07 Mayıs 2016

Kur’an’da cariye var mı?


Kur’an’da cariye var mı?

İslâm dünyasında kadın haklarıyla ilgili bugünkü kabullerin tamamına yakını, vahiy kaynaklı tespitler değil, Hıristiyan konsillerinin kararlarını andıran ulema fetvalarıdır. İslâm fıkhının kadınla ilgili sayfaları İslam tarihinin en kara, en utanç verici sayfalarıdır.

Kur’an indirildiği zamanlarda erkek-kadın sayısındaki dengesizlik, yetimlerin ve dul kadınların fazlalığı, kadınların günümüzdeki gibi çalışma imkanlarının, dolayısıyla gelirlerinin olmayışı göz önüne alınarak erkeklerin eş alma sayısı, şartlı olarak, azami dört ile sınırlandırılmıştır. Dörde kadar eş alma ruhsatı erkeğin kişisel ihtiyaçları doğrultusunda verilmiş değildir. Kur’an’da çok eşlilik konusu ayrı bir yazımızda ayrıntılı olarak ele alınmıştır. OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN http://wp.me/PAexV-nM

Arap erkekleri, şartlı olarak tanınan dört eşi müktesep hak olarak görmüş ancak cinsel isteklerine dört de yetmemiş bu sınırlamayı delmek için “cariye” Emevi dinine yutturmaca şeklinde sokuşturulmuştur. Cariye, erkeklerin cinsel ihtiyaçlarını kendi isteği dışında yerine getiren kadınlara denmiş. Cariye kelimesi Arapça CRY kökünden gelir ve Kur’an’da hiçbir yerde geçmez. Cariye Kur’an’daki dinde yoktur ama Kur’an dışı İslami gelenekte vardır daha doğrusu Kur’an’a aykırı şekilde İslam’a sokuşturulmuştur, aynen kölelik gibi. Türkiye’de ayrıca meallere de sokuşturulmuş ona uygun olsun diye böylece ilgili meallerde anlamı çarpıtılmamış bir tane ayet kalmamıştır.

İslamın ilk yıllarında müşriklerle savaşlar sonunda kadınlar da dahil olmak üzere alınan esirlere ne yapılacağı sorunu ortaya çıkmıştır. Bunun üzerine Kur’an ayetleri inmiştir.

• “Küfre batmışlarla burun buruna geldiğinizde, boyunlar vurulur. Nihayet onları bastırıp sindirdiğinizde, antlaşma bağını sıkı bağlayın. Artık bundan sonrası ya bir bağışlama ya bir fidyedir. Nihayet, harp, ağırlıklarını yere bırakır. İşte böyle! Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Ama kiminizi kiminizle denemek için böyledir. Allah yolunda öldürülenlerin amelleri asla göz ardı edilmeyecektir.” Muhammed 4

Boyun vurma, karşı tarafta savaşanları bertaraf etmek için “savaş esnasında” olmak üzere öğütlenmiştir. Savaşta pasifize edilenler ise ilk etapta esir alınmıştır ki düşman onlarla tekrar güçlenmesin. Ancak bu ilanihaye sürmez. Zamanı geldiğinde esirlerin ya karşılıksız-bedava ya da fidye alarak serbest bırakılması hükmü getirilmiş, başka bir seçeneğe mesela köleliğe veya cariyeliğe  ruhsat verilmemiştir.Bunun üzerine Hz. Muhammed zamanında savaş esirlerinin zengin olanlarından fidye alınmış, bazıları mübadele edilmiş, diğerleri serbest bırakılmış, bir defasında Müslümanlara okuma yazma öğretme, yani çalışma karşılığında şartlı serbest bırakma olmuştur. O zamanlar esir kampı falan yok. Evsiz yurtsuz kalan, ya da fidye için bekletilen kadın esirler ailelere dağıtılmış, “ailenin bir ferdi olarak” muamele görmüştür. Fidye alınıncaya kadar ailenin yediğini yemiş, içtiğini içmiş, hizmet görmüş, çalışmışlar. İstedikleri takdirde bu kadınlarla nikah yapılabiliyordu. O durumda kadın özgür oluyordu.

• “Yes’elûneke anil enfâl(enfâli), kulil enfâlu lillâhi ver resûl(resûli), fettekullâhe ve aslihû zâte beynikum ve etîûllâhe ve resûlehû in kuntum mu’minîn(mu’minîne)….Mâ kâne li nebiyyin en yekûne lehû esrâ hattâ yushıne fîl ard(ardı), turîdûne aradad dunyâ, vallâhu yurîdul âhirah(âhirate),… 
Sana harp ganimetlerini sorarlar. De ki: “Onlar Allah ve Resul içindir. O halde Allah’tan korkun ve aranızda barış ve esenliği kurun. Ve eğer müminler iseniz Allah’a ve O’nun Resulü’ne itaat edin!…Hiçbir peygamber için, yeryüzünde ağır basmadıkça, esirlere sahip olmak uygun değildir. Siz şu iğreti dünyanın nimetini istiyorsunuz; Allah ise âhireti istiyor...” Enfal 1, 67

Bedir savaşında ele geçirilen esirlere ne yapılması gerektiği tartışması çıkınca bu ayet indirilmiştir. Ayetlerde enfal = ganimet, esra = esir anlamları taşımaktadır.

Bazı Kur’an ayetlerinde geçen “mâ meleket eymânukum” tabiri henüz savaş ve esir kadın ele geçirmenin söz konusu olmadığı Mekke dönemi ayetlerinde de geçmekteyken Hz. Muhammed’in ölümünden sonra 661 yılında iktidarı ele geçiren Emeviler  söz konusu Kur’an ifadesini “cariye” olarak yorumlanmışlar  bu da Emevilerin ve  763 de iktidara gelen Abbasilerin işgal ettikleri ülkelerdeki kadınları zorla savaş esiri diye toplamalarına, alıkoymalarına, elden ele dolandırılarak parayla satmalarına kılıf teşkil etmiştir. Emeviler askerlerine cennette huriler, dünyada ganimet olarak cariye vaadlerinde bulunmuşlar bundan en büyük zararı kılıç zoruyla Müslüman yapılan Dağıstan Türkleri ve Güney Göktürklerin cariye adı altında seks kölesi yapılan evli bekar kadınları görmüşlerdir. Köle ve cariye yapılan Türk gençlerinin sayısı 50 000 civarında olarak tahmin edilmektedir. Bu konu ayrı bir yazımızda anlatılmaktadır OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN

Cariyeler odalık olarak, yani erkeklerin cinsel ihtiyaçları için, hem de eş sayı sınırlamasına tabi olmaksızın yani sınırsız sayıda kullanılmışlardır. Araplar ayrıca hür kadınlara başlarını örttürürken cariyeleri başları açık gezdirterek toplumda ayrı ve aşağı bir statüde tutmuşlar. İşin tuhafı Kur’an ayetlerinin farklı yorumlanması yüzünden oluşan İslam mezheplerinin hepsi, işin içinde erkek cinselliği menfaati ve erkek egemenliği söz konusu olduğu için aralarındaki görüş ayrılıklarını falan bir tarafa bırakıp, ilk ve son defagözleri yaşartan bir dayanışmayla sapık cariyelik uygulamalarını benimsemişlerdir.

“Mâ meleket eymânukum” – işin püf noktası

Kur’an’da cariyenin kastedildiğinin iddia edildiği ayetlerde geçen “mâ meleket eymânukum” ifadesinin analizi:

Birçok toplumda yemin ederken sağ el havaya kaldırılmakta ya da göğüs üzerine konulmaktadır. Nikah da yemin edilerek yapılan bir akittir. İş akdi de öyle.

eyman = “yeminler, sağ eller”.

yemin/sağ el = “anlaşma”, “iş anlaşması”, “nikah akdi”.

Kur’an ayetlerinde eymanı kum, eymane, eymani kelimelerinin kullanımları: Nisa-33; eymanı-kum …yeminlerinizin akde bağladığı…. Maide-89; Üç yerde eymanı-kum, bir yerde eymane yemin olarak. Tevbeh-12; eymanı-kum ahidden sonra yemin bozma. Nahl-91,92,94; eymane yeminler. Bakara-224, 225; eymanı kum yeminler. Tahrim-2; eymani kum (bozulan) yeminler. Maide-53; eymani yeminler. En’am-109; eymanihim yeminleri.

mâ meleket = “sahip olduğu, yönettiği, kontrol ettiği şey”

mâ meleket eymânukum = “akitle sahip olduklarınız, yönettikleriniz“. Mesela nikah aktiyle eş olanlar, işçi, hizmetçi, uşak, aşçı gibi akitle/anlaşmayla belirlenmiş ücret-emek hakkı karşılığında aileye iş yapanlar/çalışanlar bu kalıbın taraflarındandır. Akit söz konusu olmadığı için köle ve cariye bu anlamın dışında kalır. Burada sahiplik aile reisliği anlamındadır. Nitekim eskiden kocaya Anadolu halk dilinde sahip/reis anlamında Efendi denirdi.  Hala da diyenler var.

Günümüz hukukunda “yediemin” iki ya da daha çok kişi arasında hukuki durumu çekişmeli olan bir malın, çekişme sonuçlanıncaya kadar emanet olarak bırakıldığı kimseye verilen addır. Savaş esiri kadınlar, kızlar da serbest bırakılıncaya kadar benzer şekilde ailelere teslim edilmekte, daha doğrusu aynen yediemin gibi aile reisine yeminlenmekte/emanet edilmekteydi. Bu şekilde aile reislerinin kontrolünde evlerde tutulan; ayrıca aynı evde korumaya alınan kocaları savaşta ölmüş, çocuklu çocuksuz hür kadınlar, kızlar “mâ meleket eymânukum” = size emanet edilenleryeminlerinizle kontrolunuz altında olanlar, yeminlerinizle bakmakta olduklarınız” kapsamına girmektedirler.

Bazı mealcilerin tercih ettiği “yeminlerinizle sahip olduklarınız”, “sağ ellerinizle sahip olduklarınız”, “Ellerinizin altında bulunanlar”, “Yeminlerinizle ellerinizin altında bulunanlar” ifadeleri Türkçede başka türlü anlaşılmış, mealleri anlaşılmaz hale getirmiştir.

“Mâ meleket eymânukum” sadece “sahip olduklarınız”, olarak yorumlanırsa esir kadınlar cariye statüsüne konulmuş olurlar. Genelde yapılmış olan budur, üstelik katmerli olarak parantez(ler) ilavesiyle ya da doğrudan cariye kelimesi kullanıldığı durumlar maksatlı yapılmış olup adına Allah ile aldatmak denir.

Toplum kuralıdır, emanete hıyanet olmaz. Mesela bir kimse kendisine emanet edilen, emanet edilmiş olanla evlilik gibi bazı sosyal ilişkilere İCAZE VERİLMEDEN girişemez. O yüzden Kur’an bu konuya sırası geldikçe ve sık sık eğilerek her iki taraf için de bazı serbestiyeler tanımıştır. Ancak sonrasında bu kurallar tamamen tersyüz edilmiştir.

Kur’an’da “Mâ meleket eymânukum” ifadesini içeren ayetler ve bazı mealler

• “Yâ eyyuhâllezîne âmenû li yeste’zinkumullezîne meleket eymânukum vellezîne lem yeblugûl hulume minkum selâse merrât(merrâtin), min kabli salâtil fecri, ve hînetedaûne siyâbekum minez zahîrat(zahîrati), ve min ba’di salâtil ışâi, selâsu avrâtin lekum, leyse aleykum ve lâ aleyhim cunâhun ba’de hunn(hunne), tavvâfûne aleykum ba’dukum alâ ba’d(ba’dın), kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyât(âyâti), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).” Nur 58

Ey iman edenler! Yeminle bakmakta olduklarınızdan-çalışanlarınızdan, ergenlik yaşına gelmemiş olanlar sizden üç vakitte izin istesinler: Sabah namazından önce, öğlen vaktinde elbiselerinizi çıkardığınızda, akşam kılınan namazdan sonra… Sakınılması gereken üç vakittir bunlar. Bunlar dışında size de onlara da bir günah yoktur. Aranızda dolaşırlar, birbirinize bakabilirsiniz. Allah, ayetleri size işte böyle açıklıyor. Allah Alîm’dir, Hakîm’dir

Kur’an’da yeri gelince erkek ve kadın inananlar ayırt edilerek veriliyor. Mesela Nur 30 da “Kul lil mu’minîne” = mümin erkeklere söyle, Nur 31 de “kul lil mu’minâti” = mümin kadınlara söyle gibi. Bu ayette ise   “âmenû”inananlar var, cinsiyet ayırımı yok. Erkek ve kadın ev sahipleri açısından dikkatli olunması gereken 3 vakit vardır. İnsan, dinlenme anı olan bu vakitlerde çıplak olabilir. Bu vakitlerde ev halkının vücudunuzun belden aşağı, dizden yukarı bölümünüzü görmelerinden kaygı duymanız gerekir. Bakmakta olduklarınız ve ergenlik çağına gelmemiş olan çocuklar sizden bu 3 vakitte gerektiğinde izin alsınlar, mesela odanıza girmek için.
Burada kastedilenler, fidyeleri ödeninceye kadar geçici olarak ailelerin, dolayısıyla bazı kimselerin gözetimine verilmiş olan savaş esiri kadınlar, aynı evde kalmakta olan kocaları savaşta ölmüş kadınlar ve onların çocukları, evde çalışanlar.

Nur 58 ile ilgili mealler

“Ey müminler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz ergenlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar, mahrem (kapanmamış) halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için ne de onlar için bir mahzur yoktur. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. İşte Allah âyetleri size böyle açıklar. Allah, (her şeyi) bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” Diyanet Vakfı meali. Burada Kur’an ayetine cariye ve köleyi parantezle sokuşturmuş.

“Ey inananlar! Ellerinizin altında olan köle ve cariyeler ve sizden henüz ergenliğe ermemiş çocuklar, sabah namazından önce, öğle vaktinde soyunduğunuzda ve yatsı namazından sonra yanınıza gireceklerinde üç defa izin istesinler. Bu vakitler, örtülmesi gereken yerlerinizin açık bulunabileceği üç vakittir. Bu vakitlerin dışında birbirinizin yanına girip çıkmakta size de, onlara da bir sorumluluk yoktur. Allah, hükümlerini size böyle açıklar. Allah her şeyi bilendir; hikmet sahibidir.” Bayraktar Bayraklı meali. Öncekinden farkı sokuşturmanın parantezsiz olması.

“Ey imân edenler! Ellerinizin sahip bulunduğu kölecâriye ve hizmetçileriniz ve sizden henüz ergen olmayanlar, (odanıza girmek istediklerinde şu) üç vakit sizden’ izin istesinler: Sabah namazından önce, öğle sıcağından (bunalıp) elbisenizi çıkararak (bir tarafa) koyduğunuzda ve yatsı namazından sonra. Bu üç vakit utanç yerlerinizin açık olabileceği halvet zamanıdır. Bu vakitlerin dışında (yanınıza girmelerinde) birbirinize uğrayıp dolaşmanızda ne size, ne de onlara bir sakınca yoktur. İşte Allah böylece âyetlerini size açıklar. Allah bilendir, hikmet sahibidir.” Celel Yıldırım meali. Öncekilerden farkı, bonus olarak bir de hizmetçi veriliyor. Tam bir komedi, aslında ağlanacak bir durum.

“Ey inananlar, ellerinizin altında bulunan (köle ve hizmetçi)ler ve henüz erginliğe ermemiş çocuklarınız üç vakitte (odalarınıza girebilmek için) izin istesinler: Sabah namazından önce, öğle vakti elbisenizi çıkar(ıp yat)acağınız zaman ve yatsı namazından sonra. Bunlar sizin üstünüzün açılabileceği üç vakittir. Bunların dışında (hizmetçilerin ve çocukların, izin almadan içeri girmelerinden dolayı) ne size, ne de onlara bir günâh yoktur. (Onlar sizin) yanınızda dolaşırlar, birbirinizin yanına girip çıkarsınız. Allâh âyetleri size böyle açıklar. Allâh bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir. Süleyman Ateş meali. Ne güzel burada cariye yok diye sevinmeyin sakın. Ateş’in başka ayet meallerinde  var.

“Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlarla, ergenlik yaşına gelmemiş olanlarınız sizden üç durumda izin istesinler: Sabah namazından önce, öğlen vaktinde elbiselerinizi çıkardığınızda, akşam kılınan namazdan sonra… Kaygılanacağınız üç vakittir bunlar. Bunlar dışında size de onlara da bir günah yoktur. Aranızda dolaşırlar, birbirinize bakabilirsiniz. Allah, ayetleri size işte böyle açıklıyor. Allah Alîm’dir, Hakîm’dir.” Yaşar Nuri Öztürk meali. Cariye yok ama okuyanlar ayet kapsamına cariyeler de giriyor diyebilirler. Yani ne şiş yansın ne kebap.

“Ey inananlar, emriniz altında çalışanlar ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar üç kez izin almalıdırlar: Sabah namazından önce, öğle vaktinde dinlenmek için elbisenizi çıkardığınız zaman ve Akşam namazından sonra… Bunlar, sizin özel üç vaktinizdir. Bunların dışında, birbirinizin yanına girip çıkmakta bir sakınca yoktur. ALLAH ayetleri size böyle açıklar. ALLAH Bilendir, Bilgedir.” Edip Yüksel meali. Burada sadece çalışanlar var ve o yüzden kapsama cariye giriyor denemez.

• “Ve in hıftum ellâ tuksitû fîl yetâmâ fenkihû mâ tâbe lekum minen nisâi mesnâ ve sulâse ve rubâa, fe in hıftum ellâ ta’dilû fe vâhideten ev mâ meleket eymânukum. Zâlike ednâ ellâ teûlû.” Nisa 3
Yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılınan kadınlarla ikişer, üçer, dörder nikâhlanın, adaletli davranamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir taneyle yahut yeminlerinizle bakmakta olduklarınızla, size emanet edilenlerle. İşte bu, haksızlığa sapmamanız için en uygun yoldur.”

Ayette birden fazla eşli olma halinde adalet sağlayamama tehlikesinin bulunduğu, bundan uzak kalmanın en uygun yolunun ise bir kadınla evlenmek olduğu dile getirilmiştir. O zamanki ortamda aç ve açıkta kalmış, himayeye muhtaç sıcak bir yuvadan, sevgiden, aile ortamından mahrum kalmış kadınlar ve bakmakta oldukları yetimleri göz önüne alınarak iki, üç, dört eşe de cevaz verilirken aralarında adaletin gözetilmesi şartı da getirilmiştir. Öncelikle yetimlerin haklarının korunması, onlarla ve onlara bakanlarla evlenmeden başka şekilde sağlanabiliyorsa çok eşliliğe gerek olmayacağı da öğütlenmiştir.

Bazı meallere ayette olmayan “yetinin” ve “cariye” kelimeleri ilave edilmiştir. Bütün meallerde, Arapça “ev” bağlacı “yahut” olarak çevrilmiştir.

Nisa 3 ile ilgili bazı mealler

“Eğer yetimlerin haklarını gözetemeyeceğinizden korkarsanız size halâl olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâh edin ve eğer bu surette adalet yapamayacağınızdan korkarsanız o zaman bir tane veya milkiniz cariye alın, azmamanız, haksızlık yapmamanız için bu daha muvafıktır.” Elmalılı Hamdi Yazır meali.

Bu mealde “yetinin” yok.

“Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.” Diyanet Vakfı meali.

Zaten cariyeden cinsel olarak yararlanıyorsun ona devam et onunla evlenmene gerek yok diyor mealci.

“Yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılınan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, bir tek kadınla yahut yeminlerinizin/sağ ellerinizin sahip olduklarıyla yetinin. İşte bu, haksızlığa sapmamanız için en uygun yoldur.” Yaşar Nuri Öztürk meali.

“Şayet yetimler hakkında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, size helâl olan başka kadınlardan ikişer, üçer, dörder alınız. O kadınlar arasında da adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız, bir tane alınız; yahut ellerinizin altında bulunanlarla yetininiz. Zulüm ve haksızlık etmemeniz için en uygun olan budur.” Bayraktar Bayraklı meali.

Söz konusu kadınlar cariye, esir, misafir… adına her ne dersek diyelim, Allah o kadınlarla evlenmeyi öğütlerken, bazı mealciler ise yetinin yani nikahsız yaşamaya devam edin diyor.

Hurrimet aleykum ummehâtukum ve benâtukum ve ehavâtukum ve ammâtukum ve halâtukum ve benâtul ahi ve benâtul uhti ve ummehâtukumullâtî erdâ’nekum ve ehavâtukum miner radâati ve ummehâtu nisâikum ve rabâibukum…Vel muhsanâtu minen nisâi illâ mâ meleket eymânukum...” Nisa 23…24

Size, şu kadınlarla evlenmek haram kılınmıştır: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle birleştiğiniz hanımlarınızdan doğmuş olup evlerinizde oturan üvey kızlarınız… ve evli kadınlar da, esir aldığınız kadınlar hariç…

Kur’an’ın Nisa 23 – 24 ayetlerinde erkeklerin kimlerle evlenemeyeceği sıralanır. 23 de kan bağı, süt bağı olanlar, üveyler, gelinler sıralanır ve 24. ayete geçince sıra akraba dışı evli kadınlara gelir, denir ki evli kadınlarla “da”evlenemezsiniz, “esir kadınlar hariç”. Yani esir kadınlar, evli de olsalar, ve de kabul ederlerse onlarla evlenebilirsiniz. Ancak her zaman olduğu gibi işe yine cariyeyi ve ona sahipliliği bulaştıranlar ve işi bambaşka mecralara sürükleyenler var.

Nisa 23-24 ile ilgili bazı mealler

“(Harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı.” Diyanet Vakfı meali.

Yahu kardeşim, Nisa 24 orijinalinde haram kelimesi nerede? Müstesna “kural dışı” demek olduğuna göre senin meal şu hale geliyor: Evli kadınlarla size haramdırlar ama cariyeler kural dışındadırlar yani evli de olsalar size helaldirler.

Nitekim düzgün mealler böyle demiyor:

“Ayrıca yeminlerinizin/anlaşmalarınızın hak sahibi oldukları hariç, evli kadınlar…” Edip Yüksel meali.

Mealde haram kelimesi yok, ki orijinalinde de yok.

“…Harpte elinize geçmiş kadınlar hariç olmak üzere, nikâhlı kadınlarla evlenmeniz de haram kılınmıştır.” Yaşar Nuri Öztürk meali.

Mealde haram kelimesine yer verilince “evlenme” kelimesi ilave edilmiş böylece iki yanlış birbirini götürünce meal doğru hale gelmiş.

“Hukuka uygun şekilde nikâhla sahip olduklarınız dışında bütün evli kadınlar size haramdır.” Bayraktar Bayraklı meali.

Bu mealde savaş esirleri yok. Zaten resmi nikahlı olduğunuz kadınlarınız size haram değildir diyor.

Valla, insan hangisine inanacağına şaşırır.

Ve men lem yestetı’ minkum tavlen en yenkıhal muhsanâtil mu’minâti fe min mâ meleket eymânukum min feteyâtikumul mu’minât(mu’minâti). Vallâhu a’lemu bi îmânikum. Ba’dukum min ba’d(ba’dın), fenkihûhunne bi izni ehlihinne ve âtûhunne ucûrehunne bil ma’rûfi muhsanâtin gayra musâfihâtin ve lâ muttehızâti ahdân(ahdânin), fe izâ uhsinne fe in eteyne bi fâhışetin fe aleyhinne nısfu mâ alâl muhsanâti minel azâb(azâbi). Zâlike li men haşiyel anete minkum. Ve en tasbirû hayrun lekum. Vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun)” Nisa 25

İnanmış hür kadınları nikâhlama genişliğine gücü yetmeyeniniz, yeminlerinizle bakmakta olduğunuz/size emanet edilen genç, mümin kızlarından biriyle evlensin. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Hep birbirinizdensiniz. O halde onları, ailelerinin izniyle nikâhlayın. Gizli dost edinmeyerek, zinadan uzak kalarak, iffetli hanımlar olmaları şartıyla onların mehirlerini örfe uygun bir biçimde verin. Evliliğe geçtikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınlara uygulanan cezasının yarısı uygulanacaktır. Bu, evlenme yolu, günaha ve sıkıntıya girmekten korkanınız içindir. Sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Allah çok affedici, çok merhametlidir.

O zamanlar Müslüman bir erkek nikâh esnasında eşine mal veya para vermeyi kabullenir buna mihr/mehir denirdi. Savaş esiri kadınlarla nikah yapma halinde bu mehir kadının özgürlüğü olurdu. Ayet maddi imkanı olmayanlara böyle bir evliliği öğütlüyor. Ancak bu ayete ait meallere de cariye girmiş. Kimileri de diyor ki genç kız olarak çevirdim ama cariye de olabilir.

Nisa 25 ile ilgili bazı mealler

“İçinizden özgür mü’min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden (alsın.) Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. Öyleyse onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikahlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde verin. Evlendikten sonra, fuhuş yapacak olurlarsa, özgür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın.) Bu, sizden günaha sapmaktan endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.” Ali Bulaç meali.

“İçinizden, inanmış hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, elleriniz altında bulunan inanmış genç kızlarınızdan/câriyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. Hepiniz birbirinizdensiniz/hepiniz aynı kökten gelmektesiniz. Öyleyse iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları şartıyla, sahiplerinin izniyle onlarla evleniniz; ücretlerini/ mehirlerini de güzelce veriniz. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınlara verilen cezanın yarısı uygulanır. Bu cariye ile evlenme, içinizden sıkıntıya düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha iyidir. Allah bağışlayandır; merhamet edendir.” Bayraktar Bayraklı meali.

• ” Kad eflehal mu’minun(mu’minune)….Vellezîne hum li furûcihim hâfizûn(hâfizûne). İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânukum fe innehum gayru melûmîn(melûmîne). Muminun 1, 5, 6

Hiç kuşku yok, kurtulmuştur müminler…Onlar diz-göbek arasını koruyanlardır. Eşleri yani akitleri aracılığıyla sahip bulundukları müstesnadır. Bu durumda kınanmış değillerdir onlar.”

Bütün meallerde  sure müminler/inananlar/iman edenler olarak başladığından yukarıda açıkladığımız gibi “hem erkek hem de kadın” inananlara hitap etmiş olmaktadır.  İnananlar, eşleri/nikahlılarından başka kimselere karşı “ferc” yani diz kapağı ile göbeklerine kadar olan bölgeyi korumaları öğütlenmektedir. Burada de “mâ meleket eymânukum” geçmekte olup bazı meallerde yine cariye olarak çevrilmiş ya da parantez içerisinde Allah’ın kitabına ilave yapılmıştır.  Aradaki “ev” bağlacı seçenek bildiren “veya” değil; açıklama getiren “yani” anlamında kullanılmışsa eşler yani nikahlılar dışında göbek-diz arasının kimseye gösterilmemesi öğütlenmiş olur. Aradaki “ev” “veya” anlamı taşıdığı ve cariye ayete sokuşturulduğu takdirde erkeğin tercih yapması ya karısına ya da cariyesine mahrem yerlerini gösterebilmesi gibi garip durum ortaya çıkacaktır. Ayete cariye sokuşturan bazı mealler Kur’an’a (haşa) cariyeniz eşiniz statüsündedir dedirmiş oluyorlar ve böylece tecavüzü meşru hale getirmişler:

Muminun 1,5,6 ayetleri ile ilgili bazı mealler

“Müminler saadete ermişlerdir….Onlar, eşleri ve cariyeleri dışında, mahrem yerlerini herkesten korurlar. Doğrusu bunlar yerilemezler.” Diyanet İşleri meali (eski).

“Ve o mü’minler ki, onlar elbette avret mahallerini muhafaza edenlerdir. Ancak zevceleri veya sağ ellerinin mâlik olduğu cariyeleri müstesna. Çünkü onlar, (bu halde) kınanılmış değildirler.” Ömer Nasuhi Bilmen meali.

“Gerçekten de kurtulmuşlardır, muratlarına ermişlerdir inananlar…Ve öyle kişilerdir onlar ki ırzlarını korurlar. Ancak eşleri ve malları olan cariyelerimüstesna ve bunda da hiç kınanmaz onlar.” Abdülbaki Gölpınarlı meali.

Bu mealde ferc ırz olarak tercüme edilince, Kur’an’ın (haşa) verdiği öğüt “ey erkekler ırzınızı koruyun, karınıza ve cariyenize karşı hariç” olarak okunabilir, demek ki Arabistan’da o zaman erkeklerin ırzına geçiyorlarmış denebilir.

Bu arada bazı mealciler saçmalıkları sırıtmasın diye mecburen ayet içerisine cinsel ilişkiyi de sokuşturmak zorunda kalmışlar:

“Muhakkak ki müminler, mutluluk ve başarıya erdiler…Onlar mahrem yerlerini günahlardan korurlar. Yalnız eşleri ve cariyeleri ile ilişki kurarlar. Çünkü bunu yapanlar ayıplanamazlar. Ama bu sınırın ötesine geçmek peşinde olanlar, işte onlardır haddi aşanlar.” Suat Yıldırım meali.

Kadın erkek ayrımı yapmadan müminler diye başlayan bu meal doğruysa Kur’an (haşa) kadına cariyeleri ile cinsel (lezbiyen) ilişki kurma hakkı veriyor demektir.

• ” Vellezîne hum li furûcihim hâfizûn(hâfizûne). İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum fe innehum gayru melûmîn(melûmîne)

Mearic 29 – 30.

Bunlar, cinsiyet organlarını titizlikle korurlar. Ancak onlar, eşleriyle, yani akitleriyle sahip oldukları şeyler konusunda kınanamazlar.”

Yukarıdaki gerekçeler bu ayet için de söz konusu. Aradaki “yani” bağlacı Abdullah Parlıyan, Muhammed Esed meallerinde var.

Mearic 29-30 ile ilgili bazı mealler

“Vellezîne hum li furûcihim hâfizûn(hâfizûne). İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânukum fe innehum gayru melûmîn(melûmîne). Ve onlar ki, iffetlerini korurlar; Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (câriyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir.”
” Vellezîne hum li furûcihim hâfizûn(hâfizûne). İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum fe innehum gayru melûmîn(melûmîne). “Irzlarını koruyanlar -ancak eşlerine ve cariyelerine karşı müstesna; çünkü onlar kınanmaz”
İkisi de Diyanet Vakfı meali. Ancak önceki Muminun 5-6 ayet mealine parantezle eklenen cinsel ilişki ikinci Mearic 29 – 30 ayeti mealinde yok.

• “Ve kul lil mu’minâti yagdudne min ebsârihinne ve yahfazne furûcehunne, ve lâ yubdîne zînetehunneillâ mâ zahera minhâ, vel yadribne bi humurihinne alâ cuyûbihinne, ve lâ yubdîne zînetehunne illâ li buûletihinne ev âbâihinne ev âbâi buûletihinne ev ebnâihinne ev ebnâi buûletihinne ev ıhvânihinne ev benî ıhvânihinne ev benî ehavâtihinne ev nisâihinne ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne gayri ulîl irbeti miner ricâli evit tıflillezîne lem yazharû alâ avrâtin nisâi, … Nur 31
Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar. Süslerini/zînetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini/başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut kardeşleri yahut kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yahut yeminle yönettikleri yahut ihtiyaç içinde olmayan erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar yahut kadınların kaygı duyulacak yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar…

Burada ifade edilen “ev mâ meleket eymânuhunne evit tâbiîne” savaş esiri kadınlar evde korumaya alınmış olan kadınlar ve onlara tabi olan çocuklardır.

Diyanet Vakfi mealine göre parantez içerisinde kölelerdir.

Ahmet Hulusi mealine göre parantez içerisinde cariyelerdir.

Ahmet Varol mealine göre her ikisi de parantez içerisinde köleler ve cariyelerdir.

Diyanet İşleri (eski) mealine göre müslüman kadınları veya cariyeleridir.

“Yasal olarak sahip oldukları cariyelerinden” diyen de var (Cemal Külünkoğlu meali) , böylece cariye yasası diye bir yasanın varlığını öğrenmiş oluyoruz.

• “Lâ yahıllu leken nisâu min ba’du ve lâ en tebeddele bihinne min ezvâcin ve lev a’cebeke husnuhunne illâ mâ meleket yemînuk(yemînuke), ve kânallâhu alâ kulli şey’in rakîbâ(rakîben).” Ahzab 52.
Bundan sonra sana artık başka kadınlarla evlenmek/helal olmaz. Bunları, başka eşlerle değiştirmek de -onların güzellikleri hoşuna gitse bile helal olmaz. Yeminle yönetebileceklerin müstesna. Allah herşey üzerinde bir Rakib’dir, herşeyi gözetlemektedir.”

Bu ayet ile Hz. Muhammed’in yeni eş alması, ya da boşayacaklarının yerine yenisini alması yasaklanmış, savaş esiri kadınlar bu hükmün dışında tutulmuştur.
Meallerin çoğunda kadınların helal olması=“evlilik”, “ma meleket yeminuk”=“cariye” olarak çevrilmiştir. Bunlardan birincisi doğrudur, zira Kur’an hükümlerine göre evlilik olmadan helal cinsel ilişki olmaz. Ayette getirilen istisna hükmüne göre de Peygambere cariye denilen kadın esirlerin helal olması ancak evlilik yoluyla olacaktır. Bu çok önemlidir. Peygamber bile bir savaş esiri kadını eş alacaksa nikah yapmak zorundayken, nitekim savaş esiri “Safiye” ve “Cüveyriyye” ile iki kez öyle yapmışken, cümle Arap erkek alemi Kur’an’ı istedikleri gibi yorumlayarak istedikleri kadar kadınla birlikte olma hakkını kendilerine tanımışlardır. Mezhepler, Peygamber sünneti, hadisi şerif diyenler, Osmanlı Padişahları, onlara fetva veren şeyhülislamlar hepsi bu tezgah içerinde yer almıştır.

Ahzab 52 ayeti ile ilgili bazı mealler

“Artık bundan sonra başka kadınlarla evlenmek sana helâl değildir. Güzellikleri seni büyülese bile, eşlerinden birini boşayıp başkasıyla evlenmen de yasaklanmıştır. Ama câriye hariç. Allah her şeyi gözetlemektedir.” Bayraktar Bayraklı meali.

“Ey peygamber! Bunların dışında artık sana başka kadınlarla evlenmekhelal olmaz. Onlardan birinin güzellikleri hoşuna gitse bile, başka eşlerle değiştirmen de sana helal değildir. Ancak yasal olarak sahip olunancariyeler hariç. Allah herşeyi görüp, gözetendir.” Abdullah Parlıyan meali.

• “Darabe lekum meselen min enfusikum, hel lekum min mâ meleket eymânukum min şurekâe fî mâ rezaknâkum fe entum fîhi sevâun tehâfûnehum ke hîfetikum enfusekum, kezâlike nufassılul âyâti li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne)” Rum 28

Size öz benliklerinizden bir örnek verdi: yeminle yönettiklerinizden, size verdiğimiz rızıklarda, sizinle aynı haklara sahip, birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekineceğiniz ortaklarınız var mı? İşte biz, aklını işletecek bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz. “

Bu ayette “Ma meleket eymanukum” işçi, hizmetçi, uşak, aşçı gibi akitle/anlaşmayla belirlenmiş ücret-emek hakkı karşılığında aileye iş yapanlar/çalışanlar..

Rum 28 ayetiyle ilgili bazı mealler

“Allah, kendinizden şöyle bir örnek verdi: “Size verdiğimiz mallardahizmetçilerinizden ortaklarınız var mı? Siz ve hizmetçileriniz mallarda eşit misiniz? Bu konuda birbirinizden çekindiğiniz gibi onlardan da çekinir misiniz?” İşte biz akıllarını kullanan insanlara âyetlerimizi böyle açıklıyoruz.” Bayraktar Bayraklı meali.

“İşte size kendi içinizden bir örnek veriyor: Emriniz altındaki kimseleri, size verdiğimiz rızıklarda size eşit ortaklar olarak kabul eder misiniz? Birbirinizden çekindiğiniz gibi onlardan da çekinir misiniz? Aklını kullanan bir toplum için ayetleri böyle detaylı açıklarız.” Edip Yüksel meali

Başka ayetlerde “Ma meleket eymanukum”u cariye olarak çeviren mealcilerden bazıları ne hikmetse bu kez parantezli/parantezsiz köle çevirisini tercih etmişler. Bazıları “Köleleriniz, câriyeleriniz, işyerlerinizde çalışan sözleşmeli işçiler” ve “köleler, hizmetçiler” olarak çevirmiş. Özgür, anlaşmalı/akitle çalışan işçiyle, hizmetçiyle akte bağlı olmayan köle ve cariyeyi nasıl aynı kefeye koyabiliyorlar, bunlar nasıl mealciler hayret doğrusu.

“(Allah, mülkünde ortaksız olduğunu anlatmak için) size kendinizden şöyle bir örnek getirdi: Ellerinizin altında bulunan (köle ve hizmetçiler)de, size verdiğimiz rızıklarda, sizinle aynı haklara sahip, birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekindiğiniz ortaklarınız var mı? İşte biz aklını kullanan bir toplum için âyetlerimizi böyle açıklıyoruz.” Cemal Külüklüoğlu meali

“Size, kendinize âit birşeyle örnek getirmede: Kölelerinizden, câriyelerinizden, sizi rızıklandırdığımız şeylerde size ortak olanlar var mı ve siz, o mallarda, onlarla bir olur musunuz, onları mallarınıza ortak eder de onlar da, sizin korkup titrediğiniz gibi o malların üstüne korkup titrerler mi? İşte, akıl eden topluluğa delilleri böylece tekrarlayıp açıklarız.” Abdülbaki Gölpınarlı meali.

Bu arada meali tefsir ile karıştırıp hikaye-roman yazanlar da var:

“(Allah’ın, mülkünde ortağı olmadığını iyice anlamanız için), O size kendinizden (şöyle) bir temsil yaptı: Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, sahib olduğunuz köleler, size ortaklar değildir; (böyle kölelerinizi mallarınıza ortak yaparak onları sizinle bir tutmazken Allah’ın bazı kullarını ve yaratıklarını O’na nasıl ortak yaparsınız?) Siz (ve onlar), mallarda hiç musavi olur da aranızda birbirinizden, (tek başına mala sahib olma endişesiyle) korktuğunuz gibi, onlardan (kölelerinizden) korkar mısınız? (O halde kölelerinizden bu şekilde korkmaz ve mallarınıza da onları ortak etmeye razı olmazsanız, kullarım olan bazı kimselere, ortaklarım diye ibadet etmekle onların ilâhlarınız olmasına nasıl razı olursunuz?) İşte (kudret ve vahdaniyyetimize delâlet eden) alâmet ve delillerimizi, aklını kullanıb ibret alacak bir kavim için böyle açıklarız.” Ali Fikri Yavuz meali

İlgili mealler karman çorman. Hepsini versek, yorumlasak kitap haline gelir.  Mealciler değil midir ki yıllarca İslam düşmanı Hıristiyanlara, Evangelistlere, ateistlere, Evangelist uşağı İlhan Arsel gibilerine bol bol malzeme sağlayan?

Kölelik ve cariyelik Bedir savaşından önce kaldırılmıştır. Hz. Muhammed ve sahabenin bir kimseyi köle yaptığına dair hiç birşey yoktur. Olan şey savaş esirliği hukuku, mevzuatıdır. Kur’an  savaş esirlerini zamanı geldiğinde ya karşılıksız-bedava ya da fidye alarak serbest bırakmayı emretmiştir, (bkz. yukarıda açıklanan Muhammed 4 ayeti) başka bir seçeneğe mesela köleliğe veya cariyeliğe  ruhsat vermemiştir. Er ya da geç serbest bırakılacak bir savaş esirine onun isteği dışında hiç birşey yaptırılması mümkün değildir. Sadece onun da yaşamını mümkün kılacak, kolaylaştıracak şekilde geçici olarak misafir edildiği yerde çoğu dargelirli olarak yaşayanlara yardım etmesi, onlarla birlikte çalışması söz konusu olabilir. Kabul ederse evlenilebilir. Bunların yolları da başka ayetlerle öğütlenmiştir. Muhammed 4  ayeti neshedilmiş yani yok sayılmıştır. Emevi dininin savaş sonucu para için kadınları esir alarak pazarda cariye yapılmak üzere satması, bu kadınları satın alanların onları hizmetlerinde ve cinsel ihtiyaçlarında kullanması Kur’an dışıdır, çok büyük günahtır. Bu uygulamayı Osmanlı padişahları da benimsemişler. 1402 Ankara savaşından sonra Osmanlı Padişahları sadece 6 nikah yapmışlardır. Şeyhülislama fetva ısmarlayarak yüzlerce cariyeyle nikahsız cinsellik yaşamışlardır. Bunu yaparken bir kısmını boğdurmakla tehdit ettirmişlerdir.

Osmanlı’da cariyelerin kaynağı sınır ötesi topraklara saldırılarla kadınların/kızların kaçırılması ve özellikle deniz korsanlığı olmuştur. Halbuki Kur’an dışındaki din bile der ki: Cariye, savaşta düşmandan esir alınıp, Dar-ül-İslam’a getirilmiş olan kâfir kadını demektir. Savaşta esir alınmayan bir insanı satmak ve satın almak caiz değildir. Dar-ül-harbde yani dünyanın her yerinde cariye olmaz. Savaşta düşmandan esir alınırsa cariye olur (İlmihâl-Se’âdet-i Ebediyye v.b.). Osmanlı’nın son dönemlerinde Padişah eşi olacaklar vaadiyle ailelerinden, onlara bakanlardan satın alınan Çerkez ve Gürcü kızlar, esir edilmedikleri, kaçırılmadıkları için uydurma dinde bile yeri olmamasına rağmen cariye statüsünde hareme getirilmişlerdir.

Günümüzde IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) aynı gerekçeyle aynı insanlık dışı uygulamayı sürdürmekte hatta savaşmadan ele geçirdikleri köy ve kasabalardaki kadınları bile esir almakta, hem kadınlara tecavüz etmekte, hem de pazarlarda köle/cariye olarak satıp para kazanmaktalar.

Prof. Abdülaziz Bayındır gibi düşünen başka ilahiyatçılar da var. Mesela Ali Rıza Demircan:
Câriyeler geçici statülü savaş esirleridir. 
Onlarla mülkiyet yoluyla asla ilişkiye girilemez.
Esaretleri süresince câriyelerle cinsel ilişkiye girilmesini yasaklayan İslâm, onlarla belirlediği şartlar içinde evlenilmesini caiz görür. Evlendirilmelerini ise teşvik eder. 
İslâm Toplumu’nda kamunun veya şahısların malik/ehil olduğu Ehl-i kitap ve Müslüman namuslu câriyelerle ancak bekâr veya dul olup da Müslüman hür kadınlarla evlenmeye güç yetiremeyen erkekler evlenebilir. Evlenmek için malikin/ehilin (hukûken tasarrufa yetkili kişi) ve câriyenin izninin alınması, mehrinin câriyenin kendisine verilmesi ve evlenecek kişinin zinaya düşme ihtimalinin de bulunması gerekir. 
Kişinin kendi câriyesiyle ilişkiye girebilmesi için onunla evlenmesi, bunun için de bekâr veya dul olması, ayrıca Yetkili Merci’ olan kamu kurumundan (Malik/ehil) izin alıp câriye üzerindeki mülkiyet hakkını mehir olarak ortaya koyması icab eder. Cinsel ilişki mülkiyet bedeli olacağından zifaf sonrasında câriye hür olur.
Hür Müslüman erkekler, ehl-i kitap ve tercihan Müslüman namuslu câriyelerle evlenebildiği gibi hür Müslüman namuslu kadınlar da başkaları veya kendilerine ait Müslüman olmuş iffetli erkek esirlerle evlenebilir.
Müslüman câriyeler, hür Müslüman kadınlar gibi örtünme ile yükümlüdürler. Çünkü onlar da örtünme emrine muhatap olan Müslüman kadınlardır ve Müslümanların kadınlarıdır.
Esaret geçicidir, onun Kur’ân ve Sünnet toplumunda sürekli olarak yaşatılması mümkün değildir, Esirleri köleleştirmek ise insanlar üzerinde ilahlaşmaktır, egemenliğinde Allah’a ortak koşmaktır. http://bit.ly/1veRFon

AKLIMIZ KULLANALIM. Adına cariye diyelim demeyelim kadın/erkek bir müminin hanımlarının, eşlerinin, birlikte olduklarının tümü onun “nikâhlısı” olmak zorundadır. İslam dininde her durumda “NİKAHSIZ” cinsel ilişki yasaklanmıştır. Kur’an hiçbir yerinde nikahsız cinsel ilişkiye cevaz vermemektedir. Zorla esir edilmiş, kendi iradeleri dışında cariye/odalık haline getirilmiş zavallı kadınlarla, kızlarla cinsel ilişkiye müsaade edilmiş olması onların seks kölesi yapılması MÜMKÜN DEĞİLDİR. Böyle bir iğrençliğe tecavüz denir ve buna izin veren din ne benim dinim olur ne de din olur.

Bülent Pakman. Aralık 2014. İzin alınmadan ve aktif link verilmeden alıntılanamaz.

https://bpakman.wordpress.com/inanc-dunyasi/dininanc/islam-dini-sorular-yanitlar/yasar-nuri-ozturk-sorular-yanitlar-2/

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...