Zerdüşt Hakkında Genel Bilgi
Çalışmanın Sahibi: Şinasi Gündüz
Zerdüştiliğin Ahura Mazda’dan sonra gelen ikinci isim Zerdüşt’tür. Avesta’da Zarathushtra Spitama, bazı yerlerde de sadece Spitama olarak geçmektedir. Ancak bu son ismin, Zerdüşt’ün soy ismi olduğu da ifade edilmektedir. Zarathushtra ismi, zamanla günümüz Farsça’sında Zerdüşt şekline dönüşmüştür. Dünya literatüründe Latince Zoraastre olarak ifade edilen bu ismin aslının Yunanca’dan geçtiği ifade edilmektedir.
Zerdüşt Kelimesi
Zerdüşt adının develerle yakın alakası kurulmakta ve bununla ilgili çok farklı bilgiler nakledilmektedir. Zerdüşt adının Avesta’dan geçen Zarathushtra’nın; Zaraht (güzel, doğru) ve Ushtra (deve) isimlerinin birleşiminden meydana geldiği, Zerdüşt kelimesinin kökenleri arasında yer almaktadır. Buradan hareketle, Zerdüşt’ün “develeri terbiye eden”, “develeri soyan” (hırsız), “develere eziyet eden”, “yaşlı deve, vahşi deve sahibi” olduğu yönünde yorumlar bulunmaktadır. Halk dilinde ise Zerdüşt, yaşayan yıldız olarak nitelendirilmektedir. Hatta bu özelliği dolayısıyla Zerdüşt ve onun yolundan gidenler yıldıza tapanlar olarak da nitelenmektedir. Süryanice ve Arapça kaynaklarda ise “Muhteşem altın” veya “altın krallık” anlamında “Zor washt” şeklinde iki kelimenin kullanıldığı belirtilmektedir. Zerdüşt’le ilgili gerek Avesta’da gerekse kendi Gatalarına bakıldığında, azda olsa, onunla ilgili bilgiye rastlanmakta, bu yüzden Zerdüşt’ün tarihte yaşamış bir kişi olduğu inkâr edilememektedir. Zerdüşt’le ilgili ihtilaflar yalnızca onun ismi ile ilgili değil, belki de onun yaşadığı dönem ve zamanla ilgilidir. Spitama adının ünlü bir savaşçı aileden geldiği, beyaz, temiz, saldırgan veya çok parlak anlamlarına gelen spit kökünde türediği ve beyaz soydan gelen kimse olarak Zerdüşt’e verildiği belirtilmektedir.
Zerdüşt’ün Hayatı
Zerdüşt’ün eski İran’ın tanınmış ailelerinden Spitama’ya mensup olduğu, babasının Pourushaspa ve annesinin Dughova, Zerdüşt’ün ailenin beş çocuktan üçüncüsü olduğu söylenmektedir. Kaynaklarda onun soyunun İranlıların dini inanışlarına göre kendisinden kırk beş nesil önce yaşamış, ilk insan olduğu iddia edilen Gayomart’a kadar geri götürülmektedir. Zerdüşt’ün doğduğu zaman gibi onun doğum yeri ile alakalı biri biriyle bazen örtüşen, bezen de çelişen çok sayıda rivayet bulunmaktadır. Bu rivayetlerin ortak noktası, onun doğum yerinin İran sınırları içerisinde olduğu şeklindedir. İran’ın çok geniş bir araziyi kuşattığı düşünüldüğünde, bunun nokta olarak yerini tespit oldukça zor olmaktadır. Bu konuda Avesta ve Gata’larda yer alan bilgiler ve onların yazı dili, oldukça katkı sağlayıcı nitelikte bulunmaktadır. Gata’ları ölçü olarak alanlar, onunu doğum yerinin Azerbaycan sınırları içerisinde, Media’nın kuzey batısı olduğu ve Spitama ailesine mensup olduğunu kabul etmektedirler. Bunun yanında Vendidat’ta Zerdüşt’ün doğum yerinin Rey şehri olduğu yönünde bilgiler bulunmaktadır. Müslüman bilim adamlarının büyük çoğunluğu da Zerdüşt’ün doğum yerinin İran’ın batısı ve Azerbaycan bölgesi olduğuna inanmaktadır. Dinlerin tarihsel incelemesi, ilkel dinlerde çeşitli, ama yine de hatırı sayılır ölçüde benzerlikler taşıyan kurtarıcı anlayışlarının varlığını ortaya koymaktadır. Orada kurtarıcı, yoksulluktan ve talihsizlikten kurtaran liberator biri olduğu gibi ferahlatıcı ve yardım edici yahut ölümsüzlük getiren biri olarak da karşımıza çıkmaktadır. Birçok mistik ve kurtuluş öğreticisi ile kendi cemaatleri tarafından rehber ve kurtarıcılığa dönüştürülen kişiler arasında Zerdüşt de yer almaktadır. Zerdüşt’ün kurduğu din olarak bilinen Zerdüştlük hakkında çeşitli kaynaklarda bol miktarda bilgi bulunmasına rağmen, onun ne zaman ve hangi tarihlerde yaşadığı konusundaki veriler oldukça sınırlı ve kısmen biri diğeriyle çelişir niteliktedir. Elbette bu bilgilerden yararlanmak gerekmekle birlikte, doğru bilgiye ulaşmak ve onun gerçek hayatı hakkında Farsça ana kaynaklardan yararlanmak bir zaruret ifade etmektedir. Hatta Zerdüşt’e ait olduğu söylenen ve Gatalar diye adlandırılan kutsal metinler üzerine daha geniş incelemeye ihtiyaç bulunmaktadır.
Zerdüşt’ün kurduğu din olarak bilinen Zerdüştlük hakkında çeşitli kaynaklarda bol miktarda bilgi bulunmasına rağmen, onun ne zaman ve hangi tarihlerde yaşadığı konusundaki veriler oldukça sınırlı ve kısmen biri diğeriyle çelişir niteliktedir. Elbette bu bilgilerden yararlanmak gerekmekle birlikte, doğru bilgiye ulaşmak ve onun gerçek hayatı hakkında Farsça ana kaynaklardan yararlanmak bir zaruret ifade etmektedir. Hatta Zerdüşt’e ait olduğu söylenen ve Gatalar diye adlandırılan kutsal metinler üzerine daha geniş incelemeye ihtiyaç bulunmaktadır. Zerdüşt’ün doğumu olayında olduğu gibi hayatı hakkındaki bilgileri, mitolojik karakterli olanlardan ayırmak oldukça zordur. Ancak bazı kaynaklarda onun hayatının ilk yıllarında, babasının özel terbiye ve eğitimine tabi tutulduğu yönünde bilgiler bulunmaktadır. Zerdüşt’ün yedi yaşından on beş yaşına kadar döneminin bilim adamlarından olan Ferzin isimli bir kişinin yanında tıp, ziraat ve dini konularla ilgili dersler aldığı ve dikkatleri üzerine çekmeye başladığı ifade edilmektedir. Rivayete göre o, yedi yaşında kutsal elbiseyi (Sudre) giymiş, kutsal kemerini takmış, bundan sonra da eğitim almaya başlamıştır. Bu dönemde onun bazı hayvanlardan tarafından özel korunduğu da söylenmektedir. Nitekim menkıbelerde anlatılan şekliyle Zerdüşt, toynak sığırlardan bir boğa tarafından korunmuş, bir aygır tarafından atların ezmesinden kurtarılmış, bir kurt tarafından yavruları arasına alınarak emzirilmiştir. Bunun yanında onun sosyal konularla ilgilendiği ve küçük yaştan itibaren haksızlıklarla mücadele içine girdiği, kötülüklere karşı daima iyiliği savunduğu rivayet edilmektedir. Zerdüşt’ün yirmi yaşına geldiğinde on yıllık bir süre içerisinde inzivaya çekildiği nakledilmektedir. Onun inzivaya çekildiği, bu süre zarfında tabiat olaylarını, dünya işlerini, hayrı, şerri, yaşamı, tanrıyı, varlığı, yokluğu, insanların geleceğini düşünmeye başladığı söylenir. Zerdüşt’ün din kurucusu olduğu yolundaki bilgilere zemin hazırlayan bu rivayetler, sonradan onun Tanrı Ahura Mazda’ya ulaştığı ve böylece manen farklı kazanımlarla aydınlandığını belirtmektedir.
Zerdüşt’ün aile hayatı ile ilgili bilgilerde de bir bütünlük olmamaktadır. Modern Zerdüştlük tarafından kabul edilmemekle birlikte (onlar Zerdüşt’ün tek evliliğini kabul ederler) Zerdüşt’ün üç kadınla evli olduğu ve üç kız üç erkek olmak üzere toplam altı çocuğundan söz edilmektedir. Özellikle erkek çocuklarının çiftçiler, din adamları ve askerler olmak üzere toplumdaki sosyal sınıfları temsil ettiğine inanılmaktadır. Zerdüşt’ün ölümü ile ilgili de biri birinden farklı bilgiler aktarılmaktadır. Onun yetmiş yedi yaşına kadar yaşadığı, bir savaş esnasında veya bir suikast sonrasında öldürüldüğü rivayet edilmektedir. Anlaşıldığı kadarıyla onun yeni getirdiği dini hayat, eski yaşantılarından taviz vermek istemeyenleri rahatsız etmiş ve toplum içerisinde gizli açık muhalefet her zaman olagelmiştir. Nitekim bu tepkiler zaman içerisinde dozunu artırmış ve bu faaliyetlerden rahatsız olan İranlılar, çok kısa bir süre sonra, Zerdüşt’ün düşüncelerine karşı gelerek ona engel olmaya başlamışlardır. Bu karşı gelmeler sonucu Zerdüşt’ün yakarıda belirtildiği gibi yetmiş yedi yaşında Tur-bratrus isimli Ariyenli* birisi tarafından öldürüldüğü söylenmektedir.
Zerdüşt’ün Yaşadığı Dönem
Avesta’nın ilkyazı dili Pehlevice’den hareketle Zerdüşt’ün, M.Ö. 551–479 yılları arasında yaşadığı ve doğu İran(Arya) kabilelerinden birine mensup olduğu ve bugünkü İran’ın doğu ya da kuzey doğusundaki Harezm ile Belh yakınlarında doğduğu tahmin edenler de bulunmaktadır. Haşim Razi ise, Taberi’den naklen, onun Filistin asıllı olduğunu, daha sonra Belh yakınlarında bir yere yerleştiğini ileri sürmektedir . Hatta Haşim Razi, onun doğumu ile ilgili olarak detay derecesinde şu bilgileri aktarmaktadır: “Zerdüştilere göre o birinci ayın altısında ( İran güneş takviminin 1. ayı 21 Mart – 20 Nisan ) doğmuştur. Zerdüşt’ün doğumuyla ilgili şöyle bir öyküden söz edilmektedir. O, gülerek dünyaya gelmiş ve bu gülüşü herkesi hayrete düşürmüştür. Zerdüşt’ün gülerek dünyaya gelmesi pek çok şaire ilham kaynağı olmuştur. Örneğin onun için yazılan şiirlerden birinde şöyle denmektedir :
O zaman ki sabah güneşi yüzünü gösterdi
Güzel yüzlü Zerdüşt annesinden doğdu
Annesinden ayrıldığı an gülmeye başladı
Onun gülüşü ile her taraf aydınlandı
Babası hayretler içinde kaldı
Onun o güzel gülüşünden
Babası, içinden: bu tanrının sevdiği kuludur
Çünkü herkes ağlamalarla dünya ya gelir”.
Zerdüşt’ün yaşadığı dönemle ilgili tarihi malumatın, bazıları biri birleriyle çelişmekle birlikte, Yunan tarihçilerinin eserlerinde konu ile ilgili bilgileri bulmak mümkündür. Yunanlı yazar Xantus ( M.Ö.450–500 ) Zerdüşt’ün yaşadığı dönemin Hişaryar Şah’ın M.Ö.480 yılında Yunanistan üzerine yaptığı baskından 6000 yıl önce yaşadığını belirtmektedir. Eflatun’un( m.ö.427–347) “ Alkibiades ” isimli eserindeki notları inceleyen öğrencileri, Zerdüşt’ün Eflatun”un ölümünden 6000 yıl önce yaşadığını nakletmektedir. Ağırlıklı olarak Yunanlı bilim adamlarına ait olan Zerdüşt ile ilgili bu ileri tarihli bilgiler başka bilim adamları tarafından da desteklenmektedir. Alman bilim adamı Baron- Bunsen “ Tarihte Mısırın Yeri ” isimli eserinde, Zerdüşt’ün yaşadığı dönemin, İsa’nın doğumundan 6500 yıl önce olduğunu ifade etmektedir. Hint kökenli kaynaklarda Zerdüşt’ün İsa’ya daha yakın dönemlerde yaşadığı yönünde bilgiler bulunmaktadır. Nitekim bunlardan bazılarında onun m.ö. 2000 yılında doğduğu ve Veda’larda adının Garadashti olarak verildiği söylenmektedir. Dolayısıyla Zerdüşt’ün doğum tarihi üzerinde her kültür ve yöreye göre farklı bilgilere rastlamak mümkün olmakta ve bunlar arasında her hangi tercih yapmak zorlaşmaktadır. Avesta’da bu konuda bilgi bulunmaması dolayısıyla belirtilen abartılı tarihleri kuşkuyla karşılamak ve verilen tarihlere ihtiyatla yaklaşmak gerekmektedir. Bu fikir ve görüşlerin farklı zaman dilimlerinde ve farklı mekânlarda, çeşitli şekilde doğması ve yayılması neticesinde farklı görüşler ortaya çıkmaktadır. Yukarıda verilen bu bilgilerin, kaynaklarda nakledilen bazı bilgiler karşısında mitolojik bir karakter arz ettiği görünmekte ve çok da inandırıcı bulunmamaktadır.
Büyük ilim adamı Ebu Reyhan el-Biruni, Zerdüşt hakkında yazdığı bir eserinde, onun Büyük İskender’den 258 yıl önce yaşadığını belirtmektedir . Bu durumda Zerdüşt’ün milattan önce 660 ile 583 yılları arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. Fakat bu konularda araştırmalarda bulunan bilim adamları, Zerdüşt’ün yaşadığı dönem ile ilgili bilgileri ihtiyatla karşılamakta, Gata’ların metin araştırmalarından elde edilen sonuçları baz alarak, onun yaşadığı dönemin milattan önce 1080’lere kadar inebileceğini iddia etmektedirler. Annemarıe Schımmel, İsveç asıllı müsteşrik H. S. Nyberg’in verdiği bilgilere de dayanarak Zerdüşt’ün yaşadığı dönem ve coğrafya ile ilgili olarak şu bilgileri nakletmektedir :
“Zerdüşt’ün faaliyetlerinin ne zaman vuku bulduğunu kesin olarak tespit etmek mümkün değildir. Bazı kayıtlardan kendisinin m.ö. 6.asırdan önce ortaya çıktığı anlaşılabilir, bazıları da onun m.ö. 560 senesinde doğduğunu belirtmektedir. Onun dünyaya geldiği yer Harezm ve Maveraünnehir yakınlarında hayvan yetiştiren bir kabilenin yaşadığı topraklardır. Oraya akın eden, memleketinin yakınlarında yayılmış olan Mitra dinine mensup olanlarla münakaşalarda bulunmasından dolayı Zerdüşt’ün Sirderya dolaylarında oturan bir aşiretin ülkesine gidip orada dava ve dini telkinlerini yaydığı ve oranın hükümdarı Viştaspa’nın kendisinden etkilendiği muhtemeldir.”
H . Gazi Yurdaydın ve Mehmet Dağ’ın birlikte yazdıkları Dinler Tarihi kitabında Zerdüşt’ün, Kudüs krallığının sona erdirilerek Yahudilerin sürgüne gönderildiği sırada otuz yaşlarında İran’da dini tebliğ faaliyetlerinde bulunan bir peygamber olduğundan söz edilmektedir. Yahudilerin Babil sürgününün M.Ö. 586 yılında olduğu düşünüldüğünde , Zerdüşt’ün m.ö. VI. Asırda yaşadığı yönünde ortak bir kanaat oluşmaktadır. Nitekim onun yaşadığı dönemle ilgili verilen bilgilerde Büyük İskender’den 258 yıl önce yaşadığı şeklindeki iddialar bu görüşü desteklemektedir . Zerdüştle ilgili Ek1.de verdiğimiz Resim günümüzde İran’da yaşamakta olam Zerdüşt tarafdarları tarafından tahmını olarak çizilmektedir. Zerdüşt’ün Dini Önderliği (Peygamberliği) Bu konu başlığını belirlemede ciddi bir güçlük yaşanmaktadır. Zira onun hakkında verilen tarihi ve efsanevi bilgileri, günümüz insanına aktarırken onun tarihi kimliğinde İslami kavramları kullanmanın doğru olmayacağı muhakkaktır. Ancak okuyucuya onu tanıtırken bir din kurucusu veya peygamber şeklinde ifadesi, karşılaşılan güçlükleri aşmak ve onun Zerdüştilikteki konumunu, tarihi kimliğini ve bu dinin tarihi süreçteki değişimlerini içermek maksadına yönelik bir açılım sağlamak için olacaktır. Zerdüşt’le ilgili Farsça eserlerde ondan peygamber unvanıyla bahsedilmektedir. Nitekim Zerdüşt’ün hayatı boyunca çeşitli tehdit ve tehlikelerden bir peygamber gibi korunduğuna ve bu konuda meleklerin kendisine yardımcı olduğuna inanılmaktadır. İslami kaynakların verdiği bilgilere göre, ona sonradan Mecusiler tarafından Bustah adı verilen Zemzem isimli bir kitap verildiği ve bu kitapta altmış harfin kullanıldığı ifade edilmektedir. Benzerini insanların meydana getirmesinin mümkün olamayacağına inanılan bu kitabın on iki ciltten oluştuğu; mükâfat ve cezaları, emir ve yasakları, ibadet ve uyulması gereken dini kuralları içerdiği belirtilmektedir. İranlı yöneticilerin, Zerdüşt döneminden sonra, Yunanlı İskender zamanında, bu kitabın bazı kısımlarının yakıldığı tarihe kadar, onunla amel ettiklerine dikkat çekilmektedir.
Hayat hikâyesinde kısaca söz edildiği gibi Zerdüşt’ün hayatında yirmi yaş bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. O, bu dönemde ailesine ters düşmüş ve anne-babasından ayrılarak evini terk etmiştir. Başka bir anlatıma göre de o, ilk vahyi aldıktan sonra ailesinden ayrılmak zorunda kalmıştır. Rivayetlere göre Zerdüşt, tek başına sık sık, Daiti ırmağı kenarına giderek orada dua etmiş, orada Tanrı, âlem ve yaratılmışlar üzerinde tefekküre dalmıştır. Zerdüşt, otuz veya kırk yaşlarında iken yine Daiti ırmağı kenarında böyle bir tefekkür, inziva ve ibadet esnasında, Vohu Manah isimli bir melek, Tanrı Ahura Mazda’nın mesajını getirmiştir. Kendi ifadesine göre; o sadece meleği görmekle kalmamış, aynı zamanda onun öğrettiklerini de öğrenmiştir. Böylece o, kendisinin Ahura Mazda tarafından, dini vazetmek için görevlendirildiğine inanmıştır. Zerdüşti gelenek Zerdüşt’ün misyonunun otuz yaşında başladığını kabul eder. İlk vahiy de bu sırada gelmiştir . Günay Tümer ve Abdurrahman Küçük’ün ortaklaşa yazdıkları Dinler Tarihi kitabından Zerdüşt’ün peygamberliği ile ilgili olarak şu bilgiler verilmektedir:
“Otuz yaşında ona peygamberlik verilmiştir. Taraftarlarıyla Aivitak suyu kenarında halvete çekilmiştir. Halvete çekilişinin kırk beşinci gününde, Ürdi Behişt ayında, bir gece sabaha karşı ‘miraca’ çıkmış ve ruhani yükselmenin sonuna varmıştır. Vohumenah (Behmen) denilen melek gelmiş, ona her şeyden elini çekmesini tembih etmiş ve onu cennete götürmüştür. Orada ona, feriştehler (melekler) hürmet etmiştir. Zerdüşt, sonra tanrı Ahura Mazda’nın huzuruna çıkmış ve “Hayır Dini”nin hükümlerini öğrenmiştir. Tanrı ona yıldızların ve gezegenlerin hareketinden haber vermiş, cennet ve cehennemi göstermiş, her şeyin ilmini öğretmiştir. Melekler sonra Zerdüşt’ün göğsünü yarmış ve içindekileri çıkarıp temizlemiş ve yerine koymuştur. Bundan sonra Ahura Mazda onu, insanları Hayır Dini’ne davet etmekle görevlendirmiştir. Zerdüşt, miraç yolculuğundan sonra maddi aleme, kendisine verilen kutsal kitap Avesta ile dönmüş ve getirdiklerini tebliğe başlamıştır.”
Vohu Manah isimli melek ile Zerdüşt’ün ilişkisini bundan sonra ömrünün sonuna kadar devam etmiştir. İran kaynaklarına göre de, Zerdüşt’e bu bölgede kutsal kitap Avesta verilmiş ve o, insanlara tanrı Ahura Mazda’nın emirlerini tebliğ etmiştir. Zerdüşt, Ahura Mazda tarafından seçildiğini insanlara açıkladığında, her peygamber veya din önderinin hayatında olduğu gibi, o dönemin prensleri, din adamları, ona karşı gelmişler ve ülkeyi terk etmesini istemişlerdir. Zerdüşt, bu konuyla ilgili şikâyetlerini Ahura Mazda’ya şu cümlelerle anlatmaktadır:
“Ey Ahura Mazda hangi toprağa yüz süreyim, nereye gidip sığınayım? Şeref sahibi önder kişiler benden uzaklaşıyor. Yalan söyleyen hükümdarlar gibi değilim, seni nasıl mutlu ederim? … Onun imanı galip geldiğinden, aniden onun üzerine ümit verici, destekleyen bir ışık yansıdı. Evet, dua olarak, her zaman sadece sana dua edeceğim ey tanrı.”
O, bu görevinin ilk yıllarında kendini oldukça başarısız hissetmiştir. Buna rağmen Zerdüşt, önüne çıkan hiçbir engele bakmadan tebliğine devam etmiştir. Ancak aradan on yıl geçmesine rağmen kendi yakın akrabalarından birkaç kişi dışında, onun peygamberliğini ve düşüncelerini kabul eden kimse çıkmamıştır. O bu konuyla ilgili üzüntüsünü şu cümlelerle ifade etmektedir:
“Ey Mazda, ne zaman insanlar aydınlığı görecek doğruluk kapısına koşacaklar? Ne zaman hikmetli sözlerinle murada erdirirsin onları? Ne zaman temiz huylu kimseler yardıma koşar? Umutluyum, sevinç ve sabırla beklerim bana nasip edeceğini.”
“ Ey Ahura Mazda bu kişiler nasıl güç sahibi olabildiler, nasıl böyle her şeyi kendileri için düşünüp nefreti yaydılar. Kurtuluşa, doğru yola ulaşacakları yolu neden seçmezler?”
Zerdüşt, uzun yıllar insanları içine düştükleri bataklıktan kurtarma mücadelesinden sonuç alamadığı bir sırada, o dönemin Kralı olan Veştasip’in (Vistasp) yanına giderek usul, inanç ve düşüncesini ona açıklar. Zerdüşt’ün anlattıkları Kral Veştasip’in hoşuna gider. Fakat o, Zerdüşt’ün telkinlerini kabul etmeden önce, saraydaki din ve bilim adamlarıyla konuşacağını, onların görüşleri doğrultusunda, kedisinin getirdiği dini kabul edebileceğini ifade eder. Bu olaydan sonra Kral Veştasip, ülkesindeki din ve bilim adamlarını sarayında toplamış ve Zerdüşt’ü de davet ederek, getirdiği yeni dini onlara anlatmasını söylemiştir. Onlar Zerdüşt’ü dinledikten sonra, Tanrı’nın birliğine inanmaya başlamış ve böylece doğru dddiçinde yaşadığı topluma yaymaya başlamıştır . Toplumu, içinde bulundukları zevk-ü sefadan ve boş yere kurban kesme geleneğinden vazgeçirmeyi başarmıştır.
Bir Din Olarak Zerdüştilik
İran’da çok tanrılı bir dini hayat vardı. Zerdüşt, tektanrıya inanan bir dinin elçisi olarak Eski İran’a “tevhid inancı” getirmiştir. O, tanrı Ahura Mazda’ya ibadeti, meleklere saygıyı, şeytanlar gibi kötü güçlere laneti ve iyilikte yarışı öğretisinin temeli yapmıştır. Zerdüştiliğe göre Ahura Mazda, alemin tanrısıdır. Alemin gayesi; yalanın, kötülüğün hakikat tarafından yenilmesidir. Alemdeki maddi ve manevi nizamı yaratan, tabiat kanunlarını koyan Ahura Mazda’dır. Ahura Mazda nurun ve karanlığın yaratıcısı olup onun eşi ve benzeri yoktur. Mazdaizim olarak ta bilinen Zerdüştilik bu ismi tek Tanrı Ahora Mazda’da alır. Zerdüşt, İran dinleri üzerinde önemli bir etki bırakmıştır. Tek tanrılı bir inanç telkin ettiği için onu bir peygamber olarak kabul edenler bulunduğu gibi, ona bir hâkim veya şaman olarak bakanlar da olmuştur. A. Schimmel, Zerdüştilik ile ilgili bilgi verirken bunun bölge kültürlerinden ve yakın çevrede bulunan dini inanış ve uygulamalardan etkilendiğini, bu arada İran’ın eski dini inanışlarından bazı alıntılarda bulunduğunu, ancak bunların hepsini bir sistem içerisinde bütünleştirdiğini ifade etmektedir. Schimmel’e göre Zerdüştilik, Zerdüşt’ün ölümünden sonra, önce yakın çevrede, sonra da Batı’da yani İran’da yayılmış ve buranın resmi dini haline gelmiştir. Zerdüşt’ün ölümünden sonra insanlar, zamanla, onun karşı çıktığı Mitra, Anahita gibi tanrılara tekrar tapınmaya başlamışlardır. Zerdüşt’ten sonra çok tanrılı inançlar yayılmışsa da ona nispet edilen kutsal Gata’lar, İran ‘da etkisini sürdürmüştür. Zerdüşt ve onun temsil ettiği din ile ilgili olarak (Zerdüştilik) Batı’da ilk kez, 1700 yılında İngiliz bilim adamı Tomas Hyde tarafından “Eski İran Dinleri” adıyla yayımlanan eserde bilgiler yer almıştır. Onun verdiği bilgilerden Zerdüşt’ün taraftarlarının, halen İran ve Hindistan’da yaşamakta oldukları öğrenilmiş ve bu din mensuplarının varlığından dünya haberdar olmuştur. Zerdüşt bir tür ahiret hayatının varlığını, insanın bu dünyada yaptıklarından ölüm ötesinde sorgulanacağını ve sırat köprüsüne benzer bir köprüden, söz ederek kötülük edenlerin cezalandırılacağını belirtmiştir.
Tomas Hyde’nin eserinden yetmiş yıl sonra, Fransız tarihçi Anquetil Duperron tarafından Avesta’nın, Zent Avesta ismiyle Fransızca çevirisi yapılmıştır. Bu eserlerin ortaya çıkmasından sonra, Zerdüşt ve Zerdüştiliğe dünya bilim çevrelerinde ilgi artmış 19. yüzyılın başlarında Avrupalı tarihçi Geldner tarafından Zerdüşt’ün hayatı hakkında üç ciltlik bir eser yazılmıştır. Avrupa’dan sonra Amerika ve Asya’da da bilimsel anlamda Avesta’yı inceleme/araştırma çalışmaları başlamıştır. Bu konuyla ilgili araştırmalar Batı ve Doğu’da halen devam etmektedir. Zerdüştiliğin kutsal kitabi Avesta’nın 3. bölümü olan Yeşdler de bu dini kabul ve takipçilerine şöyle dinilmektedir. “ O kimse ki dini düşündü, din için konuştu, din yolunda yürüdü, öyle ki o bütün dünya ya doğruluk ta en doğru, padişahlıkta en iyi hükümdar, ululukta en ulu, başarıda en başarılıdır”. Zerdüşt, bazı çevrelerce ortaya koyduğu idini inanış ve uygulamalar yönünden bir reformcu olarak da kabul edilmiştir. Bu açıdan bakıldığında, onun reformunu belli bir zaman dilimine yerleştirmek oldukça zor görünmektedir. Zira Zerdüşt’ün esas mesajı, daha önceki dinsel tecrübeyle birçok yönden çelişmekte ve farklılıklar içermektedir. Zerdüşt, kanlı kurbanları ve panteonun toptan bir değişimini öneren çok tanrı uygulamasını reddederek düalist karakterli bazı yeni ilkeler getirmiştir. Bu yeni dininin zaman içerisindeki gelişimi, daha sonra onun adıyla özdeşleşerek Zerdüştilik adını almıştır. Benzer düşüncelere farklı bir katkı sağlayan Schimmel, onun din tarihinde o zamana kadar hakim olan tasavvurlara son derece önemli bir unsur kattığını ifade ederek, bu katkının dünyanın sonu, bir tür kıyametin kopması olduğunu belirtmiştir.