16 Nisan 2018

Siyon Protokolleri ve Yöntemleri

Bazı kitaplar “her mevsimin kitabı” dır. Yani baskıları düzenli bir şekilde yenilenen, istikrarlı satışlara sahip kitaplardır. Hem “her mevsimin kitabı”, hem de antisemit literatürün en önemli üç başyapıtı olma vasfına sahip üç kitap mevcut: biri Siyon Liderlerinin Protokolleri, diğeri Adolf Hitler’in Kavgam kitabı, üçüncüsü de Protokoller’e geniş bir şekilde atıfta bulunan Henry Ford’un ünlü Beynelmilel Yahudi’si. Bu üç kitabın değişik yayınevleri tarafından yayınlanan Türkçe çevirilerine onlarca yıldan beri kitabevlerinde rastlamak mümkün. 2005 yılında Kavgam’ın değişik  baskılarının kitabevlerinin raflarında görülmeleri ve de “en çok satanlar” listesine girmesi hem Türk, hem de yabancı basını şaşırtmış, mesele manşetlere taşınmıştı. Halbuki Kavgam ilk baskısının yayınlandığı 1943 yılından beri Türkiye’de serbestçe satılmakta ve her yıl yeniden basılmaktaydı. 
Siyon Liderlerinin Protokolleri kitabı Kavgam kadar yankı yaratmıyor zira yazarı Adolf Hitler değil. Bu kitap düzmece bir anonim metin. O nedenle her yıl birkaç yeni çevirisinin yayınlanması Türk basını tarafından önemli bir olay olarak kabul edilmemekte. Halbuki Siyon Liderlerinin Protokolleri  son derece önemli bir kitap zira Adolf Hitler’in esin kaynağı. Nitekim Hitler Protokoller’den şöyle bahsetmekte:        Yahudi, kanını emdiği milletlerin hâkimi olmadıkça ister istemez onların dilini söyler. Fakat diğer milletler kendilerinin köleleri olur olmaz, bütün Yahudiler, hemen bir dünya dilini, esparantoyu öğrenecekler ve onu konuşacaklardır. Gaye bu araç ile Yahudiliğin iktidarını daha kolay sağlamaktan ibarettir. Yahudiler dış görünüşü kurtarmak için bütün bir şiddetle reddettikleri “Protocoles des sages de Sion” (Sion ileri liderlerinin protokolleri) bu milletin bütün hayatının nasıl devamlı bir yalan üzerine inşa edilmiş olduğunu gösteren eşsiz bir örnektir. (Kavgam, Burak Yayınevi, 1998, s. 382). İşte bu nedenle Protokoller’in yeni bir baskısının yayınlanması, Türkiye hariç, antisemitizme duyarlı olan her ülkede tepki yaratır. Türkiye’de ise her yıl düzenli bir şekilde yeniden yayınlanır, kimsenin de tepkisini çekmez.
Protokoller Neyi Anlatmakta?
Protokoller ilk kez Çarlık Rusyası’nda ortaya çıkan düzmece bir eser. Antisemit çevreler Protokoller’in Çarlık Rusyası’nda yaşayan Yahudi cemaat liderlerinin gizli olarak düzenledikleri bu toplantıda dünyayı yönetme hususunda nasıl bir siyaset ve yöntem izlenmesi hususunda kararlaştırdıkları, bir nevi “millî siyaset belgesi” olduğunu ileri sürerler. Bu “millî siyaset belgesi” 24 adet protokolden oluşmakta. Bu protokoller uyarınca Yahudiler Dünya’ya hâkim olacaklardır. Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasınlar Yahudilerin bu gizli protokoller uyarınca siyasi, kültürel ve ekonomik faaliyetleri yönlendirdikleri ileri sürülür. Örneğin Amerikan sinema endüstrisine, Birleşmiş Milletler’e hâkim oldukları, yaşadıkları her ülkede ekonomiyi kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirdikleri, medyaya hâkim olup haberleri kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirdikleri, Soğuk Savaş döneminde Sovyet Rusya’ya hâkim oldukları, Dünyaýa hükmetmek için birbirine rakip iki ideoloji olan komünizm ve kapitalizmi icat ettikleri, böylece kitleleri birbirleriyle vuruşturarak amaçlarına ulaşmaya çalıştıkları tekrarlanır. Protokoller’in düzmece olduğuna dair Batı dillerinde yayınlanmış onlarca, bilimsel inceleme mevcut.  Protokoller’in düzmece olup olmadıkları artık tartışma konusu bile değil. Buna rağmen Protokoller’in düzmece olduklarına dair her yıl yeni araştırmaların yayınlanması nasıl izah edilebilir? Bu suale verilebilecek en kapsamlı cevap Protokoller’e sinmiş olan antisemitizmin son yıllarda yaygınlık kazanmış olmasıdır. Bu nedenle antisemitizmle mücadele etmeyi hedeflemiş örgütler, aktivistler ve bilim adamları Protokoller’e hâkim olan “Yahudiler Dünya’yı yönetiyor” zihniyeti ile mücadele etmekten vazgeçmiyorlar. 
Protokoller’in Türkiye Macerası Türkiye’de ülkücü ve İslamcılardan oluşan aşırı sağın popüler siyasi kültürüne mal olmuş üç “başucu kitabı” vasfına sahip antisemit eserler, Protokoller, Kavgam ve Beynelmilel Yahudi’dir. Özellikle yetmişli yıllarda devrimci sol ve ülkücü sağ arasında yaşanan silahlı çatışma döneminde her üç kitap hem ülkücü sağ, hem de İslamcı aktivistler tarafından son derece benimsenmiş, çevirileri defalarca yayınlanmış, kaynak eser olarak kullanılmış, değişik yazılarda bu iki kitaba atıfta bulunulmuştur. Her üç eserin tam metin Türkçe çevirileri ilk kez İkinci Dünya Savaşı sırasında (Kavgam 1940, Protokoller 1943, Beynelmilel Yahudi, 1943) yayınlanmıştır. O dönemde Nazi Almanyası’nın Türkiye’de propaganda faaliyetlerinde bulunduğu akılda tutulduğu takdirde bu yayınların neden ilk kez bu dönemde Türkçeye çevrildikleri anlaşılabilir. Anlaşılması ilk bakışta daha güç olan ise savaşın sona ermesinden sonra her üç kitabın Türkiye’de gittikçe artan bir şekilde popülerleşmesidir. 
Protokoller Neden Bu Kadar Rağbet Görmekte? Bu sualin cevabı Türkiye’nin popüler siyasi kültüründe ve Ortadoğu’nun siyasi konjonktüründe gizlidir.  İsrail Devleti’nin kurulması, 1948, 1967 ve 1973 savaşlarını ardı ardına kazanması, bu zaferlerin İslamcı vicdanlarda büyük bir eziklik ve öfke duygusu yaratması, Birinci ve İkinci İntifada, Birinci ve İkinci Irak Savaşları, bağımsız bir Filistin Devleti’nin henüz kurulmamış olmaması gibi Ortadoğu’ya has siyasi sorunlar ile 1946 sonrasında ülkücü sağ ve İslamcı hareketlerin büyümeye başlaması, Türkiye’nin popüler siyasi kültürüne hem İsrail karşıtı, hem de antisemit bir hissiyatın hâkim olması gibi Türkiye’ye has kültürel ve siyasi olguların birbirlerinin içine geçerek harmanlanmaları sonucunda ortaya çıkan manzarayı en iyi şekilde sağcı ideolojide yaygın olan “Yahudi Dünya’ya Hâkimdir” kanaati özetleyebilir. Bu kanaati dile getirirken “Yahudi” yerine “Siyonist” kavramı da pekâlâ kullanılabilir zira popüler kültürde her ikisi eşdeğer anlamda, birbirleri yerine ikame edilebilir bir şekilde kullanılmakta ve de zihinlerde bu şekilde yer etmiş durumda. “Yahudi Dünya’ya Hâkim” düsturunun illâki aynen bu sözcüklerle ifade edilmesi de şart değil. Yahudilerin, veya eşdeğer anlamda kullanılan “yeni muhafazakârlar”ın, Beyaz Saray nezdinde yönetimi etkileyecek derecede nüfuz sahibi oldukları ve Amerikan dış siyasetini İsrail Devleti’ne olan sadakatleri doğrultusunda yönlendirdikleri, Amerikan Yahudi Lobisi’nin güçlü ilişkileri ve nüfuzu sayesinde İsrail Devleti’nin siyasetini eleştirenlerin mesleki hayatlarının neredeyse sona erdiği, Yahudi Lobisi’nin bu kişileri boykot listesini alıp kitap ve makalelerini yayınlatamadığı gibi iddialar günümüz “Türk kanaat önderleri piyasası”nın ünlü isimleri tarafından ciddi ciddi telaffuz edilmekte ve de pek bir itiraz görmemektedir. 

Sonuç
Şimdiye kadar örneklendirilen bu zihniyetin bir değişik izdüşümü son yılların popüler konusu olan “sabetaycılar” edebiyatıdır. Bu edebiyat ile dile getirilen Protokoller’e hâkim olan zihniyetten hiç değişik değil. Özetle vaz edilen, Sabetaycıların, yani “Gizli Yahudiler”in, siyasetten, ekonomiye, ekonomiden kültürel faaliyetlere ve medyaya kadar geniş bir alanda köşebaşlarını tutmuş, Türkiye’yi İsrail Devleti’ne olan sadakatleri doğrultusunda fiilen yönettikleri ve yönlendirdikleridir.  Çarlık Rusyası’ndan günümüze bir asırdan fazla zaman geçmesine rağmen Protokoller’e sinen zihniyet halen capcanlı, birçok yere nüfuz etmiş durumda ve değişik kıyafetlere bürünmüş bir halde karşımızda durmakta. 
RIFAT N. BALİ

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...