Vandalizm
Birkaç yıl önce Türkiye’de kamuoyu, ulusal televizyon kuruluşlarının ana haber bültenlerinde çok çarpıcı bir görüntüye tanık oldu: İstanbul’da bir gösteri yapılıyordu ve göstericiler arasında yer alan genç bir kız, elindeki sopayla caddedeki çiçeklere öfkeyle saldırıyor, vuruyor, kırıyordu. Türkiye’de kamuoyu daha önce de göstericilerin caddedeki otomobillere ya da mağazalara zarar verdiklerine, yine televizyon yayınlarındaki görüntülerden tanık olmuştu. Fakat bir kişinin öfkeyle çiçeklere saldırarak vurup kırdığına ilk kez tanık oluyordu. Belki de bu yüzden bu olay o günlerde kamuoyunun dikkatini çekti ve insanlar birbirlerine şu soruyu sordular: Bir insan nasıl olur da kentin caddelerini ve meydanlarını süsleyen, üstelik yetişmeleri için özen gösterilen çiçeklere bu şekilde acımasızca saldırıda bulunabilir? Büyük bir buz dağının sadece dışarıdan görülebilen küçük bir kısmına benzetebileceğimiz bu soruya Türkiye kamuoyu hala bir cevap alabilmiş değildir. Sorun, sürekli kılık değiştirerek yaşamımızın hemen hemen her alanında karşımıza çıkan “tahripçilik” (vandalizm) sorunudur ve bu kavramsal yapıyla açıklanabilir.[1]
Geçmişi tarihin ilk dönemlerine kadar uzanan Vandalizm (tahripçilik), günümüzde de önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanlar çeşitli nedenlerden dolayı çevrelerinde bulunan kişi ya da kurumlara ait eşyaları yine değişik yöntemlerle tahrip etmektedirler. Yapılan bu tahribatın sadece ekonomik boyutu bir sorunmuş gibi algılanmasına rağmen tahripçiliğin sosyal, psikolojik ve hukuki boyutları da vardır. Vandalizm kavramı, kasıtlı yada kötü niyetli olarak, resmi kurumlarda dahil olmak üzere, şehre ait tüm fiziksel unsurların bozulması, kırılması, kazılması vb şiddet içerikli eylemlere maruz kalmasıyla ortaya çıkan kundaklama, camların kırılması, duvarlara sıralara resim yapılması gibi pek çok olayı içine alan; içeriğinde yıkım olan; isyankar bir davranış biçimi olarak tarif edilebilir.[2]
Sanat, ilim eserlerini tahrip eden kimseye "vandal", güzel şeyleri yıkıp bozma meyline "vandalizm" denmektedir. Şiddetin denetimsiz ve sürü psikolojisi olarak dışavurumu olan şiddet hareketleridir. Futbol maçından sonra ortaya çıkan taşkınlık gösterileri, vitrin taşlama, üniversite işgalleri, illegal örgüt sempatizanlarının yasadışı gösterileri çerçevesinde polisin taşlanması, etrafın harap edilmesi, çevreye zarar ve rahatsızlık verilmesi, fanatik futbol taraftarların yıkıp dökme eğilimleri, cenazelerde meydana gelen taşkınlıklar, bir anlık duygu patlamaları gibi. Vandalizm, Fransız ihtilaliyle “etrafı kırıp geçirmek” anlamında ortaya çıkmıştır.[3]
Vandalizm, 1960’lıyıllardan itibaren başta Amerika, İngiltere, İsveç gibi gelişmiş ülkelerde olmak üzere, araştırmacıların dikkatlerini çeken sosyal, psikolojik, ekonomik ve hukuki bir sorundur.İleride ayrıntılarıyla tartışılacak olan vandalizmin nedenleri, ekonomik ve toplumsal bedeli, vandalizme karşı alınabilecek önlemler ve bunların etkililiği konusunda çalışmalar sürdürülmektedir. Ülkemizde de çeşitli vesilelerle (örneğin belediye otobüslerinin koltuklarının yırtılması, telefon kulübelerinin ve telefon makinelerinin kırılması vb) kamuoyunun dikkatini çeken bu sorun, son 5-6 yıldan beri araştırmalara konu olmaya başlamıştır.[1]
Vandalist eylemlerin kentsel mekanda sıkça rastlanan türleri; duvarlara yazı yazılması, bank, çöp kutusu benzeri kent mobilyalarının tahrip edilmesi, sokak lambalarının kırılması, ankesörlü telefonların bozulması, peyzaj elemanlarına zarar verilmesi gibi eylemlerdir.[4]
Bir saldırganlık türü olarak vandalizm, değişik görünümlerde ortaya çıkabilir:
- Açgözlü tahripçilik
- Taktik / İdeolojik tahripçilik
- Oyunsu tahripçilik
- Kinci tahripçilik
- Kötü niyetli tahripçilik [5][6]
Vandalizm 60’lı yıllardan bu yana Amerika, İngiltere, İsveç gibi gelişmiş ülkelerde olmak üzere, araştırmacıların ilgisini çeken, oldukça önemli sosyal, psikolojik, ekonomik ve hukuki boyutları olan bir sorundur. Türkiye’de de kamu mallarına zarar verilmesi, park ve bahçelerin tahrip edilmesi, heykel ve sanat eserlerine zarar verilmesi, duvarlara yazılar yazılması gibi çeşitli biçimlerde ortaya çıkan Vandalizm araştırma konusu olmaya başlamıştır.[6]
Vandalizm, kelimesinin kökeni Eski Roma İmparatorluğu'yla yaptığı savaşlarda acımasızlığıyla ün sarmış olan Doğu Germen halkı Vandallardan gelmektedir. Kelime anlamı olarak bir şeyi nedensiz yere yakıp yıkma, zarar verme olarak belirtilebilir. Bu açıdan bakıldığında Vandalizm konusunda neredeyse dünyanın her ülkesinde küçük ya da büyük ölçekte belli sıkıntılar yaşanmaktadır. 8 Kasım’da İskoçya’nın Glasgow kentinde Vandalların yakmış olduğu ateş sonucunda yüksek gerilim hatları olumsuz yönde etkilenmiş ve 20.000 kişilik bir tüketici grubu bundan ötürü elektrik kesintisiyle karşı karşıya kalmıştır. Öte yandan Amerika’nın New Brunswick şehrinde kaya gazı üretimi için çalışmalarına başlayan bir şirket arka arkaya gelen protestolar ve Vandalizm nedeniyle operasyonlarına son vermek zorunda kalmıştır.[7]
Vandalizmin yıllar itibariyle değişiminin 5 yıldan daha uzun süreleri kapsayacak biçimde incelenip, analiz edilmesi, hangi faktörlerle korelasyon gösterdiği akademik olarak incelenmelidir. Örneğin dünyada yaşanan ve Amerika’nın baş sorumlusu olduğu, 2007 yazında başlayıp hâlen etkilerini sürdüren son küresel krizin ve bundan yola çıkarak ekonomik krizlerin, çalışmada ele alınan suçların işlenme oranlarının değişmesinde nasıl bir etkisi olduğu araştırılabilir. Bunların ötesinde saldırganlığın nasıl azaltılabileceği üstünde çalışılmalıdır. İnsanlarda ulaşılamaz beklentilerin yaratılmaması, bireyin çocukluktan itibaren işbirliğine dayalı ve saldırgan olmayan davranışlarının ödüllendirilmesi, caydırıcı cezalar dışında ceza uygulanmaması temel ilke olmalıdır. Bunun yanısıra medyanın saldırganlık üstünde yarattığı etkiler çok iyi analiz edilmelidir. Örf, adet ve geleneklerin içinden saldırganlık motifi taşıyanların ayıklanması çözüm yollarından biri olabilir. Empati eğitiminin de saldırganlığı azaltma yönünde kullanılmasına yoğunlaşılmalıdır.[6]
Vandalizmin Tanımı ve Boyutları
Miladın başlangıç yıllarında yaşayan ve Roma İmparatorluğu'yla yaptığı savaşlarda acımasızlığıyla ün salan bir Doğu Germen halkı Vandal olarak anılmaktadır.[6]Vandalizm, 4. ve 5. yüzyıllarda Batı Avrupa'yı istila eden, geçtikleri her yeri yakıp yıkan ve M.S. 455'te Roma'yı yağmalayan Vandallara atfen, bir kimsenin kamu mallarına ya da tanımadığı kişilerin mallarına yönelik saldırganca davranışlarda bulunma eğilimini ifade etmek için kullanılan bir terimdir.[1] Fransızcadan dilimize geçmiş olan Vandalizm, Vandal olma yanlısı anlamında kullanılmaktadır. Buna dayanarak eski kültür ve sanat anıtlarını yakıp yıkan, bunların değerini bilmeyen kimse ya da topluluklara "Vandal" denile gelmiştir.[6]
Literatürde vandalizme ilişkin çeşitli tanımlamalar yapılmıştır. Moser’in tanımıyla vandalizm, kurum ya da kişiye ait nesnelere zarar vermeye, onları harap etmeye, yıkmaya yönelik bilinçli bir davranıştır. Harrison’a göre de vandalizm istemli bir davranıştır ki bu noktada, herhangi bir kamu ya da şahsi mülke yada finansal ya da estetik değeri olan bir objeye yönelik yok edici bir fiziksel zarar vermeyi istemektir. Diğer taraftan Baughman, bir amacı olsa da olmasa da mülke karşı zarar verme biçimlerinin hepsini vandalizm olarak kabul ederken, Ducey, en ufacık bir görünümden en kuvvetli bir görünüme (örneğin bir lambaya taş atmaktan, kasten adam öldürmeye) kadar uzanan zarar verici / yok edici / tahrip edici davranışların hepsini vandalizm içine dahil etmiştir. Goldstein’e göre vandalizm, herhangi bir kar elde etmeksizin ya da herhangi bir çıkarı olmadan çevreyi aşağılamada gönüllülüğü kapsarken, Casserly, Bass ve Garrett’e göre vandalizm, sahibinin rızası olmadan bir malı tahrip eden, yıkan kısacası ona zarar veren kötü niyetli ve dirençli davranışları kapsamaktadır. Ceccato ve Haining ise vandalizmi kamuya ya da kişiye ait mülke zarar veren kriminal bir saldırı olarak tanımlamıştır. Tüm bu tanımlamalarda ortak olan nokta vandalizmin kamu ya da şahsi mülke yönelik zarar veren ve çoğunlukla istemli bir saldırganlığı içeren davranışları kapsamasıdır.[8]
Vandalizm psikolojik, sosyolojik ve ekonomik sonuçları olan ciddi bir problemdir.[9] Türkçede "tahripçilik" olarak adlandırabileceğimiz bu olguya ilk kez 1794'te Abbé Grégoire, Paris'te yapılan bir toplantıda dikkat çekmiş, 1789 Fransız İhtilalini izleyen yıllarda vatandaşların tarihi eserleri tahrip etmelerini önlemek gerektiğini vurgularken "vandalisme" terimini kullanmıştır. Bu terim, aradan 200 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen günümüzde de hemen hemen aynı anlamda kullanılagelmektedir.[1]
Vandalizm, yaşamın hemen hemen her alanında gözlenebilmektedir. Binaların camlarını kırmak, duvarlara yazı yazmak, kundaklamak suretiyle binalara zarar vermek, parklardaki mobilyaları kazıyarak isim yazmak, müzedeki çok değerli bir tabloyu yırtmak, kütüphanelerdeki kitapların kimi sayfalarını kopartmak ya da yırtmak, karayollarındaki trafik işaret ve levhalarını sanki bir hedef tahtası gibi kullanmak, caddelerdeki telefon kulübelerine ve telefonlara zarar vermek, vb, sık rastlanan tahripçilik örneklerden bazılarıdır. Bu tür olayların sıklıkla meydana geldiği mekanların uzun bir liste oluşturacağını belirten Van 6iet, bu mekanları 6 grupta toplamaktadır:
- Parklar ve oyun alanları,
- Eğitim tesisleri,
- Toplu taşıma araçları,
- Yurtlar ve kütüphaneler gibi kurumsal alanlar,
- Resmi kurum ve kuruluşlar,
- Kent mobilyaları (parklardaki oturma grupları, banklar, sokak lambaları, vs.)
Vandalizm, hukuksal açıdan bir suçtur. Bu açıdan ele alındığında, örneğin 1971 tarihli İngiliz Tazminat Cezası Yasasına göre tahripçi (vandal), "yasal bir özrü olmaksızın başka birine ait herhangi bir özel eşyayı tahrip eden ya da zarar veren, özel malları ya da eşyaları tahrip etmeye ya da zarar vermeye kasteden, bu tür malların ya da eşyaların zarar görüp görmeyeceğine aldırış etmeyen kişi" olarak tanımlanmaktadır. Amerika'da tahripçilik (vandalism), "sahibinin ya da vasisinin rızası olmaksızın özel bir mal ya da mülke (property), çizerek, kırarak, işaret yaparak, boyayarak, çiziktirerek, kirleterek ya da yasaların tanımladığı herhangi bir yolla kasıtlı olarak ya da bilerek tahrif ve tahrip edilmesi, yaralanması, bozulması, zarar verilmesi" olarak tanımlanmıştır. Amerika'da bu suçtan dolayı tutuklananların sayısı 1983'te 175.981 iken, bu sayı 1992'de 234.483'e, 1993'teyse 261.282'ye yükselmiştir. Bu rakamlar, Amerika'da tahrip etme olaylarının gittikçe arttığı şeklinde yorumlanmaktadır.
Vandalizm aynı zamanda ekonomik bir sorundur. Örneğin sadece Amerika'da vandalizm nedeniyle meydana gelen zararların yılda 1.000.000.000$a ulaştığı belirtilmektedir. Bu rakamın sadece toplu taşıma sistemlerinde olmak üzere her yıl Almanya'da 35.000.000, Hollanda da 30.000.000, Londra'da 20.000.000 Fransa'da 14 milyon dolara ulaştığı tahmin edilmektedir. Sadece okullarda tahripçilik nedeniyle meydana gelen zararların bedelini, farklı araştırmacılar yıllar itibariyle şu şekilde tahmin etmektedir:
Yıllar / Tahmini Bedel
1969 100.000.000 $
1970 200.000.000 $
1972 260.000.000 $
1979 500.000.000 $
1987 500.000.000 $
1990 600.000.000 $
Son yıllarda tahripçilik (vandalizm) olgusuna ilginin artmasında, sosyal, psikolojik ve ekonomik boyutları da olan bu sorunun yol açtığı ekonomik kayıpların ciddi boyutlara ulaşması rol oynamış olabilir. Fakat hangi nedenle olursa olsun, ileride belirtildiği gibi, günümüzde tahripçilik olaylarının sıklıkla meydana geldiği özgül alanlarda bu konuyla ilgili araştırmalar yapılmakta ve önlemler geliştirilmeye çalışılmaktadır.
Tahripçilik sosyal ve psikolojik bir sorundur. Tahripçilik olarak nitelendirilen saldırgan davranışların ortak özelliği; tahrip edilen, aşındırılan, çeşitli derecelerde hasara yol açılan ya da tümüyle kullanılamaz hale getirilen malların büyük bir kısmının kamu malı olması ya da tahrip edilen malların en azından bu davranışları yapan kişilerin hiç de tanımadıkları başka kişilere ait olmasıdır. Bu tür davranışlarda bulunan ve "vandal" olarak nitelendirilen kişiler, kamu mallarına ya da sahibini tanımadıkları eşyalara bir biçimde (örneğin kırarak, parçalayarak, yırtarak, kirleterek, bıçakla ya da başka bir kesici aletle kazıyarak, keserek, çizerek, bozarak, kullanılamaz hale getirerek gibi.) zarar verirler. "Tahripçi" (vandal) olarak nitelendirilen kişiler bu davranışları kasıtlı olarak yaparlar; en azından, yaptığı davranışlarla kamu malına ya da tanımadığı başka kişilerin mallarına zarar verdiklerinin kendileri de farkındadır. Burada cevaplanması gereken temel soru, bu davranışları yapan kişilerin serseri ruhlu, düşüncesiz kişiler mi oldukları, yoksa bu davranışlarıyla topluma bir mesaj mı vermek istedikleri sorusudur.[1]
Vandalizmin Nedenleri
Tahripçiliğin nedenleri ya tahripçinin (vandal) kişilik özellikleri ve güdüleriyle, ya da tahripçiliğe yol açan çevresel özelliklerle açıklanmaktadır. Örneğin Ward, tipik bir tahripçiyi, "özellikle kimi kamu mallarına serserice ya da anlamsızca zarar veren, genellikle işçi sınıfına mensup bir ergen" olarak tanımlamıştır. Dunning'de, modern Avrupa toplumunda ve özellikle İngiltere'de gazetelere yansıyan tahripçilik ve futbol maçlarında sıklıkla gözlenen şiddet olgusuyla ilgili araştırmasında, bu tür olaylara karışanların çok büyük bir bölümünün belli bir beceriye sahip olmayan genç yaştaki el işçileri olduğunu bulmuştur. Bu yazarlar, tahripçiliğin düşüncesizce yapılan anlamsız davranışlar olduğunu vurgulayarak daha çok tahripçilerin kişisel özelliklerini ön plana çıkarmaktadırlar. Oysa kimi araştırmacılar, tahripçiliği yalnızca tahripçilerin düşüncesizce yaptıkları anlamsız eylemler olarak değerlendirmenin yeterli olmadığını öne sürmektedirler. Bu araştırmacılara göre tahripçi, kamu mallarına zarar vermeye yönelik eylemlerle aslında topluma bir mesaj vermeye çalışmaktadır. Dolayısıyla, tahripçilerin kişilik özelliklerinin ve bireylerin tahripçiliğe yönelmesine neden olan güdülerin dikkatlice incelenmesi gerektiği görüşündedirler.[1] Sahiplenmenin olmayışı, nüfus yoğunluğu, eğitim eksikliği ve yoğun kullanım gibi etmenler Vandalizm’in nedenleri arasında sayılabilir.[9]
Genç bireylerin bir saldırgan davranış biçimi olarak kabul edilen vandalist davranışlar sergileme durumuyla bu tür davranışlar sergilenmesinde gençlerin bir arkadaş grubuna ait olmalarına verdikleri önem (arkadaş grubuna sahip olma; arkadaş grubuna sahip olmayı önemli görme; arkadaş grubuyla geçirilen zaman sıklıkları; arkadaş grubunun düşünce ve davranışlarından ne kadar etkilendikleri; arkadaş grubunun faaliyetlerini ne kadar önemli buldukları; arkadaş grubuyla ne kadar ortak faaliyette bulundukları) arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Bu durum gençlik döneminde arkadaş grubunun önemini ortaya çıkarmaktadır. Gençlerin bir arkadaş grubuna sahip olmaları ya da o gruba ait olmayı önemli görmeleri bir anlamda gruba ait olmayı sürekli kılma çabasını da beraberinde getirmektedir. Bu bağlamda, davranışlar vandalist davranışlar şeklinde de olsa, genç için grubun istediği şekilde davranmak anlamlılık kazanmaktadır. Arkadaş grubunun sürekliliğinin korunmasına ya da bir gruba ait olmaya önem verme arttıkça gençlerin bir saldırganlık türü olan vandalist davranışlar sergileme oranı da artış göstermektedir. Arkadaş gruplarına ait olmaya verilen önem gençlerin vandalizm gibi kimi sapmalara yönelmesinde etkilidir.[8]
Kimi yazarlarsa tahripçiliğe neden olan çevresel şartlar üstünde durmuşlardır. Örneğin bir mekanın, o mekanı kullanacak kişilerin denetimine olanak tanınmayacak şekilde tasarlanmış olmasının tahripçiliği artıracağı öne sürülmüştür. Samdahl ve Christensen de konuya bu açıdan yaklaşmışlardır. Bu araştırmacılara göre çevre, herhangi bir alanda söz konusu alana uygun davranışın ne olduğu konusunda birtakım ipuçları içerir. Örneğin bir kişi o anda içinde bulunduğu alana uygun olmayan bir davranışta bulunduğu zaman, çevredeki kişilerin olumsuz tepkileri ve baskılarıyla karşılaşır. Bu tür çevresel ipuçları, bireyin davranışlarını dolaylı bir biçimde etkileyerek ve değiştirerek, bireye o alana uygun davranışın ne olduğunu ima eder. Bu tür çevresel ipuçları, tahripçiliğin o alana uygun bir davranış olduğunu ima ederek ya da böyle bir mesaj ileterek kişileri tahripçiliğe yöneltebilir.[1]
Psikologlara göre betonlaşmanın çok olduğu kentlerde vandalizm daha çok görülmektedir.[12] Perlgut, vandalizmin ortaya çıkmasında fiziksel tasarımın ve ortamın önemli bir rol oynadığını öne sürerek, tahripçiliğin yalnızca fiziksel nesnelere yönelik olması nedeniyle "yararlı bir çevresel suç" olduğunu vurgulamaktadır. Perlgut'a göre tasarımcılar, planlayıcılar ve yöneticiler tarafından çoğunlukla yanlış anlaşılan tahripçilik, tahripçilik örüntülerinin ve tahripçiliğin oluştuğu çevresel bağlamın anlaşılmasıyla daha etkili bir biçimde kontrol edilebilir.
Suçluluğu açıklamak için geliştirilen zorlanma kuramının tahripçiliğin açıklanmasına da uygulanabileceği öne sürülmektedir. Zorlanma kuramına göre suçluluk, bir kişinin kendisine acı veren herhangi bir durumdan kaçınması engellendiği zaman ortaya çıkar. Bu görüş doğrultusunda tahripçilik, kişinin kendisini rahatsız eden bir durumdan kurtulma yollarının tıkalı olduğunu algıladığında başvurduğu bir davranış olarak açıklanabilir.
Tahripçiliği açıklamak üzere öne sürülen görüşlerden biri, zevk kuramıdır (enjoymenttheory). Özellikle okullarda meydana gelen tahripçiliği açıklamak üzere Csikszentmihalyive Larsen tarafından öne sürülen bu görüş, vandalizmi şu 3 öğenin bileşimiyle açıklamaktadır:
- Uysallığı teşvik eden dışsal ödül sistemi ve itaat etmeyi gerektiren dışsal ceza sisteminin etkisi gittikçe azalmaktadır.
- Okulda başarılı olabilmek ve diploma alabilmek için okulun taleplerine uymakla, bireyin gelecekteki yaşam amaçlarında başarılı olması arasındaki araç-amaç ilişkisinin inandırıcılığı gittikçe azalmaktadır.
- Okullar eğlenceli yerler olmaktan hızla uzaklaşmakta, eğitime yönelik içsel motivasyon azalmakta, "suç" niteliğindeki davranışlar okulun sunduğu etkinliklere göre öğrencilere daha fazla zevk vermektedir.
Zevk kuramı, özellikle yukarı da belirtilen 3. öğeyi vurgulamaktadır. Bu yazarlar, insanların pek de hoşlanmadıkları çok sayıda istekle karşılaştıkları ortamlarda, tahripçiliğin ya da diğer anti-sosyal davranışların kişiye içsel olarak daha fazla zevk verdiğini ya da bu davranışları daha eğlenceli bulduklarını belirtmektedirler. Bu görüş, psikolojide optimal düzeyde uyarılma kuramından esinlenilerek geliştirilmiştir. Optimal uyarılma kuramına göre insan, yetersiz ya da tek düze uyarıcıların bulunduğu bir ortamda bir süre bulunduktan sonra sıkılır ve daha fazla uyarıcı aramaya başlar. Aşırı derecede uyarıcının bulunduğu bir ortamda bir süre bulunduktan sonra da bu kez daha az uyarıcı bulunan başka bir ortam aramaya başlar. Başka bir deyişle, birey hem uyarıcıların çok az olduğu hem de çok fazla olduğu durumlardan bir süre sonra uzaklaşarak, optimum düzeyde uyarıcı içeren ortamlara yönelir. Bu yüzden de optimal uyarım arayışı önemli bir içsel güdüleyicidir. Eğlence kuramını öne süren yazarlar, okulda öğrencilerin becerileri (kapasiteleri) ile okulun öğrencilerden talep ettikleri arasında bir denge olduğu takdirde öğrencilerin canlarının sıkılmayacağını, aksi takdirde sıkılacaklarını ve okul çalışmalarını eğlenceli bulmayacaklarını belirtmektedirler. Bu durumdaki öğrencilerin okullarda tahripçiliğe başvurmaları hiç de şaşırtıcı değildir. O halde giriş-çıkışlarda arama yapmak, binalarda kırılmaz malzemeler kullanmak, kamerayla her yeri gözetim altında tutmak gibi. gibi yöntemlerle tahripçiliği önlemek mümkün değildir.[1]
Vandalizm, Goşizm ve Terör
Günümüzde terör ve terörizm kavramları eş anlamlı kullanıldıktan başka terörizm genelde anarşizm, vandalizm ve goşizm'le karıştırılarak kullanılmakta, sonuçta yaşanan olayları Bu bağlamda ortaya çıkışı 18. yüzyıla dayanan “mülkiyetsiz, özgürlüğün sınırsız ve kısıtsız kullanımını önceleyerek her türlü otoriteyi tümden reddeden”, amaca ulaşmak için şiddete başvurmayı kabul eden ancak “sosyopolitik ve sosyoekonomik” bir model ortaya koyan anarşizmle terörizmin birleştiği göreli tek nokta şiddet kullanımıdır.[10]
Vatandaşlar arasındaki sorunları ve çatışmaları çözmek, kamu düzeni ve güvenliği sağlamak amacıyla ve yasal sınırlar içerisinde olmak kaydıyla, sadece devlet tarafından kullanılabilen silah ve zor kullanma hakkını yasadışı bir şekilde kullanarak, vatandaşların devlete olan güvenlerini kaybettirme amacında olan terörist eylemlerin birçok durumda siyâsî ya da etnik nedenlerden kaynaklanması nedeniyle her devlete göre farklı algılanması, bunun yanısıra, iç savaş, savaş, vandalizm, isyan gibi diğer şiddet biçimlerinden birçok durumda ayırt edilememesi, “terör”ün ve “terörizm”in kesin ifadelerle tanımının yapılmasını engellemektedir.[11]
Vandalizm; ideolojik ve siyâsal köken alanı olmayan, önceden planlanmış, ya da organize kimliği bulunmayan, anlık olarak ortaya çıkıp kısa sürede sonlanan bireysel ya da bireylerin yığın psikolojisi içinde katıldıkları amaçsız ve bilinçsiz bir şiddet eylemi ve baskılanmış şiddet duygusunun denetimsiz dışa vurumudur. Goşizm ise etimolojik olarak aşırı solculuk biçiminde tanımlanmakta, “küçük burjuva sınıfının işçi sınıfını dışlayan serüvenci ve bireysel terörü”olarak adlandırılmaktadır.[10]
Zaman zaman başta İstanbul, Ankara, Adana, Diyarbakır gibi metropollerde düzenlenen protesto gösterilerinin, yığın-kitle psikolojisi sonucu, denetimden çıkarak ya da provoke edilerek, bilinçli olarak çıkarılarak, korsan gösterilere dönüşmesi sırasında yaşanan şiddet dozu yüksek eylemler (yoldan geçen araçların taşlanması, yakılması, mağaza banka vitrinlerinin kırılması, yollarda lastik yakarak trafiğin engellenmesi, polise taşlı sopalı karşı koymalar gibi) terör eylemi olarak medya tarafından adlandırılmakta ve kamuoyuna bu şekilde tanıtılmaktadır. Fakat bir anda ateşlenen, tırmanan ve sönen ya da söndürülen, içinde şiddet barındıran bu tür eylemler, terör eylemi değil vandalizm olarak adlandırmak daha uygundur. Bu tür eylemleri terör eylemleri perspektifinde değerlendirmek pek doğru olmamaktadır.[3]
Vandallar hakkında daha ayrıntılı bilgi için bknz. Vandallar maddesi.
Kaynaklar
[1] Doç. Dr. Selahiddin Öğülmüş, "Tahripçilik (Vandalizm): Düşük Yoğunluklu Bir Sapma", Polis Bilimleri Dergisi, Cilt: 2, s.73-74.
[2] Yrd. Doç. Dr. Soner Doğan-Dr. İsmail Demir, "Genel Lise Öğrencilerinin Okul Tahripçiliği Algıları", Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi (KEFAD), Cilt 13, Sayı 1, Nisan 2012, Sayfa 133-147.
[3] Hüseyin Salur, "Küreselleşme Bağlamında Din ve Terörizm" (yüksek lisans tezi), Çukurova Üniversitesi, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı, Adana 2006, s.13.
[4] Yrd. Doç. Dr. F. Demet Aykal, "Kent Estetik Kurulu Görevi ve Sorumlulukları", Diyar Bülten, s.33.
[5] S. Armağan Yıldız, "Ebeveyn Tutumları ve Saldırganlık", Polis Bilimleri Dergisi Cilt: 6, 131-149.
[6] Öğretim Görevlisi İffet Görkay Kesimli, "Saldırganlık ve Vandalizm", Electronic Journal of Vocational Colleges, Mayıs 2013, s.161.
[7] Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu, "Kritik Enerji Altyapı Güvenliği Sonuç Raporu", Karınca Yayınları, 2011, ISBN: 978-605-4030-62-0, s.24.
[8] Doç. Dr. Esra Burcu-Yrd. Doç. Dr. Nazan Danacıoğlu-Prof. Dr. Aleksander T. Vazsonyi, "Arkadaş Grubuna Sahip Olmaya Verilen Önemin Gençlerin Vandalizmi Üzerindeki Etkisi", Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, cilt:24, sayı:2, Aralık 2007, s.26, 32.
[9] Sadık Dinçtürk, "Türkiye'de Vandalizmin Sosyal Ekonomik ve Psikolojik Boyutları" (yüksek lisans tezi), Afyonkocatepe Üniversitesi, Afyon 2007.
[10] Ercan Çitlioğlu, "Terörizm ve Gelecek Senaryoları", 21 Mayıs 2009 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı Karargah personeline verilen konferans metninden.
[11] "Terör Sigortası", Reasürör (3 aylık dergi), Temmuz 2008, s.4.
[12] Hilal Turgut-Sevgi Yılmaz, "Ekolojik Temelli Çocuk Oyun Alanlarının Oluşturulması", 3. Ulusal Karadeniz Ormancılık Kongresi, 20-22 Mayıs 2010, Cilt: 4, s.1623.