SEKİNE DUASI
Aslı vahye dayanan yüksek, sırlı, tılsımlı, feyizli ve kuvvetli duâlardan birisi de sekinedir. Hazret-i Cebrail Aleyhisselâm Peygamber Efendimizin (asm) huzurunda bir sayfa indiriyor. Allah’ın altı ismi yazılı bulunan bu esrarlı ve tılsımlı duâ sayfası, Hazret-i Ali’ye (ra) tebliğ ediliyor. Hazret-i Ali (ra), bu hâdiseyi şöyle anlatıyor: “Ben Cebrail’i gökkuşağı gibi semayı kuşatmış olarak gördüm. Sesini işittim. Sayfayı ondan aldım. Sayfada Allah’ın Ferd, Hayy, Kayyum, Hakem, Adl ve Kuddûs isimlerini yazılı buldum.”1
Sekine ile bildirilen ve Allah’ın Ferd, Hayy, Kayyum, Hakem, Adl ve Kuddûs isimlerinden ibaret olan bu altı ismi, Hazret-i Ali (ra) için ism-i azamdır. Bu isimlerden Hakem ve Adl isimleri İmam-ı Azam için ism-i azamdır. Hayy ismi, Abdülkadir-i Geylânî için ism-i azamdır. Kayyum ismi, İmam-ı Rabbânî için ism-i azamdır.2 Kezâ bu isimlerin tamamının asrımızda bir meyvesi zuhur etmiştir: Risâle-i Nûr.3
Üstad Bedîüzzaman Hazretleri Risâle-i Nûr’u bu altı ismin mazhariyetinde telif etmiş, Otuzuncu Lem’a’yı da özel olarak bu altı ismin izah ve tefsîrine ayırmıştır.
Bu isimlerin mânâları kısaca şöyledir:
Ferd: Allah birdir, tektir, yegânedir, biriciktir, istiklâl ve infirad Sahibidir.
Hayy: Allah sonsuz diridir, ezelî, ebedî ve ölümsüz hayat Sahibidir. Her şeye hayatı veren, her şeyi dirilten O’dur.
Kayyûm: Allah dâimâ kâimdir, tabir câizse dâimâ ayaktadır, yarattığı her şeye hâkimdir, varlıkları dilediği gibi idâre eder, sevk eder ve yönlendirir, her şey O’nunla var olur, O’nunla ayakta durur, O’nunla devam eder. Allah’ı ne bir uyuklama, ne bir uyku ve ne bir gaflet hâli almaz. Göklerde ve yerde ne varsa, O’nun irâdesiyle ve kayyûmiyetiyle varlığını sürdürür ve ayakta kalır.
Hakem: Allah hüküm Sahibidir, hikmet Sahibidir, yarattığı her şeyde bir hikmet ve bir fayda gözetmesi O’nun yüksek âdetindendir. Faydasız ve boşu boşuna bir şeyi yaratmaz. Yarattıklarını gözetler ve denetler. Kullarından haklıyı ve haksızı ayırır, aralarında hak ve adâletle hükmeder.
Adl: Allah adalet Sahibidir, her yarattığına hakkı olan her şeyi verir, hiç kimseye hiçbir zaman haksızlık yapmaz, mahşerde adaletle hükmeder, cezası zulüm veya haksızlık değil, adaletten ibârettir. Allah kendisi adalet Sahibi olduğu gibi, kullarına da her işlerinde adaleti emreder.
Kuddûs: Allah paktır, temizdir, noksanlıklardan, kusurlardan, âcizliklerden, küfür ve dalâlet ehlinin düşündüğü her türlü eksik sıfatlardan münezzehtir. Allah kemâl sıfatlar Sahibidir. O’nun her sıfatı, her ismi, her işi, her fiili mükemmeldir. Varlıkları mükemmel, kusursuz, temiz ve pâk yaratır. Temizliği sever, temizliği emreder, işlediklerinden pişman olan ve tövbe eden kullarını günahlarından arındırır ve temiz kılar.
Sekînede bu isimlerin zikrinden sonra on dokuz harfli on dokuz âyetle Allah’tan istimdat edilir, Allah’a sığınılır, muhtelif isimleri ile Allah zikredilerek dünyevî ve uhrevî her sıkıntımızı aşmamız için bu isimlerin feyiz ve bereketi istenir.
(19ayet aşağıda mevcut)
Üstad Hazretleri on dokuz Kur’ân âyetinden alınan on dokuzar harfli bu yüksek ve öz metinlerin besmeleden itibaren on dokuz defa okunmasını önermiştir.4 On dokuz rakamı Kur’ân’dan alınan bir şifredir. Bilindiği gibi, Kur’ân’da ebedî âlemlerle ilgili verilen bir haberde on dokuz adedi telâffuz ediliyor.5
Seksen yılı aşkın hayatı boyunca karşılaştığı dehşetli fitnelerden harika bir sûrette korunmuş olan Üstad Saîd Nursî Hazretlerinin, İmam-ı Gazali yoluyla Hazret-i Ali’den (ra) ders aldığı sekine gibi yüksek esrarlı evradı kendisine daimî bir vird edinerek hiç terk etmeden okumuş olması6, bize, her sıkıntı ve fitne ânında sığınacağımız açık ve koruyucu bir kapı olduğunu göstermeye yeterlidir.
SEKİNE DUASI
okunuşu
1- Niyet( ne için ve ne maksatla okunduğuna niyet etmek)
2. İstiğfar (7 DEFA)
3. Salavat-ı Şerife ( 7 DEFA)
4. Allah-u Ekber (10 DEFA)
5. Altı Esma her ayetle beraber okunacak.(19 DEFA)
yani besmele çekilir sonra FERDÜN, HAYYUN, KAYYUMUN, HAKEMUN, ADLUN, KUDDÛSUN."denir ve 1. ayet okunur bu sırayla 19 kere tekrarlanır.sonra tekrar besmele ,6 esma ve 2. ayet okunur.19 ayet bitene değin aynı şekilde okunur.
6 esma:FERDÜN, HAYYUN, KAYYUMUN, HAKEMUN, ADLUN, KUDDÛSUN."
1.Ayet: Seyec ‘alullahu ba’de ‘usru-y yusra”
2.Ayet:Anetil vucuhü lil hayyil kayyum
3.Ayet:Ve innallahe biküm lera ufün rahimu
4.Ayet:İnnallahe kane tevvaben rahime
5.Ayet:innallahe kane gafuran rahime
6.Ayet:fe innallahe kane afüvven kadira
7.Ayet:innallahe kane semian besira
8.Ayet:innallahe kane alimen hakime
9.Ayet:innallahe kane aleyküm rakibe
10.Ayet:İnnâ fetâhnaleke fethan mübiyna
11.Ayet:ve yen surakellahu nesran azize
12.Ayet:İnne hızballahi humül gâlibûn
13.Ayet:innallahe huvel kaviyyül aziz
14.Ayet:innallahe huvel ganiyyül hamid
15.Ayet:Hasbiyallâhu lâ ilâhe illâ HU
16.ayet:Hasbünallâhu veni'mel vekîl
17.ayet:la yeh zünühümül fezeul ekber
18.ayet:iyyake na'budü ve iyyake nestain
19.Ayet:velhamdü lillahi rabbil alemin
Okunuş şekli;
Bismillâhirrahmânirrahim
ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun
Seyec'alullâhu bağde usriy-yusrâ.
Bismillâhirrahmânirrahîm
ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun
Ve anetil vucûhu lil hayyil kayyûm.
Bismillâhirrahmânirrahîm
ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun
Ve innallâhe biküm leraûfur-rahim.
Bismillâhirrahmânirrahîm
ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun
İnnallâhe kêne tevvêber-rahîmê.
Bismillâhirrahmânirrahîm
ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun
İnnallâhe kêne ğafurar-rahimê.
Bismillâhirrahmânirrahîm
ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun
Fe innâllahe kêne afüvven kadîrâ.
Bismillâhirrahmânirrahîm
ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun
innallâhe kêne semiam-basîrâ.
Bismillâhirrahmânirrahîm
ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun
İnnallâhe kêne alîmen hakîmê.
Bismillâhirrahmânirrahîm
ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun
İnnallâhe kêne aleyküm ragîbê.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun
İnnê fetâhnê leke fetham-mübînê.
Bismillâhirrahmânirrahîm
ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun
Ve yen surakellâhu nasran azîzê.
Bismillâhirrahmânirrahîm
ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun
İnnê hızballâhi hümül ğâlibûn.
Bismillâhirrahmânirrahîm
ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun
İnnallâhe hüvel kaviyyül azîz.
Bismillâhirrahmânirrahîm
ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun
İnnallâhe hüvel ğaniyyül hamîd.
Bismillâhirrahmânirrahîm
ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun
Hasbiyallâhu lâ ilâhe illâ Hû.
Bismillâhirrahmânirrahîm
ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun
Hasbünallâhu veniğmel vekîl
Bismillâhirrahmânirrahîm
ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun
Lê yehzünühümül fezeul ekber
Bismillâhirrahmânirrahîm
ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun
İyyâke nağbudü ve iyyâke nestaîn
Bismillâhirrahmânirrahîm
ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun
Velhamdü lillêhi rabbil âlemîn
Ayetlerin mealleri
1- Allah her sıkıntıdan sonra kolaylık lütfedecektir.
2- Yüzlerin sıkıntısı Hayy-ı Kayyûm içindir.
3- Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.
4- Allah tövbeleri çok kabul edici ve kullarına çok merhamet edicidir.
5- Muhakkak ki, Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.
6- Muhakkak ki, Allah her şeye gücü yettiği halde çok bağışlayıcıdır.
7- Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla işitir ve her şeyi hakkıyla görür.
8- Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilir ve her işi hikmetle yerine getirir.
9- Muhakkak ki, Allah sizin üzerinizde gözeticidir ve her halinizi görür.
10- Biz sana apaçık bir fetih yolu açtık.
11- Ve Allah sana pek şerefli bir zaferle yardım etsin.
12- Şüphesiz Allah’a tâbi olan topluluk gerçek gâliplerin tâ kendisidir.
13- Muhakkak ki Allah, azabında pek kuvvetlidir ve kudreti her şeye galip olandır.
14- Muhakkak ki hiçbir şeye ihtiyacı olmayan ve her türlü övgüye lâyık olan ancak Allah’tır.
15- Allah bana yeter. O’ndan başka ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur.
16- Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.
17- En büyük korku olan kıyâmetin dehşeti onlara üzüntü vermez.
18- Ancak Sana kulluk eder ve ancak Senden yardım isteriz.
19- Ve âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.
Her ayetin ne niyetle okunacağı:
1. Güç işlerin kolay olması niyetiyle (Talak-7)
2. Cebbarları zelil kılmak, her istek için (Taha-111)
3. Katı gönülleri yumuşatmak, düşmanların gönüllerine rikkat, kalplerine acıma hissi vermek için (Hadid-9)
4. Tevbe kabulü ve mağfiret istemek (Nisa-16)
5. Tevbe kabulü ve mağfiret talebi (Nisa-23-106)
6. Ehl-i kudretten af talebi için (Nisa-149)
7. Duanın kabulü niyetiyle (Nisa-58)
8. Ehl-ilim olmak ve ulum-u Rabbaniye’ye vakıf olmak (Nisa-11)
9. Düşmanların hile ve aldatmalarından emin olmak için (Nisa-1)
10. Düşmanlara galebe, rızıkta genişlik, huzur ve saadet kapılarının açılması (Fetih-1)
11. Düşmanlara galebe, rızıkta genişlik, huzur ve saadet kapılarının açılması (Fetih-3)
12. Düşmanlara galebe, rızıkta genişlik, huzur ve saadet kapılarının açılması (Maide-56)
13. Düşmanlara galebe, rızıkta genişlik, huzur ve saadet kapılarının açılması (Hud-66)
14. Cenab-ı Hak’tan gına (zenginlik) ve rızıkta genişlik (Lokman-26)
15. Düşmanların hilesinden emin olmak için (Tevbe-129)
16. Düşmanların hilesinden emin olmak için (Al-i İmran-173)
17. Def’i gam (keder ve hüznün gitmesi) için (Enbiya-103)
18. Hüzünden kurtulmak için (Fatiha-5)
19. Allah’ın verdiği nimetlere ve şükre muvaffak olmak için (Fatiha-2, Enam-45)
Sekine duasının sırları:
Sekine ondokuz sistemine dayalı olarak ortaya konulan bir ism-i azam duasıdır. Besmelenin ondokuz harfine uygun olarak, ondokuz harfli olan Allah’ın ismi şeriflerinin yer aldığı bu duanın büyük bereketinin olduğunu söyleyen İmam-ı Ali (r.a), hem Celcelutiye, hem Ercuzesinde bu isimlerin üzerinde özellikle durmaktadır.
İmam-ı Ali’nin, ondokuz sistemine dayalı bu sekine’yi doğrudan Kur’an’dan aldığını gösteren birkaç noktaya işaret etmekte fayda vardır.
1. Sekine altı isimden ( Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs) meydana gelmektedir. Kur’an’da “sekine” kelimesi de altı defa ( Bakara 2/248, Tevbe 9/26, 40; Fetih 48/4,18,26) geçmektedir.
2. Kur’anda geçen sekine kelimesi birçok yönden ondokuz sayısını göstermektedir.
a) Bakara suresinde geçen sekine kelimesi, Talutun hükümdarlığının bir alameti olarak söz konusu edilmiş ve Tabut denilen bir sandığın içinde ilahi yardımın bir simgesi olup, Allah tarafından inananlar için büyük bir moral olup, sükunet, güven ve huzur anlamında kullanılmıştır. Bu ayetten önce surede 247 (13×19) ayet geçmiştir.
b) Sekine kelimesinin diğer tekrarları, Hz. Peygamber (sas) ve müslümanlar için söz konusudur. Bu beş tekrardan ilk üçü Fetih Suresinde söz konusudur. Son ikisi ise Tevbe Suresinde geçmektedir. Bu iki surenin tertip numaralarının (9+48) toplamı : 57 (3×19)’dir. Bu iki sure arasına tam 38 (2×19) sure yerleştirilmiştir.
c) Söz konusu beş ayet numarasının ( Tevbe 9/26, 40; Fetih 48/4,18,26) toplamı : 114′tür. Bu sayı, Kur’an’ın 114 sure sayısına uygun olup ondokuzun altı katıdır.
d) Nüzul sırası itibariyle “sekine” kelimesi ilk defa Fetih Suresinde inmiştir. Bu sure, bi’setin ondokuzuncu yılında (Hudeybiye seferi dönüşünde) inmiştir. İçinde yer aldığı şifresiz (Başında kesik harfler bulunmayan) sureler sistemine göre, ilk ayeti, 102×19(=17×114) katı bir sıradadır.
e) Sekinenin ilk defa indiği (Fetih 48/4,18) ayetlerdeki şekli olan “el- sekinet”in ebced değeri 571′dir. Bu tevafuk, Efendimizin (asm) dünyaya teşrifleri insanlık için bir huzur ve güven kaynağı olduğuna işaret sayılmalıdır.Okunmayan vasıl elifi hariç tutulursa, ebced değeri 570(30×19)dir.
3. Sekine olarak isimlendirilen altı ismin harf sayısı da ondokuzdur.
4. Sekinenin temel unsurlarından biri de besmeledir.Besmelenin harf sayısı da ondokuzdur.
5. Ondokuz harfli besmelenin geçtiği ayet numarası (Neml 27/30) ile ondokuz cehennem zebanilerini sayısı için söz konusu edilen ayet numarası (Müddesir 74/30) aynıdır. Bu tevafuk besmele ile zebaniler arasında bir ilişkinin varlığını göstermekte ve büyük sahabi Abdullah b. Mes’udun “besmelenin harfleri cehennem zebanilerinin sayısı kadar olup ondokuzdur. O halde, ondokuz zebaniden kurtulmak isteyen, ondokuz harfli besmeleyi okusun. Bunu okuyan kimse için Allah, bu harflerden her birisini bir zebaniye karşı bir zırh yapar. Cehennem melekleri olan zebanilerde bütün işlerini besmele çekerek yapar ve bütün güçlerini besmeleden alırlar.” (Kurtubi I/12; Beki Niyazi, Namazın Sayısal Mucizesi, s.15) şeklindeki görüşlerinin doğruluğunu teyit etmektedir. İlginçtir ondokuz harfli besmele ile ondokuzdan söz eden ayetin numarası olan 30 sayısı 19 sayısı ile çarpıldığı zaman, yukarıda geçtiği üzere, “el-sekinet” in ebced değeri olan 570 rakamını buluruz.
6. ”Sekinet” kelimesini tehecci usulü ebced değeri : (sin=120, kaf=101, ya= 12, nun=106, ta=402) 741(39×19)’dir. Yine ilginçtir, ondokuzdan bahseden Müddessir Suresinin ilk ayeti, sondan itibaren Kur’an’ın 741. ayetidir.
7. Sekine farklı maksatlar için, altı ism-i azama farklı ayetler eklenerek okunur. Ancak bu ayetlerin ondokuz sayısına uygun olması gerekmektedir. Nitekim, Bediüzzaman Said Nursi, bir zamanlar bu altı isme 171 (9×19) ayet ilave ederek okuduğunu ilave etmektedir.
8. Bediüzzaman tarafından düzenlenen elimizdeki şekliyle “sekine“ duası değişik yönlerden ondokuz sayısını göstermektedir:
a) On defa Allahu Ekber (Allah en büyüktür) diye tekbir getirildikten sonra ondokuz harfli besmele ile Allah’ın ondokuz harfli altı ismine yer verilmektedir.
b) Söz konusu ondokuz ayetin her birinin harfleri de ondokuzdur. -Yalnız yirminci surede geçen ikinci ayet yirmi adet harften oluşmaktadır.- (“ve anetil vucuhü lil hayyil kayyum “ yirmi adet harften oluşmaktadır. Ancak bu ayetin başındaki “vav” atıf vavıdır. Yani bir önceki ayetle bu ayeti bağlayan bir bağlaçtır. Türkçedeki “ve” ile aynı işlevi görmektedir. Bağlacı saymadığımızda ayetin ifadesi olan “anetil vucuhü lil hayyil kayyum” kalır ki bu da ondokuz harftir.)
c) ”Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” mealindeki ayet ondokuzuncu sırada yer almıştır. Bu ayet, bu şekliyle (vav’lı olarak “velhamdülillahi Rabbilalemin şeklinde) Saffat Suresinin 182. ayeti olarak geçmektedir.
- Bu ayetin harf sayısı ondokuzdur.
- Bu ayet kendi sisteminde (başında şifreli harf bulunmayan sureler sistemine göre) Kur’an’ın 1824. (96×19=5x19x19+19) ayetidir.
- Bu ayet, Kur’an’daki “elhamdülillah” cümlesinin ondokuzuncu tekrarıdır.
- Bu ayetin ebced değeri : 589 (31×19)’dur.
Sonuç :
Manevi hayatın merkezi olan kalp dünyamızı canlı ve aksiyoner tutmada evradda devamlılık ve disiplin şarttır. Evrâd u ezkârı terk etmek iç dünyamızdaki bozulmanın alâmetidir.
Bunu Bediüzzaman Hazretleri şöyle ifade eder : “…günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şüpheler (neûzü billah) mahall-i iman olan bâtın-ı kalbe ilişip imanı zedeler ve imanın tercümanı olan lisanın zevk-i ruhanîsine ilişip zikirden nefretkârane uzaklaştırarak susturuyorlar. Evet günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah istiğfar ile çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir manevî yılan olarak kalbi ısırıyor.” (Lemalar s. 9)
Bir asra yaklaşan hayatı boyunca karşılaştığı dehşetli fitnelerden hârika bir sûrette korunmuş olan Bediüzzaman Hazretlerinin, Hazret-i Ali’den (ra) ders aldığı Sekîne gibi yüksek bir evradı kendisine dâimî bir vird edinmesi ve terk etmemesi sekinenin sıkıntı ve gaflet anlarında bize bir kalkan ve nur olacağı kanaatindeyiz.
Selam ve dua ile…
EK BİLGİ:
SEKİNE DUASI HAKKINDA:
Sekine duası hakkında açıklama: Risale-i Nur’larda geçen Hz.Ali’ye “Sayfa indirilmesi” meselesi
Soru: Risale-i Nurlarda geçen Hz.Ali (K.V.)’ye Cebrail (AS) den Sayfa indirilmesi olayı Ehl-i Sünnet anlayışına ters değil midir?
O zaman Hz.Ali(K.V)’de bir nevi peygamber konumuna yükseltilmiş olunmuyor mu?
Bir konu hakkında yorum ve tahlil yaparken, o konuyu doğru okuyup doğru anlamak ve doğru bilmek esastır. Bilmediği bir konu hakkında yorum yapmak; su-i zana sebebiyet verir ve o kişiyi “Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra,17/36) gereği mesul eder.
İlgili metin 18.Lema’da geçmektedir. Bediüzzaman Hazretleri bu Lema’nın önsözünde: “Risale-i Nur şakirtlerine işaret eden Hazret-i Ali’nin (r.a.) bir keramet-i gaybiyesidir.” Gizli kalmış gaybî mühim bir mucize-i Ahmediyeyi (a.s.m.) beyan eder” diyerek konunun öncelikle Efendimiz (SAV)’in bir mucizesi ve“Ben ilmin şehriyim. Ali ise, onun kapısıdır.”(1) işaretine mazhar Hz.Ali (K.V)’nin bir kerameti olarak takdim etmektedir. Soruda sorulan metin şu şekildedir; “Sonra Hazret-i Cebrail’in, Âlâ Nebiyyina (a.s.m.) huzur-u Nebevide getirip Hz. Ali’ye Sekine namıyla bir sayfada yazılı İsm-i Âzam, Hz. Ali’nin (r.a.) kucağına düşmüş. Hz. Ali diyor: “Ben Cebrail’in şahsını yalnız alâimü’s-sema suretinde gördüm. Sesini işittim, sayfayı aldım, bu isimleri içinde buldum”(18.Lema) Görüldüğü üzere, Hz.Ali’ye (K.V.) inen bir Sekine’den bahis vardır, yoksa haşa- Peygamberane bir vahiyden değil! Bahse konu Sekine, Mecmuatü’l-Ahzabta “Kaside-i Ercûze” şeklinde geçmektedir.(2) Allah’ın altı İsm-i Azamı olan “Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs” isimleri ile bir dua-yı münacattır. Bediüzzaman Hazretleri bu “Sekîne” tâbir edilen İsm-i Âzamın okunma şeklini de “yetmiş bir âyet ile yüz yetmiş bir defa dâimî vird edinmeli” (Lemalar:Sayfa 425) şeklinde dile getirmektedir.
İtiraz edilen husus; ifadede geçen “Sekine namıyla bir sayfa” ise Sayfa’dan murat İlahi bir ilhamvari mesajdır, yoksa Efendimize (SAV) inen “vahiy sayfaları” ile karıştırılmamalıdır. Şayet itiraz Cebrail’i(AS) görmüş olma Keyfiyeti ise, başta Hz.Aişe, Hazret-i Ömer, İbni Abbas, Üsame bin Zeyd, Ümmü Seleme, Sa’d ibni Ebî Vakkas gibi pek çok Sahabe, Cebrail (AS)’ı Dıhye veya bir süvari veya başka keyfiyette gördüklerini ilan etmektedirler.(3)
Şayet itiraz Sayfa’nın kucağına düşme keyfiyeti ise, İmamı Gazali bu hususu veciz bir şekilde açıklamıştır: “Onlar vahiyle Peygambere (a.s.m.) nazil olduğu vakit, İmam-ı Ali’ye (r.a.) emretti, “Yaz”; o da yazdı, sonra nazmetti.”(Şualar:635) Konuyu özetlemek gerekirse; Cebrail (AS) Peygamberimizin (SAV) huzuruna geldiği vakit, altı İsm-i Azam’lı münacat duasını, murad-ı ilahi gereği, İlim Şehrinin Anahtarı Hz.Ali’ye (K.V.) nazmetmesi için getirmiş, Efendimiz de (SAV) Hz.Ali’ye Sekineyi bir Kaside şeklinde düzenlemesi için bildirmiştir. Murad-ı İlahi , nazmetme işlevini Hz.Ali’nin yapması istediğinden, Bediüzzaman Hazretleri “Hz. Ali’nin (r.a.) kucağına düşmüş” şeklinde belirtmektedir.
“Sekine” hakkında Kur’an-ı Kerimde geçen; “Mü’minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, Sekine(güven duygusu ve huzur) indiren O’dur.” (Fetih Suresi, 4) Ayetin tefsirinde Elmalı Hamdi Yazır; Hz. Ali’nin “Sekine” ile neyi kast ettiğini şöyle açıklamaktadır:
“Sekîne müminin kalbine sakin olup onu güvenli kılan melektir.” “Sekine” ifadesini pek çok Hadis-i Şerifte de görmek mümkündür : Bir zat Kehf suresini okuyordu. Yanında da iki uzun iple bağlı olan atı duruyordu. Derken etrafını bir bulut kapladı. Ve bu bulut ona yaklaşmaya başladı. At da bu durumdan huysuzlanmaya, ürkmeye koyuldu. Sabah olunca adam Resulullah (sav)’a gelip vak’ayı anlattı. Hz. Peygamber (sav) ona şu açıklamada bulundu: “Bu sekine idi, Kur’an için inmişti”(4)
Resulullah (sav) buyurdular ki: “Bir grup, Kitabullah’ı okuyup ondan ders almak üzere Allah’ın evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka üzerlerine sekine iner ve onları Allah’ın rahmeti bürür. Melekler de kanatlarıyla sararlar. Allah, onları, yanında bulunan yüce cemaatte anar.”(5)
Ben şehadet ederim ki Ebu Hüreyre ve Ebu Said (ra) Resulullah (sav)’ın şöyle söylediğine şehadet ettiler: “Bir cemaat oturup Allah’ı zikrederse, mutlaka melekler etraflarını sarar, Allah’ın rahmeti onları bürür, üstlerine sekine iner ve Allah onları yanında bulunan (büyük melek)lere anar.”(6)
Netice olarak, Hz.Ali’nin Sekine mahiyetinde İsm-i Azam duasını nazmetme keyfiyetine mazhar olmasının Ehl-i Sünnet perspektifinde bir sakıncası yoktur. Bu Hz.Ali’ye inen bir vahiy değildir, Efendimiz (SAV)’e inen İsmi Azam duasının, Hz.Ali’ye bildirilerek onun nazmetmesidir. Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi de buna isnaden olsa gerek, “Sekine insanını” şu şekilde tarif etmektedir: Sekîne’ye mazhar bu âhenk ve huzur insanı, davranışları itibâriyle vakûr, emniyet telkîn edici, inandırıcı ve ciddî, iç âlemi itibâriyle ve Allah’la münâsebetleri açısından da temkinli, dikkatli, benlik, çolpalık ve şatahat düşüncesinden uzak ve bektâşiyâne hezeyanlara karşı da hep kapalıdır. Her vâridat ve her inşirâh veren esintiyi O’ndan bilir, edep ve şükranla iki büklüm olur, her huzursuzluk ve tatminsizliği de mahiyetindeki boşluklarla irtibatlandırır, kendini sorgular ve nefsiyle hesaplaşır.(7)
_____________________
(1) Tirmizî, Menâkıb: 20; el-Hakim, el-Müstedrek, 3:126
(2) Ahmet Gümüşhanevi Hazretleri, Mecmuatul Ahzab , Sayfa 582-597.
(3) Buhârî, Fedâilü’l-Eshâb: 30; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 9:276-277; Ahmed İbni Hanbel, Fedâilü’s-Sahâbe (tahkik: Vasiyyüllah), no. 1817, 1853, 1918; Müsned, 1:212; el-Askalânî, el-İsâbe, 1:598. ; Buharî, Mağâzî: 18, Libas: 24; Müslim, Fedâil: 46, 47, no. 2306; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:361. ; Buharî, İmân: 37; Müslim, İmân: 1-7.
(4) Buhari, Fedailu’l-Kur’an 11; Müslim, Müsafirin 240, 241, (795); Tirmizi, Sevabu’l-Kur’an 6, 2887
(5) Ebu Davud, Salat 349, 1455
(6) Müslim, Zikr 39, (2700); Tirmizi, Da’avat 7, (3375)
(7) Sızıntı, Nisan 1991, Cilt 13, Sayı 147