatmalarıgerekir. Karaciğerin sağa eğik olan mideden gıdaları çekmesi ko-laylaşır. Karaciğerin sıcaklığı onlan ısıtır. Sonra da soladönmeli, 2 saat kadar da sol tarafa yatmalıdır. Bu birinci sindi-rime yardımcı olur. Sonra 2 saat kadar da sağ tarafına yatmalı-dır ki, bunun faydası da, 2. nci sindirimedir. Bu sırada gıdalarkaraciğere daha kolay gider. Maddeyi etkileme ve kaplama yö-nünden uyku, uyanık halden daha tesirlidir. Çünkü uyurken ha-reketler işe dönük olduğundan, maddeye daha çok galip gelir.Maddenin tabiatım akıtmak ve götürmek bakımından ise uyanık-lık uykudan daha tesirli olur. Çünkü uyanık halde hareketler be-denin dışına yönelik olduğundan, maddenin tahlili ve götürülmesidaha kolay olur.Uyurken hiç yoktan terliyen kimse, fazla besin almış demek-tir. Sekiz saatten çok uyuyan kimsenin, yani derin uykuya dala-nın beyninde nem galip gelir. Alınan hafif gıdalar uykuya da ha-fiflik vereceğinden, bu husus itidalm sağlanmasında bir yol teş-kil eder. Uykusuz kalan meselâ, bir gün bir gece uyumadığı haldeyine de uykusu gelmiyen kimsenin hamama gitmesi faydalı olur.Süt v.s. gibi nemli şeylerinde uykuyu artıracağı unutulmamalı-dır. Uykudayken üzerine ağırlık çöken kimsenin bu hali kâbus di-ye vasfedilir ki uykudayken kişinin kendini sıkarak bedenini ha-reketten menetmesidir. Kâbus, buharın tahlili için gerekli olanhareket olmayınca kan, balgam ve sevda buharının beyne çıkışın-dan olur. İlâcı ise istifra etmek ve beynin temizlenmesini sağla-maktır.Yiyeceklerde itidal:Hâli üzere olduğu gibi kalması istenen bedene ihtiyacı kadargıda verilmelidir. Normali değişen bedenin daha üstün, daha sıh-hatli hale gelmesini temin için mevcut halinin zıddına olan gıdalan vermek gerekir.
Meselâ, bedeni bulunduğu hal üzere tutmak isteyenler, temiz
226
MARİFETNÂME
lenmiş buğday ekmeği, hafif tatlı, koyun ve tavuk eti yemeyi ye-terli görmelidir. Yerken küçük lokmalar almalı, çok çiğnemeli,meyvelerden de incir, üzüm ve kuru üzüm yemelidir. Bu sayılanyiyecekler var ise yer; iştahı, yeme arzusu yok ise kendisini ye-meye zorlamamalıdır. Yeme isteği gelince de yemeyi geciktirmeyip çabuk yemelidir. Yazın soğuk, kışın da sıcak yemekleri yemeyitercih etmeli, sindirilenler üzerine başka yiyecekler almamalıdır.Yemeği zamanında yemeli ve midenin sindirimdeki düzeninibozmamalıdır. Sindirim akışının seyrini bozmamak için de had-dinden fazla çeşitli yemekler yememelidir. Fazlaya kaçılmadığıtakdirde lezzetli gıdalar daha faydalıdır. Ekşi yiyecekler bedenezarar verir, uzuvlan kurutur, bedeni çabuk kocaltır.Tatlı yiyecekler, bedeni ısıttığı gibi, mideye de rahatlık verir.Tuzlu yiyecekler, safra yapar, bedeni kurutur, âzalara ve kuv-vetlere zaran dokunur. Tatlıdan gelecek zarar, ekşi tarafındanönlenir. Ekşiden gelecek zarar da tatlı tarafından önlenir. Tuzlutuzsuz dengesi de aynı şekilde sağlamr. Yani, tuzlu yiye-cekler tuzsuzlara, tuzsuzlar da tuzlulara destek olur ve normaledöndürür.Yemek yerken daha yemeğe olan istek sona ermeden yeme-ği bırakmalıdır. Yemekler vaktinde yenilmeli, kötü yiyeceklere alı-şanlar yavaş yavaş bu alışkanlıklarını terketmelidirler. Yemektenvazgeçip bir veya iki defa yemekle iktifa etmelidir. Zira, gündüzve gece birer defa yemek yemek bedene sıhhat, ruha rahatlık ve-rir. Unutmamalıdır ki, birçok hastalıklar fazla yemekten olur..Oburluktan kendim koruyan kimse, yaşadığı müddetçe bedenisıhhatli olur.Balık ile yoğurdu birlikte yemek bedene zarar verir. Felç vecüzzam (ya da zehirlenme) gibi hastalıklara yol açar. Yoğurt ileekşi yemek de iyi olmaz.Yine paça ile üzüm, keşkül ile nar .pilâv ile sirke yemek deaym şekilde beden için zararlı olur. «Kuru üzüm ile ekmeği yiyenkimse,
(
hayatı boyunca doktor yüzü görmez» sözü doktorlar tara-fından sık sık söylenir.Zayi folan kimse, şişmanlamak istiyorsa besinleri midede vebarsaklarda beklenen şeyleri kullanmalıdır. Meselâ fındık, fıstık,badem v.s. gibi kuru yemişler, pişmiş buğday, pilâv, karpuz ve haş-haş çekirdeği v.s. gibi şeyleri inek sütüyle kaynatmalı ve kırk gündevamlı olarak sabahlan ikişer bardak içmelidir. Böylece şişman-lar.
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Normal bir kiloya sahip olmak isteyenler de ilkbaharda ineksütünü kaynatmalı, sonra onu tuz ile çürütmeli ve onun mayasından 50 sabah devamlı olarak yemekten evvel 2-3 fincan içmeli,sonra da bir süre sırtüstü yatmalıdır.Çok şişman olan bir kimse, kilo vermek, zayıflamak isterseaz yemeli, çokça hamam yapmalı, aç haldeyken çok hareket etmeli, sert yerde yatmalı, yiyeceklerden de mercimek, arpa ve peynirile yetinmelidir. Böyle yaparsa etleri ve içyağı eriyip gideceğinden,"beden normal hale gelir ve bu da ruha rahatlık verir.İçeceklerde itidal:Sindirimden, hazımdan evvel ırmak suyu ile kuyu suyunu birlikte içmek iyi olmaz. Çünkü kalınlık ve incelik yönünden bu sular birbirine uymaz. Suların en güzeli ırmak suyudur. Bilhassatemiz ve taşlık yollardan gelen ve içine pislikler karışmamış, tadıve kokusu tiksindiren şeylerle bozulmamış, doğuya, ya da kuzeyistikametine akan, yüksekten aşağıya doğru akan, kaynak yerinden uzak olan, yani çok aktığı için ağırlığı az olan, hızla akan sular en güzel sulardır. Nil nehri bu vasıfların ekserisini taşır.Kaynak sular, az hareket ettikleri için ağır ve sert olurlar.Yeraltında parmaklar halinde akan sular sert olduğu gibi, mağara ve kuyu suları daha da serttir. Suyun içilme vakti yemek, yedikten 2-3 saat (ikinci sindirim başladıktan) sonradır. Böyös içitfliesidaha faydalı bulunmuştur. Yemek sırasında içilen su hastalığıtahrik eder. Ancak hararetli midesi olanların yemek sırasında yada sonuna doğru su içmeleri daha uygun olur. İştahsız olanın iştahım açar. Çünkü iştahsızlık sıcaklığın fazla olmasından ileri gelir ki, su içilince hararet normal hale gelir.Unutmamak gerekir ki, kann açken, terli iken, cima’dan sonra, hamamdan ve müshil içtikten sonra, meyve yedikten sonra,bilhassa kavun yedikten sonra su içmek, hele soğuk su olursa çokzararlı olur. Eğer kişi, zikredilen zamanlarda susuzluğa dayanamı- yorsa, aynen çocuğun meme emmesi gibi suyu emmek suretiyle içmeli ve uç soluğu da açmamalıdır. Bir nefeste de azami 3 yudumiçmelidir. Çünkü susuzluğa ekseri uzayan balgam sebe polur. Böyle olunca insan kendisini suya alıştırırsa daha çok su içmeyi arzular ve harareti daha da artar. Buna kendini alıştırırsa tabiatı buhararetin maddesini eriteceği için harareti kendiliğinden geçerve artık susamaz.Ayakta su içmek hatalı ve tehlikelidir, bundan kaçınmak ge-
MARİFETNAME
MANZUMEBeş yerde su içmekten korumalısın kendiniÇünkü içersen hastalık sarar benliğiniHamamdan, cima’dan ve de yorgunluktan, sonraYemekten sonra, nihayet yatınca yatağa.Boşaltma ve tutmada itidal:Bedenin sıhhatini düşünen herkesin kendi tabiatına ve sıhhatine dikkat etmesi gerekir. Eğer kabız olduysa yumuşatmak içinincir ve sinameki sıvılar kullanılmalıdır. Özellikle yaşlılar için buönemlidir. Tabiatı fazla yumuşak olanların b unu kabızlığa dönüş-,türmeleri için sumak ve kavruk gibi şeyler kullanılmalıdır. Kişidoyduğu zaman fazla yediği için midede geğirme meydana gelirse, alınan gıda, ekşime, ya da ağırlık verirse, ya da besinler bozukolursa sahibinin hemen kusmaya çalışması kendisi için faydalıdır.Eğer kusmakta zorluk çekiyorsa, veya zamam değilse, mastiği sıcak su ile kaynatmalı, sıcak suyunu içmeli \'e sağ tarafına yatmalıdır. Veya bir parmak bala ince tuzu katmalı ve pamuğa koyrakmak’adına koymalı ve yarım saat kadar tutmalıdır. Böylece bozukgıda yumuşar ve kolayca gider. Veya elme vs. gibi mideyi kuvvetlendiren şeyler yemeli ve hamamda yatmalıdır.Eğer ishal olacak olursa, gül yaprağı, nohut sakızı, fesleğentohumu, ermeni çamuru, kimyon ve tebeşir gibi kuru maddeler yemeli, yahut da elma, sefersel ve ekşi nar gibi meyveler yemelidirki, tabiatı böylece normal haline gelir.Küçük ve büyük abdesti tutmanın bedene çok zararı vardır.Bedene titreme verdiği gibi çabuk ihtiyarlamasına da sebep olur.FARSÇA MANZUMEİnsan ömrünün midedir teme’liKademeli olarak gitmeli, üzülımemeli.Bağlanınca açılmıyacak kadarKalbe eziyet olur, bedene zater.Bağlanmıyacak kadar açılırsaÖlüme götürür .olmasın sanat tasa.Dört başka, başıboş tabiat varİnsanda buluşmuş ve birleşmişler.Galib olursa bu dörtten birJıSöker cam kalıptan bırakmaz diri.
229
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Hem arif hem de kâmil olanlarBu geçici dünyaya bağlanmazlar.KISIM: 6CİMA’ VE HAMAMIN İTİDALİEy Aziz! Tabibler diyorlar ki:Sıhhatli haldeki boşalımın en faydalı ve en kolay yolu, cima’etmek ve hamamdır. En faydalı cima’ ilk sindirimin sonunda ya-püandır. Çünkü bu durumda bedenin sıcaklığı soğukluğu, yaşlığıkuruluğu, dolu ve boşluğu normal bir haldedir. Bu, ifade edilennormalin dışına çıkılırsa bedenin sıcaklık, rutubet ve dolu durumundayken yapılan cima’nın bedene vereceği zarar bedenin soğuk, kuru ve boş hallerinde yapılan cima’nın vereceği zarardandaha azdır.Kişide şayet cima’ etmeye bir istek yok ise, şehvet kuvveti harekete geçmedikçe, âlet intişar etmedikçe cima’ yapmak beden içinzararlı olur.Cima’nın bedene faydalı olduğunun alâmetleri:Cima’dan soma bedende bir rahatlık ve hafiflik olur. Yemek yemeye istek olur ve sahibi uyumak ister. Bedendeki fazlalıklarböylece boşaltümış olur. Çünkü cima’nın normal şekilde yapılmışolması tabiî hareketi giderir ve bedene rahatlık verir. Bedeni yemeğe, gıdalanmaya ve beslenmeye hazır hale getirir. Öfkeyi giderir, bozuk vesvese ve düşünceleri giderir. Balgama ait ekseri hastalıklar onunla sona erer.Çoğu zaman cima’yı terkedenlerin menilerinden beyinlerinden bozuk bir buhar çıkar ve baş dönmesi ve göz kararması gibihaller yapar. Meni buharı bedende kalınca kaplarına dolar, kasıklara şişkinlik verir, hattâ kasıklara acı, bedene de ağırlık verir. Cima’ sonunda meni boşalınca derhal hafiflik hissedilir ve beden şifa bulur.Eğer cima’ (cinsî münasebet) haddinden fazla yapılacak olursa bedeni boşaltacağı için, kişiyi zayıflatır, kuvvetten düşürür,gözlerin fer’i gider. Kişi buna müptelâ olursa kendisine titremeanz olur, zaman zaman kriz geçirir. Sinirleri boşalır. Acuze, kabî-he, hasta, küçük kız ve uzun yıllar cima’ etmiyen dul ile cima’ etmekten sakınmak gerekir .Bunlar âleti yumuşatır, kuvveti giderir,rutubeti dağıtır ve sahibine elem verir. Böyle münasebetlerin sonu pişmanlıktır.
230
MARİFETNÂME
Livatamn durumu nedir?Nefret ve tiksinti ile anılan livata, insan tabiatine aykırı olduğu gibi, bedene de zararlıdır. Çünkü ihanet ve eziyet livata ilebirlikte olduğundan, inzal (boşalma) zevkini ortadan kaldırır.Genç ve güzel bir kadınla cima’ etmek bedene sıhhat ve duyularakuvvet ,insan tabiatine sevinç verdiği gibi, kalbi de huzurla doldurur. Çünkü insan tabiatı kadınla cima’ etmeye meyillidir. Bunun için de meni boşalması fazla olacağından, bedenin rahatlamasına sebep olur.Mevcut cinsî münasebet şekillerinin en güzeli, kadım sırtüstü yatırdıktan soma bacaklan açık olduğu halde dizler üstüne durupkadının açık bacakları arasına girmek suretiyle yapılanıdır. Öncekonuşmalı, tatlı ve hoş sözler söylemeli, sevmeli, okşamalı. Kadının göğüs, dudak ve yanaklarını öperek kucaklamah ve sarılmalı,böylece cima’ya hazırlanmalıdır. Kadının göğüsleri ile göbek altımokşamalı, soma organını kadının organına yavaşça sürmeli ve birtaraftan da kadının gözlerini kollamalı ve bu beraberliğin verdiğiheyecan ve şehvet ile aşkın kollarına kendini bırakmalıdır. Çünkü kadının meni’i göğsünden ayrılınca gözlerinde değişme olur veo anda erkeği göğsüne almak ister ki işte bu zamam kollamalı veo andan itibaren ileri geri hareket ederek meninin boşalmasını sağlamalıdır. Meninin boşalmasından sonra bir müddet kann üzerinde kalmalı ki, böylece menilerin ana rahmine ulaşmalan sağlanmış olsun.Çocuk olmasım isteyenler, cima’larım böyle bir edep dahilinde yapmalıdırlar ki, meninin boşalması bu durumda daha kolayolur. Kadın da bundan son derece zevk duyar. Böyle bir cima’mnsonunda meni ana rahmine ulaşır da kadın hamile kalırsa çocuksıhhatli ve gürbüz olur.Erkek kendisi yatıp kadını üzerine çekmeye kalkmasın. Çünkü böyle olursa menilerin bir kısmı mesânede kalır ve orada kokarak erkeği hasta eder. Kadın organının rutubeti ona damlar vemesanede iltihaba sebep olur.Cima’yı tahrik eden sebeplerden bazıları da, insanlann cima’etmelerinden haberdar olmak, kadın ses ve şarkılarım dinlemek,hayvanların cima’ edişlerini seyretmek ve bu hususta şehveti tahrik eden (seksi) hikâyeler dinlemek, kasıktaki kılları temizlemektir. Bütün bunlar şehevî arzuları tahrik eder ve cima’ fikrim uyandırarak âletin ihtişannı sağlar.
231
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKİ HZ.
B E Y T Kişinin karısı olmazsa sol eli sağ olsun.Beyitte de görüldüğü üzere, el ile istimna (mastürbasyon)etmek iyi birşey olmayıp insana üzüntü ve keder verir. Menisinicima’ yoluyla boşaltmıyamn kasıkları çabucak bitlenir. Bazen buo dereceye varır ki, rengi sarartır, uykusuzluk yapar, şehveti za yıflatır. Bu sebepledir ki »erkeklerin bitlenmesi daha çoktur, bundan kurtulmak için de bedenin ve elbisenin temizliğini ihmal etmemek, denize girmek ve sonra da tatlı su ile duş yapmak faydalıdır.Hamamın iyisi, binası eski, geniş sıcaklığı normal, suyu tatlıolmalıdır. İlk kısmı, rutubetli ve ılık, ikinci bölümü rutubetli vesıcak, üçüncü bölümü de kuru ve sıcak olmalıdır.... Sıhhatini korumak için hamama giren kimse, en sıcak bölümü olan üçüncü bölümüne birdenbire değil, kendini alıştıra alıştıra girmelidir. Çıkarken de aym şekilde soğuğa alışa alışa çıkmalıdır. Hamamda haddinden fazla kalmak doğru olmaz. Zira baş-dönmesi, baygınlık, sıkıntı ve buna benzer olumsuz tesirler yapar.Kuru mizaçlı olan suyu havadan daha çok kullanmalı, hattâ rutubete olan ihtiyacım gidermek için evinde döşemesinin altına bile su serpmelidir.Kuruluğa ihtiyaç duyan kimse ise, yıkanmadan önce iyice ter-lemelidir. Fakat hemen ifade edelim ki, sağlık yönünden hamamda haddinden fazla terleme kiyi değildir. Sıkıntı gelmeye başladığı anda çıkmalıdır. Çıktıktan sonra iyice örtünmeli, güzelce kuru-lanmah ve sağlam giyinmelidir. Çünkü hamamda iyice sıcağa alışan beden, birdenbire soğuğa çıkınca hararetini kaybeder ve sı-caklamak, üşümeye dönüşür.Yemekten sonra hamama gitmek şişmanlığa sebep olur, sirkebalının içilmesi kabızlıktan kurtuluşa sebep olur.Yemeğin sindirilmesinden sonra hamama gidilmesi daha
fay-
dalıdır. Kann açken hamama gitmek bedenin kuruluğuna yardımeder. Bedenî yönden hareketsiz olamn hamamda çok terlemesi uygun olur. Bu bedendeki fazlalıklann kir ve ter olarak atılmasınasebep olur ve böylece beden normal sıhhatine kavuşur.Yazın sıcak günlerinde .öğle vakti, gençlerin soğuk suda yı-kanmalan bedenlerine sıhhat ve afiyet verir. Fakat ihtiyarlar, çocuklar nezli, grip ve ishali olanlar ile sindirimi noksan olanlarınbedenine zarar verir. Kaplıcalarda bilhassa kükürtlü sıcak sular
232
MARİFETNÂME
da yıkanmak bedenindeki fazlalıkları atmaya titreme, felç, uyuz,mafsal ve romatizma gibi hastalıklara faydalı olduğ utecrübe ilemafsal ve romatizma gibi hastalıklara faydalı olduğu tecrübe Uesabit olmuştur. Birçok cilt ve iç hastalıklara faydası olan kaynaksuların faydalarının ne derece olduğunu hakkıyle bilen yalnız Al-KISIM : 7YİYECEK VE İLAÇLARIN FAYDA VE ÖZELLİKLERİEy Aziz! Doktorlar diyorlar ki:Herkes kendisinin doktoru olmalıdır. Aldığı besinlerin ve kullandığı ilâçların fayda ve zararlarını bilmeli ve herşeyi yerli yerince kullanmalıdır. Bilmek gerekir ki, alman ilâç, bedenin tabiihararetini değiştirecektir. İlâçlar fayda ve etki sırasına göre, 1.2. 3. ve 4. dereceye ayrılır.Alman ilâç eğer bedeni ölüme götürüyorsa —ki ona zehirli ilâçdenilir— bu dördüncü derecede ilâç sayılır. Şimdi bunlar ısıra ile yazalım:1 — Erik : Tatlısı mideyi bozar ve ishale sebep olur. Acısı safrayı sökeceği gibi, kalb iltihabmı da teskin eder.Acısının ishal edici kuvveti tatlısından daha azdır.2 — Ispanak: Soğuk ve rutubetli olup pişirilir. Kuru olarak yenilmesi akciğere ve göğüse faydahdır. Kamı yumuşak tuttuğu gibi, bel ağrılarına da iyi gelir.3 — Eftimon : Teskin edici kokusu vardır. Yaşlılara iyi gelir.Sevda ve balgam hastalıklarına devadır. Saıa ve malihülya hastalığına da iyi geldiği gibi, gençlerde ve hararetlilerde su içme ihti yacını hissettirir.4 — Anason: Böbrek, sidik torbası, rahim, dalak ve karaciğerde meydana gelecek tıkanmaları önler. Romatizmanın tedavisinde etkili olup, baş ağrısı, safradan mütevellit hastalıklan, gözağnlan ve sarılık gibi hastalıklara iyi gelir. Anason dövülür vegülyağı ile karıştırılıp kulağa 2-3 damla kadar damlatılırsa kulakağrılarım yokeder. Kadmlarda sütü erkeklerde meniyi artırır. Zehirlenme zarannı defeder.5 — Sürmetaşı: Burun kamm keser, göze kuvvet verir.6 — Pirinç : Sütle pişirilmesi halinde meniyi artınr. Suyu yı-kamldığı takdirde temizlenmekte faydası vardır. Mideyi temizler.7 — Soğan: Eritici, deşici, giderici, yumuşatıcı ve ferahlıkvericidir. Damarlın açar. Acısı yüzü kızartır. Normal olarak yenirse iştah açar, fazla yenilirse baş ağrısı yapar ve akıla da zarar verir
233
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
Pişmiş soğanın besin değeri yüksektir. Fakat susatır. Basurağızlarım açtığı gibi, idrarı da artırır, karm boşaltır ve romatiz-mal hastalıklara karşı faydahdır. Pişirilmiş soğan çıbanlara sarılması halinde çıbanları patlatır ve ağrılarının iyileşmesini sağlar.8 — Kavun: Çabucak safraya döner ve onun çalışmasını düzeltir.9 Karpuz: Bedeni kirden muhafaza ettiği gibi, idrarı artırır ve mesanede ve böbrekteki taşlan düşürür. Yemekle birlikte yenmesinde fayda vardır.10 — Yumurta: En güzeli yağda pişirilenidir. Yumurtanınsarısı hararet .beyazı da soğukiuk verir. Her ikisi de nemli ve fayda vericidir. Yumurta beyazı yüze sürüldüğünde ateşin ve güneşinetkilerini önler. Şansı bal ile birlikte ısıtılıp yüze sürüldüğünde sivilceleri tedavi eder. Yumurta ağı, göz ağrısına, boğazdaki hırıltı ya, ses kısıklığına, öksürüğe, nefes darlığına ve kansızlığa iyi gelir. Yumurta; midede kolayca sindirilir. Yumurtanın bol besiniolup, meni yapıcıdır. Dövülmüş mazı ile kanştırıh pyenilirse ishalitedavi eder.Yumurtanın besin değeri, et ile eşdeğerdedir. Çünkü hayvandan bir parçadır. Şansı daha kıymetlidir. Yumurta ziftle karıştırılır da bir yaraya sarılacak olursa yaradaki cerahati çekip boşaltır.11 *— Patlıcan: Sevda, baş dönmesi, uyuz ve cûzzam gibi has-taUklan tevlit ettiği gibi, bedenin rengini sarı ya da siyah yaparakdeğiştirir.12 — Fındık: Sindirimi zor olup, hararet verici ve şehvetikuvvetlendiricidir. Baş ağrısı ve romatizmaya yol açtığı gibi, mide yi de bozar. Ancak beynin çalışmasına ve öksürüğe iyi gelir.13 — Ceviz: Sindirimi zor, harareti Çok olup, baş ağrısı yapar. Bal ile birlikte yenirse mide üşütmesine iyi gelir.14 — Hindistancevizi: Göze kuvvet verir ve sebel denilen gözhasatlığınai yi gelir .Güzel kokusu olup sindirime yardımcı olur.Karaciğer, dalak ve mideyi kuvvetlendirir, idran artırır.15 — Peynir: Tazesi nemli olup, soğuk verir. Taze olmıyanıhararet verir. Besin değeri yüksek olup, şişmanlatır. Tuzlusu bayatolursa zayıflatır ve mesanede taş yapar.16 — Tarçın: Lâtif ve çekici olup, hararet vericidir. Küflenmeyi önler ve tıkanıklığı açar. Yağı giderir ve eritir, titremeye mani olur. Göğüs ve baş ağnlanna çok iyidir. Üşütmeden mütevellitnezle, grip ve öksürüğe faydalıdır. Kalbe ferahlık verir. Mideyekuvvet verir. Ciğerlerdeki vaki tıkanıklıkları açar .Böbrek ve ra
234
MARİFETNAME
himdeki ağrılara faydalıdır. Göz karalığı ve göze perde inmesigibi rahatsızlıkları giderir.17 — Horoz ve tavuk : Horoz etinin iyisi ötmeye başlamadan,tavuk etinin iyisi yumurtlamaya başlamadan öncedir. Horoz etin-gibi, hastalıklara iyi gelir. Tavuk eti ise, aklı kuvvetlendirir, bedene ferahlık verir. Sesi güzelleştirir, meniyi arttırır.18 — Kırmızı gül: Gül kurusu ve tohumu kabızlığa sebepolur. Tıkanıklıkları açtığı gibi, iç organlan kuvvetlendirir ve sevdayı teskin eder. Gülsuyu, baygınlık hallerinde ayıltıcı olarak kullanıldığı gibi,ateşli baş ağrısı ve vücut hararetini önler. Mideye veciğere kuvvet verir .sindirime yardımcı olur.19 — Zağferân: Renge güzellik verir ,idran çoğaltır, şehvetiuyarır, tıkanıklıkları ve damarları açar. Fakat aynı zamanda kabız yapar.20 —
:
Zencefil: Cinsî arzuları tahrik eder. Bilhassa karaciğerve midenin soğukluğuna uygun gelir. Mide rutubetini giderir. Bedeni (tabiatı) yumuşatır. Yarım dirhemden iki dirheme kadar kullanılırsa faydalı olur. Daha fazlası ise zararlıdır.21 — Zeytinyağı: Eskisi çok hararet yapar. Saçlara her günzeytinyağı sürülürse saçlara kuvvet gelir.22 — Keten tohumu : İrisi makbul olup ,en iyisi siyah olanıdır. Sırt ağrısına iyi gelir. Yüzde ve diş etlerindeki şişlikleri önlerve sesi netleştirir. Böbrek ve mesanedeki taşlan döker. Meniyi artı-nr ve şehevî arzuları tahrik eder. İdrarı arttırır ve doğumun kolayolmasına yardımcı olur.23 — Buğday: Harareti ve rutubeti normaldir. Kızartılmışının sindirimi zordur. Kırmızı ve iri olam en kuvvetli, en lezzetliolamdır.24 — Güvercin : Uçacak durumda olanı yavrudan daha hafif ve kalori yönünden daha zengindir. Yavrusunun harareti venemi fazladır.25 — Ermeni çamuru: Kanı çok tutar, içilmesi ya da sürülmesi, yara, sivilce ve çıbanlara iyi gelir. Uzuvlardaki pörsümeyi,ateşli nezleyi, çürükleri yokeder.26 — Hind hıyan : Ateşi düşürür. Safra ile ilgili olan hastalıklara iyi gelir. Midenin hararet ve iltihabı ile karaciğer iltihabını teskin eder. Sıtmayı önler.27 — Kabakâ : Sindirimi kolay,lâtif gıdalıdır. Olmamış üzüm,sumak, sefercel veya ekşi nar ile kaynatılır, içilmesinin safrayafaydası vardır. Ancak kokunca çok zararlıdır. Bal Ue kaynatılırsaonu da defeder.ÜİS
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
KISIM: 8EN ÇOK KULLANILAN İLAÇ VE GIDALAREy Aziz! Tabibler diyorlar ki:1 — Kâfûr: Baş ağrısına .hararetli şişlere ve vereme iyi gelir. Duyuları kuvvetlendirir. Uykusuz kalanları uyutur. Cinsi işti-hayı keser. Kokusu kuvvetli ve etkileyicidir.2 — Kehribâ: Kandaki oksijeni tutar, yükselen ateşi düşürür. İshali keser.3 — Kimyon: İdrar sıkıştırmasına iyidir. Yaraları tedavieder. Taşlan döker.4 — Kem’e (Ak mantar) : Hoşa gitmiyen tadı olup, suyu güzeldir. Göze parlaklık verir.5 — Kereviz: Bedendeki yağları eritir. Damar tıkanıklığınıaçar, güzel kokulu olup ağnyı keser. Cinsî arzuları tahrik eder.Fakat taş düşmesine iyi gelmez. Karaciğere, öksürüğe, böbrek, dalak ve mesaneye iyi gelir.6 — Kilye (böbrek) : Biraz kuru olup karışması kolay, sindirimi zordur.7 — Kebed (karaciğer) : Sıcak olup böbrekten daha faydalıdır. En iyisi ördek ve yağlı tavuk ciğeridir.8 — Paça: Tabiatı yumuşattığı gibi, sindirimi de kolaydır,öksürüğe iyi gelir.9 — Börülce: Göğsü yumuşatır. İdrarı tutar. Akciğere defaydalıdır. Karabiber, tuz ve sirke ile ıslah edilir.10 — Badem: Acısı az gıda verir, fakat açması ve temizlemesi fazladır. Tatlısının etkisi azdır. Fakat o da bedeni şişmanlatır ve öksürüğü tedavi eder. Ciğerde ve dalakta büzülen yerlerolursa onlan açar.11 — Süt: Gebelik müddeti insanlara benziyen hayvanlarınsütü en iyisidir. Meselâ, inek böyledir. Suyu sıcak, lâtif ve yıkayıcı olup hiç ekşilik yoktur.Safraya serinlik verir. İshal yapar, bedene kuvvet verir. Balile yenirse ülsere iyi gelir. Beyine kuvvet verir, öksürüğe iyi gelir»meniyi artmr. Cinsî isteği artırır, ihtiyarlara daha faydalıdır. Balile alınırsa sindirimi daha kolay olur. Barsaklardaki fazlalıklanatar, kaynamamışınm sindirimi daha kolay olur.Çürüğü solucan yaptığı gibi, dişlere ve diş etlerine zarar verir,göz karartısı ve baş dönmesi yapar. Süt, şekerli içilirse insanı hemgüzelleştirir, hem de şişmanlatır. İnek sütü yağlıdır, deveninki isesuludur.
236
MARİFETNÂME
Süt ve yoğurdu çok içmek, vesvese ve unutkanlığa iyi gelir.12 — Et: En iyisi kuzu etidir. Hayvanların erkeği ve yağlıdananın eti hafif ve kurudur. İnek eti keçiden, keçi eti de koyunetinden kuru ve sindirimi zordur. Deve eti ağır ve sindirimi zordur. Tavşan eti sıcak olduğundan, çok sevda yapar.Esasen eti yenilen bütün hayvan etleri, bedene kuvvet verir.İlkbaharda ve yaz aylarmda inek eti yemek iyi olmaz. Çünkü uyuz,cüzzam ve dalak gibi hastalıklara yol açar. Diğer sert etler de yazaylarında aynı şekilde zararlıdır. Deve eti bunun dışındadır. Çünkü çabucak dönüşür. Kaz eti sert, fakat besin değeri çok yüksektir. Tavuk eti ise ondan biraz daha hafiftir.13 Laden çiçeği: Kaynatılarak kullanılır. Rahim hastalıklarına ve saç dökülmesine iyi gelir. Kapanmıyan yaraların kapanmasında tesiri büyüktür.14 — Kendir: Akıcıdır, balgamı eritir ve yok eder. Öksürüğe iyi gelir. Mideyi temizler, kan tükürmeyi* tedavi eder. Kuvvetlive faydalı bir ilâçtır.15 — Tuz: Çeşitli kokulan giderir. Donuk maddeleri eritirve ısıtır. Yarım dirhem içilmesi kâfidir. Yakıcısı dişlerin kirini temizler. İshali keser, fazlası zararlıdır. Normali, rengi güzelleştirir.16 — Ebegümeci: Karaciğerde vaki olacak tıkanıklıklarıaçar.17 — Kayısı: Basura faydalı olduğu gibi, kurutulmuşu susuzluğu giderir. Mideye olan faydası şeftaliden daha çoktur ve mideyi yumuşatmakta faydalıdır.18 Nil otu: Zayıflamayı önler. Yaralara iyi gelir. Yaprağıçivit boyası yapmakta kullanılır.19 — Nane : Mideyi çabucak ısıtır ve mideye kuvvet verir.Sindirimi kolaylaştırır. Balgamı ve kusmaları önler. Şehevî arzulan tahrik eder, meniyi artırır. 5-10 yaprağı süte konulacak olsasütün kesilmesini önler.20 İnce kepek : Parlaklık, yumuşaklık ve temizlik gibi hususiyetleri olup badem ve şekerle içilmesi halinde boğaza ve öksürüğe iyi gelir.21 — Nişadır: Yumuşatıcı ve kuvvetli olup, zaferân Ue macun haline getirilip sürülmesi halinde yüzdeki cUtleri giderir.22 — Şeker: Karnı, boğaz ve göğsü yumuşatır.
Normalden
fazlası bedene zarar verir.23 — Sumrnak: Kuvvet verici, tutucu ve bağlayıcıdır. Safra yı boşluğa çeker, kanı durdurur. Diş ağrılanna, urlara, şişlere iyigelir, harareti giderir. İştahı açar ve mideyi sıvar, et ve soğandan
237
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
gelecek olumsuz
tesirleri önler. Saçı siyahlatır ve bayılmaları ön*
ler.
24 — Yağ (hayvani yağ): Boğazı ve göğsü yumuşattığı gibizehirli içkilerin etkisini de azaltır. Badem ve bal ile kullanılırsaetkisi daha da artar, daha kuvvetlenir. Haddinden fazlası damarsertliği yapar.25 — Ayva (scfcrcel) : Kendisi çiçeği, özellikle ekşi olanı kabız yapar. Susuzluğu giderir, idran artınr, şehveti tahrik eder. Balile yenildiğinde, mideyi kuvvetlendirir. Çekirdeği kaynatılırsa su yu yumuşatıcı olur. Kabızlığı önler. Ciğerleri yumuşattığı gibi, öksürüğü de önler. Normalinden fazlası kulunca sebep olur.26 — Balık: Küçüğü daha makbuldür. Kam az ve lezzetlidir.İyisi, tatlısu içinde büyüyen ve kılçığı az olandır. Tuzlu denizleredökülen akarsuların ağzında olanlar da iyidir. Deniz balıklarınıniyileri taze olanlarıdır. Balık akıcı balgama sebep olur, çabuk bozulur. Bunun için sıcak mideden başkasma iyi gelmez. Balık yoğurtla yenildiğinde bedene zarar verir. Tatlı ile yenilirse daha faydalı hale gelir.27 — Anber: Mideyi, karaciğeri, kalbi ve duyu organlarınıkuvvetlendirir. Beyin hastalıklarına çok iyi gelen bir ilâçtır.28 — üd: Mide, karaciğer, yürek ve duyu organlarım kuvvetlendirdiği gibi, tıkanıklıkları açar. Beyin için faydalı olup çiğnenmesi hoş koku verir.29 —
Bal
: Bedene parlaklık verir, kokmayı önler. Biti öldü
rür,
kirli yaralan temizletir. İştahı açar, göz kararmasını önler.
Mideye
kuvvet verip yumuşatır. Çıban ve yaralara sürülürse fay
dalı olur.
Cerahati çeker. Çift ile kullanıldığında daha da etkili
olur.
30
— Üzüm
: İyi bir gıda olup mideyi kuvvetlendirir. Cinsî
arzulan kamçılar. Olmuşu
ve asma üzümü iyidir, fakat en üstünü
siyah üzümdür.
31 —
Gümüş
: Hafakanı önler. Mideyş ve kalbe iyi gelir. Uyu
zu defeder.
32 —
Fıstık
: Kalbe kuvvet verdiği gibi karaciğerdeki vaki tı*
kanıklıklan da
önleyen faydalı bir ilâçtır.33
— Şalgam:
t
Besin değeri düşük, fakat balgamı çoktur.
Karaciğer gözelerini
açar. Kurtları öldürür. Kendisinin sindirimi
zor ise de
sindirime yardımcı olur. Romatizmaya iyi gelir.34 —
Biber
; Mide ve barsaklardaki kokuların tahlilini ya
par. Vücuda
haıîaret verir. İştahı açar, fakat fazlası zararlıdır.35 —
Sandal
: Sürülür ya da içilirse şişlere ve şiddetli, ateşli
238
MARİFETNAME
baş ağrılarına iyi gelir. Hafakanlan önler. Mide zayıflığına iyidir.
Daha
çok Hindistan’da yetişir.36 — Kekik : Mide şişkinliğini giderir. Romatizmaya fayda-lıdır. Mideyi kuruttuğu gibi, idrarı da artırır. Kalça ağrısına iyi
gelir. Gözün görme kuvvetini fazlalaştırır.37 — Ağaç sakızı: En iyisi, Arap sakızı olup, göğüsteki sert-likleri yumuşatır. Barsaklara kuvvet verir. Karnı düzeltir.KISIM: 9
ÇOK KULLANILAN İLAÇ VE GIDALAR
1
— Kusa: Bir çeşit kavundur, uzunca olur. Hararet ve saf-rayı teskin ettiğinden, olmuşu iyidir. Bozulmuşu ise koku, nefret
ve ateş yapar. Hele olmuş kavunun bozulanı çok daha fenadır.
Koklanırsa susuzluğu keser, baygınlığa iyi gelir.Hıyar, bu da soğuk ve lâtiftir. Şiddetli ateşi düşürdüğü gibi,
idrar sökmek için de birebirdir. Mide ve böğür ağrılarına iyi geldi-ği de olur. Tuz, bal, yahut da zeytinyağı ile ıslah edilir.2 — Karanfil: Karaciğere, mideye ve beyine iyi gelir, iştahı
açar.3 — Reyhan: Kalbe kuvvet verir, basuru defeder, koklanırsa
uyku verir.4 — Ravendi: On gün sabahlan aç karnına iki dirhem mik
dan içilirse, kir ve yaraya, düşme ve darbeye, karaciğer ve mide-ye, fıtık ,kasık, böbrek ve mesaneye çok iyi gelir.5 — Râziyâne : Göze kuvvet verir, idran söker, ciğerleri açar,
soğuk su ile olunca mide iltihabına ve baygınlığa iyi gelir.6 — Reybas: Safrayı söker, harareti giderir. Sürmesi göze
faydalıdır. Yara ve safradan mütevellit ishali giderir.7 — Nar: Safrayı söker ve barsakların çalışmasına yardımcı
olur. Bal ile yenirse kulağa iyi gelir. İdrarı çoğaltır. Nann acısı mi-de iltihabına faydalı olur. Ekşi nar ise boğaza ve göğüse sertlik ve-rir. Tatlısı ise boğaz ve göğsü yumuşatır ve onlara kuvvet verir.
Ateşli öksürüklere iyi geldiği gibi, her türlü hafakanı da giderir.
En güzeli sulu nardır.8 — Arpa: Unu su ile kanştırılıp macun yapılırsa göğüse,
öksürüğe, yorgunluğa iyi gelir. Besleyici özelliği buğdaydan dü-şüktür.9 — İncir : Besin değeri bütün meyvelerden yüksek olup,, sin-dirimi kolaydır. Yaralara ve berelere, çıbanlara, susuzluğa iyi ge-lir. Müzminleşmiş öksürüğü tedavi eder. Dalak, ciğer, mesane ve
2U8
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
böbreklerdeki tıkanıklıkları açar. Aç karnına yenmesinin büyükfaydası vardır. Ziıa, gıdanın geçiş yollarını açar, ceviz ve bademle yenirse faydası daha da artar. Sirkeye batırılmış incirlerden açkanuna üç sabah arka arkaya yiyen kimse sıtma hastlığmdnemin olur. Safra ona zarar veremez.
10 — Hind hurması î
Safrayı söker, mideye kuvvet verir.Kusmayı önler, harareti düşürür.11 — Dut: Beyazının besin değeri incire yakındır. Fakat ondan daha az besleyici olup mideye faydası dokunmaz. Kırmızı dutrutubetli ve soğuk olup az da olsa kabız yapar. Boğazdaki yara veçıbanlar ile şişlere iyi gelir. İştahı açar.Bedeni kuvvetlendirir. İd-ran artmr. Barsakların dolaşımını kolaylaştırır.
12
— Sarımsak: Diş ağrısına, müzminleşen öksürüğe, göğüsağrısına çok iyi gelir. Solucanlan döker. Bitleri temizler, idran söker. Ancak buharımn fazla oluşu baş ağrısına sebep olabildiği gibi,göze de zarar verebilir.
13
— Kar: Harareti artırır. Mideye ve sinirlere zarar verir.Diş ağrısına iyi gelir.
14
— Şebboy çiçeği: Yumuşatan, rahatlatan ve ayıran özellikleri vardır. Mafsallardaki ağrılan dindirir. Titremeyi giderir. Tohumu ateşli öksürüklere karşı fayda sağlar. Yaprağının göğüsteki şişlerin inmesinde etkisi vardır. Kökü kaynatılıp içildiğindebarsaklardaki ve sidik yollarındaki yanma ile mak’adda vaki olacak şişlikleri giderir. İshali teskin eder.
15
— Şeftali: Tabiata yumuşaklık verir. Yaprağı kaynatılıpkullanılırsa kıı.ak kurtlarım döker. İçilmesi ya da göbeğe sürülmesi ise kan ı kurtlarını döker. Çok besleyici olmasına rağmen gıdası zararlıdır. Yemekten sonra yenilirse iyi olur.
16
— Sirke: Kanın incelmesini sağladığı gibi, safrayı da söker. Uyuza mani olur ve sindirime de yardımcı olur. Yanmalarakarşı tesirli olduğu gibi ,gülyağı ile kullanılırsa baş ağrısına iyigelir. Balgama zıt olup, ağızda gargara yapıldığı takdirde diş ağ-nlarını dindirir.17 —• Ekmek: En güzeli, başka maddelerden temizlenen buğday unundan ve iyice elenerek yapılan ekmektir. Ekmeğin hamuru normal, mayası ise tuzlu olmalı, tandırda pişirmelidir, bunabenzer /ınnda ise somun olarak pişirilir. Sıcağı zararlı olup soğuğu iyidir. Elenmeden yapılan ekmeğin emilmesi kolay olup tabiatı yumuşattığı halde kalori yönünden zayıftır. Simit veya pide olarak pişirilince daha lezzetli olur. Fakat o zaman da sert olur. Ek-
240
MARİFETNÂME
nıek süt ile yoğrulduğunda kalori yönünden çok zengin olur. Ancak bunun da sindirimi zordur.Ekmek, bedeni şişmanlatır ve sıhhatini muhafaza eder.18 — Hardal: Balgamı önler, uyuza ve mafsal ağrılarına iyigelir. Damla ve yağ olarak damlatılırsa kulak ağrısını giderir. Açkarnına bal ile yenilirse akciğer yollarındaki sertlikleri giderir.
19
— Altın: Tozlan sevda hastalıkları için devadır. Hafakanlara karşı tesirli olup, kalbi kuvvetlendirir. Ağızda tutulmasıhalinde ağız kokularını önler.20 Fesleğen : Reyhan cinsinden bir bitki olup, koklanmasıbeyine fayda verir.21 — Galiye: Birçok derde deva olan kıymetli bir ıtırdır.Urları, sertleşmiş şişlikleri yumuşatır. Soğuktan mütevellit olanbaş ağnsına iyi gelir.Şüphesiz bütün ilâçlar ve gıdalar Allahü Zülcelâlin izniyle etkili olur. Bu açıkladıklarımız zanni sebeplere dayamr. Eşyanın hakiki müessiri, sebeplerin müsebbibi olan C. Hak’tır. Bu hususta daha geniş bilgi isteyenler tıp kitaplarına müracaat edebilirler.KISIM: 10YEME, İÇMEDE EDEB VE KAİDELERBAZI YİYECEK VE MEYVELERİN FAYDALARIEy Aziz! Hadis âlimleri diyorlar ki:Resulüllah S.A.V. devamlı olarak arpa ekmeği yerdi. Ya arpaekmeği ya da buğday unuyla karıştırılmış arpa unundan yapılanekmeği yerdi. Çoğu zaman aç ve susuz kaldığı olur ve hattâ üç gece arka arkaya karnını doyurmamıştır. «Geceleyin veya gündüzün ikişer defa yemek yemek illetlir.» buyurur ve müslümanlannbu husustaki dikkatlerini çekerdi.Devamlı olarak et yemek, ya da suyunu içmek kalbi kararttığıgibi ,kırk gün müddetle et yemiyen insan tabiatını değiştirerek ahlâkın bozulmasına sebep olur. Aç ve susuz hali olmadan yemek veiçmenin bedene fayda yerine zarar verir. Hiç yoktan boşu boşunagülmek de inşam diğer insanlara karşı mahçup eder ve gülünç duruma düşürür.Sıhhatini muhafaza etmeyi istiyen kimse, tıka basa yemesin.Daha yemeğin lezzetini alacak şekildeyken yemeyi bıraksın. Budünyadan sonra başlayacak âhiret hayatında cennet nimetlerindençokça istifade edebilmek için mümkün mertebe aç kalsın ki böylece aklı sakinleşsin, göğsü genişlesin, kalbi nurla dolsun. Uzuvların
241
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
çabuk ihtiyarlamalarına engel olmak isteniyorsa akşam yemeğiterkedilmelidir. Çeşitli yiyecek ve içecekleri birden yemek yerinebir yemekle yetinmek tercih edilsin. Böyle olursa beden sıhhat veafiyete, kalb ise hayata ve huziıra erer.Zira, birçok hastalıkların kökü fazla yemek yemeye dayanır.Yine birçok hastalıklar da aç kalmakla tedavi olur. Bunlar tecrübe edilen şeylerdir. Ancak yalnızca ekmek yiyen kimsenin bedenibütün ömrü boyunca canlı kalır. Edepli olmak acıkınca yemeyidoymadan kalkmayı gerektirir. Bunun ölçüsü şöyle olmalıdır:Mideyi üçe bölmeli, bunun birini suya, birini yemeklere, birini de havaya ayırmalı ,yani boş buakmalıdır. Bu en alt derece olduğu gibi orta derecesi de yemek ve içeceklerle mideyi yarı yarıyadoldurmaktır. En üstün derecesi ise ,hasta yemeği yemektir ki buda midenin üçte bir kısmının doldurulmasıdır. Doyunca yemektenkaçınmak gereklidir ki bu husus çok mühimdir.Çünkü, fazlası israf ve haram olduğu gibi, bedeni çabucak yıpratır ve çeşitli hastalıklara maruz bırakır. Önüne konulan yi yeceği asla horlamamalı ve beğenmemezlik etmemelidir. Yemeğeistek duyuluyorsa yemeli,yoksa yememeli ve konuşmamalıdır. Birkişilik yemek iki kişiye, iki kişilik dört, dört kişilik sekiz kişiye yeter.Bazı yiyecekler ve meyveler vardır ki bunlar hakkında rivayetedilen çeşitli hadisler vardır. Meselâ, Cebrail A.S., Resûlüllah S.-A.V.’e harise (keşkek, ya da keşkül) yemesini tavsiye etmiştir. Re-sulüllah S.A.V. bu yemeği yemiş ve ondan önce şikâyetçi olduğubedeni ve cinsî zayıflığından kurtulmuş,'cima* ve gece ibadeti için30-40 kişinin kuvvetini kendinde bulmuştur.Resûlüllah S.A.V. için en sevimli yemekler; arpa ekmeği, mercimek çorbası ve su kabağı idi. Çünkü onlarla kalbi incelik bulu yor ve Allah’ı zikrediyordu. Beyin, kulak, göz ve bunun gibi uzuvlara kuvvet veren gıda ettir ki onun da en makbulü omuz ve arkaetidir. Sirke ise katıkların iyisidir.Hurma ve üzüm hernekadar meyvesayılıyorlarsa da katık ola-Hurma ve üzüm hernekadar meyve sayılıyorsa da katık ola"lıklar için şifa bulur:Resûlüllah S.A.V.’in sevdiği meyveler; kavun, karpuz, tazehurmadır. Mübareğimiz içecekler içinde de daha çok tatlı ve
soğuk
şerbetlerden hoşlanırdı. Pilav yenirken Resulüllah’a salâtu selâmda bulunmak gerekir.Peygamberimiz buyuruyor ki:
242
MARİFETNAME
«Kim baklayı kabuğu ile yerse ondan yediği kadar hastalıkçıkar.»Çünkü onun her siyah tanesi ölümden başka her derde devaolur.Peynir ve ceviz boş yenilirse hastalık yapar. Ancak birlikte yendiklerinde şifa olurlar.Kuru üzüm; güzel koku verir, genizi parlatır. Sinirleri kuvvetlendirir ve balgamı keser. Ancak çekirdeği zararlı olduğundanatılmalıdır.Sefercel kalbe cilâ, zekâya kuvvet, korkağa cesaret verir. Hamile kadın onu pilav ile yerse çocuğu sağlam, güzel ve gürbüz olur.Kabuğu ile yenilen nar mideyi tesviye eder. İncir kalbe incelik verdiği gibi kişiyi kulunçtan ve romatizmadan da korur. Karpuz cennet suyundan bir parça olup eti ve çekirdekleri bütün uzuvlar için faydalıdır. Karnı ve mesaneyi yıkar, meniyi çoğaltır, şehveti tahrik eder. Baş ağrısına iyi gelir. Bedenin derisini süsler. İştahı açar, göze kuvvet verir. Mideyi yıkar ve temizler. Susuzluğuönler. Barsak kurtlarını döker.Hıyarı tuzlıyarak .cevizi de şekerle yemek sünnettir. Patlıcan yumuşatılır ve ilâç niyetiyle yenirse hastalıklara iyi gelir. Beynerutubet verir. Şehveti tahrik eder ve cima’ arzusunu uyandırır.Ak mantarın suyu yüze şifadır ve onun iyisi de siyah olanıdır. Bir kimse herhangi bir memlekete gittiğinde oranın soğanından yerse oranın hastalıklarından emin olur.Meyveler ilk çıkınca çok yenmeli, sonra ise azaltılmalıdır. Soğanı ve sarmısağı pişirerek yemelidir. Çiğ yenilirse kokusu melekleri rahatsız eder.Bir kimsenin çamur yemesi demek, kendisini katletmesi demektir. Çünkü bunun öyle büyük zararı vardır ki, mideyi bozduğu gibi, benzi ve teni sarartır, bedeni mahveder.Peygamberimiz buyuruyor ki:«İnsanın kalbine sıhhat, bedenine sevinç veren üç şey vardır:1 — Güzel koku.2 — Bol yemek.3 — Temiz ve güzel elbise giymektir.»KISIM: 11DİNİMİZİN EMRİNE VE RESÜLULLAH’IN SÜNNETİÜZERE GÜZEL GİYİNMEKResûlüllah S.A.V.’in en çok sevdiği elbise, entari (kamis) idiki, bunun kolları pannak diplerine kadar, etek kısmı da topuk üs
243
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
tüne kadardır. Bu sünnet olup ,daha uzunu hem bid’at, hem dekibre alâmettir. Resûlüllah S.A.V. kadınlar için en beğendiği uy.gun kıyafet şalvardır. Çünkü o, yer ile avret yeri arasına bile perde olur. Sarık takmak vakarlı ve yumuşak olmanın alâmeti olup,Arapların tacıdır. Resûlüllah S.A.V.’in sarığı siyah kumaştan yapılmıştı.Sarığın ucunu omuzların arasına hafifçe uzatmak üzere bırakmak sünnettir. Çenenin altından sarmak ise bid’attır. AllahResulünün sünnetlerinden biri de, kaftan ve sert elbise giymektir.Zira, kalbe huşû veren sert elbise, damarlara da hareket verir.Yün elbise giymek Peygamberler için sünnet olmuştur ki ilk kezabâ giyen Peygamber Hz. Süleyman A.S.’dır. Aba giymek aynı zamanda evliyalann da âdeti olmuştur. Çünkü onda fakir ve yoksul*lara benzemek ve mütevazı olmak vardır.Peygamberimizin entarisi, iç elbisesi ve şalvarı (sevâcil) be yaz pamuktan, abası, kaftanı ve kuşağı ise yünden yeşil şal idi.Yeşil giymek Ümmet-i Muhammede sünnettir. Zira, yeşile bakmakkalbe sevinç, göze kuvvet verir.Erkeklerin sarı ve kırmızı giymeleri, hoş değil, mekruhtur.Saf ipek giymeleri ise haramdır. Elbisenin temizliğine önem vermekAllah’ın verdiği nimete şükrün nişanesidir. Süslenmek, lâtif vetemizliktir, fakat bunda haddi aşmak kalbe kasvet ve üzüntü verir. Evvelâ entariyi sonra da oturduğu halde şalvarı giymelidir.Böyle yapmak alçakgönüllü olmanın alâmeti ve sünnettir. Elbise ye yama vuruncaya kadar giymek kalbe rahatlık verir. Çıkarılanbir elbisenin fakire sadaka olarak verilmesi kişinin âfetlerden salim olmasına sebep olduğu gibi, mevcut 3 takım elbiseden birinivermek ise cömertliğin tâ kendisidir. Çıkarılan elbiseyi katlamaklâzımdır. Zira böyle yapmak, elbiseyi şeytanın giymesini engellemektir. Elbisenin ,«Kim beni gece süsler (katlar ve güzel saklar)ise, ben de onu gündüz süslerim.» demesi Resûlüllah S.A.V.’den rivayet olunmuştur.Misk, amber ve kâfur gibi güzel kokular sürünmek, göze sürme çekmek sünnettir. Sürme çekmek göze kuvvet verdiği gibi, kirpiklerin büyümesini de sağlar. Bilhassa sürme çekme işi Aşure günü yapılırsa kişiyi göz ağrısından emin eyler .Temizlenmek, kibirlenmemek şartıyla güzelce giyinerek süslenmek, koku sürünmek,saç ve sakalım tarayıp topliyaıak düzeltmek de sünnettir. Kaşlardan başlamak üzere yağ sürmek baş ağnsma ilâçtır. Bilhassa bı yıklan kısaltarak düzeltmek ,koltuk altındaki ye kasıklardaki kıl'lan kesmek de aynı şekilde sünnettir.
244
MARİFETNAME
Saçı olmıyanın perşembe günü, yahut da cuma günü ikindi*den sonra başını kazıması, sakalın genişlik ve uzunluğunun birtutamdan fazlasını' kesmesi, tırnaklarım kesmesi, kesilen saç vesakallarla birlikte toprağa gömmesi ruhun rahatı, bedenin sıhhatiiçin sünnet olmuştur.Herhangi bir aynaya ,ya da berrak bir suya bakmak sünnettir. Zira bununla ilgili olarak Resûlüllah S.A.V.:«Allahümme kemâ lıaseııte halki fe hassin hulki (Yani, «Allah’ım, yaradılışımı güzel yaptığın gibi, ahlâkımı da güzel yap.»)diye dua etmiştir.Beden sıhhatinin korunması ile ilgili olarak verilen bilgilerburada son buldu. Şimdi ölüm ve ahvaliyle ilgili olarak izah yapılacaktır. Çünkü doğan büyür, yaşayan ölür. Her kemâlin bir zevâ-li vardır. Dünyaya gelen herkes mutlaka ölecek ve âhirete gidecektir. Zira bu, Allah'ın emridir.Cenabı Hak buyuruyor ki:«Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra (o ölen nefisler) bize dönecekler.»Bu kesin olduğuna göre, bu geçici âlemden o kalıcı, bâki âleme göçmeden önce gurbet sayılan bu dünya âleminde, sıla, yaniesas vatan durumundaki âhiret hayatı için gerekli hazırlığı yapmak, hayvanî ahlâktan geçerek Rabbânî ahlâkın nurlan ile aydınlanmak, hem dünyada ve hem de âhirette Allah ile bir olmayı arzulamak ve bunun aşkıyla yanmak biz kullar için herşeyden dahaönemlidir.MANZUMECihanda varlığı kâvi ne misafir ol ne mûkimKi hane keder dolmuş, yollar dahi pûr bîm (korku)Çü ni’meti nikam (şiddet) ve izzû nâzı züll olacakSana ne fayda beden olsa gark-ı naz ve naimMezar içinde dur akibet er (baş)in pânıâl (ayak altı)Ne fark olur külahın, na aban, ne de tâcın.Hak yoluna dönersen tenin zayıf olsunSahrayı aşmak zor olur, ağır olursa cisim.Huyu ile hastayı zan eyler ol tabib sağlamHastalıktan anlamak (peki) nedendir adı hekim.Cisim hayatı gönül hoşluğu ile ni’met olurNe zevk olur ki, ola ten sahih ve ruh sakîm.Fakirlik ve hastalık gam değil, ölüm erer tene HakkıOlursa can ve gönül hoş huyla sağ ve selim.
24S
KONU:4ÖLÜMLE İLGİLİ BÜTÜN BİLGİLERYEDİ KISIMDAN İBARETTİRKISIM: 1AYET VE HADİSLERLE ÖLÜMÜN FAZİLET VEFAYDALARIEy Aziz!Cenabı Hak buyuruyor ki:«Eğer, ölseniz de, öldürülseııiz de hep Allah'ın huzurunda toplanacak, ve hesaba çekileceksiniz.»(Al-i İmrân sûresi, âyet: 158)Cenabı Hak buyuruyor ki :«Resulüm (Yahudilere) de ki: Eğer iddia ettiğiniz gibi, Cennet diğer insanlara alt olmayıp yalnız size has kılınmışsa ve sözünüzde doğru iseniz ölümü isteseniz ya.»(Bakara sûresi, âyet: 94)Cenabı Hak buyuruyor ki:«O sabırlı kimseler ki, onlar kendilerine bir musibet isabet ettiği zaman: Biz Allah’ın kuluyuz ve yine O’na döneceğiz, derler.»(Bakara sûresi, âyet: 156)Cenabı Hak buyuruyor ki:«Allah, öleceklerin ölümü (eceli) zamanında, ölmiyeceklerinde uykulan sırasında ruhlarını alır. Ölmelerine hükmettiği kimselerin ruhunu (kıyamete kadar) alıkoyar. Diğerlerini de bir müddete (ecelleri gelinceye kadar) salıverir. Şüphe yok ki düşünenkimseler için kesin ibretler vardır.»• (Zümer sûresi, âyet: 42)Cenabı Hak buyuruyor ki:«Dirilten de, öldüren de Allah’tır. Hepiniz O’na döndürüleceksiniz.»(Yunus sûresi, âyet: 56)
246
MARÎFETNAME
Cenabı Hak buyuruyor ki:«(Ey Resulüm, onlara) de ki: Haberiniz olsun ki, O, önündenkaçıp durmakta olduğunuz ölüm ,günün birinde (aniden) mutla*ka size gelip kavuşacaktır. Sonra gizli ve açık bütün şeyleri bilenAllah’a döndürüleceksiniz de. O, size neler yaptığınızı bir bir haberverecektir (ve ona göre de lâyık olduğunuz cezaya çarptırılacak*siniz.)»(Cum’a sûresi, âyet: 8)Cenabı Hak buyuruyor ki:«Şüphesiz her canlıyı diriltir, (eceli bitince) canını alınz. (Hesap, ceza ya da mükâfat için âhirette) son dönüş bize olacaktır.»(Kaf sûresi, âyet: 43)Cenabı Hak buyuruyor ki:«Şüphesiz Allah’tan sakınan (takva sahibi) kimseler cennetlerve nimetler içindedirler.»(Tûr sûresi, âyet: 17)Cenabı Hak buyuruyor ki:«(Mü’mine öldüğü zaman denilir ki) : Ey itmi’nana eren ne*fis, Rabbine dön, sen O'ndan O da senden razıdır. Haydi gir, iyikulların arasına. Gir cennetime.»(Fecr sûresi, âyet: 27-28-29-30)Cenabı Hak (Hadisi Kutsi’de) buyuruyor ki:«Mü’min, ölümünden soııra kendine olacak olanlan bilseydi,dünyada kalmayı arzu etmez ve devamlı olarak: — Ya Rabbi, beni öldür, Ya Rabbi beni öldür! diye feryat ederdi.»Resûlüllah S.A.V.: — Mü’minin kalbine iman nuru doğunca, kalbi sevinir ve genişler, buyurduğunda sordular ki: — Bunun alâmeti var mıdır?Resûlüllah S.A.V. buyurdu ki: — Evet, dünyadan sakmıp, âhirete dönmek ve daha ölümvakti gelmeden ona hazırlık yapmaktır.Peygamberimiz buyuruyor ki:«ölümü ibret anlıyan kimse, dünyayı terkeder.»Peygamberimiz buyuruyor ki:«ölümü düşünen kimsenin nefsi temiz, kalbi uyanık olur.Dünyayı bayağı görerek Allah’ın velî kulu olur.»Peygamberimiz buyuruyor kİ:«Allah’ın hidayet nasibettlği kula, ölüm yeter.»
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKİ HZ.
Peygamberimiz buyuruyor ki:«İnsanların akıllısı ölümü çokça düşünen ve ona hazırlık yapanıdır.» |«Ey ümmetim, emelinizi kısa yapın, ölümü de çok anın.»«ölüm anında insanın gözü yukarı tarafa döner. Çünkü onungözü sevgiliye (cânânâ) döner.»«Mü’minin ölümle bozulacağını, yok olacağım zannetmeyin.(Bilin ki) o ,bir evden diğerine taşınmıştır.»«ölüm köprüsünü geçen mü’min, sevdiği ile huzurlu ve beraber olur.»
«insanların
hepsi gaflet uykusundadırlar. Ancak ölümle uyanırlar.»«Ölülerinizi hayırla yâdedin. Onlan rahmetle anın. Onlarasövmeyin.»«İnsanoğlu ölümden korkar ve ondan kaçar. Halbuki ölüm,onu her türlü fitneden kurtarır.»«Ölüm, mü’ıuinin rahatı, sevinci, ganimeti ve mutlu bayramıdır, mü’minin Allah’a kavuşmasıdır.»«Dünya mü’ntinin zindanıdır, ölüm o zindamn açılması vemü’minin de ondan çıkmasıdır.»«Mü’minin umduğu en hayırlı ve sevgili matlûbu ölümdür.»«Şüphesiz ölüm, bütün mü’minler için hayırlıdır. Çünkü Cenabı Hak, Al-i İmran sûresi, âyet 198’de : «Allah katındaki sonsuznimetler, iyi kullar için daha hayırlıdır.» buyuruyor,»«Mü’min iyi de olsa, facir de olsa ölüm onun için hayırlıdır.»«İnsanlar nazarında en sevgili şeyler sıhhat ve hayattır. Banaen sevimli olan şey ise fakirlik, hastalık ve ölümdür.»«Kendi ölümüme sevinirim, dostumun ölümüne de sevinirim.»«Kaybolan dostumdan bana gelen en iyi haber ölüm haberi*dir. Kendi nefsim için arzuladığım ölüm hediyesini bütün dostla*nma da isterim. Çünkü bizim vatanımız surûr evi iken bu gururevinde kalmaktan bıktım.»«ölümü kendi nefsim için de, dostum için de istedim.
Çünkü
İlâhi kavuşmanın ölümle kazanılacağım bildim.»«Allah’a kavuşmak isteyen mü’min, ölümü sever.»«ölüm ile seven sevgilisini bulur ve ölümle dünya düşünce*terinden kurtulur.»Yine Peygamberimiz buyuruyor ki:«Mü’minin ölümü halktan uzaklaşmak ve ebedî olarak Hakk’akavuşmaktır.»
248
MARİFETNÂME
«ölümün yokluğu olduğunu sanmayın, ölüm bedenden ayni*
inak
ve bâki kalmaktır.»«ölüm (ruhun) bedenden ayrılması, bir halden diğer halegeçmesi (yani) bir evden diğerine taşınmasıdır.»«Nefisler, bedenler için yaratılmış ve mü’minin nefsi Allahkatında mezrûk olmuştur (ıızıklanmıştır).»Peygamberimiz buyuruyor ki:«Nefse ait dört ev vardır:1 — Ana rahmi, hepsinden dardır.
2
— Dünya âlemi.3 — Berzâh âlemi (kabir hali).4 — Ahiret âlemidir ki, bunlann hepsinin başka başka hüküm ve şanı vardır.»Peygamberimiz buyuruyor ki:«Yaşayan insanın ölümü istemesi, ana rahmindeki çocuğunhaline benzer. Çocuk nasıl ana rahminden dünyaya gelmek istemediği gibi, yaşayan mü’min de ah vah ederek ölmeyi istemez. Çocuk, anne sütüne alışıp tekrar eski yerine nasıl dönmeyi istemezse,mü’min de ölüm ile Allah’a kavuşunca dünyaya dönmek istemez.Doğan çocuk önceden kaldığı daracık ana rahmini nasıl unutursa,insan da aynı şekilde dünyayı unutur, gider.»Peygamberimiz buyuruyor ki:«Mü’minin ruhu, bedeninden hamurdaki bir kılın çıkması gibi çıkar.»«Azrail, mü’minlerin ruhlarım şefkatle ve merhametle alır.O ölüm meleği olup, güvenilir, merhametli ve (mü’minlere karşı)güzeldir.»«(Mü’minin ruhu) ölüm anında Azrail’in güzelliği Ue meşgulolduğundan, can çekişmenin şiddetli acısını duymaz.»Mısır kadınlarının Hz. Yusuf’un güzelliğiyle meşgul olurkeneUerini kestikleri ve parçaladıkları ve bunu yaptıklarının farkında olmadıkları Kur’ân’ı Kerim’in âyetleri tarafından bildiriliyor.Peygamberimiz buyuruyor ki:«ölüm anında mü’min kuluna Rabbi yardım eder. (Böylecemü’min) dünya âleminden ve âhiret korkusundan emin olur.»«Cenabı Hak. mü’min kulunun ruhunu kabzetti&i zaman, ruhu onunla tatmin olur. (Artık ruh) bedenin ağırlığından kurtulurve rahata erer.»«Beden, ruh kuşunun kafesidir, öyle ise ruh, bedende mahpus
240
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
kalmıştır. Ölüm onun İçin bir fetih (ve mahpustan kurtulmak)tir.»«Ölülerin ruhlar ıberzâh ağaçlarında (ruhlar âleminde) birerkuş gibidirler. Onlar birbirini bilir, tanır ve sevinirler.»• Peygamberimiz buyuruyor ki:«Kalbi kara müşrikin ölümden korkmasının hali karanlıkta*ki kuşun kafesi kırmasına benzer. Kalbi nurlu olan mü’mininölüme olan arzusu, ağaçlar altında kafese kapatılan bir kuşun, kafesten uçup dallardaki arkadaşlarının yanına gitmesine benzer.»«Ölüm anında alnın terlemesi, göz yeşermesi, burun deliklerinin genişlemesi, kulun saadetinin alâmetleriııdendir.»«Eğer bir kişi, öliinı anında boğuk boğuk nefes alıyorsa, dudaktan kararır ve rengi kül rengine benzer, gri bir renge dönerse(moranrsa) bu, onun şekavette kaldığının alâmetidir.»Peygamberimiz buyuruyor ki:«Ölü, kendisini kimin yıkadığım ve kimin kefenlediğini bilir.Namazını kimler kıldı? Arkasından kimler gitti? Mezara kimlerindirdi? Telkini kimler verdi? Ölü bütün bunlan bilir.»Peygamberimiz buyuruyor ki:«Ölülerin iyi ya da kötü hallerini görmek, ruhlann hallerinekeşf ile ermektir (bilinmiyen sıılanna ermektir). Bu keşf, ya müjde için, ya da ikaz (tenbilı) için olur. Bu keşfe mü’minler riiyala-nnda mukarreb kullar ise uyanık halde ererler.»Peygamberimiz buyuruyor ki:«Şefkatli bir annenin kaybolan yavrusunu bulduğu zamanşefkatle ona sanldığı gibi, kabir de mü’minin bedenine öylece sa-nlır. Mü’minin ruhuna cennetten bir pencere açıldığı gibi, ruhuna da rahmet yağmurlan saçılır.»«Mü’minlerin ruhları âlem-i berzâhta yeşil kuşlar gibi bölükbölük uçar, haftada bir defa da dünya âlemine gelir giderler.«Ahirette ruhlar, en üstün ahlâklan ne ise o ahlâk üzere haş-rolunur.»MANZUMECan beden darlığında idi, habs çûn hüma,Kesretti lutf ile kafesin pençe-i kaza
-----
Sıdk ve safâ kanadın açıp uçtu şevk ileGönül âleminde buldu güzel aşktan nevâ.
250
MARİFETNÂME
Gafil kafesten başka mekân bilmez idi kim• Tenden ayrılığa matem edip, derdi hasretâ.Arif ki bildi canın gülşeni vüs’atın revân Tenden kurtuluşa şükreden ol mevte merhâbâ.Kuştur o cân-ı pâk kafestir bu toprak bedenBayağı kafeste kalmaz o, yüksek kuş câ.Değilse kanadı bağlı, niçin açmaz ol cenahYüz parça etmez kafesin tutmaz ol hevâ.Seyretsen hemen gönülde cilvegâhımHakkı, kırmak sana kolay olur kafesi.KISIM: 2ÖLÜMÜN HAKİKATİEy Aziz! Hikmet ehli diyorlar ki:İnsanın ölümünden evvelki halleri, dünya hayatı olup bu çabucak geçer gider. Öldükten sonraki halleri ise ,âhiret olup hâkidir ve bitmez. Dünyaya gelmek, ebedî saadet ve devlete kavuşmağayesiyledir. Bu devlet ve saadete ermek, ancak kalb gözünün açıkolmasıyle mümkün olur. Kalb gözü ise bu âleme ibret nazarıylabakıp Yaratıcmın âlemdeki sanat ve hikmetini herşeyde düşünmek ve teşekkür etmekle olur. İbret nazan sanat ve hikmetin görülmesi ve bilinmesi iç ve dış duygularla olup, on duyu âlemin yaratıcısının bilinmesi ve tanınması ile olur.On hissin yeri insan vücududur. Allah’ın insan bedenini 4 ayrı tabiattan yaratmış olmasının sebebi de budur. İnsanlar içindeki bedenin, geçici ruhun ise kalıcı olduğunu sezebilen idrak sahibimü’minler, bu fâni dünyadan kaçar ve sonsuz bir hayat olan âfci->ret için gerekli hazırlığı yapar.Bedenin ruha ağırlık veren pisliğinden kurtulur ve Allah ileünsiyet eder ve bundan duyduğu huzur ve saadeti benliğinde du yar. Çünkü bedenin bütün hali ve şanı ile hayvanî ruhun bütünkuvvet ve duyuları tamamen yokolur. Ancak gönül adı da verilenİnsanî nefs, yani ruh baki kalır ki bu asla yokolmaz. Sonsuza dekkalıcıdır. O Cenab-ı Hakk’m tecelligâhı ve marifetin mekânıdır. İşte bu ruhun bedenden ayrılması ve hürriyetine kavuşmasıhaline ölüm adı verilmiştir.Demek oluyor ki, eğer insamn hayvani ruhu kalbe galip gelirde ona hâkim olursa, böyle bir ruha ve nefse sahib olan kimse ö-lümden çok korkar kaçar ve kurtulmak için her çareye başvurur.Zira, hayvanî ruhun hususiyeti bu mülk âleminden olmaktır
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.
ki, zaten o da bu âlemi sever ve onu arar. Nefsine tâbi olan kimsenin dünya hayatım sevmesi normaldir. Malım mülkünü ve
çocuk
larım düşünür ve onlara herhangi bir belâ ve musibetin isabet etmesinden korkar.Allahü Zülcelâlin yardımiyle şayet İnsanî ruh, hayvanî ruhagalip gelir de onu mağlup ederse, o kimse ruhen kemâle erer, sonsuz olan âhiret hayatım ve ölümü sever ve onu arar. Çünkü insanruhu ,melekût âlemindedir, bunun için de esas vatanını aramakve bulmak arzusundadır. Bu haliyle cihanın sonsuz devlet,saadet de selâmetine erer. Bu dünyadan küser, yüz çevirir ve ondan düşmandan kaçar gibi kaçar. Ölümü ister, çünkü onun sayesinde âhiret hayatına ve onun nimetlerine kavuşmak ister.Kendisini âhirete yaklaştıracak olan ölüm, onun yakınlaniçinde en sevgilisi olur.Hz. Ali diyor ki:«Uzun ömür, ruhlara azab, ölüm ise rahat ve ferahlık olur.»Adamın biri, ariflerden birine dedi ki: — Rüyamda senin bir yıl kadarlık bir ömrün kaldığını gördüm.Arif bunun üzerine çok üzüldü. Onun bu halini gören diğeri: — Üstadım, sen zaten dünyaya itibar etmiyen bir kimsesin,niçin üzülüyor, niçin ağlıyorsun?Arif dedi ki: — Oğlum, ben her gece ölümü isteyerek ve ona niyet ederekuyuyorum. Korkarım senin rüyan doğru çıkar da bu ruhuma ağırlık veren bedeni bir sene daha taşımak zorunda kalınm. Ağlayışım bundandır. Zira, sevgilinin cihanında gül bahçesi varken beden cihanının külhanı hiç çekilir mi?MANZUMEEy bülbül-i can kalma, habs-i kafes-i tendeFâni olam alma bâki ararsan sende.Ey bülbül-i elhâni (hoş sesli bülbül), koydun ve gülistanıKaldın unutup am, âvâre bu külhan de.Ol gülşeni unuttun külhanda mekân tuttun.Çok toş ve tütün yuttun, çık zevk et ol gülşende.Bu ten kafesin kesirt (kır), bu mezbeleden uç gitOl gülşen-i aşka yet, mest ol tene ten tende.Mürgân-ı hem âvâzın, çün anladılar razın (sır)Çıkmışlar oturmuşlar, gülşende neşîmende.
252