02 Ekim 2018

Zihinden Kopya Çekme Teknikleri



Zihinden Kopya Çekme Teknikleri
1. Bölüm

Bu yazı dizisi, özellikle "Bu yazı uzun olmuş, üfff diyenler!" diyenler için yazılmış ve okuduklarında hayatlarında ÇOK ŞEY KAZANDIRACAK bir yazıdır. 

Hayli uzun olmuşsa da, "Öfff, bir kerecik de uzun okuyalım bari!" diyenlere GÖZ'lerini azıcık yormayı GÖZ'e alıp bu yazıyı okudukları ve okumaya çalıştıkları için çok teşekkür ederim. 

Bu Yazı Dizisini Okumakla Kazanacaklarınız

  • Bilgileri kolayca hafızaya almak ve ihtiyacınız olduğunda yine kolayca hatırlamak
  • Arkadaşınız, bir kağıda 1000-2000 tane nesne yazsa ve her nesnenin karşısına bir numara koysa, her nesneyi 4-5 saniyede ezberlemek, ister 1000'den 1'e doğru; ister 1'den 1000'e doğru isterse rastgele; size sorduğu rakamların karşısında hangi nesnenin olduğunu ya da size bir nesne söyleyip hangi rakamda yer aldığını sorduğunda en fazla 2-3 saniyede ve %95'ini doğru bir şekilde cevaplayabilmek ve arkadaşınızı SİNİR ETMEK!
  • Tarih dersinde, savaşların ve büyük olayların tarihlerini ya da arkadaşlarınızın telefon numaralarını ÖMÜR BOYU UNUTMAYACAK ŞEKİLDE ezberlemek!
  • Size verilen herhangi bir tarihin (Örneğin 25 Nisan 2019'un) hangi güne denk geldiğini (Pazartesi, Salı, Çarşamba vs.) 10 saniyede zihinden hesaplamak.
  • Kör noktanızı daraltmak; yani bakış açınızı %400, %500 genişletmek ve yani kapıdan içeri girdiğinizde odadaki 30-40 kişiyi saç biçimlerinden üzerlerindeki giysiye kadar sadece 3-5 saniyede GÖRMEK, TANIMAK ve TEK TEK AYIRT ETMEK; ya da koskoca odadaki (görünür; yani dışarda olması kaydıyla) bir toplu iğnenin yerini 5-10 saniyede bulabilmek...
  • Dakikada 200-300 olan kelime okuma hızınızı 2000'e, 3000'e çıkarmak. Yani şu anki okuma hızınızı en az 10 katına çıkarmak. 2-3 kitabı 1 günde bitirebilmek.
  • Hafızanızı 3-4 kat artırmak.
  • Kimi matematik (kağıt üstünde bile 2-3 dakikada hesaplanan) işlemlerini zihinden 5, 10 ya da 15 saniyede kalem kağıt kullanmadan çözmek.
  • Yabancı kelimelerin anlamını kolayca öğrenmek.
  • Beyninizin hem sağ hem de sol tarafını en azâmî ve en verimli şekilde kullanabilmek.
  • Sınıfta, bütün derslerde olmak üzere en yüksek notları almak. (Tabii "n.ş.a.", yani "normal şartlar altında" ve sınıfınızda bu yazıyı okuyan başka bir arkadaşınız yoksa!)
  • Ve sonuçta da, mükemmel bir hafızaya sahip olmak, okul dışındaki günlük sosyal hayatınıza bol bol zaman yaratabilmek.
Giriş Yapmadan Önce...

Yazının başlığını okuduğunuzda aranızdan birçoğunun ne kadar şaşırmış olduğunu az çok tahmin ediyorum. Hatta bazılarınızın aklına; “Hani bu sitede, etik olmayan davranışlar özendirilmezdi ilkene ne oldu?” sorularının geldiğini de... Burada kopya çekmenin "efkâr-ı umûmiye"de ne denli "hayâtî" ihtiyaçlardan biri olarak görüldüğü ve benimsendiği üzerine feylesofâne mütâlâlara da girmeyeceğim. Çünkü bahsedeceğim kopya çekme yöntemi; kalemle, ufacık ufacık kağıtlarla ya da sonuçta yakalanma riskinizin her zaman olduğu diğer alet ve edevâtla değil; asla yüzümüzün kızarmayacağı, asla arkadaşlarımızın arasında küçük düşmeyeceğimiz, asla yakalanmayacağımız ve %100 zihin ve hâfızayla ilgili. Yani cümle genç talebe arkadaşlarımızın “Üff... Ezberleyemiyorum... Ne yapıcam yarın ben sınavda...” hayıflanışına ufacık bir ipucu niteliğinde "doğal" ezber teknikleri...

Önce, HATIRLAMA'yı ve ÖĞRENME'yi Öğrenmemiz Gerekiyor...

ZİHNİMİZİ TANIMAK

Hafızaya Alma ve Hatırlama

İnsan zihni, "n.ş.a.", (yani "normal şartlar altında") gördüğü, duyduğu, işittiği hiçbir şeyi asla unutmaz. En önemsiz şeyi bile. Sadece o bilgiyi nereye koyduğumuzu unutur ve geri çağırırken de bu yüzden zorluk çekeriz. Yani "bilgi"yi hatırlamada çeşitli engeller yaşarız. Bu, şuna benziyor: Örneğin, ertesi gün okula gideceksiniz. Okul çantanızı içeri girerken rastgele bir yere attınız. Sabah uyandığınızdaysa annenizin sizi rüyanızın en tatlı yerinde uyandırmasıyla oflayıp püfleyip kalktınız, mızlanarak kahvaltınızı yaptınız ve tabii ki de karizmayı zedelememek için aynanın karşısında dakikalarca süslendiniz, püslendiniz, nihayetinde de aynayı çatlattınız. Peki bir eksik var mı? Unuttuğunuz bir şey? Eyvah! Çantam nerde? (Bu, bir kitap, bir kalem ya da bugün hoca hanıma vermeniz gereken bir ev ödevi de olabilir) Ara ki bulasın... Azimli çalışmalarınız sonucu (Annenize çatarak, kardeşinizi pataklayarak ya da Newton gibi kafanızda bir şimşek çakışıyla sanki yerçekimini bulmuş gibi "evreka, evreka!" diye bağırarak.) İşte zihnimizdeki bilgiler de kaybettiğimiz ve yerini unuttuğumuz eşyalar gibidir. Hâlâ zihnimizdedirler; fakat o bilgiyi nereye koyduğumuzu unutmuşuzdur. Benim burda anlatacağım teknikse; tıpkı kişisel bilgisayarınız gibi zihninizde bir RAM BELLEK (Geçiçi Depo) yaratıp bilgileri HARDDİSKE YÜKLER GİBİ DAHA KOLAY HAFIZAYA ALIP İHTİYACINIZ OLDUĞUNDA; YANİ SINAVDA TEK TUŞLA O BİLGİLERİ GERİ GETİRMEK, YANİ ZİHNİNİZDEKİ BİLGİLERİ KOLAYCA HATIRLAMAKTIR.

Zihin, hiçbir şeyi unutmaz demiştik. En ufacık bir detayı bile. Hani deriz ya bazen; "Bana mı soruyorsun! Ben, daha akşam ne yediğimi bile hatırlamam!"Hayır, akşam ne yediğimizi de hatırlarız. (Hele de bu, babamızdan yediğimiz bir dayaksa 

) Fakat sadece, o bilgiyi, o detayı nereye koyduğumuzu bir türlü bulamayız. Çünkü insan beyni (ve aklı ve düşünme yetisi), Allah'ın bize verdiği en büyük nimettir. Öyle dev bir kompitürdür ki, içine milyarlarca, trilyonlarca cigabyte bilgiyi sığdırabiliriz. Yani binlerce, on binlerce kitabı ya da ansiklopediyi... Fakat evimiz'e koyduğumuz o çanta gibi, beynimizi de evimizin içi kadar tanımalı, bilmeli, hangi odasında neler var, hangi odada yemek yeniyor, uyunuyor, banyo yapılıyor, sohbet ediliyor gibi zihnimizi de tanımak, adlandırmak, her karış noktasını adımız gibi bilmek gerekir. Fakat bunun için de KENDİMİZE GÜVENMEYİ ÖĞRENMEK; İNSAN BEYNİNİN YETENEKLERİNİN (SINIRSIZ OLMASA DA) BÜYÜKLÜĞÜNÜ KEŞFETMEK GEREKİYOR... ve KENDİMİZE DEĞER VERMEK.Biz, asla değersiz değiliz. Bizi, tüm evrenin Sultan'ı bir Allah yarattı. Her detayımızı, özenle tasarladı. Sanatını bakış nakış içimize kazıdı. Kuark'tan bütüne kadar her zerremizle bizi en mükemmel şekilde yarattı. Bize; "DÜŞÜNSÜNLER, İBRET ALSINLAR" diye akıl verdi. Bizi yarattığı diğer tüm canlıların halîfesi, yani efendisi kıldı. Çünkü düşünebiliyor, anlayabiliyor, gülebiliyor, ağlayabiliyoruz, sezebiliyor, hissedebiliyoruz. Çünkü öğrenebiliyor, idrâk edebiliyor, sorgulayabiliyor, seçim yapabiliyor, kabûl edebiliyor, reddedebiliyor, evet diyebiliyor, hayır diyebiliyor, fikir yürütebiliyor, karşı çıkabiliyor, sevebiliyor, aşık olabiliyor, merhamet edebiliyor, ümit edebiliyor, cesaret edebiliyor, gurur duyabiliyor, özleyebiliyor, merak edebiliyoruz. Hani biri gelip de, dün şu artistle konuştuk, baaak resim de çekildik beraber diye size hava atsa, ya da bir başbakan, ya da vali'yle görüştüğünü ballandıra ballandıra ona ne kadar "gıcık oluruz" değil mi? Yani kıskanırız azıcık. Fakat biliyoruz ki, bizimle ilgilenen, "Ünlülerin En Ünlüsü", "Nâmı, şöhreti bütün galaksiye, bütün bu sonsuz uzaya yayılmış, değil bir kasabanın, bir şehrin, bir ülkenin yöneticisi; tüm uzayın, galaksilerin, uzayın dışındakilerin, mânâ ve rüyâ âleminin Tek Sahibi olan bir Allah, bizi özenle planlamış, yaratmış, bizimle ilgilenip tasarlamış, bize kendi rûhundan üfleyip hayat vermiş, bize; "Yeryüzümdeki halîfem" demiş, bizi sevmiş, merhamet etmiş, önemsemiş, değer vermiş, bir Allah'ın eseri, "dostu"yuz ve "Habibim" dediği bir peygamberin ümmetiyiz. Bu da yetmemiş, tüm saniyelerimizde bizi izliyor, bizi seyrediyor, bizi kötülüklerden, şerlerden koruyor. Neden değersiz olalım ki... Hele de içimizde keşfedilmemiş onlarca yetenek saklı dururken... Sadece kendimizi keşfedelim. Kendimizi ve yeteneklerimizi tanıyalım. Şöyle diyor Yunus Emre: “İlim, ilim bilmektir. İlim, kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen; bu, birçok okumaktır!” Kendini bilen, HER ŞEYİ bilir. Kendimizi, bilmek, binlerce sorunun anahtarıdır ve binlerce, yüz binlerce cevabı içinde taşır. Kendimizi bilmek, şu an aldığımız her nefesin anlamını çözebilmek ve gâyesini idrâk edebilmektir.

Kesin unutmak diye bir şey yoktur demiştim. Hiçbir şeyi; fakat hiçbir şeyi unutmayız. Çocukluğumuzun saklı anılarını bile. Sadece zihnimiz, o denli büyük ve karışık bir kompitürdür ki, hangi hardiskinde hangi bilginin olduğunu bilemez, bu yüzden de asla kaybolmayan bu bilgileri, ŞU ANA; yani bilince getirirken zorlanırız.Bir puzzle gibi parça parça ve bölük bölüktür hepsi de. Çünkü biz, bunları birbirleriyle İLİŞKİLENDİRMEDİĞİMİZ, birbirleriyle BAĞLAMADIĞIMIZ için bir bütün halinde değillerdir. Fakat kimi zaman gördüğümüz herhangi bir şey, yaşadığımız herhangi bir olay, bu İLİŞKİYİ biz fark etmeden kurar. Örneğin, arkadaşımıza bir konuda söz veririz; mesela yarın sana şu kitabı, bilmem şu CD'yi, şu kasedi getireceğim fln deriz. Fakat bunu hafızamıza alırken DİKKATSİZ OLDUĞUMUZ için, bu bilgi, orda zihnimizin bir köşesinde öylece durur. Çünkü bir İLGİ kurmamışsızdır ya da dikkatimiz, başka bir yerdedir. Tek İLGİ ve tek bağlantı, o arkadaşımızın adı ya da yüzüdür. İşte bu yüzden ertesi gün okula geldiğimizde elimizdi başımıza götürür ve “Oy, oy, oy, oy.. SENİ GÖRÜNCE aklıma geldi. Unuttum CD'yi ben ya!” deriz. Hele de o CD'yi, kitabı ya da kasedi isteyen, bizim çok hoşlandığımız biriyse 

Hani sürekli hep göz göze gelmeye çalıştığımız, karşısındayken her şeyin aklımızdan uçup gittiği çok fakat çok özel biriyse... Oldu mu şimdi! Ne düşünür acaba, BENİ ÖNEMSEMİYOR mu der içinden? Ya da en sevdiğiniz dostunuz, en sevdiğiniz öğretmeniniz, kankiniz...

Demek ki, bilgileri hatırlamak için 2 şey, çok fakat çok önemliymiş. Birisi DİKKAT; ikincisiyse bir BAĞLARIN GÜCÜ. İkisi de olmazsa olmazlardan. BAĞ, sadece o arkadaşımızın yüzüydü. Başka hiçbir bağ kurmamıştık. Sabah okula gidince, TEK BAĞIMIZ olan o YÜZÜ gördük ve HATIRLADIK. Bazen unutmamak için parmağına kurdela takanlar vardır, bilirsiniz değil mi? İşte KURDELA da bu kastettiğimiz BAĞ'dır. Yani İLİŞKİLENDİRME. Eve geldiğimizde parmağımızdaki bu kurdelaya baktığımız anda ihtiyacımız olan bilgiyi HATIRLAR ve o kitabı ya da CD'yi hemen okul çantamızın içine koyarız; yarın, o çok sevdiğimiz arkadaşımıza vermek üzere. İşte zihnimizdeki bütün bilgiler, bu İLGİ ve BAĞ'lar yoluyla BİLİNCE DÖNER. Yani şu anki DÜŞÜNCE AĞIMIZA. Kimi zaman olur ki, bir bilginin HATIRLANMASI için hiçbir BAĞ yoktur bize HATIRLATACAK. Yıllar geçer. O bilgi, zihinde hep bir yerlerde vardır ama. Birden apansızın BİR BAĞ'a rastlarız onu HATIRLATACAK ve kaç yıl geçerse geçsin işte o bilgiyi hatırlarız.

Başka bir örnek vermek gerekirse; MSN'mizdeki ekli arkadaşlar listesi, MSN BAĞI'mızdır. Programı açtığınızda size istediğiniz kişiyi (Kişi, BİLGİYİ simgeliyor burada) tak diye verir. Fakat MSN'mizdeki kişi listesi SİLİNİRSE, artık öylece bakarız ekrana boş boş. Çünkü o programın da BAĞ'ı o listedir. O BAĞ olmadan hiçbir arkadaşınızla sizi görüştüremez. Yani SAKLI OLAN BİLGİYİ ZİHNE ÇIKARAMAZ biz insanlar gibi.

Başka bir örnek, birgün der ki arkadaşımız; Şişş, duydun mu, duydun mu; şu şey, şöyle oldu ya da şu şey, aslında söyleymiş. Biz, önce ona inanmayız. Hatta bazen, "çüş""oha" gibi gayrı-filozofça bir tepki de veririz 

Sonra, zihnimizde söylediği olayla ilgili hatıralar canlanır. Şu, şurda şöyle olmuştu. Dün, Ali bana şunu demişti. Geçen hafta, Oya bana şöyle davranmıştı vs. Yani arkadaşımızın "Şu şöyle oldu" cümlesi, bizim için bir olay zincirinin ANAHTAR BAĞI olmuştu ve bize başka bir bilgiyi ya da hatırayı anımsattı. O bilgi, başka bilgiyi; başka bir bilgi de diğer başka bir bilgiyi anımsattı ve "zincirleme" bir hatırlama yaşadık. Böylece arkadaşımızın anlattığı şeyi zihnimiz ve hatıralarımız, doğrulamamıza ya da hayır, böyle bir şey yok dememize yardım etti.

İşte insan beyni de böyle çalışır. Birbirinden bağımsız onlarca bilgiyi saklar içinde. Bu bilgiler, birbiriyle BAĞLANDIKÇA o bilginin hatırlanma hızını daha da artırır. PASCAL üçgeninin en tepesindeki SAYI'dan piramidin altındaki bütün sayılara ulaşmak gibi...Bu BAĞ'ı kuran şey, yani hatırlamadaki diğer etkense, DİKKAT'tir. Demek ki dikkat eksikliği konusunda ciddî bir çalışma yapmamız gerekir üstümüzde. Peki neden? Çünkü DİKKAT, bilgiler ve nesneler arasında ilgi ve bağ kurar. Dikkatimiz ne kadar üst seviyedeyse, bu bağlar da o kadar fazla, güçlü ve hatırlama da o kadar kolay ve hızlı olacaktır.

Dikkati neye benzetelim? Örneğin bir teyp kasetinin kalitesine mi? Örneğin sıfır, el değmemiş bir kaset aldık. En sevdiğimiz şarkıları radyodan kasete; YANİ HAFIZAYA çektik. Tekrar o şarkıları dinlemek için kaseti koyduğumuzda, Teypçalar, HAFIZASINDAKİ BİLGİYİ tekrar bize getirir. Yani HATIRLAR. Çok kaliteli, üzerine hiç kayıt yapmadığımız bir kaset olduğu için son derece TEMİZ bir kayıttır. Sesler, net ve berraktır. Peki, üzerine birçok kez kayıt yapılmış, M.Ö.'den kalan bir kaset olsaydı? O zaman o seslerin kalitesi, her yeni kayıtta düşecek, sesler yer yer birbirine girecek; yani TEYPÇALAR, O SESLERİ HATIRLARKEN net olarak hatırlayamayacaktı. Demek ki dikkat de öğrenmek için en gerekli şeylerden. Ve demek ki çoğu hatırlayamadığımız şeylerin başlıca nedenlerinden biri de, o bilgileri zihne çıkaracak bir BAĞ ya da HATIRLATICI FAKTÖR'ün olması kadar, o bilgileri SAKLARKEN ETTİĞİMİZ DİKKATMİŞ. Yani "ne kadar unutkan bir insan" demek yerine "ne kadar dikkatsiz bir insan" dememiz gerekiyormuş çoğu şeyi hatırlayamıyorsak. Peki dikkat ve korsantrasyon artırmak ve BAĞ GÜCÜ kurmak için yapmamız gerekenlerne? Kendimizi nasıl geliştirebiliriz? Bu da, 2. bölümün konusu olsun. Gelececek bölümde tekrar görüşmek üzere...

2. Bölüm

İsterseniz bu bölümde, geçen bölümde teorik olarak bahsettiğimiz BAĞ'ın işe yarayıp yaramadığına bir göz atalım ve BAĞ'ın "zihinden kopya çekme"deki fonksiyonunu üzerimizde deneyelim. İlk vereceğimiz örnekte 25 kelimeyi bağların da yardımıyla sadece 5 ya da 10 dakika çalışarak hafızamıza alalım. Daha sonra, 3-5 gün sonra hala bu, bilgi zihnimizde duruyor mu diye kontrol edelim. Bu kelimeler, şöyle olsun:

“gizli ilimler, kedi, çizme, kitap, kültür-sanat, anne, buzdolabı, soğan, terlik, vazo, fil, kolbastı, Tarkan, kaval, kuş, Aydın, Adana, uçak, maymun, ruj, Monalisa, elma, açacak, ansiklopedi, baca.”Şimdi bu 25 kelimeden SIRASINIHİÇBOZMADANbir kurgu kurmayı deneyelim. Öyle bir kurgu ki, içinde hep tuhaflıklar, şaşırılacak şeyler ve ilginçlikler barındırsın:

Gizli İlimler[/url] sitesini geziyordum. O anda arkamda bir kedi sesi duydum. Bir baktım ki bizim çizmeli kedi. Elinde bir kitap, öylece okuyor. Hey ne okuyosun diye sordum. Çizmeli kedi ki, kültür sanat. O anda içeri annem girdi. Buzdolabındaki soğanı sen mi yedin diye bana çıkıştı. Anne, buzdolabında soğanın ne işi var, git Allah aşkına diyecek oldum, terliğini çıkarıp kafama attı. Ben, hemen eğildim ve terlik, bu kez vazoya çarptı ve vazoyu kırdı. Bir baktım vazonun içinde bir fil... Fil, kolbastı oynuyor... Pop yıldızı Tarkan'sa filin üstüne binmiş, kaval çalıyor. Kavalın içinden bir kuş uçtu. Baktım ki, Aydın'ın kuşu. Kuşa, kardeş sen nerelisin dedim; Adanalıyık, Allah'ın adamıyık dedi. Bi baktım, Adana uçağındayım. Uçağın pilotu, bi tane maymun. Maymun, dudaklarına ruj sürüyor. Ruju aldı, resim yaptı. Bi baktım Monalisa'nın resmi. Monalisa, Yatağın altında elma arıyor. Sonunda elmayı buldu ve açacakla elmayı soydu ve yedi. Sonra da açacağı ve elmanın kabuklarını ansiklopedinin koyarak ansiklopedinin içindeki baca resminden çıktı gitti...

Dikkat ettik mi, nesneleri sıralamada "hikayeleştirme"den yararlandık ve her nesneyi diğer bir nesneyi anımsatacak şekilde sırayla birbirine bağladık. Bu nesneleri bağlarken de zihnimize "tuhaf""tuhaf" gelen eylemleri seçtik. Peki hatırlarken artık bizim için zor ve karmaşık olacak mı? İlk kelimeyi hatırlama gerekiyor sadece. Neydi: "Gizli ilimler". Bu siteyi gezerken ne sesi duydunuz: Bir "kedi" sesi. Hangi kedi bu: "Çizme"li kedi. Çizmeli Kedi, ne yapıyor: "Kitap"okuyor. Ne kitabı okuyormuş? "Kültür-Sanat". Kedi, kültür sanat kitabı okurken içeri kim girdi: "Anne". Ne dedi: "Buzdolabındaki..."ni sen mi yedin. Buzdolabında neyi yemişiz: "Soğan"ı... Bu soğan yüzünden biz ne yedik annemizden: Kafamıza bi "terlik". Peki bu terlik, kafamıza çarptı mı? Yok, "vazo"ya çarptı ve onu kırdı. Vazonun içinden ne çıktı: Bir "fil"... Fil, ne yapıyor: "Kolbastı" oynuyor. Kol bastı oynayan bu filin üstünde kim var: Pop yıldızı "Tarkan". Tarkan ne yapıyor orda: "Kaval" çalıyor. "Kaval"ın içinden ne çıktı: Bir "kuş". Kimin kuşu o: "Aydın"ın. Aydın'ın kuşu nereliymiş? "Adana"lı! Birden nerde buldunuz kendinizi? Adana "uçağ"ında. Uçağın pilotu kim: bir "maymun". Maymun, ne yapıyor: Dudaklarına "ruj" sürüyor. Sonra o rujla maymun ne yaptı: "Monalisa"nın tablosunu. O tabloda Monalisa ne yapıyor: Aç kalmış zavallım ve yatağın altında yiyeceği bi "elma" arıyor. Neyle soydu o elmayı: "açacak"la. Elmanın kabuklarını ve açacağı ne yaptı? "Ansiklopedi"nin içine koydu. Ansiklopedinin içinde ne resmi vardı: "Baca"...

Evet, gerçekten de saçma bir hikaye. Fakat bize ezberlemede ve BAĞ KURMA'da yardımcı oluyor mu? Evet! Zaten saçma ve tuhaf olduğu kadar, bize İLGİNÇ ve ACAYİP göründüğü kadar hatırlayabiliriz bu sırayı. Nesneleri birbirine bağlamada bize ne kadar ilginç, tuhaf, tuhaf gelirse; o BAĞ'ı da o denli güçlü kurmuşuzdur. Bu, bizim hayalgücümüze ve imgelemedeki yaratıcılığımıza bağlı. Peki bu hikayeyi bugün bu 10-15 dakika içinde 4-5 kez kendi kendimize tekrarlasak ve nesneleri bağlarkenki bu İLGİNÇLİK, TUHAFLIK ya da SAÇMALIKLARI üstüne basa basa tekrar etsek, bu bilgi, hafızamızda ne kadar kalabilir? Eğer yarın ya da 4-5 gün sonra sınav varsa; sınavda bu sıralamanın hepsini hatırlarsınız. Elbette ki sınavda bu tür nesneleri ezberle gibi kolay çıkmaz. Ben, sadece hafızanızı geliştirmek ve ezberlemekte BAĞ kurmanın ve bilgileri birbirine BAĞLAMANIN önemini anlattım. Gerçek anlamda derslerin konularını zihinde yarattığımız alana depolamaya daha sonra geleceğim...

Nesneleri birbirine bağlamaktaki diğer bir yöntem de bu nesnelerin BAŞ HARFLERİNDEN bir kelime üretip ANAHTAR TEK BİR BAĞ yaratmadır ki, en çok başvurulan yöntemdir. Örneğin; Türkçe dersinde yumuşak sessizle sert sessizleri nasıl ayırt edebiliriz? Türkçe'de sert sessiz olan harfler, F, H, Ç, P, K, S, Ş, P harflerdir. Bunun dışında yer alanlar da yumuşak sessizlerdir. Yani; B, C, D, G, Ğ, J, I, M, N, R, V, Y, Z harfleri. Peki biz, sadece SERT SESSİZLERİ ÖMÜR BOYU ZİHNİMİZDE SAKLAYACAK ŞEKİLDE öğrendiğimizde aynı zamanda da YUMUŞAK SESLİLERİ DE öğreniriz değil mi: Nasıl? Sessiz bir harf, SERT SESSİZ değilse o zaman YUMUŞAK SESSİZDİR. Yani ayrı ayrı 2 formül üretmemize gerek yok...

Şimdi, bu sert sessizleri ezberlemenin, hatta ÖMÜR BOYU ezberleyebilmenin, aklımızda tutabilmemizin bir yolunu bulalım: Nasıl: Bu sessiz harflerden ANLAMLI BİR CÜMLE TÜRETEREK. Öyle bir cümle ki, TÜM sert sessizleri içersin ve içinde yumuşak sessizlerden hiçbir harf yer almasın... Nasıl bir kelime olurdu bu: "FISTIIŞAHAP". Artık karşımızda bizim için hiçbir ANLAM İFADE ETMEYEN harfler topluluğu ya da 8 farklı bilgicik (8 farklı garf) yerine yerine şimdi zihnimizde ANLAMLI ve TEK BİR ANAHTAR CÜMLEMİZ oldu. Bu kelimenin sesli harflerini atalım; Türkçe'deki sert sessizleri elde ettik. Yani; F, S, T, K, Ç, Ş, H ve P harflerini... Peki sınavlarda bu anahtar kelimeyi hatırladık. Ya karıştırırsak YUMUŞAK SESSİZ ya da SERT SESSİZ harfler mi olduğunu? İşte bu yüzden de elde ettiğimiz bu anahtar cümleyi, (diğer bilgiyle karıştırmamak için) "SERT" kelimesine bağlayalım. Şöyle ki; Fıstıkçı Şahap abimizin ÇOK SERT biri olduğunu, ne zaman ondan fıstık, leblebi almaya gitsek yüzümüze dik dik, SERT SERT baktığını hayal ve bunu zihnimizde canlandıralım. Böylece ne yapmış olduk? Önce bizim için anlam ifade etmeyen harflerden bir anahtar cümle kurduk ve bu anahtar cümleyi SERT kelimesiyle birbirine bağladık. Artık bir sonraki yazılıda bu soruyu hiç yanlış cevaplamamıza ihtimal var mı?

Ya da Arapça dersimiz olsun. Türkçe'de sert ve yumuşak ayrımı olduğu gibi Arapça'da da AY ve GÜNEŞ harfleri diye bir ayrım vardır. Yani "Şemsî" ve "Kamerî" harfler. Şemsî harfler, hangileriydi:

ت، ث، د، ذ، ر، ز، س، ش، ص، ض، ط، ظ، ل، ن

Peki Kamerî harfler hangileriydi:

أ، ب، ج، ح، خ، ع، غ، ف، ق، ك، م، و، ه، ى

Peki biz yine bu 2 guruptan sadece birini öğrendiğimizde, aslında 2 gurubu da; yani hem güneş hem de ay (kamer) harflerini de öğrenmiş oluruz değil mi? Örneğin kamerî harfleri öğrendiğimizde, ezberleyeceğimiz bu anahtar kelimesinde olmayan her harfin şemsî harf olduğunu da bilebiliriz değil mi? O yüzden sadece 1 gurubu ezberlememiz yeterli. Tekrar ilk örnekteki gibi birbirinden bağımsız bu harflerden bir cümle elde edelim; 

اَبْغِ حَجَّكَ وَخَفْ عَقِيمَةٌ

Yani "EBĞİ HACCEKE VE[K]HAF AGÎMETÜN".

[K]H harfinin Hırıltılı He'yi خΠharfinin saklı, uzatan bir Ye ي, Yuvarlak He ه harfinin de bazen üzerine 2 nokta gelerek Te'ye ة dönüştüğü bilgilerini de hatırlayalım... Şimdi zihnimizde bu anahtar kelimeyi çağıralım: EBĞİ HACCEKE VE[K]HAF AGÎMETÜN ve bu anahtar cümleyi hızlıca zihnimizde açılımını yapalım:. Yani, E = Elif, B = Be, Ğ = Ğayın, H = Ha, C = Cim, K = Kef, V = Vav, [K]H = Hırıltılı Ha, F = Fe, A = Ayın, G = Kaf, Î = (Uzatan) Ye, M = Mim, TÜN = 2 ötre almış ve üzerine 2 nokta gelmiş Yuvarlak He. Artık bizim için daha kolay oldu değil mi? Karşımıza çıkan bir harfin bu anahtar cümlede yeri varsa bu harfe "Kamerî Harf", bu anahtar kelimede yoksa "Şemsî Harf" diyeceğiz. Peki ya Lamelif لا ? Aslında Lamelif diye bir harf yok. Lamelif لا, şemsî bir harf olan Lam ل ile kamerî bir harf olan ا harfinin birleştirilmesiyle doğan sunî bir harftir. Bu da ek bir bilgi olsun...

Peki diyeceksiniz ki, bizim işimiz hep harflerle değil ki. Çoğu zaman isimleri, coğrafî adları ya da diğer kelimeleri de ezberliyoruz. O zaman nasıl kullanacağız bu yöntemi: O zaman, bu kelimelerin İLK HARFLERİNİ alacağız ve anahtar kelimemizi bu ilk harflerden meydana getireceğiz. Anahtar cümlemizin açılımını yaparken de her harfin zihnimize kaydettiğimiz sembolünü bulacağız. Örneğin 7 Meşaleci şairler; Sabri Esat, Yaşar Nabi, Vasfi Mahir, Cevdet Kudret, Ziya Osman, Muammer Lütfi ve Kenan Hulûsî olsun. Baş harflerini alalım. S, Y, V, C, Z, M, K. Anlamlı bir cümle elde etmeye çalışalım: "CÜZZAMLIKLAVYESİ". Peki ne alaka? Hayal gücünüzde canlandırın: Bu 7 Meşaleciler döneminde şairler, şiirlerini hep bilgisayarda klavye yardımıyla yazıyorlarmış. Bir ara cüzzam hastalığı başgöstermiş ve tüm klavyeleri meşalelerle yaktıkları için kendilerine "7 Meşaleciler", kullandıkları bu klavyelere de "Cüzzam Klavyesi" adını vermişler. Evet, yine aslı olmayan, saçma sapan bir öykü. Fakat hafızamız, bu hikayeyi İLGİNÇ bulduğu için kolay kolay unutmayacaktır ve 5-10 yıl sonra bile "7 Meşaleciler" deyince, bu "Cüzzamlı Klavyesi" anahtar cümlesi hemen aklımıza gelecektir. Peki nasıl kullanacağız bu anahtarı: Tek tek harflere ve sembolize ettikleri şairlere bakalım: C = Cevdet Kudret, Ü = BOŞ, Z = Ziya Osman, diğer Z ve A = BOŞ, M = Muammer Lütfi, L ve I = BOŞ, K = Kenan Hulûsî, L ve A = BOŞ; V = Vasfi Mahir, Y = Yaşar Nabi, E = BOŞ, S = Sabri Esat, İ = BOŞ. Dikkat edin, bu yöntemde ezberlemek için değil; önceden ezberlediğimiz isimlerin arasında BİR BAĞ KURMAK için anahtar cümle kullandık. Hani sınavda 7 Meşaleciler'i yazın dediğinde bu, bizim için birbirinden farklı 7 farklı bilgicikti ya. Biz, bu 7 farklı bilgiciği tek bir anahtarla hafızamızda simgeledik ve bir BÜTÜN haline getirdik. Böylece sınavda, çok çalıştın fakat aklına 1-2 tanesi gelmedi diye bir sorununuz kalamz. Neden? Çünkü anahtar bir kelime, o dilimizin (ya da kalemimizin) ucunda olan o kayıp 1-2 şairin adlarını kolayca tekrar aklınıza getirecektir. İlla CÜZZAMLI KLAVYESİ demeniz gerekmez. Kendiniz de üretebilirsiniz; örneğin "KAZMACI VEYSİ". Bunda boş olan harf, bakın daha az. Sadece SESLİ harfler boş durumda. Nasıl bir hikaye canlandırabiliriz zihnimizde: Bu 7 şair, bir zaman define aramaya gitmişler gece. Hepsi de elinde birer tane meşale taşıyorlarmış ve Kazmacı Veysi Efendi de onlarla beraber gidiyornuş defineyi çıkarmak için.

Peki sayılarla ne yapacağız? Sayılardan da böyle anahtar cümle kurulmaz ki! Tarih dersinde bir sürü tarih var. Nasıl ezberleyeceğiz? Örneğin bir arkadaşımın telefon numarası var. Nasıl ezberleyeceğiz? İşte bunun için de bize SAYISAL BİR ALFABE gerekiyor. Öyle ki, kelimeler, bizim için anlamlıdır ve kolayca bağ kurulabilir. Fakat sayılar, öyle değildir. Çünkü bir nesne gibi teferruatları zihinde canlandırılabilir bir özellikte değildir. Nasıl hikaye kuracaksınız; 1, 2'ye şöyle dedi. 7, 6'ya bi yumruk salladı. 8, 3'e aşık oldu diye mi? Elbette ki hayır. Şimdi 0'dan 9'a kadar her rakama bir ya da bir kaç harf atayalım ve kendimize bu yeni alfabemizi hazırlayalım. Unutmayın, bu alfabeyi adımız gibi ezberlememiz gerekiyor. Çünkü ilerleyen konularda da zihinde açacağımız "sıralı bellek"te yine bu sayısal alfabeden yararlanacak ve bu zihinde oluşturduğumuz bu alanı onlarca, yüzlerce sıfırlarla, beşlerle, dokuzlarla, yedilerle, ikilerle dolduracağız. Tıpkı bir bilgisayarın hafızası gibi...

Hiç düşündünüz mü; bilgisayar, onlarca bilgiyi, yazıyı nasıl aklında tutar? Çünkü onun hafızası, sadece rakamlardan ibârettir. Güneş'i, bilgisayar'ı, İstanbul'u, insanı, kediyi, ağacı, kalemi.. Hiçbir şeyi tanımaz, ayırt edemez. Fakat her nesneyi ve her harfi sayılara dönüştürür. Matrix filminde o akıp geçen rakamları görmüşsünüzdür ya. Onun gibi. İnsan zihniyse; tam tersine; zekidir ve hayal etme yeteneğine sahiptir. Yani imgeleme gücüne. Bu yüzden de aklındaki tüm bilgilerin birçoğu, kendisi için anlamlı kelimelerden oluşur. Oysa biz, şimdi bizim için anlamsız olan; fakat bir kompitür için anlamlı olan sarı ve rakamları da bizim için anlamlı, imgelenebilir bir hale getireceğiz. Bunu yaparken de o kompitürün çalışma prensibinin tam tersini gerçekleştireceğiz. Yani, o kelime, resim ya da diğer bilgileri SAYILARA dönüştürürken; biz de SAYILARI imge ve harflere dönüştüreceğiz. Aşağıdaki alfabeyi bir sonraki derse kadar, çok fakat çok iyi bir şekilde ezberleyelim ve her fırsatta bunu bir oyun gibi daha da geliştirelim.

0 = S, Ş
1 = T, D
2 = N
3 = M
4 = R
5 = L
6 = Ç, C
7 = K, G, Ğ
8 = F, V
9 = P, B

Gördüğümüz gibi sayısal bir alfabe hazırladık. Fakat alfabedeki tüm harfleri kullanmadık. Sadece 17 sessiz harfi seçtik. Diğer kalan 11 harfi de YARDIMCI HARFLER olarak kullanacağız ve bu harflerden, bir kelime oluştururken JOKER HARFLER OLARAK yararlanacağız. Şimdi; üstteki alfabeyi ezberledik mi? O zaman biraz alıştırma yapalım. Tarihleri KELİMELERE ve anlamlı İMGELERE dökmeyi deneyelim. Örneğin; Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicreti. 622. Şimdi 622'yi sırayla harflerle kodlayalım. 6 = C ya da Ç; 2 = N, 2 = N. Şimdi bu kodlardan anlamlı bir KELİME yaratalım. CNN. Hani şu haber televizyonu. Anahtar cümlemizi yarattık; şimdi bu anahtar cümleyi de o tarihte yaşanan olayla bağlantılayalım: Hicret. Ve hemen zihnimizde canlandıralım. Hz. Muhammed' Mekke'den Medine'ye hicret ederken, CNN televizyonu da bunu canlı yayında veriyordu. Kurduğumuz bağ, TUHAF ve ÇOK İLGİ ÇEKİCİ değil mi? O dönemde televizyon mu vardı ki? İşte asıl mesele bu: Evet, yoktu; ve siz şaşırdığınız gibi hafızanız da bu bilgiyi İLGİ ÇEKİCİ olarak gördüğü, hayret ettiği için asla unutmayacaktır. Ömrünüzün sonuna kadar! Peki diyelim, din dersinde yazılıda çıktı. Hz. Muhammed, Mekke'den Medine'ye kaç yılında hicret etmiştir. Hicret? Aklımıza hemen hangi kelime geldi? CNN! Hemen bu anahtar kelimeyi yine sayısal alfabemiz yardımıyla rakamlarına ayıralım: C = 6, N = 2, N = 2. Yani 622! Artık sınavlarda tarihleri karıştırmamız diye bir şey söz konusu olabilir mi? Çünkü artık sayılar ve rakamlar da bizim için anlamlı ve imgelenebilir oldu.

Başka bir örnek; Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethi. Kaç yılında? 1453. Kodlara dökelim; 1 = T ya da D, 4 = R, 5 = L, 3 = M. Şimdi anlamlı bir cümle elde edelim. Unutmayalım, nu cümleyi elde ederken, sırasına mutlaka dikkat edeceğiz. Ne olabilir bu cümle: TERLEME. Sayısal alfabemizde sesli harf olmadığı için buradaki E'leri joker olarak kullandık. Kurgumuzu oluşturalım. Fatih, toplarıyla Bizanslılar'ı iyice bir terletmişti. Bu aşırı terleme yüzünden İstanbul'ı teslim etmeye mecbur kaldılar. Yarın yazılıda İstanbul'un fethi soruldu. Zihnimizi azıcık karıştıralım? Fatih? İstanbul? Fetih! Aaaaa, TERLEME! Bizans gavurlarını ne terletmişti bizim o yeniçeriler! Hemen bu anahtar cümlenin kodlarını zihnimizde çözerek rakamlara çevirelim; T = 1, R = 4, L = 5, M = 3. Artık tarihleri unutmanıza imkan var mı???

Örneğin bir arkadaşınız var; ismi de Ayşe. Telefon numarası; 939 47 53. Gerçi şimdi cep telefonumuz var; tüm numaraları kaydediyor. Ya birgün cep telefonumuzu yolda düşürürsek ya da kaybedersek? Nasıl ezberleyeceğiz bu numarayı? Kodlamaya çalışalım; 9 = P ya da B, 3 = M, 9 = P ya da B, 4 = R, 7 = K ya da G ya da Ğ, 5 = L, 3 = M. Şimdi anlamlı bir kelime ya da cümle oluşturun: "PİMPİRİKLİM". Şimdi Ayşe'nin her şeyden korkan, küçücük bir ses duysa korkudan telaşa kapılan bir insan olduğunu hayal edin ve bu hayali güçlü bir şekilde zihninizde imgeleyin (canlandırın). Şimdi, hafızamızdan bu bilgiyi geri çağırmayı deneyelim. Ayşe... Neydi ona verdiğimiz ad; PİMPİRİKLİM. Hemen bu harfleri sayısal alfabemizin yardımıyla tekrar rakamlara dönüştürün; P = 9, M = 3, P = 9, R = 4, K = 7, L = 5, M = 3. Yani; 939 47 53... Eğlenceli, öyle değil mi? Tabii bu alıştırmaları oyuna dönüştürerek bol bol yapmanız ve bu imgeleme yeteneğinizi gittikçe geliştirmeniz gerekiyor. Örneğin öğretmeniniz dedi ki; yarın kim Pİ sayısının 300 hanesini ezberleyip de gelirse ona 100 vereceğim. Öğretmen bile ezberleyemez bunu. Zaten atmıştır kimsenin ezberleyemeyeceğini bildiği için. Peki biz, bu 300 tane rakamı bize anlamlı gelen kelimelere dönüştürürsek? Belki 1 saatimizi alacaktır; fakat bu 1 saatin sonunda elde ettiğimiz başarı da bize büyük bir keyif verecektir. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...
3. Bölüm

Bu derste geçen bölümde ezberlediğimiz sayısal alfabe yardımıyla zihnimizde yapay bir hafıza alanı oluşturacağız. Ben, size başlangıç olarak sadece 128 sıralı alanı nasıl oluşturacağınız öğreteceğim. Siz, size gösterdiğim bu teknikten yararlanarak bunu daha da geliştirebilirsiniz. 256, 512, 1024 vs.

Sıralı bellek nedir? Nesne ya da bilgileri 1'den belli bir sayıya doğru düzenli artan hafıza alanlarıdır. Örneğin bilgisayar programcıları, bir program yazarlarken komutları alt alta yazıp bunu derleyicide kaydedip bu kodları program haline getirirler. Örneğin; 

10 screen 0
20 color 7,1
30 cls
40 locate 10,30
50 print "Hoşgeldiniz."
60 end

şeklindeki bir basic programında her komut satırının karşısında bir numara vardır. Bu numara, o komutun saklandığı alandır diyebiliriz. Bazen bir bilgisayar programı, 5000-10000 tane komutun bu alanlara yerleştirilmesiyle meydana gelir. Bilgisayar, hangi numarada hangi komutun olduğunu asla unutmaz. Sırayla tüm bu 5000-1000 aklında tutar ve çalıştırır. Zaten bilgisayar denmesinin nedeni de bu bilgileri aklında tuttuğu içindir. Her komutuyla sırasıyla aklında tutar ve çalıştırır. Peki aynı mantıkla biz de bilgisayar gibi kafamızda bir bellek yaratabilir miyiz? Öyle bir bellek ki, bir arkadaşımız, diyelim ki bize; “Sana 100 tane nesne söyleyeceğim. Her nesneye de elime bir kağıt alıp 1'den 100'e kadar numara vereceğim. Sen, bu nesneleri her birine 5 saniye ayırarak çok hızlı bir şekilde ezberleyecek, 1'den 100'e 100'den 1'e kadar hiç şaşırmadan sayacaksın. Bazen ben, arada 5'te ne var, 19'da ne var, 73'te ne var diye soracağım. Sense 2-3 saniye içinde tak diye cevap vereceksin.” dese ve bizimle bunu asla başaramayacağımız konusunda iddiaya girse ona ne derdiniz? En azından bu 100 bilgiden 90'ını 3 ya da en fazla 5 dakika içinde ezberleyip arkadaşınıza bunları ilk nesneden başlayıp son nesneye kadar ya da son nesneye kadar sırasıyla sayabileceğiniz konusunda bu iddiayı kabul eder miydiniz? Gerçekten hafızanıza o kadar güveniyor musunuz? 100 tane farklı nesneyi sıra numaralarını unutmadan sayabilmek (Bu, daha sonra 200'e, 300'e, 500'e, 1000'e kadar çıkarılabilir.) sizce gerçekten mümkün mü? Peki aslında bunun çok kolay olduğunu size söylersem? Nasıl mı? Geçen derste, size verilen sayısal alfabeyi öğrendiğinizi varsayıyorum. Çünkü bu belleği, bu sayısal alfabenin yardımıyla oluşturacağız. Neydi sayısal alfabemiz; 

0 = S, Ş, Z.
1 = T, D.
2 = N.
3 = M.
4 = R.
5 = L.
6 = Ç, C.
7 = K, G, Ğ.
8 = F, 5.
9 = P, B.

Bu alfabeyi adınız gibi ezberlemeniz gerekiyor. Şimdi hafızamızda yapay bir sıralı bellek oluşturabiliriz. Aşağıdaki tabloyu dikkatle inceleyin. Her numaranın karşısındaki kelime, sayısal alfabede o sayıyı sembol ediyor. Örneğin "Tay" kelimesi, sayısal alfabede T=1 değerini veriyor. A ve Y harfleri joker. 11. kutudaki "Dede" kelimesi, sayısal alfabede D=1 & D=1 = 11'i simgeliyor. Biz, tüm bu kelimeleri zihnimizde öyle hatmetmeliyiz ki, 11. alanda hangi kelimenin olduğunu ismimizi bilir gibi ezberlemeliyiz. Zaten tüm bu kelimelerin sayısal alfabedeki karşılıkları, o alanın numarasıyla EŞİT. 3-4 gün içinde kolayca ezberlememiz mümkün yani... Liste; şu...

1. Tay
2. Ney
3. Ama
4. Ray
5. El
6. Çay
7. Ok
8. Ev
9. Boa (Yılanı)
10. Tas
11. Dede
12. Don
13. Dama
14. Tır
15. Otel
16. Taç
17. Taka
18. TV
19. Tıpa
20. Ense
21. Nota
22. Nine
23. Name (Mektup)
24. Nar
25. Nal
26. Naci
27. Anka
28. Nefi
29. Nabi
30. Müze
31. Amut
32. Mayın
33. Mum
34. Emir
35. Mala
36. Maça
37. Mik
38. Mafya
39. Miyop
40. Rize
41. Rota
42. İran
43. Arma
44. Erör 
45. Rulo
46. Araç
47. Rakı
48. Raf
49. Arp
50. Lesi (Köpek)
51. Olta
52. İlan
53. Lama
54. Lir
55. Lale
56. İlaç
57. Leke
58. Lif
59. Lapa
60. Caz
61. Çıta
62. Çan
63. Çam
64. Çatı
65. Çalı
66. Cici
67. Çakı
68. Çivi
69. Çapa
70. Kaz
71. Kutu
72. Kan
73. Kama
74. Kar
75. Kel
76. Koç
77. Kaka
78. Kafa
79. Kapı
80. Fes
81. Vida
82. Fon
83. FM
84. Far
85. Fal
86. Fıçı
87. Fok
88. Viva
89. Fobi
90. Paşa
91. Pota
92. Pano
93. Puma
94. Para
95. Pul
96. Paça
97. Pak
98. Puva
99. Pipo
100. Tesis
101. Taşıt
102. Tosun
103. Taşıma
104. Teşhir
105. Tuzla
106. Tuzcu
107. Tezek
108. Tasfiye
109. Tesbih
110. Dadaş
111. Tatto (Dövme)
112. Titan
113. Totem
114. Tatar
115. Tatlı
116. Tutaç
117. Tutku
118. Tedavi
119. TTP
120. Tenis
121. Tente
122. Tanin
123. Donm
124. Dinar
125. Etanol
126. Tu
127. Teneke
128. Dünyevî

Yapay hafıza alanımızı yaratırken ve bu kelimeleri ezberlerken, koyu yazılmış harflerin sayısal alfabede o kelimenin karşısındaki numaralarla aynı olduğunu unutmayın. Bu, o kelimeyi daha kolay bir şekilde ezberlememizi sağlayacak. Şöyle ki, 11. Dede'yi sayısal alfabeyle zihnimizde açtığımızda D=1 ve D=1'i elde ederiz. Yani "Dede" kelimesinin karşısındaki 11 rakamı. Yani bu kelimeler, rasgele değil; sayıların sayısal alfabedeki karşılığından elde edilmiştir. Böylece yukarıdaki tabloyu zihnimize ismimiz gibi yerleştirmek, bize ömür boyu kullanacağımız bir alan yaratacaktır. Bizim şahsi hafıza alanımız... Bu alanı herkes kendi yeteneğine göre daha da geliştirebilir. Yeter ki siz, hafızayı doğru ve verimli kullanmayı tüm kararlılığınızla isteyin.

Bu listeyi en geç 1 hafta içinde ezberleyin ve şu alıştırmayı yapın:

Bir arkadaşınıza deyin ki: “Şimdi bir kağıt-kalem al ve kağıda 1'den 50'ye ya da 100'e kadar alt alta sıralayarak bir liste yap. Sonra bana rasgele bir rakam söyle. Kaç olduğu hiç önemli değil. Sonra da bana bir nesne ya da somut bir kelime söyle. Buzdolabı, eldiven, lamba, kalem, koltuk, kitap, otobüs vs vs. Bana söylediğin bu nesneyi o rakamın karşısında yaz. Böylece 50 ya da 100 tane nesneyi her rakamın karşısına rasgele biçimde tamamla.”

25 maddelik bir liste örneği; 

1. Öğretmen
2. Deniz
3. Biber
4. Bakkal
5. Araba
6. Martı
7. Otobüs
8. Öğrenci
9. Avukat
10. Manav
11. DJ
12. Terzi
13. Gazeteci
14. Taksici
15. Yönetmen
16. Doktor
17. Astronot
18. Aslan
19. Ördek
20. Sinek
21. Eşek
22. Fil
23. Bilgisayar
24. Üniversite
25. İşadamı

Siz, arkadaşınızın söylediği nesne ya da kelimeyi o kelimenin karşısındaki rakamın olduğu bellek alanında depolayacaksınız. Depolarken de o alandaki kelimeyle arkadaşınızın söylediği nesne arasında hayal gücünüzü kullanarak GÜLÜNÇ, KOMİK, ACAYİP olan bir bağ kurarak hafızanıza alacaksınız. Örneğin yukarıdaki 25 maddelik listeyi hafızamıza almayı deneyelim; 

Örneğin dedi ki arkadaşınız; 1-öğretmen. Belleğimizde 1'e karşılık kullandığımız anahtar kelime neydi: "Tay" ya da "at". Hemen öğretmen kelimesiyle anahtar kelimemiz arasında BAĞ kuruyoruz. Öğretmen, dersi o kadar abarttı ki, tarihi olayları anlatırken sınıfa kılıcını kuşanmış ve atın üstünde gelmişti. Bu sahneyi hayal edin. Hayal gücünüzü en komik, en tuhaf, en gülünç sahneye doğru yöneltin ki bağ, hafızada daha da kalıcı olsun. 2-deniz dedi. Bizim 2'deki anahtar kelimemiz neydi? "Ney" (Bir çalgı türü) Adamın birinin denize girip dertli dertli denizin ortasında ney çaldığını hayal edin. Güçlü bir şekilde gözünüzde canlandırın bu sahneyi de. 3-biber. Bizim 3'teki anahtar cümlemiz, "Ama"; yani kör. Bir amanın yemek yerken havuç sanıp koca bir acı biberi ısırdığını ve ağzının yandığını hayal edin. 4-bakkal. Bizim 4'teki anahtar cümlemiz, "ray". Mahallemizin bakkalının diğer bakkallarla yarışabilmek için mahalleye ray döşettiğini ve bu rayların üstünde hızla gidip gelerek evlere siparişlerini yetiştirmeye çalıştığını hayal edin. 5-Araba. Bizim 5'teki anahtar cümlemiz, "el". Teknolojinin ilerlediğini ve direksiyonsuz arabalar icat edildiğini hayal edin. Öyle ki, şöför, arabayı artık eliyle gideceği yönü işaret ederek, şuraya git, şuraya git diye eliyle göstererek sürüyor. 6. Martı. 6'daki anahtar cümlemiz; "çay". Çay içerken bir martının üzerimize gelip çayın üzerine pislediğini ve bizim de tam içecekken bakakaldığımızı hayal edin. 7. Otobüs. 7'deki anahtar cümlemiz, "ok". Otobüse yetişemeyen yolcunun otobüsü durdurmak için okuyla lastiğe nişan aldığını hayal edin. 8-öğrenci. 8'deki anahtar cümlemiz, "ev". Öğrencilerin artık okula gitmediğini, evde ders gördüklerini hayal edin. 9-avukat. Anahtar cümlemiz "boa" (yılanı). Boa yılanının bir adamı yuttuğu için mahkemeye çıkarıldığını ve bir avukat tuttuğunu hayal edin. 10-manav. Anahtar cümlemiz, "tas". Manavdaki terazinin kefelerinin kaybolduğunu, manavın da meyveleri kefe yerine tasın içine koyarak tarttığını hayal edin. 11-DJ. Anahtar cümlemiz, "dede". Dedenizin bir radyoya DJ olduğunu, dinleyicileri çılgınca gaza getirdiğini hayal edin. 12-terzi. Anahtar cümlemiz, "don". Kendi donunun söküğünü bile dikemeyen bir terzi hayal edin. 13-gazeteci. Anahtar cümlemiz; "dama". Memlekette artık havadis kalmadığını, gazetecilerin işsizlikten kahvede dama oynadıklarını hayal edin. 14-taksici. Anahtar cümlemiz, "tır". Taksicilerin müşterileri artık taksiyle değil tırla götürdüklerini hayal edin. 15-yönetmen. Anahtar cümlemiz, "otel". Yönetmenlerin yeni bir yasayla filmlerini artık otellerde çekebileceklerini hayal edin. 16-doktor. Anahtar cümlemiz, "taç". Bir doktorun, kafasına taç giymiş ve kendini Kraliçe Elizabeth sanan bir hastayı tedavi etmeye çalıştığını hayal edin. 17-astronot. Anahtar cümlemiz, "taka". Karadenizlilerin takalarını (deniz aracı) uzay mekiğine dönüştürüp astronotları bu takalarla Ay'a götürüp getirdiklerini hayal edin. 18-aslan. Anahtar cümlemiz, "TV". Hayvanat bahçesinde aslanları yatıştırmak için kafeslerine birer TV konulduğunu ve aslanların rahat koltuklara kurulup TV izlediklerini hayal edin. 19-ördek. Anahtar cümlemiz, "tıpa". Bakkaldan pet şişe su alıp gagasıyla suyun tıpasını açmaya çalışan bir ördek hayal edin. 20-sinek. Anahtar cümlemiz, "ense". Ensenizi sinek ısırdığını hayal edin. 21-eşek. Anahtar cümlemiz, "nota". Eşeklerin artık şarkıcı diye pop star yapıldığını, a-i seslerini artık notayla söylediklerini hayal edin. 22-fil. Anahtar cümlemiz, "nine". İhtiyar bir ninenin filin üstünde ormanda gezdiğini hayal edin. 23-bilgisayar. Anahtar cümlemiz, "name"; yani mektup. Artık aşk mektuplarının bile bilgisayarla gönderildiğini hayal edin. 24-üniversite. Anahtar cümlemiz, "nar". Hükümetin üniversiteye giremeyen öğrenci kalmasın diye bir açılım yaptığını, üniversitelerde gereksiz bölümler kurduğunu, bunlardan birinin de NAR YETİŞTİRMECİLİĞİ olduğunu hayal edin. 25-işadamı. Anahtar cümlemiz, "nal". İşadamlarımızın Batı'ya artık nal ihraç ettiğini ya da bir işadamının ofisine uğur getirsin diye bir nal astığını hayal edin.

Şimdi... Arkadaşınız, ister 1'den sona, ister en sondan 1'e, isterse karışık ve rasgele olarak size bir rakam söylesin ve siz de kağıtta yazan ve bu rakamların karşısındaki nesneleri tahmin etmeye çalısın. Örneğin, dedi ki 17. Hemen zihnimize 17'nin anahtar kelimesini geldi: "Taka". Karadenizliler, Ay'a takayla ne taşıyorlardı: Astronot. Arkadaşınız, size baktı, baktı; ulan kağıdı mı görüyor diye elindeki kağıdı kendine iyice çekip bizden gizledi. Ve tekrar sordu? Hadi bunu bildin; peki 6'da ne var. Hemen aklımıza 6'nın anahtar cümlesi çay geldi. Çayımıza kim pislemişti: Martı! Bu da mı tuttu? Sordu arkadaşınız: 4. Aklımıza hemen 4'ün anahtar cümlesi geldi: Ray. Mahallede rayların üstünde kim sipariş yetiştiriyordu: Bakkal! Böylece size sorduğu tüm soruları (50 ya da 100 soruyu) sıralarını hiç karıştırmadan tek tek arkadaşınıza sayabilirsiniz. Arkadaşınızı şaşırtıp sondan geriye de sayabilirsiniz aynı hızla ve hiç karıştırmadan. 25... Name... nameler ve aşk mektupları, artık neyle gönderiliyordu. bilgisayarla. 24... Nar. Nerede nar yetiştirmeciliğiyle ilgili bir bölüm açılmıştı: üniversitede. 23... nal... Kim at nalı ihraç ediyordu: işadamı. 22, nine. Nine, neyin üstündeydi: filin. 21, nota. notalarla kim şarkı söylüyordu: eşek. 20, ense. Ensemizi ne ısırmıştı: sinek! 19-tıpa. Gagasıyla tıpayı açmaya çalışan kimdi: ördek. 18, tv. Hayvanat bahçesinde kim tv izliyordu; aslan. 17, taka. takayla ne taşıyoduk, astronot. 16, taç. Taç giyen akıl hastasını kim tedavi ediyordu: doktor. 15, otel. Otelde filim çeken kimdi; yönetmen. 14, tır. Yolcuları artık tırla taşıyanlar kimdi: taksiciler. 13, dama. Kimler işsiz kalıp kahvede dama oynuyordu: gazeteciler. 12-don. Kendi donunun söküğünü dikemeyen o beceriksiz kimdi: terzi... 11, dede. Çılgın dedemizin artık yeni mesleği neydi: DJ'lik. 10, tas. Kim meyveleri tasa koyup tartıyordu: manav... 9, boa (yılanı). Boğa yılanı mahkemede kendini savunmak için ne tutmuştu: avukat... 8, ev. artık derslerini okul yerine evde görenler kimdi; öğrenciler... 7, ok. Yolcu, neyin lastiğine okla nişan alıyordu: otobüsün. 6, çay. Çayımıza kim pisledi: martı... 5, el. Sadece elimizle işaret edip ne sürüyoduk: araba. 4, ray. Rayların üstünde sipariş yetiştiren kimdi: bakkal... 3; ama... Ama, yanlışlıkla ne yemişti: biber... 2, ney... Adam, nerde ney çalıyordu: denizde... 1, At. Sınıfa kılıç kuşanıp atla gelen kimdi: öğretmenimiz...

Eğlenceli, öyle değil mi? İlk başlarda BAĞ kurmada zorluk çekebiliriz. Bir kelimeyi, 10 saniyede ancak ezberleyebiliriz. Fakat zamanla hem hayalgücümüz gelişecektir hem de kelimeleri ezberleme hızımız, daha da artacaktır. Tabii sanal belleğimizdeki bu kelimeleri sular seller gibi ezberleyerek... Öyle ki, 10 denildiği anda saniyenin daha binde birinde aklınıza anahtar cümle olan "tas" kelimesi gelmelidir.

Peki, diyelim ki; arkadaşınız bu kez soruları rakam verip kelimeyi istemek yerine kelimeyi verip karşısındaki rakamı istedi. Bu, bizi şaşırtır mı? Asla! Örneğin dedi ki, aslan, listenin kaçıncı sırasında? Aslan denilince aklımıza hemen gelen ne; ne seyrediyordu aslan; TV. Hemen zihinden çözelim. T=1, V=8; demek ki cevabı 18. Avukat? Kim avukat tutmuştu: boa (yılanı). B=9. Öğretmen? Öğretmenimiz, neye binmişti: At'a. T=1. İşadamı? Ne ithal ediyodu işadamımız: Nal. N=2, L=5; yani 25. Astronot? Neyle taşıyoduk onları: Taka'yla. T=1, K=7; yani 17. Taksici? Neyle taşıyodu taksicimiz yolcuları: Tır'la. T=1, R=4; yani 14. Bakkal? Neyin üstündeydi bakkal amca? Ray'ın. R=4. Hepsi bu kadar. İster numarayı verip kelimeyi istesin; ister kelimeyi verip numarayı istesin. Hiç fark etmez. Çünkü biz, rakamlarla kelimeler arasında bir BAĞ kurduk. İster rakam, ister kelime, hatırlama başarımızı hiç değiştirmeyecektir. Tabii bu sırrımızı kimse bilmemeli 

Yoksa nasıl hava atıcaz millete...

Peki diyelim ki, hafızamıza almamız gereken, bu kez sayılar. Örneğin listede 1'in karşısına 574 yazdı. Rakamları nasıl ezberleyeceğiz? Tabii ki kelimeye dönüştürerek... 5=L, 7=K, 4=R. Hemen anlamlı bir kelime ya da cümle üretelim. Likör... Kaça kaydediyorduk hafızamızda? 1'e. 1'deki anahtar cümlemiz neydi: At. Likör içip sarhoş olan bir atı hayale din ve canlandırın gözlerinizin önünde... Şimdi geri çağıralım zihinde. 1'de hangi sayı vardı diye soralım... 1'in anahtar kelimesi neydi; "At". At, ne içip sarhoş olmuştu: likör... Hemen sayısala çevirelim: L=5, K=7, R=4. Yani 574... Tabii bu ilkinden biraz daha zor. Özellikle harflerden kelime üretmek... Fakat bu da zihniniz için bulunmaz bir beyin jimnastiği olacaktır.

Peki bu sanal bellek, derslerde nasıl işimize yarayacak? Öğretmen, bize sıralı kelime sormuyor ki, konu anlatın diyor. Bunu da gelecek bölümün konusu yapalım isterseniz. Yani bellek alanlarımıza nesneler yerine cümleleri kaydetmeyi... Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...

Akhenaton...

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...