12 Ağustos 2017

PEYGAMBERİMİZ S.A.V'IN İRAN HÜKÜMDARI KİSRA'YA GÖNDERDİĞİ MEKTUP


PEYGAMBERİMİZ S.A.V'IN İRAN HÜKÜMDARI KİSRA'YA GÖNDERDİĞİ MEKTUP


Peygamber Efendimizin İran hükümdarı 
Kisra´ya Gönderdiği Mektubu

Peygamber (s.a.v.) efendimiz hükümdarlara mektup gönder mek istediği vakit sahabilere karşı bir .hitabede bulundu. Ce-nab-ı Allah´a layıkı veçhiyle "İmdi bu sizin bir kısmınızı yaban cı hükümdarlara elçi olarak göndermek istiyorum, israil oğul larının Meryem oğlu İsa´ya itilafa düştükleri gibi bana karşı siz de ihtilafa düşmeyin."

Muhacirler: "Sana karşı asla ihtilafa düşmeyiz emrinin dışı na çıkmayız, bize emret ve dilediğin yere bizi gönder" dediler. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) efendimiz Şüca bin Veheb´i Kisra´ya gönderdi. Öyle anlaşılıyorki bu_ hitabesinden sonra îran hükümdarı Kisra´ya mektubunu gönderdi. Bizans impara toruna ise daha sonra gönderdi. Ancak bizim tercih ettiğimiz görüşe göre bütün hükümdarlara aynı anda mektup ve elçi gön dermiştir. Ancak Heraklius´a gönderdiği elçinin Heraklius´a ulaşması, Kisra´ya ulaşmasından önce olmuş olabilir. Hangisi nin daha´ önce ulaştığı bizim için önemli değildir. Ancak kesin olan bir gerçek vardır ki, o da Peygamber efendimizin hem Bi zans imparatoruna, hem îran Kisra´sma, hem de diğer hüküm dar ve reislere elçi ile mektup göndermiş olmasıdır. Resulullah (s.a.v.) efendimiz Şüca´ bin Veheb´i Kisra´ya bir mektupla elçi olarak gönderdi. Şücü´ gidip Kisra´nm sarayının kapısının önünde durdu. İranlı büyüklerle birlikte kapının önünde, içeri ye girmek için beklemeye başladı. Ancak İranlı büyüklere, on dan önce içeriye girmeleri için izin verildi. Onlardan sonra Şü-ca´a içeriye giriş izni verildi. İçeriye girdikten sonra mektubu Kisra´ya değil de onun adamlarından birine vermesini söyledi-lerse de Şüca´ bunu bizzat Kisra´ya teslim etmesi gerektiğini ve bunun da Peygamber efendimiz tarafından kendisine verilmiş bir emir olduğunu ifade etti. Bunun üzerine Kisra, yaklaşması nı emretti. Şüca´, Kisra´nm tahtına yaklaştı, mektubu teslim et ti. Sonra Kisra, Hireli bir katibi çağırdı ve mektubu ona okuttu. Mektupta şunlar yazılıydı:

"Rahman ve Rahim olan Allah´ın adıyla,

Allah´ın elçisi Abdullah oğlu Muhammed´den Iran büyüğü Kisra´ya.....

Hidayete tabi olan, Allah´tan başka tanrı olmadığına, şeriki bulunmadığına, Muhammed´in de Allah´ın kulu ve elçisi olduğuna şehadet eden kimseye selam olsun. Ben seni Allah´ın çağ rısı ile davet ediyorum. Şüphesiz ki ben Allah tarafından bütün insanlığa gönderilmiş bir elçiyim ki, diri olan herkesi uyar makla emrolundum. Kafirlere azap verileceğine dair söz hak ol du. Müslüman ol selamete eriş. Aksi takdirde Mecusilerin veba li senin üzerinedir"

Kisra bu mektubu okuyunca paraladı. Peygamber efendimiz de, onun hükümranlığının yıkılması için ona beddua etti. Kisra mektubu paralamakla yetinmedi. Peygamber efendimizin Öldü rülmesi için Yemen valisi Bazan´a emir gönderdi. Gönderdiği emirnamede şöyle diyordu: "Hicaz´daki şu adama (Muham-med´e) yanındaki adamlarından iki güçlü kişiyi gönder; onu yakalayıp yanıma getirsinlerF´.

Kisra, Peygamber efendimizin zincirlere vurularak yanına getirilmesini kolay bir şey sanmıştı, Zikar hadisesinde Arapla rın onun eliyle büyük bir musibete maruz bırakıldıklarını unut muştu. Muhammed (s.a.v.) efendimiz Zikar olayında güçlü bir orduya sahipti. Ama satvet gururu, Kisra´yı yanıltmıştı. Böyle ce o, anlayan kimseler için bir ibret dersi olmuştu.

Valisi, Kisra´nm amaç bakımından makul olmayan isteğine uydu. Vali Bazan, has bir adamını Harhure adındaki bir îranlı ile birlikte Peygamber efendimize gönderdi. Hesap kitap adamı olan vekil-i Has Peygamber efendimize gitmek üzere yola çıktı. Bazan, bu vekil-i Hass´a bir mektup da vermişti. Mektupta, Peygamber efendimize, bu iki adam refaketinde Kisra´ya gitme sini emrediyordu.

Öyle anlaşılıyor ki Kisra´nın Yemen´deki Valisi Bazan, pey gamber efendimize eziyet vermek istemiyordu. Sadece onun du rumunu Öğrenmek arzusundaydı. Kisra´nın emrine itaat ederek Peygamber efendimize mektup yazdı. Mektubunda, Peygamber efendimizin kendiliğinden o adamlarla birlikte Kisra´nın yanı na gitmesini söylüyordu. Yoldan çıkmış azgınlar, işte böyle al danırlar. Herkesin kendi emirlerine ram olacaklarını zanneder ler. İnsanların tanrılarına değil de onların emirlerine uyacakla rını düşünürler.

Kisra´nın Valisi Bazan, mektubu verip Peygamber efendimi ze gönderdiği adama: "Şu adama (Muhammed´e) git, onunla ko nuş ve onun haberini bana getir." şeklinde talimat verdi. Onun bu talimatı da Kisra´nın emrine itaat etmediğini ispatlamaktadır. Çünkü Kisra´nın gayesi ile onun gayesi aynı değildi. O isla-miyetin durumunu öğrenmek istiyordu.

Vali Bazan´ın gönderdiği iki adam Medine-i Münevvereye doğru yola çıktılar. Taife geldiklerinde Peygamber efendimizi oranın halkından sordular, sormalarından ötürü de Taiftiler se vinerek biribirlerine şöyle dediler: "Müjdeler olsun size işte Krallar kralı Kisra Muhammed´in karşısına dikili durmuş, onun işini bitirecek ve sizi ondan kurtaracak!".

Nihayet o iki adam Medine-i Münevvereye geldiler. Peygam ber efendimizin huzuruna çıktılar. Ona şöyle dediler: "Krallar kralı şahin şah Kisra, Yemen valisi Bazan´a mektup yazarak seni Kisra´nın yanına göndermesini emretmiştir. Biz de seni Kisra´ya götürmek için vali Bazan tarafından gönderilmiş bu lunuyoruz. Eğer bu buyruğa uyarsan Yemen valisi, Kisra´ya haber salmış, seni koruyacak ve sana ilişmeyecektir. Ama bu emre itaat etmezsen biliyorsun ki o seni de, kavmini de mahve der. Ülkeni harabeye döndürür!" Elçiler bu sözlerin Peygamber efendimizi korkutacağını zannetmişlerdi. Çünkü böyle bir söz kendilerini ürkütüp telaşa düşürürdü. Ama Resulullah (s.a.v.) efendimiz onların sözlerine iltifat etmedi. Çünkü Cenab-ı Allah onu koruyordu. Aksine onlara yönelip baktı ki sakallarını tıraş etmişler, bıyıklarını da uzatmışlar. Tekrar onlara dönüp baktı ve şöyle dedi: "Yazıklar olsun size sakalınızı tıraş edip bıyıkla rınızı uzatmanızı size kim emretti?" Onlar da: "Rabbimiz (yani Kisra) böyle yapmamızı bize emretti" diye cevap verdiler. Bu nun üzerine Resulullah (s.a.v.) efendimiz "Ama rabbim bana, sakalımı uzatmamı, bıyığımı da kısaltmamı emretti" diye kar şılık verdi. Sonra da onlara: "Gidin yarın yanıma gelin" dedi. Çünkü Cenab-ı Allah Resulüne, Kisra´nın, oğlu Şireveyh tara fından öldürülmüş olduğunu haber vermişti. Peygamber efendi miz bu bilgiyi Rabbinden almıştı. Ertesi gün vali Bazan´ın iki adamını çağırtarak Kisra´nın, kendi oğlu tarafından öldürül müş olduğunu onlara bildirdi. Onlar da: "Aklın başında mıdır, ne söylediğinin farkında mısın? Bu büyük bir suçtur. Halbuki biz sana bundan daha hafif bir ceza verecektik. Senin bu söyle diklerini vali Bazan´a yazıp bildirelim mi?" diye sordular. ´

Peygamber (s.a.v.) efendimiz de şöyle buyurdu: "Evet böyle söylediğimi ona haber verin ve deyinki benim dinim, Kisra´nın dininin ulaştığı her tarafa, develerin ayaklarıyla atların toy naklarının değdiği her noktaya ulaşacaktır. Eğer müslüman olursa, eli altında bulunan toprakları kendisine veririm. Onu kavminin başına hükümdar yaparım.´7 Böyle dedikten sonra peygamber efendimiz vali Bazan tarafından gönderilen iki adamdan biri olan Harhure´ye, içinde altın ve gümüş bulunan bir kemer hediye etti. Bu kemeri daha önce bir hükümdar Pey gamber efendimize takdim etmişti. Bazan´ın adamları Peygam ber efendimizin yanından ayrılarak Yemen´e döndüler. Bazan, yanına gelen adamlarını dinledikten sonra: "Sizin sözünü nak lettiğiniz bu adamın sözleri hükümdarlarınkine benzemiyor. Bu adamın peygamber olduğunu düşünüyorum. Nitekim ken disi de Peygamber olduğunu ifade ediyor. Bekleyelim bakalım, söyledikleri gerçekleşecek mi? Eğer söyledikleri gerçekleşirse gerçekten Allah katından gönderilmiş bir Peygamberdir. Eğer söyledikleri gerçekleşmezse, icabına bakarız" dedi.

Kisra´mn Şireveyh tarafından Öldürüldüğünü herkes duy muştu. Zaten bunu Peygamber efendimiz de Vali Bazan´ın iki adamına bildirmişti. Haberler henüz posta aracılığıyla Vali Ba-zan´a ulaşmamıştı. Bazan, peygamber efendimizin bildirdiği bu haberin te´yid edilmesini beklemekteyken Şireveyh´in mektubu kendisine geldi. Mektupta şöyle deniyordu.

"îmdi ben Kisra´yı öldürdüm. Eşraflarından birini öldüren düşkün bir adamın kanını mabah saydığından dola>f Kisra´ya kızıp öfkelendim ve bu sebeple Kisra´yı öldürdüm. Bu mektu bum sana ulaştığında seni vali olarak kabul edenlerden benim adıma biat al ve Kisra´mn kendisine mektup yazdığı adama (Muhammed´e) git, ancak onunla ilgili emrim gelmeden onu ra hatsız etme." ´

Şüphesizki Şireveyh, Peygamber efendimiz hakkında babası gibi kesin bir karar vermiş değildi. Aksine onun hakkında te reddüt etmekteydi. Sadece verdiği emir, onun rahatsız edilme mesi ve yeni bir emir gelmeden onu yakalayıp huzuruna getir memeleri doğrultusunda idi.

Bütün bu anlattıklarımız Peygamber (s.a.v.) efendimizin da vet etmiş olduğu vahdaniyet davetinde sadık bir insan olduğu na, ilahi risaleti tebliğde doğru sözlü bir elçi olduğuna delalet eden bir dizi işaretlerdir. Peygamber efendimizin huzurunda vali Bazan adına konuşan iki elçiden biri şöyle demişti: "Şim diye kadar konuştuğum kimselerden hiç biri benim nazarımda Muhammed kadar heybetli görünmemişti" Bunun üzerine Ye-men´deki vali Peygamber efendimizin durumunu kendi ilmine dayanarak düşünüp takdir etti. Nihayet islam olup teslim olma kararına vardı. Hz. Muhammed´in Resul olduğunu söyledi ve müslüman oldu. Onunla birlikte Yemen´deki Farslılar da müs-lüman oldular. Böylece Yemen mıntıkası da İslama girdi ve ora da İslama dayet eden kimseler de görülmeye başladı.

Beyhaki´nin rivayetine göre babası Kisra´yı öldüren Şire-veyh, kendisinden sonra kızını tran tahtına geçirdi. Bunun üze rine Peygamber (s.a.v.) efendimizi "idarelerini bir kadına tes lim eden bir kavim asla iflah olmaz!" dedi.

Peygamber (s.a.v.) efendimizin mektubu ve etkileri işte buy du. Her ne kadar Kisra´da olumsuz bir tesir yaratmışsa da baş kalarında olumlu etkilere yol açmış ve islam davetine icabet et melerini sağlamıştır. Kisra´yı etkilememişse de onun Yemen´de ki valisine tesir etmiş; vali, - Farslı bir kimse olmakla birlikte -müslüman olmuştu. Beraberindeki diğer Farslar da İslama´gir mişlerdi. Böylece asil araplar olan Yemen halkına islamiyet ulaşmış oldu.

Peygamber efendimizin mektubu sonuç getirmeyen bir çağrı ya benzemiyordu. îlkinde bu çağrıya uyanların sayıları az idiy-sede daha sonraları Yemen ve Yemen ötelerinde bu çağrıya ica bet edenlerin sayıları giderek çoğalmıştı.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...