Havas'ın Orucu
“Havâs”ın orucu ; varlıkta mutlak tasarruf sahibi olan Hak'kı fark etmek ve kavramak suretiyle; “Allah” dışında bir varlık, “Allah”ın tasarrufu dışında tasarruf görmekten “imsak”tır.“Oruç”lu kişi, senden bir fiil gördüğünde bu fiili senden bilirse, onun orucu bozulmuştur!. Ama bu havas için geçerli, bizim için değil. Bizimle alâkası yok bu olayın.
Ebrâr denilen ve Havâs durumunda olan Allah'a ermeyi dileyen, nefsi mülhime, nefsi mutmainne durumunda olanlarla ilgili bir olay..Ne zamanki sen herhangi bir fiilden, herhangi bir davranıştan dolayı o fiili meydana getiren o varlığı hor görürsen; eksik, kusurlu, hatalı görürsen, ona hor gözle bakarsan; sen eğer havas isen işte o anda senin orucun sakatlanmıştır! Veya düşünceye, fikre göre orucun bozulmuştur… Kazası gerekir! Saydıklarımıza ilaveten, “havas” durumunda olan kişinin orucunda, kimden ne fiil görürse görsün, “bu fiilin fâili Hak'tır!. Hak'kın her fiili yerli yerindedir. Bir hikmete dayalı olarak meydana gelmektedir.” görüşü sürecek; kızmayı, üzülmeyi ve sinirlenmeyi yaşamayacaktır! Kızıp, üzülüyorsa, sinirleniyorsa, bir takım oluşları yersiz görüyorsa o kişi orucunu kaza etmek zorundadır!. Elbette bizler için söylemiyorum bunu, havas düzeyindekiler için söylüyorum. Havasın orucunda bu böyledir. Falanca, filanca böyle yaptı demek yok!. Her an müşahede halinde değilsen Ebrâr sınıfından olarak, bu böyle!.
“Fâili hakiki Allah'tır. Allah dilediğini yapandır. Yaptığından sual olmaz!” müşahedesi “havas”ın orucunda esastır! Bu müşahedeyi kaybettiği anda bulunduğu mertebenin orucunu bozmuş olur!
Havasın orucu, kalbin veya ruhun orucu olarak bilinen oruçtur!.. "Kalb" ve "ruh" kelimeleriyle işaret edilen mânâyı iyi bilmek gerektir evveliyatla. "Ruh", şu anda bildiğimiz madde bedenin yerine, ebediyen kullanılacak ikinci bedenimizdir; ki yapısı "halogramik özelliklere sahip dalga"türündendir. Bu bedendeki şuura da "kalb" denilir. "Kalb gözü" denildiği zaman gaye "şuur"gözüdür. Bedende nasıl bir "şuur" mevcut ise, aynı şekilde ruh bedende de bir şuur mevcuttur ki; işte bu "şuur"dan, bu şuurdaki idrâk özelliğinden "kalb gözü" veya "basiret"isimleriyle bahsedilmiştir.
"Kalb"in yani "şuur"un orucu nasıl olur?.. "Kalb" yani "şuur"un, beş duyu, şartlanmalar ve bunlara dayalı olarak vehmin kendisine var kabûl ettirdiği varlıklardan bilincini arıtması, bu tür kabullerden kesilmesi, onun orucudur. Bu oruçta, orucu kesintiye düşüren şey, mevcûdâtta müstakil varlıkların var olduğunu düşünmektir!.. Tevbesi ise, Tek'liğe sığınmaktır. Falanca şöyle yaptı, filanca böyle yapıyor, fişmekânca böyle yaptı da onun için böyle oldu, keşke böyle yapmasaydı, böyle olmazdı; gibi görüş veya düşüncelere dalındığı anda bu oruç bozulmuş demektir. Çünkü, Hakikatte, bütün isimlerin ardında tek bir fâili hakiki vardır ki, o da Allâh'tır!.. Ve seyirde olan, bu Hakikatten perdelendiği anda da orucunu bozmuş olur!..
Ceberût âlemini yaşayanının orucuna sekte vuran hâl ise, esmâdan bir isimle kayıtlı durumda kendini hissedip, o ismin mânâsının seyrinde mukayyet olmaktır. Çünkü, ceberût âleminde yaşayanın gayesi, lâhut âlemine geçip, Zâtı Ehadiyyette, "hiç" olmaktır!.. Perdesi ise esmâ âlemidir!.. İşte bu öyle bir oruçtur ki, tutan, içinde kaybolmuş; Varlıkta Bakî olan Allâh kalmıştır.
HAS-ÜL HAVAS'IN ORUCU
Beşerî değerlendirmelerden “oruc”tur. Mahlûku görmeden “oruc”tur. “Samediyyet” sıfatının“oruç”luda açığa çıkışıdır. Bunu ancak yaşayan bilir. Açıklanması, kavrayamayacaklar arasında sorun oluşturur..