Şeytan Kimdir ve Nasıl Tanınır?
Konuya giriş yapmadan önce insan anotomisinden bahsetmemiz gerekir. İnsan hissi denilen şey; ruh, nefis ve şeytandan oluşmaktadır. İnsanoglu ne kadar zavallı ki dünyadaki her şeyi bilmek istemekte, araştırmakta; ama coğu kere kendini tanıyamadan ölüp gitmektedir. Bir hadis-i şerifte: “Nefsini bilen, Rabbini bilir.” denmiştir.
Şeytan (Allahın laneti onun üzerine olsun), bilindiği üzere meleklerin hocasıydı ve cin taifesindendir. İnsanların onu melek sanması dogru degildir. Ateşten yaratılmıştır ve Hz. Adem’e secde etmemiştir:
Ve o zaman meleklere: “Âdem’e secde edin!” dedik, hemen secde ettiler. Yalnız İblis dayattı, kibrine yediremedi, inkârcılardan oldu. (Bakara 349)
Şeytan, insanoğluna üstünlük tasladı ve haset etti. Nasıl ki biz insanlar, birini kıskandıgımız zaman ve bu hasede dönüştügü zaman onun başına bir iyilik gelmesini istemeyiz; hatta bana zarar gelsin ama ona iyilik gelmesin der, hatta ve hatta işin ucu öyle bir noktaya gider ki onu öldüreyim sonra kendimi öldüreyim düşüncesine kapılırız; şeytanda da aynen bu duygu vardır. Ben yandım, onlar da yansın der. Bize düşmanlıgı ordan gelmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerin sebebi, zaten İblis’in ta kendisidir. Yüce Allah, Zuhruf sûresinde “Şeytan, sizi dogru yoldan saptırmasın. O, sizin apaçık düşmanınızdır.” buyurmaktadır ve Şeytan, kıyamet sabahına kadar mühlet istemiştir. İstediği yetki ve mühlet, kendisine verilmiştir; fakat Yüce Allah, “Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca, Allah’ı anarlar ve hemen gerçeği görürler.” (Araf 201) demiştir ve muttakiler, bu vesvesenin hemen şeytandan geldiğini anlarlar; çünkü şeytanı tanımışlardır. Velilik yolunda şeytan, gözle görülür gibi tanınmak zorundadır.
Şimdi şeytanın kendisinden bahsedelim... Biraz da İblis, şu an oyunlarını deşifre edecegimizden korkuyordur, çünkü çok korkaktır. Şunu da hatırlatmadan geçmeyelim: Biliyormusunuz, şeytan ve cinler ne konuştugumuzu, ne yazdıgımızı bilmemektedir. Fakat ne düşündüğümüzü bilmektedirler. Yani aklımızı okumaktadırlar. Çünkü onlar, Türkçe-İngilizce ya da Çince falan bilmemektedir. Onlar, düşünceyi okumaktadır. Düşüncenin de dili yoktur. Zaten Çinli de Japon da Türk de hemen hemen aynı şeyleri düşünüyor. Bu yüzden insanların ekseriyeti derler ki: Öfkeleniyorum, besmele çekiyorum, daha çok kızmaya başlıyorum. Çünkü senin ne dedigini anlamıyor, aval aval yüzüne bakıyor. Onu düşündügün zaman anlayabiliyor. Yani bunu söylerken manasını düşün, Rabbine sığın. O zaman hemen kaçar.
Şeytan’ın insanoğluna karşı gücü, sadece kaygı ve vesvesedir. Yani bizim kolumuzu bacagımızı oynatamaz. Bize görünemez. Ona öyle bir yetki verilmemiştir. Düşünsenize bize görünüyor, televizyona falan çıkıyor. Rabbim, ona o yetkiyi vermedi. Çünkü alimler, ona cevap vermekte çok güçlük çekerdi. Çünkü alim, "Yine mi bu geliyor? Degişik degişik sorular soruyor ve kafamızı karıştırıyor." derdi.
Onun yetki alanı, düşünce sadece. Sürekli düşünceye fikir atar. Her an "Şunu şöle yap, bunu böyle yap!" ve emir kipinde konuşur. Çünkü Bakara suresinde "Şeytan, size kötülügü emreder." diyor. Rica etmez; "vur!", "kır!", "yap!" gibi. Mesela birinle kavga edeceğin zaman şeytanın hemen fısıldar: "İlk sen vur kavgada, ilk vuran kazanır, hatırlatıyım." der. Öfkelendigin zaman öfkeni arttıracak şeyler söyler, şehvetlendigin zaman da şehvetini arttıracak şeyler. Çünkü bu iki durumda şeytan, çok kuvvetlidir. Yani boyut değistirirsin, başka bir boyuta geçersin ve akıl devredışı kalmaya başlar. Karşı koymak çok güçtür.
Burda nefis de devreye girer. Nefsi zaten şeytan yönlendirir; ama burası şimdilik konumuzun dışında. Biz, sadece olayın şeytana bakan cephesine bakalım. Diğerini de başka bir zaman inşallah...
Şeytan, karı ve kocanın arasını açmakta vesveseleri çok kullanır. Çünkü şeytanların bir adamı küfre soktuktan sonra en çok makam kazandıkları yer, karı-koca arasını açmaktır. Birbirlerini tebrik ederler ve şöhretleri artar kendi toplumlarında.
Mesela karı-koca sofraya otururlar. Erkek, der ki: "Hanım, bu sofraya su koy!" Kadın, "Tamam." der getirir. Ertesi gün yine unutur. Adam bakar ki yine su yok; şeytan, hemen adama fısıldar, vesvese verir: "Bak, seni dinlemiyor." Adam, tekrar eder şeytanın dediğini: "Sen benim sözümü dinlemiyor musun?" Kadının şeytanı devreye girer, ikisi anlaşmalıdır zaten. Kadına der ki: "İtaat etme! Bak seni köle gibi kullanıyor. Bir şey unuttun, nasıl hemen üstüne geldi." Kadın der ki: "İyi ki unuttum. Ben senin kölen miyim?" Şeytan, kadına sürekli itaat etmemesini söyler. "Kendini ezdirme." der. Adama der: "Bak, sen çalıyosun, bakıyosun onlara; onlar seni dinlemiyor." Adam, tekrar eder.
Yani aslında şeytanlar konuşur, insanlar sadece söyler. Adama en sonunda der ki İblis, "Allah belasını versin suyunun, kalk kendin al." Adam da tekrar eder. Bir su meselesini nerelere getirdi İblis... Hemen "Euzu besmele" çekmemiz gerekir manasını düşünerek.
Hz. Ömer zamanında vuku bulmuş bir olay var, bunu da anlatmamız gerekir. Bir genç var Hz. Ömer zamanında, çok takvalı, her daim mescidde. O genci birgün kadının bir tanesi yoldan cevirir. Daha doğrusu belli bir zaman ugrastıktan sonra bir gün kandırır zina etmesi için. Tabii böyle durumlarda akıl gider, tamamen şeytanın tesiri başlar. Genç, kadının peşine takılmış gider. Tam evine girecekken kapıda genç vefat eder. Genci hemen o gece gömerler. Çünkü duyulmasından utanırlar. Hz. Ömer’in belli bir zaman sonra dikkatini çeker. Konuşmamış; ama dikkatini çekmiş hep mescitte o genç. "Buraya sürekli bir genç geliyordu, o nerde?" der. Mescitte bilenler olayı anlatırlar. "O kadını çağırın bana." der Hz. Ömer. Kadın, gelir ve der ki: "Kapıda durdu ve sürekli şu ayeti söyledi: Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca, Allah’ı anarlar ve hemen gerçeği görürler (Araf 201)." Hz. Ömer, gencin kabrine gitti ve "Rabbinden sakınanlara iki cennet vardır, dilediginden içeri gir." dedi. Kabirden ses geldi, "Rabbim, senin dediğinin iki katını bana verdi ya Emirel Müminin."
Ayette: "O Allahı ananlar, şeytandan vesvese geldigi zaman farkederler bunun şeytandan oldugunu." diyordu. Tanımak, bunun için mühimdir ve İblis’i yanlız onunla mücadele edenler onu tanımakta büyük bir marifet kazanırlar.
İnsanların büyük bir kısmı, şeytanın oyuncakları olmuştur. Bir de insanları kategorilere ayırmıştır şeytan. Mesela namaz kılan müslümanlara ayrı vesvese verir, kılmayanlara ayrı. Namaz kılan birisi, hemen başlar "Üç mü kıldım dört mü?", "yanlış mı oldu acaba?" gibi vesveseleri. Afrika’daki bir Müslüman’a sorun, ona da aynı vesveseleri veriyordur.
Şeytanın oyunları klasiktir. Namaz kılmaya çalışan bir Müslüman’a "Namaz kılma!" demez. Çünkü biliyor ki o Müslüman saf değil. "Sonra kılarsın." der ve ona namazı erteletir. Ya da "Şu işini hallet, öyle kılarsın der." ve sonra da uykusunu getirtmeye çalışır. Doğrudan "Namaz kılma." demez. Biliyor, çünkü seni tanıyor.
Efendimiz (s.a.v) buyuruyor: Şeytan, size "Göğü kim yarattı?" der ve cevabı yine kendisi verir: "Allah!". "Peki yeri kim yarattı?" der ve cevabı yine kendisi verir: "Allah". En sonunda "Peki Allah’ı kim yarattı?" der. Birinize böyle vesvese gelirse, "Ben, Allah ve Resulüne iman ettim." desin.
Şeytan, virajı geniş almayı sever. Direk gelmez. Her zaman "Git zina et!" demez. Önce seni o ortama sokmaya çalışır. "Elini tut, bir şey olmaz." der. Sonra "sarıl" der, "öp" der. Sen kendini zaten olayın içinde bulursun. Bu yüzden İslam, önünü almıştır: sana en başını caiz görmez.
Panik atak, depresyon, hatta şizofreni hastalıklarının temeli kaygıdır. Hatta askeri bir doktorun şizofreni hastalığının şeytanlardan kaynaklandıgına dair hazırlamış olduğu tezi internette bulunmaktadır. Panik atakta olan ölüm kaygısı da şeytanların eseridir. İnsanları umutsuzluğa düşürmek istemektedirler. Kaygının tek ilacı, nur ve feyizdir. Belirli zikirler sayesinde gelen feyiz, kaygıları ve iblisleri mahveder. Şeytanlar, kaygıları kullanırlar; çünkü kaygı, insanın ruhsal dünyasını mahveder ve insanı umutsuzluğa düşürür.
Şu an yazımız buna yetmeyeceğinden bir sonraki yazımız, kurtulma yolları, nefis ve kademeleri, psikanalizin kurucusu Freud’un tespitleri olacak inşşallah, Rabbim bizleri şeytanlardan ve şeytanlaşmış insanlardan muhafaza buyursun.
Muhsin Hafi.