12 Nisan 2016

Teslis İnancı-Tecessüd ve İttihad İnancı-İsa Aleyhisselâm’ın Kulluğunun Peygamberliğinin Delilleri



Teslis İnancı

Hıristiyanlık teslis inancı şu şekildedir:
“Bir ilâh baba’ya inanırız ki, her şeyin mâliki, görülen ve görülmeyen şeylerin yaratıcısıdır. Yine, Rab olan Mesih’e inanırız ki, Allah’ın oğludur ve bütün yaratılmışların ilkidir. Yaratılmış değildir, Baba’nın cevherinden Hak İlâh’tır. O’nun eliyle bütün âlemler vücud bulmuştur. O, herşeyin yaratıcısıdır. Bizim kurtuluşumuz için gökten inmiş, Ruhu’l-Kudüs’ten cesetlenip, insan olmuş, “Meryem” ona hamile olmuş ve bâkire Meryem’den doğmuştur.” (Histoire des Sectes Chrétiennes, Sh: 52, 62)
Görüldüğü gibi, hıristiyan kredo’sunda önce, “görülen ve görülmeyen şeylerin yaratıcısı bir ilâh” kabul edilmiş, sonra da “Rab olan Mesih’e inanırız ki, Allah’ın oğludur.” denilmiştir. Bu iki söz birbirine zittir. Çünkü hiristiyanlar, önce bir Allah’a inandıklarını söylüyorlar, sonra da herşeyin Rab İsa’nın eliyle yaratılmış olduğunu belirterek İsa Mesih’i Rab kabul ediyorlar. Hem ilâh baba’ya inanmakla beraber, onu hem ilâh, hem oğul, hem de ruhû’l-kudüs olarak vasıflandırıyorlar. Bunların hangisi doğrudur?
Markos İncili’nde (12/30) “Dinle ey İsrâil! Allah’ımız Rab, bir olan Rab’dır.” sözü ile Allah’ın bir olduğu ifade ediliyorken, Matta İncili’nde (28/19) “Şimdi, siz gidip bütün milletleri şâkird edin, onları baba ve oğul ve Ruhû’l-Kudüs ismi ile vaftiz eyleyin.” sözü ile de teslise (üçleme) giriyorlar. Böylece “Allah’ımız Rab, bir olan Rab’dır.” ifadesiyle tezata, tenakuza, çelişkiye düşüyorlar.
Matta İncili’nin bir yerinde (4/10) “Çekil git şeytan. Tanrın olan Rab’be tap, yalnız O’na kulluk et.” denilirken, yine Matta İncili’nin başka bir yerinde (28/17) “İsa’yı gördükleri zaman ona tapındılar.” denilmektedir. Bunun hangisi doğrudur. Bu büyük tenakuz, çelişkidir.
Görüldüğü gibi İnciller kendi aralarında büyük tezata düşmektedir. Bir yerde hem “Allah’a tap” deniliyor, diğer bir yerde “İsa’ya tapındılar” deniliyor. Bu nasıl bir çelişkidir. Bu dinin asliyetinin bozulduğu aşikârdır.
Yuhanna (1/14)de, “Kelâm beden olup inayet ve hakikatle dolu olarak aramızda sakin oldu. Ve biz onun izzetini, baba’nın biricik oğlu’nun izzeti olarak gördük.” ifadesi var.
Diğer taraftan Matta İncili’nde (27/50) “Çarmıhta ölen İsa Mesih” ifadesi ile İsa Aleyhisselâm’ın çarmıhta ruhunu teslim ettiği söylendiğine göre, bir ilâh nasıl olur da çarmıha gerilip öldürülebilir?
Resullerin işleri isimli Luka İncili’nin devamı olan kitapta ise (2/22)de İsa Aleyhisselâm hakkında, “Ey İsrâilliler, şu sözleri dinleyin; Bildiğiniz gibi Nasıralı İsa, Tanrının kendisi aracılığıyla aranızda yaptığı mucizeler, harikalar ve belirtilerle kimliği kanıtlanmış bir kişidir.” denilmektedir. Burada İsa Aleyhisselâm’ın Tanrı olmadığı açıkça belirtilmektedir.
Hıristiyan Kitâb-ı Mukaddesi’nde “Allah’ın oğlu” tabiri, çeşitli şekillerde geçmektedir. Bir yerde Isa Aleyhisselâm için “Sevgili oğlum” (Matta: 3/17; 17/5; Markos: 1/11; Luka: 9/35) denirken bir başka yerde “Sen Hayy olan Allah’ın oğlu Mesihsin” (Matta: 16/16; Markos: 3/11) denmiştir. Yine bir başka yerde “Babanın kucağında biricik oğul” (Yuhanna: 1/18; 3/16) tabiri kullanılmıştır. Pavlus ise, “Rab İsa’yı Allah’ın kendi oğlu” (İbranilere Mektup: 1/2) olarak ve “Başkâhinimiz Allah’ın oğlu İsa” (İbranilere Mektup: 4/14) diyerek niteler.
Hıristiyanlığın oluşturduğu teslis inancına göre Allah birdir. Ancak, İsa’nın babasıdır. Hıristiyanların kullandıkları gibi Allah, Baba olursa; ya ezelî bir şeyi doğurmuş olur, ya sonradan olan bir şeyi doğurmuş olur. Ezelî olan şey aslâ doğmuş olmaz.
Allah-u Teâlâ İsa Aleyhisselâm hakkında gerçek dışı beyan ve inançlarda ısrar eden ehl-i kitabın bu müfrit telâkkilerini reddeder. Hıristiyanların Allah’ı bırakıp İsa Aleyhisselâm’a tapacak kadar onun hakkında aşırı tazimde bulunmak suretiyle düştükleri sapıklıkları anlatarak şöyle buyurur:
“Ey Ehl-i kitap! Dininizde taşkınlık etmeyin. Allah hakkında ancak gerçeği söyleyin.” (Nisâ: 171)
Onu ancak yüksek sıfatlarıyla, güzel isimleri ile nitelendirin. O’na bir eş ve bir çocuk veya buna benzer zatına yakışmayan şeyleri nisbet etmeyin.
“Meryem oğlu İsa Mesih, Allah’ın peygamberidir.” (Nisâ: 171)
O sadece Allah-u Teâlâ’nın peygamberlerinden bir peygamberdir, sizin iddia ettiğiniz gibi Allah’ın oğlu değildir.
“Meryem’e ulaştırdığı kelimesidir.” (Nisâ: 171)
O’nun taraf-ı izzetinden tecelli eden bir emirdir. “Ol” emr-i şerifiyle var olmuştur.
“Ve O’ndan bir ruhtur.” (Nisâ: 171)
Kendisinin yaratmasıyla meydana gelen bir ruhtur. O’nun “Kün” emri ile bir mucize olarak vücuda getirdiği için kendisine bir şeref olmak üzere “Kelimetullah” denilmiştir. Bu ruhun Allah-u Teâlâ’ya izafe edilmesi şerefini yükseltmek içindir. Allah-u Teâlâ onunla bir çok ölü kalplere hayat vermiştir.
Şu halde;
“Allah’a ve peygamberlerine inanın. (Allah) üçtür demeyin.” (Nisâ: 171)
Ne “İlâhlar üçtür: Allah, Mesih, Meryem’dir.” diye açık bir şirk ile; ne de “Allah üçtür: Baba, oğlu, ruhü-l Kuds üç esas, üç şahıs olarak tek esastır.” gibi yorumlu şirk ile “Üç İlâh” anlayışına sapmayınız.
“Sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Şüphesiz ki Allah ancak bir tek ilâhtır. O, çocuk sahibi olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur. Vekil olarak Allah yeter.” (Nisâ: 171)
İsa Aleyhisselâm kendisine insan olmanın dışında bir sıfat yakıştırmak isteyenlere kul olduğunu hatırlatmak ihtiyacı duymuş ve:
“Ben ancak Allah’ın kuluyum.” buyurmuştur. (Meryem: 30)
Muhataplarına: “Beni ilâh edinin.” dememiş:
“Şüphesiz ki Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O’na kulluk edin. İşte doğru yol budur.” buyurmuştur. (Meryem: 36)
Allah-u Teâlâ Tevhid akidesini temelinden yıkan Üç İlâh (Teslis) inancının doğuracağı elim akıbeti haber vermektedir. Allah’tan başka iki ilâh edinenlerle Isa Aleyhisselâm ilâhî huzurda yüz yüze getirilecekler, Allah’a ve Peygamber’ine iftira edenler hak ettikleri cezayı göreceklerdir.
“Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize sor! Biz Rahman’dan başka tapılacak ilâhlar kılmış mıyız?” (Zuhruf: 45)
Allah öyle bir Allah’tır ki, İhlâs sûre-i şerif’inde beyan edildiğine göre “Doğmamış, doğrulmamıştır.” Çocuğu, babası, eşi olmaktan münezzehtir.
Kur’an-ı kerim’inde Hazret-i Allah onlara şöyle cevap veriyor:
“Resulüm! De ki: O Allah bir tektir. Allah Samed’dir, her şey O’na muhtaçtır, O ise hiçbir şeye muhtaç değildir. O doğurmamış ve doğurulmamıştır. Hiçbir şey O’nun dengi ve benzeri değildir.” (İhlâs: 1-4)
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimize hitap ederek bir Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurmaktadır:
“De ki: Rahman’ın çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki elbette ben olurdum.
Göklerin ve yerin Rabbi, arşın da Rabbi olan Allah, onların vasıflandırdıkları noksan sıfatlardan münezzehtir.
Bırak onları! Kendilerine vaad edilen günlerine kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynayıp dursunlar.” (Zuhruf: 81-82-83)
Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime’sinde Zât-ı akdes’ine kullarından bir parça isnad eden sapıklar hakkında şöyle buyurmaktadır:
“Kullarından bir kısmı, O’nun bir cüz’ü kıldılar. İnsan gerçekten apaçık bir nankördür.” (Zuhruf: 15)

O’na çocuk nisbet etmek bir küfürdür, küfür ise her türlü nankörlüğün esasıdır.

Tecessüd ve İttihad İnancı

Hıristiyanlar Yuhanna İncili’nin başlangıcında geçen (1/1-4) “Kelam başlangıçta var idi. Ve kelam Allah nezdinde idi ve kelam Allah idi. O başlangıçta Allah nezdinde idi. Herşey onun ile oldu ve olmuş olanlardan hiçbir şey onsuz olmadı.” ibaresi ile yine Yuhanna’da geçen (17/21) “Nasıl ki, ey baba, sen bendesin ve ben de sen’deyim, onlar da bizde olsunlar da, beni senin gönderdiğine dünya iman etsin.” ifadesine dayanarak yaratıcının İsa Aleyhisselâm’da zuhur ettiğini iddia ediyorlar.
Halbuki İsa Aleyhisselâm’ın, bütün Peygamber Aleyhimüsselâm Efendilerimiz gibi bir insan olduğu, tahrif edilmiş olan incillerde dahi görülmektedir. Kaldı ki, ilk insan olan Âdem Aleyhisselâm da babasız yaratılmıştır. Allah-u Teâlâ herşeye kâdir olup, hükmünde hikmet sahibidir.
İsa Aleyhisselâm’ın, Âzâr’ın dirilmesi anındaki duâsı (Yuhanna: 11/41-42), talebeleri için yaptığı duâ (Yuhanna: 17/11), çarmıhtan kurtulmak için “Ey Baba! Eğer mümkünse, bu kâse benden uzaklaştırılsın; fakat benim istediğim gibi değil, Senin istediğin gibi olsun.” diyerek yaptığı duâ (Matta: 26/39), “Beni niçin terk ettin.” (Matta: 26/46) sözü, “Ben şuraya gidip duâ edeceğim.”(Matta: 26/38) “Uyanık durup duâ edin.” (Matta: 26/41, Luka: 22/41-42) ifadeleri kıyamet konusundaki bilgisizliği (Markos: 13/32), Allah’tan hakikat işiten adam olarak, kendisini görmesi (Yuhanna: 8/40) “Yüreğim ölüm derecesinde kederli.” (Matta: 26/38) gibi İsa Aleyhisselâm’ın İncil’de haber verilen durumları, tecessüd itikadını bâtıl kılar.
Bununla beraber tecessüs inancı Matta, Markos, Luka İncili’nde geçmeyip, sadece Yuhanna İncili’nde geçmektedir. Oysa hıristiyanların kabul ettiği bu itikadın bütün incillerde olması gerekmez mi?
Hıristiyanlar baba ile oğul’un birleştiği inancını Yuhanna İncili’nde geçen (10/30) “Ben ve baba biriz.” ifadesinden çıkarmaktadırlar. Halbuki Markos İncili ise (16/19) “İsa, babanın sağına oturdu.”derken, yine Yuhanna İncili’nde (20/17), “Benim Babamın ve sizin babanızın, benim Allah’ımın ve sizin Allah’ınızın yanına çıkıyorum.” ifadesi var.
Bu ifadeyle, gidenle gidilen birbirinden tamamen ayrılmıştır. Böylece, ittihad iddiası bâtıl olmuş olur.
Dört İncil, Mesih’in ağladığını, sevindiğini, dostlarının dâvetlerinde yemek yediğini, eşeğe bindiğini açıklar. Bütün bunlar İsa Aleyhisselâm’da olduğu söylenilen ittihadı ve ulûhiyet iddiasını çürütür.
Markos İncili’nde geçen (13/32) “Fakat o gün yahut o saat hakkında, ne gökteki melekler ne de oğul, babadan başka kimse birşey bilmez.” ifadesi İsa Aleyhisselâm’ın kıyamet saatini bilmediğini gösteriyor.
Gerçekten İsa Aleyhisselâm da Allah vücud bulsa idi veya Allah ile birleşmiş olsa idi Allah’ın bildiğini bilecek ve yaptığını yapacaktı. Onlar İsa Aleyhisselâm’a bu sıfatları veriyorlar, böylece kendi içinde büyük tenakuza, tezata düşüyorlar.
Şu kadar ki Yuhanna’da (14/1) “Allah’a da, bana da iman edin.” ifadesi hıristiyan inancının içinde bulunduğu çıkmazı gösterir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde hıristiyanların İsa Aleyhisselâm hakkındaki bâtıl inançlarını anlatarak şöyle buyurmaktadır:
“‘Allah, Meryemoğlu Mesih’tir.’ diyenler gerçekten kâfir olmuşlardır.” (Mâide: 72)
Allah-u Teâlâ bu gibi vasıflardan münezzehtir.
“Halbuki Mesih onlara demişti ki:
Ey İsrâiloğulları, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin.
Kim Allah’a ortak koşarsa, muhakkak ki Allah ona cenneti haram kılar.
Varacağı yer ateştir, zâlimlerin yardımcıları yoktur.” (Mâide: 72)
Orada ebedî olarak kalacaklardır. Onlara destek olacak, içinde bulundukları durumdan onları kurtaracak hiçbir kimse yoktur.
Bir Âyet-i kerime’de şöyle buyurulmaktadır:
“Andolsun ki: ‘Allah üç ilâhtan üçüncüsüdür.’ diyenler kâfir olmuşlardır.” (Mâide: 73)
“Allah üç ilâhtan üçüncüsüdür.” demek, hem “Üç” kelimesi, hem de “Üçüncü” kelimesi itibariyle olmak üzere iki yönden küfürdür, katıksız şirktir. Bir ilâhtan başka ilâh olmadığı halde üç ilâh farzetmek, bir olan Allah’ın hakkını inkârdır, zulümdür. “Allah üç” demek, gibi bir çelişkidir.
“Oysa bir tek ilâhtan başka ilâh yoktur. Eğer bu dediklerinden vazgeçmezlerse elbette onlardan inkâr edenlere çok acıklı bir azap dokunacaktır.” (Mâide: 73)
Bu gibi sözlerden ve teslis inancından vazgeçmeyenlere Allah-u Teâlâ açıkça küfür damgası vurmuştur. Onlar en şiddetli bir azapla azaba uğrayacaklardır.

İsa Aleyhisselâm’ın Kulluğunun Peygamberliğinin Delilleri

İsa Aleyhisselâm Allah-u Teâlâ’nın kulu ve Resul’üdür.
Yuhanna İncili’nde (6/14) “Gerçekten, dünyaya gelecek peygamber budur.” Matta İncili’nde (15/24) “Ben İsrâil evinin kaybolmuş koyunlarından başkasına gönderilmedim.” Luka İncili’nde (7/16)“Aramızda büyük bir peygamber ortaya çıktı.” ifadeleri ile yine Matta İncili’nde geçen (13/57) “Bir peygamber, kendi memleketinden ve evinden başka yerde itibarsız değildir.” cümlesi, İsa Aleyhisselâm’ın açıkça resül, elçi ve gönderilmiş bir peygamber olduğunu gösterir. Diğer taraftan bütün bu ifadeler “Allah’ın oğlu.” tabirleri (Luka: 9/35, Matta: 3/17, Markos: 1/11, Yuhanna: 1/18) ile tenakuza düşmektedir. Isa Aleyhisselâm için bir yerde “Peygamber” başka bir yerde “Allah’ın oğlu” diyorlar. Böyle bir durum ilâhi bir kitapta ve dinde olmaz.
Zira; Matta İncili: 1/1 “İbrahim oğlu, Davud oğlu İsa Mesih’in nesebinin kitabıdır.” derken, Markos İncili (10/18)de geçen “İyi olan tek biri var o da Tanrı’dır.” sözü İsa Aleyhisselâm’ın kulluğuna delâlettir. (Yuhanna: 17/1-3; Matta: 26/39)da geçen Hazret-i İsa’nın Allah’a duâ ettiği ifadesi ile, Matta (4/10)da “Rab Allah’ına tapınacak ve yalnız O’na kulluk edeceksin.” sözleri Hazret-i İsa’nın sadece Allah’a kul olduğunu ve O’na bağlı bir mümin olduğunu gösteriyor.
Yuhanna İncili’nde (13/20) “Benim gönderdiğim kimseyi kabul eden beni kabul eder ve beni kabul eden beni göndereni kabul etmiş olur.” ifadesi ile (4/19)da geçen “Kadın ona dedi, efendi görüyorum ki sen peygambersin” sözü İsa Aleyhisselâm’ın Allah’ın gönderdiği bir elçi olduğunu beyan eder.
“Benim babam ve sizin babanızın, benim Allah’ımın ve sizin Allah’ınızın yanına çıkıyorum.” (Yuhanna: 20/17) diyen İsa Aleyhisselâm hakkında “İşte, benim seçtiğim kulum” (Matta: 12/18) tabiri kullanılmıştır. Çarmıh esnasında “Allahım! Allahım! Niçin beni bıraktın?” (Markos: 15/34; Matta: 27/46) ifadesi de Hazret-i İsa’nın kulluğuna delil teşkil ediyor. “İsa, hikmette ve kamette Allah ve insanlar yanında inayette terakki ediyordu.” (Luka: 2/52) ifadesinin, Hazret-i İsa’nın kul olduğundan başka birşeye delâlet etmediği açıktır. Buna rağmen İsa Aleyhisselâm’a ilâh diyorlar. Bu ne büyük tenakuzdur. İnciller hem kendi içinde hem de birbirleri arasında açık bir tezat içindedirler.
Beşerî bütün özellikleri taşıyan İsa’nın, Allah’ın kulundan başka birşey olmayacağını, “Zira aç idim, bana yiyecek verdiniz, susamıştım bana içecek verdiniz.” (Matta: 25/35) sözünün ve“Şiddetli ızdırap içinde kalan İsa’nın harâretin tesiriyle toprağa dökülen ter damlalarının kan damlaları gibi olduğunu” ifade eden İncil metninin, sadece insani özellikler taşıyan İsa’yı dile getirdiği aşikârdır. Yine, “40 gün 40 gece oruç tutan İsa” (Matta: 4/2) “Yüz yastığı üzerinde uyuyan Mesih” (Markos: 4/38) ifadelerinden İsa Aleyhisselâm’ın tam bir insan olduğu anlaşılır.
İsa Aleyhisselâm; yine kendi ellerinde bulunan incil metinlerinde geçen; “Öğrettiğim benim değil, fakat beni gönderenindir.” (Yuhanna: 7/16) ifadesine göre hem kul, hem de elçi olduğu açıktır. İncillerin başka bölümlerinde ise İsa Aleyhisselâm’a ulûhiyet isnat ediyorlar. Bu ne büyük tenakuzdur.
Hazret-i İsa’nın peygamberliği konusunda da “Yüreğiniz sıkılmasın, Allah’a iman edin, bana da iman edin.” (Yuhanna: 14/1) sözü ile “Doğrusu ve doğrusu size derim: Benim sözümü dinleyip beni gönderene iman edenin ebedî hayatı vardır.” (Yuhanna: 5/24) ifadesi delil teşkil eder. Ve fakat İncillerin birçok yerinde Isa Aleyhisselâm’a ulûhiyet isnat edilir. İnciller bu derece tezat içermesine rağmen bu ifadelerden onun bir elçi, bir insan olduğu apaçık anlaşılmaktadır.
Kur’an-ı kerim de bu durumu sarih bir şekilde beyan eder. Âyet-i kerime’de onun bir kul ve Allah’ın elçisi peygamber olduğu bildirilmiştir:
“O, sadece kendisine nimet verdiğimiz ve İsrâiloğullarına numune kıldığımız bir kuldur.” (Zuhruf: 59)
İsa Aleyhisselâm bir beşerdir, insanlara hidayet yolunu göstermek için Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberdir. Peygamberlik vazifesi ise halkı Allah’ın birliğine ve yalnız O’na kulluk yapmaya dâvet etmekten ibarettir.
Allah-u Teâlâ, hıristiyanların ona ve annesine ulûhiyet isnat etmelerini gözle görülür bir delil ile çürütmekte, onları vicdanları ile başbaşa bırakarak, hakikati araştırmakla aydınlatılmaları için şöyle buyurmaktadır:
“Meryem oğlu Mesih ancak bir peygamberdir.” (Mâide: 75)
İlâh değildir. Ancak Allah-u Teâlâ’nın delil ve fermanı ile gönderdiği bir elçi, bir tebliğci, bir peygamberdir. Allah-u Teâlâ hususi olarak bazı peygamberlere mucizeler verdiği gibi, ona da doğruluğunu göstermek için apaçık bazı mucizeler vermiştir. Eğer Allah-u Teâlâ İsa Aleyhisselâm vasıtası ile ölüleri diriltti ise, şüphesiz ki Musa Aleyhisselâm vasıtasıyla âsâya can verdi ve âsâ sürünen bir yılan oldu. Bu ötekinden daha hayret vericidir. Eğer İsa Aleyhisselâm babasız yaratıldıysa, şüphesiz Âdem Aleyhisselâm hem anasız hem babasız yaratılmıştır. Bu daha şaşırtıcıdır. Bunların hepsi Allah katındandır. Musa Aleyhisselâm ve İsa Aleyhisselâm ancak Allah-u Teâlâ’nın yaratıcı kudretinin tecelli yerleri ve vasıtalarıdır.
İsa Aleyhisselâm ilk olarak gelmiş bir peygamber de değildir:
“Ondan önce de nice peygamberler gelip geçmiştir. Annesi de sıddıka bir kadındı. Her ikisi de yemek yerlerdi. Bak! Onlara delilleri nasıl açıklıyoruz? Sonra da bak ki, nasıl yüz çeviriyorlar?” (Mâide: 75)

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...