Devlet yönetimindeki Kur’an’a aykırılıklar
Başlığa bakıp da, “Türk devleti zaten Kur’an hükümlerine göre yönetilen bir devlet değildir ki; yapılan işler Kur’an’a aykırı olmasın..” diye düşünmeyin lütfen. Bizim bundan kastımız, en azından Kur’an konusunda hassas olduklarını söyleyen devlet yöneticilerimizin, bazı söylem ve eylemlerinin, Kur’an konusundaki söylemleriyle taban tabana zıt olduğunu ortaya koymaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, aynı zamanda İmam-Hatip Lisesi mezunu olarak bazı ortamlarda Kur’an okuyacak derecede Kur’an hassasiyetinin yüksek olduğunu biliyoruz. O bir konuşmasında bu durumu şöyle dile getirmiştir: “…Hele hele bu Kur’an-ı Kerim olduktan sonra, Kur’an-ı Kerim’in okunması olduktan sonra akan sular durur.” (1)
Kur’an’a böyle yaklaşan, üstelik Kur’an’ın muhteviyatını bilen bir insanın, her ne kadar laik bir devletin yöneticisi de olsa söylemlerinde ve eylemlerinde çok daha dikkatli olacağı beklenmelidir. Bakınız Kur’an, devlet başkanları hakkında neler diyor:
“Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet. Hevâ ve hevese uyma, sonra bu seni Allah’ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah’ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır.”(Sad, 38/26).
“Onlar, yalanı çok dinleyen, haramı çok yiyenlerdir. Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Onlardan yüz çevirecek olursan, sana asla hiçbir zarar veremezler. Eğer hükmedecek olursan, aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah, âdil davrananları sever.”(Maide, 5/42).
“Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”(Nisa, 4/58).(2)
Sayın Erdoğan’ın, başbakan olarak sergilediği, cumhurbaşkanı olduktan sonra artan, 15 Temmuz 2016’dan sonra büsbütün katmerlenen nev’i şahsına münhasır yönetim anlayışının, bu ayetlere ne kadar uyup uymadığı, bu yazının konusu değil. Biz bu yazımızda başka bir ayet üzerinde durmak istiyoruz. O ayet, Mâide Suresi’nin 51. ayetidir ve anlamı şöyledir:
“Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.”(3).
Peki, Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu ayetin hükmü karşısındaki tavrı nedir? Bunu anlayabilmek için öncelikle Cumhurbaşkanı’nın bu konudaki bazı söylemlerine bakmakta fayda var. Şu sözler Cumhurbaşkanına aittir:
– “Değerli dostum Donald ile bugün heyetler arası ve ikili görüşme gerçekleştireceğiz. İnanıyorum ki gerek Amerika-Türkiye ilişkileri gerekse bölgesel gelişmeler, dünyadaki diğer konuları ele alma fırsatını bulacağız. Ben de bu fırsatı yakaladığımız için kendilerine özellikle çok teşekkür ediyorum”(4)
– “Değerli dostum Putin ile bugün gerçekleştirdiğimiz görüşmelerin her açıdan verimli geçtiğine inanıyorum ve bundan sonraki süreci ilgili arkadaşlarımız ve bizler daha sık gerek telefon diplomasisi, gerek özel temsilcilerimiz vasıtasıyla sürdürmekte kararlıyız.”(5)
– “İnşallah el birliğiyle değerli dostum Vuçiç’in FETÖ’ye karşı nasıl bir mücadele verdiğini biliyorum. FETÖ denilen bu ihanet çetesini ülkemizden olduğu gibi Balkanlar’dan da söküp atacağız. Bu hususta Sayın Vuçiç’e de özellikle güvenimiz, itimadımız tam. 15 Temmuz gecesi bize ilk destek veren liderlerden biri de Sayın Vuçiç olmuştur. Bu duruşuyla gerçek dostumuz olduğunu gösteren Sayın Vuçiç’e huzurlarınızda şahsım, milletim adına bir kez daha teşekkür ediyorum.”(6)
Üç ayrı Hıristiyan devlet başkanına hitaben söylenmiş yukarıdaki sözlerin ortak özelliği ise Cumhurbaşkanı’nın “…Hele hele bu Kur’an-ı Kerim olduktan sonra Kur’an-ı Kerim’in okunması olduktan sonra akan sular durur.” şeklindeki sözlerinden sonra söylenmiş olmalarıdır.
Dost Nedir?
Peki, Cumhurbaşkanının Hıristiyan devlet adamları için söylemiş olduğu “Dostum” tabiri, Mâide suresinin 51. ayetine aykırı mıdır? Bunun cevabını verebilmek için öncelikle “Dost” kelimesinin anlamını bilmekte fayda vardır.
Sözlüklerimiz “Dost” kelimesini “İsim; Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi anlaşılan kimse, düşman karşıtı” şeklinde, “Sıfat: İyi geçinen, aralarında iyi ilişki bulunan” şeklinde tanımlamaktadır.(7)
Peki, Cumhurbaşkanının “Dostum” dediği üç ayrı Hıristiyan devlet adamı ile aralarındaki ilişki, dost tabirinin yukarıdaki anlamlarından hangisine uymaktadır? Cumhurbaşkanının Trump’a ön adıyla hitap ederek “Dostum Donald” demesinden hemen sonra ABD ile aramızda durup dururken “Vize Krizi” çıktığına ve yine Cumhurbaşkanının tabiriyle PKK’nın siyasi kolu PYD’ye 3500 tır dolusu silah yardımında bulunduğuna, en önemlisi de 15 Temmuz silahlı kalkışmasını gerçekleştiren FETÖ’nün elebaşını ve diğer birçok mensubunu iade etmediğine göre; Donald Trump’ın tavrının, dost tabirinin yukarıdaki tanımlarından hiç birine uymadığı ortada.
Peki Putin’in tavrı? Erdoğan’ın “Dostum Putin” dediği tarihten hemen sonra, Türk tarafının “S-400 teknolojisini de alacağız” anlamındaki sözlerine karşın, Rus tarafının “S-400 teknolojisinin paylaşılması söz konusu değil”(8) şeklindeki açıklamalarını ve 2015 yılında düşürülen Rus Savaş uçağı üzerine yaşananları dikkate aldığımızda; Putin’in de kendisine bel bağlanacak bir kişi olmadığı ortadadır. Esasen Putin’den böyle bir dostluk da beklenmemelidir. Çünkü devletler arası ilişkiler duygusal dostluklar üzerine değil, karşılıklı çıkarlar üzerine kurulan ilişkilerdir.
Sırbistan Devlet Başkanı Aleksander Vuçiç’in, kendine güvenilecek dost olup olmadığını ise zaman gösterecektir. Ancak ben, tarihte savaş meydanında Türk hükümdarı öldüren tek millet olan ve 1992-1995 yıllarında olmak üzere, üç buçuk yıl süren iç savaşta Boşnak Müslümanları soykırıma tabi tutup 312 binini katleden Sırplar’dan dostluk beklenmemesi gerektiğine inanıyorum. Sırpların, Türk vatandaşlarına vize uygulamayan ender ülkelerden olması bizi aldatmamalıdır. 5 bin ton et satın almamız da yetmez Sırplarla dost olmamız için. Adı üstünde ticaret; birisi satar, birisi alır, o kadar.
Kur’an’daki “Evliya” Kavramı Hangi Anlama Gelmektedir?
Kur’an, Yahudi ve Hıristiyanlarla ilişki kurmayın, ticaret yapmayın demiyor; sadece onları dost edinmeyin diyor. Peki Kur’an ayetlerinde geçen ve dilimize “dost” olarak çevrilen “Evliya” kelimesi gerçekte ne anlama gelmektedir? Arapça “Evliya” kelimesi, dilimizde de kullanılmakta olup, yine dilimizde kullanılan “veli” kelimesinin çoğuludur. Bu “veli” ve “evliya” kelimeleri, “eren” ve “erenler” yerine tasavvufta da kullanılıyorlar ise de bizim kastımız, “sorumlu” ve “yönetici” anlamındaki velidir. Kur’an’da geçen ve “veli” kelimesinin çoğulu olan “evliya” da zaten “mes’ul, gözeten, bakan, göz kulak olan, yönetici ve idareci” anlamında kullanılmaktadır.
Esasen bazı meallerde Tevbe Suresi’nin 23. ayetinde geçen Arapça “Evliya” kelimesinin yine Arapça “veli” kelimesiyle Türkçeye çevrildiği, aynı yerde “dost” kelimesinin de kullanıldığı görülmekte ve şöyle denilmektedir: “Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) veli edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir.”(9). Türkçemizdeki “vali”, “mütevelli”, “istila”, “müstevli” ve “velayet” kelimeleri de yine bu “veli” kelimesinden türetilmiştir.
Özetle; Kur’an’da Mâide 51 ve Tevbe 23’de geçen “evliya” kelimesi, Türkçemizde geçen “dost” kelimesi anlamında değil; sorumlu ve yönetici anlamındadır. Tıpkı öğrenci velisinde, tıpkı velayet altındaki çocukların velisi, Vakfın mütevellisi ve vali anlamındadır. Bu anlamda Kur’an, Yahudileri ve Hıristiyanları kendinize yönetici, idareci ve sorumlu yapmayın buyurmaktadır. Bu sebeple, Mâide-51 ve Tevbe-23’de geçen “evliya” kelimesinin, Türkçeye “dost” olarak tercüme edilmesi yanlıştır ve bu tür yanlış tercümeler, bazen yanlış anlaşılmalara da sebep olmaktadır.
Gerek kültürümüzdeki “dost” tabirinin anlamı, gerekse Kur’an’daki “evliya” kelimesinin anlamı dikkate alındığında, Sayın Cumhurbaşkanı’nın yabancı devlet adamları için kullandığı “dostum” tabiri, yanlıştır. Hem Kur’an’a, hem de milli kültürümüze aykırıdır. Devlet adamları belki birbirleriyle şahsi dostluklar kurabilirler, bunun örnekleri de vardır. Mesela Sayın Erdoğan’ın çocuklarının düğünlerine gelen birçok yabancı devlet adamı olmuştur. Bunlar Erdoğan ailesinin dostları olabilirler. Ancak devletler, birbirleriyle dostluk değil, müttefiklik veya yandaşlık ilişkisi kurabilirler. Bunun dışında ikili ticaret anlaşması imzalayan iki devletin birbirlerine karşı olan durumu, birbirinden mal alıp satan gerçek veya tüzel kişi olarak iki tüccardan hiç de farklı değildir. Esasında devletler de nihayetinde birer tüzel kişilik değil midirler? Ticarette dostluklar değil, karşılıklı çıkarlar söz konusudur. “Dostluk başka alışveriş başka” atasözü boşuna söylenmemiştir…
16.10.2017
_____________
1- Ayet mealleri http://www.kuranmeali.org internet sitesindeki Diyanet Vakfı’na ait Kur’an mealinden alınmıştır.
2-http://aa.com.tr/tr/turkiye/cumhurbaskani-erdogan-kuran-i-kerimi-guzel-okuma-yarismasi-finaline-katildi/846696?amp=1,
3- http://www.kuranmeali.org/kuran/maide-suresi/ayet-51/13-diyanet-vakfi-meali.aspx
4- http://www.sabah.de/dunya/2017/09/22/ulkelerimiz-arasinda-harika-bir-dostluk-var,
5- https://www.akparti.org.tr/site/haberler/cumhurbaskani-erdoganin-rusya-devlet-baskani-putin-ile-ortak-basin-toplanti/93052#1,
6- https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/84893/turkiye-ile-sirbistan-arasinda-yeni-bir-donem-baslatiyoruz.html,
7-http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.59e3746076e890.7518767,
8-http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/834438/Putin_in_askeri_danismani__S-400_leri_verecegiz__teknolojisini_degil.html
9- http://www.kuranmeali.org/kuran/tevbe-suresi/ayet-23/13-diyanet-vakfi-meali.aspx