03 Mayıs 2018

FATİHA SURESİNİN AÇIKLAMASI BİRİNCİ BÖLÜM


FATİHA SÛRESİ

 (Mekkede nazil olmuştur, yedi âyettir) 
1- Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla 
2- Hamd; âlemlerin Rabbı Allah'a mahsûstur. 
3- Rahmân'dır, Rahîm'dir. 
4- Din gününün mâlikidir. 
5- Yalnız Sana ibâdet ederiz ve yalnız senden yar dım dileriz. 
 Bizi dosdoğru yola ilet. 
7- Nimete erdirdik lerinin yoluna, Gazaba uğrayanların ve dalâlete düşenlerinkine değil. 
Fatiha sûresi, Mekkî (Mekke'de nazil olmuş) bir sûredir. 

İbn Ab -bâs, Katâde ve Ebu'l - Âliye böyle zikrederler. Medine'de indiği de söylenir. Bunu Ebu Hüreyre, Mücâhid, Ata İbn Yessâr ve Zührî nakle - derler. İki kerre nazil olduğunu, birinin Medîne dönemine, diğerinin Mekke dönemine rastladığını söyleyenler de vardır. Birinci görüş daha doğrudur. Çünkü Allah Teâlâ « Sana Seba' el-Mesânî'yi verdik» bu yurmuştur. 


Şüphesiz ki en iyisini Allah bilir. Bu sûrenin yedi âyet olduğunda ihtilâf yoktur. (Amr İbn Übeyd sekiz, Hüseyin el - Ca'fî ise altı âyettir der. Her iki kavil de şâz'dır). 

Ancak besmelenin başlı başına bir âyet olup olmadığı tartışmalıdır. Kûfe'li Kurrâ'nın tümü ile sahabe ve tabiînden bir topluluğun görüşü böyledir. Daha sonra gelen bilginlerden de bir grup bu görüşe katılmıştır. 

Âyetin bir kısmıdır veya başlangıçta âyet değildir diyen ler ise Medîne'li Kurra'd ır. Yeri gelince belirtileceği gibi bu konuda fakîhler üç ayrı görüşe sahiptirler. Müfessirler dediler ki; bu sûrenin kelimeleri yirmibeştir, harfleri ise yüz onüçtür. 

İmam Buhârî, Tefsir kitabının  başında der ki (Fatiha sûresine) «Ümmü'l - Kitâb = kitabın anası» adı verilmiştir; çünkü Mushafların yazılışına onunla başlanır ve namazda Kur'an okumaya Fatiha ile başlanır. 

Denildi ki, bu adın verilmesinin sebebi; Kur'an'ın bütün muhtevasının bu sûredeki mânâya râci' olmasındandır. 


İbn Cerîr der ki: Araplar her işin bütününe veya başlangıcına — ardından gelen bölümler varsa bu hepsinin önderi veya anası hükmünde olduğu için ona «ana» adını verirler. 

Nitekim beyni kaplayan «leriye başın anası adı verilir. Askerlerin altında toplandıkları sancağa da ana adı verilir. 

Bu konuda şâir Zürrimme'den de bir şâhid ge -tirilir. İbn Cerîr der ki: Mekke'ye «Ümmü'l - Kura = kasabaların anası» adının verilmesi hepsinin önümle yer almasındandır. Diğerleri ondan sonra gelmektedir. Çünkü yeryüzü onun altında yuvarlanmıştır, de nilir. 

Bu sûreye Fatiha adı da verilir, çünkü Kur'an okunmaya onunla başlanır. Sahâbe -i Güzîn Mushaf- ı Şerifi yazmaya onunla başlamışlardır. «Seb'al - Mesânî» adı verilmesi de doğrudur. 

Çünkü namaz da iki kerre tekrarlanır ve her rek'âtta okunur. Kaldı k i, Mesânî ke limesinin daha başka anlamları da vardır ki biz yeri gelince İnşâallah onlardan bahsedeceğiz. 

İmâm Ahmed der ki; bize Yezîd İbn Hârûn... Ebu Hüreyre'den nakletti ki Rasûlullah (s.a.) Kur'an'ın anası hakkında şöyle buyurmuştur : «Fatiha Kur'an'ın anasıdır, o iki kerre tekrarlanan yedidir ve ö yüce Kur'an'ın kendisidir.» imâm Ahmed ayrıca bu hadisi İsmail ibn Ömer ibn Ebu Zi'b'den rivayet eder. 

Ebu Ca'fer Muhammed İbn Cerîr el -Taberî der ki; bana Yûnus... Ebu Hüreyre (r.a.)'dan nakletti ki, Rasû lullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: «O (Fatiha) Kur'an'ın anasıdır. O kitabın fâtiha'sıdır ve iki kerre tekrarlanan yedidir...» Hafız Ebu Bekr Ahmed İbn Mûsâ İbn Merdûveyh tefsirinde der ki, Ahmed İbn Muhammed İbn Ziyâd... Ebu Hüreyre (r.a.)'den nakletti ki, Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: 

«Elhamdülillahi Rab -bi'l - Âlemîn, yedi âyettir. Bunlardan birisi Bismillâhirrahmânirrahîm ’ dir. O iki kerre tekrarlanan yedi ve yüce Kur'an'dır. O kitabın anası ve fâtiha'sıdır.» Darekutnî de aynı şekilde bu hadîsi Ebu Hüreyre'den merfû olarak rivayet eder ve râvîlerinin hepsinin de sika olduğunu söyler. 

Beyhakî de Hz. Ali, İbn Abbâs ve Ebu Hüreyre'den rivayet eder ki, onlar «Seb'al - mesânî» iki kerre tekrarlanan yedi tabirini fatiha olarak tefsir etmişler ve Besmelenin de bunun yedincisi olduğunu belirtmişlerdir. Besmeleden bahsedince bu konunun devamı gelecektir. 

Fatiha Sûresinin Önemi: İmâm Ahmed İbn Hanbel (r.a.) «Müsned» adlı eserinde der ki; Yahya İbn Saîd... Ebu Said İbn el -Muallâ'dan nakleder ki o şöyle demiş : Ben namaz kılıyordum, Resûlullah (s.a.) beni çağırdı, ben namazımı kıldım sonra Resûlullaha icabet ettim. 

Yanına geldiğimde buyurdu ki: «Bana gelmekten seni alıkoyan nedir?» «Ey Allah'ın Rasûlü ben namaz kılıyordum,» dedim. 

Buyurdu ki; Allah Teâlâ : «Ey iman edenler, sizi hayat verecek şeylere çağırdığı zaman; Allah'a ve Rasûlüne icabet edin. Hem bilin ki, Allah şüphesiz kişi ile kalbi arasına girer. Ve muhakkak ona dönüp toplanacaksınız.» (En - fâl, 24) buyurmadı mı? 1 Ebu’l- Fida İsmail İbn Kesir, Hadislerle Kur’an - ı Kerim Tefsiri, Çağrı Yayınları: 2/15 -17.

Sonra devam etti; «Ben sana Mesc id'den çıkmazdan önce Kur'an'ın en büyük sûresini öğreteceğim» dedi ve elim den tuttu. Mescidden çıkmak isteyince dedim ki; ey Allah'ın Rasûlü, «Mescidden çıkmazdan önce Kur'an'ın en büyük sûresini öğreteceğim buyurmuştunuz» dedim. 

O, «evet Elhamdülillahi Rabbi'l - Âlemîn,» İşte o, iki kerre tekrarlanan yedi ve bana verilen yüce Kur'an'm kendisidir» buyurdu. Bu hadîsi Buhârî de rivayet eder. 

Ebu Dâvûd, Neseî ve İbn Mâce de Şu'be kanalıyla muhtelif yollardan rivayet ederler. Vâkidî ise Muhammed İbn Muâz el- Ensârî yoluyla Übeyy İbn Kâ'b'dan nakleder. 

İmam Mâlik îbn Enes'in «el - Muvatta» adlı eserinde, dikkat edilmesi gereken bir husus yer alır: Mâlik'in, A'lâ İbn Abdurrahman İbn Ya'kûb'tan rivayetine göre; İbn Âmir'in kölesi Ebu Saîd onlara şu bilgiyi aktarmış: Rasûlullah (s.a.) Übeyy İbn Kâ'b'ı namaz kılarken çağırmıştı, o namazını bitirince Peygamberin yanma vardı. 

(Râvî der ki) Rasûlullah (s.a.) elini elimin içine koydu, mescidin kapısından çıkmak istiyordu ve şöyle buyurdu : «İsterim ki mescidin ka pısından çıkmadan önce Tevrat'ta, İncil'de, Kur'an'da benzeri nazil olmamış bir sûreyi öğrenesin.» Übeyy İbn Kâ'b (r.a.). diyor ki: Ben ya - raş yavaş yürümeye başladım. 

Onu bekliyordum, sonra dedim ki: Ey Allah'ın Rasûlü, bana vadettiğin sûre hangisidir? Buyurd u ki: «Na- saaaa başladığın zaman ne okuyorsun?» Ben de Elhamdülillahi Rabbi'lÂlemîn» sonuna kadar okudum. Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: «İşte o bu sûredir, o, iki kerre tekrarlanan yedi ve bana verilen yüce Kur'an'- ın kendisidir.» 

Burada nakledilen Ebu Saî d, İbn el - Muallâ değildir. Ancak İbn el -Esîr «Cami el- Usul» adlı eserinde böyle sanmıştır. Ondan sonra gelenler de bu zanna tâbi olmuşlardır. Zira Ebu Saîd tbn el Muâllâ En -sâr'dan bir sahabedir. Buradaki Ebu Saîd ise Huzâa kabilesinden bir tâbiîndir. O h adîs sahîh ve muttasıldır. Bu hadîs ise eğer bu Ebu Saîd. Übeyy İbn Kâ'b'tan onu işitmemişse münkatı'dır. 

Şayet ondan işit -misse — Müslim'in şartına göre— yine münkatı'dır. Doğrusunu Allah bilir. Kaldı ki, Übeyy İbn Kâ'b'tan başka bir şekilde rivayet edilmiş tir. Nitekim İmâm Ahmed der ki, bize Affân... Ebu Hüreyre (r.a.) den rivayet etti ve dedi ki; Rasûlullah Übeyy İbn Kâ'b'ın yanına gitti, o namaz kılıyordu. Ey Übeyy, dedi fakat o, Rasûlullah'a icabet et medi. Sonra ey Übeyy dedi, Übeyy yavaş davrandı. 

Sonra Rasûlullah (s.a.)'in yanına vardı ve dedi ki: «Allah'ın selâmı üzerine olsun ey Allah'ın Rasûlü.» Allah'ın Rasûlü de : «Şana da Allah'ın selâmı olsun ey Übeyy, ben seni çağırdığım zaman gelmen gerekmez miydi? Seni bundan alıkoyan nedir?» Übeyy dedi ki: Ey Allah'ın Rasûlü namazda idim. 

Hz. Peygamber dedi ki: «Allah Teâlâ'nın vahyettiği âyette şöyle buyurulduğunu görmedin mi?» «Ey iman edenler, sizi hayat verecek şeylere çağırdığı zaman; Allah'a ve Rasûlüne icabet edin. 

Hem bilin ki, Allah şüphesiz kişi ile kalbi arasına girer. Ve muhakak ona dönüp toplanacaksınız.» (EnfâU 241. Evet ey Allah'ın Rasûlü dedi, bir daha tekrarlamam diye ekledi. Rasûlullah buyurdu ki: «Sana ne Tevrat'ta, ne İncil'de, ne Zebur'da ve ne de Kur'an'da benzeri olmayan bir sûreyi öğretmemi ister mi sin? Ben evet ya Rasûlullah dedim. Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: «Umarım ki sen onu öğreninceye kadar ben bu kapıdan dışarı çıkmayayım. Sonra Rasûlullah (s.a.) elimi eline aldı, benimle konuşuyordu, söz bitmeden önce kapıdan dışarı çıkmasından korkarak yavaş davra - myordum. 

Kapıya yaklaştığımızda dedim ki: «Ey Allah'ın Rasûlü bana vaad ettiğin sûre hangisiydi?» Buyurdu ki: «Namazda ne okursun?» (Übeyy İbn Kâ'b) diyor ki, ona Kur'an'ın anasını okudum, O da buyurdu ki nefsim yed-i Kudretinde olan Allah'a yemîn ederim ki, Al lah ne Tevrat'ta, ne İncil'de, ne Zebur'da ye ne de Kur'an'da onun gibisini indirmemiştir, o iki kerre tekrarlanan yedidir.» Tirmizî, Kuteybe yoluyla Ebu Hüreyre (r.a.)'den bu hadîsi naklettikten sonra ilâve olarak, «O, iki kerre tekrarlanan yedi ve bana verilen Yüce Kur'andır buyurmuştur» der, sonra da bu hadîsin sahîh ve hasen olduğunu belirtir. Aynı konuda Enes İbn Mâlik'ten de bir rivayet nakledilir. 

Abdullah İbn İmâm Ahmed, İsmail'den... O da Ebu Hüreyre'den, o da Übe yy İbn Kâ'b'tan bu hadîsi benzer şekilde veya yaklaşık olarak uzun uzadıya rivayet eder. Tirmizî ve Neseî ikisi de Ebu Ammâr yoluyla... Ebu Hüreyre ve Übeyy İbn Kâ'b'tan Rasûlullah (s.a.)'m şöyle buyurduğunu naklederler : «Allah ne Tevrat'ta, ne İncil'de Kur'an'ın anasına benzer bir (sûre) indirdi, o iki kerre tekrarlanan yedidir. 

O benimle kulum ara sında iki parçaya bölünmüştür.» Neseî'nin ifâdesi budur. Tirmizî de bu hadîs, hasen ve garîbtir der. İmâm Ahmed der ki; bize Muhammed... Câbir'den rivayet eder ki o şöyle demiş : Rasûlullah (s.a.)'in yanına vardığımda su - taşıyordu. Allah'ın selâmı üzerine olsun dedim. O, bana karşılık vermedi. (Câbir diyor ki:) Allah'ın selâmı üzerine olsun dedim yine bana karşılık vermedi. 

(Câbir diyor ki:) Allah'ın selâmı ü zerine olsun ey Al lah'ın Rasûlü dedim o bana karşılık vermedi. (Câbir diyor ki:) Rasûlullah (s.a.) yürümeye başladı, ben arkasında idim, nihayet o bineğinin olduğu yere vardı. 

Ben de mescide girdim ve üzüntülü olarak otur dum. Rasûlullah (s.a.) yanıma geldi, temizlenmişti senin de üzerine Allah'ın selamı rahmeti ve bereketi olsun dedi, senin de üzerine Al lah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi olsun, senin de üzerine Allah'ın selâmı rahmeti ve bereketi olsun dedi. 

Sonra buyurdu : Ey Câbir'in oğlu Abdullah, sana Kur'an'daki sûrelerin en hayırlısını haber vereyim mi? Evet ya Rasûlullah dedim. 

Elhamdülillâhi Rabbi'l Âlemîn'i sonuna kadar oku, buyurdu. Bu isnâd sağlamdır. Bu isnâdda sözü edilen İbn Aidi büyük imamlar tarafından hüccet olarak kabul edilir. Abdull ah ibn Câbir ise sahabedir. İbn'el -Cevzî'ni n zikrettiğine göre bu zât, Abdidir. 

Doğrusunu Allah bilir. Denilir ki bu Abdullah İbn Câbir el-Ensar el- Beyazîdir. Hafız İbn Asâkir böyle zikretmiştir. Bu hadîsi ve benzerlerini delil getirerek bazı âyet ve sûr el erin diğer bazılarından üstün olduğu belirtilmiştir. Nitekim İshâk İbn Râheveyh Ebu Bekr İbn el -Arabî ve Malik îlerden İbn'el Ğaffar'ın aralarında bulunduğu bilginlerden çoğunun naklettiği budur. 

Diğer bir gruba göre sûrelerin arasında hiç bir üstünlük yokt ur. Hepsi Allah'ın kelamıdır, üstünlük atfetmenin üstün sayılmayanın küçüklüğüne se bep o lması ihtimâli vardır. Kurtubî'nin Eş 'arî'den, Ezu Bekir el- Bâkıllâni’den, Ebu Hakîm İbn Hibbân el Bü stî'den, Ebu Hayyân'dan ve Yahya ibn Yahya'dan naklettikleri bunla rdır. 

İmam Mâlik'ten de böyle rivayet edilmiştir. Buha rî Kur'an'ın faziletleri babında der ki; Muhammed îbn el nr - a... Ebu Saîd el Hudrî'den nakletti ki, o şöyle demiş : Biz bir bir yerde konaklamıştık. Bir genç kız geldi ve dedi ki: «Kabilenin efendis ini yılan soktu (iyiye yorumlamak için yılan sokana selîm deniyordu) erlerimiz de yoktur, aranızda rukye yapan var mıdır? Aramızdan bir erkek kalktı — ki biz onun rukye yaptığını bil mezdik— rukye yaptı ve adam iyileşti, ona otuz koyun emretti, bize de s üt içirdi. 

Dönünce dedik ki; güzel rukye yapar miydin? Yoksa rukye yapmaya mı çalıştın? Dedi ki hayır, ben sadece Ümmü'l - Kitab (fatiha sûresi) ile rukye yaptım. 

Dedik ki hiçbir şey söylemeyin ta ki Rasûlullah'a gidelim ve suâl edelim. Medine'ye geldiğimi zde duru mu Hz. Peygambere anlattık dedi ki, rukye olduğunu nereden bilecek, koyunları taksim edin ve bana da bir pay ayırın.» Ebu Ma'mer der ki; bize Abdü'l Vâris... Ebu Saîd el Hudrî'den böylece rivayet etti. 

Müslim ve Ebu Dâvûd, Hişâm tarikiyle bu hadîsi rivayet ettiler. Müslim'in bazı rivayetlerinde de Ebu Saîd el -Hudrî'nin kendisi o selîmi (yani yılan sokmuşu) rukye yapmıştır. 

(Yılan sokmuşa selîm demelerinin sebebi tefâül idi.) Müslim Sahîh'inde, Neseî sünen'inde, Ebu'l Ahvas Sellâm İbn Selîm İbn Abbâs'tan rivayet eder ki; o şöyle demiş ; Biz Resûlullah (s.a.) ile beraberdik, onun katında Cebrail de vardı. 

O sırada yukardan bir ses işitti. Cebrail gözünü semâya dikti ve dedi ki, bu gökte açılmış öyle bir kapıdır ki hiç bir zaman açılmamıştır. Ve deva m etti; ordan bir delik açıldı, bir melek indi ve Hz. Peygambere gelerek dedi ki: «Sana verilen iki ışıkla müjdelerim ki senden önce hiçbir peygambere onlar verilmemişti. 

(Bunlar) Fatiha sûresi ve Bakara sûresinin sonu dur. Ondan hiç bir harf okunmamıştır ki sana verilmiş olmasın;» Bu, eseî'nin ifadesidir. Müslim'de de buna benzer bir başka hadîs vardır - Müslim der ki; bize İshâk İbn İbrâhîm el -Hanzâlî... Ebu Hüreyre (r.a.)'den nak leder ki Rasûlullah (s.a.) «Her kim ki içinde Kur'an'ın anası okun mayan bi r namaz kılarsa eksiktir, tamamlanmamıştır» demiş ve üç kerre tekrarlamıştır. 

Ebu Hüreyre (r.a.)'ye biz, imamın arkasında du - ruyoruz denildiğinde, o içinden oku dedi. Çünkü ben Rasûlullah (s.a.) dan şöyle dediğini duydum : Allah Azze ve Celle buyurmuş ki n ama zı benim ile kulum arasında ikiye ayırdım kulumun istediği kendinin dir. 

O, “Elhamdulillahi Rabbi’l-alemin” deyince, Allah der ki kulum bana hamdetti. “Er-Rahmani’r-Rahim” deyince, kulum bana sena etti buyurur. “Maliki yevmiddin” deyince, kulum beni öv dü buyurur. (Bir başka se ferinde de kulum bana her işini havale etti buyurur.) “İyyake na’budu ve iyyake nestain” deyince Allah Teâlâ; «bu, benimle kulum arasındadır ve kulumun istediği kendisinindir buyurur. “İhdina’s - Sırata’l - Mustakim. Sıratallezine en ’amte aleyhim. Ğayri’l - Mağdubi aleyhim veleddallin.” deyince, Allah Teâlâ; «bu, kulum için dir ve kulumun istediği kendisinindir.» buyurur. 

Neseî bu hadîsi İshâk İbn Râhûyeh'ten böylece rivayet etmiştir. Aynı şekilde Kuteybe' -nin... Ebu Hüreyre (r.a.)'den r ivayetleri de vardır. Buradaki yarısı benim, yarısı da kulumundur ve kulumun istediği kendinindir, metnini İbn İshâk A'lâ'dan da rivayet etmiştir. 

Müslim de İbn Cüreyc'in A'lâ'dan ve Ebu Saîd'den böyle bir rivayetini nakleder. Keza İbn Ebu Üveys'in A'lâ'den, onun da babasından ve Ebu Saîd'den, onların da Ebu Hüreyre'den bu hadîsi naklettiklerini rivayet eder. Tirmizî ise bu hadîs hasendir der. Ben Ebu Zür'a'ya sorduğumda, gerek A'lâ'nm babasından ve gerekse Ebu Saîd'den nakli sahihtir dedi. 

Bu hadîsi Ab dullah İbn İmâm Anmed de, A'lâ'dan ve Ebu Hüreyre'den uzun uza - dıya nakleder. İbn Cerîr der ki bize Salih İbn Mismâr el - Mervazî... Câbir İbn Ab dullah'tan nakletti ve dedi ki; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyururdu : Allah Teâlâ buyurdu ki: Ben namazı kulumla kendi aramda ikiye ayırdım. Onda kulumun kendisi için istediği vardır. 

Kulum “Elhamdulillahi Rabbi’l-alemin” dediğinde, Allah Teâlâ, kulum bana hamdetti der, “Er-Rahmani’r-Rahim” dediğinde, kulum bana sena etti der. Sonra, bu benim, serisi onun der. B u hadîs bu şekliyle garîbtir. Evvelâ, bu hadîste Fatiha için salât (namaz) lafzı kullanılmıştır, maksat kırâettir. 

Nitekim Allah Teâlâ bir âyet -i kerîmede şöyle buyurur: «Namaz kılarken sesini yükseltme, gizli de okuma, ikisi ortasını faul.» (İsrâ, 110)'«Namaz kılarken»'den maksad; namazda okurken de mektir. Bu husus İbn Abbas'tan. nakledilen sahîh bir hadîste tasrîh edilmiştir. Keza bu hadîste de «namazı benimle kulum arasında ikiye ayırdım, yarısı benim, yarısı kulumun ve kulumun istediği kendinin-ür.» buyurulmuştur. 

Sonra bu taksimin tafsilâtı anlatılmış ve Fâti - ba'mn okunuşu zikredilmiştir. Bu da namazda kırâetin yüceliğine de - ület eder. Namazın en büyük rükünlerinden birisi olduğunu gösterir. Çünkü Fâtiha'ya ibâdet ve namaz terimleri ıtlak olunup bunu nla ibâ detin bir bölümü yani kıraet kasdedilmiştir. Tıpkı kırâet lafzı ile na -r- .ai kasdedildiği gibi. Burada maksat sabah namazıdır. 

Nitekim bu İBSUS Buhârî ve Müslim'de sarahaten vârid olmuştur. Allah Teâlâ gece jaeiekleriyle gündüz meleklerini ona şâhid kılar denmiştir. Bütün bcnlar gösteriyor ki namazda kırâet gerekir ve bu hususta ulemânın ic^ifakı vardır. Lâkin ihtilâf ikinci bir husustadır ki bunu aşağıda be - İmeceğiz. Buna göre namazda Fâtiha'dan başka bir şey gerekir mi, joksa. Fatiha veya bir diğer âyet yeterli midir? Bu konuda iki meş - r.ir görüş vardır. 

Ebu Hanîfe'ye ve onun arkadaşlarından kendisine uyanlara göre; Fatiha şart değildir. Kur'an'dan ne okunursa yeterlidir. 
Bu görüşlerine delil olarak şu âyet-i celîleyi gösterirler. 
«Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun.» (Müzzemmil, 20) Ayrıca Buhârî ve Müslim'in sahihlerinde Ebu Hüreyre'den nakledilen hadîste Rasûlullah (s.a.)'ın, «Namaza kalktığın zaman, tekbîr al, sonra kolayına geleni oku» buyurduğunu delil gösterirler ve derler ki; «Rasûlullah

kolay gelenin okunmasını emretmiş, Fâtiha'yı tayin etmemiştir.» Bu da bizim görüşümüzü destekler. İkinci görüş uyarınca namazda Fatiha okumak belirlenmiştir. Fa tiha olmadan namaz tamamlanmaz. 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...