15-25 ARASI KİŞİLERDE SIK GÖRÜLEN PSİKİYATRİK RAHATSIZLIK
BİPOLAR BOZUKLUK BİPOLAR BOZUKLUK
(MANİK DEPRESİF HASTALIK – İKİ UÇLU BOZUKLUK)
Bipolar bozukluk nedir, nedenleri nelerdir?
Önceleri Manik depresif bozukluk veya manik depresyon adıyla bilinen, öz Türkçesi iki uçlu duygulanım bozukluğu olan, bipolar afektif bozukluk, riskli davranışlar nedeniyle ilişkilere ve kariyere zarar veren, tedavi edilmediği zaman intihara bile yol açan ciddi ruhsal bir hastalıktır.
Bipolar bozukluk, “maniden depresyona kadar uzanan ruh halindeki aşırı değişiklikler” olarak tanımlanır. Bu ruh hali oynamaları arasında, bipolar bozukluğu olan kişinin normal ruh halinde olduğu dönemler olabilir. “Manik” terimi aşırı hareketli, enerjik, konuşkan, umursamaz, güçlü, öforik bir dönemi tanımlar.
Sonra, birdenbire bu yükseklerde uçan ruh hali karanlık bir ruh haline dönüşebilir, örneğin; sinirlilik, kafa karışıklığı, öfke, kapana kısılma hissi ortaya çıkar. Bu bir öncekine tamamen zıt olan ruh hali depresyon olarak tanımlanır ve üzüntü, ağlama, değersizlik hissi, enerji kaybı, haz kaybı, uyku problemleri ortaya çıkabilir. Bu yükselmeler ve alçalmalar her insanda değişiklik gösterdiğinden, bipolar bozukluk teşhis edilmesi zor olan bir rahatsızlıktır.
Bipolar bozuklukta tanı nasıl konulur?
Psikiyatrik muayene ve ayrıntılı taramadan sonra doktorunuz işaretleri ve belirtileri değerlendirir. Ayrıca kişisel tıbbi geçmişiniz ve aile geçmişinizi de soracaktır. Ruh halini etkileyebilecek diğer ciddi hastalıkları elemek için laboratuvar testleri de yapılabilir. Ayrıca doktorunuz, coşkun olduğunuz zamanları teşhis edebilme ihtimaliyle aile üyeleriyle de konuşmak isteyebilir. Coşku genellikle iyi hissettiren bir şey olduğu için, bipolar bozukluğu olan bir insan için ruh halinin aşırı olup olmadığını tanımlamak zor olabilir. Mani, ciddi problemlere ve utançlara yol açan şekilde sosyal davranışı, düşünceyi ve sağduyuyu etkiler. Örneğin, kişi manik dönemdeyken kendisini zora sokacak iş ve finansal kararlar alabilir.
Kimler bipolar bozukluğa yakalanır?
Bipolar bozukluk genellikle 15-24 yaş arasında görülür ve sıklıkla yaşam boyunca sürer. Her yaşta görülebilir (7’den 77’ye) ama en sık 20’li yaşların başında başlar. Her 100 kişiden 1-2’sinde görülür. Tüm dünyada benzer sıklıkta görülmektedir. Kadın erkek arasında görülme sıklığı açısından fark yoktur. Çocuklarda ve 65 yaş üstünde nadiren yeni teşhis edilmiş mani görülür.
Bipolar bozuklukta ne zaman hastaneye yatış gerekir?
Hastalığın mani döneminde olan kişiler genellikle riskli davranışlardan, intihar düşüncesinden uzaklaştırılmak için hastaneye yatırılır. Daha ciddi bir formu olan ve belirgin mani ve depresyon atakları ile seyreden bipolar bozukluğu olanların yaklaşık %90’ı en azından bir kez psikiyatrik hastaneye yatırılmıştır. Üç kişiden ikisi yaşamları boyunca iki kere veya daha fazla hastaneye yatırılmıştır.
Bu hastalık genetik midir?
Akrabalarının hiçbirinde bipolar bozukluk olmayanlarda hastalık görülme olasılığı % 1-2 iken, birinci derece bir akrabasında (anne-baba veya kardeşlerinde) bipolar bozukluk varsa görülme olasılığı % 7-8’dir. Tek yumurta ikizinde bipolar bozukluk varsa diğer ikizde hastalık görülme olasılığı % 45-60’dır, yani sadece kalıtım tüm hastalığı açıklayamamaktadır.
Mani dönemi nasıldır?
Mani nöbetleri genellikle ani başlar ve süresi 2 hafta ile 4-5 ay arasında değişir (ortalama süre 4 aydır).
Manik dönemdeki belirtiler şunlardır:
Duygu durumda kişinin içinde bulunduğu duruma uygun olmayan coşku, enerji artması ve aşırı hareketlilik, saldırganlık;
çok konuşma, uyku süresi ve derinliğinde azalma, toplumsal kurallara uyamama,
dikkatte azalma ve dikkat dağınıklığı, özgüven artışı,
büyüklük fikirleri, büyüklük sanrıları (kendini başbakan, peygamber, ermiş zannetme gibi);
düşüncesizce para harcama, aşırı ticari girişimlerde bulunma, yeme-içme ve kişisel bakım ihmali, sesler duyma, hayaller görme, kokular algılama, ciltte karıncalanmalar veya dokunmalar hissetme şeklinde algı bozuklukları (halusinasyonlar).
Hipomani dönemi nasıldır?
Hipomani belirtileri, maniye göre daha hafiftir. Sıklıkla hastalık olarak görülmeyip gözden kaçabilir. Atak sırasında aşağıdaki belirtilerden birkaçının bir arada bulunması gerekir: Kişinin kendine güveninde aşırı artma, uyku ihtiyacında azalma, dikkatin kolayca dağılması, fiziksel ve zihinsel aktivitede aşırı artma, kötü sonuçlar doğurabilecek aktiviteler içine girme
Depresyon dönemi nasıldır?
Depresif nöbetler genellikle sinsi başlar ve manik nöbetlere göre daha uzun sürelidir (ortalama süre 6 aydır), yaşlı hastalar dışında genellikle bir yılı geçmez.
Depresif dönemdeki belirtiler şunlardır:
• Dikkatin azalması ve dikkatini toplayamama,
• anlama, kavrama, hatırlama güçlükleri,
• benlik saygısında düşüş ve özgüven azalması, suçluluk ve değersizlik düşünceleri,
• geleceğe ilişkin karamsarlık ve güvensizlik,
• kendine zarar verme ve intihar düşünceleri ve girişimleri,
• bedensel halsizlik,
• uyku bozuklukları (uykuya dalamama, erken uyanma, sık sık uyanma, kâbuslar görme),
• cinsel istek kaybı,
• iştah azalması veya artması,
• hareketlerde yavaşlama veya sıkıntılı hareketlilik,
• iç sıkıntısı, darlık hissi,
• eskiden severek yapılan etkinliklere karşı ilgi azalması,
• sosyal ilişkilerde azalma,
• içe kapanma,
• ağrı,
• hazımsızlık,
• adet düzensizliği gibi bedensel yakınmalar.
Karma (mikst) dönem nasıldır?
Gün içinde sıkça değişen mani ve depresyon belirtilerinin aynı anda yaşanmasıdır. Bazı hastalar bu dönemlerin hepsi ile zaman zaman karşılaşırken, bazı hastalar sadece manik dönem veya depresyon ve hipomani dönemleri yaşıyor olabilir.
Hastalığın biyolojik yönü nedir?
Bipolar bozukluk, şeker ya da kalp hastalığı gibi tıbbi bir hastalıktır ve kişinin beynini dolayısıyla da ruh durumunu etkilemektedir. Bu rahatsızlığa sahip olmak kimsenin suçu ya da hatası değildir. Bipolar bozukluğun nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Ancak araştırmalar, beyinde duygu durumun normal düzeyde kalmasını etkileyen bazı anormallikler olduğunu göstermiştir.
Beyindeki kimyasal maddeler, bir beyin hücresinden diğerine iletiler taşır. En az 100 çeşit olan bu kimyasal maddelere “nörotransmitter” adı verilir. Beyin hücreleri arasında iletilerin doğru bir şekilde taşınması kişinin düşünce, duygudurum, hafıza ve öğrenme kapasitesini de etkiler. Bipolar bozukluğa, beyindeki bu kimyasal maddelerin dengesinin bozulması; yani sinyallerin doğru bir şekilde iletilememesi neden olabilir.
Hastalığın psikolojik yönü nedir ve psikoterapi hastalığın belirtilerinin kontrolüne nasıl yardımcı olur? Bipolar bozukluğun tedavisi sadece ilaç içmeyi kapsamamaktadır, aynı zamanda düşünce ve davranışları düzenleyen psikoterapötik yaklaşımı da içermektedir. Tedavide ilaç ve psikoterapinin birlikteliği gereklidir. Bipolar bozuklukla başa çıkabilmeyi başarmak tedavinin en önemli bölümüdür. Psikoterapi, ilaç tedavileri ile birlikte uygulandığında, hastalara ve ailelerine destek, eğitim ve rehberlik sağlamaktadır. Örnek olarak, manik ve depresif dönemleri tetikleyen stres faktörlerini fark etmelerine ve bunlarla başa çıkmaya yardımcı olmaktadır. Psikoterapi ayrıca, gelişmekte olan bir hastalık döneminin erken belirtilerini saptamaya da yardımcı olabilmektedir.
Çoğu zaman, hızla başlatılan tedavi tam gelişmiş bir depresyon veya mani krizini önleyebilir. Psikoterapi bireysel olarak hastaya, aileye, aile ile birlikte hastaya ve grup olarak uygulamayı kapsamaktadır. Davranışçı psikoterapi yaklaşımı ile bipolar bozukluk belirtileri ile nasıl uğraşılacağı, kişilerde yeni hastalık dönemlerini ortaya çıkarabilecek streslerle başa çıkmasına çalışılmaktadır. Bilişsel psikoterapi yaklaşımı ile bipolar bozuklukta kişilerin depresif ve yükselmiş duygudurumlar sırasında ortaya çıkan çarpık düşünceler ve inançları tanımlamaları ve karşı koyma çalışılmaktadır.
Bipolar bozukluk nasıl tedavi edilir?
Tedavinin akut tedavi ve koruyucu tedavi olmak üzere iki basamağı vardır. Akut tedavi hastalık belirtileri başladığı sırada, belirtileri mümkün olduğunca hızla yatıştırmak için uygulanır. Bu dönem hastanede yatarak tedaviyi de gerektirebilir. Koruyucu tedavi ise yeniden hastalanmayı engelleme amacı taşır. Akut tedavide öncelik hastanın ve çevresinin güvenliğinin sağlanması, intihar riski varsa önlenmesi, tanının netleştirilmesi, mani döneminde sakinlik verecek, depresyon döneminde ise ruhsal kalkınma sağlayacak tedavinin etkili ve güvenli biçimde uygulanmasıdır. Ana tedavi ilaçlarla yapılır. Ancak hastalık şiddetli, kişinin intihar riski var, daha önce ilaç tedavilerine bilinen direnç varsa elektrokonvulsif tedavi (EKD uygulanabilir. Yeni ilaçların kullanılır hale gelmesi ile EKT’ye ihtiyaç oranı azalmıştır ancak hala çok sayıdaki hasta için EKT en etkili tedavidir. Bazı olgularda ilaçlara yanıt yetersizdir, kimilerinde ilaçlar yan etkileri sebebiyle istenilen doza çıkılamaz, bazı durumlarda ise hastanın intihar riskinin bulunması gibi sebeplerle ancak EKT nin sağlayabileceği hızlı düzelme elde edilmek istenir.
EKT (Elektro Konvülsif Tedavi)
EKT Tedavisi hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
Modern anestezi teknikleri ile günümüzde EKT daha da güvenilir hale gelmiştir. Filmlerde görülen EKT sahneleri ya da elektrikli sandalye görüntüleri ile gerçek EKT uygulamasının hiçbir benzer yönü yoktur. EKT ağrılı değildir, hasta için ceza değildir. EKT uygulanmış olan çoğu hasta dişçi koltuğuna oturmayı EKT’den daha stresli bulmuşlardır.
Bipolar bozuklukta TMU uygulanabilir mi?
TMU’da saçlı kafa derisinin üzerine elektro manyetik bir bobin aracılığıyla beynin elektriksel aktivitesini düzenlemeye yönelik bir tedavidir. Beyinde hedeflenen alanda “nöronal depolarizasyon” dediğimiz değişim oluşur. Beyindeki hücrelerin elektriksel iletisine müdahale edilmiş olur. Beynin elektriksel ve kimyasal ileti ile çalıştığı düşünülürse beynin yeterli çalışmayan doğal süreçlerini harekete geçirici etkisi olduğu anlaşılır. Dışarıdan elektrik akımı vermeden, güçlü ama kısa bir manyetik alan oluşturarak tedavi etkisini oluşturur. EKT beyine doğrudan elektrik akımı verilerek uygulanır, bu sebeple EKT’nin hastane ortamında ve genel anestezi altında yapılması gereklidir. TMU tedavisi ise ayaktan uygulanabilir, anestezi ya da analjezik gerektirmez. Coğu kez hasta hafif baş ağrısı ve uyarım uygulanan yerde hafif bir rahatsızlık dışında herhangi bir olumsuz etki hissetmez. Çok nadir vakalarda epileptik nöbet izlenebilir. Bu durumda tedavi kesilir. Nöbet riski olan kişiler tedavi öncesi çekilen EEG ile tespit edilip tedaviye alınmazlar.
Tedavi süresi ve sıklığı hastanın bireysel ihtiyacına göre belirlenir. 5-30 dakika süre ile belirlenen sıklıkta, belirlenen frekans ve şiddette ritmik uygulama yapılır. Bipolar bozukluğun depresyon döneminde etkili bir tedavidir. Ancak hipomani döneminde ve EKT uygulanmasına engel durum olan mani dönemlerinde de yardımcı tedavi olarak farklı parametrelerle kullanılabilir.
Manyetik Uyarım Tedavisi (TMU – Tekrarlayan Manyetik Uyarım)
TMU Tedavisi hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
İlaç tedavi seçenekleri nelerdir?
Bipolar bozukluğun ana tedavisi ilaç tedavisidir. Bu hastalığın tedavisinde kullanılan en önemli ilaç tipi, kişinin duygu durumunu kontrol altına almak için yazılan ilaçlardır. Bu ilaçlar duygu durum düzenleyicileri’ olarak adlandırılmaktadır ve gelecek atakların önlenmesi ve başlamış bir atağın tedavi edilmesinde etkilidirler. Genel olarak, bipolar bozukluğu olan kişiler duygu durum düzenleyicileri ile tedaviye uzun süre (yıllarca) devam etmektedirler. Duygu durum düzenleyicilerinin kullanılmasına karşın ortaya çıkan mani veya depresyon ataklarını tedavi etmek için ek ilaç tedavileri yazılmaktadır. Örneğin, antipsikotik ilaçlar esas olarak manik atak sırasında yazılırken, antidepresan ilaçlar yaygın olarak depresif atak sırasında verilmektedir. Araştırmalar, antidepresanların mani, hipomani ya da hızlı döngüye geçişi tetikleyebildiğini göstermiştir. Bu nedenle, bipolar bozukluğu olan kişileri bu geçişten korumak amacıyla antidepresan ilaçla birlikte duygu durum düzenleyicileri de yazılmaktadır. Hastalığın semptomlarını tedavi etmek için başka ilaçların alınması da gerekebilmektedir.
PARANOYA NEDİR?
Önce kaygı meydana geliyor, ardından oluşan düşünce çarpıklıkları paranoyaya işaret ediyor. Çoğu kişi hastalığının farkında olmadan yaşıyor ve bu hastalık en çok sorun çözme becerisi olmayanlarda görülüyor. Tedaviyle davranış sorunları ve kişinin yakınları üzerindeki olumsuz etkiler hayli azalıyor. Paranoya testimiz sizi, kendinizi bu açıdan değerlendirmeye davet ediyor.
Toplumda çoğu insan paranoyası olduğunun farkına varmadan ve bunun çok önemli problemlere yol açacağını düşünmeden yaşıyor. Oysa sorunun görmezden gelinip tedaviden kaçınılması hem paranoyası olan kişiye hem de yakınlarına büyük zarar veriyor. Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver, “Paranoya bir düşünce bozukluğudur ve tedavisinde düşüncedeki çarpıklıklarla yüzleştirme ile alternatif düşünce geliştirmeye yarayan bilişsel psikoterapi tekniklerinin büyük yardımı vardır” diyor.
EN ÖNEMLİ PARANOYA NEDENİ SADAKATSİZLİK
Paranoyası olan kişiler düşünce bozukluğunun bir sorun olduğuna inanmadıkları için iç görü kazandırmaya yönelik psikoterapi teknikleri hastalığın çözümünde büyük yarar sağlıyor. Paranoyak kişinin yakınlarının tutumlarının da düşünce bozukluğunun iyileşmesinde önemli rol oynadığı, bu nedenle tedavinin bir parçası olmaları gerektiği belirtiliyor.
ÖNCE KAYGI GÖRÜLÜYOR
Paranoyası olan kişilerde önce kaygı görülüyor sonra da bu kaygıyla birlikte düşünce çarpıklıkları başlıyor. Bu durum çarpıtılmış düşünceler üzerinden algıda seçicilik ve kişinin bozulmuş düşüncesini destekleyen kanıtları biriktirerek yanlış yorumlara yol açabiliyor.
Paranoyanın düşmanlık tipi, kıskançlık tipi, somatik (bedensel) tip, erotomanik tip gibi çeşitleri olabiliyor. Sorunla yaşanan stresli duruma tepki olarak geçici şekilde de karşılaşılıyor. Şizofreni ya da duygu durum bozuklukları ise paranoya hastalık tablosunun diğer belirtileri arasında bulunuyor.
TEDAVİSİ VAR MI?
Paranoyası olan kişiler genellikle tedaviye başvurmadıkları için sorunun oluşmasında genetik faktörlerin ne ölçüde etkili olduğu yeterince araştırılamıyor. Buna karşın mevcut vakalardan elde edilen bilgiler, yetersiz özgüvenin ve sorun çözme becerilerinin yetersizliğinin paranoya gelişiminde önemli rol oynadığı belirtiliyor.
Sorun yaşayanlar durumun farkında olmayıp bunu bir problem olarak görmedikleri için genellikle tedaviye kendiliklerinden başvurmuyor. Başvursalar bile tedavi motivasyonlarının düşük olduğu görülüyor. Çoğu kişide paranoyanın düşünce içeriği değiştirilemese de, davranış sorunlarının ve sorunun kişinin yakınları üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılabileceğine dikkat çekiliyor.
Çözüm için neler yapılıyor?
Tedavide en etkili yöntemin bilişsel psikoterapi olduğu belirtiliyor. Hastanın düşünce bozukluklarını anlamasına yardımcı olması ve problem çözmede aktif rol almasını sağlaması nedeniyle bilişsel-davranışçı terapi de (BDT) tercih edilen psikoterapi teknikleri arasında bulunuyor. Psikoterapide, psikoterapiste yönelik olumlu ya da olumsuz duygular hızlı gelişme gösterdiği için psikoterapist ve psikiyatri uzmanları tedavi sürecinde şiddete maruz kalma riski taşıyabiliyor.
Psikoterapide kişinin kendisini kontrolde hissetmesini sağlayacak davranışsal prensipler ve sosyal becerileri geliştirmeyi hedefleyen teknikler hastaya yarar sağlıyor. Sosyal beceri eğitimiyle özgüveni artan kişi ötekilerin kendisini kontrol etme çabalarını önleyebileceği düşüncesi geliştiriyor. Yaşamını kontrol edebileceğini görmek, düşünce bozukluğunu oluşturan ve besleyen kontrol kaybı hislerinin dağılmasını sağlıyor. Sorunun çözümünde psikoterapi yöntemlerinin dışında ilaçların da etkili olduğu belirtiliyor.
Tedavi edilmezse ne olur?
Paranoyanın tedavi edilmemesi durumunda kişinin yakınlarının duygusal ve fiziksel istismar ve şiddete maruz kalabildikleri, bu konuda yasal sorunlar yaşanabildiği, kişinin tüm insani ilişkilerinin bundan olumsuz etkilenebileceği için iş kayıplarının, boşanmaların ve yalnız kalmaların yaşanabileceği belirtiliyor. Tedavi süresi hastanın klinik durumuna göre değişiklik gösterebiliyor. Kişinin davranış sorunları düzeldikten ve bozulmuş düşüncenin etkisi en aza indikten sonra bile 1-2 yıl ilaç kullanmak gerekebiliyor.
Olmadık şeylerden hesap sorarlar
Paranoyası olan kişilerin en yakınlarına bile güvenmedikleri için, ilişkilerinde sürekli huzursuzluk ve gerilim bulunduğu belirtiliyor. Sık sık yakınlarını arayıp kontrol etme, olmadık şeylerden hesap sorma, öfkeli tepkilerinin merkezi yapma ve onların hayatlarını kısıtlamaya çalışarak psikolojik travma yaşatmanın tipik özellikler olduğu belirtiliyor. Bu kişilerin yakınlarında çeşitli psikiyatrik ve tıbbi hastalıkların geliştiği görülüyor.
Paranoyak kişilerin çocuklarında özgüven yetersizliğiyle birlikte sosyal fobi ve benzeri kaygı bozuklukları gelişebileceği gibi, toplum düzenine aykırı, saldırgan ve isyankâr kişilik yapılanmaları da oluşabiliyor
Toplumsal paranoya riskimiz yüksek
“İnsanlar için birincil olan güven içinde olduğunu hissetmektir” diyen Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver sözlerini şöyle sürdürüyor: “Yeni biriyle tanıştığımızda ya da yeni bir ortama girdiğimizde hepimizin (bilinçli olsun ya da olmasın) ilk düşüncesi, ‘Bu bir dost mu düşman mı?’ veya ‘Burası güvenli mi yoksa tehlikeli mi?’ sorularıdır.
Bu sorulara olumlu yanıt verilmesi halinde gevşememiz ve olağan halimizi sürdürmemiz münkündür. Ancak soruların yanıtı olumsuzsa gergin ve tetikte olup kendimizi korumak adına 5 duyumuzu açar, riskli saydığımız her tür ipucunu arar hale geliriz. Böyle durumlar bakışımızı yanlı hale getirip buluttan nem kapmamıza neden olur.
Temel güvenlik hissinin zedelenmesi paranoya gelişiminde önemli bir tetikleyicidir. İçinde yaşadığımız toplumdaki huzursuzluk, savaş riskleri, belli grupların tehlikeli olarak damgalanması paranoid bir tutumun oluşturulmasını teşvik etse de kişinin bire bir paranoya hastası olmasına neden olmaz. Paranoid tutum; gruplaşmaların, empatinin ağır hasar görmesinin, toplumsal diyaloğun güçleşmesinin en önemli nedenlerindendir. Türkiye iç ve dış politikalarıyla bu riski taşıyan ülkeler arasında yer almaktadır.”
PARANOYA YANİ KUŞKU HASTASI MISINIZ ACABA?
HAYDİ TEST ZAMANI!
PARANOYA OLABİLİRSİNİZ! ALLAH KORUSUN.
1-İnsanların bana zarar vermeye çalıştığından şüphelenirim.
a) Hiç b) Nadiren c) Bazen d) Sıklıkla
2-İnsanlara kolay güvenmem, beni kandıracaklarından şüphelenirim.
a) Hiç b) Nadiren c) Bazen d) Sıklıkla
3-Yakınlarımın sadakatine ya da dostluklarına güvenmekte zorlanırım.
a) Hiç b) Nadiren c) Bazen d) Sıklıkla
4-Yakınlarımla gizli bilgilerimi paylaşmakta zorlanırım.
a) Hiç b) Nadiren c) Bazen d) Sıklıkla
5-Bana zarar verici ya da huzurumu bozucu davranışı olan kişileri asla affetmem.
a) Hiç b) Nadiren c) Bazen d) Sıklıkla
6-Başkalarının itibarımı ya da kariyerimi zedeleyici bir tavırda olduğunu hissederim.
a) Hiç b) Nadiren c) Bazen d) Sıklıkla
7-İtibarımı ya da kariyerimi zedeleyici olduğunu düşündüğüm bir tavır karşısında büyük öfke gösteririm.
a) Hiç b) Nadiren c) Bazen d) Sıklıkla
8-Eşimin (sevgilimin) sadakatinden kuşkulanırım.
a) Hiç b) Nadiren c) Bazen d) Sıklıkla
9-İnsanların beni aşağılayıcı ya da değersizleştirici imalarda bulunduğundan kuşkulanırım.
a) Hiç b) Nadiren c) Bazen d) Sıklıkla
10-Yakınlarımın telefon, bilgisayar ve çanta gibi şahsi eşyalarının içeriğini bilmek isterim.
a) Hiç b) Nadiren c) Bazen d) Sıklıkla
DEĞERLENDİRME
Testte yer alan 10 sorudan en az 5’inde (c) ve (d) şıklarını işaretlediyseniz, yüksek olasılıkla paranoyanız var demektir.
UZMAN PEDAGOG İSHAK ORHAN KONYA
0 505 409 69 80
BİRAZ AĞLAYALIM MI?
Komşumuz Hanife teyze var. 8 aydır konuya komşuya “bayat ekmeğiniz varmı? Varsa verin kuşlar cama geliyor ıslayıp veriyorum” diyordu.. Çok da zayıflamıştı. Kiracıydı. “Rutubetini çok ucuza oturuyorum diye çekiyorum” diyordu.. Eşinden dul maaşı alıyordu. Gülen, şaka yapan Hanife teyze gitmiş, yerine suskun düşünceli Hanife teyze gelmişti.. Annem dolma yapmıştı. Bir tabak dolma uzatarak; “Hadi götür Hanife teyzene de sıcak sıcak yesin” dedi..
Hanife teyzenin zilini çaldım..75 yaşındaydı.. Yavaş yavaş gelerek; “Kim o?” dedi.. “Ben Zeynep Hanife teyze” dedim.. “Tamam açıyorum kızım” dedi.. “Annem dolma yolladı” dedim.. Elimden aldı, yüzüme baktı, yutkundu .. “Allah razı olsun. Ben de yemek yiyecektim.. Şimdi yerim” dedi. “Hanife teyze annem tabağı istedi” Hanife teyze kapıyı kapatmayı bıraktı mutfağa yöneldi.. İçeriye baktım. Oturma odası karanlıktı. Işığı yaktım. Masanın üstünde bir bardak su ve ıslatılmış ekmekler tabağa doğranmıştı..
Hemen kapının önüne çıktım.. Hanife teyze tabağı uzattı. “İki cihanda aziz olun evladım” dedi. “Sağ ol” dedim…
Eve geldiğimde annem “Ne o ne oldu? Suratından düşen bin parça” dedi. “Anne, Hanife teyze tabağa bayat ekmekleri doğranmıştı yiyordu” dedim. “Olur mu kızım? Baban da emekli, O da eşinden emekli maaşı baban kadar alıyor. Sen yanlış görmüşsündür, kuşlar içindir o. Biz geçiniyorsak ki 3 kişiyiz, O tek başına hayli hayli geçinir.”
Ertesi akşam anneme ne pişirdiğini sordum, etli kuru fasülye olduğunu öğrendim. İçimi bir kurt kemiriyordu.. Akşam yemeğine oturmadan “Anne Hanife teyzeye de bir tabak götüreyim mi? Annem; “Kuru fasülye birtanem. Götür de, güzel bir şey değil” “Olsun hadi ver götüreyim” Sıcak tabağı elime aldım. Hanife teyzenin sesi: “Kim o?” “Ben Zeynep” Kapıyı açtı gülümseyerek, yüzüme baktı. “Annem kuru fasülye yolladı bilmem sever misiniz?” “Nimeti ayırt etmem tabii ki severim. Allah razı olsun” “Ha unutmadan annem tabağı istiyor” Hanife teyze mutfak yoluna yönelir yönelmez, ben doğru içeri..
Masanın üstünde bir bardak su, ıslak ekmeklerin konduğu yarısı yenmiş tabak ve annemin bir gün önce verdiği dolmadan 4 tane.. Soracaktım, sormalıydım. İçim içimi kemiriyordu..
Hanife teyze beni kapıda göremeyince içeriye yanıma geldi.. Sanki “Sor” der gibi yüzüme bakıyordu ve sordum. “Bu ıslak ekmekleri sen mi yiyorsun? Hani kuşlara verecektin?” Buğulu mavi gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı.
Üzmüş müydüm anlayamadım daha 15 yaşındaydım.. ama ağlatmıştım.. “Evet ben yiyorum canım kızım.. Benim bir oğlum birde kızım var. Burada değiller. Başka il’deler. İkisi de çalışıyor.. Araba alacaklarmış.. Bana kredi çektirdiler. Aldığım para ancak kiraya elektrik ve suya gidiyor. Üç beş kuruş ya kalıyor ya kalmıyor elimde. Ben de ekmek isteyemedim. Kol kırılır yen içinde kalır. Böyle biliriz. 3 yıl böyle idare edeceğim. kimseye söyleme e mi” dedi.. Bu sefer benim gözlerim yaşardı ..
Tabağı aldım, kapıdan çıkarken arkamdan “Kimseye söyleme güzel kız” diye bagrıyordu.
Eve geldiğimde bağıra bağıra ağlıyordum. Annem şaşırmış, “Ne oldu kızım biri bir şey mi söyledi?” dedi. Olanı anneme anlattım, o da çok üzüldü.
Böyle vicdansız evlat olmayacağım anneciğim” dedim. 3 yıl boyunca tüm mahalle Hanife teyzeye kimimiz sabah kahvaltılıkları götürüyor, kimimiz öğlen yemekleri kimimizse akşam yemekleri..
2 ay önce kaybettik.. Hastayken okul çıkışı yanına uğramıştım. Bana; ” İyi kalpli meleğim sen mi geldin? Şükür borç bitti” dedi. “Artık rahat edersin hanife teyzem” dedim. “Evet senin sayende sıkıntısız ekmek düşünmeden 3 yıl geçti. Rabbim seni korusun” dedi. 2 gün sonra vefat etmiş.
Çok üzüldüm. Bizim halkımız dilenemez, isteyemeyiz.
İNSANLAR NEDEN BAĞIRARAK KONUŞUR ?
İslâm alimlerinden biri talebeleriyle Basra kıyısında gezinirken deniz kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş.
Talebelerine dönüp: “İnsanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş.
Talebelerden biri:
“Çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince mübarek zat:
“Ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden yüksek sesle konuşuruz? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de duyurabilecek ve demek istediklerimizi rahat aktarabilecekken niye avazımız çıktığı kadar boğazımızı yırtarak bağırırız?” diye tekrar sormuş.
Talebelerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış:
“İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak mecburiyetinde kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları lazım gelir.”
“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır.
Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile lüzum kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini hakiki olarak seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra mübarek zat talebelerine bakarak şöyle devam etmiş:
“Bu sebeple tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine müsade etmeyin, izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözlerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz…
Allahü Teala Muhafaza buyursun…”
Ne demişler…
“Zerzevatçı bağırır, Sarraf bağırmaz,
Eskici bağırır, Antikacı bağırmaz,
Söyleyecek sözü, Fikri Kıymetli Olan Bağırmaz
Bağıran Düşünemez, Düşünmeyen Kavga Eder…
Rabbim Cümlemize Sükûnetli Bir Hayat Lutfeylesin inşaallah.
SEVGİLİ EŞLER.
SEVGİ BİTMEZ TÜKENMEZ BİR HAZİNEDİR!
Uzun yıllar evli olan bir çiftin hikayesi bu. Adam her evlilik yıl dönümünde eşine bir buket kırmızı gül gönderir. Bu taa ki adam ölünceye kadar devam eder. Ve bir gün adam Ölür. Cenaze töreni yapılır, taziyeler dilenir ve kadın bir başına yıllardır hayatı paylaştığı arkadaşı, eşi, sevgilisi olmadan evine döner. Neredeyse her gün ağlamakta ve onu düşünmektedir. Gel zaman git zaman yine bir evlilik yıl dönümünde kadın eşine özlem duyarken kapısı çalınır. Gider ve kapıyı açar ama kimsecikler yoktur, sadece yerde bir buket kırmızı gül demeti durmaktadır. Kadın heyecandan titremeye başlar ve demeti alır, artık bayılmak üzeredir ve demette bir not görür korkarak okumaya başlar. “Karıcığım biliyorum bu senin için büyük ve şaşkınlık veren bir süpriz oldu ama bilmeni isterim ki sen her zaman benim en yakın arkadaşım, dert ortağım ve aşığım oldun. Ölmekle seni sevmekten vazgeçmiş değilim. Sevgiler ve mutlu bir hayat dilerim. Lütfen hayatı mutlu olarak yaşa ve beni çok fazla düşünme. Bu güller sana sen kabul ettiğin müddetçe gelecek. Taa ki çiçekci seni evde bulamayana kadar. O gün 5 kez gelecek ve eğer sen hala yoksan anlayacak ki sen de benimle berabersin. Seni hala çok seven eşin”. Kadın bunun kötü bir şaka olacağını düşünerek hemen çiçekçiye telefon eder ve durumu sorar. Çiçekci ona her şeyi anlatır. Hanım efendi, eşiniz size her sene bu güllerden gönderirdi ve o bana eğer bir gün ölürsem bu gülleri her sene aynı vakitte yine götürmemi söyledi ve bunların ücretlerini de ta o zaman fazlasıyla ödedi. Kadın telefonu neredeyse elinden düşürürcesine kapattı ve göz yaşları içinde güllere sarıldı.
Sevgi bitmez tükenmez bir hazinedir. Allah hepimizi gerçek sevgili yapsın.
YA HAYIR SÖYLE, YA DA SUS! SUSMAK İLE İLGİLİ GÜZEL SÖZLER
Ya susmak, ya da suskunIuktan daha kıymetIi bir söz söyIemek gerekir. Pisagor
İki şey hayatımızı karartır: Susacakken konuşmak, konuşacakken susmak. Sadi Şirazi
Susmak bazen yaptığınız en hayırIı iş oIur. İbrahim İncecik
Senin sessizIiğini anIamayan, muhtemeIen senin sözIerini de anIamaz. EIbert Hubbard
Konuşmak ihtiyaç oIabiIir; ama susmak bir sanattır. WoIfgang Van Goethe
ÇocukIarınıza diIini tutmasını öğretin, konuşmasını nasıI oIsa öğrenecektir. Benjamin FrankIin
Susmak, yüreğinde patIak veren savaşı durdurma çabasıdır. Mesud TopaI
Susmak, kendine güvenmeyenin başvurduğu en emin çaredir. François de La RochefaucauId
Sükut, doğru sözün anasıdır. Benjamin DisraeIi
Bir insan, söyIediği şeyIerden çok söyIemedikIeriyIe de insanIaşır. AIbert Camus
AIimIer mecIisinde sükut, cahiIIerin en güzeI süsüdür. Bhartrihari
Senden soruIuncaya kadar susmak, susturuIuncaya kadar söyIemekten hayırIıdır. Hz. AIi
Susmak gece gibidir bazen en siyah renkIeri biIe örter. Mehmet Deveci
Konuşmak iyidir, susmak daha iyidir..La Fontaine
SöyIemediğim şeyIerin hiçbiri, bana zarar vermedi. CaIvin CoIeridge
CümIeIer hafif kaIıyor yaşanıIanIarın ağırIığı karşısında.
Bu yüzden, susmak bu araIar en çok kuIIandığım iIetişim şekIim.
Konuşmak yaradıIıştan, susmak akıIdan geIir. Che Lehmann
SöyIenecek sözün çokIuğu bazen insanı diIsiz bırakır, tıkanır kaIırsınız. HakIıIığın suskunIuğu diğer suskunIukIara benzemez. Murathan Mungan
SuskunIuk hiçbir zaman, ihanet etmeyen gerçek dosttur. Confucius
Susmak; bazen asaIet bazen nezakettir. HeIe de incitmekten korkuyorsan sevdikIerini, susmak o zaman unutuImak pahasına oIsa da ebedi zerafettir.
BiIirken susmak, biImezken söyIemek kadar çirkindir. EfIatun
Konuşmak, susmanın korkusudur. Özdemir Asaf
DoğruIuğun en güzeI meyvesi, susmaktır. Epicuros
Konuşup da aptaIIığınızı ortaya koyacağınıza, konuşmayın da hiç oImazsa herkesin şüphesi kaIsın. Abraham LincoIn
Susmak, dayanıIması çok güç bir cevaptır. G. K. Chesterton
Otoriteyi susmak kadar arttıran bir şey yoktur, söyIemek fikri suIandırmakta, içteki ateşi dışa yayıp köreItmektedir. CharIes de GauIIe
EsenIik ve huzur, on kısım ise, dokuzu susmaktır. Hz. Ömer
İnsanın ne konuşacak kadar zekaya, ne de susacak kadar akIa sahip oImaması, büyük bir taIihsizIiktir. Jean de La Bruyere
İnsan dünyayı zapt eder; ama ağzını zapt edemez. MevIana
ÇocukIar susmayı öğrenmek için okuIIara, yüksek sesIe konuşmayı öğrenmek için de üniversiteIere gidiyorIar. Jean PauI Richter
Sus ve düşün, diI beIasından kurtuImanın devası bunIardır. Lokman Hekim
Deneyim bana gösterdi ki susmak; kendini gerçeğin hizmetine veren kimsenin, ruh disipIini içindedir. Mahatma Gandhi
CahiI kimsenin yanında, kitap gibi sessiz oI. MevIana
Eğer susarsan, konuşman daha aydınIık oIur. Çünkü sükutta, hem sessizIiğin ışığı, hem de konuşmanın faydası gizIidir. Şemsi Tebrizi
Bazen sesini duyurabiImen için, susman gerekir. StanisIaw J.
Konuştuğunuz zaman pişman olabilirsiniz ama susarsanız hiç pişman olmazsınız.. Lokman hekim..
Sukut huyların efendisidir.. Hz. Muhammed..