Halkı Hakk’a Dâvet
İsa Aleyhisselâm otuz yaşlarında iken vahiy geldi, peygamberlikle vazifelendirildi. Allah-u Teâlâ’nın emir ve nehiylerini İsrâiloğullarına tebliğ etti.
Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“İsa apaçık delilleri getirdiği zaman demişti ki:
Ben size hikmet getirdim. Bir de ayrılığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklamak için geldim.” (Zuhruf: 63)
Sizi uyarmaya, ihtilaflarınızı aranızdan kaldırmaya memur oldum.
•
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde Nuh Aleyhisselâm ile İbrahim Aleyhisselâm’ın gönderildiklerini, onların zürriyetlerinin de nübüvvete nâil olduklarını, daha sonra da diğer peygamberlerin ve İsa Aleyhisselâm’ın gönderilmiş olduklarını beyan buyurmaktadır:
“Andolsun ki biz Nuh’u ve İbrahim’i gönderdik, peygamberliği ve Kitab’ı da onların soyuna verdik.” (Hadid: 26)
Kendilerine kitap verilen peygamberlerin hepsi Nuh Aleyhisselâm ile İbrahim Aleyhisselâm’ın zürriyetindendir.
“Onlardan kimi doğru yoldadır, içlerinden birçoğu da yoldan çıkmışlardır.” (Hadid: 26)
Her asırda Hakk dine uyanlar, hidayet yolunu kabul edenler azınlıkta kalmış; bâtıla uyanlar, dalâleti seçenler ise çoğunluk olmuştur.
“Sonra onların izleri üzerinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik.” (Hadid: 27)
Musa Aleyhisselâm’dan sonraki İsrâiloğulları peygamberleri de bunlara dahildir.
“Meryem oğlu İsa’yı da arkalarından gönderdik ve ona İncil’i verdik.” (Hadid: 27)
Allah-u Teâlâ ona, içinde Muhammed Aleyhisselâm’ın geleceğine dair müjde bulunan İncil’i indirmiştir.
“Ona uyanların yüreklerine bir şefkat ve merhamet koyduk.” (Hadid: 27)
İsa Aleyhisselâm çok yumuşak kalpli ve merhametli olduğu için, onu takip edenler de aynı şekilde mahlûkata karşı yumuşak ve merhametli davranıyorlardı. Birbirlerini sevmeleri dolayısıyla, bu onlara Allah-u Teâlâ tarafından bir övgüdür.
“Türettikleri ruhbanlığa gelince, onu biz yazmadık. Ancak Allah’ın rızâsını kazanmak için kendileri türettiler, amma buna da gereği gibi riâyet etmediler.” (Hadid: 27)
Allah-u Teâlâ’nın dininde O’nun emretmediği ruhbanlığı ortaya attılar ve ona göre yaşamaya kendilerini zorladılar. Allah-u Teâlâ’nın rızâsını kazanmak uğruna nefislerine vacip kıldıkları şeyin hakkını da veremediler, hiçbirisi verdikleri sözün icabına uymadılar, böylece dalâlete düştüler.
“Biz de onlardan iman etmiş olanlara mükâfatlarını verdik.” (Hadid: 27)
İsa Aleyhisselâm’ın haber verdiği Muhammed Aleyhisselâm’ın risaletini tasdik eden sâlih kimseleri kat kat sevaplara kavuşturduk.
“İçlerinden çoğu da yoldan çıkmış fâsıktırlar.” (Hadid: 27)
Hıristiyanlardan çoğu da itaat sınırından çıkmışlar, son peygamber Muhammed Aleyhisselâm’ın risaletini inkâr etmişlerdir.
“Onların izleri üzerine arkalarından Meryem oğlu İsa’yı, ondan önce gelmiş bulunan Tevrat’ı doğrulayıcı olarak gönderdik.” (Mâide: 46)
Aslında İncil, daha önce gelmiş bulunan Tevrat’ı tasdik edici olarak gelmiş ve bazı küçük değişikliklerin dışında kalan hususlarda Tevrat’ın getirdiği ahkâma dayanmıştır.
“Ve ona, yol gösterici, aydınlatıcı olan ve önündeki Tevrat’ı tasdik eden İncil’i sakınanlara öğüt ve yol gösterici olarak verdik.” (Mâide: 46)
İncil Tevrat’ı doğrulayıcıdır, onunla çelişen bir kitap olarak indirilmemiştir. Allah-u Teâlâ İncil’i yol gösterici, nurlandırıcı ve öğüt olarak göndermiştir.
Fakat yahudiler inanmadılar, bu dâveti kabul etmediler. İsa Aleyhisselâm’ın karşısında, aslından çıkardıkları Tevrat’ı savunmaya kalktılar.
İsrâiloğulları İsa Aleyhisselâm’ı müşkül durumda bırakmak için, peygamber olduğuna dair mucize istediler. Allah-u Teâlâ kulu ve Resul’ü İsa Aleyhisselâm’ın risalet ve nübüvvetini tasdik ve teyid etmek için ona parlak ve üstün mucizeler ihsan buyurmuştur.
•
İsa Aleyhisselâm kendisini ve peygamberliğini İsrâiloğullarına şöyle takdim etti:
“Ben size Rabbinizden bir mucize ile geldim.” (Âl-i imran: 49)
İşte benim doğruluğumu gösteren mucizeler şunlardır:
“Size çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerim ve Allah’ın izni ile o hemen kuş oluverir.” (Âl-i imran: 49)
İsa Aleyhisselâm çamura kuş şekli verip ona üfler, Allah’ın izni ile kuş olurdu.
Diğer bir mucizesi ise Âyet-i kerime’de şöyle haber verilmiştir:
“Körü ve alacalıyı iyileştiririm.” (Âl-i imran: 49)
O asırda tıp ilmi hayli ileri idi. Allah-u Teâlâ İsa Aleyhisselâm’a bu hususta mucizeler bahşetmişti. Zira bu hastalıkların tedavisi yoktu.
Meselâ doğuştan kör olan bir kimsenin gözlerini sıvazladığında, Allah’ın izniyle görmeye başlıyordu. Elini “Alaca” hastalığına tutulmuş bir insana sürdüğü zaman, Allah’ın izni ile iyileşiyordu.
Gücü yetenler ona gelirler, gücü yetmeyenlere ise kendisi giderdi.
“Allah’ın izni ile ölüleri diriltirim.” (Âl-i imran: 49)
Ben kendi gücümle değil, Rabbimin dilemesi ve kudretiyle bazı ölüleri diriltirim. Dilediğini dilediği şekilde yaratma kudreti O’nundur.
Seslenmek veya dokunmak suretiyle ölüleri diriltiyordu.
Nitekim yahudilerin gözleri önünde, Allah’ın izni ve iradesi ile dört kişiyi diriltti. Bunların birisi, üç gün önce ölen bir dostu idi. Beraberce mezarın başına gittiler. “Kum biiznillah = Allah’ın izniyle kalk!” buyurduğu zaman, o kadar kalabalığın gözleri önünde, mezarın açıldığı ve üstündeki toprakları silkerek ayağa kalktığı görüldü. Bir diğeri mezara götürülürken İsa Aleyhisselâm’ın Allah-u Teâlâ’ya sığınması ile dirilerek konuşmaya başladı. Üçüncüsü ise bir gün önce ölen bir kimse idi. Bu kişiler, dirildikten sonra bir müddet daha dünyada yaşadılar.
Yahudiler hâlâ tatmin olamamışlardı. Gözleri önünde dirilen bu kişiler için: “Belki de ölmemişlerdi, ihtimal ki kan tutmuştu, senin dirilttiğin ne mâlum?” dediler. Asırlarca önce ölmüş olan bir kimseyi, meselâ Nuh Aleyhisselâm’ın oğlu Sam’ı diriltmesini söylediler. Allah’ın izni ile onu da diriltti. İsa Aleyhisselâm’ın peygamberliğine şehadet ettikten sonra tekrar öldü. Bunu görenlerin bazıları iman ettiyse de, gözleriyle gördükleri halde çokları: “Bu apaçık bir büyüdür, bu adam sihirbazdır!” diyerek inkârlarında, inatlarında direttiler.
“Ayrıca evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanmışsanız, bunda sizin için bir ibret vardır.
Benden önce gelen Tevrat’ı tasdik etmekle beraber size haram kılınan bazı şeyleri de helâl kılmak üzere gönderildim.” (Âl-i imran: 49-50)
Bu ise onların Allah’a ve kendisine itaat ettikleri takdirde yüklerinin hafifletileceği mânâsınadır.
“Size Rabbinizden bir âyet getirdim. O halde Allah’tan korkun ve bana itaat edin.” (Âl-i imran: 50 - Zuhruf: 63)
Bu da Allah’ın bana verdiği mucizelerdir. Bu mucizeler size bütün söylediklerimin doğruluğuna işaret etmektedir.
“Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O’na kulluk edin. İşte bu doğru yoldur.” (Âl-i imran: 51) (Bakınız Zuhruf: 64)
İsa Aleyhisselâm’a Lütuflar:
Hıristiyanlar İsa Aleyhisselâm’ın getirmiş olduğu ve ondan önceki bütün peygamberlerin getirdiği tevhid inancından çıkarak, Allah-u Teâlâ’nın dini ile hiçbir alâkası bulunmayan sapıklıklara düşmüşlerdir.
Âyet-i kerime’lerde şöyle buyurulmaktadir:
“Allah’ın, peygamberleri toplayıp da: ‘Size ne cevap verildi?’ dediği gün onlar: ‘Bizim hiçbir bilgimiz yok, şüphesiz ki gizlilikleri hakkıyla bilen ancak sensin!’ diyecekler.” (Mâide: 109)
Biz neyi biliyorsak, sen onu bizden daha iyi bilirsin. Ümmetlerimizin içlerinde gizlediklerini, arkamızdan neler yaptıklarını sen bizden daha iyi bilirsin. Her türlü eksiklikten münezzeh olan ancak sensin.
“Allah o zaman şöyle diyecek:
Ey Meryem oğlu Isa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Seni kudsi ruh ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun.” (Mâide: 110)
“Ben Allah’ın kuluyum, bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı.” diyordun. (Meryem: 30)
“Sana Kitab’ı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim.” (Mâide: 110)
Sana Tevrat ve İncil ile beraber, yazmayı ve faydalı ilim olan hikmeti öğrettim. İlâhî kitapların sırlarını biliyor, mânâlarını çözüyor, gereğini yapıyordun.
“Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıyor ve ona üflüyordun, benim iznimle hemen kuş oluyordu. Anadan doğma körü ve alacalıyı benim iznimle iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznim ile hayata çıkarıyordun.” (Mâide: 110)
Allah-u Teâlâ İsa Aleyhisselâm’a uluhiyet isnad edenleri reddetmekte, bu harikulade hallerin Zât-ı Akdes’i tarafından olduğunu ve mucize olarak onları kulu ve peygamberi İsa Aleyhisselâm’ın eliyle gösterdiğini açıklamaktadır.
“İsrâiloğullarına apaçık delillerle geldiğin zaman onlardan inkâr edenler: ‘Bu apaçık bir büyüdür’ demişlerdi de ben onların sana zarar vermelerini önlemiştim.” (Mâide: 110)