“O, kullarının işlediklerini ve işleyeceklerini bilir.
O’nun dilediğinden başka, insanlar O’nun ilminden hiçbir şeyi kavrayamazlar.”
(Bakara: 255)
İKİNCİ BİN YILINDA İSLÂM DİNİ’NİN
ÜÇ YIKICISI VE ÜÇ YAPICISI
ÜÇ YIKICISI VE ÜÇ YAPICISI
İkinci bin yıl olan ahir zamanda üç yıkıcıyı Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- Efendimiz şöyle haber veriyorlar:
“İslâm’ı yıkacak olan şeyler, ilmin ortadan kalkması, münafıkların Kur’an üzerinde cedelleşmeleri ve saptirici imamlarin hükümleridir.” (Darimi-Sünen, Katade: 22)
İkinci bin yıl olan ahir zamanda üç yapıcı ise “Hâtem-i Veli”, “Hazret-i Mehdi”ve “Hazret-i İsa Aleyhisselâm”dır.
|
Herşeyin Yaratıcısı Yalnız
Hazret-i Allah’tır:
“Elhamdülillâhi rabbil âlemin = Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.” (Fâtiha: 1)
Bütün âlemleri yaratan, terbiye eden, herşeye şekil veren Hazret-i Allah’tır.
Âlemlerin Rabbi olan Allah-u Teâlâ’yı tanımak, mükevvenâtı da O’nun donattığını bilmek insanın en başta gelen vazifesidir.
Nitekim Âyet-i kerime’sinde:
“Ben insanları ve cinleri ancak (beni bilsinler) bana ibadet etsinler diye yarattım.” buyuruyor. (Zâriyat: 56)
Evvelâ Yaratan’ı bil de ondan sonra ibadet et. Bilinmeyen Allah’a ibadet suretî olur.
Cin ve insan cinsinin yaratılmasının hikmeti, Allah-u Teâlâ’yı tanıyıp O’na ibadet ve kulluk etmek, emir ve yasaklarından mükellef tutulan şeyleri eksiksiz yerine getirmektir.
Aslında insanlar böyle bir marifete müsait olarak yaratılmışlardır. Böyle bir istidada başlangıçta sahip olmasalardı, zaten mükellef bulunmazlardı.
Beşeriyeti yeryüzüne yerleştiren, insanoğluna imkân ve iktidar veren, yaşamalarına elverişli olacak şekilde birçok hususiyetler bahşeden Allah-u Teâlâ’dır.
Yeryüzünün menfaatlerini insanlar için mubah kılmış, dağları ve denizleri ile, havası ve suyu ile, hayvanı, bitkisi ve meyvesi ile, yeraltı ve yerüstü kaynakları ile herşeyi onların emrine vermiş, insanları yeryüzünün yaratıklarının efendisi yapmıştır. Yeryüzünde ticarette bulunmak üzere sebepler, kazançlar ve sarılacakları çeşitli vesilelerle geçimlikler halketmiştir.
Âyet-i kerime’de:
“Yeryüzüne dağılın ve Allah’ın fazlından nasibinizi arayın.” buyurmuştur. (Cumâ: 10)
Çünkü rizik O’nun elindedir. Çalışanın çalışmasını zâyi etmez, isteyenin ümidini boş çıkarmaz.
Yemek, içmek ve ticaret yapmak gibi hususlarda yeryüzünde birçok nimetler ve maişetler halketmiştir.
Diğer bir Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurmaktadir:
“Size yeryüzünü boyun eğdiren O’dur. Öyleyse yeryüzünde dolaşin. O’nun verdiği rızıktan yiyin.” (Mülk: 15)
İnsanların rızıklarını elde etmeleri için gerek duyacakları herşeyi yeryüzünde var etmiştir.
“Allah herşeyin yaraticisidir.” (Zümer: 62)
Herşeye ihtimamla bir şekil ve hususiyet verir, düzenler ve en güzel bir biçimde terkip eder. Yarattigi şeylerde güzelliginin kemâlini gösterir.
Bir şeyi yaratmak istediginde, onu düşünüp tasarlamaya, zamana, mekâna ve numuneye muhtaç degildir. Kâinati ve içindeki herşeyi misilsiz, benzersiz yaratmiştir. Herşeyin en güzelini, en güzel hikmetlerle yaratan O’dur.
“İyi bilin ki yaratmak da emretmek de O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şânı ne yücedir!” (A’raf: 54)
İnsanların yaptığı sadece O’nun verdiği akıl sayesinde yaratılanların sırlarını keşfetmekten ibarettir.
Bir mahlûk ancak O’nun izniyle, kendisine verdiği akıl ve ilimle, kendisine verdiği nimetlerle bir şey yapabilir. Fakat verdiği nimetlerden onun aklını, gözünü, kulağını ve elini çektiği zaman o kul hiçbir şey yapamaz.