22 Ağustos 2017

HZ.ALİ EMEVİLER MUAVİYE VE YEZİT



HZ.ALİ EMEVİLER MUAVİYE VE YEZİT


Hulefai Raşidin, yani dört büyük halife (Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali) , devrinden sonra Müslümanlar kamplara bölünmüş, İslamiyet yozlaştırılmaya çalışılmış, bir çok bidat (sonradan dine sokulan şey) oluşmuş, İslamiyetle taban tabana zıt bir çok fiil gerçekleşmiştir.
Emeviler döneminde “Her şey Allah rızası içindir” anlayışı yerine, “Her şey devlet için, her şey saltanat içindir” anlayışı benimsenmiştir. Saltanata zararı dokunabilecek kişi ve aileler 
(Ehli Beyt, Hz.AliHz.Hasan, Hz.Hüseyin’) hutbelerde kötülenmiştir. Saltanata karşı yapılan ayaklanma ve alehte konuşmalar şiddet kullanılarak önlenmeye çalışılmıştır.
Emevi Devleti Sınırları

Emeviler’in İlk Halifesi Muaviye;

Muaviye Mekke’nin ileri gelen ailelerinden Umeyye’den Ebu Sufyan’ın oğludur. Annesi Hz.Hamza’nın katlettirip kalbini söken Hind’dir. Mekke’nin fethine kadar İslam’a karşı savaşan Ebu Sufyan, eşi Hind ve oğlu Muaviye, fetihten sonra Müslüman olmuştur.
Muaviye, Ebu Sufyan’ın ricasıyla Hz.Peygamber (SAV) Efendimizin yanında vahiy katibi oldu. Hz. Ebubekir zamanında İslam orduları içerisinde cihada gönderildi. Hz. Ömer zamanında Şam valiliğine atandı.
Halife Oluşu;
Hz. Osman’ın katlinden sonra Hz.Ali hilafete geçti. Hz. Ali bazı valileri değiştirdi ki bunlar arasında Şam valisi Muaviye de vardı. Muaviye’nin yerine atanan vali Sehl b. Huney Şam’a gidip yönetimi devr almak istedi fakat Muaviye’nin askerleriyle karşılaştı ve askerler ona “Hz.Osman’ın atadığı validen başka bir valiyi kabul etmeyiz.” dediler. Huney selameti Medine’ye geri dönmekte buldu. Bundan sonra da atanan hiçbir vali, Şam’a giremedi. Muaviye, Halife Hz.Ali’ye hiçbir zaman itaat etmediği gibi onun hilafetini de kabul etmedi. Halife’ye isyan ederek Sıffın’da onunla savaştı. Sıffın Savaşı’nda mağlup oldu. Kendi tarafında Hz.Ali’ye karşı savaşan Amr b. Ass’ın tertiplediği İslam Tarihi’nde bir çok fırkanın çıkmasına sebebiyet veren meşhur “Hakem Olayı” na büyük destek verdi. 

Hz. Ali, hakem işine muhalif ti fakat ne kendi tebasını ne de Muaviye’nin tebasını ikna edemedi. Muaviye, Amr b.Ass’ı kendine hakem ilan etti. Hz.Ali ise Abdullah İbn Abbas vs kişileri önerdiyse de tebası Ebu Musa el-Eşari de karar kıldı. Hakemler uzun uzun münakaşa ettiler fakat bir birlerini ikna edemediler. Ebu Musa’nın teklifi üzerine, her iki halifeyi de hal edip(Halifelikten Alıp) Müslümanlar arasında oluşturulacak bir Şura’ya havale edilmesine karar verildi. Karar açıklanmaya gelince Müslümanlara açıklama işini önce kim yapacağı tartışma konusu olmuştur. Muaviye’nin hakemi, Hz.Ali’nin hakemi kendisinden daha büyük olduğu için onun önce konuşmasının doğru olacağını söyledi. Hz.Ali’nintaraftarları bunun bir hile olduğunu söyledilerse de Hz Ali’nin hakemi Ebu Musa, anlaştıklarını ve Amr’ın kendilerine ihanet etmeyeceğini söyledi.
Hz Ali’nin hakemi kürsüye çıkarak şöyle konuştu:
-Ey insanlar! Biz ümmetin bu meselesini görüştük; ve her iki adayın da bu işi üstlenemeyeceğine kanaat getirdik. Onun için Muaviye’yi de, Ali’yi de bu işten azlediyoruz. Sizler toplanıp Şura’yı kurun ve halifenizi seçin! Ondan sonra söz alan Muaviye’nin hakemi Amr b. Ass?tan da aynı hareket beklenirken o; Hz.Ali’nin azlini tasdik etti; fakat Muaviye’yi azletmeyerek, bilakis halife olarak ilan etti. Muaviye’nin hakeminin bu şekilde konuşması üzerine ortalık karışmıştır. Amr b. Ass’ın tek oyuyla Muaviye Hilafete getirildi. Fakat bu Hilafetin meşrutiyetini Şam dışında kalan hiçbir Müslüman kabul etmedi gibi, Hz. Ali’ye bağlılıklarını da devam ettirdiler.
Muaviye’nin Şam’da, Hz Ali’nin de Kufe’de -çünkü hadiseler onun Medine’ye gitmesine fırsat vermedi- sürdürdükleri bu iki senelik dönemde, İslam Devleti ikiye bölünmüş, iki farklı halife tarafından idare edilmiştir. Hakem olayını ortaya atanlara karşı çıkan, bir takım Müslümanlar her iki tarafı da “Allah’tan başka hakem tanıdıkları” gerekçesiyle “kafir” ilan ettiler. Daha sonra Hariciler diye tanımlanan bu gruba karşı gerek Hz. Ali gerek Muaviye savaşmak zorunda kaldı.
Hariciler, Hz. Ali, Muaviye ve Muaviye’nin hakemine (Amr b. Ass) belirlenen bir vakitte suikast düzenlediler. Hz. Ali şehit oldu. Muaviye yaralı olarak kurtuldu. Kararlaştırılan günde Muaviye’nin hakemi namaza gelmediğinden onun yerine namaz kıldıran Amr sanılarak öldürüldü.
Hz. Ali şehit edilince, Kufeliler Hz.Ali?nin büyük oğlu Hz. Hasan’a biat ettiler. Fakat Hz. Hasan, Muaviye ile savaşmak üzere bir ordu hazırlamış olmasına ve Kudüs?e kadar gitmiş olmasına rağmen, boş yere Müslüman kanı akmaması için anlaşma yolunu seçmiştir. Anlaşmaya göre Hz.Hasan hilafeti Muaviye’ye terk edecek, Muaviye’den sonra ise hilafete kendisi geçecektir.
Bir rivayete göre ise Hz.Hasan hilafeti Muaviye’ye satmıştır. Hz.Hasan?ın hilafette gözü yoktur ondan dolayı hilafeti Muaviye ile pazarlık edip ona bırakmıştır. Hicri 41. senede Hz.Hasan Muaviye’ye bu şekilde hilafeti bıraktıktan sonra Muaviye “Emir” likten “Emirul Müminin” liğe yükselmiştir. İslam devletinin başkenti Medine iken bunu değiştirerek Şam’ı devletin başkenti yapmıştır. Hicri 49 senesinde İstanbul kuşatılmıştır. Bu kuşatmada bugün İstanbul?da Eyüp Sultan olarak bilinen Ebu Eyyub el-Ensari adlı sahabe şehit olmuş ve vasiyeti üzerine düşmana en yakın yere defnedilmiştir. Hicri 50. senede, Muaviye Şam’da yaşayan Müslümanları, kendisinden sonra halife olmak üzere, oğlu Yezid’e biat ettirdi. Yezid’i veliahd tayin etme fikrini Muaviye’ye veren, Kufe valisi Muğire b. Şube ‘dir. Muaviye, bazı valilerini değiştirme gereği duyunca, Kufe valisi olan Muğire b. Şube’yi görevinden alıp yerine başka birini atadı. Siyasette en az Muaviye kadar kurnaz olan Muğire, kendisi hakkındaki bu tasarrufu değiştirmek için Şam’a gitti ve Muaviye’ye duygusal olarak yaklaşıp kafasına oğlu Yezid’in veliaht olması fikrini soktu. Kendisi de Kufe valiliğine devam etti. Kufe’ye döndüğünde arkadaşlarına “Muaviye’nin ayağını öyle bir kuyuya soktum ki, o ancak kan dökülmeyle oradan çıkar!” demiştir. 

Not: Muğire bu saltanat müessesesini Müslümanların başına bela olarak musallat etmesinin üzerinden bir sene geçmeden, öldü gitti, Öldü amma, onun eseri saltanat kaldı. Ve belalı eser, yani saltanat o günden bu güne kadar, Müslümanları sömürdü, durdu. Bu kurum, dinle o derece özdeşleşti ki, bu makamı işgal eden sultanların dine aykırı fiilerini anlatmaya başladınız mı, en dindar alimler size saldırmaya başlar: Ecdad alehinde konuşulmaz!
Fakat alimlerimiz, bunu yaparken dini ecdada kurban ettiklerinin farkında değiller. “Halife-Sultan içki içiyorsa, bunu söylemeyeceksin, çünkü o ecdadtır” zihniyeti, Müslümanları o kadar pasifleştirip dinden uzaklaştırmıştır ki, düştükleri kuyudan bir türlü çıkamıyorlar. Tabii bu zavallılar bilmiyorlar ki sultanlar onların ecdadı felan da değil” Hangi sultan, halktan birisiyle evlenirdi ki, şimdi bu halk kalkmış, onlara ecdat diyor, suçlarını örtbas ediyor, dini değiştirme pahasına? Yezid’in Hilafeti
Muaviye oğlu Yezid’e kendinden sonra biat edilmesi için valilerine emirler gönderdi. Medine valisine gönderdiği mektupta “Yaşım ilerledi ve gücüm azaldı. Hilafet konusunda Müslümanlar arasında ihtilaf çıkmaması için birini seçmek istiyorum. Görüşlerinizi bildirin.”
Medine valisi durumu hutbede bildirdi. Halk ise muvafakat verdi.Vali Muaviye’ye halkın düşüncesini yazınca, Muaviye cevaben bu iş için oğlu  Yezid’i seçtiğini bildirdi.
Bu iş için layık birçok kişi varken, İslam?a uygun olmayan birçok davranışı olan birinin bu makama layık görülmesi şok etkisi yaptı. Hz Ebubekir’in oğlu bu durum karşısında:
– Ey Mervan! Vallahi sen de, Muaviye de yalan söylüyorsunuz. Çünkü siz, Muhammed ümmetinin iyiliği için bunu yapmıyor; bu müesseseyi Bizanslaştırmak istiyorsunuz. Zira ne zaman onların kralı ölse, yerine oğlunu getirirler. Hz. Hüseyin, Hz.Ömer’in oğlu Abdullah, Abdullah b. Zübeyr gibi yörenin önde gelenlerinden oğlu Yezit için biat alamayan Muaviye 1000 atlı ile Medine’ye gitti. Onu hoş karşılamadılar. Bunun üzerine Muaviye hepsini zorla huzuruna çağırtarak, Yezid için biat istedi.
Biat etmeyenler adına konuşan Abdullah b. Zübeyr, Muaviye’ye şöyle dedi:
Sana, üç şıktan birini seçmeni teklif ediyoruz.
1-Resulullah (SAV) yaptığı gibi meseleyi çözmek,
2-Ebubekir gibi meseleyi halletmek,
3-Yahut Ömer gibi davranmak.
Muaviye: Onlar ne yaptılar diye sorunca, İbn Zübeyr:
Resulullah (SAV) vefat etti ve hiç kimseyi seçmedi; Müslümanlar da Ebubekir’i seçtiler! Dedi. Muaviye şöyle cevap verdi: Aranızda Ebubekir gibi olanı yok, ve ben fitneden korkuyorum! Onlar, Doğru söyledin, o zaman Ebubekir gibi hareket et. O Kureyş’ten öyle birini seçti ki, hem dengi yoktu hem de ailesinden biri değildi! İstersen de Ömer gibi yap. O bu işi, altı kişilik bir Şura’ya havale etti ki, aralarında ne oğlu ne de ailesinden biri vardı!
Bu tekliflere karşı Muaviye: Başka bir diyeceğiniz var mı” Onlardan “Hayır” cevabı aldıktan sonra, şöyle devam etti:
Allah’a yemin ederim ki, bu konuda, bana karşı hanginiz bir söz söyleyecek olursa, size verilecek cevaptan önce,kılıçlar kellelerinizi uçuracak! Daha sonra biat etmeyen bu zevattan her birinin başına, ellerinde kılıçları bulunan ikişer kişi koyarak, aykırı bir hareketlerini gördükleri takdirde, hemen boyunlarını vurmalarını emreden Muaviye, caminin mimberine çıkarak onların da biat ettiklerini ilan etti. Halbuki Muaviye Şam’a döndükten sonra konu hakkında kendilerine soru yöneltilen bu sahabeler, hiçbir zaman biat etmediklerini söylüyorlardı.(İbnu’l-Esir, el-Kamil,III.510-511) Hicri 60. senede Muaviye vefat etmiştir. Saltanat, iktidarı tehlikeli durumlara getirdiği içindir ki, Muaviye, ilk defa camilerde “maksura” denen “sultan mahali”ni tesis eden adamdır.

Yezid b. Muaviye Dönemi : Muaviye, Hicri 60. senenin başında on dokuz yıllık bir hilafetten sonra ölmüş; ve veliahd olan oğlu Yezid, halife olmuştur.

Hasanu’l-Basri şöyle der: “İki kişi Müslümanların içine fesad soktu: Sıffın olayında, Kur’an sahifelerinin kaldırılmasını ve bu işin hakemlerle çözülmesini Muaviye’ye empoze eden Amr İbnu’l Ass ve Yezid’in veliaht yapılmasını keza Muaviye’ye telkin eden Muğire b. Şube!”
Hz. Hüseyin’in çıkışı ve Kerbela olayı :
Medine’de birkaç sahabeden başka, kerhen de olsa Müslümanlar Şam’ın yeni hakifesi olan Sultan Yezid’e biat ettiler. Hz.Hüseyin, Yezid’e biat etmeyen sahabelerdendi. Yezid’in işe layık olmadığını söylüyordu. Onla birlikte biat etmeyenler Yezid’e karşı herhangi bir eyleme girişmediler.
Fakat Hz.Hüseyin’in tavrı başka oldu. O; biat etmeyişini eyleme dönüştürdü; ve öteden beri kendisini Kufe’ye halife olarak davet eden, ona bu yollu kışkırtıcı mektuplar gönderen Kufelilere kanarak Irak?a hareket etti. Harekattan önce ise durumu muhakeme etmesi için birini (Amcası oğlu Müslim b. Akil) göndermişti. Hz.Ömer?in oğlu Abdullah ve diğer bazı sahabeler, Kufelilerin sözüne kanmamasını tavsiye ettilerse de, o hiç kimseyi dinlemedi. Öncü olarak giden amcasının oğlu (Muslim b. Akil) Kufelilerden Hz. Hüseyin için biat almıştı. Rivayetlerden anlaşıldığı üzere biat eden sayısı yirmi-otuz bin kişi arasındadır. Ozamanki Küfe valisi (Nu’man b. Beşir) halim-selim birisi olup, Müslüman kanı dökülmesini istemeyen bir kişiydi. Onun için Müslümanları camide toplayarak onlara nasihatlerde bulunup, sükunete davet etti. Onun bu durumunu beğenmeyen Yezid’in sülalesindeki bazı kişiler şikayet ederek valiyi değiştirttiler. Yeni vali (Ubeydullah b. Ziyad), Kufeye gelip biraz tehdit savurunca, daha önce Hz.Hüseyin’e Müslim b. Akil vasıtasıyla biat eden binlerce Kufeli Yezid’in tarafına geçti; ve Ubeydullah, bu şekilde yalnız kalan Muslim b. Akil?i öldürdü. Bütün bu olanlara rağmen Hz.Hüseyin yoluna devam etti. Fakat, Müslüm’ün öldürüldüğünü duyunca, bunu yanındakilere anlattı; daha önce ona katılanlar yavaş yavaş onu terk etmeye başladılar.
Hz.Hüseyin’in Irak’a doğru geldiğini haber alan Yezid, Kufe valisi Ubeydullah b. Ziyad’a bir mektup göndererek onlarla savaşmasını emretti. Bunun üzerine vali, Sa’d b. Ebi Vakkas’ın oğlu Ömer komutasında 4000 kişilik bir orduyu Hz.Hüseyin’e karşı gönderdi.
(Sa’d b. Ebi Vakkas cennetle müjdelenen 10 sahabiden biridir. Oğlu Rey şehrine vali vaadiyle ordunun başına getirilmiştir. Akrabaları ve dostları, dünyalık için Hz.Hüseyin’i öldürmeye gitmemesini söylemişlerdi.) Ömer b. Sa’d, Hz.Hüseyin’e yaklaşınca, ona bir elçi göndererek, buralara geliş sebebini sordu. Hz.Hüseyin şu cevabı verdi:
– Sizin bu ülkenizin insanları beni davet etti. Beni istemiyorlarsa geri dönerim! Ömer b. Sa’d, Hz.Hüseyin’in cevabını İbn Ziyad’a yazdı. İbn Ziyad ise, Hz.Hüseyin’in kaçıp kurtulmak istediğini sanarak, komutanı Ömer’e şu emiri gönderdi:
– Yezid’e biat etmeyi teklif et; biat ederse o zaman yapacağımızı düşünürüz. Ayrıca Hüseyin ve arkadaşlarına giden suyu kesin susuz kalsınlar!
Bunun üzerine su kesilerek Hz.Hüseyin ve arkadaşları susuz kaldılar. O günün gecesi ve daha sonraki günler her iki tarafın komutanı bir araya gelip görüştüler.
Görüşme sonucunda, Ömer b. Sa?d, Ubeydullah b. Ziyad’a şunları yazdı: Allah ateşi söndürdü ve Müslümanları birleştirdi. Hüseyin geldiği yere geri dönmek istiyor!
İbn Ziyad bu teklifi kabul ettiğini söyleyince; yanındaki dalkavuklardan biri (Şemir b. Zilcevşen) adındaki bir fitneci, Hz. Hüseyin buralara kadar gelmişken onu salmamasını, çünkü o Hicaz’a dönecek olursa daha da güçleneceği ve kendilerinin itibarının kalmayacağını empoze etti. O da, komutanı Sa?d b. Ömer’e şöyle yazdı:
– Hüseyin biat etsin ve onu bana salimen getiririn. Biat etmezse onu öldürün ve kafasını kesip bana gönderin! Hüseyin’i parça parça doğra ; çünkü o bunu hak etti. Şayet dediğimi yaparsan, mükafatımı görürsün, yapmazsan ordunun başından çekil ve komutayı Şemir?e bırak!
Şemir, Ziyad’a yazdırdığı bu mektubu Ömer?e getirince, Ömer çok kızdı ve “biz fitneyi söndürüyoruz, senin gibi fesatçılar körüklüyor. Vallahi, İbn Ziyad’ı sen kandırdın!” dedi ve komutayı Şemir’e bırakmadı. Muharrem ayının 9’u perşembeydi. Ömer b. Sa’d, aldığı emri Hz. Hüseyin’e bildirdi ve görüşünü istedi.
Hz. Hüseyin de, o gecelik mühlet istedi ve orduları kamplarına çekildiler.
Hz. Hüseyin kardeşlerini ve arkadaşlarını yanlarına topladı; ve onlara bir konuşma yaparak, gece karanlığından istifade ederek gitmelerini söyledi. Fakat onlar bu teklifi reddettiler ve beraber kaldılar.
Ne var ki Iraklılar onu kardeşleriyle yalnız bıraktılar. Onu davet edip Kerbela çöllerine getirdiler; sonra da İbn Ziyad’ın askeri oldular.
Hz.Hüseyin sadece 32 atlı ve 40 piyade askeri vardı.
Ertesi gün taraflar arasında savaş başladı ve Kerbela toprakları kana bulandı. Savaş gün boyunca devam etti.
Hz.Hüseyin’in yanındaki 72 kişi şehit olmuştu?
Hz.Hüseyin’in cesedini yere uzattırıp atlara çiğnettiler İbn Ziyad’ın emri gereğince?
Hz.Hüseyin’in kafasını kesip, Yezid’e gönderdiler.
Vak’atu’l Hare, tarihin yüz karası bir olay (Hicri, 63 sene)
Yezid, Şam da melanetlerine devam ederken, Medineliler toplanarak onu hal ettiklerini ilan ettiler ve onun atadığı valiyi de Medine’den çıkardılar.
Bunun üzerine Yezid, on bin atlıyı Medine üzerine gönderdi. Ordu Medine?nin altını üstüne çevirdi. Binlerce Müslüman öldürüldü.
Katliamdan sonra Yezid’in komutanı, Medine?yi yağmalamaları, canlarının istediğini öldürmeleri, kadınlardan istediklerine tecavüz etmeleri için askerine üç gün mühlet verdi.
Yağmalanıyordu peygamberin Medine’si. Saltanat uğruna!
Mekke’nin muhasarası ve Yezid’in ölümü (Hicri, 64. sene)
Yezid’in ordusu Medineyi talan ettikten sonra Yezid’e karşı ayaklanmış olan Abdullah ibni Zübeyr’le savaşmak üzere Mekke’ye hareket etti. Mekke’de 40 gün muhasara altında kaldı. Bu savaşta kullanılan mancınıklar Kabe’nin örtüsünü yaktı. Savaş devam ederken Yezid’in ölüm haberi geldi.

Muaviye b. Yezid Dönemi

Yezid ölünce yerine oğlu Muaviye geçti. Henüz yirmi yaşında olan Muaviye, babasına nazaran oldukça akıllı, muttaki, Salih bir gençti. Fakat hastaydı ve bu makamda ancak 40 gün kalabildi.
Rivayet edildiğine göre (İbnul-Esir, el-Kamil,IV, 130) vefat etmeden önce Muaviye milleti camide toplayarak onlara bir konuşma yapmıştır. O konuşmasında dedesi Muaviye b. Ebu Sufyan ile Hz.Ali arasındaki olayları, babası Yezid’in haksızlıklarını anlattıktan sonra şöyle devam etti:
– Ey Müslümanlar! Sizi idare edemeyecek derecede hastalandım. Ebu Bekir’in Ömer ibnu’l Hattab’ı seçtiği gibi, size halife seçmek istedim, fakat Ömer gibisini bulamadım; Ömer ibnu’l Hattab’ın yaptığı gibi size altı kişilik bir şura seçmek istedim, fakat bu altı kişiyi bulamadım. Onun için bu işi size bırakıyorum, kimi isterseniz onu seçiniz!
Saltanatı süresince ne Müslümanlara namaz kıldırabilmiş ne de devlet işleri ile ilgilenebilmiştir.

Mervan b. Hakem Dönemi

Muaviye b. Yezid ölünce, Mervan b. Hakem?e biat edildi. Yezid’in oğluna biat edilmek isteniyordu; fakat yaşı küçük olduğundan dolayı ona Humus valiliği verildi.
Mervan, Mekke fethinde Müslüman olan Hakem’in oğludur. Hakem, Hz.Peygamber (SAV)’le alay edip, tecessüs eden ahlaksız bir tip olduğundan, Resulullah (SAV) ona lanet ederek Taif’e sürmüştü.
Muaviye zamanında Medine valiliği yapmıştı. Her Cuma minber üzerinde Hz.Ali’yesebbederdi.
Hilafete geçtikten sonra Yezid’in oğlunu bertaraf etmek için onun annesiyle evlendi. Hicir 65. senede oğlu Abdulmelik ve Abdulaziz’i veliaht tayin etti.
Aynı senenin Ramazan ayında karısı tarafından (Yezid’in Hanımı) boğularak öldürüldü.
Şam’daki Emevi Camii

Abdülmelik b. Mervan’ın Dönemi

Mervan’ın ölümünden sonra, veliaht oğlu Abdülmelik?e biat edildi. Şam dışında kalanlar Abdullah bin Zübeyr’e biat etmişlerdi.
Hacc’a gidenlere Zübeyr biat isteyince, Abdülmelik Şamlı Müslümanlara hacc’ı yasakladı. Hac etmek isteyenler için Kudüs’te Mescidul Aksa da bir kubbe yaptırdı; onun etrafında tavaf etmeleri için Müslümanları zorladı. Abdülmelik Zalim komutanı Haccac’ı 20.000 kişilik ordu ile Mekke üzerine gönderdi. Haccac, ordusuyla Hicaz’a varıp, Mekke’yi muhasara etti. Mancınıklardan çıkan ateşler adeta Mekke’nin altını üstüne getirdi” Allah?ın evi Kabe bile yıkıldı mancınık darbelerinden” Abdullah b. Zübeyr öldürülünceye kadar savaştı. Abdullah b. Zübeyr, Hicretten sonra doğan ilk Muhacir çocuğuydu. Cennetle müjdelenmiş on kişiden biri olan Zübeyr’in oğludur. Kendi saltanatı için akıl almaz zulümlere göz yuman Abdulmelik, aslında iyi bir Müslümandı; takva sahibi, ilmi seven mümindi. Ne var ki saltanat, insanı kör ediyor, kendi kendisine kul ediyor.
Hicri 75. senede, ilk defa Abdülmelik zamanında para basıldı ve bu madeni paraların üstüne: “Kul huvellahu ahad”, diğer yüzüne de “Lailahe illallah” yazdırıldı.
Hicri 86 senesinde öldü.

Velid b. Abdülmelik Dönemi

Hicri 86. senede tahta geçen Velid b.Abdülmelik?in en önemli özelliği, cahilliğiydi.
Velid döneminde çok fetihler yapıldı; İslamiyet Hindistan?a girdi. Endülüs?te de cihadla büyük galibiyetler elde edildi.
Medine?de su şebekesi yapıldı.
Fakirlere fon koyup, onların çocuklarının yetişmeleri, eğitilmeleriyle ilgilendi. Fakirler konusunda yaptığı müspet işlerden bir tanesi de onların ihtiyaçlarını temin ederek, dilenmelerini yasaklamasıydı. Türkistan’da Buhara’dan, Batı’daki Minorka ve Miyorka adalarına kadar; İran’da Necef, Keş, Azerbaycan ve Medain’de fethedilmiş kalelerin tamamı ile Endülüs’ün kuzey bölgeleri fethedildi. Hicri 93. senede Havarizm ve Semerkand; 94. senede Afganistan’da Kabil bölgesi Müslümanların eline geçti.
Irak?ta 20 sene kadar valilik yapan Haccac b. Yusuf Hicri 95. senede hastalanarak öldü. Adı tarihe “Zalim Haccac” olarak geçti.
Hicri 96. senede Velid öldü.

Süleyman b. Abdülmelik Dönemi

Hicri 96. senede, Süleyman b. Abdülmelik, Velid?in ölümünden sonra hilafete geçti.
Kardeşi Mesleme?yi İslam ordularının başına geçirip Bizans üzerine gönderdi. Mesleme bu seferinde, Konstantiniyye’ye; yani İstanbul’a kadar gitti. Fakat ordu büyük bir açlıkla baş başa kaldı. Bu öylesine bir felaketti ki, Müslüman askerleri ölüleri yemeye başladı. Karşılaşılan açlığa rağmen cihad Süleyman b. Abdülmelik’in ölümüne kadar devam etti. Medine valisi Ömer b. Abdulaziz’i vezir tayin etti.
Kendinden önceki Emevi sultanlarının, vakitlerini geçirdikleri namazı, eski vakitlerine getirdi.
Haccac tarafından hapishanelere doldurulmuş Müslümanları salıvermiştir. Rivayetlere göre bunların sayısı kadınlı erkekli 300 bin kişiyi buluyordu.
Taberistan fethedildi.

Ömer b. Abdülaziz Dönemi

Süleyman b. Abdulmelik’in vefatından sonra halife olarak Ömer b. Abdulaziz’e biat edildi.
Ömer b. Abdulaziz, ilmi sever, ilim adamlarıyla vakit geçirirdi. Kendisi büyük bir alimdi. Fakat, büyüklüğü, alim olmasından değil, ilmiyle devleti yönetmesindendi. Bir nevi hocalarının emrinde onlara emirlik, amirlik yaptı. Tarihçilerden ed-Diyarbekri (Hamis, II, 316), belirttiği üzere yaptığı bir konuşmasında …. “Ey insanlar, kim Allah’a itaat ederse, ona itaat etmek vacip olur. Kim de Allah’a isyan ederse ona itaat yoktur! Dolayısiyle ben Allah’ itaat ettiğim müddetçe bana itaat edin! O’na isyan edersem, artık bana itaat etme mecburiyeti yoktur!” ….
Hilafete geldiğinde ona Hilafet makam arabasını sundular. Arabayı çok şatafatlı bulan Ömer b. Abdulaziz, ona binmedi. Devletteki lüks arabaların hepsini sattırıp, parasını hazineye koydurdu. Ayrıca Devlet’in haksız yere el koyduğu bütün malları, Müslümanlara geri dağıttı.
Ömer b. Abdulaziz, çokça ağlardı… Dertlilerin, biçarelerin, aç olanların, hastaların derdini anlamak ve unutmamak için sıkça ağlardı. Hatta gözyaşını artırdığından, yemeklerden en çok mercimek yerdi.
Herkesin hakkını o derece kendilerine ulaştırdı ki, fakir kalmadı İslam ülkesinde…
Hilafet’e mensup sülalenin, eskiden devletten aldıkları atiyye imtiyazını kaldırdı. Menfaatlerine dokunan bu olay karşısında bu kişiler; geçim sıkıntısı çektiklerini Ömer b. Abdulaziz’e bildirdiler ve eskisi gibi hediyelerin verilmesini istediler. Ömer b. Abdulazizise onlara:
Ölümü sıkça anın! Geçimde daraldıysanız, sizi rahatlatır; bolluk içerisindeyseniz de sizi daraltır!
Ömer b. Abdulaziz evinde de böyleydi. Nitekim, halife olur olmaz hanımı Fatıma’ya şöyle dedi:
?Şu ikisinden birisini seç: Ya elindeki mücevherlerin hepsini (Halife olan babasından kendisine hediye olarak verilen çok mücevheratı vardı) Beytu’ll-male verirsin; ya da senden boşanmam için bana izin ver. Çünkü benim, senin ve onların aynı evde bulunması, beni rahatsız ediyor!?
Ömer b. Abdülaziz, devletini o şekilde idare ediyordu ki, onun valileri de kısa zamanda onun yoluna girdiler. Çünkü onun valilerine gönderdiği mektuplar, birer emirname değil, sanki birer vaaz kitabıydı. Öyle ki, bu vaazları okuyan vali etkilenerek vazifeden ayrılır, dervişane bir hayat sürerlerdi.
Ömer b. Abdülaziz hakkında birçok rivayet vardır. Onun tevazu yönünü gösteren şu rivayet oldukça manidardır. Rivayate göre, Ömer b. Abdülaziz, cariyesine uyuyana kadar yelpaze sallamasını emretti. Sonra cariyesi uyuyunca, halife onun elinden yelpazeyi alıp ona sallayarak şöyle dedi: Bana sıcak dokunduğu gibi sana da dokunmuştur.
Elbisesinin altında kıldan yapılmış kalın bir gömlek giyerdi, gece namaza kalkabilmek için boynuna kelepçe koyardı., sabah olduğu zaman hiç kimsenin hissetmemesi için, onu yerine kor ve üzerini kilitlerdi. O odaya fazla girip çıktığından dolayı, orada mal ve mücevher olduğunu zannederlerdi. Öldükten sonra o odayı açtıklarında, içeride kelepçe ve kıldan yapılmış gömlek buldular.
Ömer b. Abdulaziz’in en önemli tasarruflarından birisi belki de en önemlisi, cuma hutbelerinde Hz.Ali’yi kötüleme eylemine son vermiş olmasıdır.
Saltanat sistemini devirip yerine yeniden şura sistemini getirmesinden korktukları için, Ümeyye ailesi tarafından zehirlenerek öldürülmüştür. Mezarı Suriye’nin Humus şehrinde, kendi adıyla anılan caminin bitişiğindedir.

Yezid b. Abdülmelik Dönemi

Hilafetin ilk günlerinde, bazı rivayetlere göre “kırk gün?, yezid b. Abdülmelik, Ömer b. Abdulaziz’in siyasetini devam ettirdi. Daha sonra önceleri alışık olduğu eğlenceden ayrılmak zor geldi ona… Onun için kırkıncı günü, Yezid eski hayatına geri döndü.
Ömer b. Abdülaziz’in, Müslümanlar arasında büyük sorunlara sebebiyet veren “Harici Gruplar?la başlattığı diyaloğu sürdürmemiştir. Bilakis onlara savaş açmış ve Müslümanlar arasında seneler sürecek olan savaşlar başlatmıştır. Hz. Peygamber (SAV)’in amcaları, Hz. Abbas ve Ebu Talib’in torunları, Emeviler’e karşı bir hareket başlattılar.
Hicri 105. senede Yezid b.Abdülmelik öldü.

Hişam b. Abdülmelik Dönemi

Yezid b. Abdülmelik’in ölümünden sonra, yerine kardeşi Hişam geçti. Kardeşi Yezid’e nazaran daha olumlu olan Hişam b. Abdülmelik, kan dökmeyi sevmezdi.
Hicri 106. senede, Hişam Hacc’a gitti. Medine’de bulunduğu sırada Hz. Osman’ın yakınlarından biri kendisine gelerek, mukaddes topraklara hoş geldiğini, ve burada, Ebu Turab’a, yani Hz.Ali’ye lanet etmesin söyler. Halife Hişam ise bu teklife şu tarihi cevabı verir: “Biz buralara, birilerini lanetlemek için değil, Hacc için geldik.?
Halife Hişam zamanında İslami tebliğe, yani cihada devam edildi. Hicri 107. senede Kayseri fethedildi. Hicri 108. senede meşhur Battal Gazi komutasındaki ordu Hancere’yi fethetti. Ayrıca Malatya civarının fethi de Hişam zamanına denk gelir. Fetihler dışında devletin imar işlerini de ihmal etmeyen Hişam, Mekke yoluna, hacıların su ihtiyaçlarını giderici havuzlar ve kuyular yaptırdı.
Hicri 118. senede Türkistan’da Türklerle savaşıldı. Türklere karşı cihada giden bu ordunun komutanı Esed b. Abdullah’tı.
Hicri 121. senede Ermenistan’a ve el-Cezire taraflarınacihat orduları gönderildi. Aynı sene Maveraunnehir’de Türk hakanı öldürülerek, İslam orduları Feğane’ye kadar ilerledi.
Aynı sene yani Hicri 121. senede, Hz. Ali’nin torunlarından Zeyd b. Ali Kufe’de ayaklanarak, kendisine biat etmeleri için halkı davet etti. Kufe’de bulunan birçok kimse Zeyd b. Ali’ye biat edince, Hişam’ın Kufe valisi olan Yusuf b. Ömer Zeyd’le savaştı. Savaş neticesinde öldfürülen Zeyd’in kafasını keserek Hişam’a gönderdi.
Hişam b. Abdülmelik, kendisine gönderilen Zeyd’in kafasını bir direğe çiviletti, ve Hişam’ın ölümüne kadar böylece durdu.
Hişam, siyasetiyle bilindiği gibi, cimriliğiyle de meşhurdu.
Hişam b. Abdülmelik zamanında gizli de olsa, Abbasi davetçileri Maveraunnehir bölgesinde faaliyetlere başladılar; ve Şia da harekete geçti.

Fasık Velid’in Saltanat Dönemi

Velid, Emevi Sultanı Yezid b. Abdülmelik’in oğludur. Yezid öldüğünde, oğlu Velid çok küçük olduğu için kardeşi Hişam’ı veliaht tayin etmiş; aynı emirnamede, Hişam’dan sonra veliahtlığı oğlu Velid’e vermişti.
İslam Devletinin başına ulu’l-emr olarak gelen Sultan Velid, İslam tarihinde “Fasık Velid” olarak meşhurdur. Allah’ın yasakladığı her münkeri yapan; İslami ahkamla alay eden, gece gündüz şarap içen böylesi bir kafiri, İslam Devletinin başına bırakan amcası Hişam hiç mi mesuliyet duymadı?
Şahsiyetini anlama bakımından “ben Ka’be’nin duvarlarında şarap içmeye gidiyorum” sözü manidardır. Ayrıca tarihçile eşcinsel olduğundan da bahsederler.(Suyuti, Tarihul Hulefa, 251.s). Ayrıca, bazı ayetlerden ötürü, Kur’an-ı Kerim’i hedef yaparak O’na, ok fırlattığı da rivayet edilir. (İbnül-Esir, el-Kamil,V,290)
Hilafeti boyunca zevk-i sefadan vazgeçmeyen Velid, Şam’daki müzisyenlerle, şarap ehliyle yetinmeyip, büyük paralar sarf ederek dışarıdan ses sanatkarları, şarap ustaları ve alemlerine ortak olacak şairler getirtiyordu. Nihayet Müslümanlar, Allah’ın kanunlarını tatbik etmeyen, kendi rejiminin beşeri kanunlarıyla Müslümanları ezmeye çalışan; ve en önemlisi, Müslümanların lideri olduğu halde kafir gibi yaşayan bu inatçı zalimi, saklandığı evden çıkarıp kafasını kestiler ve şöyle örnek oldular haleflerine: Allah’a isyan içinde olan iarecilere itaat yoktur!….

Noksan Yezid’in Saltanat Dönemi

Kafir Velid’in saltanatına karşı çıkanların başında, amcasının oğlu Yezid b. Velid . Abdülmelik geliyordu. Velid’in ölümünden sonra, Hicri 126. senede saltanata kendisi gelmiştir.

Ona “nakıs?, yani “noksan Yezid’ denilmesinin sebebi, iktidara gelince, asker maaşlarını azaltmasındandır.
Oldukça müspet görüşlü bir halife olan Yezid, özellikle Ümeyye oğullarını (saltanat sülalesi), şarkı, şarap vs. karşı uyarmıştır. Yazık ki Hilafeti uzun sürmedi ve 6 ay sonra vefat etti.

İbrahim b. Velid’in Saltanat İbrahim b. Velid, Nakıs Yezid’in kardeşidir. Saltanatı ancak yetmiş gün sürdü. Son Emevi Sultanı Mervan kendisine karşı isyan edince, kendisini Hilafetten hal edip, Mervan’a biat etti.

Mervan b. Muhammed b. Mervan b. Hakem’in Saltanat Dönemi

Kendisine el-Himar, yani merkep de denen Mervan b. Muhammed, Emevi Devletinin 14. ve son sultanıdır.
Mervan tahtına oturur-oturmaz dinsizliği yüzünden Velid’i öldüren Nakıs Yezid’i mezarından çıkarttı ve bir çarmıha çiviletti. Ve Mervan bu hareketiyle, Velid’in fıskını, yani dinsizliğini benimsediğini gösteriyordu.
Bu sırada, öteden beri gizliden Emeviler’e karşı siyasi kombinezonlar içerisinde olan Abbas oğulları, Mervan’ın zaaflarından yararlanarak, bu faaliyetlerini açığa vurmaya başladılar.
Mervana karşı ayaklananlar, sadece Abbas oğulları değillerdi. Emevi Devleti o denli zayıflamıştı ki, hemen hemen bütün bölgelerde isyanlar ve hoşnutsuzluklar hakimdi. Hariciler’den, İmamiler’e kadar herkes ayaklanmıştı.
Emeviler’e Karşı huruç hareketini yürüten Abbas oğullarının başında Abdullah b. Ali vardı. Mervanu’l Himar, Abdullah b. Ali’nin bu faaliyetlerini durdurmak için, ordusuyla Şam’dan hareket etti.
Her iki ordu Musul yakınlarında, Zap Suyu kenarında karşı karşıya geldiler. Yapılan kanlı savaşta, her iki taraftan yüzlerce insan öldü, ya da boğuldu. Neticede Mervan yenik düştü ve Şam’a doğru yöneldi. Önce Musul’a gitti; fakat Musul halkı kabul etmedi. O da Harran’a geçti. Fakat orada da barınamadı. 
Ailesiyle birlikte şehri terk ettiği gün, Abdullah b. Ali şehrin surlarının önünde göründü. Abdullah, Harran’ı işgal etti; ve Mervan’ın bütün hazinelerine el koyarak, 10.000.000 dirhemlik sarayını ateşe verdi. Mervan, Filistin’e doğru kaçarken, onu takip eden Abdullah b. Ali, Şam’a kadar varıp, şehri işgal etti; ve şehri kan gölüne çevirdi.
Tarihçimiz Mes’udi’de geçen bir rivayete göre; Abdullah es-Sefah’tan kaçan Mervan, canını kurtarmak için, Bizans Devleti’ne bile sığınmak istemiştir; fakat, Mısır’a kaçmayı daha uygun bulmuştur.
Abdullah, Mısır’a kaçan Mervan’ı yakalaması için kardeşi Salih’i gönderdi. İkisinin ordusu Busir denen yerde karşılaştılar ve Mervan orada öldürüldü. Mervan’ın çoluk çocuğu bir kiliseye sığınmışlardı. Salih onları oradan çıkardı; ve kadınların bütün yalvarmalarına rağmen, Ümeyye ailesinin Ehl-i Beyt’e yaptığı zulmü tek tek anlatarak, Ümeyye ailesinden ne erkek ne de kadın, hiç kimseyi sağ bırakmayacağını tekrarladı. 
Mervan’ın kızı tekrar yalvarıp, affetmenin ne kadar büyük bir meziyet olduğunu hatırlatınca da, Salih merhamete gelip, onu ve diğer kadınları Harran’a gönderdi. Bu hadice olduğunda takvimler hicri 132. seneyi gösteriyordu ki, bu senede İslam tarihinde bir dönem yani Emevi saltanatı dönemi kapanıyor, yerine Abbas oğulları, yani Abbasiler dönemi saltanatı başlıyordu.
Mervan’ın kafası kesildi ve Abbasi lideri Abdullah b. Ali’ye gönderildi…
Emevi hanedanının saltanat dönemi, 91 sene(1000 ay) oldu…

Saltanat Süreleri:

Muaviye b. Ebi Sufyan
20 yıl
Yezid b. Muaviye
3 yıl, 8 ay, 14 gün
Muaviye b. Yezid
1 ay, 11 gün
Mervan b. Hakem
8 ay, 5 gün
Abdülmelik b. Mervan
v21 yıl, 1 ay, 20 gün
Velid b. Abdülmelik
9 yıl, 8 ay, 2 gün
Süleyman b. Abdülmelik
2 yıl, 6 ay, 9 gün
Ömer b. Abdülaziz
2 yıl, 5 ay, 5 gün
Yezid b. Abdülmelik
4 yıl, 13 gün
Hişam b. Abdülmelik
19 yıl, 9 ay, 9 gün
Velid b. Yezid (Fasık Velid)
1 yıl, 3 ay
Yezid b. Velid b. Abdülmelik (Noksan Yezid)
2 ay, 10 gün
İbrahim b. Velid
2 ay, 10 gün
Mervan b. Muhammed
5 yıl, 2 ay, 10 gün
KAYNAK : İ.Süreyya Sırma – Hilafetten Saltanata Emeviler

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...