VAHDETTİN’in SATTIĞI ve KİRAYA VERDİĞİ CAMİLER
Nisan 2, 2017
Chp’ye ve Cumhuriyet Türkiyesine mal edilmeye, yamanmaya çalışılan ibadet yerleridir.
Evet, hain olduğu kadar işbirlikçi bir padişah olan, bu yüzden de müslüman dünyasında hiç de itibar görmeyen, iplenmeyen bir halife olan Vahdettin’in bu vatana ettiği ihanetlerden biri de İstanbul’daki bazı camileri satması ve/veya kiraya vermesidir.Vahdettin’in sattığı camiler şunlardır;
vahdettin’den önceki dönemde fransızlara satılan taksim kışlasının içinde kalan bu cami o dönem satış işleminden muaf tutulmuştu. lakin vahdettin döneminde kışlanın içindeki bu cami de fransız istanbul emlak şirket-i osmaniyesi adlı şirkete 7000 lira bedelle satılmıştır.
•ayasofya camisi mahzeni.
•mustafa ağa camii 1300 lira bedelle harunaçi efendi’ye satılmıştır.
•zeynep sultan camii; sultan mahmud türbesinin karşısında bulunan cami satılmıştır. bugün büfe olarak işletilmektedir.
•sultan mahmud türbesinin yakınındaki bir cami daha satılmış, burası yıkılarak depo yapılmıştır.
•üsküdar’daki tahir efendi camisi depo olarak kullanılmak üzere amerikalılara kiraya verildi.
•bereketzade camisi; rum bir tüccara kiralanmıştır.
beyoğlu’nda bulunan bu cami de önce satılmak istenmiş, ama gelen tepkiler nedeniyle satışından vazgeçilip kiraya verilmiştir.
camiyi kiralayan şirket cami bahçesindeki araziye apartman yapmak istemiş, ama kurtuluş savaşı kazanılınca kira sözleşmesi iptal edilip buna izin verilmemiş, cami ve arazisi atatürk’ün talimatıyla vakıflar müdürlüğüne devredilmiştir.
tamiratın ardından da caminin hemen önüne şu yazı yazılmıştır;
bunlar dışında vahdettin tarafından satılan ve kiraya verilen medreseler, mezarlıklar, imaret ve hamamlar da vardır.
bunlardan bazıları şunlardır;
•laleli’de sultan mustafa han medresesi önce satılmış, sonra yıkılmış ve yerine laleli apartmanları yapılmıştır.
•üsküdar’daki acıbadem dergâhı yıkılıp yerine yabancı bir şirket tarafındantramvay fabrikası yapılmıştır.
•bahçekapı’daki hamidiye medresesi kiraya verilmiştir.
•eyüpsultan’daki mihrişah imareti ardiye olmak üzere kiraya verilmiştir.
•kasımpaşa-beyoğlu müslüman mezarlığı satıldı.
•taksim’deki ermeni mezarlığı general harrington’a tahsis edilmiş, general de buraya futbol sahası yaptırmıştır.
evet, işte iktidarları döneminde sayısız cami yıktıran ama yine de utanmadan “chp döneminde camileri ahır yaptılar”
diyen akp’lilerin vahdettin sevgisinin nedenlerinden biri…
cami düşmanlığı bunların ortak noktalarıymış demek ki.
“Başbakan Erdoğan’ın “Tarih Tezleri”ne EL-CEVAP” adlı kitabımda Başbakan Erdoğan’ın Cumhuriyet Tarihiyle ilgili birçok iddiasının “tarihi belgelelere” göre gerçek dışı olduğunu kanıtladım. Erdoğan’ın “kült” iddialarından “Tek Parti döneminde camiler ahır, tuvalet, depo yapıldı” şeklindeki iddiasına da cevap verdim. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’ndeki belgelere göre Tek Parti döneminde “tamir ettirilen” ve “onarılan” yüzlerce caminin tamir bedelleriyle birlikte listesini ayınladım. Ayrıca tarihimizde en büyük cami kıyımının Başbakan Erdoğan’ın çok sevdiği Menderes döneminde gerçekleştiğini anlatak yine belgelerle Menderes döneminde sadece İstanbul’da buldozerle yıktırılan 60’dan fazla caminin listesini yayınladım.Dahası Başbakan Erdoğan’ın AKP’si döneminde de çok sayıda caminin “satıldığını” belirterek bu camilerin de listesini yayınladım.(Bkz. EL-CEVAP)
EL-CEVAP adlı kitabım yayınladıktan sonra tarihimizdeki cami kıyımı konusunda başka bir gerçekle karşılaştım. Usta araştırmacı Atilla Oral’ın hazırladığı “İşgalden Kurtuluşa İstanbul” adlı çalışmada Son Padişah “hain” Vahdettin’in işgal yıllarında İstanbul’da birçok tarihi eserle birlikte bazı tarihi “camilere de ihanet ettiğini” gördüm. Bu konuda araştırmalar yapınca bugüne kadar toplumdan gizlenmiş bir gerçekle karşılaştım. İşte bu yazıda EL-CEVAP adlı kitabımın 3. Baskısına eklediğim bu tarihi gerçeği, hem söz konusu kitabımın ilk iki baskısını alanlarla hem de kitabı okumamıış olanlarla paylaşmak istiyorum.
VAHDETTİN TAKSİM CAMİİ’Nİ FRANSIZLARA SATTI
Sağcı/İslamcı siyasetin en önemli seçim vaadlerinden biri Taksim’e camiyaptırmaktır. Başbakan Erdoğan da zaman zaman Taksim’e cami yaptırmaktan söz etmiştir. Ancak Taksim’e cami yaptırmaktan söz eden siyasilerimizin çoğu, bir zamanlar Taksim’de cami olduğundan ve Taksim’deki o camiyi işgal yıllarında Vahdettin’in Fransızlara sattığından habersizdir.
Tarihimizin en “acımasız” cami satışı son Osmanlı padişahı “hain” Vahdettin tarafından gerçekleştirilmiştir. İşgal yıllarında saray ve hükümet, para ihtiyacı için İstanbul’daki ecdad mirasını; tarihi camileri, tarihi hamamları, medreseleri, hatta mezarlıkları bile işgalcilere satmıştır.
Bu konudaki belgeleri ortaya çıkaran Atilla Oral’ın ifadeleriyle; “Vahdettin, atalarının emanetine sahip çıkmak isteyen bir padişah değildi. Eğer böyle biri olsaydı ilk önce kültür miraslarına, ata yadigarlarına sahip çıkması gerekirdi. Oysa bunlara sahip çıkmak amacıyla hiçbir çaba göstermedi. Aksine hayırsız mirasyediler gibi ne var ne yoksa satıp savurdu. Camileri, türbeleri, mezarları dahi sattırdı. Mimar Sinan eserlerini yıktırdı. İşgal yıllarında Vahdettin’in hissizliği ve acımasızlığı sonucu kültür ve sanat varlıklarımız büyük zarar gördü.“[1]
En iyisi herşeyi en başından anlatayım:
Osmanlı Devleti, Balkan Savaşı yıllarında para bulabilmek için ülke içindeki kaynaklara yönelmiş, askeri doyurabilmek için İstanbul’daki bazı gayrimülkleri satışa çıkarmıştır. Taksim Kışlası ve Talimhane Meydan’ı da satışa çıkarılan gayrimülkler arasındadır. Talimhane ve Kışla, 500 bin liraya Faransız sermayeli “İstanbul Emlak Şirket-i Osmaniyesi”ne satılmıştır. (7/20 Şubat 1913).[2]
Ancak o Taksim Kışlası içinde Mehmetçiğin ibadeti için bir de camii şerif vardır. 1913 yılındaki satış sözleşmesine kışlanın içindeki “bu caminin korunması” hükmü koydurulmuştu. Sözleşmeye göre Taksim Camisi ibade açık olacaktı. [3]
Ancak çok geçmeden I. Dünya Savaşı çıkınca Takşim Kışlası’nı satınalan Fransız şirket İstanbul’u terk etmiştir. I. Dünya Savaşı’ndan sonraki işgal sürecinde (Mütareke döneminde) Fransız şirket yuetkilileri İstanbul’a geri dönmüştür. Ancak Fransız şirket bu sefer kışla içindeki Taksim Camisi’ni de satın almak istemiştir. Daha önceki hükümetlerin ve Padişah Mehmet Reşat’ın özellikle satmadığı Taksim Camisi’ni Padişah Vahdettin, İstanbul Hükümeti’nin Maliye Nazareti Vekili Tevfik Bey imzasıyla Fransız şirkete satmıştır. (23 Ağustos 1922). Dönemin Maliye Nazırı Vekili Tevfik Bey anılarında Taksim Camisi satış sözleşmesine de yer vermiştir.[4]
Sonuçta Taksim Camisi, Padişah Vahdettin’in emriyle ve 7000 lira bedelle Fransız sermayeli “İstanbul Emlak Şirket-i Osmaniyesi”ne satılmıştır. Cami satışına halkın tepki duyacağı düşüncesiyle ahalisinin tamamı Müslüman olan Safra Köy’de bir cami inşasına karar verilmiştir. Ancak o dönemde böyle bir cami yapılmamıştır. Bakırköy’deki Safra Köy Camii bölge halkının topladığı paralarla ancak 1957 yılında yapılmıştır.[5]Ayrıca Vahdettin’in bu onur kırıcı satış sözleşmesi dönemin resmi gazetesi Takvim-i Vekayi’de de yayımlanmayarak adeta halktan gizlenmiştir. [6]
Bu apaçık gerçeğe rağmen saltanat sevicisi Cumhuriyet düşmanları “Taksim Camisi’ni İsmet İnönü yıktı!” yalanını söylemişlerdir. Örneğin, Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, Taksim Camisi’ni, 1940 yılında İsmet İnönü’nün yıktırdığını iddia etmiştir.[7] Tekrar hatırlatayım: Taksim Camisi, hain Vahdettin tarafından, üstelik Türk ordularının 30 Ağustos 1922 tarihli Büyük Zafer’inden (Büyük Tarruz)’dan tam yedi gün önce 23 Ağustos 1922’de Fransızlara satılmıştır. O tarihte İsmet Paşa, Mustafa Kemal Paşa ile birlikte Anadolu’da Haçlı emperyalizmine karşı savaşmaktadır. Fransızlar da camiyi cami olmaktan çıkarmıştır.
VAHDETTİN BEYOĞLU AĞA CAMİİ’Nİ DE SATMAK İSTEDİ
İşgal yıllarında İstanbul Hükümeti ve Padişah Vahdettin, Beyoğlu’nun göbeğindeki tarihi Ağa Camii’ni de satmaya kalkmıştır. Taksim Camii’nin satışında olduğu gibi, “Camii şerifi başka bir yere nakledeceğiz!” taktiğiyle tarihi Ağa Camii de satılmak istenmiş, fakat cami mütevellisinin muhalefeti yüzünden satış gerçekleşmemiştir.[8] İleri gazetesi, Ağa Camii’nin satışı için yapılan girişimleri öğrenip “Cami Satılır mı?Ağa Camii Etrafında Dönen Dolaplar” başlıklı bir haber yapmıştır.[9] Bunun üzerine hükümet, cami arsasının bazı bölümlerini gayrimüslim bir şirkete kiraya vermiştir. Dönemin gazetelerinden öğrendiğimize göre cami arsasına apartman inşa edilmesine çalışılmış, bu iş için yapılan ihaleyi Lefter adlı bir Rum almış.[10] Bu sırada Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı kazanması, İstanbul’un, işbirlikçi İstanbul Hükümeti’nden ve işgalcilerden temizlenmesi sayesinde Ağa Camisi de satılıp yok edilmekten kurtulmuştur. Ağa Camii, satılmaktan ve yıkılmaktan son anda kurtulmuştur ama işgal yıllarının ihanetlerini, kirini, pasını taşımaktadır. Bir hayli yıpranmış, kırık dökük haldedir.
Şair Nazım Hikmet, Ağa Camisi’nin o mahzun halini “Ağa Camii” adlı şiirinde şöyle dile ifade etmiştir:
“Hafsalam almıyordu bu hazin hali önce,
Ah ey zavallı cami, seni böyle görünce,
Dertli bir çocuk gibi imanıma bağlandım,
Allah’ımın ismini daha çok candan andım.
Ne kadar yabancısın böyle sokaklarda sen!
Böyle sokaklarda ki anası can verirken,
Işıklı kahvelerde kendi öz evladı var.
Böyle sokaklardaki çamurlu kaldırımlar,
En kirlenmiş bayrağın taşıyor gölgesini,
Üstünde orospular yükseltiyor sesini,
Burda bütün gözleri bir siyah el bağlıyor,
Yalnız senin göğsünde büyük ruhun ağlıyor,
Kendi elemim gibi anlıyorum ben bunu,
Anlıyorum bu yerde azap çeken ruhunu,
Bu imansız muhitte öyle yalnızsın ki sen,
Bir arkadaş bulurdun ruhumu görebilsen!
Ey bu caminin ruhu: Bize mucize göster,
Mukaddes huzurunda el bağlamayan bu yer,
Bir gün harap olmazsa Türk’ün kılıç kanıyla,
Baştan başa tutuşsun göklerin yangınıyla!”
Nazım Hikmet bu şiiri, işgalin en kötü günlerinde, 1921 yılında yazmış.[11] Ve şiirinde “Ey bu caminin ruhu: Bize mucize göster,” diye haykırmış… Çok değil bir yıl sonra o mucize gerçekleşmiş! Kurtuluş Savaşı kazanılmış ve işgalciler geldikleri gibi çekilip gitmiştir.
VAHDETTİN’İN SATMAK İSTEDİĞİ AĞA CAMİİ’Nİ ATATÜRK KURTARDI
İstiklal Caddesi üzerindeki tek cami olan Ağa Camisi’ni satılmaktan, yıkılmaktan kurtaran da Atatürk Cumhuriyeti’dir. Cami, 1937 yılında Vakıflar İdaresi tarafından restore edilmişir.[12] Üstelik Vakıflar İdaresi, bu restorasyon için tam 22.432.30 lira para harcamıştır.
Görüldüğü gibi Vahdettin, sadece işgalcilerle işbirliği yaparak vatanı satmamış, ayrıca tarihi camileri yabancılara satarak, satmak isteyerek veya satılmasını engellemeyerek de kendi tarihine, kültürüne ihanet etmiştir.
Beyoğlu Ağa Camisi’nin şimdiki hali
VAHDETTİN’İN TARİHE, KÜLTÜRE, CAMİYE İHANETİNİN BİLANÇOSU
Vahdettin’in “satış” girişimleri sadece İstanbul Taksim Camisi ve Beyoğlu Ağa Cami ile sınırlı değildir. Ağa Camisi Vakfı Mütevellisi Ahmet Kemalettin Bey’in 15 ve 17 Temmuz 1922’de İleri gazetesinde yayımlanan beyanlarına göre ve dönemin gazetelerindeki haberlere göre Vahdettin İstanbul’da ayrıca tarihi ve dini önemi olan çok sayıda yapının satılmasını da onaylamıştır. Satılan yapılar arasında birçok cami vardır. Satılanlar dışında yıkılan, yok edilen tarihi, kültürel, dini varlıkların sayısı da çok kabarıktır.
İşte Vahdettin’in tarihe, kültüre, dine ihanetinin kısa bir bilançosu:
1. Taksim Müslüman Mezarlığı’nın 17.000 liraya gayrimüslim sermayeli bir elektirk şirketine satılması.
2. Ayasofya Camii Şerifi’ndeki mahsenin satılması,
3. Laleli’de Sultan Mustafa Han Medresesi’nin önce satılması, sonra yıkılması ve yerine Laleli apartmanlarının yapılması.[13]
4. Mustafa Ağa Camii Şerifi’nin 1300 liraya Harunaçi Efendi’ye satılması,[14]
5. Sultan Mahmut Türbesi karşısındaki 2 caminin satılması,
6. Üsküdar’da Acıbadem Dergahı’nın yıkılıp yerine Tramvay Fabrikası’nın yapılması,
7. Bahçekapı’da Hamidiye Medresesi ile Eyüpsultan’da Mihrişah İmareti’nin ardiye olmak üzere kiraya verilmesi,
8. Bereketzade Camii Şerifi’nin satılmasına çalışılması.(Cami son anda kurtuldu)[15]
9. Kasımpaşa-Beyoğlu Müslüman mezarlığının Vahdettin’in kararnamesiyle satılması.[16]
10. Mimar Sinan’ın Haseki Sultan Hamamı’nın yıkılması.[17]
11. Üsküdar Tahir Efendi Camisi’nin depo olarak kullanılmak üzere Amerikalılara kiraya verilmesi.[18]
12. Vakıf çeşmeleri, sebillerin parayı bastırana kiraya verilmesi.[19]
13. Yol yapıyoruz diyer tarihi Yediklule Surlarının yıkılmaya başlanması.[20]
14. Alemdağ ormanlarının satılığa çıkarılması.[21]
15. General Harrington’un Taksim Ermeni mezarlığını futbol sahasına çevirmesi.[22]
16. Bakımsız ve sahipsiz bırakılan camilerin soyulup soğana çevrilmesi.
(Konunun ayrıntılarına Haluk Oral’ın “İşgalden Kurtuluşa İstanbul” adlı kitabından ulaşabilirsiniz.)
Demek ki neymiş? Tarihimizde camilerin satılmasından, yıkılmasından, depo yapılmasından söz edeceksek, Atatürk’ten, İnönü’den önce hain Vahdettin’den başlamak gerekiyormuş. Vahdettin’in sadece ülkesini değil, ülkesinin en nadide camilerini, medreselerini, hamamlarını, hatta mezarlıklarını bile satıp savdığını bilmek gerekiyormuş!
1923 yılında Şam’daki Yavuz Sultan Selim Camisi Şam yönetimince ahıra çevrilmiştir.[23] Vahdettin, o sırada Sanremo’da “konyak” içip, kendisinden 40 yaş küçük saray bahçıvanının küçük kızıyla oynaşırken Şam’daki Yavuz Sultan Selim Camisi’nin ahıra çevrildiği haberleri gazetelerde yer almıştır. Ancak sorsanız “halifeliği” kimselere bırakmayan Vahdettin Şam’daki caminin ahır yapılmasına karşı kılını bile kıpırdatmamıştır. Ancak ilahi adelete bakın ki, Vahdettin öldüğünde Şam’daki o Yavuz Sultan Selim Camisi’nin avlusuna gömülmüştür.[24]
Taksim Gezi Olayları sırasında “Camide içki içtiler” iddianız değil ama işgal yıllarında Padişah vahdettin’in Taksim Camii’ni Fransızlara sattığı iddiamız doğru Sayın Başbakan!
Eğer bundan onra birileri tarihimizdeki cami kıyımından söz edececekse artık Vahdettin’in işgalcilere sattığı camilerden başlaması gerekecek!
Sinan Meydan
[1] Atilla Oral, Charles Harington, “Sömürge Valisi’nin Himayesinde Vahdettin’in İhanetleri ve İşgal İstanbul’u”, İstanbul, 2013, s. 352
[2] İleri, 7 Aralık 1921, s.3
[3] Oral, age, s. 354
[4]Tevfik Biren, Bürokrat Tevfik Biren’in II. Abdülhamit, Meşrutiyet ve Mütareke Hatıraları, Haz. Fatma Rezzan, C.2, İstanbul, 2006, s. 499,500, Oral, age, s. 358-359.
[5] Oral, age, s. 358,359
[6] age, s. 359-362
[7] “Taksim’deki Camiyi İsmet İnönü Yıktırdı”, http://www.haber5.com, 19 Eylül 2012.
[8] Oral, age, s. 364
[9] “Cami Satılır mı?Ağa Camii Etrafında Dönen Dolaplar”, İleri, 11 Temmuz 1922
[10] İleri, 15 Temmuz, 1922, Oral, age, s. 365
[11] Anadolu’da Yeni Gün, 21 Mart, 1921, Nazım Hikmet, İlk Şiirler, 1998.
[12] “Ağa Camisi Zarif Bir Şekil Aldı”, Cumhuriyet, 8 Ocak, 1937, s.2.
[13] Oral, age, s. 406-408
[14] age, s.424-425
[15] “Ağa Camii Vakfı Mütevellisi Ahmet Kemalettin Bey’in Açıklaması”, İleri, 15 Temmuz 1922.Oral, age, s. 368-369. Hain Vahdettin’e toz konduramayan saltanatçılar, Mimar Sinan’ın Sultan Hamamı’nın Tek Parti döneminde yıktırıldığı “yanını” söylemişlerdir. Örneğin Diyanet’in İslam Ansikolopedisi’ne göre hamamın yıkım tarihi 1930 yılı olarak gösterilmiştir. (Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.16, İstanbul 1997, s. 369-370.) Ancak Atilla Oral’ın da belgelere dayalı olarak ifade ettiği gibi, “Oysa Sinan’ın eseri bu tarihten tam on yıl önce, 10 Ocak 1920’de yıktırıldı” (İleri, 11 Ocak 1920, s.6, Oral, age, s. 399).
[16] “Metruk Mezarda İnşaat”, İleri, 14 Ekim 1921, Oral, age, s. 386-390.
[17] Oral, age, s. 390-401
[18] Camiyi kiralayan Amerikalı şirket caminin içini çeşitli eşyalarla doldurunca camii çökmüştür. Caminin çinileri sökülüp harap bir halde bırakılmıştır. (Oral, age, s.404-405.) İleri gazetesi bu olayı, “Bir Camii Şerifte Gaz Deposu” bağşlığıyla okurlarına duyurmuştur. (İleri, 2 Nisan 1921, s. 3)
[19] Oral, age, s. 408-410
[20] age, s. 410.
[21] “Alemdağ Ormanlarıyla Stılığa Çıkıyor. Büuyük Bir Zarar Büyük Bir Günah”, İleri, 10 Ocak 1921, s. 2, Oral, age, s. 411.
[22] Oral, age, s. 440-444. İngiliz işbirlikçisi Vahdettin, İşgal Kuvvetleri Komutanı Harington’un bu saygısız davranışı karşısında “sessiz “ kalmak dışında hiçbir şey yapmamıştır. Ayrıca şunu da belirtmek lazım! İşgalci Harington, Vahdettin gibi mezarlıkları parselleyip satmamış, mezarlıkları bozup, mezarlık alanını top sahası yapmıştır. Üstelik bu işi bir menfaat uğruna değil, hastalık derecesindeki futbol sevgisi yüzünden yapmıştır.
[23] “Şam’da Ahır Yapılan Camii Şerif”, İleri, 6 Eylül 1923, s.2, Oral, age, s. 438
[24] Oral, age, s.440.