Pişmanlıklar
Şirk koştukları halde iman ettiklerini zanneden inkârcıların ahirette ne kadar perişan bir durumda kalacaklarını Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde beyan buyurmaktadır:
“O günahkârları, Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak:
‘Ey Rabbimiz! Gördük ve işittik. Bizi dünyaya geri gönder de, sâlih bir amel işleyelim. Artık biz kesin olarak inandık!’ derken bir görsen!” (Secde: 12)
Fakat bu temennileri neticesiz kalır.
Allah-u Teâlâ bir imtihan sahnesi olan dünyada insanları kendi serbest iradeleriyle başbaşa bırakmış, iradelerini küfre sarfeden insan ve cinlere ebedî azabı haber vermiştir.
Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurmaktadır:
“Dileseydik herkese hidayet verirdik.
Fakat: ‘Andolsun ki cehennemi hem cinlerden hem insanlardan bir kısmıyla tamamen dolduracağım!’ diye benden kesin söz çıkmıştır.” (Secde: 13)
Allah-u Teâlâ onların ilâhi dâveti reddedeceklerini bilmiştir ve onlar cehennemden kurtulamayacaklardır.
Allah-u Teâlâ onlara şöyle hitap eder:
“Bu gününüzle karşılaşmayı unutmanizin cezasını tadın! Dogrusu biz de sizi unuttuk.” (Secde: 14)
Tabii ki Allah-u Teâlâ hiç kimseyi unutmaz. Fakat onlar unutulmuş muamelesi görerek cehennemde terkolunacaklardır.
“Yaptıklarınızdan ötürü ebedi azabı tadın!” (Secde: 14)
Bu hitap, onların azaplarını şiddetlendirir, hasretlerini arttırır, yaralarının üzerine tuz biber eker.
“Yoldan çıkanların barınacakları yer ateştir.
Ne zaman oradan çıkmak isteseler, yine oraya döndürülürler.” (Secde: 20)
Zebaniler demir balyozlarla başlarina vururlar ve onları tekrar cehennemin dibine indirirler.
Azaptan kaçıp kurtulacakları yerde:
“Onlara ‘Yalanlamakta olduğunuz ateş azabını tadın!’ denir.” (Secde: 20)
Dünyada iken kendilerine bu azabı haber veren uyarıcılara kulak vermiyorlardı, başlarına böyle bir felâketin geleceğini hiç hesaba katmıyorlardı.
Allah-u Teâlâ onlara dünyada vereceği azap ile tehdit ederek şöyle buyurmaktadır:
“Andolsun ki biz onlara, en büyük azaptan önce de mutlaka yakın azaptan tattıracağız. Umulur ki dönerler.” (Secde: 21)
Allah-u Teâlâ onların ne halde devam edeceklerini bilir, bir hikmete göre haklarında böyle bir muamelede bulunur. Onların artık bir mazeret ileri sürmelerine imkân kalmamış olur.
“Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılarak öğüt verildikten sonra, onlardan yüz çeviren kimseden daha zâlim kim olabilir?
Muhakkak ki biz suçlulardan öç alacağız!” (Secde: 22)
Çünkü onlar kendilerinden intikam almaya müstehak olmuşlardır.