HMK:İspat ve Deliler(GenelHükümler)
Av. Aydoğan TAN 25 Ocak 2014
Uzun zamandır HMK yazı dizisine yeni bir yazı eklememişim. Telafi etmek adına daha sık yazmak gerekiyor belki. Hem yeri gelmişken buradan Hukuk Sokağı’ndaki tüm HMK yazılarını, tamamladıktan sonra bir e-kitaba dönüştüreceğimiz haberini de vermiş olayım. Katkıda bulunmak isteyen okurlarımız var ise bize ulaşabilirler. Gelelim, bugünkü yazımızızın konusu olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Dördüncü Kısımında yer alan İspat ve Delillerbaşlığının birinci bölümünde düzenlenen Genel Hükümler konusuna. 6100 sayılı HMK, dördüncü kısmı ispat ve delillere ayırmış her sırasıyla belge ve senet, yemin, tanık, bilirkişi incelemesi, keşif ve uzman görüşü başlıkları altında delilleri tek tek incelemiştir. Ayrıca tüm bu delillerin ele alındığı dördüncü kısmın ilk bölümü ise 187-198. maddeler arasında ortak hükümlere ayrılmıştır.
DÖRDÜNCÜ KISIM – İspat ve Deliller
BİRİNCİ BÖLÜM – Genel Hükümlerİspatın konusuMadde 187- (1) İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.
(2) Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.
Madde, HUMK dönemindeki düzenlemeyle aynı olup, dili sadeleştirilmiştir. Maddede, ispatın konusunun ne olduğu, tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek vakıalar ve bunların ispatı için gösterilecek deliller tanımlanmaktadır. Maddenin ikinci fıkrasında ise varlığı herkes tarafından bilinen vakıalar ile ikrar edilmiş vakıaların çekişmeli bir husus olmadığı ifade edilmektedir.
İkrar
Madde 188
(1) Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez.
(2) Maddi bir hatadan kaynaklanmadıkça ikrardan dönülemez.
(3) Sulh görüşmeleri sıarısnda yapılan ikrar tarafları bağlamaz.
188. madde ile bir önceki maddenin ikinci fıkrasında yer alan ikrar konusu açıklığa kavuşturulmaktadır. Madde, HUMK dönemindeki düzenlemenin sadeleştirilmiş halidir. Buna göre, tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispat edilmiş sayılır. İkrardan sonra, maddi bir hatadan kaynaklandığı ispat edilmedikçe geri dönülemez. Ayrıca tarafların sulh görüşmeleri sırasında yaptıkları ikrar, mahkeme huzurunda kendilerini bağlamaz.
İspat hakkı
Madde 189- (1) Taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir.
(2) Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.
(3) Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat olunamaz.
(4) Bir vakıanın ispatı için gösterilen delilin caiz olup olmadığına mahkemece karar verilir.
Eski yasa dönemine kıyasla yeni bir düzenleme sayılabilecek madde ile ispat hakkının çerçevesi çizilmektedir. Buna göre;
İspat hakkı, kanundaki süre ve usule uygun olarak kullanılabilir.
Hukuka aykırı olarak elde edilmiş delillerin ispat bağlamında bir geçerliliği yoktur. Bu husus, Anayasa’nın 38/6 maddesi ile Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 206/2-a hükmüne paraleldir. “Hukuka aykırı” ifadesinin kullanılmış olması, daha genel bir çerçeve çizmekte ve temel hak ve özgürlükler bakımından daha kapsamlı bir düzenlemeyi içermektedir. Hukuka aykırı biçimde elde edilen bir delilin dosyaya sunulması halinde hakim, davanın diğer tarafından bir itiraz gelmese dahi, bu delilin geçersizliğine kendiliğinden karar verebilecektir. Belirtmek gerekir ki öğretide, hukuka aykırı delillerin istisnaya yer vermeksizin katı biçimde düzenlenmiş olması eleştirilmektedir (Yavuz ALANGOYA, Kamil YILDIRIM, Nevhis DEREN YILDIRIM).
Kanun tarafından ispatı belirli bir delille ispatlanması emredilmiş hususlar, başka delil kullanılarak ispat edilemez.
Bir vakıanın ispatı için gösterilen delilin geçerli olup olmadığının takdiri mahkemeye aittir. Mahkemenin takdir hakkı, hükümle beraber temyiz denetimine tabidir.
İspat yükü
Madde 190- (1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.
Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere ispat yükü, daha önceden Medeni Kanun’da düzenlenmiş olmasına rağmen, hukuk usulü mevzuatımızda ilk defa yer almıştır. İlk fıkra, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kuralı içermektedir. Buna göre ispat yükü, yasada aksine bir hüküm bulunmadığı müddetçe, iddia edilen vakıaya bağlanana hukuki sonuçtan kendi lehine hak/haklar çıkaran tarafa aittir. Her bir vakıa bakımından ispat yükünün belirlenmesi, aynı kurala göre yapılacaktır. Ancak kanunda ispat yüküne ilişkin özel bir düzenleme bulunmakta ise, bu takdirde ilgili hüküm uygulama alanı bulacaktır.
İkinci fıkrada ise, karinenin varlığı halinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmektedir. Buna göre, bir karineye dayanan taraf, karinenin dayandığı olay ya da olguyu ispat yükü altındadır. Bunun aksini ispat yükü ise, karşı taraftadır. Kanunda belirtilen istisnalar ise müstesnadır.
Karşı ispat
Madde 191- (1) Diğer taraf, ispat yükünü taşıyan tarafın iddiasının doğru olmadığı hakkında delil sunabilir. Karşı ispat faaliyeti için delil sunan taraf, ispat yükünü üzerine almış sayılmaz.
Eski yasa dönemindeki düzenleme, dili sadeleştirilerek yeni usul yasasında da korunmuştur. İspat yükü altında olan tarafın iddiasının doğru olmadığına ilişkin delil sunabilir. Ancak bu durum, bu tarafa ispat yükünü üzerine almış olma sonucunu doğurmaz.
Kanunda düzenlenmemiş deliller
Madde 192- (1) Kanunun belirli bir delille ispat zorunluluğunu öngörmediği hallerde, Kanunda düzenlenmemiş olan diğer delillere başvurulabilir.
Madde, bir delil serbestisi getirmekte, kanunda düzenlenmemiş delillerin hukuki çerçevesini çizmektedir. Buna göre, kanunda mutlak biçimde belirli bir delille ispat zorunluluğu bulunmayan durumlarda, başka delillere de başvurulabilecektir. Bu delillerin kanunda düzenlenmiş olması da zorunlu değildir. Bu sayede, senetsiz ispatı mümkün olan davalarda, hukuka uygun olarak elde edilmiş olmak kaydıyla davayı aydınlatabilecek başka deliller de kullanılabilecektir.
Delil sözleşmesi
Madde 193- (1) Taraflar yazılı olarak veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek imzalı beyanlarıyla kanunda belirli delillerle ispatı öngörülen vakıaların başka delil veya delillerle ispatını kararlaştırabilecekleri gibi; belirli delillerle ispatı öngörülmeyen vakıaların da sadece belirli delil veya delillerle ispatını kabul edebilirler.
(2) Taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkansız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmeleri geçersizdir.
Kanunu, vakıaların ispatı için taraflara delil sözleşmesi yapabilme hakkı vermektedir. Buna göre taraflar, kanunda belirli delillerle ispatı öngörülen vakıaların başka delillerle ispatını kararlaştırabilecekleri gibi; belirli bir delille ispatı zorunlu olmayan vakıaların da sadece belirli delil veya delillerle ispat edilebileceğini de kararlaştırabilirler. Böyle bir durumda, sözleşmede belirtilen delil türü dışında vakıaların başka bir delille ispatı mümkün değildir. Birinci durum münhasır olmayan delil sözleşmesi; ikinci durum ise münhasır delil sözleşmesi olarak adlandırılmaktadır. Delil sözleşmesi, önemi gereği şekil şartına tabi tutulmuştur. Buna göre delil sözleşmesi, taraflarca yazılı olarak yapılmalı veya mahkeme önünde tutanağa geçirilerek imzalanmalıdır. Bunun dışındaki durumlarda delil sözleşmeleri geçersizdir.
Maddenin ikinci fıkrasında ispat hakkını doğrudan ilgilendiren delil sözleşmelerinin sınırı çizilmiştir. Buna göre, davanın taraflarından birinin ispat hakkını kullanmasını güçleştiren veya imkansız kılan delil sözleşmelerinin geçersiz olacağı belirtilmektedir. Yasa, bu madde ile sözleşmelerde zayıf olan tarafı, aşırı güçlü olan taraf karşısında korumak istemiştir. Delil sözleşmesi ile bir tarafın ispat hakkını kullanmasının kısıtlandığı veya imkansız hale geldiğinin değerlendirmesini ise elbette hakim yapacaktır.
Somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi
Madde 194- (1) Taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar.
(2) Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.
Madde, medeni usul hukukumuzda yeni bir düzenleme olup, davanın taraflarına dayandıkları vakıaları ispata elverişli biçimde somutlaştırma görevi yüklemektedir. Ayrıca taraflar, dayandıkları deliller ile bu delillerin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini de açıkça belirtmek zorundadır. Bu madde hükmü, dava dilekçesi ve cevap dilekçesinin içeriğine ilişkin madde 119 ve 129 hükümlerine de paraleldir. Bu maddelere göre taraflar, dava açarken ve cevap dilekçesi verirken dayandıkları vakıaları hangi delilerle ispat edeceklerini belirtmek zorundadırlar.
Başka yerden getirtilecek deliller
Madde 195- (1) Tarafların ellerinde bulunmayan ve incelenmesine karar verilen delillerin getirtilmesi için, mahkemece ilgili resmi makam ve mercilerle üçüncü kişilere bu hususbildirilir.
Mahkemeye getirtilmesi mümkünolmayan deliller, bulunduğu yerde incelenebilir veya dinlenebilir.
Dava veya cevap dilekçesi ile taraflar, ellerinde bulunan delilleri mahkemeye sunmak veya başka yerde olan delillerin nerede bulundukları konusunda mahkemeye bilgi vermek durumundadırlar. Üçüncü kişiler veya makamların elinde bulunan delillerin temin edilmesi taraflardan beklenemeyeceğinden, mahkemece incelenmesine karar verilmesi durumunda bu delillerin toplanması için ilgili yerlere bildirim yapılacaktır. Mahkemeye getirilmesi mümkün olmayan deliller var ise, bunlar keşif yolu ile delilin bulunduğu yerde incelenebilecektir.
Delilden vazgeçme
Madde 196- (1) Delil gösteren taraf, karşı tarafın izni olmadıkça, o delile dayanmaktan vazgeçemez.
Eski yasa döneminde senetlere ilişkin olarak düzenlenmiş olan hüküm genişletilerek tüm deliller için uygulanabilir hale getirilmiştir. Buna göre, delili göstermiş olan tarafın o delile dayanmaktan vazgeçebilmesi, davanın karşı tarafının açık muvafakatine bağlıdır.
Delillerin incelenmesi ve istinabe
Madde 197- (1) Kanunda belirtilen haller dışında, deliller davaya bakan mahkeme huzurunda, mümkün olduğu kadar birlikte ve aynı duruşmada incelenir. Zorunlu hallerde, bazı delillerin incelenmesi başka bir duruşmaya bırakılabilir.
(2) Başka yerde bulunan ve mahkemeye getirilemeyen deliller, o yerde istinabe yoluyla toplanabilir.
(3) Delillerin incelenmesi veya beyanların dinlenmesi sırasında taraflar istinabe olunan mahkemede hazır bulunabilir ve delillerle ilgili açıklama haklarını kullanabilirler. Bu hususu sağlamak için, taraflara incelemenin yapılacağı tarih ve yer bildirilir. Bu davet üzerine taraflar istinabe olunan mahkemede hazır bulunmasalar dahi delil incelenir veya beyanlar dinlenir.
Doğrudanlık ilkesi uyarınca deliller, davaya bakan mahkeme huzurunda ve mümkün olduğunca aynı duruşmada incelenecektir. Ancak bir istisna olarak zorunlu hallerde mazı delilerin incelenmesi başka bir duruşmaya da bırakılabilir.
Mahkemenin yetki alanı dışında bulunan ve mahkemeye getirilmesi mümkün olmayan deliller, o yer mahkemesi tarafından istinabe yoluyla toplanabilir. İstinabe yoluyla deliller ancak toplanarak esas mahkemesine gönderilecektir. Delillerin değerlendirilmesi davaya bakan mahkemeye aittir.
Üçüncü fıkra hükmü, istinabe halini düzenlemekte olup, delillerin incelenmesi veya beyanların dinlenmesi sırasında davanın taraflarının, istinabe olunan mahkemede hazır olabilecekleri ve toplanmakta olan delillerle ilgili açıklamada bulunabilecekleri düzenlenmektedir. Hukuki dinlenilme hakkının bir sonucu olarak taraflara, incelemenin yapılacağı yer ve tarih bildirilir. Bildirimin yapılmasından sonra delillerin incelenmesi, taraflar hazır olmasa da yapılabilir. Zira, madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, bu bir hak olup, zorunluluk değildir.
Delillerin değerlendirilmesi
Madde 198- (1) Kanuni istisnalar dışında hakim delilleri serbestçe değerlendirir.
Önceki yasa döneminde de mevcut olan hüküm, hakimin delilleri serbestçe takdir etme yetkisini net biçimde ortaya koymaktadır.