Atatürk ve Masonlar
Atatürk 1908’de üyesi bulunduğu İttihat ve Terakki’nin birçok üyesi mason olmasına rağmen masonluğu kabul etmemiştir. Meşrutiyet ilericiliğinin aslında Batının ajanlığı olduğunu yaşayarak görmüş, Tanzimatçılığı dışlayarak kendi fikirlerini geliştirmiştir. Atatürk tüm kökü dışarıda olan anlayışları reddetmiş, masonluk kurumundan nefret etmiştir. 1935’te zamanı geldiğinde tüm mason localarını kapatmıştır.
Aşağıdaki satırlar Cevat Rıfat Atilhan’ın ‘Ey Türk Düşmanını Tanı!’ eserinden alınmıştır:
“İlginizi çekeceğini umduğumuz ibret dolu bir yazı, Eski Van milletvekili ve vatanın sevilen asil evladı muhterem İbrahim Arvas’ın kaleminden:
‘Hatıratım sona yaklaşırken memleketimizde locaları bulunan Masonlardan biraz bahsetmek isterim. Masonların İstanbul, İzmir, Adana ve Ankara’da bir çok locaları vardır.
Mustafa Kemal Paşa’nın sevmediği iki zümre vardı. Birincisi DÖNMELER, ikincisi de MASONLAR’dı.
Bir gün eski adliye vekili Mahmut Esat Bozkurd’u çağırdı. Kendisine Masonların taksimat, teşkilat ve ahvalini bildirir bir kitab verdi.
‘-Bunu güzelce mütalaa et, bir takrirle Halk Partisi Gurup Başkanlığına ver, grupta bunlara şiddetli bir hücum yap ve grupça kapanmasına delalet et. Seninde bu işte büyük şeref payın olacaktır.’ dedi.
Grup günü Mahmut Esat Bozkurt riyaset makamına bir takrir verdi ve takririn okunmasını reisten rica etti. Katip takriri okudu. Grup dinledi. Hülasası şöyle idi:
‘Bizim Eba ancet gelen atalarımızın mensubu bulunduğu tarikatları kapattık, Masonluk ta kökü dışarda bir Yahudi tarikatından başka bir şey değildir. Memleketimizde bunun ne işi vardır? Bunu da grup kararıyla kapatalım.’
Ve söz istedi, kürsüye gelerek takririni gayet veciz olarak izah etti.
Meclisteki Masonları bir telaştır aldı. Hele sözcüleri Şükrü Kaya’yı görse idiniz, başından süt dökülmüş kediye benziyordu.
Meşhur hatib Mahmut Esat Beye söz yetişebilir mi idi. Şükrü Kaya Masonluğun bir hayır (!) müessesesi olduğunu kürsüden söylediği zaman gurubun hemen bütün azası yüzüne haykırdılar.
Hayır eserleri dediğiniz nedir, birisini gösterebilir misiniz? Yalan söylüyorsun, in aşağı! dediler. Mahmut Esat ise MASONLUĞUN kökü dışarda, gizli, memleket ve millet için muzur bir tarikat olduğunu ve her yerde umumi reislerinin yani meşrik-i azamlarının YAHUDİ olduğunu bir çok vesikalarla ispat etti.
Şükrü Kaya, Kazım Özalp, Mazhar Germen son çareyi Katib-i umumi Recep Peker’e iltica etmekte buldular. Ve salonda oturan Recep Peker’in etrafını alarak yalvarmağa başladılar. Guruptaki hava çok elektrikli idi. Heyecan son haddini bulmuş, her taraftan
‘-KAPATALIM!’ sesleri yükseliyordu. O esnada Recep Peker söz istedi ve kürsüye gelerek:
‘-Arkadaşlar, çok mühim bir işin üstündeyiz, müsaade buyurun, bu işi bir defa da devlet reisine götürelim, onun da reyini alalım, gelecek hafta bugün tekrar huzurunuza getireceğim, dedi.
Bu söz gurubun tasvibine mazhar oldu ve mesele gelecek haftaya kaldı. Bir hafta sonra olsun, biz herhalde bütün locaları kapatırız dediler. Ertesi hafta Recep Peker geldi ve kürsüye çıkarak şu müjdeyi verdi:
-Arkadaşlar; bugünden itibaren Türkiye’de Masonluk kalmamıştır ve bütün localar kapanmıştır.
Salonda bir kıyamettir koptu, alkışlar, bağırmalar ve KAHROLSUN YAHUDİ UŞAKLARI! sesleri tavanları çınlatıyordu.
Şükrü Kaya ile arkadaşları ortadan sırra kadem basmışlardı. Grup dağıldıktan sonra doktor Mim Kemal’i öne katarak meclisteki Masonlar toplu olarak Reisicumhura gitmişlerdi. Mim Kemal, Reisicumhura hitaben:
-Efendim biz zaten maiyet-i devletinizdeyiz, fakat siz meşrik-i azamımız olursanız biz pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız, demiş. Reisicumhur,
-Peki bir şey soracağım, bana cevap veriniz de sonra… Siz Avrupada hangi locaya bağlısınız ve metbuunuzun ismi nedir?
-Biz Cenova’ya tabiiz ve reisimiz de BARCA MİŞON Cenaplarıdır, demişler. Bunun üzerine küplere binen MUSTAFA KEMAL PAŞA onlara hitaben:
-HAYDİ DEFOLUN BURADAN, CEHENNEM OLUN GİDİN, YAHUDİ UŞAKLARI! Benim milletim bana kahraman sıfatını verdi, ben sizin gibi, bir çıfıt yahudiye uşak mı olacağım? Bu gece sabaha kadar Türkiye’deki bütün localarınızı kapatmadığınız takdirde yarın teşkil edeceğim divan-ı harbi örfi’ye hepinizi verir ve astırırım! Haydi defolun karşımdan!
diyerek onları kovmuş, onlar da yıldırım telgraf ve telefonlarla vaziyeti İstanbul, İzmir ve Adana’ya bildirdiler ve sabah olmadan hepsinin kapanma kararlarını getirip henüz sofrasından kalkmayan reisicumhura verdiler ve derin bir nefes aldılar.
Reisicumhur Mustafa Kemal Paşa bu suretle bütün MASON localarını kapattı.
İsmet Paşa’nın reisicumhurluğu sırasında kanun-u mahsusla localar kapanmadı diye Masonların müracaatı üzerine tekrar localar açılıp faaliyete başladılar.
Ve 1952 de ise Atatürkçü geçinen ve onunla iftihar eden CELAL BAYAR da, Ahmet Gürkan’ın teklif ettiği ve Masonların localarını kapatmak istediği kanun teklifini red ederek bu suretle localarını kanunla pekiştirdi.
Tabii bu ameliyeyi Meclis yaptı, fakat bu müzakerelerin devam ettiği üç celse zarfında Celal Bayar reisicumhur locasına gelerek kanunun müzakerelerini sonuna kadar takip etmiştir.
Bu tarihi müzakereleri ben de basın locasından takip ediyordum. Yanımda Burla’nın Ankara Müdürü Alaeddin Mizanoğlu vardı. Milyonluk müessesini kapatıp gelmiş, heyecan içinde müzakereleri takip ediyordu. Celal Bayar da olanca heyecanıyle hatipleri dinliyor fakat gözlerini benden ayıramıyordu. Haklı idi, onu bir hiçlikten o mevkiiye dünya masonluğu getirmişti.”
KAYNAK: http://sebep.net/ataturk-mason-localarini-neden-kapatti.html
Not: Cevat Rıfat Atilhan yukarıda verdiğimiz alıntıyı Van Eski Milletvekili İbrahim Arvas’ın Tarihi Hakikatler adlı kitabından (Ocak 2006, Biyografinet Yayıncılık, ilk baskısı 1964) yapmıştır. Arvas’ın hatıralarını kaleme aldığı kitap bir çok tarihi hakikati gün yüzüne çıkarıyor.
Atatürk’ün masonlara ve dönmelere bakışı, mason localarını kapatışı, dini anlayışı ve Ahmet Emin Yalman’ı devre dışı bırakması, komünizm tehlikesi, İttihat ve Terakki’nin yanlış yerel uygulamaları, Arapların Türk düşmanlığında Cemal Paşa’nın etkisi, Şeyh Said İsyanı’nda ve sonrasında Kürtçülüğün ekmeğine yağ süren uygulamalar ve İran’daki isyancı Simko hakkında hiçbir yerde duyulmayan bilgiler bu kitapta yer almaktadır.
İbrahim Arvas’ın Şeyh Said ve Simko İsmail Ağa olaylarını tahlili oldukça sağlıklıdır. O bir kısım bürokrat ve politikacının gördüğü gibi, olaylara dini veya etnik değil, sosyal bir problem olarak bakmaktadır.
İbrahim Arvas’ın doğudaki bazı Türk kökenli aşiretlerin dilini kaybetmesi vakıasını tespit etmesi ise ayrı bir belge niteliğini taşımaktadır.
Notlar:
İbrahim Arvas Nakşibendi Şeyhlerinden Seyyid Abdulhakim Arvasi’nin (Bakınız:
yeğenidir. Atatürk’ü Allahsız mason olmakla itham eden dinci, şeriatçı çevrelerin aksine bir tarikat şeyhi yeğeninden Atatürk’ün mason olmadığına dair çok güçlü bir kanıt sunuluyor. Gerçekten çok ilginç.
Masonik çevreler böyle bir konuşmanın varlığını kabul etmekle birlikte Arvasi’nin konuşmayı çok abarttığını iddia ediyorlar. Halbuki Atatürk’ü bilenler inceleyenler onun hayatının bundan daha da öfke dolu tepkilerle geçtiğini bilirler. Örneğin Menemen gerici isyanını duyunca Menemen kasabasının derhal dümdüz edilmesini emretmiş, ancak sabah öfkesi geçtiğinde emrini geri almış. Yani Atatürk’ün masonlara hakareti tam Atatürk’e göre bir davranış. Prof Hüseyin Hatemi Masonluk ile Yahudiliği birbirinden ayrılmaz olarak tanımlıyor. BAKINIZ. Bu da Atatürk Masonluğu Yahudiliğe bağlamasının ne kadar doğru olduğunu gösteriyor.
Masonik çevreler Atatürk’ün mason localarını kapatmasının nedenlerinin Mason Loca faaliyetlerinin Halk Evleriyle aynı izdüşümde olmasından dolayı gereksiz kaldığını, Atatürk tüm tekke ve zaviyeleri kapatınca mason localarını da kapatmak zorunda kaldığını da ileri sürerler. Bu doğru olsaydı söz konusu kapatılma bu kadar ani, gece yarısında ve gürültülü olmazdı.
Bundan sonraki yazımızda Atatürk’ün mason olup olmadığını araştıracağız. OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN
Bülent Pakman, Eylül 2009. İzin alınmadan, aktif link verilmeden kısmen veya tamamen yayımlamaz, alıntı yapılamaz.
Atatürk Mason muydu dizimizin tüm yazıları
Bülent Pakman kimdir https://bpakman.wordpress.com/pakman