Atatürk’ün Bir Dönem Yasaklanan Kitabından
Günümüzü Aydınlatacak
7 Alıntı
İlgili kitabın ismi “Zabit Ve Kumandan İle Hasbihal” Atatürk”ün yakın arkadaşı Ali Fethi Okyar ile birlikte 1918″de Mondros Mütarekesi dönemi başlarında Minber Gazetesi’nin matbaasında bin nüsha olarak hazırladığı kitabıdır. Atatürk bu kitabın bir kısmını yakın dostlarına hediye etse de geriye kalan kitaplar Damat Ferit Paşa tarafından Atatürk Anadolu’ya geçtikten sonra toplatılarak yasaklandı. Oysa niye yasaklandığı ise kitapta yer alan cümlelerden oldukça açık bir şekilde anlaşılıyor. Büyük kumandanımız Mustafa Kemal Atatürk; yıllar öncesinde silah arkadaşı Nuri Conker’in “Zabit Ve Kumandan” kitabına bir cevap mahayetinde yazdığı “Zabit Ve Kumandan İle Hasbihal” kitabında zihinlerimize ışık tutacak ve geleceğe dair daha güzel günler görmemizi sağlayacak, reçete tesirinde cümleler sarfetmiştir. Hiç vakit kaybetmeden Gazi Paşa’mızın söylediklerine kulak verelim.
1. Ne olursa olsun, askerlerimizin ruhunu kazanmak bizim için bir görevdir. İlk önce onlarda bir ruh,
bir emel, bir karakter yaratmak da Allah’tan, Peygamber’den sonra bize düşüyor.
Şüphe yok ki bizim milletimizin karakteri de bütün karakterler gibi ilerlemeye, arzu edilen şekle değişebilme kabiliyetlidir, fakat kendi kendisi olmak şartıyla!
2. Eğer bizim karakterimize, dışarıdan başka karakterlerdeki etkileyiciler tarafından bir şekil verilmek istenirse kalıcı ve belirgin hiçbir şekil, hiçbir sonuç elde edilemez.
Talimnamelerimizin, böyle olağanüstü durumlar için yol göstermesini dikkate almazsak aslında içerdikleri kurallar, hükümler, harpte genelde karşılaşılan basit taktik durumları ancak kapsayabilirler.
3. Oysa, komutanlar her hâl ve andaki duruma karşı tereddüt etmeden süratla gereken tedbirleri almak zorundadırlar.
Olağanüstü ve ansızın ortaya çıkan durumlarda, ilk teması sağlayan, bir birliğin en üst rütbeli komutanı değildir. Büyük küçük her birlikteki her subay, astsubay, hatta er hareket tarzına ilişkin üstünden hiçbir emir ve fikir alamayacağı durumla karşılaşabilir.
4. Gerek komutanların gerek askerlerin kendiliğinden düşünerek iş yapabilecek meziyette yetiştiklerine kanaat getirilmeden bir askerî birliğin, bir ordunun güvenilecek ve dayanılacak kuvvet olarak bilinmesi ihtiyatsızlıktır, felakettir.
Makineyi işleten, can veren, her parçasını harekete geçiren vasıta, buharla çalışan motorlar, o hareketi sağlayan, ordu makinesini teşkil eden canlı azaların zihinlerindeki kuvvet ve kanlarındaki ruhdur. Bu zihinlerde ve bu kanlarda lazım olan kuvvet ve akış hızı bulunmazsa makine durur ve başka hiçbir güç onu çalıştıramaz.
5. Uyuşuk zihinlerden, durgun kanlardan meydana gelen kitleler, taş, demir, odun yığınlarından daha boş ve çirkindir.
Taş ve ot yığınları balya hâline getirilerek hafif bir itmeyle kolaylıkla hareket ettirilebilirler. Büyük, küçük
bütün balyalar hâlindeki tembel zihniyetli insan kitlelerinin sevk ve hareketi için lüzumlu olan hareketin, itici gücün ruhî ve fikrî varlığının bulunduğu yerden kaynayıp çıkması beklenir, çıkış noktası zihinde, yürekte aranır.
6. Muharebede yağan mermi yağmuru, o yağmurdan ürkmeyenleri, ürkenlerden daha az ıslatır.
Bir orduyu meydana getiren unsurlardan
her birinin, bizzat her işi düşünüp kendiliğinden
yapıvermekteki derecesi aşırıya giderse ciddi bir
endişeye değer. Çünkü, kendiliğinden görülen işler
olumlu oldukça ne kadar takdire şayan ise amaca
aykırı olduğunda da o kadar eleştiriye açıktır.
7. Ey, Ordu! Ey Millet! Ne yapmak zorunda olduğunuzu, elinizi vicdanınıza koyarak aklınızı başınıza toplayarak düşününüz!…
Düşünmeniz için sizi buraya alalım…
Ayrıca kaynak linki için buraya tıklayabilirsiniz.