21 Kasım 2019

TÜRKİYE’DE TARİKATLAR TARIH VE KÜLTÜR


TÜRKİYE’DE TARİKATLAR TARIH VE KÜLTÜR 
CEMAATLER:
 Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye Prof. Dr. Veysel BOZKURT Özet Bu tebliğin amacı, cemaat kavramını, cemaat konusundaki kuramsal yaklaşımları ve bunlardan hareketle kısaca Türkiye’deki dini temelli cemaatleri analiz etmektir. Cemaat, başından itibaren sosyolojik analizlerin kalbinde yer alan, geniş bir alanı kapsayan müphem bir kavramdır. Her ne kadar 19. yüzyılda sosyolojinin kurucu babaları, modern toplumların yükselişine paralel olarak cemaat ilişkilerinin gerileyeceğini iddia etseler de, zamana göre değişen formlarıyla cemaatler sıcak bir konu olmaya devam etmektedir. İnsanların ait olma ve güvenlik ihtiyaçları devam ettiği müddetçe, cemaatler gelecekte de varlığını sürdüreceklerdir. Giriş Cemaat nedir? Toplum kuramcıları cemaatler hakkında ne söylüyorlar? İnsanlar neden cemaatlere katılırlar? Cemaat sığınılacak bir sıcak yuva mı yoksa özgürlüğümüzü kısıtlayan altın kafes mi? Cemaatler, toplumu bütünleştirir mi, yoksa böler, parçalar ötekileştirir mi? Cemaat bir kardeşlik duygusu mudur, yoksa bir kardeş katli midir? Bu tebliğde, cevabını arayacağımız sorulardan bazıları bunlar. Cemaat, sosyolojinin temel kavramlarından birisidir. Nisbet’in ifadesiyle sosyolojinin “kurucu düşünceleri” arasında yer alır. Sosyolojinin bilim hüviyetini kazandığı dönem, aynı zamanda tarım toplumlarından endüstriyel toplumlara doğru büyük dönüşümlerin yaşandığı ve geçmişin cemaate dayanan toplumsal ilişkilerinin çözüldüğü yıllardır. Özellikle Aydınlanma geleneğinden gelen sosyal filozoflar, toplumsal yaşamdan bir daha geri dönmemek üzere geri çekildiğini düşündükleri cemaat ilişkilerinin hâkim olduğu geleneksel toplumun külleri üzerinde akla, bilime ve bireye dayan modern bir toplum inşa etmek Bozkurt, V. (2018). 
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 istemişlerdir. Ayak bağı olarak gördükleri geleneğe güven zayıflarken, geleceğe yönelik iyimserlik büyük ölçüde artmıştır. Safları diğerleri kadar kalabalık olmasa da, modern/endüstriyel dönüşümün getirdiklerine itiraz edenler de çıkmıştır. 
"Modem toplum komşuyu tanımaz" diyerek moderniteye reaksiyon gösteren ve cemaati savunan muhafazakâr düşünürlerin başında Burke gelmektedir. Cemaate sahip çıkan muhafazakârların görüşlerini anlamak bakımından bir muhafazakâr düşünürden Nisbet’in (2013) aktardığı şu söz son derece çarpıcıdır: "Arkadaşlık, cennettir; arkadaşsızlık cehennem. Dostluk, hayattır; dostsuzluk ölüm”. Gündelik dildeki kullanımından farklı olarak sosyolojik açıdan cemaat kavramı, aileden millete kadar geniş bir alanı kapsar. 1950’li yıllarda bir yazar ( Hillery, 1955), cemaatin 94 farklı tanımını tespit ediyor. Sonrasında da değişen koşullara göre cemaatleri tanımlama çalışmaları sürmüştür. Cemaat son derece muğlâk ve ne tarafa çeksen oraya giden esnek bir kavramdır. 
Ülkemizde cemaat denildiğinde ilk akla gelen dini cemaatlerdir. Sosyal bilimcilerin kullandığı cemaat kavramı kapsam itibarıyla dini cemaatlerin ötesine geçmektedir. Bu yazıda öncelikle cemaat kavramı açıklanmaya çalışılacaktır. Sonrasında ise konuya ilişkin kuramsal iddialardan hareketle kısa Türkiye’de dini cemaatler analiz edilecektir. Cemaat Kavramı Cemaat, Arapça kökenli bir kavram. Toplanmak, bir araya gelmek anlamına gelen cem mastarından geliyor. Şemseddin Sami, Kāmûs-ı Türkî’de cemâ‘at’ı bir yere toplanmış olan insanlar, gürûh, takım, bölük, bir imama uyup namaz kılan müslümanlar heyeti veya bir mezhebe tâbî ve bir heyet teşkil eden ahâlî şeklinde tanımlıyor. Benzer şekilde Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Lügati (2013) cemaati, insan topluluğu, imamın arkasında namaz kılanlar, İslam Ansiklopedisi (1990) ise, Müslümanların din kardeşliği esasına dayalı olarak gerçekleştirdikleri birlik ve beraberlik olarak tanımlıyor. TDK Sözlüğü ise, “Bir imama uyup namaz kılan kişiler”, “İnsan kalabalığı, topluluk” ve “Bir dinden veya bir soydan olanların topluluğu” şeklinde ifade ediyor. Dilde sadeleştirme çalışmalarının sonrasında cemaat sözcüğünün karşılığı, topluluk, cemiyet sözcüğünün karşılığı ise, toplum türetilmiştir. Cemiyetin karşılığı olan toplum sözcüğü fazla bir itiraz görmeden kabul edilmiştir, ancak cemaatin karşılığı olarak türetilen topluluk Bozkurt, V. (2018). 
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 sözcüğü hiçbir zaman bir dayanışma ve ait olma duygusu olan cemaatin sıcaklığını vermediği için tutmamıştır. Raymond Williams, cemaatin karşılığı olan community sözcüğünün kökeninin 14. yüzyılda İngilizce’de görüldüğünü iddia etmektedir. Cemaatin İngilizce karşılığı Community, Latice communis’den (commun-ortak) gelmektedir. İngilizcenin en kapsamlı sözlüklerinden olan Miriam-Webster cemaati, birleşmiş insanlar topluluğu, belirli bir bölgede yaşayan ortak çıkarları olan nüfus, benzer özelliklere veya çıkarlara sahip birlikte yaşayan bir grup insan; ortak bir tarihe veya ortak sosyal, ekonomik ve politik çıkarlara sahip kişi veya uluslardan oluşan bir birlik şeklinde tanımlamaktadır. 16. yüzyılda cemaat kavramı ortak kimlik ve nitelikler duygusu anlamında da kullanılmaya başlanmıştır. 19. yüzyıldan sonra ise, Alman sosyolog Tönnies’in Gemeinschaft ve Gesellschaft çalışmasının etkisi ile society (toplum) sözcüğünün karşıtı olarak kullanılmıştır. Raymond Williams’a göre, cemaatin hep sıcak ve pozitif çağrışımı olmuştur. 
Hilmi Ziya Ülken cemaat sözcüğünün farklı anlamlarda kullanıldığına vurgu yapıyor. 
Ülken’e göre cemaatin en çok kullanılan anlamı, belirli bir bölgede ortak bir kültürü paylaşan, aralarında akrabalık ve manevi dayanışma gibi sıkı bağlar bulunan bir zümredir. En geniş anlamda kullandığımızda köyler, kasabalar ve milletler de bir tür cemaat kapsamı içine alınabilir. Nitekim Benedict Anderson (2009) milletleri “Hayali Cemaatler” olarak tanımlamaktadır. Le Play insanların organik dayanışma ve değişmez doğa şartları altında yaşadıklarında daha cemaatçi özellikler geliştireceğini, buna karşılık serbest ferdi girişim ve dışarı ile ilişki halinde geliştiklerinde ise ‘özelleşmeci’ (partikülarsit) olduklarını ifade ediyor (Ülken, 1969). 
Marshall (1999) ise cemaat kavramını, üyelerinin ortaklaşa paylaştıkları (genelde kimlik duygusuna dayanan), özel olarak inşa edilen toplumsal ilişkiler bütünü olarak tanımlamaktadır. Cemaat, bir dayanışma ilişkisidir. Cemaat teorisinin kurucusu Tönnies klasik çalışmasında görülebileceği şekilde, 19. yüzyılda cemaatin yok olmasından duyulan kaygının neticesinde, adeta sosyolojinin kalbine yerleşmiş bir kavramdır. Gemeinschaft ve Gesellschaft Sosyolojide Tönnies’in Gemeinschaft kavramının karşılığı olan cemaat aynı zamanda mahallenin (komşuluğun) eş anlamlısı olarak kullanılır. Kendisi de kırsal kökenli bir sosyolog olan Tönnies, cemaati kaybolmakta olan pre-endüstriyel toplumların sosyal ilişkilerinin bir Bozkurt, V. (2018). 
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 ideal tipi olarak kurgulamıştır. Tönnies’e göre pre-endüstriyel kırsal toplumların cemaat ilişkileri uzun yıllardır aynı kaderi paylaşan ve benzer özelliklere sahip insanların ilişkilerini anlatıyordu. Görece küçük nüfusa sahip cemaat yapıları içinde insanlar, binlerce yıldır süregelen yazılı olmayan geleneklere dayanıyordu. İlişkiler çok taraflı, samimi ve mensupları arasında güçlü bir dayanışma vardır. Statüler doğuştan kazanılmıştır. Herkes herkesi tanır ve cemaat mensupları büyük ölçüde benzer değerleri ve ortak bir hayatı paylaşırlar. Kendi kendine yetme, akrabalık bağları ve kolektif aidiyet/kimlik duygusu güçlüdür. Toplumsal sapma hoşgörü ile karşılanmaz. Dolayısıyla Güçlü bir sosyal kontrol söz konusudur; kent yaşamında görülen bireysellik ve mahremiyet anlayışı yok denecek kadar azdır. Süreklilik cemaatle ilişkilerinin önemli karakteristiklerinden birisidir. Pre-endüstriyel toplumlarda cemaat ilişkileri içinde yaşayan insanların hayatları büyük dedelerinin hayatlarından çok da farklı değildir. 
 Tönnies’e göre, insanların karşılıklı birbirine bağlı oldukları cemaatlerde, herkes yerini bilir, toplumsal/coğrafi hareketlilik sınırlıdır, insanların yaşam tarzları benzerdir, örgüt dinin egemenliğinde toplumsal kontrol aile ve dini kurumlar tarafından desteklenir, toplumsal değerler ve normlar belirsizliğe yer bırakmayacak kadar nettir. Görece küçük olan cemaatlerde, herkes herkesi tanır ve akrabalık ilişkileri hâkimdir. Hareketlilik az olduğu için, kendi kabilesi dışında yaşayanların oranı yok denilecek kadar azdır. Cemaat mensupları arasındaki ilişkiler ise, daha doğal ve duygusaldır (Yelken, 1999; Slattery, 2011; Delanty, 2015). Oysa demografik yapısını kentlerin oluşturduğu endüstri toplumlarında Tönnies’e göre cemaat (gemeinschaft) ilişkileri çözülmeye, onun yerini gessellschaft (toplum/cemiyet) ilişkileri almaya başlar. Bir diğer ifade ile dayanışma, cemaat ruhu ve samimi ilişkiler geriler; yapay ve geçici ilişkiler öne geçer. Toplumsal işbölümü, gayrı şahsi ilişkiler, rekabet, çıkarcılık ve rasyonel irade güç kazanır. Endüstri toplumunda duygusal yakınlık minimize edilir. Toplum Durkheim’in de vurguladığı şekilde faklılaşır. Geleneksel toplumlar benzerlikler etrafında, modern/endüstriyel topumlar ise, farklılıklardan kaynaklanan dayanışma etrafında bir araya gelirler. Kişisel çıkar öncelik kazanır. Doğuştan kazanılan statülerin yerine, elde edilen statüler önemli hale gelir. Birlik/dayanışma ruhu zayıflar. Yazılı sözleşmeler, ticaret, bireysellik ve farklılıklar öne geçer. Aile işlerinin yerini modern şirketler alır. Tönnies (2010) doğal iradenin baskın olduğu her türlü birliği cemaat (Gemeinschaft), rasyonel irade tarafından yönlendirilenleri ise, toplum (Gesellschaft) olarak adlandırmaktadır. Bozkurt, V. (2018). 
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 Ancak bu ikili yapının bir ideal/püre tip olduğunu da baştan kabul etmiştir. Hayattaki karşılığı büyük ölçüde bu ikisinin karşımı olacaktır. “Kırın sessizliğiyle kentin 'keşmekeş'i”nin yer aldı endüstri toplumlarında, cemaatin gerilemesinin, sapkınlık, suç ve intihar oranları üzerindeki etkilerini incelemiştir. Suçun türünün kırda ve kette farklılaşmasını analiz eder. Kundakçılar ve haydutlar kırın suçluları arasında yer alırken, dolandırıcılar, hızsızlar, soyguncular vb. kent suçluları arasında yer almaktadır. Tönnies’in çalışmaları geçmişte, Weber, Durkheim ve Simmel gibi sosyologların çalışmalarını etkilemiştir. Günümüz de cemaat araştırmaları halen Tönnies’e dayanılarak sürdürülmektedir (Slattery, 2011). Cooley, her normal insanın, topluluğa doğal bir yakınlık eğilimi içerisinde olduğunu belirtir. Ona göre, toplulukların oluşmasını engelleyen en önemli faktör, ölçek sorunundan ziyade, örgütlenmedir. Geleneksel/coğrafi cemaatin özü, "mekan" ve "cemaat duygusu"dur. O, daima bir toprak parçasını kaplar. Cemaatin üyeleri yeryüzünde belirli bir yeri birlikte işgal ederler. 
Cemaatlerin çoğu yerleşikliğin ve güçlü bir dayanışma bağı oluşturan mekanlarının koşullarından oluşurlar. İletişim kolaylıklarının yayılması ile modern dünyada bu bağ nispeten zayıflamıştır. İletişimin yaygınlaşması mekânın önemini tümüyle ortadan kaldırmaksızın, cemaatin boyutlarını genişletmiştir. Ortak bir yaşam alanı olan cemaat; ortak hayat tarzından "haberdarlık" ile birlikte bulunur (MacIver ve Page , 1969). Bir diğer ifadeyle, belirli çıkarların ve değerlerin paylaşımı, insanların birbirine özen göstermesi, ortak moral değerlerin mevcudiyeti, işbirliği, iletişim, süreklilik, istikrar, birbirine bağlılık, karşılıklı sorumluluk, cemaatin en önemli unsurları arasındadır. Cemaatin temelinde "yetersizlik ilkesi"nin yaratmış olduğu, bir birliktelik söz konusudur. Başarılı cemaatler, bireysel farkları azaltarak, itaati, sadakati ve sevgi bağını teşvik eden topluluklardır. 
Bağları muhafaza etmek için bazı risklere ortak göğüs gerilirken, kolektif yararlar da, birlikte paylaşılır (Blanchot, 1997). Durkheim’ın mekanik ve organik dayanışma tezi bazı bakımlardan Tönnies’in cemaat ve cemiyet ayrımı ile paralellik gösterir (Coser, 2013). Durkheim (2013) “Toplumu bir arada ne tutar sorusunu ortaya atıyor”, bunun cevabını da dayanışma kavramında buluyordu. Tönnies gibi Durkheim da ikili bir sınıflamaya giderek, dayanışmayı mekanik ve organik dayanışma şeklinde ikiye ayırıyordu. Mekanik dayanışma, bazı bakımlardan Tönnies’in cemaat, organik dayanışma da cemiyet kavramı ile benzerlikler taşımaktaydı. Ancak Tönnies’in dayanışmanı sadece geçmişin geleneksel/tarım toplumlarında olacağı tezini net bir biçimde reddediyordu. Durkeim’a göre dayanışma bütün tarım toplumları gibi endüstri toplumlarında da mevcuttu; Bozkurt, V. (2018). 
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 sadece cemaat ilişkilerinin hâkim olduğu tarım toplumlarında dayanışma benzerliklerden kaynaklanırken, endüstri toplumlarında farklılıklardan (iş bölümünden) kaynaklanıyordu. Cemaatsel ve Cemiyetsel İlişkiler Max Weber, Tönnies ile aynı dönemde yaşamıştır. Yakın ilişkileri vardır. Cemaatler konusunda görüşlerini geliştirirken Tönnies’den belli ölçüde etkilendiği görülmektedir. Ama bazı bakımlardan da aralarında farklar vardır. Weber (2012) başyapıtı Ekonomi ve Toplum’da “cemaatsel” ilişkiyi (Vergemeinschaftung) , duygusal ve geleneksel davranış biçiminden etkilenen bir aidiyet olarak tanımlamaktadır. Buna karşılık, toplumsal ilişki rasyonel iradeye ve uzlaşmaya dayanıyorsa, "cemiyetsel" ilişkiyi (Vergesellschaftung) olarak adlandırmaktadır. “Duyuşsal, duygusal ya da geleneksel temeller”, cemaatsel ilişkilerin ayırt edici karakteristikleri arasındadır. Aile, dini cemaatler, kişisel bağlılıklar, ulusal aidiyetler buna örnek verilebilir. 
 Burada rasyonel hesap kitap düşüncesinden farklı olarak bir duygusallık söz konusudur. Ancak cemaatsel ilişkilerin çıkar ilişkisinden uzak olduğu da doğru değildir. Örneğin bir dini cemaate katılan birey, duygusal yakınlık kadar ekonomik motivasyon unsurlarından da etkilenebilir. Weber’in cemaatsel ilişki kavramı kedisinin de ifade ettiği şekilde oldukça genel ve heterojen öğeleri de kapsayıcıdır. Weber (2014), ortak özelliklerin ya da davranış biçimlerinin, tek başına cemaat ilişkisi yaratmada yeterli olmadığını iddia eder. O’na göre cemaat ilişkisinin oluşabilmesi için ortak duygusal bir temelde davranışlarını birbirine yönlendirmeleri gerekir. Bir diğer ifade ile cemaatin oluşabilmesi için “bir ortaklaşa üyelik duygusu” ya da aidiyet duygusu gerekir. 
Cemaatsel ilişkiler, “sevgisel, duygusal ya da geleneksel temeller üzerinde” inşa edilir. 
 Dini cemaatler, büyük ölçüde karizmatik liderler tarafından yönlendirilirler. Weber karizma kavramını, istisnai yetenekler ve doğaüstü (ilahi) özelliklere sahip olduğuna inanılan kişilere atfedilen özellikler olarak tanımlar. 
 Bu özelliklere sıradan insanların sahip olmaları mümkün değildir. Karizmatik liderlerin görülmezi görme, bilinmezi bilme gibi sihirli güçleri olduğuna inanılır. Burada önemli olan, karizmatik liderlerin atfedilen özelliklere sahip olmasından çok, takipçilerinin (müritlerinin) onları nasıl gördüğüdür. Weber’in karizma kavramını en iyi özetleyen ifadelerden birisi bizim kültürümüzdeki “Şeyh uçmaz, mürit uçurur” sözüdür. Burada esas olan cemaat liderinin doğaüstü güçlere sahip olmasından ziyade takipçilerinin, liderin sahip olduğuna inandığı özelliklere atfettiği Bozkurt, V. (2018). 
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 anlamlardır. “Şeyleri gerçek olarak tanımladığınızda sonuçları gerçek olur” diyen Thomas teoreminde (Bozkurt, 2018) olduğu gibi, sıradan insanlara doğaüstü güçler atfettiğinizde, sonuçlar da olağanüstü olabilir. Weber, müritlerin bazen takdir görme, bazen umutsuzluk, bazen de tam aksi istikamette umuttan kaynaklanan bir saik ile karizmatik liderlerin peşinden gittiklerini söyler. Mürit lidere mutlak bir güvenle bağlıdır. Çünkü doğaüstü özelliklere sahip lider, adeta her müridin 24 saatini görür, aklından geçenleri bilir. Ancak lider uzun bir süre başarılarını kanıtlayamaz, Tanrı’nın ona bahşettiği doğaüstü güçleri geri aldığı düşünülürse ya da çok daha önemlisi lider müritlerine artık fayda sağlayamaz hale gelirse, müritler üzerindeki otoritesini kaybeder. 
 Weber (2014), karizmatik otoritenin doğası gereği, diğer otorite türleri gibi, rasyonel-hukuki otoriteye de kesin olarak karşı olduğunu yazar. Karizmatik otoritenin, “tüm kurallara yabancı olma anlamında irrasyonel” ve rasyonel-hukuki otoritenin anti-tezi olduğunu iddia eder. O’na göre, karizmatik otorite, geçmişi reddeder ve özel olarak devrimci bir güçtür. Karizmatik liderin yegâne meşruiyet kaynağı, takipçilerinin (müritlerinin) mutlak sadakatlerinden aldığı kendi karizmasıdır. Öte yandan istisnalar dışında karizmatik lider, kazanç elde etmekten özveride bulunmaz. Weber, birçok karizmatik liderin maddi güç araçlarına ihtiyaç duyduğunu ve saygınlığını güçlendirmek için otoritesinin parlak bir teşhirine eğilim gösterdiğini ifade eder. Güvensiz Bir Dünyada Güvenlik Arayışı Bauman’a (2016) göre cemaat güvenli olmayan bir dünyada sıcak yuva (güvenlik) arayışıdır. Adeta bir yitik cennettir. 
 “ Şiddetli yağmurda altına sığındığımız bir saçak, dondurucu soğukta içinden çıkmak istemediğimiz şömineli bir oda gibidir”. Dışarıdaki rekabete ve tehlikelere karşı bizi korur. Cemaat içinde kimse bize üstünlük taslamaz. Zor zamanlarda bizi seven ve bize destek olmaya hazır kardeşlerimiz vardır. Orada kendimizi evimizde yani güvende hissederiz. Bir diğer ifade ile cemaat, kolayca ulaşılmayacak, eksiğini duyduğumuz ve özlediğimiz her şeydir. Raymond Williams’a dayanarak cemaatin Bauman, daima var olduğunu ve gelecekte de var olacağını iddia eder. Ancak madalyonun pozitif yüzünün aksine, öteki yüzü oldukça serttir. Cemaat üyelerinden bireysel iradelerini bastırmalarını (Nisbet, 2013) yani koşulsuz itaat ister. Sunduğu güvenliğin karşılığında üyelerinin özgürlüklerinden vazgeçmelerini bekler. Dış dünya ile (yabancılarla) ilişkilerini kısıtlar. Bauman, cemaatin hayallerde kaldığı müddetçe zararsız; Bozkurt, V. (2018). 
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 ancak gerçeğinin ise mensuplarının özgürlüklerini kısıtlayan son derece boğucu bir iklimi olduğuna vurgu yapar. Bir diğer ifade ile cemaat arayışı bir güvenlik arayışıdır. Bedeli “kendin olma hakkı”ndan ve özgürlüğünden vazgeçmektir. Oysa der Bauman, özgürlük olmaksızın güvenlik, kölelilikten farksızdır. Biz hem güvenlik hem de özgürlük olmadan insan olamayız. Öte yandan ikisinin bir arada olmasını sağlayacak elimizde bir ölçüt de mevcut değil. Küresel depremlerin geleneksel toplumsal ilişkileri parçaladığı bir dünyada insanlar değişimin ve belirsizliğin yarattığı kaygılarla baş edebilmek için, kendilerini güvende hissedecekleri sığınaklara (gruplara) her zamankinden daha çok ihtiyaç duymaktadırlar. 
 Bauman cemaati özlediğimizi, çünkü risk ve belirsizlikler dolu bir dünyada güvende hissetmeyi arzu ettiğimizi iddia etmektedir. Ancak bizi boğmayan, özgürlüğümüzü kısıtlamayan bir cemaatin de ortada olmadığı ya da olmayacağını ima ediyor. Çarpıcı bir üslupla çerçevesini çizdiği Bauman’ın cemaati, Tönnies’in yok oluşuşuna ağıtlar yaktığı cemaatinden oldukça farklıdır. Yıkıcı Gemeinschaft Sennett (2013), cemaatin insanların kim olduklarını dile getirmelerine yardımcı olan bir kolektif kimlik olduğuna vurgu yapar. O’na göre cemaat kimliği en saf biçimiyle “savaş ya da doğal felaket gibi nedenlerle bir grubun yaşamının tehdit edilmesi durumunda oluşur”. Tek başlarına kendilerine yönelmiş tehditlerle baş edemeyeceğini düşünen insanlar, benzer özelliklere sahip insanlar ile birlikte hareket etmek yoluna giderler. 
 Ortak eylemin oluşturduğu birliktelik, kolektif bir benlik duygusu oluşturur. Ancak bu tip cemaatin inşasında birbirine hasım en az iki gruba ihtiyaç vardır. Sennett’e göre, ortak düşman, cemaat mensupları arasında bir kardeşlik duygusu yaratır. Nitekim Dreyfus davası örneğinden hareketle cemaatlerin yıkıcı taraflarını ortaya koymaya çalışmıştır. Cemaat duygusu, bir anlamda "öteki"ni dışlayarak gerçekleştirilen bağlılıktır. Bireysellik ve farklılıklar büyük ölçüde bu tarz cemaatler içerisinde ortadan kaldırılır. Gerçek veya hayali düşmanlar yaratılır. Ruhsuz kalabalık efsanesinin insanları cemaat arayışına ittiğini ifade eden Sennett, “cemaat yaşamının görünüşte düşmanca bir ortamda bir tür kardeşlik girişimi iken, çoğunlukla kardeş katline dönüştüğüne” vurgu yapar. Bozkurt, V. (2018). 
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 Türkiye’de Cemaatler Cemaatler konusu, kavramsal çerçevede de ifade edildiği şekilde, sosyoloji literatüründe aileden başlayıp milliyet duygusuna kadar giden geniş bir alanı kapsamaktadır. Bu yazıda öncelikle kuramsal olarak cemaat kavramının arkasındaki sosyolojik dinamikler ortaya konulmaya çalışılmıştır. Türkiye’de cemaatler konusu, tarihten psikolojiye, ilahiyattan sosyolojiye geniş bir alanı kapsamaktadır. Bizim kültürümüzün cemaatçi özelliklerinin baskın olduğu sıkça dile getirilir. Aslında Erikson’dan hareketle Mardin (1992), “cemaate güven”in bütün dinlerin ortak özelliği olduğunu söyler. Müslümanların da cemaate büyük önem atfettiğini vurgulayan Mardin’e (1991) göre İslam medeniyetinde, “kişi onuru, (…) cemaat karşısında davranış meşrulaştırıcısı olarak değerini yitirir”. Bir diğer ifadeyle cemaatin menfaati her zaman bireyin menfaatinin önünde gelir. 
 Türkiye’de dini cemaatlerin mensuplarını tam sayı olarak tespit etmek mümkün değil. Çünkü cemaat mensubiyeti bir duygu işi ve kayıt sistemi yok. Üstelik de bazı cemaatler gizlenme eğilimi içindeler. Konsensus’un HaberTürk için yaptığı “Türkiye Gündemi Mayıs 2011’ araştırmasına göre Türkiye’de cemaat mensuplarının oranı yüzde 7 civarındadır. Bu konuda yapılan başka araştırmalar da buna yakın sonuçlar vermişlerdir. Aslında Türkiye’de cemaatlerin etkisi sayılarından ziyade organize olmalarından ve aidiyet duygularının gücünden gelmektedir. Çünkü cemaat aidiyeti devreye girdiğinde, aile, meslek, ülke vb. diğer tüm aidiyetler ikinci plana düşebilmektedir. Cemaat liderinin müridi üzerindeki hipnotik etkisi, diğer toplumsal bağların tümünü çözebilmektedir. 
 Cemaatler genelde siyasette yakından ilgili olmuşlardır. Çok partili dönemde ise, çoğu zaman dini cemaatler oy depoları olarak görülmüşlerdir. Öte yandan birçok cemaatim en büyük özlemi de hep devlette söz sahibi olmak olmuştur. Çünkü Türkiye’de devlette söz sahibi olduğunuzda büyük ölçüde gücü de kontrol edenler arasına girersiniz. Cemaat üyelerinin devlette çalışması, sadece üyelerine istihdam bulmaktan ibaret değildir. Nitekim yakın geçmişte yaşadıklarımız, devlet içinde cemaatlerin belirli bir güce ulaştıktan sonra neler yapabileceğini acı bir şekilde göstermiştir. Bozkurt, V. (2018). 
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 Biz de bireylerin cemaatlere yönelmelerinin arkasında ki en önemli motivasyon kaynağı, Bauman’ın ifadesiyle “sıcak yuva” yani güvenlik arayışıdır. Nitekim bu konularda yapılan araştırmaların büyük bölümünde, sosyal güvence faktörüne vurgu yapılmıştır (Tatar,1996; Pala,2016; Aksoy, 2016). Osmanlı İmparatorluğu döneminde de cemaatler, büyük ölçüde devletin yapamadığı görevleri üstlenmişlerdir. Özellikle ekonominin kötüleştiği yıllarda cemaatler Mardin’e (1991) göre, yegâne tutanak olmuştur. Nitekim günümüzde de devletin sosyal devlet fonksiyonlarını yerine getirmede zorlandığı alanlarda cemaatler öne geçmektedir. Örneğin öğrencilere burs ve yurt imkânı sağlamak bunların arasındadır. 
 Nitekim Tönnies’den itibaren cemaatler konusunda çalışan sosyologların vurguladıkları en önemli özelliklerden birisi dayanışma olmuştur. Türkiye’de 1950’lı yıllardan itibaren yaşanan hızlı şehirleşme, insanları köklerinden ve toplumsal bağlarından koparmıştır. Sosyal güvencesizlik içindeki kitleler, hemşerilik bağı ya da cemaat bağı etrafında örgütlenmiş dayanışma ağlarına (cemaatlere) katılarak, sorunlarını çözmek arayışı içinde olmuşlardır. Dayanışma ağları sayesinde, sorunlarını daha kolay çözebilir hale gelmişlerdir. Nitekim “Şehirleşme ve Dini Cemaatleşme” arasındaki ilişkiyi Malatya Örneğinde bir doktora tezi olarak çalışan Tatar’ın (1996) bulgularına göre, “Cemaatler üyelerine hem maddi yardım temin etmekte, hem de onların korunma ihtiyaçlarını gidermektedir”. 
 Elbette toplumsal handikaplı grupların arasında, iş ve aş bulmak gibi fizyolojik ihtiyaçların bir önceliği vardır. Ancak fizyolojik ihtiyaçlar kadar önemli olan sorunda, şehir hayatı içinde ortaya çıkan yalnızlaşmadır. Cemaatlerin aidiyet duygusunun karşıladığı en önemli ihtiyaçlardan birisi insanın yalnızlık duygusu ile başa çıkmasını sağlamasıdır. Cemaat aidiyeti, düştüğünüzde elinizden tutacak size binlerce kardeş sunmaktadır. Sizi dinleyen ve derdinizle dertlenen yeni kardeşleriniz sayesinde, kendinizi daha güvende hissedebilirsiniz. Bir diğer ifade ile cemaatler, birçok insan için adeta ruhsal tedavi merkezleridir. Nitekim cemaatler üzerine yapılan araştırmalarda katılanların önemli bir bölümü katılma nedenini “manevi boşluk” ya da “manevi ihtiyaç” olarak adlandırmaktadırlar. Bunu Bozkurt, V. (2018). 
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 cemaatte yardımlaşma, paylaşma, birliktelik duygusu, yalnızlık gibi gerekçeler izlemektedir (Aksoy, 2016; Doğan,2015). Kuramsal çerçevede Weber’in de ifade ettiği şekilde, karizmatik liderlerin istisnai yeteneklere ve doğaüstü (ilahi) özelliklere (keramete) sahip olduğuna inanılır. Dini cemaatlerin liderleri, karizmatik liderliğin en saf şeklidir. En küçük tarikat şeyhinin bile müridi üzerinde etkisi, en güçlü politik liderlerin etkisinden daha fazla olduğu söylenebilir. Çünkü mürit, cemaat liderinin doğaüstü güçlere (keramete) sahip olduğuna inanır. O’na göre, lider, herkesin kalplerinden ne geçtiğini bilir, gelecek onlara malum olur. 
 Onat’a göre, Türkiye’de cemaatler içinde, hâkim kültür itaat kültürüdür. Lider ya da onun vekili ne derse, yanlış bile olsa uyulması gerekir; onun hikmetinden sual olunamaz. Lider adeta her şeye muktedir, insanüstü bir varlıktır. “Cemaate Katılımı Etkileyen Sosyal Faktörler” konusunda yapılan bir tez çalışmasında (Aksoy, 2016), görüşme yapılan müritlerden bazıları, cemaat liderlerinin kendilerine şefaat edip onları kurtaracağına inandığını ifade etmiştir. Yine cemaat mensupları, liderleri konuşurken, “kalplerinden maddi ve manevi isteklerini geçirdiklerini, liderlerinin hatırına Allah’ın dualarına cevap vereceklerine inandıklarını” söylemişlerdir. Diğer taraftan Sennett’in da ifade ettiği şekilde cemaatler, öteki (düşman) üzerinden inşa edilir. Çünkü gruba yönelik dış düşman, grubu kendi içinde bütünleştirir. 
Türkiye’deki dini temelli cemaatler de bunun dışında değildir. Büyük ölçüde cemaat dışındakileri ötekileştirerek kendi iç bağlarını sıkılaştırmaya çalışmaktadırlar. Nitekim Tatar’ın (1996) doktora tez araştırmasının da ortaya koyduğu sonuç bu doğrultudadır. Cemaatler, toplumu bütünleştirmek yerine, mensuplarını olabildiğince diğerlerinden ayrıştırarak, toplumu küçük küçük adacıklara bölmektedir. Kuşkusuz bütün cemaatler, tümüyle birbirinin aynı değildir. Ancak bütün dünyada cemaat oluşturmanın mantığı, bir tarafıyla, “yıkıcı gemeinschaft”a dayanmaktadır. 
Bir diğer ifadeyle bir kardeşlik duygusu olan cemaat duygusu, özellikle işin içine iktidar mücadelesi girdiğinde kardeş katline dönebilmektedir. Kısaca ifade etmek gerekirse Türk toplum yapısı hızla değişiyor ve modernleşiyor. Modernlik büyük ölçüde geleneksel bağları çözdü. Artık hepimiz belirli ölçüde moderniz. Gelenekten koptuk. Tek başınayız. Kendimizi her daim evimizde hissedeceğimiz bir çevrede de yaşamıyoruz. Bunun geri dönüşü de yok. Geleneğin çözülmesi, insanımızın Bozkurt, V. (2018). 
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 hayatın gerçekleri karşısında bir anlamda çırılçıplak kalması, yani koruyucu zırhını kaybetmesi anlamına geliyor. Toplumun özellikle sosyal, ekonomik ya da psikolojik açıdan sıkıntılı insanları için, cemaatler hala belirli bir çekiciliğe sahiptir. Muhtemelen gelecekte de olmaya devam edecekler. Gelecekte bazı cemaatlerden kaynaklanabilecek muhtemel istismarların azaltılması için, sosyal güvencesiz insanlara yönelik devletin koruyucu elinin muhafazası önem taşımaktadır. Hiç bir özsaygısı olan insan, ihtiyaç duymazsa kendi iradesini (aklını) bir başkasına devretmez. 
Eğer böyle bir şey varsa, bunu ortaya çıkartan sosyal, ekonomik, psikolojik ya da kültürel faktörlere bakmak gerekir. “Şeyh uçmaz mürit uçurur” sözünü bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Eğer bir takım insanlara insanüstü kerametler atfediliyor ve bazı insanlar da onların peşinden gidiyorsa, insanları bu derece çaresizleştiren şeyin ne olduğunu sorgulamamız gerekir. Ayrıca insan yetiştirme düzenimizin her alanda olduğu gibi bu bağlamda da gözden geçirilmesi gerekiyor. Bizde İslam hep akıl dini olarak ifade edildiği halde, neden üniversite mezunu insanlar, aklını dışarıda bırak diyen kendi akıl sağlığı dahi tartışmalı sözde mehdilerin peşinden giderler? Neden aklımızı kullanmaktan korkarız? Özsaygımızı elimizden alan ve bizi bu kadar güvensiz hale getiren şey nedir? 
 Elbette her şeyi eğitime bağlamak kısmen doğru olsa da, aşırı basitleştirmedir. Ancak körü körüne inanç yerine, eleştirel düşünceyi ve sorgulamayı öğreten nitelikli bir eğitim, uzun vadede önemli bir enstrüman olabilir. Sonuç ve Değerlendirme Sosyolojinin kurucu düşüncelerinden olan cemaat, bazı sosyal kuramcıların öngörülerinin aksine modern dünyada yok olmamış, zamanın ihtiyaçlarına göre şekil değiştirerek varlığını sürdürmüştür. Kolektivist özellikleri hâkim olan bizim kültürümüzün de baskın bir karakteridir. Toplumsal sorunların ağırlaştığı dönemlerde de insanlar cemaatlere her zamankinden daha fazla yönelmektedirler. İnsanlar, tek başına başa çıkamadığı sorunlarını, kardeş dediği insanlarla bir araya gelerek çözme arayışına girmektedirler. Bauman’ın ifadesiyle cemaatler, bir sıcak yuva ya da sığınak arayışıdır. Ancak karşılığında insanın aklını ve bireysel iradesini teslim etmesini isteyen bir kavramdır. Dolayısıyla cemaatler, toplumsal yaraları sarmanın, toplumsal dokuyu güçlendirmenin imkânı olduğu gibi, kolayca bir istismar aracına da dönüşebilmektedir. Bozkurt, V. (2018). 
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2 Cemaat, bir dayanışma duygusudur. Ancak çoğu zaman cemaat öteki (yani düşman) üzerinden inşa edilir. Çünkü Sennett’in ifade ettiği şekilde ancak ortak bir düşmanınız varsa kardeşlik duygusunu hissedersiniz. Dolayısıyla cemaatler kendi içlerindeki dayanışmayı güçlendirebilmek için gerçek ve hayali düşmanlar yaratma arayışına girebilmektedirler. Bu da ülkenin milli bütünlüğü açısından hayati bir sorun haline dönüşebilmektedir. Cemaat aynı zamanda bir aidiyet ve kardeşlik duygusudur. Lakin doğası gereği Makyevelist olan iktidar mücadelesinin bir aracı haline geldiğinde, kolayca kardeşlik duygusu kardeş katline dönüşebilmektedir. 
Nitekim tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. Modernlik bizde de Marks’ın ifadesiyle katı olan her şeyi buharlaştırmaya devam etmektedir. Bugün ilişkilerin tanımlanmış olduğu, herkesin yerini bildiği ve insanın görece kendini güvende hissettiği geleneğe dayanan süreklilikler dünyasının sonuna gelinmiştir. Küreselleşmenin yarattığı toplumsal depremler, risk, belirsizlik ve güvensizlik gibi kavramları çağımızın alamet-i farikalarına dönüştürmüştür. Güvenlik arayışı, insanın en temel ihtiyaçlarından birisidir. Dolayısıyla Türkiye’de, gelecekte de cemaatler sıcak konular olmaya devam edecektir. Özellikle bazı dini cemaatlerin muhtemel istismarlarının önüne geçmek için “aklını dışarıda bırak” diyenlere karşı soru sorup, sorgulamayı öğreten eğitimin mevcudiyeti kritik bir önem taşımaktadır. 
Aksi takdirde Türkiye’de üniversite sınavında dereceye girmiş ama iç dünyasında güvensizlik yaşayan ve aidiyet (tutunacak bir dal) arayan insanların, yarın da narsist şeyhlerin ya da post-modern mehdilerin önünde diz çöktüklerini görmeye devam edebiliriz. 
 Kaynaklar  Aksoy, EM, (2016). Cemaate Katılımı Etkileyen Sosyal Faktörler ve Etkileri: Kayseri Erenköy Cemaati Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü  Anderson, B. (2009). Hayali Cemaatler, Milliyetçiliğin Kökleri ve Yayılması, Çev. İ. Savaşır, İstanbul  Bauman, Z. (2016). Cemaatler: Güvenli Olmayan Bir Dünyada Güvenlik Arayışı. Say Yayınları, İstanbul  Blanchot, M. (1997). İtiraf Edilemeyen Cemaat. iSTANBUL: Ayrıntı Yayınları.  Bozkurt, V. (2018). Değişen Dünyada Sosyoloji. Bursa: Ekin Yayıncılık.  Coser, L. (2013). Introduction to the 1984 Edition in Durkheim: The Division of Labour in Society. Macmillan International Higher Education.  Delanty, G. (2015). Bir Kavramın Anatomisi: Topluluk, Çev. F.B. Atay, Everest Yayınları, İstanbul.  Devellioğlu, F. (Ed.). (2013). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat (30. bs). Aydın Kitabevi-Ankara. Bozkurt, V. (2018). 
CEMAATLER
Kavramsal, Kuramsal Temeller ve Türkiye, USE 2.Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Kongresi Tebliğler Kitabı, Edit: E. Yalçınkaya, ss. 436-449, ISBN 978-605-7510-95-2  Doğan, A., (2015). Cemaat ve Siyaset: Siyasal Davranışta Cemaat Üyelerinin Sosyal İlişkileri, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Güz, 38: 325-351  Durkheim, E. (2013). Durkheim: The Division of Labour in Society. Macmillan International Higher Education.  Hillery, G. A. (1955). Definition of Community. Rural Sociology, 20, 111-123.  İslam Ansiklopedisi 7.Cilt. (1990). Cemaat maddesi, İSAM / İslam Araştırmaları Merkezi Yayını, İstanbul.  MacIver, R., & Page, C. (1969). Cemiyet. Mili Eğitim Basımevi, İstanbul.  Mardin, Ş., (1991) Türk Modernleşmesi, İletişim Yayınları, İstanbul  Mardin, Ş., (1992) Din ve İdeoloji, İletişim Yayınları, İstanbul  Marshall, G. (1999). Sosyoloji Sözlüğü. Geliş tarihi gönderen Bili-Sanat Yay.  Merriam-Webster’s Collegiate Dictionary. Tenth edition, (2004). Merriam-Webster,Springfield, MA.  Nisbet, R. (2013). Sosyolojik Düşünce Geleneği. (Y. Kaplan, Çev.). 
Paradigma Yayınları, İstanbul.  Onat, H. (..). Türkiye’de Cemaatler ve Kimlik, Web adresi: http://www.hasanonat.net/index.php/88-tuerkiye-de-cemaatler-ve-kimlik  Pala, İ. (2016). 1980'lerde Türkiye'de Dini Akımlar: İskenderpaşa Cemaati Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü  Sami, Şemseddin. (1970). Kāmûs-ı Türkî (I-II, 1317-1318); Tıpkı basımı.  Sennett, R. (2013). Kamusal İnsanın Çöküşü, Ayrıntı Yayınları, İstanbul  Slattery, M. (2011). Sosyolojide Temel Fikirler. Sentez Yayıncılık, Bursa  Tatar, HC, (1996). Şehirleşme ve Dini Cemaatleşme, Doktora Tezi, İnönü Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.  Tönnies, F. (2000). Gemeinschaft ve Gesellschaft Şehir ve Cemiyet içinde, İz Yayıncılık.  Ülken, H. Z. (1969). Sosyoloji Sözlüğü. Mili Eğitim Basımevi, İstanbul.  Weber, M. (2012). Ekonomi ve Toplum (2 Cilt). Çev. L. Boyacı, Yarın Yayıncılık.  Weber, M. (2014). Toplumsal ve Ekonomik Örgütlenme Kuramı, Çev. Ö. Ozankaya, Cem yay. İstanbul.  Williams, R. (2005). Anahtar Sözcükler, Çev. S. Kılıç, İletişim Yayınları, İstanbul.  Yelken, R.(1999). Cemaatin Dönüşümü, Vadi Yayınları, Ankara. 
 TÜRKİYE’DE TARİKATLAR TARIH VE KÜLTÜR 
 Editör: Semih Ceyhan TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM) tarafından yayına hazırlanmıştır. İcadiye-Bağlarbaşı Cad. 40 Üsküdar/İstanbul Tel. 0216. 474 0850 www.isam.org.tr yayin@isam.org.tr Yayın hazırlık Mustafa Demiray Tashih İsa Kayaalp, İsmail Özbilgin Tasarım Ender Boztürk, MimEmin Bu eser TDV İslâm Araştırmaları Merkezi’nin (İSAM) İkinci Klasik Dönem Projesi kapsamında yayınlanmıştır. Proje koordinatörü M. Suat Mertoğlu Bu kitap İSAM Yönetim Kurulu’nun 21.10.2011 gün ve 2011/19 sayılı kararıyla basılmıştır. 
 Birinci Basım: Ocak 2015 Gözden Geçirilmiş İkinci Basım: Ekim 2018 ISBN 978-605-81261-1-4 Basım, Yayın ve Dağıtım TDV Yayın Matbaacılık ve Tic. İşl. Serhat Mah. 1256 Sokak No. 11 Yenimahalle /Ankara Tel. 0312. 354 91 31 (pbx) Faks. 0312. 354 91 32 yayin@tdv.com.tr Sertifika No. 15402 Ayrıntılı İçindekiler KISALTMALAR 19 
 TAKDİM 
1 GİRİŞ: TARİKAT ve TEKKE KAVRAMLARINA DAİR 
 Semih Ceyhan Tarikat 27 Tekke 32 EK I 39 TARÎKAT‑ı ALİYYE / Osmanzâde Hüseyin Vassâf 39 EK II 47 BİZDEKİ TARİKATLAR / Mehmed Ali Aynî 47 2 
 OSMANLI TÜRKİYESİ’NDE TARİKATLAR 55 
 Reşat Öngören Osmanlı Devleti ve Sûfîler 55 Bektaşiyye 61 Mevleviyye 63 Evhadiyye 66 Bayramiyye 66 Rifâiyye 69 Kâzerûniyye 70 Kübreviyye 70 Zeyniyye 72 Halvetiyye 73 8 TÜRKİYE’DE TARİKATLAR: TARİH VE KÜLTÜR 
 Nakşibendiyye 78 Semerkandiyye 80 Kādiriyye 80 Şâzeliyye 81 Sa‘diyye 82 Bedeviyye 83 Osmanlılar ve Sûfî Düşünce 83 3 
 CUMHURİYET TÜRKİYESİ’NDE TARİKATLAR 95 
 Mustafa Kara Cumhuriyet Dönemi 98 Tekkelerin Kapatılması Karşısında Şeyhler Ne Yaptılar? 100 Dindarların Tarikatlara Bakışı 104 Tasavvufî Eserler ve Türk Vurgusu 105 Diyanet ve Tarikatlar 111 Çok Partili Dönem 112 Günümüzde Tasavvuf ve Tarikatlarla İlgili Meseleler ve Çözüm Yolları 116 Meseleler Nasıl Çözülecek? 123 4 
 VEFÂİYYE
Haşim Şahin Vefâiyye Pîri Tâcülârifîn Seyyid Ebü’l-Vefâ el-Bağdâdî 135 Selçuklular Devrinde Vefâiyye Tarikatı 139 Osmanlı Döneminde Vefâîlik 146 İnanç, Doktrin ve Etkiler 149 5 KĀDİRİYYE 159 Adalet Çakır Kādiriyye Pîri Abdülkādir‑i Geylânî 159 Kādiriyye’nin Ortaya Çıkışı ve Tarihsel Süreci 165 Anadolu’da Kādiriyye 171 Kādiriyye’nin Eşrefiyye Kolu 172 Kādiriyye’nin Rûmiyye Kolu 176 Kādirîhâne 178 
 AYRINTILI İÇİNDEKİLER 
İstanbul’daki Diğer Kādirî Tekkeleri 181 Anadolu’daki Kādirî Tekkeleri 184 Kādiriyye’nin Resmiyye Kolu 186 Kādiriyye’nin Müştâkıyye Kolu 187 Kādiriyye’nin Enveriyye Kolu 188 Kādiriyye’nin Hâlisiyye Kolu 190 Kādiriyye’de Seyrüsülûk, Âdap ve Erkân 191 Kādiriyye’de Biat 192 Kādiriyye’de Etvâr‑ı Seb‘a ve Letâif‑i Seb‘a 194 Kādiriyye’de Râbıta, Teveccüh ve Murakabe 195 Kādiriyye’de Halvet 196 Kādiriyye’de Bazı Müeyyideler ile Terbiye 197 Kādirî Zikri 198 Kādiriyye’de Derviş Çeyizi 199 Kādirî Gülü ve Taçları 200 Kādirî Kemeri 202 Kādirî Merasimleri 202 Cumhuriyet Sonrası Bazı Kādirîler 204 6 
 SA‘DİYYE
Hür Mahmut Yücer Sa‘diyye Pîri Sa‘deddin el-Cebâvî 224 Sa‘diyye Tarikatının Yayılışı ve Önemli Temsilcileri 229 Suriye’de Sa‘diyye 231 Mısır’da Sa‘diyye 235 Anadolu’da Sa‘diyye 236 Mardin’de Şeybâniyye 236 Anadolu’da Sa‘diyye’nin İki Kolu: Selâmiyye ve Vefâiyye 237 Sa‘diyye’nin Vefâiyye Kolu 238 İstanbul’da Vefâiyye Kolu 240 Bursa’da Vefâiyye Kolu 250 Balkanlar’da Âciziyye Kolu 253 Sa‘diyye’nin Selâmiyye Kolu 257 İzmir’de Sa‘diyye 265 Kastamonu’da Sa‘diyye 266 Edirne’de Sa‘diyye 267 Samsun’da Sa‘diyye 270 Diğer Şehirlerde Sa‘diyye 270 10 
TÜRKİYE’DE TARİKATLAR: TARİH VE KÜLTÜR
 Sa‘diyye ve Osmanlı İdaresi 270 Sa‘diyye Tarikatının Doktrini, Âdap ve Erkânı 271 Sa‘diyye’nin Cumhuriyet Sonrasındaki Durumu 275 7 
 RİFÂİYYE 285 
 Mustafa Tahralı Rifâiyye Pîri Seyyid Ahmed er-Rifâî 285 Rifâiyye Tarikatının Ortaya Çıkışı 288 Rifâiyye’nin Yayılışı ve Anadolu’da Rifâiyye’nin Genel Görünümü 291 Rifâiyye’nin Kolları 293 Rifâiyye’de Âdap ve Erkân 300 Dervişliğe Kabul 300 Rifâiyye’de Seyrüsülûk 302 Rifâiyye’de Riyâzet ve Halvet 303 Rifâiyye’de Toplu Zikir Usulü 306 Rifâiyye’de Havârık ve Burhan 308 Rifâiyye’de Kıyafet 312 EK: 
ANADOLU’DA RİFÂİYYE 313 
 İstanbul Rifâî Tekkeleri 313 Anadolu’nun Muhtelif Şehirlerinde Rifâî Tekkeleri 324 8 EKBERİYYE 337 
 Mahmud Erol Kılıç Ekberiyye Mektebinin Pîri Muhyiddin İbnü’l-Arabî 337 İbnü’l-Arabî’nin Eserleri 343 İbnü’l-Arabî’nin Seyrüsülûk Anlayışı 345 İbnü’l-Arabî’nin Tesirleri 350 İbnü’l-Arabî’nin Anadolu’ya Tesiri 353 Ekberiyye 354 9 
 ŞÂZELİYYE 373 
 Mustafa Salim Güven Şâzeliyye Pîri Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî 373 Şâzeliyye ve Esasları 382 Şâzeliyye ve Türkler 393 
 AYRINTILI İÇİNDEKİLER 11 
 Şâzeliyye’nin Anadolu’ya Girişi 395 Şeyh Muhammed Zâfir 401 Zâfir Ailesi ve Osmanlılar 403 Şeyh Muhammed Zâfir ve II. Abdülhamid 405 İstanbul’daki Müstakil Şâzelî Tekkeleri 414 Alibeyköy Şâzelî Tekkesi 415 Unkapanı Şâzelî Tekkesi 416 Beşiktaş Şeyh Zâfir Tekkesi 418 Kabataş Çizmeciler Tekkesi 423 Çemberlitaş Şâzelî Dergâhı 423 İstanbul’da Şâzeliyye ile İrtibatlı Diğer Tekkeler 424 Günümüzde Şâzelîlik 426 10 
 BEKTAŞİYYE 447 
 Ahmet Yaşar Ocak Hacı Bektâş‑ı Velî: Hayatı ve Çevresi 448 Hacı Bektâş‑ı Velî’nin Tasavvufî Meşrebi 454 Hacı Bektâş‑ı Velî’nin Eserleri Meselesi 458 Bektaşî Tarikatının Merkez Şahsiyeti: Hacı Bektâş‑ı Velî Kültü 460 Bektaşî Tarihinin Ana Hatları 462 Bektaşî Teolojisi 464 Bektaşiyye’de Hurûfî ve Şiî Tesirler Öncesi Devre 464 Bektaşiyye’de Hurûfî ve Şiî Tesirler Sonrası Devre 466 Bektaşiyye’de Âyin ve Erkân 468 Bektaşiyye’de Teşkilât 470 Bektaşiyye’de Sosyal ve İktisadî Yapı 471 Bektaşiyye’nin Coğrafî Dağılımı 473 Bektaşiyye ve Siyaset 475 Bektaşiyye ve Kültür 478 11  
MEVLEVİYYE 489 
 Sezai Küçük Mevleviyye Pîri Mevlânâ Celâleddîn‑i Rûmî 489 Mevleviyye’nin Kuruluşu ve Yayılışı 496 Mevlevîhâneler 499 Mevlevîler ve Siyaset 509 12 
TÜRKİYE’DE TARİKATLAR: TARİH VE KÜLTÜR 
 Mevlevîler ve Sanat 517 Mevleviyye’de Mûsiki 518 Mevleviyye’de Şiir 521 Mevleviyye’de Hat Sanatı ve Diğer Sanatlar 523 Mevleviyye’nin Doktrini, Âdap ve Erkânı 525 Mevleviyye’nin Osmanlı Sonrası Durumu 532 12 
 BEDEVİYYE 547
 Derya Çakır Baş Bedeviyye Pîri Seyyid Ahmed el-Bedevî 547 Bedeviyye Tarikatının Teşekkülü 558 Mısır’da Bedeviyye 560 İstanbul’da Bedeviyye 562 Ebürrızâ Tekkesi 566 İslâmbey Tekkesi 566 Ağaçkakan Tekkesi 567 İstavroz Bedevî Tekkesi 571 Çengelköy Bedevî Tekkesi 573 Hasib Efendi Tekkesi 574 Şeyh Hâmil Efendi Tekkesi 574 Arapzâde Tekkesi 576 Bedeviyye Tarikatında Usul, Âdap, Erkân 576 Tarikatın Esasları 577 Bedeviyye Evradı ve Salavât‑ı Bedeviyye 578 Fütüvvet Erkânı 579 Bedeviyye’de Mevlit Merasimleri 582 Bedeviyye’de Şerbet Merasimi 584 Bedeviyye’de Nevbe Merasimi 587 Bedeviyye’de Şed Kuşanmak 589 Bedeviyye’de Musâhiplik (Kardeşlik) 591 Bedeviyye’ye Özel Zikir Türleri 592 Bedevî Topu 593 Beyyûmî Zikri 595 Ehadiyyet Zikri 595 Bedeviyye’de Hurde‑i Tarîk (Derviş Çeyizi) 595 Cumhuriyet Sonrası Bedeviyye Mensuplarının Serencamı 598 
 AYRINTILI İÇİNDEKİLER NAKŞİBENDİYYE 
Necdet Tosun Nakşibendiyye Tarikatının Kimliği ve Yayılışı 611 Nakşibendiyye’nin Anadolu’da Yayılışı, Kolları ve Önemli Temsilcileri 628 Ahrârîler 629 Kâsânîler 632 Urmevîler 635 Müceddidîler 637 Murad Buhârî ve Murâdîler 638 Cûryânîler 643 Diğer Nakşibendîler 647 Hâlidîler 651 Nakşibendiyye’nin Doktrini, Âdap ve Erkânı 658 Nakşibendiyye’de İntisap 658 Nakşibendiyye’de Zikir 660 Nakşibendiyye’de Letâif Zikri 662 Nakşibendiyye’de Nefiy ve İspat Zikri 662 Nakşibendiyye’de Murâkabeler 663 Nakşibendiyye’de Râbıta 664 Nakşibendiyye’de Hatm‑i Hâcegân 664 Nakşibendiyye’de Kelimât‑ı Kudsiyye (On Bir Kaide) 665 Nakşibendiyye’de Mûsiki, Semâ ve Halvet 666 Nakşibendiyye’de Riyâzet (Perhiz) 668 Nakşibendiyye’de Dinî Kurallara Bağlılık 669 Nakşibendiyye’de Melâmet 671 Nakşibendiyye’de Vahdet‑i Vücûd ve Vahdet‑i Şühûd 672 Nakşibendiyye’nin Cumhuriyet Sonrasındaki Durumu 673 Millî Mücadele’de Nakşibendîler 673 Tekkelerin Kapatılmasından Sonra Türkiye’de Nakşibendîler 675 İskender Paşa Cemaati 675 Erenköy Cemaati 676 Menzil Cemaati 678 İsmail Ağa Cemaati 678 İhlas Vakfı Cemaati 679 Süleyman Efendi Cemaati 680 Darende Cemaati 680 Diğer Nakşibendîler 681 14 
TÜRKİYE’DE TARİKATLAR: TARİH VE KÜLTÜR
 14 HALVETİYYE 695 
 Semih Ceyhan Halvetiyye’nin Ortaya Çıkışı ve Teşekkülü 696 Halvetiyye’nin Anadolu’ya İntikali 700 Halvetiyye’nin Usulü 702 Halvetiyye’nin Anadolu’da İntişarı ve Kolları 705 Rûşeniyye Ana Kolu 710 Demirtaşiyye Alt Kolu 711 Gülşeniyye Alt Kolu 712 Sezâiyye Şubesi 713 Hâletiyye Şubesi 714 Cemâliyye Ana Kolu 714 Sünbüliyye Alt Kolu 715 Şâbâniyye Alt Kolu 720 Karabaşiyye Şubesi 721 Nasûhiyye Alt Şubesi 723 Çerkeşiyye Alt Şubesi 723 Halîliyye Alt Şubesi 724 İbrâhimiyye Alt Şubesi 725 Bekriyye Alt Şubesi ve Kolları 726 Ârifiyye Alt Şubesi 729 Hüseyniyye Alt Şubesi 730 Assâliyye Alt Kolu 730 Bahşiyye Alt Kolu 730 Şemsiyye Ana Kolu 731 Sivâsiyye Alt Kolu 732 Ahmediyye Ana Kolu 733 Sinâniyye Alt Kolu 735 Muslihiyye Şubesi 736 Zühriyye Alt Şubesi 736 Uşşâkıyye Alt Kolu 737 Cemâliyye Şubesi 739 Salâhiyye Şubesi 739 Câhidiyye Şubesi 741 İrşâdiyye Şubesi 741 Mısriyye Alt Kolu 742 Ramazâniyye Alt Kolu 744 Buhûriyye Şubesi 748 Cihangîriyye Şubesi 749 
 AYRINTILI İÇİNDEKİLER 
15 Hayâtiyye Şubesi 751 Cerrâhiyye Şubesi 751 Sinobiyye Şubesi 756 Raûfiyye Şubesi 756 Cumhuriyet Sonrasında Halvetîlik 757 Şâbâniyye 758 Uşşâkıyye 762 Cerrâhiyye 765 15 BAYRAMİYYE 781 
 Haşim Şahin Bayramiyye Pîri Hacı Bayrâm‑ı Velî 782 Hacı Bayrâm‑ı Velî’nin Şeyhi Hamîdüddin Aksarâyî ve Bayramiyye’nin Arka Planı 784 Hacı Bayrâm‑ı Velî’nin Faaliyet Sahasını Genişletmesi 787 Hacı Bayrâm‑ı Velî’nin Halifeleri 793 Bayramiyye’nin Melâmiyye Kolu 797 Melâmiyye‑i Nûriyye 815 Bayramiyye’nin Şemsiyye Kolu 817 Şemsiyye’nin Tennûriyye Şubesi 822 Tennûriyye’nin Îseviyye Şubesi 825 Şemsiyye’nin Himmetiyye Şubesi 828 Celvetiyye ve Bayramiyye İlişkisi 831 Bayramiyye Âdap ve Erkânı 832 Bayramiyye’nin Günümüzdeki Durumu  ZEYNİYYE 
 Reşat Öngören Zeyniyye’nin Kimliği 851 Zeyniyye’nin Yayılışı 854 Zeyniyye’nin Horasan Bölgesinde Yayılışı 856 Zeyniyye’nin Hicaz Bölgesi ile Suriye ve Mısır’da Yayılışı 856 Zeyniyye’nin Anadolu’da Yayılışı, Kolları ve Önemli Temsilcileri 863 Abdüllatîf el-Kudsî/Makdisî 866 Tâceddin İbrâhim Karamânî ve Bursa Zeyniyye Hankahı 871 Hacı Halife (Abdullah Kastamonî) 875 Muhyiddin Esved ve Karaca Muhyiddin Zâviyesi 877 16 
TÜRKİYE’DE TARİKATLAR: TARİH VE KÜLTÜR 
 Bolulu Çelebi (Şeyh Muhyiddin Mehmed) 878 Pîrî Halife Hamîdî ve Eğridir’de Zeyniyye Tekkesi 885 Şeyh Mehmed Çelebi (Muhyiddin Mehmed b. Pîrî Halife) 887 Muhyiddin Kocevî ve Karanlık Mescid Zâviyesi 890 Âşıkpaşazâde ve Âşık Paşa Külliyesi 891 Seyyid Velâyet 892 Şeyh Vefâ ve Zeyniyye’nin Vefâiyye Kolu 893 Zeyniyye’nin Vefâiyye Kolu 900 Zeyniyye’nin Doktrini, Âdap ve Erkânı 905 Zeyniyye’de İntisap ve Şeyh-Mürit İlişkileri 906 Zeyniyye’de Seyrüsülûk ve Nefis Terbiyesi 907 Zeyniyye’de Züht Anlayışı 908 Zeyniyye’de Zikir Şekli ve Evrat 910 Zeyniyye’de Şeriat-Hakikat Birlikteliği ve Ehl‑i Sünnet Çizgisi 912 Zeyniyye’de Tevhit Anlayışı: Vahdet‑i Vücûd ve Vahdet‑i Şühûd 913 Zeyniyye’nin Tesirini Yitirişi 914 17 
 CELVETİYYE 
 Hasan Kâmil Yılmaz Celvetiyye’nin Adı ve Tarihçesi 929 Celvetî Silsilesi 931 Mehmed Muhyiddin Üftâde 932 Celvetiyye’nin Pîri Aziz Mahmud Hüdâyî 934 Celvetiyye’nin Kolları ve Temsilcileri 939 Celvetiyye’nin Selâmiyye Kolu 939 Celvetiyye’nin Hakkıyye Kolu 940 Celvetiyye’nin Fenâiyye Kolu 941 Celvetiyye’nin Hâşimiyye Kolu 943 İstanbul Celvetî Tekkeleri 944 Hüdâyî Külliyesi (Celvetî Âsitânesi) 944 Bulgurlu Çilehâne Mescidi 947 Selâmi Ali Efendi Tekkesi (Selâmsız) 947 Selâmi Ali Efendi Tekkesi (Kısıklı) 947 Selâmi Ali Efendi Tekkesi (Acıbadem) 948 Fenâî Tekkesi (Yaldızlı Tekke) 949 Bandırmalı Dergâhı 949 Şeyh Camii Tekkesi 950 İskender Baba Tekkesi 950 Üsküdar Atpazarı Tekkesi
 AYRINTILI İÇİNDEKİLER
 Ayşe Sultan Tekkesi 951 Bacılar Tekkesi 951 Kapıcı Tekkesi 952 Kapıağası Tekkesi 952 İbrâhim Efendi Tekkesi 953 Tembel Mehmed Efendi Tekkesi 953 Mihrimah Sultan Camii Tekkesi 953 Sarmaşık Tekkesi 953 Küçük Ayasofya Camii Tekkesi 954 Sokullu Mehmed Paşa Tekkesi 955 Keşfî Osman Efendi Tekkesi 955 Alâeddin Dergâhı 956 Akbıyık Camii Tekkesi 956 Atpazarî Tekkesi 956 Erdebil Tekkesi 957 Zeyrek Tekkesi 957 Bezirgân Tekkesi 957 Sertarikzâde Tekkesi 958 Akarca Tekkesi 958 Çakır Dede Tekkesi 958 Bursa Celvetî Tekkeleri 959 Üftâde Dergâhı 959 Eyüp Efendi Dergâhı 959 İsmâil Hakkı Tekkesi 960 Edirne Celvetî Tekkeleri 960 Mezid Bey Zâviyesi 960 Dizdarzâde Tekkesi 960 Abdülbâki Efendi Zâviyesi 961 Celvetiyye’den Yetişen Mûsikişinaslar 961 Celvetiyye’nin Doktrin, Âdap ve Erkânı 965 Tabiat Mertebesi 965 Nefis Mertebesi 966 Ruh Mertebesi 966 Sır Mertebesi 967 Celvetiyye’de Sülûkün Esasları 968 Celvetî Âyini (Nısf‑ı Kıyâm) 970 Celvetiyye’de Tâc‑ı Şerif ve Kisve 971 Osmanlı Sonrası Celvetiyye 972 
 DİZİN
 Takdim Türkiye’de tarikatlar olgusu her dönemde gündemi teşkil eden konuların başında yer almasına rağmen konuya dair bilgilerin ve fikirlerin tarihsel ve kültürel açıdan sahih ve derinlikli bir ilmî zeminden hareketle ortaya konduğunu söylemek oldukça zordur. Bu eksikliğin ikmali için Türkiye’de tasavvuf ve tarih başta olmak üzere pek çok akademik disiplinde yapılan tarikat araştırmaları ciddi bir birikim oluşturmuş, ancak bu birikim kuşatıcı bir bakış açısıyla bir araya getirilerek okura yansıtılmamıştı. 
 Türkiye’de tarikatlar tarihi alanında ciddi düzeye ulaşan bu bilgi birikiminin telif makaleler yoluyla bir araya getirildiği ilk akademik derleme çalışması olarak hazırlanan elinizdeki kitap, Türkiye tarihinde önemli izler bırakmış tasavvuf ekollerini yani tarikatları çeşitli yönleriyle tanıtmayı, geçmişten günümüze seyrini gözler önüne sermeyi ve böylece İslâm medeniyeti tarihi sahasında çalışan akademisyenlere ve alanın meraklılarına kaynaklık etmeyi amaçlamaktadır. Bir başvuru eseri mahiyetinde tasarlanan kitap on yedi telif makaleden oluşmaktadır. Her bir makale alanın uzmanları tarafından kaleme alınmıştır. İlk üç yazı, okuyucuya genel ve bütüncül bir çerçeve sunmakta, diğer on dört makale bu umumi çerçeveyi tahsis ederek Türkiye’de yaygınlık kazanan tarikatları tarihsel ve kültürel açıdan tek tek incelemektedir. Kitabın giriş makalesinde hakikat bilgisine ulaştıran müstakil bir yönteme, aynı zamanda kendine mahsus bir dindarlık tavrına işaret eden tarikat kavramı ve bu tür bir hayat tarzının tecrübe edildiği “tekke” denilen müessese ansiklopedik temelde ele alınmış, ikinci makalede Osmanlı Türkiyesi’nde neşet eden tarikatların genel 
TÜRKİYE’DE TARİKATLAR: TARİH VE KÜLTÜR 
 panaroması ana hatlarıyla işlenmiştir. Mâlûm olduğu üzere 1925 yılında çıkan 677 sayılı Tekke ve Zâviyelerin Kapatılmasına Dair Kanun’dan sonra Türkiye’de tarikatlar farklı bir seyir takip etmiş, pek çok tartışma ve mesele gün yüzüne çıkmıştır. “Cumhuriyet Türkiyesi’nde Tarikatlar” başlıklı üçüncü yazı, bu tartışmalar ekseninde Cumhuriyet devrindeki temel sûfî şahsiyetleri, problemleri ve çözüm tekliflerini okurun önüne güncel bir fotoğraf halinde serdetmektedir. Türkiye’deki tarikatların ayrıntılı olarak incelendiği on dört makale her bir ana tarikat pîrinin (kurucu şahsiyet) vefat tarihi nazarı itibara alınarak kronolojik açıdan sıralanmıştır: 
Vefâiyye, Kādiriyye, Sa‘diyye, Rifâiyye, Ekberiyye, Şâzeliyye, Bektaşiyye, Mevleviyye, Bedeviyye, Nakşibendiyye, Halvetiyye, Bayramiyye, Zeyniyye, Celvetiyye. 
Bu ana tarikatlar, tarikatın kimliği ve yayılışı, kronolojik açıdan kısaca tarikatın kökeni, pîri, doğuşu, silsilesi, tarihsel gelişimi, ana kolları ve yayıldığı coğrafî bölgeler, tarikatın Anadolu’da intişarı, kolları, altkolları, başlıca merkez tekkeleri, önemli temsilcileri, tarikat meşâyihinin ilim ve sanata dikkate değer katkıları, tarikatın âdap ve erkânı, doktrini, tarikatın üzerinde sıkça durduğu temel tasavvufî ilkeler, irşad metodu, zikir usulü, derviş çeyizinin ana unsurları, tarikatın Cumhuriyet sonrasındaki seyri, diğer bir ifadeyle tekkelerin seddinden sonra tarikatların ahvâli, meşhur mümessilleri ve faaliyet alanları gibi alt konular çerçevesinde ele alınmıştır. Yazıların genel itibariyle bu ve benzeri başlıklara sadık kalmaları eserin orijinal yönünü meydana getirmektedir. Böylelikle her bir tarikatın geçmişten günümüze nasıl bir seyir takip ettiği sorusuna birincil ve ikincil kaynaklara dayanılarak cevap verilmeye, okura tarikatın Türkiye’deki bütünlüklü portresi elden geldiğince resmedilmeye çalışılmıştır. 
Kitapta Uşşâkıyye, Şâbâniyye, Cerrâhiyye, Hâlidiyye, Rûmiyye, Melâmiyye, Selâmiyye gibi genel okurun zihnindeki tarikatlar, kendisinden zuhur ettiği ana tarikatın alt kolu şeklinde değerlendirilip ait olduğu ana tarikat makalesi içerisinde alt başlık olarak söz konusu edilmiştir. Aksi takdirde her bir alt kolun ayrı ayrı ele alınması bu derleme kitabın hacim sınırlarını zorlayıcı bir husus olacaktı. Kitabın orijinal bir diğer yönü her makalenin sonunda yer alan genişletilmiş bibliyografya kısmıdır. “Klasik kaynaklar” ve “araştırma eserleri” şeklinde iki bölüme ayrılan bibliyografya, okurun geniş 
 TAKDİM 
23 çapta istifade etmesi ve konuya meraklı yeni araştırmacıların kullanımına yardımcı olması için tasarlanmıştır. Şüphesiz Türkiye’de tarikatlar konusu bir kitapla tüketilemeyecek kadar geniş bir inceleme sahasıdır. Bu sebeple akademik seviyede böyle bir ilk derleme kitabın eksikliklerden uzak olamayacağı âşikârdır. Bu bağlamda kitabın muhtevasına dair fikir, tavsiye ve tenkitlerini ulaştıran ilim adamlarına minnettar kalacağımı belirtmek isterim. Hulâsa, bu derlemenin hazırlanması makaleleri kaleme alan ve konuya ilmî hayatının önemli bir kısmını ciddiyetle sarfeden mümtaz akademisyenlerin büyük özverisiyle mümkün oldu. 
Bilimsel faaliyetlerinin yoğunluğuna rağmen projeye ilgi gösterip teklifi kabul eden, değerli yazılarıyla katkıda bulunan, kitabın derlenmesi ve yayınlaması sürecinde sabır ve hoşgörüleriyle daima destek olan eserin her bir muhterem yazarına minnettarlığımı ve teşekkürlerimi ifade etmek isterim. Eserin nihaî şeklini almasında emeğini esirgemeyen TDV İslâm Araştırmaları Merkezi’nin bütün çalışanlarına, hâssaten yayın personeline müteşekkirim. 
 Türkiye’de Tarikatlar: Tarih ve Kültür kitabının ilim, kültür ve mâneviyat geleneğimizin anlaşılıp aktarılmasına mütevazi bir katkı olmasını temenni ederim. Hizmet ve gayret bizden, icâbet ve tevfik Allah’tan… Semih Ceyhan Üsküdar, Ocak 2015

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...