TÜRKİYE’DE TARİKATLAR TARIH VE KÜLTÜR
CEMAATLER:
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye Prof. Dr. Veysel BOZKURT Özet Bu tebliğin amacı, cemaat kavramını, cemaat konusundaki kuramsal yaklaşımları ve bunlardan hareketle kısaca Türkiye’deki dini temelli cemaatleri analiz etmektir. Cemaat, başından itibaren sosyolojik analizlerin kalbinde yer alan, geniş bir alanı kapsayan müphem bir kavramdır. Her ne kadar 19. yüzyılda sosyolojinin kurucu babaları, modern toplumların yükselişine paralel olarak cemaat ilişkilerinin gerileyeceğini iddia etseler de, zamana göre değişen formlarıyla cemaatler sıcak bir konu olmaya devam etmektedir. İnsanların ait olma ve güvenlik ihtiyaçları devam ettiği müddetçe, cemaatler gelecekte de varlığını sürdüreceklerdir. Giriş Cemaat nedir? Toplum kuramcıları cemaatler hakkında ne söylüyorlar? İnsanlar neden cemaatlere katılırlar? Cemaat sığınılacak bir sıcak yuva mı yoksa özgürlüğümüzü kısıtlayan altın kafes mi? Cemaatler, toplumu bütünleştirir mi, yoksa böler, parçalar ötekileştirir mi? Cemaat bir kardeşlik duygusu mudur, yoksa bir kardeş katli midir? Bu tebliğde, cevabını arayacağımız sorulardan bazıları bunlar. Cemaat, sosyolojinin temel kavramlarından birisidir. Nisbet’in ifadesiyle sosyolojinin “kurucu düşünceleri” arasında yer alır. Sosyolojinin bilim hüviyetini kazandığı dönem, aynı zamanda tarım toplumlarından endüstriyel toplumlara doğru büyük dönüşümlerin yaşandığı ve geçmişin cemaate dayanan toplumsal ilişkilerinin çözüldüğü yıllardır. Özellikle Aydınlanma geleneğinden gelen sosyal filozoflar, toplumsal yaşamdan bir daha geri dönmemek üzere geri çekildiğini düşündükleri cemaat ilişkilerinin hâkim olduğu geleneksel toplumun külleri üzerinde akla, bilime ve bireye dayan modern bir toplum inşa etmek
Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 istemişlerdir. Ayak bağı olarak gördükleri geleneğe güven zayıflarken, geleceğe yönelik iyimserlik büyük ölçüde artmıştır. Safları diğerleri kadar kalabalık olmasa da, modern/endüstriyel dönüşümün getirdiklerine itiraz edenler de çıkmıştır.
"Modem toplum komşuyu tanımaz" diyerek moderniteye reaksiyon gösteren ve cemaati savunan muhafazakâr düşünürlerin başında Burke gelmektedir. Cemaate sahip çıkan muhafazakârların görüşlerini anlamak bakımından bir muhafazakâr düşünürden Nisbet’in (2013) aktardığı şu söz son derece çarpıcıdır: "Arkadaşlık, cennettir; arkadaşsızlık cehennem. Dostluk, hayattır; dostsuzluk ölüm”. Gündelik dildeki kullanımından farklı olarak sosyolojik açıdan cemaat kavramı, aileden millete kadar geniş bir alanı kapsar. 1950’li yıllarda bir yazar ( Hillery, 1955), cemaatin 94 farklı tanımını tespit ediyor. Sonrasında da değişen koşullara göre cemaatleri tanımlama çalışmaları sürmüştür. Cemaat son derece muğlâk ve ne tarafa çeksen oraya giden esnek bir kavramdır.
Ülkemizde cemaat denildiğinde ilk akla gelen dini cemaatlerdir. Sosyal bilimcilerin kullandığı cemaat kavramı kapsam itibarıyla dini cemaatlerin ötesine geçmektedir. Bu yazıda öncelikle cemaat kavramı açıklanmaya çalışılacaktır. Sonrasında ise konuya ilişkin kuramsal iddialardan hareketle kısa Türkiye’de dini cemaatler analiz edilecektir. Cemaat Kavramı Cemaat, Arapça kökenli bir kavram. Toplanmak, bir araya gelmek anlamına gelen cem mastarından geliyor. Şemseddin Sami, Kāmûs-ı Türkî’de cemâ‘at’ı bir yere toplanmış olan insanlar, gürûh, takım, bölük, bir imama uyup namaz kılan müslümanlar heyeti veya bir mezhebe tâbî ve bir heyet teşkil eden ahâlî şeklinde tanımlıyor. Benzer şekilde Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Lügati (2013) cemaati, insan topluluğu, imamın arkasında namaz kılanlar, İslam Ansiklopedisi (1990) ise, Müslümanların din kardeşliği esasına dayalı olarak gerçekleştirdikleri birlik ve beraberlik olarak tanımlıyor. TDK Sözlüğü ise, “Bir imama uyup namaz kılan kişiler”, “İnsan kalabalığı, topluluk” ve “Bir dinden veya bir soydan olanların topluluğu” şeklinde ifade ediyor. Dilde sadeleştirme çalışmalarının sonrasında cemaat sözcüğünün karşılığı, topluluk, cemiyet sözcüğünün karşılığı ise, toplum türetilmiştir. Cemiyetin karşılığı olan toplum sözcüğü fazla bir itiraz görmeden kabul edilmiştir, ancak cemaatin karşılığı olarak türetilen topluluk
Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 sözcüğü hiçbir zaman bir dayanışma ve ait olma duygusu olan cemaatin sıcaklığını vermediği için tutmamıştır. Raymond Williams, cemaatin karşılığı olan community sözcüğünün kökeninin 14. yüzyılda İngilizce’de görüldüğünü iddia etmektedir. Cemaatin İngilizce karşılığı Community, Latice communis’den (commun-ortak) gelmektedir. İngilizcenin en kapsamlı sözlüklerinden olan Miriam-Webster cemaati, birleşmiş insanlar topluluğu, belirli bir bölgede yaşayan ortak çıkarları olan nüfus, benzer özelliklere veya çıkarlara sahip birlikte yaşayan bir grup insan; ortak bir tarihe veya ortak sosyal, ekonomik ve politik çıkarlara sahip kişi veya uluslardan oluşan bir birlik şeklinde tanımlamaktadır. 16. yüzyılda cemaat kavramı ortak kimlik ve nitelikler duygusu anlamında da kullanılmaya başlanmıştır. 19. yüzyıldan sonra ise, Alman sosyolog Tönnies’in Gemeinschaft ve Gesellschaft çalışmasının etkisi ile society (toplum) sözcüğünün karşıtı olarak kullanılmıştır. Raymond Williams’a göre, cemaatin hep sıcak ve pozitif çağrışımı olmuştur.
Hilmi Ziya Ülken cemaat sözcüğünün farklı anlamlarda kullanıldığına vurgu yapıyor.
Ülken’e göre cemaatin en çok kullanılan anlamı, belirli bir bölgede ortak bir kültürü paylaşan, aralarında akrabalık ve manevi dayanışma gibi sıkı bağlar bulunan bir zümredir. En geniş anlamda kullandığımızda köyler, kasabalar ve milletler de bir tür cemaat kapsamı içine alınabilir. Nitekim Benedict Anderson (2009) milletleri “Hayali Cemaatler” olarak tanımlamaktadır. Le Play insanların organik dayanışma ve değişmez doğa şartları altında yaşadıklarında daha cemaatçi özellikler geliştireceğini, buna karşılık serbest ferdi girişim ve dışarı ile ilişki halinde geliştiklerinde ise ‘özelleşmeci’ (partikülarsit) olduklarını ifade ediyor (Ülken, 1969).
Marshall (1999) ise cemaat kavramını, üyelerinin ortaklaşa paylaştıkları (genelde kimlik duygusuna dayanan), özel olarak inşa edilen toplumsal ilişkiler bütünü olarak tanımlamaktadır. Cemaat, bir dayanışma ilişkisidir. Cemaat teorisinin kurucusu Tönnies klasik çalışmasında görülebileceği şekilde, 19. yüzyılda cemaatin yok olmasından duyulan kaygının neticesinde, adeta sosyolojinin kalbine yerleşmiş bir kavramdır. Gemeinschaft ve Gesellschaft Sosyolojide Tönnies’in Gemeinschaft kavramının karşılığı olan cemaat aynı zamanda mahallenin (komşuluğun) eş anlamlısı olarak kullanılır. Kendisi de kırsal kökenli bir sosyolog olan Tönnies, cemaati kaybolmakta olan pre-endüstriyel toplumların sosyal ilişkilerinin bir Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 sözcüğü hiçbir zaman bir dayanışma ve ait olma duygusu olan cemaatin sıcaklığını vermediği için tutmamıştır. Raymond Williams, cemaatin karşılığı olan community sözcüğünün kökeninin 14. yüzyılda İngilizce’de görüldüğünü iddia etmektedir. Cemaatin İngilizce karşılığı Community, Latice communis’den (commun-ortak) gelmektedir. İngilizcenin en kapsamlı sözlüklerinden olan Miriam-Webster cemaati, birleşmiş insanlar topluluğu, belirli bir bölgede yaşayan ortak çıkarları olan nüfus, benzer özelliklere veya çıkarlara sahip birlikte yaşayan bir grup insan; ortak bir tarihe veya ortak sosyal, ekonomik ve politik çıkarlara sahip kişi veya uluslardan oluşan bir birlik şeklinde tanımlamaktadır. 16. yüzyılda cemaat kavramı ortak kimlik ve nitelikler duygusu anlamında da kullanılmaya başlanmıştır. 19. yüzyıldan sonra ise, Alman sosyolog Tönnies’in Gemeinschaft ve Gesellschaft çalışmasının etkisi ile society (toplum) sözcüğünün karşıtı olarak kullanılmıştır. Raymond Williams’a göre, cemaatin hep sıcak ve pozitif çağrışımı olmuştur.
Hilmi Ziya Ülken cemaat sözcüğünün farklı anlamlarda kullanıldığına vurgu yapıyor.
Ülken’e göre cemaatin en çok kullanılan anlamı, belirli bir bölgede ortak bir kültürü paylaşan, aralarında akrabalık ve manevi dayanışma gibi sıkı bağlar bulunan bir zümredir. En geniş anlamda kullandığımızda köyler, kasabalar ve milletler de bir tür cemaat kapsamı içine alınabilir. Nitekim Benedict Anderson (2009) milletleri “Hayali Cemaatler” olarak tanımlamaktadır. Le Play insanların organik dayanışma ve değişmez doğa şartları altında yaşadıklarında daha cemaatçi özellikler geliştireceğini, buna karşılık serbest ferdi girişim ve dışarı ile ilişki halinde geliştiklerinde ise ‘özelleşmeci’ (partikülarsit) olduklarını ifade ediyor (Ülken, 1969).
Marshall (1999) ise cemaat kavramını, üyelerinin ortaklaşa paylaştıkları (genelde kimlik duygusuna dayanan), özel olarak inşa edilen toplumsal ilişkiler bütünü olarak tanımlamaktadır. Cemaat, bir dayanışma ilişkisidir. Cemaat teorisinin kurucusu Tönnies klasik çalışmasında görülebileceği şekilde, 19. yüzyılda cemaatin yok olmasından duyulan kaygının neticesinde, adeta sosyolojinin kalbine yerleşmiş bir kavramdır. Gemeinschaft ve Gesellschaft Sosyolojide Tönnies’in Gemeinschaft kavramının karşılığı olan cemaat aynı zamanda mahallenin (komşuluğun) eş anlamlısı olarak kullanılır. Kendisi de kırsal kökenli bir sosyolog olan Tönnies, cemaati kaybolmakta olan pre-endüstriyel toplumların sosyal ilişkilerinin bir Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 ideal tipi olarak kurgulamıştır. Tönnies’e göre pre-endüstriyel kırsal toplumların cemaat ilişkileri uzun yıllardır aynı kaderi paylaşan ve benzer özelliklere sahip insanların ilişkilerini anlatıyordu. Görece küçük nüfusa sahip cemaat yapıları içinde insanlar, binlerce yıldır süregelen yazılı olmayan geleneklere dayanıyordu. İlişkiler çok taraflı, samimi ve mensupları arasında güçlü bir dayanışma vardır. Statüler doğuştan kazanılmıştır. Herkes herkesi tanır ve cemaat mensupları büyük ölçüde benzer değerleri ve ortak bir hayatı paylaşırlar. Kendi kendine yetme, akrabalık bağları ve kolektif aidiyet/kimlik duygusu güçlüdür. Toplumsal sapma hoşgörü ile karşılanmaz. Dolayısıyla Güçlü bir sosyal kontrol söz konusudur; kent yaşamında görülen bireysellik ve mahremiyet anlayışı yok denecek kadar azdır. Süreklilik cemaatle ilişkilerinin önemli karakteristiklerinden birisidir. Pre-endüstriyel toplumlarda cemaat ilişkileri içinde yaşayan insanların hayatları büyük dedelerinin hayatlarından çok da farklı değildir.
Tönnies’e göre, insanların karşılıklı birbirine bağlı oldukları cemaatlerde, herkes yerini bilir, toplumsal/coğrafi hareketlilik sınırlıdır, insanların yaşam tarzları benzerdir, örgüt dinin egemenliğinde toplumsal kontrol aile ve dini kurumlar tarafından desteklenir, toplumsal değerler ve normlar belirsizliğe yer bırakmayacak kadar nettir. Görece küçük olan cemaatlerde, herkes herkesi tanır ve akrabalık ilişkileri hâkimdir. Hareketlilik az olduğu için, kendi kabilesi dışında yaşayanların oranı yok denilecek kadar azdır. Cemaat mensupları arasındaki ilişkiler ise, daha doğal ve duygusaldır (Yelken, 1999; Slattery, 2011; Delanty, 2015). Oysa demografik yapısını kentlerin oluşturduğu endüstri toplumlarında Tönnies’e göre cemaat (gemeinschaft) ilişkileri çözülmeye, onun yerini gessellschaft (toplum/cemiyet) ilişkileri almaya başlar. Bir diğer ifade ile dayanışma, cemaat ruhu ve samimi ilişkiler geriler; yapay ve geçici ilişkiler öne geçer. Toplumsal işbölümü, gayrı şahsi ilişkiler, rekabet, çıkarcılık ve rasyonel irade güç kazanır. Endüstri toplumunda duygusal yakınlık minimize edilir. Toplum Durkheim’in de vurguladığı şekilde faklılaşır. Geleneksel toplumlar benzerlikler etrafında, modern/endüstriyel topumlar ise, farklılıklardan kaynaklanan dayanışma etrafında bir araya gelirler. Kişisel çıkar öncelik kazanır. Doğuştan kazanılan statülerin yerine, elde edilen statüler önemli hale gelir. Birlik/dayanışma ruhu zayıflar. Yazılı sözleşmeler, ticaret, bireysellik ve farklılıklar öne geçer. Aile işlerinin yerini modern şirketler alır. Tönnies (2010) doğal iradenin baskın olduğu her türlü birliği cemaat (Gemeinschaft), rasyonel irade tarafından yönlendirilenleri ise, toplum (Gesellschaft) olarak adlandırmaktadır.
Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 Ancak bu ikili yapının bir ideal/püre tip olduğunu da baştan kabul etmiştir. Hayattaki karşılığı büyük ölçüde bu ikisinin karşımı olacaktır. “Kırın sessizliğiyle kentin 'keşmekeş'i”nin yer aldı endüstri toplumlarında, cemaatin gerilemesinin, sapkınlık, suç ve intihar oranları üzerindeki etkilerini incelemiştir. Suçun türünün kırda ve kette farklılaşmasını analiz eder. Kundakçılar ve haydutlar kırın suçluları arasında yer alırken, dolandırıcılar, hızsızlar, soyguncular vb. kent suçluları arasında yer almaktadır. Tönnies’in çalışmaları geçmişte, Weber, Durkheim ve Simmel gibi sosyologların çalışmalarını etkilemiştir. Günümüz de cemaat araştırmaları halen Tönnies’e dayanılarak sürdürülmektedir (Slattery, 2011). Cooley, her normal insanın, topluluğa doğal bir yakınlık eğilimi içerisinde olduğunu belirtir. Ona göre, toplulukların oluşmasını engelleyen en önemli faktör, ölçek sorunundan ziyade, örgütlenmedir. Geleneksel/coğrafi cemaatin özü, "mekan" ve "cemaat duygusu"dur. O, daima bir toprak parçasını kaplar. Cemaatin üyeleri yeryüzünde belirli bir yeri birlikte işgal ederler.
Cemaatlerin çoğu yerleşikliğin ve güçlü bir dayanışma bağı oluşturan mekanlarının koşullarından oluşurlar. İletişim kolaylıklarının yayılması ile modern dünyada bu bağ nispeten zayıflamıştır. İletişimin yaygınlaşması mekânın önemini tümüyle ortadan kaldırmaksızın, cemaatin boyutlarını genişletmiştir. Ortak bir yaşam alanı olan cemaat; ortak hayat tarzından "haberdarlık" ile birlikte bulunur (MacIver ve Page , 1969). Bir diğer ifadeyle, belirli çıkarların ve değerlerin paylaşımı, insanların birbirine özen göstermesi, ortak moral değerlerin mevcudiyeti, işbirliği, iletişim, süreklilik, istikrar, birbirine bağlılık, karşılıklı sorumluluk, cemaatin en önemli unsurları arasındadır. Cemaatin temelinde "yetersizlik ilkesi"nin yaratmış olduğu, bir birliktelik söz konusudur. Başarılı cemaatler, bireysel farkları azaltarak, itaati, sadakati ve sevgi bağını teşvik eden topluluklardır.
Bağları muhafaza etmek için bazı risklere ortak göğüs gerilirken, kolektif yararlar da, birlikte paylaşılır (Blanchot, 1997). Durkheim’ın mekanik ve organik dayanışma tezi bazı bakımlardan Tönnies’in cemaat ve cemiyet ayrımı ile paralellik gösterir (Coser, 2013). Durkheim (2013) “Toplumu bir arada ne tutar sorusunu ortaya atıyor”, bunun cevabını da dayanışma kavramında buluyordu. Tönnies gibi Durkheim da ikili bir sınıflamaya giderek, dayanışmayı mekanik ve organik dayanışma şeklinde ikiye ayırıyordu. Mekanik dayanışma, bazı bakımlardan Tönnies’in cemaat, organik dayanışma da cemiyet kavramı ile benzerlikler taşımaktaydı. Ancak Tönnies’in dayanışmanı sadece geçmişin geleneksel/tarım toplumlarında olacağı tezini net bir biçimde reddediyordu. Durkeim’a göre dayanışma bütün tarım toplumları gibi endüstri toplumlarında da mevcuttu; Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 sadece cemaat ilişkilerinin hâkim olduğu tarım toplumlarında dayanışma benzerliklerden kaynaklanırken, endüstri toplumlarında farklılıklardan (iş bölümünden) kaynaklanıyordu. Cemaatsel ve Cemiyetsel İlişkiler Max Weber, Tönnies ile aynı dönemde yaşamıştır. Yakın ilişkileri vardır. Cemaatler konusunda görüşlerini geliştirirken Tönnies’den belli ölçüde etkilendiği görülmektedir. Ama bazı bakımlardan da aralarında farklar vardır. Weber (2012) başyapıtı Ekonomi ve Toplum’da “cemaatsel” ilişkiyi (Vergemeinschaftung) , duygusal ve geleneksel davranış biçiminden etkilenen bir aidiyet olarak tanımlamaktadır. Buna karşılık, toplumsal ilişki rasyonel iradeye ve uzlaşmaya dayanıyorsa, "cemiyetsel" ilişkiyi (Vergesellschaftung) olarak adlandırmaktadır. “Duyuşsal, duygusal ya da geleneksel temeller”, cemaatsel ilişkilerin ayırt edici karakteristikleri arasındadır. Aile, dini cemaatler, kişisel bağlılıklar, ulusal aidiyetler buna örnek verilebilir.
Burada rasyonel hesap kitap düşüncesinden farklı olarak bir duygusallık söz konusudur. Ancak cemaatsel ilişkilerin çıkar ilişkisinden uzak olduğu da doğru değildir. Örneğin bir dini cemaate katılan birey, duygusal yakınlık kadar ekonomik motivasyon unsurlarından da etkilenebilir. Weber’in cemaatsel ilişki kavramı kedisinin de ifade ettiği şekilde oldukça genel ve heterojen öğeleri de kapsayıcıdır. Weber (2014), ortak özelliklerin ya da davranış biçimlerinin, tek başına cemaat ilişkisi yaratmada yeterli olmadığını iddia eder. O’na göre cemaat ilişkisinin oluşabilmesi için ortak duygusal bir temelde davranışlarını birbirine yönlendirmeleri gerekir. Bir diğer ifade ile cemaatin oluşabilmesi için “bir ortaklaşa üyelik duygusu” ya da aidiyet duygusu gerekir.
Cemaatsel ilişkiler, “sevgisel, duygusal ya da geleneksel temeller üzerinde” inşa edilir.
Dini cemaatler, büyük ölçüde karizmatik liderler tarafından yönlendirilirler. Weber karizma kavramını, istisnai yetenekler ve doğaüstü (ilahi) özelliklere sahip olduğuna inanılan kişilere atfedilen özellikler olarak tanımlar.
Bu özelliklere sıradan insanların sahip olmaları mümkün değildir. Karizmatik liderlerin görülmezi görme, bilinmezi bilme gibi sihirli güçleri olduğuna inanılır. Burada önemli olan, karizmatik liderlerin atfedilen özelliklere sahip olmasından çok, takipçilerinin (müritlerinin) onları nasıl gördüğüdür. Weber’in karizma kavramını en iyi özetleyen ifadelerden birisi bizim kültürümüzdeki “Şeyh uçmaz, mürit uçurur” sözüdür. Burada esas olan cemaat liderinin doğaüstü güçlere sahip olmasından ziyade takipçilerinin, liderin sahip olduğuna inandığı özelliklere atfettiği Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 anlamlardır. “Şeyleri gerçek olarak tanımladığınızda sonuçları gerçek olur” diyen Thomas teoreminde (Bozkurt, 2018) olduğu gibi, sıradan insanlara doğaüstü güçler atfettiğinizde, sonuçlar da olağanüstü olabilir. Weber, müritlerin bazen takdir görme, bazen umutsuzluk, bazen de tam aksi istikamette umuttan kaynaklanan bir saik ile karizmatik liderlerin peşinden gittiklerini söyler. Mürit lidere mutlak bir güvenle bağlıdır. Çünkü doğaüstü özelliklere sahip lider, adeta her müridin 24 saatini görür, aklından geçenleri bilir. Ancak lider uzun bir süre başarılarını kanıtlayamaz, Tanrı’nın ona bahşettiği doğaüstü güçleri geri aldığı düşünülürse ya da çok daha önemlisi lider müritlerine artık fayda sağlayamaz hale gelirse, müritler üzerindeki otoritesini kaybeder.
Weber (2014), karizmatik otoritenin doğası gereği, diğer otorite türleri gibi, rasyonel-hukuki otoriteye de kesin olarak karşı olduğunu yazar. Karizmatik otoritenin, “tüm kurallara yabancı olma anlamında irrasyonel” ve rasyonel-hukuki otoritenin anti-tezi olduğunu iddia eder. O’na göre, karizmatik otorite, geçmişi reddeder ve özel olarak devrimci bir güçtür. Karizmatik liderin yegâne meşruiyet kaynağı, takipçilerinin (müritlerinin) mutlak sadakatlerinden aldığı kendi karizmasıdır. Öte yandan istisnalar dışında karizmatik lider, kazanç elde etmekten özveride bulunmaz. Weber, birçok karizmatik liderin maddi güç araçlarına ihtiyaç duyduğunu ve saygınlığını güçlendirmek için otoritesinin parlak bir teşhirine eğilim gösterdiğini ifade eder. Güvensiz Bir Dünyada Güvenlik Arayışı Bauman’a (2016) göre cemaat güvenli olmayan bir dünyada sıcak yuva (güvenlik) arayışıdır. Adeta bir yitik cennettir.
“ Şiddetli yağmurda altına sığındığımız bir saçak, dondurucu soğukta içinden çıkmak istemediğimiz şömineli bir oda gibidir”. Dışarıdaki rekabete ve tehlikelere karşı bizi korur. Cemaat içinde kimse bize üstünlük taslamaz. Zor zamanlarda bizi seven ve bize destek olmaya hazır kardeşlerimiz vardır. Orada kendimizi evimizde yani güvende hissederiz. Bir diğer ifade ile cemaat, kolayca ulaşılmayacak, eksiğini duyduğumuz ve özlediğimiz her şeydir. Raymond Williams’a dayanarak cemaatin Bauman, daima var olduğunu ve gelecekte de var olacağını iddia eder. Ancak madalyonun pozitif yüzünün aksine, öteki yüzü oldukça serttir. Cemaat üyelerinden bireysel iradelerini bastırmalarını (Nisbet, 2013) yani koşulsuz itaat ister. Sunduğu güvenliğin karşılığında üyelerinin özgürlüklerinden vazgeçmelerini bekler. Dış dünya ile (yabancılarla) ilişkilerini kısıtlar. Bauman, cemaatin hayallerde kaldığı müddetçe zararsız; Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 ancak gerçeğinin ise mensuplarının özgürlüklerini kısıtlayan son derece boğucu bir iklimi olduğuna vurgu yapar. Bir diğer ifade ile cemaat arayışı bir güvenlik arayışıdır. Bedeli “kendin olma hakkı”ndan ve özgürlüğünden vazgeçmektir. Oysa der Bauman, özgürlük olmaksızın güvenlik, kölelilikten farksızdır. Biz hem güvenlik hem de özgürlük olmadan insan olamayız. Öte yandan ikisinin bir arada olmasını sağlayacak elimizde bir ölçüt de mevcut değil. Küresel depremlerin geleneksel toplumsal ilişkileri parçaladığı bir dünyada insanlar değişimin ve belirsizliğin yarattığı kaygılarla baş edebilmek için, kendilerini güvende hissedecekleri sığınaklara (gruplara) her zamankinden daha çok ihtiyaç duymaktadırlar.
Bauman cemaati özlediğimizi, çünkü risk ve belirsizlikler dolu bir dünyada güvende hissetmeyi arzu ettiğimizi iddia etmektedir. Ancak bizi boğmayan, özgürlüğümüzü kısıtlamayan bir cemaatin de ortada olmadığı ya da olmayacağını ima ediyor. Çarpıcı bir üslupla çerçevesini çizdiği Bauman’ın cemaati, Tönnies’in yok oluşuşuna ağıtlar yaktığı cemaatinden oldukça farklıdır. Yıkıcı Gemeinschaft Sennett (2013), cemaatin insanların kim olduklarını dile getirmelerine yardımcı olan bir kolektif kimlik olduğuna vurgu yapar. O’na göre cemaat kimliği en saf biçimiyle “savaş ya da doğal felaket gibi nedenlerle bir grubun yaşamının tehdit edilmesi durumunda oluşur”. Tek başlarına kendilerine yönelmiş tehditlerle baş edemeyeceğini düşünen insanlar, benzer özelliklere sahip insanlar ile birlikte hareket etmek yoluna giderler.
Ortak eylemin oluşturduğu birliktelik, kolektif bir benlik duygusu oluşturur. Ancak bu tip cemaatin inşasında birbirine hasım en az iki gruba ihtiyaç vardır. Sennett’e göre, ortak düşman, cemaat mensupları arasında bir kardeşlik duygusu yaratır. Nitekim Dreyfus davası örneğinden hareketle cemaatlerin yıkıcı taraflarını ortaya koymaya çalışmıştır. Cemaat duygusu, bir anlamda "öteki"ni dışlayarak gerçekleştirilen bağlılıktır. Bireysellik ve farklılıklar büyük ölçüde bu tarz cemaatler içerisinde ortadan kaldırılır. Gerçek veya hayali düşmanlar yaratılır. Ruhsuz kalabalık efsanesinin insanları cemaat arayışına ittiğini ifade eden Sennett, “cemaat yaşamının görünüşte düşmanca bir ortamda bir tür kardeşlik girişimi iken, çoğunlukla kardeş katline dönüştüğüne” vurgu yapar. Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 Türkiye’de Cemaatler Cemaatler konusu, kavramsal çerçevede de ifade edildiği şekilde, sosyoloji literatüründe aileden başlayıp milliyet duygusuna kadar giden geniş bir alanı kapsamaktadır. Bu yazıda öncelikle kuramsal olarak cemaat kavramının arkasındaki sosyolojik dinamikler ortaya konulmaya çalışılmıştır. Türkiye’de cemaatler konusu, tarihten psikolojiye, ilahiyattan sosyolojiye geniş bir alanı kapsamaktadır. Bizim kültürümüzün cemaatçi özelliklerinin baskın olduğu sıkça dile getirilir. Aslında Erikson’dan hareketle Mardin (1992), “cemaate güven”in bütün dinlerin ortak özelliği olduğunu söyler. Müslümanların da cemaate büyük önem atfettiğini vurgulayan Mardin’e (1991) göre İslam medeniyetinde, “kişi onuru, (…) cemaat karşısında davranış meşrulaştırıcısı olarak değerini yitirir”. Bir diğer ifadeyle cemaatin menfaati her zaman bireyin menfaatinin önünde gelir.
Türkiye’de dini cemaatlerin mensuplarını tam sayı olarak tespit etmek mümkün değil. Çünkü cemaat mensubiyeti bir duygu işi ve kayıt sistemi yok. Üstelik de bazı cemaatler gizlenme eğilimi içindeler. Konsensus’un HaberTürk için yaptığı “Türkiye Gündemi Mayıs 2011’ araştırmasına göre Türkiye’de cemaat mensuplarının oranı yüzde 7 civarındadır. Bu konuda yapılan başka araştırmalar da buna yakın sonuçlar vermişlerdir. Aslında Türkiye’de cemaatlerin etkisi sayılarından ziyade organize olmalarından ve aidiyet duygularının gücünden gelmektedir. Çünkü cemaat aidiyeti devreye girdiğinde, aile, meslek, ülke vb. diğer tüm aidiyetler ikinci plana düşebilmektedir. Cemaat liderinin müridi üzerindeki hipnotik etkisi, diğer toplumsal bağların tümünü çözebilmektedir.
Cemaatler genelde siyasette yakından ilgili olmuşlardır. Çok partili dönemde ise, çoğu zaman dini cemaatler oy depoları olarak görülmüşlerdir. Öte yandan birçok cemaatim en büyük özlemi de hep devlette söz sahibi olmak olmuştur. Çünkü Türkiye’de devlette söz sahibi olduğunuzda büyük ölçüde gücü de kontrol edenler arasına girersiniz. Cemaat üyelerinin devlette çalışması, sadece üyelerine istihdam bulmaktan ibaret değildir. Nitekim yakın geçmişte yaşadıklarımız, devlet içinde cemaatlerin belirli bir güce ulaştıktan sonra neler yapabileceğini acı bir şekilde göstermiştir. Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 Biz de bireylerin cemaatlere yönelmelerinin arkasında ki en önemli motivasyon kaynağı, Bauman’ın ifadesiyle “sıcak yuva” yani güvenlik arayışıdır. Nitekim bu konularda yapılan araştırmaların büyük bölümünde, sosyal güvence faktörüne vurgu yapılmıştır (Tatar,1996; Pala,2016; Aksoy, 2016). Osmanlı İmparatorluğu döneminde de cemaatler, büyük ölçüde devletin yapamadığı görevleri üstlenmişlerdir. Özellikle ekonominin kötüleştiği yıllarda cemaatler Mardin’e (1991) göre, yegâne tutanak olmuştur. Nitekim günümüzde de devletin sosyal devlet fonksiyonlarını yerine getirmede zorlandığı alanlarda cemaatler öne geçmektedir. Örneğin öğrencilere burs ve yurt imkânı sağlamak bunların arasındadır.
Nitekim Tönnies’den itibaren cemaatler konusunda çalışan sosyologların vurguladıkları en önemli özelliklerden birisi dayanışma olmuştur. Türkiye’de 1950’lı yıllardan itibaren yaşanan hızlı şehirleşme, insanları köklerinden ve toplumsal bağlarından koparmıştır. Sosyal güvencesizlik içindeki kitleler, hemşerilik bağı ya da cemaat bağı etrafında örgütlenmiş dayanışma ağlarına (cemaatlere) katılarak, sorunlarını çözmek arayışı içinde olmuşlardır. Dayanışma ağları sayesinde, sorunlarını daha kolay çözebilir hale gelmişlerdir. Nitekim “Şehirleşme ve Dini Cemaatleşme” arasındaki ilişkiyi Malatya Örneğinde bir doktora tezi olarak çalışan Tatar’ın (1996) bulgularına göre, “Cemaatler üyelerine hem maddi yardım temin etmekte, hem de onların korunma ihtiyaçlarını gidermektedir”.
Elbette toplumsal handikaplı grupların arasında, iş ve aş bulmak gibi fizyolojik ihtiyaçların bir önceliği vardır. Ancak fizyolojik ihtiyaçlar kadar önemli olan sorunda, şehir hayatı içinde ortaya çıkan yalnızlaşmadır. Cemaatlerin aidiyet duygusunun karşıladığı en önemli ihtiyaçlardan birisi insanın yalnızlık duygusu ile başa çıkmasını sağlamasıdır. Cemaat aidiyeti, düştüğünüzde elinizden tutacak size binlerce kardeş sunmaktadır. Sizi dinleyen ve derdinizle dertlenen yeni kardeşleriniz sayesinde, kendinizi daha güvende hissedebilirsiniz. Bir diğer ifade ile cemaatler, birçok insan için adeta ruhsal tedavi merkezleridir. Nitekim cemaatler üzerine yapılan araştırmalarda katılanların önemli bir bölümü katılma nedenini “manevi boşluk” ya da “manevi ihtiyaç” olarak adlandırmaktadırlar. Bunu Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 cemaatte yardımlaşma, paylaşma, birliktelik duygusu, yalnızlık gibi gerekçeler izlemektedir (Aksoy, 2016; Doğan,2015). Kuramsal çerçevede Weber’in de ifade ettiği şekilde, karizmatik liderlerin istisnai yeteneklere ve doğaüstü (ilahi) özelliklere (keramete) sahip olduğuna inanılır. Dini cemaatlerin liderleri, karizmatik liderliğin en saf şeklidir. En küçük tarikat şeyhinin bile müridi üzerinde etkisi, en güçlü politik liderlerin etkisinden daha fazla olduğu söylenebilir. Çünkü mürit, cemaat liderinin doğaüstü güçlere (keramete) sahip olduğuna inanır. O’na göre, lider, herkesin kalplerinden ne geçtiğini bilir, gelecek onlara malum olur.
Onat’a göre, Türkiye’de cemaatler içinde, hâkim kültür itaat kültürüdür. Lider ya da onun vekili ne derse, yanlış bile olsa uyulması gerekir; onun hikmetinden sual olunamaz. Lider adeta her şeye muktedir, insanüstü bir varlıktır. “Cemaate Katılımı Etkileyen Sosyal Faktörler” konusunda yapılan bir tez çalışmasında (Aksoy, 2016), görüşme yapılan müritlerden bazıları, cemaat liderlerinin kendilerine şefaat edip onları kurtaracağına inandığını ifade etmiştir. Yine cemaat mensupları, liderleri konuşurken, “kalplerinden maddi ve manevi isteklerini geçirdiklerini, liderlerinin hatırına Allah’ın dualarına cevap vereceklerine inandıklarını” söylemişlerdir. Diğer taraftan Sennett’in da ifade ettiği şekilde cemaatler, öteki (düşman) üzerinden inşa edilir. Çünkü gruba yönelik dış düşman, grubu kendi içinde bütünleştirir.
Türkiye’deki dini temelli cemaatler de bunun dışında değildir. Büyük ölçüde cemaat dışındakileri ötekileştirerek kendi iç bağlarını sıkılaştırmaya çalışmaktadırlar. Nitekim Tatar’ın (1996) doktora tez araştırmasının da ortaya koyduğu sonuç bu doğrultudadır. Cemaatler, toplumu bütünleştirmek yerine, mensuplarını olabildiğince diğerlerinden ayrıştırarak, toplumu küçük küçük adacıklara bölmektedir. Kuşkusuz bütün cemaatler, tümüyle birbirinin aynı değildir. Ancak bütün dünyada cemaat oluşturmanın mantığı, bir tarafıyla, “yıkıcı gemeinschaft”a dayanmaktadır.
Bir diğer ifadeyle bir kardeşlik duygusu olan cemaat duygusu, özellikle işin içine iktidar mücadelesi girdiğinde kardeş katline dönebilmektedir. Kısaca ifade etmek gerekirse Türk toplum yapısı hızla değişiyor ve modernleşiyor. Modernlik büyük ölçüde geleneksel bağları çözdü. Artık hepimiz belirli ölçüde moderniz. Gelenekten koptuk. Tek başınayız. Kendimizi her daim evimizde hissedeceğimiz bir çevrede de yaşamıyoruz. Bunun geri dönüşü de yok. Geleneğin çözülmesi, insanımızın Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 hayatın gerçekleri karşısında bir anlamda çırılçıplak kalması, yani koruyucu zırhını kaybetmesi anlamına geliyor. Toplumun özellikle sosyal, ekonomik ya da psikolojik açıdan sıkıntılı insanları için, cemaatler hala belirli bir çekiciliğe sahiptir. Muhtemelen gelecekte de olmaya devam edecekler. Gelecekte bazı cemaatlerden kaynaklanabilecek muhtemel istismarların azaltılması için, sosyal güvencesiz insanlara yönelik devletin koruyucu elinin muhafazası önem taşımaktadır. Hiç bir özsaygısı olan insan, ihtiyaç duymazsa kendi iradesini (aklını) bir başkasına devretmez.
Eğer böyle bir şey varsa, bunu ortaya çıkartan sosyal, ekonomik, psikolojik ya da kültürel faktörlere bakmak gerekir. “Şeyh uçmaz mürit uçurur” sözünü bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Eğer bir takım insanlara insanüstü kerametler atfediliyor ve bazı insanlar da onların peşinden gidiyorsa, insanları bu derece çaresizleştiren şeyin ne olduğunu sorgulamamız gerekir. Ayrıca insan yetiştirme düzenimizin her alanda olduğu gibi bu bağlamda da gözden geçirilmesi gerekiyor. Bizde İslam hep akıl dini olarak ifade edildiği halde, neden üniversite mezunu insanlar, aklını dışarıda bırak diyen kendi akıl sağlığı dahi tartışmalı sözde mehdilerin peşinden giderler? Neden aklımızı kullanmaktan korkarız? Özsaygımızı elimizden alan ve bizi bu kadar güvensiz hale getiren şey nedir?
Elbette her şeyi eğitime bağlamak kısmen doğru olsa da, aşırı basitleştirmedir. Ancak körü körüne inanç yerine, eleştirel düşünceyi ve sorgulamayı öğreten nitelikli bir eğitim, uzun vadede önemli bir enstrüman olabilir. Sonuç ve Değerlendirme Sosyolojinin kurucu düşüncelerinden olan cemaat, bazı sosyal kuramcıların öngörülerinin aksine modern dünyada yok olmamış, zamanın ihtiyaçlarına göre şekil değiştirerek varlığını sürdürmüştür. Kolektivist özellikleri hâkim olan bizim kültürümüzün de baskın bir karakteridir. Toplumsal sorunların ağırlaştığı dönemlerde de insanlar cemaatlere her zamankinden daha fazla yönelmektedirler. İnsanlar, tek başına başa çıkamadığı sorunlarını, kardeş dediği insanlarla bir araya gelerek çözme arayışına girmektedirler. Bauman’ın ifadesiyle cemaatler, bir sıcak yuva ya da sığınak arayışıdır. Ancak karşılığında insanın aklını ve bireysel iradesini teslim etmesini isteyen bir kavramdır. Dolayısıyla cemaatler, toplumsal yaraları sarmanın, toplumsal dokuyu güçlendirmenin imkânı olduğu gibi, kolayca bir istismar aracına da dönüşebilmektedir. Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 Cemaat, bir dayanışma duygusudur. Ancak çoğu zaman cemaat öteki (yani düşman) üzerinden inşa edilir. Çünkü Sennett’in ifade ettiği şekilde ancak ortak bir düşmanınız varsa kardeşlik duygusunu hissedersiniz. Dolayısıyla cemaatler kendi içlerindeki dayanışmayı güçlendirebilmek için gerçek ve hayali düşmanlar yaratma arayışına girebilmektedirler. Bu da ülkenin milli bütünlüğü açısından hayati bir sorun haline dönüşebilmektedir. Cemaat aynı zamanda bir aidiyet ve kardeşlik duygusudur. Lakin doğası gereği Makyevelist olan iktidar mücadelesinin bir aracı haline geldiğinde, kolayca kardeşlik duygusu kardeş katline dönüşebilmektedir.
Nitekim tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Modernlik bizde de Marks’ın ifadesiyle katı olan her şeyi buharlaştırmaya devam etmektedir. Bugün ilişkilerin tanımlanmış olduğu, herkesin yerini bildiği ve insanın görece kendini güvende hissettiği geleneğe dayanan süreklilikler dünyasının sonuna gelinmiştir. Küreselleşmenin yarattığı toplumsal depremler, risk, belirsizlik ve güvensizlik gibi kavramları çağımızın alamet-i farikalarına dönüştürmüştür. Güvenlik arayışı, insanın en temel ihtiyaçlarından birisidir. Dolayısıyla Türkiye’de, gelecekte de cemaatler sıcak konular olmaya devam edecektir. Özellikle bazı dini cemaatlerin muhtemel istismarlarının önüne geçmek için “aklını dışarıda bırak” diyenlere karşı soru sorup, sorgulamayı öğreten eğitimin mevcudiyeti kritik bir önem taşımaktadır.
Aksi takdirde Türkiye’de üniversite sınavında dereceye girmiş ama iç dünyasında güvensizlik yaşayan ve aidiyet (tutunacak bir dal) arayan insanların, yarın da narsist şeyhlerin ya da post-modern mehdilerin önünde diz çöktüklerini görmeye devam edebiliriz.
Kaynaklar Aksoy, EM, (2016). Cemaate Katılımı Etkileyen Sosyal Faktörler ve Etkileri: Kayseri Erenköy Cemaati Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Anderson, B. (2009). Hayali Cemaatler, Milliyetçiliğin Kökleri ve Yayılması, Çev. İ. Savaşır, İstanbul Bauman, Z. (2016). Cemaatler: Güvenli Olmayan Bir Dünyada Güvenlik Arayışı. Say Yayınları, İstanbul Blanchot, M. (1997). İtiraf Edilemeyen Cemaat. iSTANBUL: Ayrıntı Yayınları. Bozkurt, V. (2018). Değişen Dünyada Sosyoloji. Bursa: Ekin Yayıncılık. Coser, L. (2013). Introduction to the 1984 Edition in Durkheim: The Division of Labour in Society. Macmillan International Higher Education. Delanty, G. (2015). Bir Kavramın Anatomisi: Topluluk, Çev. F.B. Atay, Everest Yayınları, İstanbul. Devellioğlu, F. (Ed.). (2013). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat (30. bs). Aydın Kitabevi-Ankara. Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 Doğan, A., (2015). Cemaat ve Siyaset: Siyasal Davranışta Cemaat Üyelerinin Sosyal İlişkileri, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Güz, 38: 325-351 Durkheim, E. (2013). Durkheim: The Division of Labour in Society. Macmillan International Higher Education. Hillery, G. A. (1955). Definition of Community. Rural Sociology, 20, 111-123. İslam Ansiklopedisi 7.Cilt. (1990). Cemaat maddesi, İSAM / İslam Araştırmaları Merkezi Yayını, İstanbul. MacIver, R., & Page, C. (1969). Cemiyet. Mili Eğitim Basımevi, İstanbul. Mardin, Ş., (1991) Türk Modernleşmesi, İletişim Yayınları, İstanbul Mardin, Ş., (1992) Din ve İdeoloji, İletişim Yayınları, İstanbul Marshall, G. (1999). Sosyoloji Sözlüğü. Geliş tarihi gönderen Bili-Sanat Yay. Merriam-Webster’s Collegiate Dictionary. Tenth edition, (2004). Merriam-Webster,Springfield, MA. Nisbet, R. (2013). Sosyolojik Düşünce Geleneği. (Y. Kaplan, Çev.).
Paradigma Yayınları, İstanbul. Onat, H. (..). Türkiye’de Cemaatler ve Kimlik, Web adresi: http://www.hasanonat.net/index.php/88-tuerkiye-de-cemaatler-ve-kimlik Pala, İ. (2016). 1980'lerde Türkiye'de Dini Akımlar: İskenderpaşa Cemaati Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Sami, Şemseddin. (1970). Kāmûs-ı Türkî (I-II, 1317-1318); Tıpkı basımı. Sennett, R. (2013). Kamusal İnsanın Çöküşü, Ayrıntı Yayınları, İstanbul Slattery, M. (2011). Sosyolojide Temel Fikirler. Sentez Yayıncılık, Bursa Tatar, HC, (1996). Şehirleşme ve Dini Cemaatleşme, Doktora Tezi, İnönü Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Tönnies, F. (2000). Gemeinschaft ve Gesellschaft Şehir ve Cemiyet içinde, İz Yayıncılık. Ülken, H. Z. (1969). Sosyoloji Sözlüğü. Mili Eğitim Basımevi, İstanbul. Weber, M. (2012). Ekonomi ve Toplum (2 Cilt). Çev. L. Boyacı, Yarın Yayıncılık. Weber, M. (2014). Toplumsal ve Ekonomik Örgütlenme Kuramı, Çev. Ö. Ozankaya, Cem yay. İstanbul. Williams, R. (2005). Anahtar Sözcükler, Çev. S. Kılıç, İletişim Yayınları, İstanbul. Yelken, R.(1999). Cemaatin Dönüşümü, Vadi Yayınları, Ankara.
TÜRKİYE’DE TARİKATLAR TARIH VE KÜLTÜR
Bağları muhafaza etmek için bazı risklere ortak göğüs gerilirken, kolektif yararlar da, birlikte paylaşılır (Blanchot, 1997). Durkheim’ın mekanik ve organik dayanışma tezi bazı bakımlardan Tönnies’in cemaat ve cemiyet ayrımı ile paralellik gösterir (Coser, 2013). Durkheim (2013) “Toplumu bir arada ne tutar sorusunu ortaya atıyor”, bunun cevabını da dayanışma kavramında buluyordu. Tönnies gibi Durkheim da ikili bir sınıflamaya giderek, dayanışmayı mekanik ve organik dayanışma şeklinde ikiye ayırıyordu. Mekanik dayanışma, bazı bakımlardan Tönnies’in cemaat, organik dayanışma da cemiyet kavramı ile benzerlikler taşımaktaydı. Ancak Tönnies’in dayanışmanı sadece geçmişin geleneksel/tarım toplumlarında olacağı tezini net bir biçimde reddediyordu. Durkeim’a göre dayanışma bütün tarım toplumları gibi endüstri toplumlarında da mevcuttu; Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 sadece cemaat ilişkilerinin hâkim olduğu tarım toplumlarında dayanışma benzerliklerden kaynaklanırken, endüstri toplumlarında farklılıklardan (iş bölümünden) kaynaklanıyordu. Cemaatsel ve Cemiyetsel İlişkiler Max Weber, Tönnies ile aynı dönemde yaşamıştır. Yakın ilişkileri vardır. Cemaatler konusunda görüşlerini geliştirirken Tönnies’den belli ölçüde etkilendiği görülmektedir. Ama bazı bakımlardan da aralarında farklar vardır. Weber (2012) başyapıtı Ekonomi ve Toplum’da “cemaatsel” ilişkiyi (Vergemeinschaftung) , duygusal ve geleneksel davranış biçiminden etkilenen bir aidiyet olarak tanımlamaktadır. Buna karşılık, toplumsal ilişki rasyonel iradeye ve uzlaşmaya dayanıyorsa, "cemiyetsel" ilişkiyi (Vergesellschaftung) olarak adlandırmaktadır. “Duyuşsal, duygusal ya da geleneksel temeller”, cemaatsel ilişkilerin ayırt edici karakteristikleri arasındadır. Aile, dini cemaatler, kişisel bağlılıklar, ulusal aidiyetler buna örnek verilebilir.
Burada rasyonel hesap kitap düşüncesinden farklı olarak bir duygusallık söz konusudur. Ancak cemaatsel ilişkilerin çıkar ilişkisinden uzak olduğu da doğru değildir. Örneğin bir dini cemaate katılan birey, duygusal yakınlık kadar ekonomik motivasyon unsurlarından da etkilenebilir. Weber’in cemaatsel ilişki kavramı kedisinin de ifade ettiği şekilde oldukça genel ve heterojen öğeleri de kapsayıcıdır. Weber (2014), ortak özelliklerin ya da davranış biçimlerinin, tek başına cemaat ilişkisi yaratmada yeterli olmadığını iddia eder. O’na göre cemaat ilişkisinin oluşabilmesi için ortak duygusal bir temelde davranışlarını birbirine yönlendirmeleri gerekir. Bir diğer ifade ile cemaatin oluşabilmesi için “bir ortaklaşa üyelik duygusu” ya da aidiyet duygusu gerekir.
Cemaatsel ilişkiler, “sevgisel, duygusal ya da geleneksel temeller üzerinde” inşa edilir.
Dini cemaatler, büyük ölçüde karizmatik liderler tarafından yönlendirilirler. Weber karizma kavramını, istisnai yetenekler ve doğaüstü (ilahi) özelliklere sahip olduğuna inanılan kişilere atfedilen özellikler olarak tanımlar.
Bu özelliklere sıradan insanların sahip olmaları mümkün değildir. Karizmatik liderlerin görülmezi görme, bilinmezi bilme gibi sihirli güçleri olduğuna inanılır. Burada önemli olan, karizmatik liderlerin atfedilen özelliklere sahip olmasından çok, takipçilerinin (müritlerinin) onları nasıl gördüğüdür. Weber’in karizma kavramını en iyi özetleyen ifadelerden birisi bizim kültürümüzdeki “Şeyh uçmaz, mürit uçurur” sözüdür. Burada esas olan cemaat liderinin doğaüstü güçlere sahip olmasından ziyade takipçilerinin, liderin sahip olduğuna inandığı özelliklere atfettiği Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 anlamlardır. “Şeyleri gerçek olarak tanımladığınızda sonuçları gerçek olur” diyen Thomas teoreminde (Bozkurt, 2018) olduğu gibi, sıradan insanlara doğaüstü güçler atfettiğinizde, sonuçlar da olağanüstü olabilir. Weber, müritlerin bazen takdir görme, bazen umutsuzluk, bazen de tam aksi istikamette umuttan kaynaklanan bir saik ile karizmatik liderlerin peşinden gittiklerini söyler. Mürit lidere mutlak bir güvenle bağlıdır. Çünkü doğaüstü özelliklere sahip lider, adeta her müridin 24 saatini görür, aklından geçenleri bilir. Ancak lider uzun bir süre başarılarını kanıtlayamaz, Tanrı’nın ona bahşettiği doğaüstü güçleri geri aldığı düşünülürse ya da çok daha önemlisi lider müritlerine artık fayda sağlayamaz hale gelirse, müritler üzerindeki otoritesini kaybeder.
Weber (2014), karizmatik otoritenin doğası gereği, diğer otorite türleri gibi, rasyonel-hukuki otoriteye de kesin olarak karşı olduğunu yazar. Karizmatik otoritenin, “tüm kurallara yabancı olma anlamında irrasyonel” ve rasyonel-hukuki otoritenin anti-tezi olduğunu iddia eder. O’na göre, karizmatik otorite, geçmişi reddeder ve özel olarak devrimci bir güçtür. Karizmatik liderin yegâne meşruiyet kaynağı, takipçilerinin (müritlerinin) mutlak sadakatlerinden aldığı kendi karizmasıdır. Öte yandan istisnalar dışında karizmatik lider, kazanç elde etmekten özveride bulunmaz. Weber, birçok karizmatik liderin maddi güç araçlarına ihtiyaç duyduğunu ve saygınlığını güçlendirmek için otoritesinin parlak bir teşhirine eğilim gösterdiğini ifade eder. Güvensiz Bir Dünyada Güvenlik Arayışı Bauman’a (2016) göre cemaat güvenli olmayan bir dünyada sıcak yuva (güvenlik) arayışıdır. Adeta bir yitik cennettir.
“ Şiddetli yağmurda altına sığındığımız bir saçak, dondurucu soğukta içinden çıkmak istemediğimiz şömineli bir oda gibidir”. Dışarıdaki rekabete ve tehlikelere karşı bizi korur. Cemaat içinde kimse bize üstünlük taslamaz. Zor zamanlarda bizi seven ve bize destek olmaya hazır kardeşlerimiz vardır. Orada kendimizi evimizde yani güvende hissederiz. Bir diğer ifade ile cemaat, kolayca ulaşılmayacak, eksiğini duyduğumuz ve özlediğimiz her şeydir. Raymond Williams’a dayanarak cemaatin Bauman, daima var olduğunu ve gelecekte de var olacağını iddia eder. Ancak madalyonun pozitif yüzünün aksine, öteki yüzü oldukça serttir. Cemaat üyelerinden bireysel iradelerini bastırmalarını (Nisbet, 2013) yani koşulsuz itaat ister. Sunduğu güvenliğin karşılığında üyelerinin özgürlüklerinden vazgeçmelerini bekler. Dış dünya ile (yabancılarla) ilişkilerini kısıtlar. Bauman, cemaatin hayallerde kaldığı müddetçe zararsız; Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 ancak gerçeğinin ise mensuplarının özgürlüklerini kısıtlayan son derece boğucu bir iklimi olduğuna vurgu yapar. Bir diğer ifade ile cemaat arayışı bir güvenlik arayışıdır. Bedeli “kendin olma hakkı”ndan ve özgürlüğünden vazgeçmektir. Oysa der Bauman, özgürlük olmaksızın güvenlik, kölelilikten farksızdır. Biz hem güvenlik hem de özgürlük olmadan insan olamayız. Öte yandan ikisinin bir arada olmasını sağlayacak elimizde bir ölçüt de mevcut değil. Küresel depremlerin geleneksel toplumsal ilişkileri parçaladığı bir dünyada insanlar değişimin ve belirsizliğin yarattığı kaygılarla baş edebilmek için, kendilerini güvende hissedecekleri sığınaklara (gruplara) her zamankinden daha çok ihtiyaç duymaktadırlar.
Bauman cemaati özlediğimizi, çünkü risk ve belirsizlikler dolu bir dünyada güvende hissetmeyi arzu ettiğimizi iddia etmektedir. Ancak bizi boğmayan, özgürlüğümüzü kısıtlamayan bir cemaatin de ortada olmadığı ya da olmayacağını ima ediyor. Çarpıcı bir üslupla çerçevesini çizdiği Bauman’ın cemaati, Tönnies’in yok oluşuşuna ağıtlar yaktığı cemaatinden oldukça farklıdır. Yıkıcı Gemeinschaft Sennett (2013), cemaatin insanların kim olduklarını dile getirmelerine yardımcı olan bir kolektif kimlik olduğuna vurgu yapar. O’na göre cemaat kimliği en saf biçimiyle “savaş ya da doğal felaket gibi nedenlerle bir grubun yaşamının tehdit edilmesi durumunda oluşur”. Tek başlarına kendilerine yönelmiş tehditlerle baş edemeyeceğini düşünen insanlar, benzer özelliklere sahip insanlar ile birlikte hareket etmek yoluna giderler.
Ortak eylemin oluşturduğu birliktelik, kolektif bir benlik duygusu oluşturur. Ancak bu tip cemaatin inşasında birbirine hasım en az iki gruba ihtiyaç vardır. Sennett’e göre, ortak düşman, cemaat mensupları arasında bir kardeşlik duygusu yaratır. Nitekim Dreyfus davası örneğinden hareketle cemaatlerin yıkıcı taraflarını ortaya koymaya çalışmıştır. Cemaat duygusu, bir anlamda "öteki"ni dışlayarak gerçekleştirilen bağlılıktır. Bireysellik ve farklılıklar büyük ölçüde bu tarz cemaatler içerisinde ortadan kaldırılır. Gerçek veya hayali düşmanlar yaratılır. Ruhsuz kalabalık efsanesinin insanları cemaat arayışına ittiğini ifade eden Sennett, “cemaat yaşamının görünüşte düşmanca bir ortamda bir tür kardeşlik girişimi iken, çoğunlukla kardeş katline dönüştüğüne” vurgu yapar. Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 Türkiye’de Cemaatler Cemaatler konusu, kavramsal çerçevede de ifade edildiği şekilde, sosyoloji literatüründe aileden başlayıp milliyet duygusuna kadar giden geniş bir alanı kapsamaktadır. Bu yazıda öncelikle kuramsal olarak cemaat kavramının arkasındaki sosyolojik dinamikler ortaya konulmaya çalışılmıştır. Türkiye’de cemaatler konusu, tarihten psikolojiye, ilahiyattan sosyolojiye geniş bir alanı kapsamaktadır. Bizim kültürümüzün cemaatçi özelliklerinin baskın olduğu sıkça dile getirilir. Aslında Erikson’dan hareketle Mardin (1992), “cemaate güven”in bütün dinlerin ortak özelliği olduğunu söyler. Müslümanların da cemaate büyük önem atfettiğini vurgulayan Mardin’e (1991) göre İslam medeniyetinde, “kişi onuru, (…) cemaat karşısında davranış meşrulaştırıcısı olarak değerini yitirir”. Bir diğer ifadeyle cemaatin menfaati her zaman bireyin menfaatinin önünde gelir.
Türkiye’de dini cemaatlerin mensuplarını tam sayı olarak tespit etmek mümkün değil. Çünkü cemaat mensubiyeti bir duygu işi ve kayıt sistemi yok. Üstelik de bazı cemaatler gizlenme eğilimi içindeler. Konsensus’un HaberTürk için yaptığı “Türkiye Gündemi Mayıs 2011’ araştırmasına göre Türkiye’de cemaat mensuplarının oranı yüzde 7 civarındadır. Bu konuda yapılan başka araştırmalar da buna yakın sonuçlar vermişlerdir. Aslında Türkiye’de cemaatlerin etkisi sayılarından ziyade organize olmalarından ve aidiyet duygularının gücünden gelmektedir. Çünkü cemaat aidiyeti devreye girdiğinde, aile, meslek, ülke vb. diğer tüm aidiyetler ikinci plana düşebilmektedir. Cemaat liderinin müridi üzerindeki hipnotik etkisi, diğer toplumsal bağların tümünü çözebilmektedir.
Cemaatler genelde siyasette yakından ilgili olmuşlardır. Çok partili dönemde ise, çoğu zaman dini cemaatler oy depoları olarak görülmüşlerdir. Öte yandan birçok cemaatim en büyük özlemi de hep devlette söz sahibi olmak olmuştur. Çünkü Türkiye’de devlette söz sahibi olduğunuzda büyük ölçüde gücü de kontrol edenler arasına girersiniz. Cemaat üyelerinin devlette çalışması, sadece üyelerine istihdam bulmaktan ibaret değildir. Nitekim yakın geçmişte yaşadıklarımız, devlet içinde cemaatlerin belirli bir güce ulaştıktan sonra neler yapabileceğini acı bir şekilde göstermiştir. Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 Biz de bireylerin cemaatlere yönelmelerinin arkasında ki en önemli motivasyon kaynağı, Bauman’ın ifadesiyle “sıcak yuva” yani güvenlik arayışıdır. Nitekim bu konularda yapılan araştırmaların büyük bölümünde, sosyal güvence faktörüne vurgu yapılmıştır (Tatar,1996; Pala,2016; Aksoy, 2016). Osmanlı İmparatorluğu döneminde de cemaatler, büyük ölçüde devletin yapamadığı görevleri üstlenmişlerdir. Özellikle ekonominin kötüleştiği yıllarda cemaatler Mardin’e (1991) göre, yegâne tutanak olmuştur. Nitekim günümüzde de devletin sosyal devlet fonksiyonlarını yerine getirmede zorlandığı alanlarda cemaatler öne geçmektedir. Örneğin öğrencilere burs ve yurt imkânı sağlamak bunların arasındadır.
Nitekim Tönnies’den itibaren cemaatler konusunda çalışan sosyologların vurguladıkları en önemli özelliklerden birisi dayanışma olmuştur. Türkiye’de 1950’lı yıllardan itibaren yaşanan hızlı şehirleşme, insanları köklerinden ve toplumsal bağlarından koparmıştır. Sosyal güvencesizlik içindeki kitleler, hemşerilik bağı ya da cemaat bağı etrafında örgütlenmiş dayanışma ağlarına (cemaatlere) katılarak, sorunlarını çözmek arayışı içinde olmuşlardır. Dayanışma ağları sayesinde, sorunlarını daha kolay çözebilir hale gelmişlerdir. Nitekim “Şehirleşme ve Dini Cemaatleşme” arasındaki ilişkiyi Malatya Örneğinde bir doktora tezi olarak çalışan Tatar’ın (1996) bulgularına göre, “Cemaatler üyelerine hem maddi yardım temin etmekte, hem de onların korunma ihtiyaçlarını gidermektedir”.
Elbette toplumsal handikaplı grupların arasında, iş ve aş bulmak gibi fizyolojik ihtiyaçların bir önceliği vardır. Ancak fizyolojik ihtiyaçlar kadar önemli olan sorunda, şehir hayatı içinde ortaya çıkan yalnızlaşmadır. Cemaatlerin aidiyet duygusunun karşıladığı en önemli ihtiyaçlardan birisi insanın yalnızlık duygusu ile başa çıkmasını sağlamasıdır. Cemaat aidiyeti, düştüğünüzde elinizden tutacak size binlerce kardeş sunmaktadır. Sizi dinleyen ve derdinizle dertlenen yeni kardeşleriniz sayesinde, kendinizi daha güvende hissedebilirsiniz. Bir diğer ifade ile cemaatler, birçok insan için adeta ruhsal tedavi merkezleridir. Nitekim cemaatler üzerine yapılan araştırmalarda katılanların önemli bir bölümü katılma nedenini “manevi boşluk” ya da “manevi ihtiyaç” olarak adlandırmaktadırlar. Bunu Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 cemaatte yardımlaşma, paylaşma, birliktelik duygusu, yalnızlık gibi gerekçeler izlemektedir (Aksoy, 2016; Doğan,2015). Kuramsal çerçevede Weber’in de ifade ettiği şekilde, karizmatik liderlerin istisnai yeteneklere ve doğaüstü (ilahi) özelliklere (keramete) sahip olduğuna inanılır. Dini cemaatlerin liderleri, karizmatik liderliğin en saf şeklidir. En küçük tarikat şeyhinin bile müridi üzerinde etkisi, en güçlü politik liderlerin etkisinden daha fazla olduğu söylenebilir. Çünkü mürit, cemaat liderinin doğaüstü güçlere (keramete) sahip olduğuna inanır. O’na göre, lider, herkesin kalplerinden ne geçtiğini bilir, gelecek onlara malum olur.
Onat’a göre, Türkiye’de cemaatler içinde, hâkim kültür itaat kültürüdür. Lider ya da onun vekili ne derse, yanlış bile olsa uyulması gerekir; onun hikmetinden sual olunamaz. Lider adeta her şeye muktedir, insanüstü bir varlıktır. “Cemaate Katılımı Etkileyen Sosyal Faktörler” konusunda yapılan bir tez çalışmasında (Aksoy, 2016), görüşme yapılan müritlerden bazıları, cemaat liderlerinin kendilerine şefaat edip onları kurtaracağına inandığını ifade etmiştir. Yine cemaat mensupları, liderleri konuşurken, “kalplerinden maddi ve manevi isteklerini geçirdiklerini, liderlerinin hatırına Allah’ın dualarına cevap vereceklerine inandıklarını” söylemişlerdir. Diğer taraftan Sennett’in da ifade ettiği şekilde cemaatler, öteki (düşman) üzerinden inşa edilir. Çünkü gruba yönelik dış düşman, grubu kendi içinde bütünleştirir.
Türkiye’deki dini temelli cemaatler de bunun dışında değildir. Büyük ölçüde cemaat dışındakileri ötekileştirerek kendi iç bağlarını sıkılaştırmaya çalışmaktadırlar. Nitekim Tatar’ın (1996) doktora tez araştırmasının da ortaya koyduğu sonuç bu doğrultudadır. Cemaatler, toplumu bütünleştirmek yerine, mensuplarını olabildiğince diğerlerinden ayrıştırarak, toplumu küçük küçük adacıklara bölmektedir. Kuşkusuz bütün cemaatler, tümüyle birbirinin aynı değildir. Ancak bütün dünyada cemaat oluşturmanın mantığı, bir tarafıyla, “yıkıcı gemeinschaft”a dayanmaktadır.
Bir diğer ifadeyle bir kardeşlik duygusu olan cemaat duygusu, özellikle işin içine iktidar mücadelesi girdiğinde kardeş katline dönebilmektedir. Kısaca ifade etmek gerekirse Türk toplum yapısı hızla değişiyor ve modernleşiyor. Modernlik büyük ölçüde geleneksel bağları çözdü. Artık hepimiz belirli ölçüde moderniz. Gelenekten koptuk. Tek başınayız. Kendimizi her daim evimizde hissedeceğimiz bir çevrede de yaşamıyoruz. Bunun geri dönüşü de yok. Geleneğin çözülmesi, insanımızın Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 hayatın gerçekleri karşısında bir anlamda çırılçıplak kalması, yani koruyucu zırhını kaybetmesi anlamına geliyor. Toplumun özellikle sosyal, ekonomik ya da psikolojik açıdan sıkıntılı insanları için, cemaatler hala belirli bir çekiciliğe sahiptir. Muhtemelen gelecekte de olmaya devam edecekler. Gelecekte bazı cemaatlerden kaynaklanabilecek muhtemel istismarların azaltılması için, sosyal güvencesiz insanlara yönelik devletin koruyucu elinin muhafazası önem taşımaktadır. Hiç bir özsaygısı olan insan, ihtiyaç duymazsa kendi iradesini (aklını) bir başkasına devretmez.
Eğer böyle bir şey varsa, bunu ortaya çıkartan sosyal, ekonomik, psikolojik ya da kültürel faktörlere bakmak gerekir. “Şeyh uçmaz mürit uçurur” sözünü bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Eğer bir takım insanlara insanüstü kerametler atfediliyor ve bazı insanlar da onların peşinden gidiyorsa, insanları bu derece çaresizleştiren şeyin ne olduğunu sorgulamamız gerekir. Ayrıca insan yetiştirme düzenimizin her alanda olduğu gibi bu bağlamda da gözden geçirilmesi gerekiyor. Bizde İslam hep akıl dini olarak ifade edildiği halde, neden üniversite mezunu insanlar, aklını dışarıda bırak diyen kendi akıl sağlığı dahi tartışmalı sözde mehdilerin peşinden giderler? Neden aklımızı kullanmaktan korkarız? Özsaygımızı elimizden alan ve bizi bu kadar güvensiz hale getiren şey nedir?
Elbette her şeyi eğitime bağlamak kısmen doğru olsa da, aşırı basitleştirmedir. Ancak körü körüne inanç yerine, eleştirel düşünceyi ve sorgulamayı öğreten nitelikli bir eğitim, uzun vadede önemli bir enstrüman olabilir. Sonuç ve Değerlendirme Sosyolojinin kurucu düşüncelerinden olan cemaat, bazı sosyal kuramcıların öngörülerinin aksine modern dünyada yok olmamış, zamanın ihtiyaçlarına göre şekil değiştirerek varlığını sürdürmüştür. Kolektivist özellikleri hâkim olan bizim kültürümüzün de baskın bir karakteridir. Toplumsal sorunların ağırlaştığı dönemlerde de insanlar cemaatlere her zamankinden daha fazla yönelmektedirler. İnsanlar, tek başına başa çıkamadığı sorunlarını, kardeş dediği insanlarla bir araya gelerek çözme arayışına girmektedirler. Bauman’ın ifadesiyle cemaatler, bir sıcak yuva ya da sığınak arayışıdır. Ancak karşılığında insanın aklını ve bireysel iradesini teslim etmesini isteyen bir kavramdır. Dolayısıyla cemaatler, toplumsal yaraları sarmanın, toplumsal dokuyu güçlendirmenin imkânı olduğu gibi, kolayca bir istismar aracına da dönüşebilmektedir. Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 Cemaat, bir dayanışma duygusudur. Ancak çoğu zaman cemaat öteki (yani düşman) üzerinden inşa edilir. Çünkü Sennett’in ifade ettiği şekilde ancak ortak bir düşmanınız varsa kardeşlik duygusunu hissedersiniz. Dolayısıyla cemaatler kendi içlerindeki dayanışmayı güçlendirebilmek için gerçek ve hayali düşmanlar yaratma arayışına girebilmektedirler. Bu da ülkenin milli bütünlüğü açısından hayati bir sorun haline dönüşebilmektedir. Cemaat aynı zamanda bir aidiyet ve kardeşlik duygusudur. Lakin doğası gereği Makyevelist olan iktidar mücadelesinin bir aracı haline geldiğinde, kolayca kardeşlik duygusu kardeş katline dönüşebilmektedir.
Nitekim tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Modernlik bizde de Marks’ın ifadesiyle katı olan her şeyi buharlaştırmaya devam etmektedir. Bugün ilişkilerin tanımlanmış olduğu, herkesin yerini bildiği ve insanın görece kendini güvende hissettiği geleneğe dayanan süreklilikler dünyasının sonuna gelinmiştir. Küreselleşmenin yarattığı toplumsal depremler, risk, belirsizlik ve güvensizlik gibi kavramları çağımızın alamet-i farikalarına dönüştürmüştür. Güvenlik arayışı, insanın en temel ihtiyaçlarından birisidir. Dolayısıyla Türkiye’de, gelecekte de cemaatler sıcak konular olmaya devam edecektir. Özellikle bazı dini cemaatlerin muhtemel istismarlarının önüne geçmek için “aklını dışarıda bırak” diyenlere karşı soru sorup, sorgulamayı öğreten eğitimin mevcudiyeti kritik bir önem taşımaktadır.
Aksi takdirde Türkiye’de üniversite sınavında dereceye girmiş ama iç dünyasında güvensizlik yaşayan ve aidiyet (tutunacak bir dal) arayan insanların, yarın da narsist şeyhlerin ya da post-modern mehdilerin önünde diz çöktüklerini görmeye devam edebiliriz.
Kaynaklar Aksoy, EM, (2016). Cemaate Katılımı Etkileyen Sosyal Faktörler ve Etkileri: Kayseri Erenköy Cemaati Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Anderson, B. (2009). Hayali Cemaatler, Milliyetçiliğin Kökleri ve Yayılması, Çev. İ. Savaşır, İstanbul Bauman, Z. (2016). Cemaatler: Güvenli Olmayan Bir Dünyada Güvenlik Arayışı. Say Yayınları, İstanbul Blanchot, M. (1997). İtiraf Edilemeyen Cemaat. iSTANBUL: Ayrıntı Yayınları. Bozkurt, V. (2018). Değişen Dünyada Sosyoloji. Bursa: Ekin Yayıncılık. Coser, L. (2013). Introduction to the 1984 Edition in Durkheim: The Division of Labour in Society. Macmillan International Higher Education. Delanty, G. (2015). Bir Kavramın Anatomisi: Topluluk, Çev. F.B. Atay, Everest Yayınları, İstanbul. Devellioğlu, F. (Ed.). (2013). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat (30. bs). Aydın Kitabevi-Ankara. Bozkurt, V. (2018).
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 Doğan, A., (2015). Cemaat ve Siyaset: Siyasal Davranışta Cemaat Üyelerinin Sosyal İlişkileri, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Güz, 38: 325-351 Durkheim, E. (2013). Durkheim: The Division of Labour in Society. Macmillan International Higher Education. Hillery, G. A. (1955). Definition of Community. Rural Sociology, 20, 111-123. İslam Ansiklopedisi 7.Cilt. (1990). Cemaat maddesi, İSAM / İslam Araştırmaları Merkezi Yayını, İstanbul. MacIver, R., & Page, C. (1969). Cemiyet. Mili Eğitim Basımevi, İstanbul. Mardin, Ş., (1991) Türk Modernleşmesi, İletişim Yayınları, İstanbul Mardin, Ş., (1992) Din ve İdeoloji, İletişim Yayınları, İstanbul Marshall, G. (1999). Sosyoloji Sözlüğü. Geliş tarihi gönderen Bili-Sanat Yay. Merriam-Webster’s Collegiate Dictionary. Tenth edition, (2004). Merriam-Webster,Springfield, MA. Nisbet, R. (2013). Sosyolojik Düşünce Geleneği. (Y. Kaplan, Çev.).
Paradigma Yayınları, İstanbul. Onat, H. (..). Türkiye’de Cemaatler ve Kimlik, Web adresi: http://www.hasanonat.net/index.php/88-tuerkiye-de-cemaatler-ve-kimlik Pala, İ. (2016). 1980'lerde Türkiye'de Dini Akımlar: İskenderpaşa Cemaati Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Sami, Şemseddin. (1970). Kāmûs-ı Türkî (I-II, 1317-1318); Tıpkı basımı. Sennett, R. (2013). Kamusal İnsanın Çöküşü, Ayrıntı Yayınları, İstanbul Slattery, M. (2011). Sosyolojide Temel Fikirler. Sentez Yayıncılık, Bursa Tatar, HC, (1996). Şehirleşme ve Dini Cemaatleşme, Doktora Tezi, İnönü Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Tönnies, F. (2000). Gemeinschaft ve Gesellschaft Şehir ve Cemiyet içinde, İz Yayıncılık. Ülken, H. Z. (1969). Sosyoloji Sözlüğü. Mili Eğitim Basımevi, İstanbul. Weber, M. (2012). Ekonomi ve Toplum (2 Cilt). Çev. L. Boyacı, Yarın Yayıncılık. Weber, M. (2014). Toplumsal ve Ekonomik Örgütlenme Kuramı, Çev. Ö. Ozankaya, Cem yay. İstanbul. Williams, R. (2005). Anahtar Sözcükler, Çev. S. Kılıç, İletişim Yayınları, İstanbul. Yelken, R.(1999). Cemaatin Dönüşümü, Vadi Yayınları, Ankara.
TÜRKİYE’DE TARİKATLAR TARIH VE KÜLTÜR
Editör: Semih Ceyhan
TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM)
tarafından yayına hazırlanmıştır.
İcadiye-Bağlarbaşı Cad. 40 Üsküdar/İstanbul
Tel. 0216. 474 0850
www.isam.org.tr yayin@isam.org.tr
Yayın hazırlık Mustafa Demiray
Tashih İsa Kayaalp, İsmail Özbilgin
Tasarım Ender Boztürk, MimEmin
Bu eser
TDV İslâm Araştırmaları Merkezi’nin (İSAM)
İkinci Klasik Dönem Projesi
kapsamında yayınlanmıştır.
Proje koordinatörü M. Suat Mertoğlu
Bu kitap
İSAM Yönetim Kurulu’nun 21.10.2011 gün
ve 2011/19 sayılı kararıyla basılmıştır.
Birinci Basım: Ocak 2015
Gözden Geçirilmiş İkinci Basım: Ekim 2018
ISBN 978-605-81261-1-4
Basım, Yayın ve Dağıtım
TDV Yayın Matbaacılık ve Tic. İşl.
Serhat Mah. 1256 Sokak No. 11
Yenimahalle /Ankara
Tel. 0312. 354 91 31 (pbx) Faks. 0312. 354 91 32
yayin@tdv.com.tr
Sertifika No. 15402
Ayrıntılı İçindekiler
KISALTMALAR 19
TAKDİM
1
GİRİŞ:
TARİKAT ve TEKKE KAVRAMLARINA DAİR
Semih Ceyhan
Tarikat 27
Tekke 32
EK I 39
TARÎKAT‑ı ALİYYE / Osmanzâde Hüseyin Vassâf 39
EK II 47
BİZDEKİ TARİKATLAR / Mehmed Ali Aynî 47
2
OSMANLI TÜRKİYESİ’NDE TARİKATLAR 55
Reşat Öngören
Osmanlı Devleti ve Sûfîler 55
Bektaşiyye 61
Mevleviyye 63
Evhadiyye 66
Bayramiyye 66
Rifâiyye 69
Kâzerûniyye 70
Kübreviyye 70
Zeyniyye 72
Halvetiyye 73
8 TÜRKİYE’DE TARİKATLAR: TARİH VE KÜLTÜR
Nakşibendiyye 78
Semerkandiyye 80
Kādiriyye 80
Şâzeliyye 81
Sa‘diyye 82
Bedeviyye 83
Osmanlılar ve Sûfî Düşünce 83
3
CUMHURİYET TÜRKİYESİ’NDE TARİKATLAR 95
Mustafa Kara
Cumhuriyet Dönemi 98
Tekkelerin Kapatılması Karşısında Şeyhler Ne Yaptılar? 100
Dindarların Tarikatlara Bakışı 104
Tasavvufî Eserler ve Türk Vurgusu 105
Diyanet ve Tarikatlar 111
Çok Partili Dönem 112
Günümüzde Tasavvuf ve Tarikatlarla İlgili Meseleler ve Çözüm
Yolları 116
Meseleler Nasıl Çözülecek? 123
4
VEFÂİYYE
Haşim Şahin
Vefâiyye Pîri Tâcülârifîn Seyyid Ebü’l-Vefâ el-Bağdâdî 135
Selçuklular Devrinde Vefâiyye Tarikatı 139
Osmanlı Döneminde Vefâîlik 146
İnanç, Doktrin ve Etkiler 149
5
KĀDİRİYYE 159
Adalet Çakır
Kādiriyye Pîri Abdülkādir‑i Geylânî 159
Kādiriyye’nin Ortaya Çıkışı ve Tarihsel Süreci 165
Anadolu’da Kādiriyye 171
Kādiriyye’nin Eşrefiyye Kolu 172
Kādiriyye’nin Rûmiyye Kolu 176
Kādirîhâne 178
AYRINTILI İÇİNDEKİLER
İstanbul’daki Diğer Kādirî Tekkeleri 181
Anadolu’daki Kādirî Tekkeleri 184
Kādiriyye’nin Resmiyye Kolu 186
Kādiriyye’nin Müştâkıyye Kolu 187
Kādiriyye’nin Enveriyye Kolu 188
Kādiriyye’nin Hâlisiyye Kolu 190
Kādiriyye’de Seyrüsülûk, Âdap ve Erkân 191
Kādiriyye’de Biat 192
Kādiriyye’de Etvâr‑ı Seb‘a ve Letâif‑i Seb‘a 194
Kādiriyye’de Râbıta, Teveccüh ve Murakabe 195
Kādiriyye’de Halvet 196
Kādiriyye’de Bazı Müeyyideler ile Terbiye 197
Kādirî Zikri 198
Kādiriyye’de Derviş Çeyizi 199
Kādirî Gülü ve Taçları 200
Kādirî Kemeri 202
Kādirî Merasimleri 202
Cumhuriyet Sonrası Bazı Kādirîler 204
6
SA‘DİYYE
Hür Mahmut Yücer
Sa‘diyye Pîri Sa‘deddin el-Cebâvî 224
Sa‘diyye Tarikatının Yayılışı ve Önemli Temsilcileri 229
Suriye’de Sa‘diyye 231
Mısır’da Sa‘diyye 235
Anadolu’da Sa‘diyye 236
Mardin’de Şeybâniyye 236
Anadolu’da Sa‘diyye’nin İki Kolu: Selâmiyye ve Vefâiyye 237
Sa‘diyye’nin Vefâiyye Kolu 238
İstanbul’da Vefâiyye Kolu 240
Bursa’da Vefâiyye Kolu 250
Balkanlar’da Âciziyye Kolu 253
Sa‘diyye’nin Selâmiyye Kolu 257
İzmir’de Sa‘diyye 265
Kastamonu’da Sa‘diyye 266
Edirne’de Sa‘diyye 267
Samsun’da Sa‘diyye 270
Diğer Şehirlerde Sa‘diyye 270
10
TÜRKİYE’DE TARİKATLAR: TARİH VE KÜLTÜR
Sa‘diyye ve Osmanlı İdaresi 270
Sa‘diyye Tarikatının Doktrini, Âdap ve Erkânı 271
Sa‘diyye’nin Cumhuriyet Sonrasındaki Durumu 275
7
RİFÂİYYE 285
Mustafa Tahralı
Rifâiyye Pîri Seyyid Ahmed er-Rifâî 285
Rifâiyye Tarikatının Ortaya Çıkışı 288
Rifâiyye’nin Yayılışı ve Anadolu’da Rifâiyye’nin
Genel Görünümü 291
Rifâiyye’nin Kolları 293
Rifâiyye’de Âdap ve Erkân 300
Dervişliğe Kabul 300
Rifâiyye’de Seyrüsülûk 302
Rifâiyye’de Riyâzet ve Halvet 303
Rifâiyye’de Toplu Zikir Usulü 306
Rifâiyye’de Havârık ve Burhan 308
Rifâiyye’de Kıyafet 312
EK:
ANADOLU’DA RİFÂİYYE 313
İstanbul Rifâî Tekkeleri 313
Anadolu’nun Muhtelif Şehirlerinde Rifâî Tekkeleri 324
8
EKBERİYYE 337
Mahmud Erol Kılıç
Ekberiyye Mektebinin Pîri Muhyiddin İbnü’l-Arabî 337
İbnü’l-Arabî’nin Eserleri 343
İbnü’l-Arabî’nin Seyrüsülûk Anlayışı 345
İbnü’l-Arabî’nin Tesirleri 350
İbnü’l-Arabî’nin Anadolu’ya Tesiri 353
Ekberiyye 354
9
ŞÂZELİYYE 373
Mustafa Salim Güven
Şâzeliyye Pîri Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî 373
Şâzeliyye ve Esasları 382
Şâzeliyye ve Türkler 393
AYRINTILI İÇİNDEKİLER 11
Şâzeliyye’nin Anadolu’ya Girişi 395
Şeyh Muhammed Zâfir 401
Zâfir Ailesi ve Osmanlılar 403
Şeyh Muhammed Zâfir ve II. Abdülhamid 405
İstanbul’daki Müstakil Şâzelî Tekkeleri 414
Alibeyköy Şâzelî Tekkesi 415
Unkapanı Şâzelî Tekkesi 416
Beşiktaş Şeyh Zâfir Tekkesi 418
Kabataş Çizmeciler Tekkesi 423
Çemberlitaş Şâzelî Dergâhı 423
İstanbul’da Şâzeliyye ile İrtibatlı Diğer Tekkeler 424
Günümüzde Şâzelîlik 426
10
BEKTAŞİYYE 447
Ahmet Yaşar Ocak
Hacı Bektâş‑ı Velî: Hayatı ve Çevresi 448
Hacı Bektâş‑ı Velî’nin Tasavvufî Meşrebi 454
Hacı Bektâş‑ı Velî’nin Eserleri Meselesi 458
Bektaşî Tarikatının Merkez Şahsiyeti:
Hacı Bektâş‑ı Velî Kültü 460
Bektaşî Tarihinin Ana Hatları 462
Bektaşî Teolojisi 464
Bektaşiyye’de Hurûfî ve Şiî Tesirler Öncesi Devre 464
Bektaşiyye’de Hurûfî ve Şiî Tesirler Sonrası Devre 466
Bektaşiyye’de Âyin ve Erkân 468
Bektaşiyye’de Teşkilât 470
Bektaşiyye’de Sosyal ve İktisadî Yapı 471
Bektaşiyye’nin Coğrafî Dağılımı 473
Bektaşiyye ve Siyaset 475
Bektaşiyye ve Kültür 478
11
MEVLEVİYYE 489
Sezai Küçük
Mevleviyye Pîri Mevlânâ Celâleddîn‑i Rûmî 489
Mevleviyye’nin Kuruluşu ve Yayılışı 496
Mevlevîhâneler 499
Mevlevîler ve Siyaset 509
12
TÜRKİYE’DE TARİKATLAR: TARİH VE KÜLTÜR
Mevlevîler ve Sanat 517
Mevleviyye’de Mûsiki 518
Mevleviyye’de Şiir 521
Mevleviyye’de Hat Sanatı ve Diğer Sanatlar 523
Mevleviyye’nin Doktrini, Âdap ve Erkânı 525
Mevleviyye’nin Osmanlı Sonrası Durumu 532
12
BEDEVİYYE 547
Derya Çakır Baş
Bedeviyye Pîri Seyyid Ahmed el-Bedevî 547
Bedeviyye Tarikatının Teşekkülü 558
Mısır’da Bedeviyye 560
İstanbul’da Bedeviyye 562
Ebürrızâ Tekkesi 566
İslâmbey Tekkesi 566
Ağaçkakan Tekkesi 567
İstavroz Bedevî Tekkesi 571
Çengelköy Bedevî Tekkesi 573
Hasib Efendi Tekkesi 574
Şeyh Hâmil Efendi Tekkesi 574
Arapzâde Tekkesi 576
Bedeviyye Tarikatında Usul, Âdap, Erkân 576
Tarikatın Esasları 577
Bedeviyye Evradı ve Salavât‑ı Bedeviyye 578
Fütüvvet Erkânı 579
Bedeviyye’de Mevlit Merasimleri 582
Bedeviyye’de Şerbet Merasimi 584
Bedeviyye’de Nevbe Merasimi 587
Bedeviyye’de Şed Kuşanmak 589
Bedeviyye’de Musâhiplik (Kardeşlik) 591
Bedeviyye’ye Özel Zikir Türleri 592
Bedevî Topu 593
Beyyûmî Zikri 595
Ehadiyyet Zikri 595
Bedeviyye’de Hurde‑i Tarîk (Derviş Çeyizi) 595
Cumhuriyet Sonrası Bedeviyye Mensuplarının Serencamı 598
AYRINTILI İÇİNDEKİLER NAKŞİBENDİYYE
Necdet Tosun
Nakşibendiyye Tarikatının Kimliği ve Yayılışı 611
Nakşibendiyye’nin Anadolu’da Yayılışı, Kolları ve Önemli Temsilcileri 628
Ahrârîler 629
Kâsânîler 632
Urmevîler 635
Müceddidîler 637
Murad Buhârî ve Murâdîler 638
Cûryânîler 643
Diğer Nakşibendîler 647
Hâlidîler 651
Nakşibendiyye’nin Doktrini, Âdap ve Erkânı 658
Nakşibendiyye’de İntisap 658
Nakşibendiyye’de Zikir 660
Nakşibendiyye’de Letâif Zikri 662
Nakşibendiyye’de Nefiy ve İspat Zikri 662
Nakşibendiyye’de Murâkabeler 663
Nakşibendiyye’de Râbıta 664
Nakşibendiyye’de Hatm‑i Hâcegân 664
Nakşibendiyye’de Kelimât‑ı Kudsiyye (On Bir Kaide) 665
Nakşibendiyye’de Mûsiki, Semâ ve Halvet 666
Nakşibendiyye’de Riyâzet (Perhiz) 668
Nakşibendiyye’de Dinî Kurallara Bağlılık 669
Nakşibendiyye’de Melâmet 671
Nakşibendiyye’de Vahdet‑i Vücûd ve Vahdet‑i Şühûd 672
Nakşibendiyye’nin Cumhuriyet Sonrasındaki Durumu 673
Millî Mücadele’de Nakşibendîler 673
Tekkelerin Kapatılmasından Sonra Türkiye’de Nakşibendîler 675
İskender Paşa Cemaati 675
Erenköy Cemaati 676
Menzil Cemaati 678
İsmail Ağa Cemaati 678
İhlas Vakfı Cemaati 679
Süleyman Efendi Cemaati 680
Darende Cemaati 680
Diğer Nakşibendîler 681
14
TÜRKİYE’DE TARİKATLAR: TARİH VE KÜLTÜR
14
HALVETİYYE 695
Semih Ceyhan
Halvetiyye’nin Ortaya Çıkışı ve Teşekkülü 696
Halvetiyye’nin Anadolu’ya İntikali 700
Halvetiyye’nin Usulü 702
Halvetiyye’nin Anadolu’da İntişarı ve Kolları 705
Rûşeniyye Ana Kolu 710
Demirtaşiyye Alt Kolu 711
Gülşeniyye Alt Kolu 712
Sezâiyye Şubesi 713
Hâletiyye Şubesi 714
Cemâliyye Ana Kolu 714
Sünbüliyye Alt Kolu 715
Şâbâniyye Alt Kolu 720
Karabaşiyye Şubesi 721
Nasûhiyye Alt Şubesi 723
Çerkeşiyye Alt Şubesi 723
Halîliyye Alt Şubesi 724
İbrâhimiyye Alt Şubesi 725
Bekriyye Alt Şubesi ve Kolları 726
Ârifiyye Alt Şubesi 729
Hüseyniyye Alt Şubesi 730
Assâliyye Alt Kolu 730
Bahşiyye Alt Kolu 730
Şemsiyye Ana Kolu 731
Sivâsiyye Alt Kolu 732
Ahmediyye Ana Kolu 733
Sinâniyye Alt Kolu 735
Muslihiyye Şubesi 736
Zühriyye Alt Şubesi 736
Uşşâkıyye Alt Kolu 737
Cemâliyye Şubesi 739
Salâhiyye Şubesi 739
Câhidiyye Şubesi 741
İrşâdiyye Şubesi 741
Mısriyye Alt Kolu 742
Ramazâniyye Alt Kolu 744
Buhûriyye Şubesi 748
Cihangîriyye Şubesi 749
AYRINTILI İÇİNDEKİLER
15
Hayâtiyye Şubesi 751
Cerrâhiyye Şubesi 751
Sinobiyye Şubesi 756
Raûfiyye Şubesi 756
Cumhuriyet Sonrasında Halvetîlik 757
Şâbâniyye 758
Uşşâkıyye 762
Cerrâhiyye 765
15
BAYRAMİYYE 781
Haşim Şahin
Bayramiyye Pîri Hacı Bayrâm‑ı Velî 782
Hacı Bayrâm‑ı Velî’nin Şeyhi Hamîdüddin Aksarâyî
ve Bayramiyye’nin Arka Planı 784
Hacı Bayrâm‑ı Velî’nin Faaliyet Sahasını Genişletmesi 787
Hacı Bayrâm‑ı Velî’nin Halifeleri 793
Bayramiyye’nin Melâmiyye Kolu 797
Melâmiyye‑i Nûriyye 815
Bayramiyye’nin Şemsiyye Kolu 817
Şemsiyye’nin Tennûriyye Şubesi 822
Tennûriyye’nin Îseviyye Şubesi 825
Şemsiyye’nin Himmetiyye Şubesi 828
Celvetiyye ve Bayramiyye İlişkisi 831
Bayramiyye Âdap ve Erkânı 832
Bayramiyye’nin Günümüzdeki Durumu ZEYNİYYE
Reşat Öngören
Zeyniyye’nin Kimliği 851
Zeyniyye’nin Yayılışı 854
Zeyniyye’nin Horasan Bölgesinde Yayılışı 856
Zeyniyye’nin Hicaz Bölgesi ile Suriye ve Mısır’da Yayılışı 856
Zeyniyye’nin Anadolu’da Yayılışı, Kolları ve Önemli Temsilcileri 863
Abdüllatîf el-Kudsî/Makdisî 866
Tâceddin İbrâhim Karamânî ve Bursa Zeyniyye Hankahı 871
Hacı Halife (Abdullah Kastamonî) 875
Muhyiddin Esved ve Karaca Muhyiddin Zâviyesi 877
16
TÜRKİYE’DE TARİKATLAR: TARİH VE KÜLTÜR
Bolulu Çelebi (Şeyh Muhyiddin Mehmed) 878
Pîrî Halife Hamîdî ve Eğridir’de Zeyniyye Tekkesi 885
Şeyh Mehmed Çelebi (Muhyiddin Mehmed b. Pîrî Halife) 887
Muhyiddin Kocevî ve Karanlık Mescid Zâviyesi 890
Âşıkpaşazâde ve Âşık Paşa Külliyesi 891
Seyyid Velâyet 892
Şeyh Vefâ ve Zeyniyye’nin Vefâiyye Kolu 893
Zeyniyye’nin Vefâiyye Kolu 900
Zeyniyye’nin Doktrini, Âdap ve Erkânı 905
Zeyniyye’de İntisap ve Şeyh-Mürit İlişkileri 906
Zeyniyye’de Seyrüsülûk ve Nefis Terbiyesi 907
Zeyniyye’de Züht Anlayışı 908
Zeyniyye’de Zikir Şekli ve Evrat 910
Zeyniyye’de Şeriat-Hakikat Birlikteliği ve Ehl‑i Sünnet Çizgisi 912
Zeyniyye’de Tevhit Anlayışı: Vahdet‑i Vücûd ve Vahdet‑i Şühûd 913
Zeyniyye’nin Tesirini Yitirişi 914
17
CELVETİYYE
Hasan Kâmil Yılmaz
Celvetiyye’nin Adı ve Tarihçesi 929
Celvetî Silsilesi 931
Mehmed Muhyiddin Üftâde 932
Celvetiyye’nin Pîri Aziz Mahmud Hüdâyî 934
Celvetiyye’nin Kolları ve Temsilcileri 939
Celvetiyye’nin Selâmiyye Kolu 939
Celvetiyye’nin Hakkıyye Kolu 940
Celvetiyye’nin Fenâiyye Kolu 941
Celvetiyye’nin Hâşimiyye Kolu 943
İstanbul Celvetî Tekkeleri 944
Hüdâyî Külliyesi (Celvetî Âsitânesi) 944
Bulgurlu Çilehâne Mescidi 947
Selâmi Ali Efendi Tekkesi (Selâmsız) 947
Selâmi Ali Efendi Tekkesi (Kısıklı) 947
Selâmi Ali Efendi Tekkesi (Acıbadem) 948
Fenâî Tekkesi (Yaldızlı Tekke) 949
Bandırmalı Dergâhı 949
Şeyh Camii Tekkesi 950
İskender Baba Tekkesi 950
Üsküdar Atpazarı Tekkesi
AYRINTILI İÇİNDEKİLER
Ayşe Sultan Tekkesi 951
Bacılar Tekkesi 951
Kapıcı Tekkesi 952
Kapıağası Tekkesi 952
İbrâhim Efendi Tekkesi 953
Tembel Mehmed Efendi Tekkesi 953
Mihrimah Sultan Camii Tekkesi 953
Sarmaşık Tekkesi 953
Küçük Ayasofya Camii Tekkesi 954
Sokullu Mehmed Paşa Tekkesi 955
Keşfî Osman Efendi Tekkesi 955
Alâeddin Dergâhı 956
Akbıyık Camii Tekkesi 956
Atpazarî Tekkesi 956
Erdebil Tekkesi 957
Zeyrek Tekkesi 957
Bezirgân Tekkesi 957
Sertarikzâde Tekkesi 958
Akarca Tekkesi 958
Çakır Dede Tekkesi 958
Bursa Celvetî Tekkeleri 959
Üftâde Dergâhı 959
Eyüp Efendi Dergâhı 959
İsmâil Hakkı Tekkesi 960
Edirne Celvetî Tekkeleri 960
Mezid Bey Zâviyesi 960
Dizdarzâde Tekkesi 960
Abdülbâki Efendi Zâviyesi 961
Celvetiyye’den Yetişen Mûsikişinaslar 961
Celvetiyye’nin Doktrin, Âdap ve Erkânı 965
Tabiat Mertebesi 965
Nefis Mertebesi 966
Ruh Mertebesi 966
Sır Mertebesi 967
Celvetiyye’de Sülûkün Esasları 968
Celvetî Âyini (Nısf‑ı Kıyâm) 970
Celvetiyye’de Tâc‑ı Şerif ve Kisve 971
Osmanlı Sonrası Celvetiyye 972
DİZİN
Takdim
Türkiye’de tarikatlar olgusu her dönemde gündemi teşkil eden
konuların başında yer almasına rağmen konuya dair bilgilerin ve
fikirlerin tarihsel ve kültürel açıdan sahih ve derinlikli bir ilmî zeminden hareketle ortaya konduğunu söylemek oldukça zordur. Bu
eksikliğin ikmali için Türkiye’de tasavvuf ve tarih başta olmak üzere
pek çok akademik disiplinde yapılan tarikat araştırmaları ciddi bir
birikim oluşturmuş, ancak bu birikim kuşatıcı bir bakış açısıyla bir
araya getirilerek okura yansıtılmamıştı.
Türkiye’de tarikatlar tarihi alanında ciddi düzeye ulaşan bu
bilgi birikiminin telif makaleler yoluyla bir araya getirildiği ilk akademik derleme çalışması olarak hazırlanan elinizdeki kitap, Türkiye
tarihinde önemli izler bırakmış tasavvuf ekollerini yani tarikatları çeşitli yönleriyle tanıtmayı, geçmişten günümüze seyrini gözler önüne
sermeyi ve böylece İslâm medeniyeti tarihi sahasında çalışan akademisyenlere ve alanın meraklılarına kaynaklık etmeyi amaçlamaktadır.
Bir başvuru eseri mahiyetinde tasarlanan kitap on yedi telif
makaleden oluşmaktadır. Her bir makale alanın uzmanları tarafından kaleme alınmıştır. İlk üç yazı, okuyucuya genel ve bütüncül bir
çerçeve sunmakta, diğer on dört makale bu umumi çerçeveyi tahsis
ederek Türkiye’de yaygınlık kazanan tarikatları tarihsel ve kültürel
açıdan tek tek incelemektedir.
Kitabın giriş makalesinde hakikat bilgisine ulaştıran müstakil bir yönteme, aynı zamanda kendine mahsus bir dindarlık tavrına işaret eden tarikat kavramı ve bu tür bir hayat tarzının tecrübe
edildiği “tekke” denilen müessese ansiklopedik temelde ele alınmış,
ikinci makalede Osmanlı Türkiyesi’nde neşet eden tarikatların genel
TÜRKİYE’DE TARİKATLAR: TARİH VE KÜLTÜR
panaroması ana hatlarıyla işlenmiştir. Mâlûm olduğu üzere 1925 yılında çıkan 677 sayılı Tekke ve Zâviyelerin Kapatılmasına Dair Kanun’dan sonra Türkiye’de tarikatlar farklı bir seyir takip etmiş, pek
çok tartışma ve mesele gün yüzüne çıkmıştır. “Cumhuriyet Türkiyesi’nde Tarikatlar” başlıklı üçüncü yazı, bu tartışmalar ekseninde
Cumhuriyet devrindeki temel sûfî şahsiyetleri, problemleri ve çözüm
tekliflerini okurun önüne güncel bir fotoğraf halinde serdetmektedir.
Türkiye’deki tarikatların ayrıntılı olarak incelendiği on dört
makale her bir ana tarikat pîrinin (kurucu şahsiyet) vefat tarihi nazarı
itibara alınarak kronolojik açıdan sıralanmıştır:
Vefâiyye, Kādiriyye,
Sa‘diyye, Rifâiyye, Ekberiyye, Şâzeliyye, Bektaşiyye, Mevleviyye, Bedeviyye, Nakşibendiyye, Halvetiyye, Bayramiyye, Zeyniyye, Celvetiyye.
Bu ana tarikatlar, tarikatın kimliği ve yayılışı, kronolojik açıdan kısaca tarikatın kökeni, pîri, doğuşu, silsilesi, tarihsel gelişimi,
ana kolları ve yayıldığı coğrafî bölgeler, tarikatın Anadolu’da intişarı,
kolları, altkolları, başlıca merkez tekkeleri, önemli temsilcileri, tarikat meşâyihinin ilim ve sanata dikkate değer katkıları, tarikatın
âdap ve erkânı, doktrini, tarikatın üzerinde sıkça durduğu temel
tasavvufî ilkeler, irşad metodu, zikir usulü, derviş çeyizinin ana unsurları, tarikatın Cumhuriyet sonrasındaki seyri, diğer bir ifadeyle
tekkelerin seddinden sonra tarikatların ahvâli, meşhur mümessilleri
ve faaliyet alanları gibi alt konular çerçevesinde ele alınmıştır. Yazıların genel itibariyle bu ve benzeri başlıklara sadık kalmaları eserin
orijinal yönünü meydana getirmektedir. Böylelikle her bir tarikatın
geçmişten günümüze nasıl bir seyir takip ettiği sorusuna birincil
ve ikincil kaynaklara dayanılarak cevap verilmeye, okura tarikatın
Türkiye’deki bütünlüklü portresi elden geldiğince resmedilmeye
çalışılmıştır.
Kitapta Uşşâkıyye, Şâbâniyye, Cerrâhiyye, Hâlidiyye,
Rûmiyye, Melâmiyye, Selâmiyye gibi genel okurun zihnindeki tarikatlar, kendisinden zuhur ettiği ana tarikatın alt kolu şeklinde
değerlendirilip ait olduğu ana tarikat makalesi içerisinde alt başlık
olarak söz konusu edilmiştir. Aksi takdirde her bir alt kolun ayrı
ayrı ele alınması bu derleme kitabın hacim sınırlarını zorlayıcı bir
husus olacaktı.
Kitabın orijinal bir diğer yönü her makalenin sonunda yer alan
genişletilmiş bibliyografya kısmıdır. “Klasik kaynaklar” ve “araştırma eserleri” şeklinde iki bölüme ayrılan bibliyografya, okurun geniş
TAKDİM
23
çapta istifade etmesi ve konuya meraklı yeni araştırmacıların kullanımına yardımcı olması için tasarlanmıştır.
Şüphesiz Türkiye’de tarikatlar konusu bir kitapla tüketilemeyecek kadar geniş bir inceleme sahasıdır. Bu sebeple akademik seviyede böyle bir ilk derleme kitabın eksikliklerden uzak olamayacağı
âşikârdır. Bu bağlamda kitabın muhtevasına dair fikir, tavsiye ve tenkitlerini ulaştıran ilim adamlarına minnettar kalacağımı belirtmek
isterim.
Hulâsa, bu derlemenin hazırlanması makaleleri kaleme alan ve
konuya ilmî hayatının önemli bir kısmını ciddiyetle sarfeden mümtaz akademisyenlerin büyük özverisiyle mümkün oldu.
Bilimsel faaliyetlerinin yoğunluğuna rağmen projeye ilgi gösterip teklifi kabul
eden, değerli yazılarıyla katkıda bulunan, kitabın derlenmesi ve yayınlaması sürecinde sabır ve hoşgörüleriyle daima destek olan eserin
her bir muhterem yazarına minnettarlığımı ve teşekkürlerimi ifade
etmek isterim. Eserin nihaî şeklini almasında emeğini esirgemeyen
TDV İslâm Araştırmaları Merkezi’nin bütün çalışanlarına, hâssaten
yayın personeline müteşekkirim.
Türkiye’de Tarikatlar: Tarih ve Kültür kitabının ilim, kültür ve
mâneviyat geleneğimizin anlaşılıp aktarılmasına mütevazi bir katkı
olmasını temenni ederim.
Hizmet ve gayret bizden, icâbet ve tevfik Allah’tan…
Semih Ceyhan
Üsküdar, Ocak 2015