NİFAKI BIRAKMALARI İÇİN MÜNAFIKLARA ÖĞÜT VERMEK
Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz münafıkların çevirdikleri bütün entrikaların farkında idi. Fakat bütün bunlara rağmen, rahmet peygamberi oluşu sebebiyle, hâl ve hareketlerine çeki düzen vermeleri için onlara her fırsatta nasihatta bulunuyordu.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ine hitaben şöyle buyurur:
“Onlar öyle kimselerdir ki, Allah kalplerindekini bilir. Sen onlara aldırma. Onlara öğüt ver ve içlerine tesir edecek güzel sözler söyle!” (Nisâ: 63)
Gerçekleri en etkileyici bir üslûp ile ulaştırmaya çalış, tâ ki gafletten uyansınlar, azab-ı ilâhî’den korksunlar, şikak ve nifaktan, fitne ve fesattan vazgeçsinler, dünyâ saâdetine âhiret selâmetine kavuşsunlar.
Allah-u Teâlâ münafıkları tevbeye dâvet ediyor, içinde bulundukları bataktan kurtarmak istiyor.
Diğer bir Âyet-i kerime’sinde şöyle buyuruyor:
“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel olan şeyle sav, en güzel şekilde önle. O zaman bakarsın ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost gibi oluvermiştir.” (Fussilet: 34)
Çünkü bu insan fıtratında mevcuttur. Hiçbir kötülük iyiliğin karşısında tutunamaz.
Allah-u Teâlâ birçok Âyet-i kerime’lerinde kâfirlere düşmanlık beslemeyi ve onlarla ilişkileri koparıp onlardan uzaklaşmayı şiddetle emrettikten sonra şöyle buyurmaktadır:
“Umulur ki Allah sizinle düşmanlarınız arasına bir sevgi koyar.” (Mümtehine: 7)
Aranızda dostluğun meydana gelişi, onları iman etmeye muvaffak kılmasıyla ve dinde size uymaları sûretiyle olur.
Nitekim Mekke fethedilince, yirmi senedir düşmanlığın her türlüsünü yapmaya çalışanlar bile hayretler içinde seve seve İslâm’a girmek için can atmışlar, Ashâb-ı kiram ile aralarında büyük bir muhabbet ve tesanüd tecelli etmiştir.
“Allah kâdirdir. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Mümtehine: 7)
Rızâ-i Bâri’si uğrunda çekilen zahmetleri boşa çıkarmaz.
•
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde münafıklar hakkında af ve mağfiret dilenmemesini, haklarında duâ edilmemesini, onları bağışlamayacağını haber vermektedir:
“Resulüm! Onlar için ister mağfiret dile, ister dileme. Onlar için yetmiş defa af dilesen de Allah onları bağışlamayacaktır. Bu, onların Allah’ı ve Peygamber’ini inkâr etmelerinden ötürüdür. Çünkü Allah, fâsıklar gürûhunu hidayete erdirmez.” (Tevbe: 80)
Hadlerini aşan, küfürlerinde inat edip duran kimselere hidayet nasip etmez.
“Onlardan ölen kimsenin namazını sakın kılma! Mezarı başında da durma! Çünkü onlar Allah’ı ve Peygamber’ini inkâr ettiler ve fâsık olarak öldüler.” (Tevbe: 84)
Onlar o rahmete lâyık değildirler.
•
Şu kadar var ki, Allah-u Teâlâ’nın rahmet ve mağfiret kapısı her zaman için açıktır. Günahlarından pişmanlık duyan, inkârından ve kötülüklerden vazgeçen ve yaptıklarından tevbe etmek isteyen kim olursa olsun Allah-u Teâlâ bu kapıyı açık bırakmaktadır.
Allah-u Teâlâ münafıkları kastederek Âyet-i kerime’sinde:
“Eğer tevbe ederlerse kendileri için daha hayırlı olur.” buyurmaktadır. (Tevbe: 74)
Böylece başlarına gelecek felâketlerden, azaplardan kurtulmuş olurlar.
“Şayet yüz çevirirlerse, Allah onları dünya ve âhirette elem verici azaba uğratır. Yeryüzünde onların bir dostu ve yardımcıları bulunmaz.” (Tevbe: 74)
Allah-u Teâlâ münafıklar da dahil olmak üzere hulûs-u kalp ile tevbe eden herkesin tevbesini kabul buyuracağını Âyet-i kerime’sinde işaret buyurmaktadır:
“Ki Allah sadâkat gösterenleri sadâkatleri sebebiyle mükâfatlandırsın, münafıklara da dilerse azap etsin veyahut tevbelerini kabul buyursun.
Şüphesiz ki Allah çok yarlığayıcıdır, çok merhametlidir.” (Ahzab: 24)
Kullarına tevbe etmelerini emretmesi ve tevbelerini kabul buyurması da Allah-u Teâlâ’nın pek büyük rahmet ve âtıfetinin bir tecellisidir.
Allah-u Teâlâ münafıkların âkıbeti hakkında Âyet-i kerime’sinde:
“Münafıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar.” buyurdu. (Nisâ: 145)
Çünkü bunlar kâfirlerin en çirkini, en aşağısı olduklarından, yerleri de cehennemin en dibidir.
Allah-u Teâlâ bu korkunç âkibeti haber verdikten sonra, hemen bir kurtuluş kapısı aralıyor, kurtulmak isteyenlere tevbe kapısını açıveriyor, en şiddetli azaplardan emin olacaklarını beyan buyuruyor.
“Ancak tevbe edenler, nefislerini ıslah edenler, Allah’a sımsıkı sarılanlar ve dinlerinde Allah için ihlas sahibi olanlar muradlarına erenlerdir. İşte bunlar mü’minlerle beraberdirler. Allah yakında müminlere büyük bir mükâfat verecektir.” (Nisâ: 146)
O halde münafıklar da tevbe etmek, hallerini ıslah etmek ve dinlerini Allah’a hâlis kılmakla ellerini çabuk tutsunlar ki, bu büyük mükâfata müminlerle birlikte nail olabilsinler, onlar da bu ebedî saâdete iştirak etsinler.
Günahından tevbe eden kimse, o günahı işlememiş gibidir. Allah-u Teâlâ tevbe eden münafıkları müminlerin saflarına yükseltiyor, her türlü vebalden ve ağırlıktan kurtarıyor.