26 Nisan 2016

Mihellemiler ve (İlk) Araplar Hakkında


Mihellemiler ve (İlk) Araplar Hakkında


Unutulmaya yüz tutmuş olmasından dolayı bazı diller, kadîm ve en eski diller olarak addedilir. M.Ö 2000′li yıllarda ortaya çıkan “Veda lisanı” Sanskritçe’nin atası olup ilk diller arasında sayılır. Buna karşın -yaygın bir kullanım coğrafyasına sahip olduğu için olsa gerek- Arapça, Doğu Aramicesi olan Süryanice’ye kıyasla yeni bir dil zannedilir. Irkın ve dilin “kadimliği”  üzerinden övünç ve taassup türetilecek olursa Hz. İbrahim’den önce yaşayan Arap kavimleri, Araplar için oldukça kullanışlı olacaktır. Oysa Ad ve Semud, sadece ulusçu Arapların gurur kaynağı olacağına göre müslüman olan Mihellemiler ancak dinleriyle ve ataları olan İsmail ve İbrahim (a.s) ile övünebilirler.
Hz. İbrahim’den (M.Ö 2000) önce yaşayan Araplar’ın büyük bir çoğunluğu, Allah’ın resullerini yalanladıkları için azabla yok edilmişlerdir. Bu çoğunluk içinde, M.Ö 3000 ve 2500′lü yıllarda yaşadığı tahmin edilen Hud (a.s) kavmi Ad ve Hz. Salih’in Semud kavmi başı çeker. Buradan bakıldığında Araplar iki ana gruba ayrılır:
1-Arab-ı Bâide (Uzak Araplar): Âd, Semud, Tasın, Cedis, Ümeym, Cürhüm, Amalika vb. gibi kavimler, Hz. İbrahim’den önce yaşamış olup Arapların ilk atalarıdır. Büyük bir kısmı yoldan çıkıp azgınlaştığı için Allah’ın yolladığı azapla ortadan kaldırılmışlardır. Bu Arapların  uzak olarak tanımlanmaları, geçmişlerinin yakın tarihten çok uzak olmasından ötürü olabilir. Bunun yanında tanım, Kur’an’da bu kavimler için kullanılan “fe bu’den li kavmizzalimin” (1) “uzak olsun zalim kavimler” ifadesinden de alınmış olabilir.
2-Arab-ı Bâkiye (Geriye Kalan Araplar): Bunlar de soyları devam eden Araplar olup iki kola ayrılırlar:
a) Arab-ı Âribe: Hz. İsmail’den sonra geriye kalan asıl Araplardır. Kahtâniler bu grubun başında gelir, esas vatanları Yemen’dir. Cürhüm ve Ya’rub olmak üzere iki anadala ayrılırlar. Ya’rub’tan Kehlan ve Himyer kabileleri, Himyer’den Kudaa, Kehlan’dan ise Ezd kabilesi türemiştir. Belli başlı Kahtâni kabileleri arasında Ezd, Hemdan, Kinde, Kelb, Huzaa, Cüz’am, alu Cefne, Tayy, Eşar, Evs ve Hazrec sayılabilir.
b) Arab-ı Müsta’ribe ya da Arab-ı Mütearribe (Araplaşan Araplar): Aslı Arap olmayıp sonradan  Araplaşan Araplardır. Hz. İsmail’den türeyen bu Araplar’a İsmailî de -ya da İsmailoğulları- denilir.  Aslen Aramî olan Hz. İsmail’in soyu, Arab-ı âribe olan Cürhüm kabilesinden bir kadınla evliliğinden sonra, zaman içinde Araplaşmıştır. Bundan dolayı Hz. İsmail’in soyundan gelen Araplar, Arab-ı Müstaribe diye anılır. Bunlara Hicaz ya da Kuzey Arapları da denilir. Hz. Peygamber’in de soyunun dayandığı Adnanîler, bu grubun en geniş Arap topluluklarını oluşturur. Rebia ve Mudar başta olmak üzere Adnanî kabileler arasında Bekr, Gatafan, Kinane, Kureyş, Temim, Esed, Sâkif, Teym, Haşim ve Ümeyye sayılabilir.
Cumhur-u ulemaya göre Kahtanî Arapları, Yemen Araplarından olup soyları Hz. İsmail’e dayanmaz. Yi­ne cumhur-u ulemaya göre Araplar, Kahtanî ve Adnanî olmak üzere iki kısma ayrılırlar. Kahtanîler, Sebe’ ve Hadramut kolları olmak üzere iki kola ayrılırlar. Adnanîler de Rebîa ve Mudar olmak üzere iki kola ayrı­lırlar. Rebîa ile Mudar, Nizar b. Maadd b. Adnan’ın oğullarıdır. (2)
Aşağıdaki şecere ya da soyağacında görüleceği gibi Hz. Peygamber’in ve günümüzde yaşayan Arapların Hz. İsmail’den sonra bilinen ilk ataları Adnan’dır. Şecerede ayrıntılı çizilmeye çalışılan Rebia kabilesinin alt dalları olan Bekr kabilesinin Şeyban kolu, Hz. Peygamber döneminde, özellikle Zi’kar savaşında kendisinden sözettirmeye başlamıştır. Mihellemilerin de bağlı olduğu bu soyağacının, yaşadıkları ve yerleştikleri bölge bakımından Ben-i Şeyban’a dayanması büyük bir ihtimaldir. Soy ağacını oluştururken faydalanılan kaynaklar oldukça kısıtlı ve Türkçe’den çok Arapça kaynaklar olduğu için, şeceredeki Türkçe isimlerin yanına Arapça olan orjinal isimleri de eklenmiştir.
Soy ağacında isimleri geçen kişi ve kabilelerle ilgili yaşanan önemli olayları şu şekilde sıralamak mümkünüdr:
1-) Amca çocukları olan Beni Bekr ile Beni Tağlib kabileleri arasında 494 yılında başlayıp 534′te sona eren ve kırk yıl süren Be’sus savaşı (3), bu kabilelerin Hicazdan göçetmelerine yol açar. Bu savaşta  Beni Tağlib’in yanında Nemr bin Kasit ve Ğafile kabileleri yeralırken Beni Bekr’in yanında Beni Şeyban, Beni Zihl ve Beni Hanife yer almıştır. 
“Mihellemiler üzerindeki oryantalist bakışlar ve hakikat” adlı makalede belirtildiği gibi bu savaştan sonra Beni Bekr kabileleri, Yukarı Mezopotamya (Mardin, Diyarbakır, Siirt, Hasankeyf), Beni Tağlib ise Irak’ın ortalarına doğru göç eder. Bu uzun savaş sonrası, Araplar arasında kan davasına karşı insanları uyarmak için günümüze kadar atasözleri söylenegelmiştir. Be’sus savaşının deve(ler) üzerine yaşanan anlaşmazlık sonucunda başladığı rivayet edilir.
2-) Şecere’de Veil’in atası olarak görülen Kasit’ten sonra gelen kabilelerin tamamı Hz. Peygamber’den önce Hristiyanlığı seçmişlerdir.
3-) Müslüman Araplar’a İran’ın fethini kolaylaştıran Zikar Savaşı, 609 yılında Arapların Beni Bekr kabilesi ile Sasaniler arasında gerçekleşmiştir. Irak’ın Kufe vilayetinin Zi’kar bölgesinde yaşanan savaşta Arap ve Hristiyan olmalarına rağmen Beni Tağlib ve Nemr bin Kasit kabileleri, Beni Bekr’e karşı Farslılar’ın yanında yeralır. Bedir savaşından bir kaç ay sonra gerçekleşen Zi’kar savaşı, Sasani Hükümdarı Hüsrev Perviz’in Araplar’la arasındaki su seddini kaldırmasından kaynaklanmıştır (4). Arapların ya da Beni Bekr kabilesinin zaferiyle sonuçlanan bu savaş, Farslıların Kadisiye’de yenilmesinde büyük bir rol oynamıştır. Taberi ve diğer siyer kaynaklarında geçen rivayetlere göre Hz. Peygamber, hristiyan olmasına rağmen savaşın, Bekr kabilesinin lehine sonuçlanmasını arzu ederek şöyle dua etmiştir: “Allah’ım Beni Rebia’ya, Beni Şeyban’a  yardım et” savaştan bittikten sonra ise şöyle buyurmuştur: “Bugün Arapların, benim yardımımla -duamla- Farslılar’a karşı galip geldiği gündür” (5)
4-)Beni Tağlib B. Veil kabilesi, Hz. Ebubekir döneminde ortaya çıkan dinden dönme savaşlarında ve yalancı peygamberlere verilen desteklerde önemli rol oynamıştır.
5-) Beni Bekr bin Veil kabilesi, 640′lı yıllarda Hz. Ömer döneminde İyaz bin Ğanem komutasında Ben-i Bekr Diyarı’nın (Diyarbakır, Mardin, Siirt, Hasankeyf)  sulh yoluyla fethedilmesiyle  İslam’a girmiştir. Ben-i Bekr, İslam’a girdikten sonraki İslam fetihlerine iştirak etmiş olup bu fetihlerde önemli roller üstlenmiştir.
6-) Hz. Ebubekir döneminde öldürülen yalancı peygamber Müseylemetül Kezzab’ın asıl adı Müseyleme bin Habib olup, şerecede Beni Bekr’in alt kabilesi olarak görülen Beni Hanife kabilesine mensuptur.(6)
Not: Kimi yerlerde herhangi bir kaynağa dayanmaksızın Mihelmilerin atalarına nisbet edilen Ben-i Hilal kabilesi şecerede yeralmamıştır. Bunun nedeni, Beni Hilal’in tarih sahnesine M. 8. yy (Hicri 2. yy)’da ortaya çıkmış olmasıdır. Kabile, her ne kadar Havazin kabilesi üzerinden Adnanîler’e mensup olsa da tarihteki rolleri M.11 yy’da Doğu Afrika’ya yaptığı göç ile ortaya çıkmıştır. Aşağıdaki şecere ise, Adnanîlerin sadece M. 7 yy’a kadarki soyağacını göstermektedir. 
Daha önce belirtildiği gibi Mihelmilerin Ben-i Hilal’e mensup olması iki açıdan mümkün görünmemektedir: Birincisi tarih sahnesine çıkışları, Ben-i Bekr kabilesinden yaklaşık 500 yıl sonra olup iskan ettikleri bölgeler Hicaz, Neced, Mısır ve Mağrip’tir. İkincisi ise bu kabile şiiliğin bir alt mezhebine mensup olup, Fatımilerin emriyle Kuzey Afrika’ya doğru göçü, bu mezhebî mensubiyetten dolayıdır.
Beni Hilal kabilesinin Hz. İsmail’e kadar uzanan soyunu şöyle özetlemek mümkündür:
Ben-i Hilal -> Ben-i Amr -> Ben-i Sa’sa’a -> Ben-i Muaviye -> Ben-i Bekr -> Beni HAVAZİN-> Ben-i Mansur -> Beni Ekrem -> Ben-i Hafsa ->Ben-i Kays ->Ben-i Mudîr -> Ben-i Nizar -> Ben-i Ma’ad -> Ben-i Adnan —>Hz. İsmail -> Hz. İbrahim
Ben-i Hilal ve ataları Havazin kabilesi, şeceresi ve Kuzey Afrika’ya göçü hakkında daha fazla bilgiye
adreslerinden hızlıca ulaşılabilir.

Şecere’nin orjinal ve büyük halini görmek için mihellemilerin soyağacı linkine ya da aşağıdaki şecereye tıklayınız

Mihellemi Soyağacı

DiyarRebia_Bekr_Mudar

Bu yazı T.Oğurel tarafından kaleme alınmıştır.
Dipnotlar

(1) “Uzak olsun zalim kavim”, Mu’minun 41.  ”Zalimler topluluğuna da uzak olsunlar denildi.”, Hud 44
(2) (İbn-i Kesir, el-Bidaye ve’n Nihaye, 2.cilt, 5.Bölüm)
(3) Ben-i Bekr ile Beni Tağlib kabileleri arasında yaşanan Besus savaşı hakkında bkz:http://ar.wikipedia.org/wiki/حرب_البسوس
(5)  Taberi Tarihi, 1. cilt http://ar.wikipedia.org/wiki/يوم_ذي_قار

Şecerenin Oluşturulmasında Kullanılan Kaynaklar
1- S.Süleyman Nedvi: Ad, Semud, Medyen
2-  Bekr bin Veil Hakkında: http://ar.wikipedia.org/wiki/بكر_بن_وائل
5-İbn-i Kesir, el-Bidaye ve’n Nihaye

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...