21 Mayıs 2018

BEDEN DiLi ÇOK ÖNEMLiDiR



BEDEN DiLi ÇOK ÖNEMLiDiR 

Doç. Dr. Acar BALTAS Psikolog Insanlarin yüzyüze kurduklari iliskilerde duygu ve düsüncelerini anlatma araçlari kelimeler, ses tonu ve sözsüz mesajlardir. Sözsüz mesajlar jestler, göz ve bas hareketleri, beden durusu, yüz ifadeleri, mesafe, temas, kullanilan aksesuarlar gibi "beden dili" ögeleriyle ifade edilir. Sosyal psikologlarin uzun yillar sürdürdükleri çok sayida arastirmanin sonucuna göre yüz yüze kurulan iliskilerde kelimelerin etkisi %10, ses tonunun etkisi %30, beden dilinin etkisi ise %60 olarak bulunmustur. 

Kelimeler duygu ve düsüncelerimizi daha incelikli olarak anlatma araci oldugu gibi duygu ve düsüncelerimizi örtmeye de yarar. Bedenimizin dili ilkel dilimizdir. Bu sebeple ger- çek duygu ve düsüncelerimizi kelimelerle örtebiliriz ve yalan söyleyebiliriz. Ancak bedenimiz daima dogruyu söyler. Tanistigimiz bir insana karsi bizde olusan sempati ve antipatileri kelimelere dökmekte, bu duygularin kaynagini kendimize ve baskalarina karsi inand*irici biçimde anlatmakta zorluk çekeriz. Bu gibi durumlarda duygularimizin gerçeklerini açiklamak için, dilimizde kullanilan deyimlere basvururuz. 

Bu tür deyimlere örnek olarak sunlar verilebilir: * "Kanim kaynadi" * "Isinamadim" * "Gözüm tuttu" **Doç. Dr.Zuhal BALTAS Psikolog * "Gözüm tutmadi" * "Yildizlarimiz uyusmadi" Kisaca özetlemek gerekirse, düsmanlik, sikinti, güven, saldirganlik, hoslanma gibi yasanan gerçek duygu ve tavirlari yansitmak konusunda beden dilinin mesajlari, konusulan kelimelerden çok daha önemli roloynar. Söze dökülmeyen bu mesajlar özellikle diger insanlar üzerinde yaratilan ilk izlenim sirasinda büyük önem tasir. 

ILK IZLENIMIN ÖNEMI 
"Bir görüste asik olmanin" is hayatindaki karsiligi "ilk izlenim"dir. Dünyada tü1ç:ailanmayacak olan tek sey izlenimdir. insanlar üzeinde yarattigimiz ilk izlenim 30 saniye içinde olusur. Bu süreyi bilinçli olarak kullanmak, karsimizdakiler üzerinde istedigimiz izlenimin dogmasina imkan verir. Beden dilinin ve beden dili ile ilgili isaretlerin ögrenilmesi ve bilinçli olarak uygulanmasi insanlarin kendilerini daha iyi tanimalarina ve iliskilerinde daha etkili olmalarina, diger insanlara karsi anlayis ve hosgörü gelistirmelerine yardimci olur. 

• Cerrahpasa Tip Fakültesi Nöroloji Anabilim Dali •• 
Cerrahpasa Tip Fakültesi Halk Sagligi Anabilim Dali

BEDEN IÇ DÜNYAMIZIN ELDIVENIDIR 
Bedenimiz iç dünyamizi saran bir eldivendir ve varligimizin dünyaya açilisidir. Halk arasindaki yaygin görüslerin ve dinlerdeki cezalandirici yaklasimlarin etkisiyle, insanlar bedensel isteklerinden kaçinmaya zorlanmis, bedenlerini terbiye etmeleri gerektigi düsü- nülmüs ve böylece bedenlerine yabancilasmislardir. Ana dilimizden baska bir dil ögrenmek için zaman ve enerji harcariz. Bir yabanci dili iyi ögrendigimiz ölçüde kendimizi daha iyi ifade edebilir, karsimizdakini daha iyi anlariz. Temel dilimiz olan bedenimizin dilini ögrenmek için neden zaman ayirmadigimizi anlamak güçtür. Çünkü hiç kimse beden dilinin ifadelerinden kaçinamaz ve bunu bastirmaz. Bu sebeple bu dili ögrenmeye çalismak bize büyük yarar saglar. Bedenin dilinin isaretlerini ögrenmek insanin hem kendi, hem de karsisindakinin gerçek duygu ve düsüncelerini dogru olarak yorumlamasina imkan verir. 

BEDEN DILIMIZ KARSIMIZDAKILERI ETKILER 
Bedenin dili konusunda hiçbir fikre sahip olmadigini düsünen bir kisi dahi, karsilastigi kisinin merkezini (gögüs açikligini) kullanma biçimine bakarak, farkinda olarak veya olmayarak bundan sonuçlar çikartir. Örnegin omuzlari düsük, kollari ve elleri yana sarkik, basa öne egik bir kisiyle karsilastigimizda, bu kisinin hayat enerjisinin zayif, hayatindan veya içinde bulundugu durumdan hosnut olmayan bir insan oldugunu düsünürüz. 

Gerçekten de bu durus, çekingen, kapali ve kendisini güven içinde hissetmeyen kisiye ait bir beden durusudur. Benzer biçimde, merkezini açmis, kollarini iki yana dogru genisletmis ve basini yukari dogru kaldirmis bir kisiyle karsilastigimizda, dis dünyaya hemen ve siddetle tepki vermeye hazir saldirgan bir kisiyle karsi karsiya oldugumuzu düsünürüz. Kollarin ve omuzlarin yana açilarak sinirlarin genisletilmesi, ayni zamanda hak isteme alaninda kendini gösterir ve bu beden durusuna sahip kimseler büyiik çogunlukla, kendi düsünce, duygu ve haklarini; baskalarinin düsünce, duygu ve haklarinin önünde görürler. 

EL SIKIŞMA 
Benzer sekilde beden dili konusunda hiç- bir fikri olmayanlar bile elini siktiklari kisiyle ilgili bazi seyler düsünürler. Gerçekten de el sikma biçimi insanin kisligini ortaya koyma yollarinin en basta gelenlerinden biridir .. Insanlarin birbirleriyle el sikisma biçimlerine esas olarak üç mesaj hakimdir: üstünlük, esitlik ve boyun egme. Yapilan bir arastirmada basarili üst düzey yöneticilerinin büyük çogunlugunun hem el sikisma islemini baslatan kisiler olduklarini, hem de avuç içleri yere bakar sekilde el sikistiklarini ortaya koymustur. 

Insanlar magarada yasadiklari dönemden bu yana karsilarindaki kisi için hiçbir tehlike tasimadiklarinin isareti olarak onlara avuçlarini göstermislerdir. Öteden beri kollarini kaldirarak avuç içlerini göstermek, teslim olmak anlamina gelmektedir. Bu sebeple el sıkışırken avuç içinin hafif yukari dönük olmasi karsidakinin üstünlügünü kabul etmek anlamina gelir. Güvenli ve dengeli bir el sikisma, ellerin dik olarak ve avuçlarin birbirlerini bütünüyle kavramalariyla gerçeklesir. Böylece her iki insan da kendi varligini karsisindakine hissettirmis olur. 

OTURMA BİÇİMLERİ
Insanin oturma biçimi, kisilik özellikleri ve iç dünyasiyla ilgiliolarak önemli bilgiler tasir. Oturma biçimini dogru olarakdegerlendirebilmek için bu bilgileri dört açidan incelemek gerekir. Bunlar sandalye veya koltuk üzerinde kapladigimiz alan, beden durusumuz (postür), bacaklari.mizin kullanilis biçimi ve oturmak için seçtigimiz yerdir. Bu bilgileri dogru olarak kullanmak, iş hayatinda kisiye büyük yarar saglar.

 Kaplanan Alan Bazi insanlar arkalarina yaslanir, oturduklari alanin bütününü kaplarlar ve durumdan memnun olduklari ve bulunduklari yerden uzun süre kalkmayacaklari izlenimini verirler. Buna karsilik bazi kimseler ise bulunduklari sandalye ve koltugun ucuna ilisirler, bü- tün agirliklarini bacaklarina verirler ve adeta diken üstünde otururlar. 

Koltugun ucuna oturmak, kalkip gitmeye hazir olmak ya da misafire veya önem verilen birine hizmete hazir olrnak gibi insanin yerinde durmaya istekli olmadigini gösterir. Böyle bir harekete istegi iç gerginligin yansimasidir. Sandalyelerin bir ucuna adeta bir baskasina yer birakacakmiscasina oturanlar, haklarindan vazgeçmeye ve geri çekilmeye hazir insanlardir. Bu insanlarin havayi bile az soluduklarini, böylece baskalarina daha çok oksijen biraktiklarini düsünmek mümkündür. 

Bu kimseler varlik sebeplerini baskalarina hizmet etmekte görürler ve kendilerine dönük elestirileri çok fazladir ve çesitli sebeplerle sik sik suçluluk duygusu yasarlar. Bulduklari koltuga kendilerini bütünüyle birakanlarin belki o an için çok yorgun olduklarini düsünmek mümkün olabilir. Ancak bu kimseler büyük çogunlukla iç dünyalarinin rotalarini bulamamis, bu sebeple hareket etmekten kaçinan ve hareket etmeyi yük gibi gören kimselerdir. Oturulacak bos yer oldugu halde, bir koltugun koluna oturanlar kendilerine fazlasiyla güven duyan kimselerdir. Bu kimseler çevrelerindekilere kendi görüslerini kabul ettirme egilimindedirler ve çogunlukla etrafindakilere üstünlük saglamak isterler. 

Seçilen Yer Bir odaya girdigimiz zaman seçtigimiz yer kendimize olan güvenimiz ve o mekan içinde bulunanlar arasinda kendimizi nerede gördü- gümüz konusunda fikir verir. Yapilan arastirmalar, odaya girdiklerinde kapiya yakin koltuk veya sandalyeye oturanlarin özgüvenleri düsük kimseler oldugunu ortaya koymustur. Kapiya yakin bir koltuga oturmak ayin zamanda kisinin kendisini diger kisilerden daha az degerli ve önemli gördügünün isaretidir. Bu kisilerin oturma biçimleri incelendiginde de, çogunlukla sandalye veya koltugun ucuna oturmak, kalkmaya hazir olmak gibi durumlarin rahatsizligin ve dü- sük özgüvenin diger belirtileri de bulunmustur. 

Buna karsilik girdikleri odada ev sahibine veya merkeze yakin yer seçe rilerin özgüvenleri yüksek ve kendilerinden h· snut kimseler olduklari ve bu kimselerin ayni zamanda koltuklarini ve sandalyelerini dolduracak biçimde oturduklari görülmüstür. Bir toplanti veya konferansta ön siralarda, özellikle en ön sirada, insanlar kendilerini savunmasiz ve çiplak hissetmektedirler. Insanin önündeki koltuk ve diger dinleyiciler dogal bir koruma yaratir ve güven duygusu verir. Bu sebeple de bos bir salonda dinleyiciler orta siralardan baslayarak salonu doldururlar. Benzer sekilde bar, cafe ve benzeri eglence yerlerine insanlar arkadas olabilecekleri, iliski kurup konusabilecekleri birilerini bulmak için gelirler. 

Buralara gelenler büyük çogunlukla ya sirtlarini bir köseye dayararak veya diger insanlari gözleyebilecekleri bir kenara otururlar. Oysa bu yerler kisinin görülrnek istedigi diger insanlar tarafindan kolayca fark edilebilecegi yerler degildir. Böyle bir eglence yerine arkadas bUlmak amaciyla gelenler için uygun olan, merkeze yakin yerde oturmak, sirtini topluluga dönmemek ve insanlarin çogunlugunun bulundugu yere yan olarak oturmaktir. Böylece hem insanlari ve çevrede olup bitenleri görmek, hem de diger insanlarla dogrudan yüz yüze ve göz göze gelmenin doguracagi rahats1Zlikliktan kaçinmak mümkün olur. 

Oturma DüzenI Oturmak için seçilen yer ve oturan kisiler arasindaki mesafe sözsüz bilgilerle dolu olan çok degerli isaretler verir. Hemen herkes bir restorana girdigi zaman sirtini duvara verebilecegi bir masaya oturmak ister. Ortalarda bir.mesaya oturmak zorunda kalan bazi kisilerin restoram terk ettikleri çok görülür. Bunun sebebi, insanin magara devrinde yasayan atalarindan aldigi mirastir. Kendini güven altina alma ihtiyaci, savunmasiz olan sirtini tehlikeye dönmeyerek, ortaya çikar. Yapilan arastirmalar, restoran, bar, cafe gibi yerlerde sirtini hareket eden bir topluluga dönerek oturanlarin solunumlarinin siklastigini, kalp vurum sayilarinin arttigini, kan basinçlarinin yükseldigini ortaya koymustur. 

Eger kisinin arkasinda sokak veya bahçeye açilan cam veya kapi varsa, kisinin duydugu rahatsizlik ve gerginlik artmaktadir. . Bu durum tipki gürültülü bir yerde uyuyan insan~. durumuna benzemektedir. Kisi uyu- dugu için gürÜitüyü algi1amadigini söylese bile, otonom (irade disi ve kendi kendine çalisan) sinir sistemi ile gürültüye tepki vermektedir. Bunun sonucu olarak da uykusu derinlesemedigi için saat olarak yeterli miktarda uyusa bile, yorgun uyanmaktadir. 

Benzer sekilde masada sirti kapi, cam veya hareket eden bir topluluga dönük oturan kisi de sebebini bilmedigi bir gerginlik yasamaktadir. Bu ilginin, önemli kararlarin verilecegi yemekli toplantilar sirasinda büyük bir degeri vardir. Böyle yemekli bir toplantinin düzenlenmesi durumunda, ev sahibinin masanin konumu ve konuklarin oturma düzeni konusuyla verilen bilgiler dogrultusunda ilgilenmesi, isi rastlantiya veya sef garsonun kontrolüne birakmamasi yerinde olur. Karsi karsiya oturmak Karsi karsiya oturmak genellikle rekabeti ifade eder. ister bir fikir çerçevesinde, ister bir is iliskisinde olsun, karsi karsiya oturmak, tipki satranç maçinda ya da iskambil oyununda oldugu gibi masadan bir galip bir de maglup çikacagini düsündürür iletisim insanlara karsi yapilan bir eylem degil, insanlarla birlikte yürütülen bir eylemdir.

Esas olan, bizim söylemek istediklerimiz ve niyetimiz degil, bunun karsirnlZdakiler tarafindan nasil algi1andigidir.Bu sebeple karsilikli oturmanin insanlarla uzlasmayi zorla stiran ~~elligini her zaman akilda tutmak gerekir. Ozellikle ziyaretlerini satis amaciyla yapanlarin, görüstükleri kisinin karsisinda oturmalarinin hatali oldugu anlasilmistir. Muhatabini masanin karsisina oturtmak acemice bir tavirdir. Eger verilecek bir emir, yapilacak bir uyari varsa, bu oturma biçimi uyari veya emrin siddetini arttirir. Çagdas bir yöneticinin, iletisim için geçerli olan ilkellIn, yönetim için de geçerli oldugunu unutmamasinda yarar vardir. "Yönetim insanlara ragmen olmaz, insanlarla birlikte olur". Sekil 1: Karsi karsiya oturma rekabeti ifade eder. 900lik Açiyla Oturmak isbirligini saglamak amaciyla kurulan bir iliski içinde uygun olan, oturan kisiler arasinda 900lik bir açi olusturacak biçimde yanlamasina oturmaktir. Böylece kisinin karsisindakini, çikarlari kendisiyle çelisen biri olarak degil, bir problemi birlikte çözecek kisi olarak algi1amasi mümkün olur. 

Rekabeti ortadan kaldiran ve isbirli~ini artiran oturma düzeni. Isbirliğini en üst düzeye çikaran oturma düzeni. leme karsi ortak bir yaklasim içindedirler. Benzer bir sekilde üç veya dört kisinin yan yana oturmasi, birbirlerine güven, dis dünyaya karsi ortak bir cephe olusturmak anlamina gelir. Çapraz Oturmak Bir restoranda veya kitaplikta hiç bos masa yoksa tek kisinin oturdugu diktörtgen masanin neresine oturursunuz? Büyük ihtimallegörüldügü gibi uzun kenarin diger ucuna.

 Örnegin masada oturan kisinin inceledigi belgeyle ilgili olarak ona bilgi vermek gibi bir sebep, böyle bir davramsin uygunsuz kaçmasim önler. Ancak masanin etrafinda dolanarak oturan kisinin mahrem alanina girmenin her zaman riskli bir davrams oldugu unutulmamalidir. A B Yanyana oturarak isbirligi ve olumlu duygular yaratacak oturma düzeni anne-baba ve çocuklari, ögretmen ile ögrencis~ amir ile asti arasinda kolaylikla gerçeklestirebilir ve olumlu sonuçlar verir. Ancak unutmamak gerekir ki, yas veya statü olarak daha geride olan kisinin bu oturma biçimine dogrudan tesebbüs etmesi her zaman risk tasir. Yanyana oturmak isbirligini ve olumlu duygulari en üst düzeye çikarttigi için, muhatabini ikna etmek isteyen bir kisinin masanin etrafindan dolanarak yanina geçmek istemesinin ona avantaj saglayacagi düsünülebilir. 

Bunu yapmak için uygun bir sebep varsa, böyle bir yaklasim gerçekten yararli olabilir. Yanyana Oturmak Bir arkadasiniza isiyle veya çocugunuza dersiyle ilgiliyardim edeceginizi düsünün. Nereye oturursunuz? Seçeceginiz yer büyük bir ihtimalle onun yanindaki sandalye olacaktir. Yan yana oturan ve hafif birbirlerine dö- nük olan iki kisi, büyük bir ihtimalle bir probUnutmamak gerekir ki, çevresinde oturulan masa, insanlarin kendilerini güvende hissettilderi bir korunma duvaridir. Bu sebeple karsimizdaki kisiyi duvarimizin neresine aldigimiz önem tasir. Yanlamasina oturma düzeni arkadasça ve dostça iliski kurmaya imkan verir. Bu sekilde oturanlar arasinda hem göz temasi kurma imkam olur, hem de kisiler masanin koruyucu özelliginden yararlanarak kendilerini rahat hissederler. 

Buna ek olarak 900 lik açiyla yanlamasina oturan kisiler fikir alisverisinde bulunabildilderi gibi kendi çizgilerini de koruyabilirler. Bu oturma biçimi bazilarinca demokratik oturma düzeni olarak adlandirilir. Is görüsmeleri için de en uygun oturma düzeni budur. Bu sebeple uyum içinde olmak istediginiz kisiyle gögüs açikliginizin hayali olarak kesistilderi bir üçgen olusturacak biçimde oturmaniz yerinde olur. Böylece o kisinin, üzerinde büyük baski hissetmeden kendi görüslerini ortaya koymasina imkan saglamis olursunuz. Böyle bir oturma biçimi konusan kisiler arasinda dost- ça ve rahat bir atmosferin dogmasina yardim eder. Çünkü bu oturma biçiminde duygular ve davramslar açisindan genis bir hareket alam vardir. Konusulan kisi üzerinde baski uygulanmak istedigi zaman, sorularinin sandalye dogrudan o kisiye döndürülüp, gögüslerin karsi karsiya gelmeleri saglanarak sorulmasinin, kontrol etmek isteyene yarar sagladigi bazi çalismalarda gösterilmistir. 

Bu manevra özellilde astlari sorgularken veya karsinizdaki kisinin sizden bir seyler sakladigini düsündügünüz durumlarda yararli olabilir.  Iliskiyi en alt düzeyde tutmayi amaçlayan otunna düzeni. Insanlar ilgi duymadiklari ve iliski kurmak istemedikleri kisilere çapraz ve mümkün oldugu kadar uzak oturur ve böylece ayni zamanda göz temasi imkanini da azaltmis olurlar. Iliski kurmak istemedigi kisiyle göz göze gelmemek, insana yalnizlik duygusu verir. Bu durumda kisi kendi iç konusmalarini sürdürebilir ve topluluk içinde olmasina ragmen 01- oukça bagimsiz hareket etmesi ve kendisini yalniz hissetmesi mümkün olabilir. Masanin Önemi Bir isyerinde masa otoriteyi temsil eder. Bu isyeri doktor muayenehanesi olabilecegi gibi resmi bir görevlinin odasi da olabilir. Masa karsisinda durmak veya oturmak insanlarda rahatsizlik yaratir. 

Bir doktor muayenehanesinde yapilan bir arastirma, doktorun masa arkasinda oturmasi ile hastalarin kendilerin~ rahat ve güvende hissetmeleri arasinda bir iliski oldugunu ortaya koymustur. Arastirma sonuçlarina göre, hastalarin sadece %10'u doktorun masa arkasinda oturmasinin kendilerini rahatlattigini söylemistir. Bazi durumlarda kisi karsisindakine üstünlügünü hissettirmek isteyebilir. O takdirde amacina uIasmasi açisindan masanin arkasinda oturarak araya bir mesafe koymak uygundur. Ancak birçok durumda istenen sonuçlari elde etmek için insanlarla isbirligi içinde olmak gerekir. Bu sebeple de masanin bize sagladigi rahatligin, karsimizdaki kisiyi bizden uzaklastirabilecegini ve elverisli isbirligi ortaminin olusmasini zorlastirabilecegini hatirlamak yararli olur. Doktor muayenehanesinde vaoilan arastirma bu sebeple konuya açiklik getirmektedir. 

Terapist veya danisman olarak görev yapan bazi psikologlar bu özelligi dikkate alarak, çalisma odalarini yeniden dü- zenlem ektedirler. Dogrudan rekabeti düsündürmeyen karsi karsiya oturma, birbirleriyle mümkün oldugu kadar çok göz temasi kurmak isteyen iki sevgilinin oturus biçimidir. Bu oturma biçimi duygusal ve bedensel temasa imkan verdigi için, kendilerini yakin hisseden insanlarin birbirlerine daha da yakinlasmalarina yardim eder. Böyle bir yakinlasma ayni zamanda kisilerin birbirlerine olan duygularini dislarindaki dünyaya göstermek amacini tasir. Birbirine dönük duran omuzlarin paralel hattan ayrilmalari ilginin çevreye yönelmesini veya konusulan konulardaki anlasmazliklari isaret eder. Yuvarlak masa Oturma düzeni denince akla ender olarak bir yuvarlak masa gelir. Yuvarlak masa, katilanlar arasinda esitligi çagristirir. 

Televizyonda edindigimiz bilgiler bize hem Birlesmis Milletler, UNESCO gibi bati kültürünü yansitan, hem de OPEC gibi dogu kültürünü yansitan örgütlerin toplantilarinda ve çesitli uluslararasi toplantilarda yuvarlak masalarin kullanildigini göstermektedir. Tarihte toplantilarini yuvarlak masada yaptigi bilinen ilk yönetici Kral Arthur'dur. Sövalyeleriniyuvarlak bir masa etrafinda toplayan Kral, böylece onlara esit güç ve deger verdigini göstermek istemistir. Gerçekten de yuvarlak masa, çevresine oturanlarin kendilerini rahat, güvende ve sakin hissetmelerine imkan verir ve tartismalar için elverisli bir atmosfer yaratir. Dikdörtgen masalarda da oturanlarin güç ve statüleri açisindan benzer bir durum söz konusudur. Gücü temsil eden kisi kapiya yü- zü dönük olarak ve masanin basinda oturur. Sagi ve solunda kendisine en yakin kisiler yer alir. Merkezden uzaklastikça güç azalir. Tam karsida ise yuvarlak masada oldugu gibi ikinci derecedeki güç merkezi yer alir. 

SONUÇ 
Beden dilini ve sözsüz iletisim isaretlerini bilerek kullanmak ve bunlari yorumlamak, gerek is hayatinda gerekse sosyal hayatta kisinin amaçladigi sonucu elde etmesinde ona büyük imkanlar saglar. Ayrica gerek kendimize gerek çevremizdekilere ait beden dili isaretlerini degerlendirmek insan iliskileri dünyasinda yeni ufuklar açan macerali bir yolculugu baslatir. Böylece hem kendimizi, hem çevremizdeki insanlari gerçek duygu ve dü- sünceleriyle daha iyi anlamis oluruz ve onlara karsi anlayis ve hosgörü gelistirmemiz mümkün olur. 

Sevmenin yolu anlamaktan geçer. Insanlar arasindaki süphe ve korku, her zaman bilgisizlik ve uzakliktan kaynaklanir. Bu sebeple insanlari anlamayi kolaylastiran her bilgi, insanlari birbirine yakiastirir ve aralarinda anlayis ve sevgi köprüleri kurulmasina yardimci olur. Bu konuya ilgi duyanlar Dr. Zuhal ve Dr. Acar Baltas'in yazdigi "Bedenin Dili" (Remzi Kitabevi) kitabinda "Yalan Isaretlerinden", "Kur davranislanna" kadar beden diliyle ilgili bir- çok konuyu bulabilirler . •• Dr. Oztin Akgüç ~V~UiT~L~VL~vi~i~ U~f7~VL~~UiViLM~~i (Genisletilmis 5. basi) Uygulamada karsilasilan sorunlara agirlik verilmis, bu yolla kitabm pratik açidan yararli olmasi saglanmistir. iSTEME ADRESi AVCIOL BASiM-YAYiN Divanyolu, Bestekar Osman Sk. 8/2 Cagaloglu-ISTANBUL Tel: 5224051- 52604.24 - 21 -


 BEDEN DİLİ VE KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM 
Binnur Erigkon Cangil (*) ÖZET Günümüzde yabancı dil eğitiminde önemle vurgulanan noktalardan bir tanesi yabancı dil yoluyla Öğrenene kültürlerarası iletişim becerisinin kazandırılması ve bu yolla başka dilleri konuşan bireylede bilgi ve düşünce alışverişinde bulunabilmesinin sağlanmasıdır. Bu doğrultuda bu çalışmada kültürlerarası iletişim bağlamında iletişim kavramı üzerinde durulacak ve beden dilinin dil öğrenme ve öğretme sürecindeki yeri ve işlevi incelenerek tartışmaya açılacaktır. Anahtar Sözcükler: iletişim, kişüerarası iletişim, kültürlerarası iletişim, beden dili ABSTRACT One of the very much stressed points in contemporary foreign language teaching is developing intercultural communicative competence of the learner through foreign language and thus enhancing him/her to share knowledge and thoughts with other individuals who speak other foreign languages, in this aspect, in this study it has been aimed at pointing on communication in the context of intercultural communication, and in this respect the place and function of body language in language learning and teaching will be discussed. Keywords: Communication, interpersonal communication, intercultural communication, body language Günümüzde yabancı dil eğitiminde önemle vurgulanan noktalarda bir tanesi yabancı dil yoluyla öğrenene kültürlerarası iletişim becerisinin kazandırılması ve bu yolla başka dilleri konuşan bireylerle bilgi ve düşünce alışverişinde bulunabilmesinin sağlanmasıdır. 

Bu doğrultuda bu çalışmada kültürlerarası iletişim bağlamında iletişim kavramı üzerinde durulacak ve bu bağlamda sözsüz iletişimin/ beden dilinin dil öğrenme ve öğretme sürecindeki yeri ve işlevi incelenerek tartışmaya açılacaktır. Çalışma aşağıdaki sorular üzerinde sürdürülecektir: " Kişilerarası iletişim nedir? " Sözsüz di!/ beden dili nedir ve sözlü dil ve sözsüz dil/beden dili arasında nasıl bir ilişki vardır? (*)Istanbul Üniversitesi Hasan Âli Yücel Eğitim Fakültesi 70 Binnur Erişkon Cangil " Sözsüz dil/beden dili evrensel midir yoksa kültüre özgü müdür? " Kültürlerarası iletişimde ve yabancı dil eğitiminde beden dilinin rolü nedir? Kişilerarası İletişim İletişimi genel olarak "biigi üretme, aktarma ve anlamlandırma süreci olarak açıklayabiliriz" (Dökmen 2003 :19 ). Cüceloğlu iletişimin insanların birbirlerinin farkına varmasıyla başlayan çok kanallı bir süreç olduğunu söylüyor. Bu süreçte her bir duyu organı bir iletişim kanalı işlevi görüyor. (Cüceloğlu 2003). 

İnsanların birbirlerinin farkına varmalarıyla başlayan bu çok kanallı iletişim süreci kişilerarası iletişim olarak adlandırılıyor. Kişilerarası iletişimin kaynağını ve hedefini insanlar oluştururlar. Bu tür bir iletişimi "anlamlarında uzlaşılmış simgeler aracılığı ile bilgilerin, düşüncelerin, duyguların biriktirilip aktarılmasının ve alışverişinin hem ortak, hem de değişik zaman ve mekân boyutlarında gerçekleştirilmesi olarak..." (Zıllıoğlu 1993:7) tanımlayabiliriz. "Kişilerarası iletişimin en karmaşık aracı olan konuşma; bilgi aktarma, başkalarının davranışlarını yönlendirmeyle, buyruklarla, kimi kez şakayla, kimi kez saldırgan kırıcı sözlerle karşıdakini etkilemek için kullanılır" (Usluata 1991:54). Kişilerarası iletişimin kendi içinde nasıl sınıflandırılması gerektiği konusunda yerli ve yabancı kaynaklarda birbirlerinden farklı görüşlerin var olduğu saptanmıştır. 

Bu aşamada Dökmen'in (2003:27-28) sınıflandırması model olarak alınmıştır. Kişilerarası yüz yüze iletişim kendini iki biçimde gösterir: Sözlü iletişim ve sözsüz iletişim. Sözlü iletişimde, konuşma ve konuş­ ma ile birlikte ortaya çıkan dil ile yakından ilgili olgular- bunlara dil ötesi öğeler diyebiliriz- en önemli yeri tutar. Sözsüz iletişim ise, yüz anlamlarını/mimikleri, bedenin kullanımını/jestleri, giysileri, mekân kullanımı ve araçları içerir. 

Bu iletişim biçimi beden dili olarak da bilinir. Beden dili, bedenin verdiği gözle görülebilen sözsüz mesajlardır. "Bu, bir durum karşısında bedenin kendi duruşunu kodlayarak sunuşudur" (Altıntaş, Çamur 2004:17) Buna karşın sözlü dil ise seslerin ilgili anadilin kuralları çerçevesinde karşıdaki kişiye aktarılmasıdır (Schober, 2001 ). Sözlü Dil ve Sözsüz Dil/Beden Dili Kişilerarası yüz yüze iletişimde düşünceler sözlü, duygular ise sözsüz dil ile anlatılır. Başka bir deyişle, kişilerarası iletişimde konuşma dili duyguları dile getirmede genellikle yetersiz kalır. Çünkü sözler konuşmanın içeriğini oluştururlar, oysa sözsüz iletişim duygusal bilgiyi aktarır. 

Günlük yaşamdaki ilişkilerde sözel kodlar dışında başvurulan simgesel kodlardan sözsüz olanlar, anlamı yaratma ve paylaşmada çoğu kez bilinçsiz olarak sürekli kullanılırlar. Öyle ki beden diliyle verilen mesajlar insanlarla anlaşmada en temel araç niteliği taşır. Araştırmalar iletişimde beden dilinin; se s tonu (% 38 ) ve sözcüklere (% 7) göre % 55 oranla önde olduğunu göstermektedir (İzgören 2000 :6, Pease-Pease 2003 :13). Gelgelelim sözsüz iletişimin bir Beden Dili ve Kültürlerarası iletişim 71 araştırma alanı olarak görülmesi yeni sayılabilir. "Oysa sözsüz iletişimin önemli bir bölümünü oluşturan görsel kodların kullanımı, insanın iletişim tarihi kadar eskidir. İlkel ve geleneksel toplumların insanı, günlük uygulamalar için olduğu kadar, din kökenli törenler için de son derece yetkin kodlar geliştirmiştir" (Zıllıoğlu 1993:179). Öte yandan kişilerarası yüz yüze iletişimde sözlü iletişimin çerçevesinin ve anlamın belirlenmesinde yüz ifadeleri, beden hareketleri ses tonlaması her zaman etkili olmuştur. 

Kısaca, sözsüz iletişim sözel içeriğin anlamlandırmasında ve yorumlanmasında önemli ve güvenilir ipuçları verirken sözlü iletişimi destekler ve pekiştirir. Ancak diğer taraftan sözsüz iletişimin belirsiz ve çok anlamlı olma özelliği de vardır. Bunun nedeni ise duygularla ilgili olmasıdır. Duygular değişik yorumlara açık olabileceğinden kimi durumlarda iletiyi çözebilmek bulunulan ortamın koşulları ve diğer sözlü ve sözsüz iletiler ile olanaklı kılmabilir. Bu duruma belki de en uygun örnek iletişimde suskunluğun/sessiz kalmanın değerlendirilmesi olarak verilebilir. Kişilerarası iletişimde suskunluk belli bir saygının belirtisi olarak anlaşılabileceği gibi, yorgunluk, kızgınlık, ilgisizlik, sıkılma olarak da algılanabilir. Böyle durumlarda iletinin anlamlandırılmasında yukarıda sözü edilen diğer sözlü ve sözsüz iletiler ile bulunulan ortamın koşulları devreye girer. 

Bu bağlamda sözsüz iletişimin özelliklen aşağıdaki gibi sıralanabilir: Sözsüz iletişim duyguları belirtir Sözsüz iletişim etkilidir Sözsüz iletişim çok anlamlıdır. Sözsüz iletişim belirsizdir. (Cüceloğlu 1992 ) Sözsüz İletişim Kültüre Göre Biçimlenir Beden dilinin bir durum karşısında bedenin kendi duruşunu kodlayarak sunuşu olduğundan söz edilmişti. Beden dilinin bu günkü işaretlerinin iki farklı kaynaktan geldiği öne sürülmektedir. Buna göre bu kaynaklardan ilki (...)" beden dilinde birincil işaret sistemi adı verilen gruptur. Birincil işaret sistemi, organizmanın en temel ihtiyaçlarından kaynaklanan haz ve acı yaşantılarının ve bu yaşantılara bağlı olarak ortaya çıkan duyguların bedendeki sinyalleridir. Organizma doğanın somut ve doğrudan yaşantıları karşında canlılığını ve bütünlüğünü bedensel ifade ve anlatımlara yansıtarak korumaya yönelmiştir" ( Altıntaş, Çamur 2004:17 ). 

Yapılan araştırmalarda ilk insanların beden dilini kullanımlarında benzer işaret ve davranışları gösterdikleri saptanmıştır. Beden diline ait birincil işaretleme sistemini oluşturan bu mesajlar insanlığın evrensel dilidir. Dolayısıyla bir Türk'ün korktuğu zaman verdiği bedensel mesajlar bir İngiliz ya da Almanın bedensel mesajından farklı değildir. Ancak insanlar çoğaldıkça değişen yaşam tarzları alışkanlıkları, dinsel inançları, yaşadıkları coğrafya ve iklimlere bağlı olarak beden dillerinde de kültürel farklar ortaya çıkmıştır (Kaşıkçı 2002:95). Beden dilini anlamlandırma, iletişimde bulunan kişilerin toplumsal rol- 72 Binmır Erişkon Cangıl leriyle ilgili olduğu kadar, kültürel çevre ile de yakından ilgilidir. Bu bağlamda her toplumun kendi kültürel yapısı içinde kullandığı jest ve mimikler vardır denilebilir. 

İnsanların doğuştan getirdiği ortak jest ve mimikler dahi, yaşadıkları toplumların kültürü içinde biçimlenir ve yönlendirilir. " Hem yakın çevremizde, hem daha geniş sosyal hayatımızda, hem de farklı ülke insanları ile ilişkilerimizde öncelikle beden dilini kullanırız ve onların beden dilleri ile anlattıklarını çözmeye çalışırız" (Baltaş, Baltaş 2002:22). İletişim kurduğumuz insanlarla kültürümüzdeki ortak özellikler ne kadar fazlaysa, karşılıklı olarak beden dilini anlamamız da o kadar kolaylaşır. "Beden dili ilişkilerimizde kültürel farklar arttıkça, yabancı bir ülkede çevremizdeki insanların duygu ve düşünce akışını değerlendirmemiz oldukça güçleşir" (Baltaş, Baltaş 2002:22). Bu yüzden başka kültürlerin sözsüz dillerini çözümleyebilmek için büyük ölçüde bilgilenmek gerekir. Küftürlerarası İletişimde ve Yabancı Di! Eğitiminde Beden Dili Apelltauer iletişimde beden dilinin önemi vurgulamak için bir bebeğe bakmakla dilini bilmediğimiz yabancı bir ülkede olmayı karşılaştırır ve bu aşamada beden dilinin devreye girdiğini söyler (Appeltauer 1996:9 ). 

Nasıl ki henüz konuşamayan bir bebeğin hareketlerinden neye gereksinim duyduğunu çözmeye çalışırsak aynı biçimde dilini bilmediğimiz bir ülkede de insanları anlayabilmek için onların hareketlerini gözlemleyerek anlamlandırmaya çalışırız. Beden dilinin kültürlerarası farklılıklarını belirlemeye yönelik birçok çalışma yapılmıştır. Türk, Japon ve Amerikalı üniversite öğrencilerinin denek olarak kullanıldığı bir çalışmada 60 farklı yüz ifadesi oluşturulmuş ve farklı kültürlerden gelen bu öğrencilerden bu yüz ifadeleri değerlendirmeleri istenmiştir. Sonuçta her kültürün geleneğinden kaynaklanan farklılıklara rağ­ men yüz ifadelerinin belirlenmesinde benzerliklerin daha ağır bastığı saptanmıştır (Baltaş,Baltaş 2002:22). Kültürlerarası beden dili kullanımında kızgınlık, nefret, hüzün, sevinç, korku, endişe, ilgi, şaşırma gibi benzer ifadeler aslında temel psikolojik durumlarla ilgili olanlardır ( Darwin 2001 ). 

Ancak bu tür genel sayılabilecek durumların dışında bir kültüre özgü ve o kültürü belirleyici beden dili özelliklerinin bir başka toplum ya da kişilerce doğru anlaşılabilmesi için öğrenilmeleri gerekir. Günümüzde yabancı dil öğretiminde egemen olan kültürlerarası bildirişim-odaklı yaklaşımın da vurguladığı gibi, yabancı dil öğrenmek kültür öğrenmekle eş değerde tutulmaktadır. Başka bir deyişle, yabancı dil yardımıyla kişi dilini öğrendiği ülkenin kültürünü oluşturan etmenleri tanı­ maya başlar, "yabancı bir kültürde alışkanlıklar oluşturur" (Seel 1984:250). Kültürlerarası iletişimde, iletişimin önemli bir parçasını oluşturan beden dilinin öğrenilmesi ve öğretilmesi iletişimin diğer öğelerinin bilinmesi kadar önemlidir. Bir dilin sözdiziminin, dilbilgisinin, doğru sesletiminin vb. öğretilmesinin yanında, o dili konuşan insanların kültürlerine özgü olabilecek beden dili özelliklerinin yabancı dil derslerinde aktarılması verimli bir yabancı dil öğretimi ve etkili bir kültürlerarası iletişim için kaçınılmazdır. Beden Dili ve Kültürlerarası İletişim 

Bu bağlamda yabancı dil öğretiminde beden diü ile ilgili bilgiler verilirken yabancı dil öğrenenin kendi kültürüne ait beden dili ile amaç kültürün beden dili özellikleri belirlenip karşılaştırabilir. Beden dili özelliklerinden kimileri her iki kültürde de aynı olabilir ya da aynı gibi görünen, ancak farklı anlaşılan özellikler de bulunabilir. Ayrıca aynı şeyi anlatmak için farklı beden dili kodlarından da yararlanılıyor olabilir ( Heyd 1997:65). Bu durumlarda farklılığı anlayabilmek ve yorumlayabilmek için o kültürün beden dili özelliklerine karşı belli bir duyarlılığın kazanılmış olması gerekir. Heyd bir Asyalının tebessümünü dostça bir kabul etme ya da onaylama olarak yorumlayan bir Avrupalının, aslında onun bu tebessümünün bulunduğu durumdan hoşnut olmadığı anlamına geldiğini kavrayamayabileceğini söyler (Heyd 1997:65). 

Burada biçim olarak aynı, ancak anlam olarak farklı bir beden dili kullanımı söz konusudur. Kültürlerarası yüz yüze iletişimde en çok yanılgıya ve yanlış anlamaya yol açan beden dili mesajları da bunlardır. Bir başka örnek ise sözsüz dil kullanılarak onaylama -evet- ya da reddetme -hayır- biçimleridir. Türkler sözlü bir mesajı onaylarken başlarını öne doğru sallarlar, aslında aynı işareti hayır anlamında da kullanırlar, oysa bu hareket birçok kültürde onaylama olarak kabul edilir ve anlaşılır. Hayır, anlamında ise Türkler, Yunanlılar ve Suriyelilerin dışında kalanlar başlarını sağa ve sola çevirerek bir şeyi onaylamadıklarını ya da reddettiklerini gösterirler. 

Türkler birisini uyarırken ya da tehdit ederken sağ/sol ellerinin işaret parmağını göğüs hizasında öne arkaya doğru sallarken Almanlar bu hareketin ne anlama geldiğini bilmezler, çünkü onlar uyarmak için ellerini avuç içleri kendilerine dönük olarak yine işaret parmaklarıyla sağa sola doğru sallarlar. Örneklen çoğaltmak mümkün: sürekli göz temasından Amerikalılar hiç rahatsız olmazken, Japonlar sürekli göz temasını tehdit edici bulabilirler ve rahatsız olurlar" ( Çakır 2002 :141) ya da İtalyan ve Türk kültürlerinde duygu ve düşünceler ağırlıklı olarak jest ve mimikler kullanılarak ifade edilir, ancak bu durum Orta ve Kuzey Avrupalılar gibi daha çok sözler üzerinde yoğunlaşan kültürler için abartılı bulunabilir ve ilk karşılaşmada ürkütücü hatta güvenilmez olarak algılanabilir (Apeltauer 1996:22). 

Alman'ların mit Haenden und Füssen reden - el ve ayakları kullanarak konuşmak- sözü yine bu bağlamda düzeysizlik olarak kabul edilir. Çünkü onlara göre el ve ayakla değil ağızla konuşmak gerekir. Dolayısıyla yabancı dil öğrenenler kültürlerarası iletişimde karşısındakinin beden dilini bilinçli olarak değerlendirip ona göre tepki verebilmeyi bilmelidir. Yabancı dil eğitimi ve öğretimi kuşkusuz çok boyutlu bir süreç ve bu süreci belirleyen birçok etmen bulunmakta. 

Bu sürecin her aşamasında öğrenene, öğrendiği yabancı dilin kültürüne ait beden dilinin farkına vardırma ve bu konuda bilinçlendirme etkili bir kültürlerarası iletişim için vazgeçilmez bir koşul olarak görünmektedir. Bu güne kadar beden dili ile ilgili yapılan çalışmalarda ağırlıklı olarak öğretmenlerin sınıf ortamında öğrenci öğretmen iletişiminde beden dili kullanan Biımur Erişkon Cangıl lanımları ele alınmıştır. Bunlar, öğretmenin her öğrenciyle göz kontağı kurması, bir konuyu aktarırken sınıfa arkasını dönmemesi ya da öğrencileri dinlerken onlara doğru yönelmesi vb. davranışlardır. Ancak, özellikle yabancı dil öğretmenlerinin bu becerilerinin yanında dilini öğrettiği amaç kültürün beden dilini gelecekte öğrencilerine aktarması için bu konuda yeterli çalışmaların yapılmış olması gerekir. 

Araştırdığımız çeşitli kaynaklar yabancı dil eğitiminde beden dili ile ilgili çok az çalışmanın var olduğuna işaret ediyorlar. Başka bir deyişle, yabancı dili öğretirken nasıl bir yöntem kullanarak o dile ait sözsüz iletişim becerilerini öğrenenlere aktarabiliriz? Bu doğrultuda özellikle ders kitabı yazarlarının amaç kültürün beden dili özellikleri ile ilgili materyalleri hazırlamaları uygun olacaktır. Yabancı dil öğretimi için hazırlanan ders araç gerecinin sistemli bir biçimde dil öğretiminin her aşaması için amaç kültürün beden dili kullanımıyla ilgili bilgileri içermesi gerekmektedir. Yabancı dil derslerinde kullanılacak olan film, saydam (slâyt), resim ve fotoğrafların amaç kültürün sözsüz iletişim kodlarına gönderme yaparak, öğrenenleri kültürlerarası iletişime hazırlamaları doğru ve etkili bir iletişim için kaçınılmazdır. 

Bu ise her ülkenin yabancı dil öğretimi için kendi ders araç-gerecini oluştururken, dil öğretimini belirleyen diğer becerilerin yanı sıra beden dilinin aktarılması konusunu da mercek altında tutması gerektiği anlamına gelmektedir. Sözsüz iletişimin/ beden dilinin yabancı dil ders kitaplarında ne denli yer aldığını saptayabilmek için -çalışma alanım gereği- Milli Eğitim Bakanlığınca ülkemizde yabancı dil öğretimi için hazırlanmış olan ders kitaplarından "Hallo Freunde!" 6,7 ve 8'i inceledik. "Hallo Freunde!" 6,7 ve 8 kitapları Almancanın 2. yabancı dil olarak öğretilmesine yönelik olarak ilköğretim okullarının 6. 7. ve 8. sınıflarına göre düzenlenmiştir. Her sınıf için bir öğrenci ders kitabı, bir öğrenci alıştırma kitabı, bir öğretmen kitabı ve ses kasetleri bulunmaktadır. Ders kitaplarına ait resim, fotoğraf, saydam, video filmi, VCD, DVD gibi görsel malzeme bulunmamaktadır. 

"Öğrenci ders kitabı, iletişimsel öğretim yöntemine göre hazırlanmıştır. Kitabın içeriği ve konuları, öğrencilerin çeşitli durumlarda kendilerini Almanca olarak yazılı ve sözlü anlatabilmelerini sağlayacak biçimde düzenlenmiştir" ( Barçın, Tükenmez, Spangenberg 2001:3 Lehrerhandbuch ). İletişimsel yönteme göre hazırlandığı belirtilen ders kitabında iletişimin yazılı ve sözlü düzeylerinin öğrenciye öğretilmesi amaçlanmaktadır. Yazılı iletişimi bir kenara bırakarak sözlü iletişim üzerinde yoğunlaştığımızda, ders kitaplarında sözlü iletişimin geliştirilmesine yönelik çeşitli alıştırmaların varlığını görüyoruz. Ayrıca tüm ünitelerin işlenişi sırasında öğrenciye eşlik eden, Alman öğrenciler tarafından seslendirilmiş olan, ses kasetleri bulunmaktadır. 

Kasetler ders kitabı yazarları tarafından "öğrenci ders kitabının vazgeçilmez bir parçası" (...) ( Barçın, Tükenmez, Spangenberg 2001:4 Lehrerhandbuch) olarak nitelendirilmekte ve öğrencilere evlerinde de tekrar tekrar dinlemeleri gerektiği öğütlenmektedir. Kasetle çalışma, sadece sesletimin iyi yerleşmesi açısından değil, aynı zamanda öğrenilen dil araçlarının pekiştirilmesi ve Beden Dili ve Küliiirlerarası iletişim 75 duyma- anlama becerisinin geliştirilmesi açısından da önemli olarak görülmektedir (a.g.y.: 4). Ancak iletişimsel öğretim yöntemine göre hazırlanmış bu ders kitaplarında iletişimin yalnızca sözlü yanının, başka bir anlatımla sözlü dilin üzerinde durulmuştur. Daha öncede belirtildiği gibi sözlü iletişim dil ve dil ötesi olmak üzere kendi içinde ikiye ayrılır. Dille iletişim kişilerin düşüncelerini ve ürettikleri bilgileri birbirlerine karşılıklı olarak aktarıp, anlamlandırmalarıdır. Dilin sözlü yanı diğer yandan dil-ötesi öğeleri de içerir.

 "Dil ötesi iletişim sesin niteliği ile ilgilidir; ses tonu sesin hızı, şiddeti, hangi kelimelerin vurgulandığı duraksamalar ve benzeri özellikleri" (...) (Dökmen, 2003:27). Bir başka deyişle, dille iletişimde kişilerin ne söylediklerini, dil ötesi iletişim ise nasıl söyledikleri önem kazanır. Teyp ile yapılan çalışmalarda iletişimin yalnızca sözlü kısmının üzerinde durulabilir. Ses kasetleri ancak ne söylendiğini ve nasıl söylendiğini yansıtabilirler. Oysa iletişim bu çalışmada da anlatıldığı gibi yalnızca sözlü dil ile gerçekleşmez. İletişimin doğru gerçekleşebilmesi için dilin sözsüz yanının da hesaba katılması ve öğretilmesi gerekir. İncelenen ders malzemesinde, yabancı dil ile iletişim becerisinin kazandırılması amacının, sözlü iletişimle sınırlı kaldığı gözlemlenmiştir. Çalışma alanımız yabancı dil olduğunda sözsüz dil daha da önem kazanır. 

Dolayısıyla yabancı dil Öğretimi için hazırlanan ders malzemelerinde kültürlerarsı iletişimin doğru kurulabilmesi için, öğretilen dilin sözsüz iletişim kodlarının da aktarılabileceği bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. Böylelikle kültürlerarasındaki farklılıklar vurgulanarak öteki kültür farkındalığı yaratılabilir. Bu da amaç kültüre ait sözsüz iletişim durumlarının aktarıldığı filmler, resimler vb. malzeme ile gerçekleşebilir. Hallo Freunde !"6 ve 7 ders kitaplarının öğrenci ve alıştırma kitapları incelendiğimizde amaç kültürün sözsüz iletişim durumlarının yansıtıldığı hiçbir resim, çizim ya da fotoğrafa rastlamıyoruz.. Buna karşılık "Hallo Freunde !" 8. sınıflar için hazırlanmış olan kitabın ilk ders biriminde "So begrüsst man sich und so verabschiedet man sich in Europa" ( Barçın, Tükenmez, Spangenberg 2001:4-5 Schülerbuch) başlıklı çeşitli dillerde selamlaşmanın ve vedalaşmanın konu edildiği kısa diyaloglardan oluşan 2 sayfa ile karşılaşıyoruz. 

Kısa diyaloglara eşlik eden fotoğraflarda İngiliz, Alman, İtalyan, Türk, İspanyol ve Fransız gençleri selamlaşıyor ve vedalaşıyorlar. Fotoğraflarda çeşitli uluslara mensup bu gençlerin hem sözlü hem de sözsüz iletişimin kodlarını kullandıklarını görebiliyoruz. Ancak bu diyaloglarla yapılan alıştırmalarda yine iletişimin sözlü yanı üzerinde duruluyor. Öğrencilerden diyalogları dinlemeleri isteniyor ve hangi dilin en çok hoşlarına gittiği soruluyor. Bir dil seçerek o dilde selamlaşma ve vedalaş­ mayı denemeleri ve bunu rol dağılımı yaparak canlandırmaları isteniyor. Oysa diğer alıştırmaların yanında burada fotoğraflarda da kolayca görülebilen beden dilinin de üstünde durulup öğrencilere alıştırmalar yaptırılarak, dilin sözsüz yanına da dikkat çekilebilirdi. 

Üstelik fotoğraflardan yola çıkarak ulusların selamlaşma ve vedalaşma biçimleri karşılaştırılıp, öğrencilerde bu konuda bir farkındalık yaratılabilirdi. Bu ders birimi dışında 76 Bimnır Erişkon Cangıl bu serinin başka bir ders biriminde de sözsüz iletişimin öğretilmesine yönelik herhangi bir alıştırmaya ya da uygulamaya rastlamıyoruz. Almanca'nın 2. yabancı dil olarak öğretilmesinin amaçlandığı bu kitaplarda öğrencinin hem öğrendiği ikinci yabancı dilin iletişim durumlarını kavrayabilmesi hem de öğrendiği bu dili birincisinden ayırt edebilmesi için iletişim becerisinin her yönüyle eksiksiz olarak öğretilmesi gerekir. Bu yönde ders kitaplannrn yenilenmesi ya da sözsüz iletişim becerilerinin de kazandırabileceği ek malzemeler ile zenginleştihlmeleri bir zorunluluk olarak görülmektedir. Sonuç Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz. 

Kişilerarası iletişim birçok birleşenden oluşan bir süreçtir. Bu iletişimi iletişimin sözlü ve sözsüz yanı yapı­ landırır. Sözsüz iletişim ya da beden dili iletişimin önemli bir parçasını oluş­ turur. Kültürlerarası iletişimin amaçlandığı günümüz yabancı dil eğitiminde beden dilinin öğrenilmesi ve öğretilmesi iletişimin diğer öğelerinin bilinmesi kadar önemlidir. Avrupa Birliği Yabancı Diller Ortak Kriterleri çerçevesinde yabanci dil öğrenme ile kültürlerarası iletişim hedeflenmektedir. İletişim sürecinin bir boyutu olan sözsüz iletişimin/ beden dilinin amaç etkili ve doğru iletişimi sağlamak olduğunda, yabancı dil öğrenen ve öğretenler için farkında olunması ve diğer yabancı dil becerileri gibi sistemli olarak yabancı dil derslerinin içinde yer alması gerekir. 

KAYNAKÇA 
Altıntaş, Ersin; Çamur, Devrim (2004): Beden Dili Sözsüz İletişim, Aktüel Basım Yayın, 1.Baskı, İstanbul Apeltauer, Ernst (1996): Körpersprache in der interkulturellen Kommunikation, Flensburger Papiere zur Mehrsprachigkeit und Kulturenvielfalt im Unterricht, Flensburg Heft 16/17 Baltaş, Acar; Baltaş, Zuhal (2002): Bedenin Dili, Remzi Kitapevi, 31. Basım, İstanbul Cüceloğlu, Doğan (1992): Yeniden İnsan İnsana, 3. Basım, Remzi Kİtabevi, İstanbul Cüceloğlu, Doğan (2003): Keşke'siz Bir Yaşam için İletişim Donanımları, 13. Basım, Remzi Kİtabevi, İstanbul Çakır, Özlem (2002): Profesyonel Yaşamda Kişisel imaj ve Sosyal Yaşam Etiketi, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul Darwin, Charles (2001): İnsan ve Hayvanlarda Beden Dili ( İnsan ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi), Çevirmen: Orhan Tuncay, Gün Yayıncılık Ltd Şti, İstanbul Dökmen, Üstün (2003): İletişim Çatışmaları ve Empati, 23. Baskı, Sistem Yayıncılık, İstanbul Heyd, Gertraude (1997): Aufbauwissen für den Fremdsprachenunterricht Beden Dili ve Kii ittir ¡eraras ı İletişim 77 (DaF) - Ein Arbeitsbuch, narr Studienbücher, Günter Narr Verlag, Tübingen İzgören, Ahmet Şerif (2000): Dikkat Vücudunuz Konuşuyor - Türkiye'de Beden Dili, İş Yaşamı ve Renkler, Academyplus Yayınevi, Ankara Kaşıkçı, Ercan (2002): Doğrucu Beden Dili, Hayat Yayıncılık, 2. Basım, İstanbul Pease, Alan; Pease, Barbara (2003): Der tote Fisch in der Hand und andere Geheimnisse der Körpersprache, Ullstein Verlag, Deutschland Schober, Otto (2001): Beden Dili (Davranış Anahtarı), Arion Yayınevi, 5. Baskı, İstanbul Seel, C. Peter (1984): Thesen zur Landeskunde Eine Polimik, Bauer, H.L. (Hrsg), Unterrichtspraxis und theoretische Fundierung in Deutsch als Fremdsprache, Goethe Institut, München Usluata, Ayseli (1991): İletişim, İletişim Yayınları, İstanbul Zılltoğfu, Merih (1993): İletişim Nedir? Cem Yayınevi, İstanbul İncelenen Ders Kitapları Barçın, K., Camgöz, T, Cengiz Çimen, R., Tükenmez, N., (2000) : " Hallo, Freunde ! Lehrwerk für die Klasse 6, Deutsch als zweite Fremdsprache " Devlet Kitaplan, Milli Eğitim Basımevi, Ankara Barçın, K., Camgöz, T, Cengiz Çimen, R., Tükenmez, N., (2000) : " Hallo, Freunde ! - Klasse 6, Deutsch als zweite Fremdsprache Schülerarbeitsheft" Devlet Kitapları, Milli Eğitim Basımevi, Ankara Barçın, K., Camgöz, T, Cengiz Çimen, R., Tükenmez, N., (2000) : " Hallo, Freunde ! - Klasse 6, Deutsch als zweite Fremdsprache Lehrerhandbuch " Devlet Kitapları, Milli Eğitim Basımevi, Ankara Barçın, K., Camgöz, T, Cengiz Çimen, R., Spangenberg, E., Tükenmez, N.,( 2000) : " Hallo, Freunde ! - Klasse 7, Deutsch als zweite Fremdsprache Schülerbuch " Devlet Kitapları, ABC Matbaacılık Ltd. Ştd., Ankara Barçın, K., Camgöz, T., Cengiz Çimen, R., Spangenberg, E., Tükenmez, N., (2000) : " Hallo, Freunde ! - Klasse 7, Deutsch als zweite Fremdsprache Schülerarbeitsheft" Devlet Kitapları, ABC Matbaacılık Ltd. Ştd., Ankara Barçın, K., Cengiz Çimen, R., Spangenberg, E., Tükenmez, N., (2000) : " Hallo, Freunde ! - Klasse 7, Deutsch als zweite Fremdsprache Lehrerhandbuch" Devlet Kitapları, ABC Matbaacılık Ltd. Ştd., Ankara Barçın, K., Tükenmez, N., Spangenberg, E.,, (2001): " Hallo, Freunde ! - Klasse 8, 2. Fremdsprache Schülerbuch " Devlet Kitapları, Ostim Mesleki Eğitim Merkezi, Ankara Barçın, K., Tükenmez, N., Spangenberg, E., (2001): " Hallo, Freunde ! - Klasse 8, 2. Fremdsprache Schülerarbeitsheft " Devlet Kitapları, Ostim Mesleki Eğitim Merkezi, Ankara 78 Biımıır Erişkcm Cangi! Barçın, K., Tükenmez, N., Spangenberg, E., (2001): " Hallo, Freunde ! - Klasse 8, 2. Fremdsprache Lehrerhandbuch " Devlet Kitapları, Ostim Mesleki Eğitim Merkezi, Ankara 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...