"ALLAH” ismiyle işaret edilenin ilminde yarattığı âlemleri oluşturan ana kitaptır.
Tüm boyutları itibariyle Evren’dir!
“Oku”nması gereken ana kitaptır...
”Yakîn” nisbetinde “Oku”nur!.
ÜMMÜL KİTAP, ESMÂ MERTEBESİNİN ZUHURUDUR!
|
(Soru::Ümmül Kitap, Sıfat tecellisine işaret ederse, tecelli olarak Kurân‘dan farkı nedir.?..)
“Ümmül Kitap”, Esmâ mertebesinin zuhûru, Allah'ın yarattıklarıdır; Kur'ân, o yaratılanları ve sistemi anlatandır!...
“KİTABULLAH”IN HARFLERİ, ÂYETLERİ, SÛRELERİ MELEKLERDİR!
|
Ümmül kitap Allah'ın yarattıklarıdır!.
İlâhi kitap, ef`al âleminin, yani fiillerin oluştuğu boyutun tümüdür!.Çünkü bu kitabın her satırı, bir ismi ilâhinin mazharı olarak zuhur etmektedir.
Kur'ân, o yaratılanları ve sistemi anlatandır!.
“Ümmül Kitap”, "Allah" İsmiyle İşaret Edilen’in ilminde yarattığı âlemleri oluşturan anakitaptır...
Tüm boyutları itibariyle Evren’dir! “Oku”nması gereken ana kitaptır...
”Yakîn” nisbetinde “Oku”nur!.
Bizim için önemli olan nokta;
Rabbani kitapların, ilâhi hakikatlara eriştirecek hükümlerinden yararlanmak suretiyle ilâhi kitab’a yönelme şansımızın olmasıdır..
Meleklere iman, varlığın aslı ve orijinini tanımaya açılan kapıdır...
“OKU” hitabıyla işaret edilen yüce ve muazzam Kitabullah da, o meleklerin varlığı ile oluşmuş kitaptır!. Sanki yazının mürekkebi, şekilleri meleklerdir;
Bu Kitabullah’ın harfleri meleklerdir; âyetleri, sûreleri meleklerdir!.
Kitap, esmâ-ı ilâhidir; yani “ALLAH” isimleridir; yani “ALLAH”’ın kendinde seyretmeyi dilediği mânâlardır, özelliklerdir!.
İlâhi kitap, ef`al âleminin, yani fiillerin oluştuğu boyutun tümüdür!.Çünkü bu kitabın her satırı, bir ismi ilâhinin mahzarı.
KURÂN’I “OKU”YAMAYAN,
“ÜMMÜL KURÂN”I HİÇ OKUYAMAZ!
|
Kurân’ı “OKU”yamayan, “ÜMMÜL KUR’ÂN”ı hiç okuyamaz!.
Hayâlindeki “din adamı”, “evliya” ve “tanrı” kavramından kurtulmak istiyorsa insan, önce “Ümmül Kitap” olan “SİSTEM” ve “DÜZEN”i okuyup; ondan sonra okuduklarının geldiği günün şartları içinde bunun sembolik veya mecazi anlatımı olarak “sistem manuel”i işlevini yapan Kutsal Kitabı değerlendirmeye çalışacaktır..
İlâhi hakikatları yaşayabilmek, ancak ve ancak "Kitabullahı""oku"yabilmekten sonra mümkün olur... Bunun için de önce "Kur'ânın ahlâkıyla ahlâklanmak" gerekir!. Yani, Kur'ân ‘ı "OKU"mak icabeder!.
"Kur’ân ‘ı "OKU"mak" demek, alıp eline sadece satırları okumakdemek değildir!.
O cümlelerde, sûrelerde, âyetlerde işaret edilen mânâları kavramak,hissetmek ve gerektiği şekilde yaşamak demektir... Kendinde bu mânâları bulacaksın; bulduğun zaman Kur'ân ‘ın ahlâkıyla ahlâklanmışolacaksın!.
"Kur’ân böyle diyor ben böyle yapayım demekle", oluşmaz Kur'ân ‘ın ahlâkıyla ahlâklanmak...
"Kur’ân ’ın ahlâkıyla ahlâklanmak" demek, Kur’ân ‘da ifade edilenleri kendi özünde bulabilmek; ve kendini o ayetlerde işaret edilen boyutlarda bulabilmek; hissetmek ve yaşamakla mümkün olur.
Bunu ne derece kendinde kemâle erdirebilirsen, işte o derece Kitabullahı okumak durumuna gelirsin.
Ama bazı kişiler de lutfu ilâhi sonucu, önce, Kitabullahı okuma yolundan gitmişler; bunun neticesi olarak da beşeri boyutta değerlendirilmek üzere beşere hitabeden kitapları, yani Rabbanî kitapları okumuşlardır.
“OKU”YABİLİRSEN “ÜMMÜL KİTAB”I
ALLAH AHLÂKININ NE OLDUĞUNU ÖĞRENİRSİN!
|
"OKU"yabilirsen Ümmülkitab’ı; "ALLAH adıyla işaret edileninahlâkı”yla ahlâklanırsın!...
Kur'ân "OKU"yamayan, nasıl Kur'ân‘da anlatılmaya çalışılanın ahlâkıyla ahlâklanır?...
Kendini arayanlara ayna olarak Din tebliğ edilmiştir!..
Kendini aramak ve tanımak gibi bir derdi olmayanları din enterese etmez!..
Onlar, diledikleri gibi yaşarlar ve sonucuna da katlanırlar!..
İnsan aynada kendini seyredemiyorsa, ya kördür, ya da ayna adıyla ve sanarak duvara bakıyordur!..
Kendindeki hangi özelliği keşfederek onu kullanmak sûretiyle bir Cehennem’inden kurtulup, karşılığı olarak o Cennet’i yaşayabildin?...
Varsa eğer böyle bir şey, o sana örnek olsun!... Daha geride hayâlinden bile geçmeyen neler var!..
Ama bütün bunlar için gerçekten KENDİNİ TANIMAK değerli bir şey olmalı senin için!..
Yaşamının değil, günün kaç dakikasında, karşındakine, kendine davranılıyormuş gibi davranıyorsun?...
Karşındakinin, "sen" olduğunun; LÂKIRTISINI etmek çok kolaydır!... İki nefes yeter!.. Ya onu idrâk ile hissedip, yaşamak!?...
Başına ne gelirse, "ALLAH"tan bilip, asla karşındakini yaşadığın o olaydan dolayı suçlamamak?!...
Bir yandan bunlar uygulanıp yaşanacak; diğer yandan da "Ümmülkitab"ı başlayacaksın "OKU"maya ki, ALLAH ahlâkının ne olduğunuöğrenesin!...
Ümmülkitab’ı okuyup, idrâk edemeyen, ne bilir ki "ALLAH” adıyla işaret edilen”in ahlâkını?..
ÖNCE KİTABULLAH’I OKUYAN NEBİ;
RABBANİ KİTABI OKUYUP KİTABULLAH’A YÖNELEN İSE VELİDİR!
|
Kitabullah`ı, Ümmül Kitabı okuyamazsan; onun Yazarını hiç tanıyamazsın!.
Beşeri kitaplardan edindiğin kemâlâtla ilâhi kitabı okumaya başladığın zaman, VELİ olursun.
Ama Nebi'ler önce "Kitabullah"ı okurlar, Kitabullah’a dayanarak beşere hitabeden Kitab’ı halka tebliğ ederler.
Veli ile Nebi arasındaki fark, birinin beşeri kitabı okumak suretiyle İlâhi Kitab’a geçmesi; ötekinin önce vahiy ile aldığı Kitabullah’ı okuyarak beşere hitabeden Kitab’ı tebliğ etmesidir.
Önce Kitabullah’ı okuyan ve sonra da beşere hitabeden kitabı tebliğ edene "NEBİ";
Önce beşere hitabeden kitabı okuyup, bununla Kitabullah’ı "OKU"ma seviyesine yükselene, uruç edene "VELİ" derler.
İlâhi hakikatları yaşayabilmek, ancak ve ancak "Kitabullah"ı"oku"yabilmekten sonra mümkün olur... Bunun için de önce "Kur'ân’ın ahlâkıyla ahlâklanmak" gerekir!. Yani, Kurân‘ı "OKU"mak icabeder!.
RABBANİ KİTAPLARIN İLÂHİ HAKİKATLARA ERİŞTİRECEK
HÜKÜMLERİNDEN YARARLANMAK SURETİYLE
İLAHİ KİTABA YÖNELME ŞANSIMIZ VAR
|
Hz. Rasûlullah Aleyhisselâm bu kitaba vâkıftı, fakat okuyamıyordu; “okumuşlardan değilim” dedi!. Ancak sonuçta Rabbinin lütfu ile o kitaptan kelimeleri, satırları, cümleleri bize ulaştırmağa başladı...
Niye?..
Âyeti kerimede:
"İKRA` BİSMİ RABBİKELLEZİ HÂLÂK..
HÂLÂK el-İNSANE MİN ALAK...
İKRA VE RABBÜKEL EKREM;
ELLEZİ ALLEME BİL KÂLEM,
ALLEM el-İNSANE MA'LEM YA'LEM.."
deniyor...
Yani, okuma işinin "Rubûbiyet" boyutundan olduğunu; ve Rabbani lütuf ile meydana geldiğini izah ediyor bu âyetler.
Konuyu ağırlaştırıp detaylandırmamak için bu RABBANİ ve İLÂHİkavramlarına girmiyorum.. Ancak isteyenler bu detayı "İNSAN ve SIRLARI" isimli kitabımızda bulabilirler..
Burada bizim için önemli olan nokta, Rabbani kitapların, ilâhi hakikatlara eriştirecek hükümlerinden yararlanmak suretiyle ilâhi kitabayönelme şansımızın olmasıdır..
ALLAHÛ TEÂLÂ, “ÜMMÜL KİTAB”TA,
KADERİ-OLANI VE EBEDİYETE KADAR OLACAK OLANI YAZDI!
|
Abdülvahid b. Süleym r.a. şöyle demiştir:
Mekke'ye geldim, Ata b. Ebi Rebah'la buluştum ve:
-Ey Ebu Muhammed, Basralılar, kader (yani önceden takdir edilmiş bir şey) yoktur diyorlar, dedim.
Ata r.a.:
-Evlâtçığım, sen Kur'ân okur musun? dedi.
-Evet!. dedim. Ata r.a:
-Şu halde "Zuhrûf"u oku!.. dedi. Ben de,
"Hâ-mim! Açıklayan kitaba yemin ederim. Biz onu anlayasınız diye Arapça bir Kur'ân yaptık. Muhakkak o, nezdimizdeki ana kitapta çok yüce, çok hikmetlidir." (Zuhrûf Sûresi 1-4)
âyetlerini okudum. Ata r.a:
-"Ümmü'l-Kitab - Ana kitap" nedir, bilir misin?.. diye sordu.
-Allah ve Rasûlü daha iyi bilir, dedim.
Ata radıyallahu anh;
-O, bir kitaptır ki, ALLAH gökleri ve yeri yaratmadan önce onu yazmıştır. Orada Firavun'un Cehennemlik olduğu vardır; orada "Tebbet yeda Ebi Lehebin-Ebu Leheb'in iki eli kurusun" vardır, dedi.
Ata r.a. demiştir ki:
Rasûlullah'ın arkadaşı Ubade b. Samit'in oğlu Velid'i bulmuştum. Babanın ölüm anındaki vasiyeti ne idi? diye kendisine sordum. Şöyle dedi:
Babam çağırdı ve bana:
-Ey oğulcağızım, ALLAH'tan kork, bil ki; Allah'a; kadere, hayr ile şerrin hepsine iman etmedikçe, Allah'tan sakınmış olmazsın... Bundan başka bir inanç üzere ölürsen Cehenneme girersin.
Muhakkak ben Rasûlullah’ı işittim, şöyle diyordu:
-Allah önce "kalemi" yarattı. Yaz! dedi. Kalem:
-Neyi yazayım? diye sordu. Allahû Teâlâ:
-Kaderi, olanı ve ebediyete kadar olacak olanı yaz!. buyurdu. (Tırmizî, Ebu Davud)
İNSANIN TÜM YAPTIKLARI, KAYBOLMADAN,
İLÂHİ KİTAPTA YAZILIYOR!
|
Beyin hücrelerimde mevcut olan, programlanmış olan o kavramlar ayrıca sese dönüşmemiş bir noktada beynim tarafından mikrodalga yayın olarak sizin beyinlerinize de ulaşıyor. Çünkü insan beyninin sadece 5 duyuya dönük faaliyeti değil; direct mikrodalga yayın olarak dışarıya faaliyeti de sözkonusudur. Bunun en basit örneği de “telepati” dediğimiz olaydır.
“Telepati”, beynin yaydığı mikrodalga verilerin herhangi bir, uygun frekansı algılayan beyne ulaşmasından ibarettir
Bu, farkedilir veya farkedilemez... Ama böyle bir olgu mutlak olarak sözkonusudur. Bunu da batı ilmi tesbit etmiş. Ve uzun yılladır Japonlar bir cihaz geliştirmeye çalışıyorlar ki; geçmişteki insanların beyinlerinden uzaya yayılan, atmosfere yayılan mikrodalga kimliği ele geçirip o kişinin tüm yaşamını ekranlarda seyredebilmek! Özellikle Japonlar bunun için çok büyük gayretler sarfediyorlar.
İşte bu olay da, beynin tüm zihinsel fonksiyonlarını mikrodalga bir biçimde dışarıya yaymak!
Hemen burada bir saptama yapıyım;
“Sizin yaptıklarınız, zerresi kaybolmadan ilâhi kitapta yazılmaktadır. Yarın yaptıklarınızın her birinin zerresi kaybolmadan görüp okuyacaksınız!” diyor, 1400 sene evvelinde Hz.Rasûlullah.
1992 de bizim toplumlarımızın daha bu gerçekten de haberi yok!
“ÜMMÜL KİTÂB”IN DEŞİFRE EDİLEBİLMESİ İÇİN…
|
Kurân‘ın, “OKU”nası “KİTAP’ın – Ümmül Kitap” deşifre edilebilmesi için; “ALLAH” Adıyla İşaret Edilen’in yaratısı SİSTEM ve DÜZEN’e göre, insana kendini tanıtan ve sorunlarına çareler sunan bir “yaşam ve değerlendirme kılavuzu” olduğunu fark edememişseniz…
Elbette işiniz zor olacaktır!.
“KİTAB”I “OKU”MA, HİKMETE ERME KONUSUNDA
OKUNMASI TAVSİYE EDİLEN ÂYET
|
Okunuşu:
Kemâ erselnâ fiykum resûlen minkum yetlû aleykum âyâtina ve yüzekkiykum ve yuallimukumul kitabe vel hikmete ve yuallimukum ma lem tekûnu tâ’lemun.
Anlamı:
Size İÇİNİZDEN bir RESÛL irsâl eyledik ki sizi arındırıyor (temizliyor), size kitab ve hikmeti öğretiyor, bilemediklerinizi bildiriyor.
Bakara sûresinin bu âyetini (151) yukarıda vermiş olduğum âyet-i kerîme ile birlikte bana öğreten, Abdülkerîm Ceylî hazretleridir. Bunlara devam ile sayısız faydalar hasıl oldu. "KİTAB’I OKU”MADA, hikmete ermede, hiç aklıma gelmeyecek olan şeylerin sırlarına ermemde Takdiri Hudâ ile âyetlere devam etmenin çok büyük faydalarını gördüm!.
Biz fânîyiz, kısa bir süre sonra aranızdan ayrılır gideriz; ama isteriz ki biz de nîcelerinin hayra hikmete ermesine vesile olalım, ardımızdan üç İhlâs bir Fâtiha ile, "Allah râzı olsun" diyenlerimiz olsun!
Bu sebeple, çok istifâde ettiğim bu âyetleri burada sizlere açıklıyorum. Arzu edenler bu âyetlere günde yüz defa devam ederler!. Veya daha âlâsı, önce birini günde bin defa ve oruçlu olarak kırk veya seksen gün devam ederler; sonra onu günde yüz defaya düşürüp ikincisini gene günde bin defa olarak kırk veya seksen gün yaparlar; sonra da her ikisine günde yüzer defa olarak devam ederler.
Kesinlikle bilelim ki bu âyetler Kur’ân-ı Kerîm’deki en değerli mücevherlerden ikisidir!.
Allah kolaylaştıra.